Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Kumar Oynayan Tanıdığın Evinde Yemek İçmek Caiz midir?

Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
HARAM KAZANAN VE HARAMA PARA VERENİN EVİNDE YEMEK İÇMEK

kumar 1.jpg
Helal ile haram arasındaki mesafenin daraldığı, günümüzdeki tağuti rejimlerle yönetilen ülkelerde muvahhid muslumanların çok dikkatli ve titiz hareket etmesi lâzımdır.
Müslüman midesine haram ve şubheli lokmanın girmemesine âzamî ölçüde dikkat gösterilmesi gerekmektedir. İnsanı harama çağıranların çok ve çeşitli olması, helâle ve kanaate davet edenlerin de o nisbette az olması zamanımızın bir fitnesidir.

Çevrenin tesirinde kalarak veya hırs aldatmacasıyla tadılan haram lokma bir sefere bağlı kalmamaktadır. Bazan düşülen hatâya bahane uydurulup, teviller yapılabilmektedir. Zamanla haramla iç içe kalınabilmektedir.

Mûminleri dikkate sevk eden, onların imânlı hayatlarının devamını isteyen şu hadis-i şerif mânidardır:
Cennetle müjdelenen Sâ’d bin Ebi Vakkas’ın, “Ya Rasulallah, dualarımın kabul olması için bana dua et” demesine mukabil;
Rasul-u Ekram (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyururlar: “
Yediklerin helâlden olsun. Helâl yiyenin duası makbuldur. Allah’a yemin ederim ki, kişinin haram lokma yediğinde kırk gün duası kabul olmaz. Eti, haksız yoldan ve faizden meydana gelen kimseye ateş daha lâyıktır.”
(Muhtasar İbni Kesir, 1: 149)


Ebu Hurayra anlatıyor: Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu:
Ey insanlar! Hiç şubhe yok ki Allah Tayyib’dir (kusursuz / tertemizdir), tayyibten / temiz olandan başkasını kabul etmez. Allah peygamberlere emrettiği şeyleri mûminlere de emretmiş ve şöyle buyurmuştur:
Ey peygamberler! Helâl ve hoş şeylerden yiyip için, makbul ve güzel işler işleyin! Zira Ben yaptığınız her şeyi bilmekteyim (Mâminun, 51);

Ey iman edenler! Size kısmet ettiğimiz rızıkların temiz ve helâlinden yiyiniz! Eğer yalnız Allah’a ibadet ediyorsanız, O’na şükrediniz (Bakara, 172).
Sonra şunları söyledi:
"Bir kimse (Hak yolunda) uzun sefere çıkar, saçları dağılmış, toza toprağa bulanmış bir hâlde ellerini semâya uzatarak: Yâ Rabb'î, yâ Rabb'î! diye duâ eder. Hâlbuki yediği haram, içtiği haram, giydiği haram (hâsılı) kendisi haramla beslenmiş olursa, böyle bir kimsenin duası nasıl kabul edilir?”
(Muslim, Zekât, 19; Tirmizî, Tefsir, 3; Ahmed b. Hanbel, 2/328)


Hal böyle olunca, dünya ve âhiret saadetimizi gölgeleyen gayr-i meşru vasıtalara tevessül etmemek, dualarımızda da Allah’tan daima helâl rızık tâleb etmek durumundayız. İnsanın kendi şahsında gösterdiği bu dikkat, hiç şubhesiz, çevresine de tesir edecektir.
İstikametli yaşayışı örnek alınacaktır. Diğer taraftan, bu dikkat neticesinde mûmin, dost ve yakınlarıyla olan munasebetlerinde zor duruma düşmeyecektir. Tutum ve davranışları yadırganmayıp, aksine takdir de edilecektir.


حَدَّثَنَا سُوَيْدُ بْنُ نَصْرٍ أَخْبَرَنَا ابْنُ الْمُبَارَكِ عَنْ حَيْوَةَ بْنِ شُرَيْحٍ حَدَّثَنِى سَالِمُ بْنُ غَيْلاَنَ أَنَّ الْوَلِيدَ بْنَ قَيْسٍ التُّجِيبِىَّ أَخْبَرَهُ أَنَّهُ سَمِعَ أَبَا سَعِيدٍ الْخُدْرِىَّ قَالَ سَالِمٌ أَوْ عَنْ أَبِى الْهَيْثَمِ عَنْ أَبِى سَعِيدٍ - أَنَّهُ سَمِعَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ « لاَ تُصَاحِبْ إِلاَّ مُؤْمِنًا وَلاَ يَأْكُلْ طَعَامَكَ إِلاَّ تَقِىٌّ » . قَالَ أَبُو عِيسَى هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ إِنَّمَا نَعْرِفُهُ مِنْ هَذَا الْوَجْهِ .

حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ عَوْنٍ أَخْبَرَنَا ابْنُ الْمُبَارَكِ عَنْ حَيْوَةَ بْنِ شُرَيْحٍ عَنْ سَالِمِ بْنِ غَيْلاَنَ عَنِ الْوَلِيدِ بْنِ قَيْسٍ عَنْ أَبِى سَعِيدٍ أَوْ عَنْ أَبِى الْهَيْثَمِ عَنْ أَبِى سَعِيدٍ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « لاَ تُصَاحِبْ إِلاَّ مُؤْمِنًا وَلاَ يَأْكُلْ طَعَامَكَ إِلاَّ تَقِىٌّ
Ebu Said'den (rivayet edildiğine göre);
Peygamber (s.a.v.) (şöyle) buyurmuştur: "Mûminden başkasıyla arkadaşlık etme, yemeğini de (Allah'dan) korkan kimse(ler)den başkası yemesin."
(Ebu Davud, Edeb, Bab 16, Hadis no: 4832; Tirmizî zuhd, 56; Darimî, et'ime 23; Ahmed b. Hanbel, III, 38)



Kendi aile hayatımızda riayet ettiğimiz esaslara, herhangi bir şekilde meydana gelen ziyafet, davet ve dost meclislerinde de medenî munasebetler içinde uymamız bizi rahatlatacak ve huzurumuzu kaçırmayacaktır.

Bir yakınımız ve dostumuz tarafından yapılan davete icabet etmek sünnet, bazı hallerde de vacibdir. Aynı şekilde, takdim edilen hediye ve ikramları da reddetmemek dinî ve insanî bir vazifedir. Ancak bu gibi hallerde, veren kimsenin kazancının helâl ve haram olması cihetini göz önünde bulundurmak gerekmektedir. Hiç bir şekilde araştırmadan, incelemeden kabul edilmesi halinde, veren kadar alana da sorumlu duruma düşer.

Bu bakımdan büyük günahları apaçık işleyen ve yaptıklarından bir pişmanlık duymayan fâsık kimselerin davetine icabet etmemek lâzımdır. Kazancının çoğu haramdan meydana gelen, faiz, rüşvet gibi gayr-i meşru yollardan kazanan kimsenin ikram ve davetine gitmek, hediyesini kabul etmek, haram yemek olacağından, kabul etmekten kaçınmak gerekir.

Eğer hazırlanan yemek, helâl bir mirastan ve borçtan alınarak hazırlanmışsa, bu takdirde yenilmesinde bir mahzur görülmemektedir. Bu meselede davet sahibinin kazancının helâl ve haram olması ekseriyete göredir
. Yani maişetinin çoğunluğu haram yoldan temin edilmişse haram hükmündedir. Eğer helâl çoğunlukta ise o zaman helâl hükmüne geçer, helâl kısmından istifade edilmiş olunur.

Fakat Hanbelî mezhebine göre, kazancında hem helâl, hem de haram bulunan kimsenin davetine icabet mekruh görülmektedir. Ravda isimli fıkıh kitabında yer verilen bir rivayete göre, “fâsıkın davetine icabet edilir” denilmektedir.

Fakat bütün bunlarla birlikte, mezheb imamlarının ve muctehidlerin ittifakı, ekserîsi haram olan bir kazançtan istifade edilmeyeceği noktasında toplanmaktadır. (Fetâvâ-yı Hindiyye, C. 5, Sf: 343)


Miras hususunda da durum değişik değildir. Miras bırakan kimse, o malı haramdan kazanmış, faiz, rüşvet, gasb ve karaborsacılık gibi yollardan temin etmişse, mirasçısı o malı yiyemez. Eğer o mal gaybedilmiş, haksız yere bazılarından alınmışsa, sahiblerine iade edilmesi gerekir. Eğer bilmiyorsa, bir hayır kurumuna hibe edilir.
Eğer mirasçıya düşen malın haramdan geldiği söyleniyor, fakat nereden ve ne şekilde olduğu kesin delilleriyle bilinmiyorsa, bu durumda mirasçı onu yiyebilir. Fakat takvaya en uygun olanı, o malı sahibi niyetine sadaka olarak vermektir. (İbn Abidin, Reddu'l Muhtar , 4: 130)

Bu tür durumları tanıdık kimselerle yaşarken ve tatbik ederken veya icra safhasına koyarken münasebetleri de bütün bütün kesmemeye, muhatabı rencide etmemeye dikkat gösterilmelidir. Gayr-i meşru kazanç sahibi kimsenin davetini ve ikramını kabul etmemekte esas nokta, o kişiyi öyle bir kazançtan vazgeçirmek olmalıdır

Kazancının Hepsi Haram Olan Kişiden Borç İstememek Gerekir:

Kazancının çoğu haram olan kimseden borç para almak, onunla alış-veriş etmek İmam Gazali’ye göre haramdır. Fakat diğer bazı alimlere göre ise böyle bir muamele mekruh olsa da haram değildir.

Gelirinin çoğu helal, azı haram olan kimseden borç almak ise caizdir. Kuşkusuz, daha helal bir kaynak bulunursa onu tercih etmek en uygundur.


Mâlikî Mezhebi dışındaki üç mezhebe göre, borç alırken ödeme zamanını belirtmek uygun değildir. Çünkü, karz-ı hasen dediğimiz borç vermek bir iyilik olduğu için, sahibi tarafından her an geri istenebilir. Şayet borçlu olan kimsenin o anda verecek durumu yoksa, bunu biraz daha erteleyerek kişiye fırsat vermek Kur’an’ın açık tavsiyeleri arasındadır.

images
images
images
images
images
images

kumar 2.jpg
faizyiyenler846541531.jpg
images
 
Abu_ibrahim Çevrimdışı

Abu_ibrahim

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Dün !sLaM4eVeR bu hadisin yani "Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem "..yemeğini ancak takva sahibine yedir" hadisin delilin istedi,Değerli !sLaM4eVeR ahi


Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Mümin ile imanın misali, at ile onu bağlayanın misali gibidir. At döner dolaşır, sonra bağlı olduğu yere geri gelir. Şüphesiz mümin de yanılır, sonra imana geri döner. Yemeğinizi takva sahiplerine yedirin ve iyiliğinizi müminlere yapın”
Tahric:
İbnu’l-Mubarek, Zühd (73) Ahmed (3/38, 55) Kudaî, Musnedu’ş-Şihab (1355, 1356) Ebu’ş-Şeyh, el-Emsal (352) Ebu Nuaym, Hilye (8/179) Begavî (3485) İbn Hibban (161-tertibi); Said b. Ebi Eyyub el-Huzaî – Abdullah b. El-Velid – Ebu Süleyman el-Leysî yoluyla Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anh’den rivayet etmişlerdir.
Derim ki: isnadı zayıftır. İki illeti vardır.
Birincisi: el-Leysî meçhuldür. Nitekim İbn Hacer Ta’cilu’l-Menfea’da (s.492) bunu açıklamıştır.
İkincisi:Abdullah b. El-Velid zayıftır.
Lakin hadis şahidiyle hasen olmaktadır.
Er-Ramehurmuzî, el-Emsal’de (39) rivayet etmiştir. Musannif (Ramehurmuz)nin şeyhi meçhuldür. Diğer ravileri güvenilirdir.
Suyutî Cem’ul-Cevamî’de (1332-tertibi) İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan nakletmiş ve Ramehurmuzî’ye nispet ederek “İsnadı sahih” demiştir!
Özetle, hadis hasendir inşallah.

 
Üst Ana Sayfa Alt