I
Çevrimdışı
Selamün aleyküm, kolay gelsin. Ayetlerin sebebi nüzullarını, hadislerin orijinal arapçalarını, arapçasına sadık kalınmış manayı bozmayan Türkçelerini, eksiksiz belirtilmiş ravi zincirlerini ve hadislerin sıhhatini nasıl öğrenebilirim? İnternette çok açık seçik bilgiler yok. Yapay zeka da yanlış ve kopuk bilgi veriyor. Bu sorumun asıl gayesi şudur:
Kendimce rahat ve müstakim üzere gidebileceğim bir ilim yolu buldum. Faidesini zararını en iyi Allah bilir. Benim hoşuma gitti. Ayetleri indiriliş sırasına göre, Arapçasını, arapça gramerini ve kelime bilgisini, yani Türkçe manasını (arapçasına sadik kalarak), ayetlerin indirilişinden önce, indirilirken, indirildikten sonra ne yaşadıklarını öğrenmek, bu hadislerin arapçalarını ezberlemek, türkçelerini ezberlemek, ravi zincirlerini ezberlemek. Lakin araştırma konusunda tıkanıp kalıyorum. Herkes bilir ki ilk indirilen ayetler alak 1-5. Fakat sonrasını bulmakta güçlük çekiyorum. Yapay zekadan müdessir 1-7 olduğunu öğrendim. Doğrusunu ben bilmiyorum. Buharinin Sahihinde, Vahiy kısmında geçen şu hadisin ilk vahiy olduğunu gördüm. Şu anda bu hadisin şu metnini ezberlemiş bulunuyorum:
Rasûlüllah'ın ilk vahy başlangıcı uykuda doğru ru'yâ görmekle olmuştur. Hiç bir ru'yâ görmezdi ki sabah aydınlığı gibi açık seçik zuhur etmesin. Ondan sonra kalbine yalnızlık sevgisi bırakıldı. Artık Hırâ Dağı'ndaki mağara içinde yalnızlığa çekilip, orada ailesinin yanına gelinceye kadar adedi muayyen gecelerde tehannüs -ki taabbüd demektir- eder ve yine azıklanıp giderdi. Sonra yine Hadîce'nin yanına dönüp, bir o kadar zaman için yine azık tedârik ederdi. Nihayet Rasûlüllah'a bir gün Hırâ mağarasında bulunduğu sırada Hak (yani vahy) geldi. Şöyle ki, ona melek geldi ve: İkrâ', (yani: Oku) dedi. O da: "Ben okumak bilmem" cevâbını verdi. Peygamber buyurdu ki:
"O zaman Melek beni alıp tâkatim kesilinceye kadar sıkıştırdı. Sonra beni bırakıp yine: İkrâ', dedi. Ben de O'na: Okumak bilmem, dedim. Yine beni alıp ikinci defa tâkatim kesilinceye kadar sıkıştırdı. Sonra beni bırakıp yine: İkrâ', dedi. Ben de: Okumak bilmem, dedim. Nihayet beni alıp üçüncü defa sıkıştırdı. Sonra beni bırakıp:
"Yaradan Rabb'inin ismiyle oku. O insanı yapışkan bir kan pıhtısından yarattı. Oku, Rabb'in nihayetsiz kerem sahibidir. Ki O, kalemle (yazı yazmayı) öğretendir. İnsana bilmediğini O öğretti". ( Alâk: 96/1-5) dedi.
Bunun üzerine Rasûlüllah (kendisine vahy olunan) bu âyetlerle (korkudan) yüreği titreyerek döndü ve Hadîce bintu Huveylid'in yanına girerek: "Beni sarıp örtünüz, beni sarıp örtünüz!" dedi. Korkusu gidinceye kadar vücûdunu sarıp örttüler. Ondan sonra Rasûlüllah vâki' olan hâdiseyi Hadîce'ye haber vererek: "Kendimden korktum" dedi. Hadîce (r.anha): "Öyle deme; Allah'a yemîn ederim ki, Allah hiçbir vakit seni utandırmaz. Çünkü sen akrabana bakarsın, işini görmekten âciz olanların ağırlığını yüklenirsin, fakire verir, kimsenin kazandıramayacağını kazandırırsın, misafiri ağırlarsın, hak yolunda zuhur eden hâdiselerde (halka) yardım edersin" dedi. Bundan sonra Hadîce, Peygamber'i birlikte alıp amcasıoğlu Varakatu'bnu Nevfel ibn Esed ibn Abdi'l-Uzzâ'ya götürdü. Bu zât, câhiliyyet zamanında Hristiyan dînine girmiş bir kimse olup İbrânîce yazı bilir ve İncil'den Allah'ın dilediği miktarda bâzı şeyleri İbrânîce yazardı. Varaka gözlerine körlük gelmiş bir ihtiyardı. Hadîce Varaka'ya:
- Amcam oğlu, dinle bak, kardeşinin oğlu ne söylüyor? Dedi. Varaka:
- Ne var kardeşimin oğlu? Diye sorunca, Rasûlüllah gördüğü şeyleri kendisine haber verdi.
Bunun üzerine Varaka şöyle dedi:
“Bu gördüğün, Allah'ın Musa'ya gönderdiği Nâmûs'tur. Ah keşke senin da'vet günlerinde genç olaydım! Kavmin seni (memleketinden) çıkaracakları zaman keşke hayâtta olsam!”
Bunun üzerine Rasûlüllah:
- "Onlar beni çıkaracaklar mı ki?" diye sordu. O da:
- Evet. Senin getirdiğin gibi bir şey getirmiş (yani vahy tebliğ etmiş) bir kimse yoktur ki düşmanlığa uğramasın. Şayet senin da'vet günlerine yetişirsem, sana son derecede yardım ederim, cevâbını verdi. Ondan sonra çok geçmedi, Varaka vefat etti Ve o esnada bir müddet için vahy kesildi.
Tabii ki bir kısımlarda değişik ezberlemiş olabilirim lakin bu attığım metni takılmadan okuyabiliyorum. Ravi zincirini de ezberledim. Hz Aişe, Urve bin Zübeyre, o da İbn Şihaba, o da Ukayle, o da Leyse, o da Yahya bin Bukeyre sanırım Yahya bin Bukeyr de imam Buhari ye rivayet ediyor. Ve kitaba işleniyor. bu hadisi islamilimleri com sitesinden aldım. Bir başka site olan hadisveritabanı nda ise Türkçeye biraz daha değişik geçmiş ama temel aynı. Benim amacım arapçasına sadık kalarak ezberlemek ama ne yazık ki arapçam a0.1 seviyesinde Ben de bu attığım metni ezberledim. Hayırlı etmiş miyim sizden cevap bekliyorum. Ayrıca Arapçasının aslını, Türkçesinin aslını vesaire detayıyla anlattığım şeylerde yardımcı olursanız çok sevinirim. Allah razı olsun teşekkür ederim.
Kendimce rahat ve müstakim üzere gidebileceğim bir ilim yolu buldum. Faidesini zararını en iyi Allah bilir. Benim hoşuma gitti. Ayetleri indiriliş sırasına göre, Arapçasını, arapça gramerini ve kelime bilgisini, yani Türkçe manasını (arapçasına sadik kalarak), ayetlerin indirilişinden önce, indirilirken, indirildikten sonra ne yaşadıklarını öğrenmek, bu hadislerin arapçalarını ezberlemek, türkçelerini ezberlemek, ravi zincirlerini ezberlemek. Lakin araştırma konusunda tıkanıp kalıyorum. Herkes bilir ki ilk indirilen ayetler alak 1-5. Fakat sonrasını bulmakta güçlük çekiyorum. Yapay zekadan müdessir 1-7 olduğunu öğrendim. Doğrusunu ben bilmiyorum. Buharinin Sahihinde, Vahiy kısmında geçen şu hadisin ilk vahiy olduğunu gördüm. Şu anda bu hadisin şu metnini ezberlemiş bulunuyorum:
Rasûlüllah'ın ilk vahy başlangıcı uykuda doğru ru'yâ görmekle olmuştur. Hiç bir ru'yâ görmezdi ki sabah aydınlığı gibi açık seçik zuhur etmesin. Ondan sonra kalbine yalnızlık sevgisi bırakıldı. Artık Hırâ Dağı'ndaki mağara içinde yalnızlığa çekilip, orada ailesinin yanına gelinceye kadar adedi muayyen gecelerde tehannüs -ki taabbüd demektir- eder ve yine azıklanıp giderdi. Sonra yine Hadîce'nin yanına dönüp, bir o kadar zaman için yine azık tedârik ederdi. Nihayet Rasûlüllah'a bir gün Hırâ mağarasında bulunduğu sırada Hak (yani vahy) geldi. Şöyle ki, ona melek geldi ve: İkrâ', (yani: Oku) dedi. O da: "Ben okumak bilmem" cevâbını verdi. Peygamber buyurdu ki:
"O zaman Melek beni alıp tâkatim kesilinceye kadar sıkıştırdı. Sonra beni bırakıp yine: İkrâ', dedi. Ben de O'na: Okumak bilmem, dedim. Yine beni alıp ikinci defa tâkatim kesilinceye kadar sıkıştırdı. Sonra beni bırakıp yine: İkrâ', dedi. Ben de: Okumak bilmem, dedim. Nihayet beni alıp üçüncü defa sıkıştırdı. Sonra beni bırakıp:
"Yaradan Rabb'inin ismiyle oku. O insanı yapışkan bir kan pıhtısından yarattı. Oku, Rabb'in nihayetsiz kerem sahibidir. Ki O, kalemle (yazı yazmayı) öğretendir. İnsana bilmediğini O öğretti". ( Alâk: 96/1-5) dedi.
Bunun üzerine Rasûlüllah (kendisine vahy olunan) bu âyetlerle (korkudan) yüreği titreyerek döndü ve Hadîce bintu Huveylid'in yanına girerek: "Beni sarıp örtünüz, beni sarıp örtünüz!" dedi. Korkusu gidinceye kadar vücûdunu sarıp örttüler. Ondan sonra Rasûlüllah vâki' olan hâdiseyi Hadîce'ye haber vererek: "Kendimden korktum" dedi. Hadîce (r.anha): "Öyle deme; Allah'a yemîn ederim ki, Allah hiçbir vakit seni utandırmaz. Çünkü sen akrabana bakarsın, işini görmekten âciz olanların ağırlığını yüklenirsin, fakire verir, kimsenin kazandıramayacağını kazandırırsın, misafiri ağırlarsın, hak yolunda zuhur eden hâdiselerde (halka) yardım edersin" dedi. Bundan sonra Hadîce, Peygamber'i birlikte alıp amcasıoğlu Varakatu'bnu Nevfel ibn Esed ibn Abdi'l-Uzzâ'ya götürdü. Bu zât, câhiliyyet zamanında Hristiyan dînine girmiş bir kimse olup İbrânîce yazı bilir ve İncil'den Allah'ın dilediği miktarda bâzı şeyleri İbrânîce yazardı. Varaka gözlerine körlük gelmiş bir ihtiyardı. Hadîce Varaka'ya:
- Amcam oğlu, dinle bak, kardeşinin oğlu ne söylüyor? Dedi. Varaka:
- Ne var kardeşimin oğlu? Diye sorunca, Rasûlüllah gördüğü şeyleri kendisine haber verdi.
Bunun üzerine Varaka şöyle dedi:
“Bu gördüğün, Allah'ın Musa'ya gönderdiği Nâmûs'tur. Ah keşke senin da'vet günlerinde genç olaydım! Kavmin seni (memleketinden) çıkaracakları zaman keşke hayâtta olsam!”
Bunun üzerine Rasûlüllah:
- "Onlar beni çıkaracaklar mı ki?" diye sordu. O da:
- Evet. Senin getirdiğin gibi bir şey getirmiş (yani vahy tebliğ etmiş) bir kimse yoktur ki düşmanlığa uğramasın. Şayet senin da'vet günlerine yetişirsem, sana son derecede yardım ederim, cevâbını verdi. Ondan sonra çok geçmedi, Varaka vefat etti Ve o esnada bir müddet için vahy kesildi.
Tabii ki bir kısımlarda değişik ezberlemiş olabilirim lakin bu attığım metni takılmadan okuyabiliyorum. Ravi zincirini de ezberledim. Hz Aişe, Urve bin Zübeyre, o da İbn Şihaba, o da Ukayle, o da Leyse, o da Yahya bin Bukeyre sanırım Yahya bin Bukeyr de imam Buhari ye rivayet ediyor. Ve kitaba işleniyor. bu hadisi islamilimleri com sitesinden aldım. Bir başka site olan hadisveritabanı nda ise Türkçeye biraz daha değişik geçmiş ama temel aynı. Benim amacım arapçasına sadık kalarak ezberlemek ama ne yazık ki arapçam a0.1 seviyesinde Ben de bu attığım metni ezberledim. Hayırlı etmiş miyim sizden cevap bekliyorum. Ayrıca Arapçasının aslını, Türkçesinin aslını vesaire detayıyla anlattığım şeylerde yardımcı olursanız çok sevinirim. Allah razı olsun teşekkür ederim.