İhtilaflar arasında en iyi görüşün seçim ve tercihi
Bana öyle geliyor ki; sigaranın ortaya çıkması ve yaygınlaşması ile beliren hükmü ihtilaf daha çok sigarayı kullananların farklı durumlarından kaynaklanmaktadır. Yoksa alimlerin meseleye bakışları paralellik arzediyor. Yani demek istiyorum ki; akla yahut vücuda zararlı olan her şeyin alınmasının haram olması konusunda alimler aynı görüştedirler ama aynı hükmün sigara konusunda tatbik edilmesi konusunda ise ihtilafa düşmüşlerdir.
Örneğin kimi, sigara için kendine göre bir sürü fayda sayıyor, kimi faydaları kadar aynı zamanda zararda sayıyor bir başkasıda hiç bir faydası yoktur derken zararlı olduğunu da kabul etmiyor, işte bu şekilde çoğaltılabilir.
Buradan şunu anlıyoruz ki; şayet ulema bu maddede zarar olduğu konusunda kesin bir karara varsaydı hiç çekinmeden onu haram kılarlardı.
Yalnız burada şunu belirtmek isteriz: Sigara ve benzeri içilen maddelerde zararın olup olmamasını isbat etmek fıkıh ulemasının işi değil, aksine tıp ve laboratuarcıların işidir. Bu maddede zarar var mı, yok mu onlar mesuldür. Çünkü bu konuda alim ve bilirkişi onlardır.
Allahu Teala şöyle buyuruyor:
"Onu bilir kişiye sor" ( Furkan 59 )
Bir başka ayetteki;
"O sana bilirkişi gibi haber veremez" (Fatır 14 )
Tıp bilginleri ise bu konuda üzerlerine düşeni yaparak onun zararlarını, ciğer ve solunum başta olmak üzere genel olarak belirtmek suretiyle yerine getirmişlerdir. Son zamanlarda sigaranın sebep olduğu akciğer kanseri de onun haram olduğunu haykırmaktadır.
Hem artık bugün sigaranın zararlarını bilmiyen kimse yok gibi. Kültürlü, kültürsüz herkes onun zararlı olduğunu bilmektedir, bunun için uzman doktorun ya da kimyevi tahlilcinin (laborant) isbatına neredeyse gerek yoktur.
Yukarıda ulemadan naklettiğimiz bir kuralı burada da zikretmek yerinde olacaktır. Hemen olan bir zararla, zamanla olan zarar arasında bir fark yoktur, her ikisi de haramı gerektirir. Bu yüzden kalbe hemen tesir edecek olan zehirle geç tesir edecek olan zehirin eşit seviyede haram oldukları şüphesizdir.
Buna göre sigaranın haram ya da mubah olduğu konularında alimler arasındaki ihtilafın kaynağı onun zararlı olup olmadığının bilinmemesidir.
Bazılarının çıkıp, efendim ayet hadis olmadan kafanıza göre bu gibi bitkileri nasıl haram kılarsınız? sorusuna ise şöyle cevap veririz: Şari'i şöyle demiştir: "Allah (cc)'in, her haram için ayrı ayrı hüküm belirtmesi gerekmez, gerekli olan bir çok ferdi meseleyi ve cüzi hükümleri içerisine alacak şekilde genel kurallar belirtmesidir."
Kuralları saymak mümkündür ama bu kurallar için her cüzi meseleyi belirtmek mümkün değildir.
Şari'in, zarar veren ve pis olan her şey haramdır demesi, pis ve zararlı olan yiyecek ve içeceklerin her çeşidinin haram mefhumu altına girmesi için yeterli bir kuraldır. İşte bu kurala dayanarak haşhaş ve benzeri uyuşturucu maddelerinin haram olduğuna, ayet ve hadis bulunmamasına rağmen, alimler icma etmişlerdir.
Bakın, Zahiri mezhebine mensub İmam Ebu Muhammed İbn Hazm'ın, ayet ve hadislerin zahirleriyle delil getirdiğini görüyoruz, ama buna rağmen ayet ve hadislerin geneline bakarak, yenildiği taktirde zarar getirecek olan yiyeceklerin haram olduğunu kabul etmektedir nitekim o, şöyle der: "Zararlı yiyecekleri yemek haramdır. Çünkü bu konuda Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Allah her şeye iyilik, yapmayı farz kılmıştır." O halde kim kendine ya da başkasına zarar verirse iyilik yapmamış olur. Dolayısıyla Allah'ın herkesi farz kıldığı iyiliğe muhalefet etmiş olur ki bu da haramdır" ( Muhalla )
Bu hükme varmak için Peygamber (sav)'in şu hadisiyle de delil getirilebilir: "Ne kendine ne de başkasına zarar vermek yoktur" aynı şekilde Allahu Teala'nın şu sözüyle de delil getirilebilir:
"Kendi kendinizi öldürmeyiniz şüphesiz ki Allah size çok acıyandır" ( Nisa 29 )
mam Nevevi'nin zararı olan yiyeceklerin haram olması konusunda Ravzası'nda sunduğu şu cümleler bu konudaki ibarelerin en iyilerindendir: "Cam taş ve zehir gibi, yendiği takdirde zarar verecek olan herşeyin yenmesi, haramdır. Aynı şekilde yendiği takdirde zarar vermiyen ve temiz olan her şeyin yenmeside helaldir, ancak insanların pis kabul ettikleri şeylerin yenmeleri sahih olan görüşe göre haramdır."
İmam Nevevi şöyle bitirdi: "İçinde az zehir olan ancak çoğu sağlıklı olan ilacın içilmesi ihtiyaç olması şartıyla caizdir."
Bazı kimseler Şari'in haram olduğunu belirttiği şeyler hariç "Eşyada asıl olan ibahedir" kuralıyla sigaranın helal olduğunu savunuyorlar.
Bunların görüşü şöylece reddedilebilir: Usulcülerden bu kuralın tam tersini söyleyenler de var. Şöyle ki; şeriatın mubah kıldığı şeyler hariç eşyada asıl olan yasak olmasıdır.
Bence en doğru olan ne onların ne de bunların sözüdür. Gerçekte bir açıklamaya ihtiyaç vardır, Yani; faydalı şeylerde asıl olan mubah olmasıdır, çünkü Allahu Teala kullarına takdir ettiği nimetleri arz ederken buyuruyorki:
"O yer yüzünde ne varsa top yekûn sizin için yaratandır" ( Bakara 29 ). Malumdur ki, Allah Teala haram kıldığı şeyleri O nimetlerin arasında saymaz. Zarar veren şeyler ise, vücuda, cana, yahut her ikisine birden eziyet eden şeylerdirki, bunlarda asıl olan haram olmalarıdır. Sonra sigarada bilinmesi gereken başka bir zarar daha vardır ki bu, yakıni bir zarardır. Şüpheye dahi mahal yoktur. Bu zarar da, ekonomik zarardır. Yani demek istiyorum ki, ne dünyada nede ahirette faydası olmayan bir şeye parasını harcamaktır. Sigaraların fiyatları da yüksektir. İçilirken bir kısmı atılarak yapılan israfı da göz önünde bulundurursan, hatta bazılarının tam bir aile masrafına yetecek kadar para harcamalarını da hesaba katacak olursan o zaman başka bir şey araştırmaya gerek yoktur.
Bazı kimselerin sigara içtikleri zaman canlarının rahat etmesine gelince, bu onun içinde vücuda yarayan bir menfaat bulunması manasına gelmez. Bu olsa olsa içenlerin onu adet haline getirdiklerinin, vücutlarını ona alıştırdıklarının belirtisi olabilir. Sonra bu sadece sigaraya mahsus değil ki. Zarar ve eziyeti ne kadar büyük ve nasıl olursa olsun kişinin alışkanlık haline getirdiği herşeyde aynı durum sözkonusudur.
İbn Hazm Muhalası'nda der ki: "İsraf haramdır, şöyle ki:
1- Az olsun çok olsun hatta velevki sivri sineğin kanadı kadar olsun Allah (cc)'ın haram kıldığı şeylere para harcamak.
2- Var olan parasını harcayacak şekilde zaruri ihtiyacı olmadan parasını saçıp savurmak.
3- Az da olsa önemsemiyerek malı zayi etmek.
Allahu Teala buyuruyor ki: "İsraf etmeyin, çünkü Allah israf edenleri sevmez" ( En´am 141 ). Sigaraya harcanan paranın onu zayi etmek manasına geldiği de açıktır.
Yukarıda naklettiğim alimlerden birinin sözü gerçekten çok güzel. Bir şahıs sigaradan hiç bir şekilde fayda görmediğini itiraf ederse sigaranın ona haram olması gerekir. Çünkü bu taktirde onu içmek, malı zayi etmektir. O takdirde malı denize atarak zayi etmekle, onu yakarak zayi etmek arasında veya nasıl olursa olsun onu telef etmek arasında hiçbir fark yoktur.
Peki ya bu mali zarar yanında bir de bedensel, kesin, yahut zanni bir zararın varlığını da düşünürsek o zaman mesele nasıl olur? Yani bir kimsenin hem malı, hem de vücudu aynı anda zarara uğrasa durum nice olur?
Gerçekten bile bile hem de kendi isteğiyle hem malını hem de vücudunu zarara uğratan bir şeyi satın alana ben şaşıyorum.
Bu konuda yazı yazanların gafil kaldıkları başka bir zarar daha var. O da psikolojik zarar. Yani demek istiyorumki, günün birinde nasıl olmuşsa kendini sigaraya kaptırmış olan insan adeta onun kölesi olmuş ve ona esir olmuş durumda. Elinde hürriyeti kalmamış kolay kolay kurtulamıyor, hem zararı kendinden başka, çocuklarını dahi etkiliyor. Bu yüzden onları örnek bir terbiye ile yetiştiremiyor. Aynı şekilde belki mâli olarak başka türlü ne sıkıntıları ya da ne kadar daha önemli ve faydalı vereceği yerler vardır ama mecburen sigarasına para ayırmak zorunda.
Psikolojik olarak, sigaranın kölesi olmuş insanların çoğunu bu yüzden çocuklarının azıklarına zulmederken ailesinin zaruri ihtiyaçlarını da kısarken görüyoruz. Halbuki ailesinin nafakasını temin etmek zorunda ama ne yapsın kendini bir defa kaptırmış kurtulmak istiyor ama kendini bu konuda güçlü görmüyor çünkü artık gücü kalmamış kendi elinden çıkmış.
Ailevi ya da bir başka sebepten sigaradan kendini alıkoyamayan bu tür insanların hayatı gerçekten mutsuz, hayat terazisi bîr türlü dengesini toparlayamaz bir halde. Durumu çok kötü kafası karışık, sebepli sebepsiz daima sinirli ve kızgın bir hayat sergilemekte.
Şüphesiz sigara hakkında bir hükme varmak istiyorsak bu psikolojik durumu da göz önünde bulundurmak mecburiyetindeyiz. Yukarıdan beri zikrettiğimiz bu araştırmadan şu çıkıyor: Sigara kullanmanın mubah olduğunu rahatlıkla söylemek mümkün değildir. Bu olsa olsa açık bir yanılgı ve meselenin detayından gaflettir. Sigaranın haram olması için, faydasız yere parayı zayi etmek, bulunduğu yerdeki insanlara o pis kokuyla eziyet etmek, kesin yahut büyük bir ihtimalle vücuduna zarar vermek yeterli sebeblerdir.
Evet tarihte Hicret'in bininci yıllarında bu bitki ilk yayılmaya başladığında alimler arasında onun zararı daha kesinlik kazanmamışken belki bir derece yolu vardı, ama ilmi, ve tıbbi olarak herkesin sigaranın zararlarını haykırdığı, kültürlü kültürsüz her kesin bu zararları bildiği, istatistik rakamlarında bu realiyeti teyid ettiği günümüzde onun helal olabilmesi için hiç bir yön kalmamıştır.
Soruda belirtilen dünyaca saygın bir tıp heyetinin bu konuda sıraladığı ve kabul ettiği kesin zararların varlığı davamızı isbatta yeterli bir delildir.
Sigaranın mubah olduğu iddiası böylece çürüdükten sonra geride sadece haram ve mekruh olma ihtimalleri kalmıştır.
Yukarıdaki açıklamalardan anlıyoruz ki onun haram olması, mekruh olmasından daha kuvvetli ve daha uygundur. Bizim görüşümüz de budur. Çünkü sigarayı kullanmak alışkanlık haline geldiği zaman, biyolojik ve ekonomik zararın olacağı kaçınılmazdır.
Peki haram değil de mekruh olduğu söylense akla tenzihen mekruh mu gelir, tahrimen mekruh mu? diye sorulduğunda, akla en yatın ikincisidir. Çünkü durum ve delilleri incelediğimizde onun haram olması gerektiğini görüyoruz. Yani adam haram demiyor, tahrimen mekruhta mı demesin.
Ne olursa olsun küçük günahlar büyük günahları oluşturur. Bu yüzden ben mekruhta ısrar etmenin harama yakınlaştıracağından korkarım.
Bu konuda insanların bazılarını ilgilendiren bir nokta var. Meseleye değişik yönlerden baktığımız zaman bazıları hakkında haramlık derecesinin daha da yüksek olduğunu görüyoruz. Tabiiki mekruh olduğunu düşünenler içinde kerahat derecesi yükselir. Hatta haramlık derecesine yükselir.
Bu yönler, örneğin sigaranın belli bir şahsa kendi tecrübesi ile yahut başkalarının kendisinde gördükleri olumsuz gelişmeler veya güvenilir bir doktorun ifadesi ile zarar verdiğinin sabit olması durumunda, aynı şekilde sigaraya vereceği paraya çoluk çocuğunun ailesinin velhasıl geçindirmekle yükümlü olduğu şahısların muhtaç olmaları durumunda.
Aynı şekilde, tüketilen sigaraların başka ülkelerden ithal edilmiş olması ve bu paraların müslümanlara tecavüz ve işkence eden ülkelere güç takviyesi olarak gitmesi durumunda. Gene şer'i ululemrin sigara içilmesini yasak etmesi halinde. Çünkü Allah'a isyan olmadığı yerde Ululemre (İslami devlet idarecileri) itaat etmek vacibtir.
Bir de sigara içen şahsın din ve ilimde insanlara örnek ve imam olan kimselerden olması durumunda ki, doktorların durumuda hemen hemen aynıdır. Şimdi biz burada sigara hakkında bir hükmü belirtirken meseleye değişik bir kaç maddeyi de eklememiz gerekiyor ki, bakışımız adil ve herkesin haline şamil olsun.
Birincisi: içip te ondan en kısa zamanda kurtulmak isteyen ancak melun maddeyi bıraktığında eziyetle karşı karşıya da kalacak şekilde insanların damarlarına kadar girip yerleşmesi neticesinde onlara hürriyet bırakmamış olması nedeniyle bırakamıyan nice sigara içenler vardır. İşte bu tür insanlar uğraşıları ve neticede aciz kalmaları miktarınca özürlü kabul edilmişlerdir. Herkese niyyet ettiği şey vardır.
İkincisi: Bizim şeri yön ve durumları araştırmamız neticesinde sigara kullanmanın haram olduğu görüşüne meyletmemiz onun mesela içki kumar ve zina gibi olduğu anlamında değildir. Çünkü İslam'da haramın dereceleri vardır, bazıları küçük, bazıları da büyüktür. Her haramın karşısında kendi hükmü ve derecesine göre günah vardır.
Kebair haramları sadece nasuh üzere tevbe yok eder ama küçük olan haramların keffareti için beş vakit namazın hakkıyla eda edilmesi aynı şekilde cuma namazı, ramazan orucunu tutmak ve geceleri ibadet etmek ve benzeri ibadetleri yerine getirmek hatta kebair günahlardan kaçınmak faydalı olur.
İbn Abbas ve selefi sahilinden bazı kişilerin küçük günahlara devam etmenin büyük günahları oluşturacağına dair bir rivayet gelmiştir ancak bu hadis konusunda hadisçiler arasında görüş birliği yoktur.
Üçüncüsü: Muhtelefun fiih olan (ihtilaflı olan) haram muttefekunfih (üzerine görüş birliği olan) olan haram derecesinde değildir. Bunun içindir ki bu tür haramları işleyen insanlara fasık demek şahitliğinin geçersiz olacağını ve benzeri seri hükümlerde söz sahibi olmadığını bilhassa belanın yaygın olduğu bir dönemde ileri sürmek çok zordur.
Bunlar böylece bilinmesi lazımdır bir de, bu dersimizden de anlaşıldığı gibi soru sahibinin bazı alimlerden naklettiği, sigara hakkında verilmiş hükümlerin bir çoğu sadece ekonomik gücün olup olmaması etrafında dolaşmaktadır. Sigara kullanan şahsın sigara masraflarını karşılayamaması durumunda haram karşılayabilmesi durumunda ise mekruhtur görüşü, doğru ve kapsamlı bir görüş değildir, çünkü biyolojik ve psikolojik zararı da ekonomik zararın yanısıra düşünmek gerekir.
Ayrıca zengin, malını istediği gibi istediği yerde zayi etme hakkına sahip değildir. Çünkü evvela mal Allah'ın, sonra da toplumun malıdır.
Soruda belirtilen "Din alimlerinden bir çoğu sigara kullanmaktadırlar" sözü de delil olamaz. Çünkü onlar, kendilerinin masum olduklarını iddia etmedikleri gibi aynı zamanda da bu hastalığı gençlik ve delikanlılık yıllarında mubtela olmuşlardır.Daha sonra da iradeleri o kadar zayıfladı ki bu zıkkımdan bir türlü kurtulamadılar. Bu alimler arasında kendisi kullanmasına rağmen sigaranın haram olduğuna fetva verenler de vardır. Doktorlar arasında da sigaranın zararlı olduğuna inanan, bu konuda konferans veren makale yazan ancak kendisini kullanmaktan bir türlü koparamıyan insanlar vardır.
Sigara kullanmak erkekler hakkında bu kadar kötü olunca haliyle kadınlar hakkında daha da kötüdür. Çünkü sigara kadının güzelliğini karıştırmakta, dişlerinin rengini değiştirmekte ağızının kokusunu çirkinleştirmektedir. Halbuki kadının kendisini güzelleştirmesi vaciptir.
Sigara içen herkese benim nasihatim şudur: Bu belayı kuvvetli bir kararla samimi bir istekle söküp atsınlar çünkü böyle şeylerde yavaş yavaş hareket etmek yeterli olmuyor.
İradesine sahip çıkamayan insanlarda gücü yettiği kadar onun şerrini azaltmaya baksın onu kimseye güzel göstermesin başkalarına takdim ederek yahut misafirlerine uzatarak onları bunu içmeye teşvik etmesin. Aksine sigaranın ekonomik, biyolojik ve pisikolojik zararlarını anlatmalı, bu zararların en yakınında kendisinin sigaranın kölesi haline geldiğini bir türlü kurtulamadığını, Allah'tan bu beladan kurtulmak için devamlı yardım istediğini anlatmalıdır.
Bilhassa gençlere şunu tavsiye ederim: Sıhhatlerini bozacak olan kuvvet ve dinçliklerini zayıflatacak olan bu belaya düşmekten kendilerini uzak tutsunlar. Sigaranın erkeklik ve delikanlılık alameti olduğu zannına kesinlikle kapılmasınlar çünkü o tuzağa düşenler bir an önce ondan kurtulmak istiyorlar. Ondan kurtulmanın yolu ve ilk adımıda o sana galip gelmeden ve kökleşmeden senin ona galip gelmendir. Yoksa kendini onun pençelerine kaptırdın mı Rabbin merhamet edip kurtarırsa kurtarır, yoksa biraz zor.
İletişim araçlarının da onu kötüleyici programlara muntazaman ağırlık vermesi lazım. Film, roman ve reklamcılarında her yerde münasebetti ya da münasebetsiz sigarayı çıkartarak ona teşvik edici hal ve hareketlerden sakınmaları lazım.
Devletin de vatandaşını bu beladan kurtarmak için onunla var gücüyle mücadele etmesi lazım. Evet belki depoladığı sigaralardan milyonlarca zarar edecek ama, pisikolojik ve fiziksel olarak toplumu koruma altına almak milyonları kaybetme korkusundan daha değerlidir.
Prof . Dr. Yusuf El- Kardavi Çağdaş Meselelere Fetvalar, Tahir Yayıncılık, İstanbul, 1994: 2/363-381.