Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Kurban Bayrami Öncesi Aileme Mektub

E Çevrimdışı

ebuhasanelmakdisi

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
KURBAN BAYRAMI ÖNCESİ AİLEME MEKTUB





Allah’ın adıyla...

Bütün hamdler Allah’a mahsustur… Selat ve selam Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in üzerine olsun...

Allah’u Teala buyurur ki:

“Allah sana bir zarar dokundurursa, onu yine kendisinden başka açacak yoktur. Ve eğer sana bir hayır dokundursa, kuşkusuz O, herşeyi yapabilendir.” (6, En’am/17)

“Ve eğer Allah, sana bir zarar dokunduracak olursa, onu O'ndan başka giderecek yoktur. Ve eğer sana bir hayır dilerse, o zaman da O'nun hayrını engelleyebilecek kimse yoktur. O, lütfunu dilediği kuluna nasip eder. Allah çok yarlığayıcı, çok esirgeyicidir.” (10, Yunus/107)

Değerli babacığım, anneciğim ailem ve çocuklarım… Allahu Tealâ’dan her birinizi korumasını temenni ediyorum.

Es-Selamu aleykum ve rahmetullah

Size mektup yazma fırsatı elime geçtiğinde tereddüt ettim. Allah’ın bahşedeceği ferahlığın yakın olduğu konusunda şüpheniz olmasın. Mektubumdan dolayı kurtuluşum konusunda ümitsizliğe kapıldığımı zannetmenizden korktum. Asla... Allah’a andolsun ki çok kısa zamanda bu gerçekleşecek. Allah dilerse her an bu gerçekleşebilir. Ancak dilemezse elbette olmaz...

Ancak Kurban Bayramı arifesinde size bu bayramın ne denli önemli manalar taşıdığını hatırlatmak için bu fırsatı değerlendirmek istedim. Aynı zamanda Allah’ın bana zilhicce’nin onunda bağışlamış olduğu şu halvet halinde bu derin manaları kendime de tekrar ediyorum. Allahu Teala’nın bana bahşetiği bu halvet olmasaydı bu şekilde ona ibadet etmeyi, onu anmayı ve şükretmeyi başaramazdım. Eğer Allahu Teala bana bayramı sizlerle birlikte geçirmeyi nasibedese, o zaman tüm bunları sözlü olarak sizinle konuşurum inşallah. Eğer bu olmazsa yine de Allah’a şükrederim. Çünkü Allah’ın mü’minler için takdir ettiği her şey onlar için hayırlıdır. Karşılığında bir ecir olmaksızın mü’minin ayağına diken bile batmaz. Bu sadece mü’minler içindir.

Çok yüce ve değerli bir günü karşılamak üzereyiz. Müslümanların kurban kesmeyi adet haline getirdikleri bu mübarek günü bir hatırlayın. –İbrahim aleyhisselam ve tabi olmakla emrolunduğumuz onun yüce ümmeti; Onun nasıl bu değerli mertebeye ulaştığını ve gerçekten Rahman’ın dostu olduğunu... O, “Allahu Ekber” lafzını tam anlamıyla gerçekleştirdiği için bu mertebeye ulaştı.

Bayram sabahı hep beraber tekbir getiririz....

Allahu Ekber, Allahu Ekber, Lailahe İllallah Allahu Ekber, Allahu Ekber Velillahil Hamd....


Hayatımızda bu tekbiri pratiğe aktarmadığımız sürece dervişlerin mırıltılarından ileri gitmez. Sadece dilde kalan bu kelimeler Müslümanı Allah’ın razı olduğu İbrahim’in ümmetinden yapmaz... Ancak onun manasını gerçeğe yansıtır ve onu yaşarsa, Allah onun nazarında her şeyden daha değerli olur. Babadan, anneden, eşden, aileden, aşiretten ve bütün dünyadan daha değerli... İşte bu; insanlara imam olan, kavminin dininden, milletinden teberi ederek Allahu Teala’yı tercih eden, O’nu babasından ve aşiretinden üstün tutan İbrahim’İm milletidir. Hatırlayın O şöyle demişti:

"Ben, sizden ve Allah'tan başka taptığınız şeylerden çekilip ayrılırım da Rabbime dua (ibadet) ederim. Rabbime yalvarışımda mahrum kalmayacağımı umarım." (19, Meryem/48)

Yine İbrahim Aleyhisselam yanında bulunan mü’minlerle beraber kavimlerine şöyle demişlerdir:

“Biz sizden ve sizin Allah'tan başka taptıklarınızdan uzağız. Sizi tanımıyoruz. Siz bir tek Allah'a inanıncaya kadar sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve nefret belirmiştir.” (60, Mümtehine/4)

Gerçekten İbrahim “Allahu Ekber” diyerek Allah’ın en büyük olduğuna kalbiyle iman etmişti. Öyle ki; kendisine “İbrahim! Ey İbrahim” diye seslenen eşini ve çocuğunu ekinsiz/kurak bir arazide bırakarak gitmiş ve geri dönmemişti. Çünkü bu O’na Allah’ın emri idi. Allah’ın emri ise İbrahim Aleyhisselam için, duygularından, hislerinden ve her şeyden daha üstündü. Eşi İbrahim’in gideceğinden emin olup onun tekrar geriye döneceğinden ümidinin kestiğin de O’na “bizi ne bir suyun ne de bir yiyecek ve içeceğin olmadığı bu kurak yerde bırakmanı sana kim emretti?” diye sormuş İbrahim’de “Rabbim” demişti. O zaman eşi “Öyleyse O bizi helak etmez” dedi.

Düşünün bir; eşi de bunun Allah’ın emri olduğunu öğrendiği zaman, bir yandan çocuğu ağlarken, ne suyun ne de bir insanın bulunmadığı bu çölün ortasında yapayalnız kalmayı önemsemeyerek “Allahu Ekber” sözünü nasıl pratiğe aktardığını bir düşünün. Çünkü o Allah’ın her şeyden büyük olduğuna emindi. Bunu hayatına uyguladığı sürece ne onu ne de çocuğunu Allah’ın helak etmeyeceğinden emindi...

Ve yine… İbrahim “Allahu Ekber” diyerek Allah’ın en büyük olduğuna kalbiyle iman etmişti. Oğluna şöyle dediği zamanda İbrahim’in nazarında Allah en büyüktü:

“Oğlu, yanında koşacak çağa gelince: "Ey oğlum! Ben seni rüyamda boğazladığımı görüyorum. Artık bak, ne düşünürsün?" dedi. Çocuk da: "Babacığım sana ne emrediliyorsa yap, inşaallah beni sabredenlerden bulacaksın" dedi.” (37, Saffat/102)

Hangisi daha ilginç bilemiyorum. İbrahim’in Rabbine itaati mi? Yoksa babasına, onu kurban edeceği zaman yüzüstü yatırmasını, çünkü kendi yüzüne baktığı zaman duyacağı merhametin Allah’ın emrini uygulamasına engel olmasından çekindiğini söyleyecek kadar Allah’ın emrine boyun eğen İsmail’in sabrı mı?

Ve yine düşünün… Hacer’in imanını… İblis’in ona gelipte “İbrahim, Allah’ın emri olduğunu iddia ederek oğlunu boğazlayacak” dediği zaman; “Eğer Rabbi bunu emrettiyse teslim olmaktan başka yapacak birşey yok” diyerek nasıl “Allahu Ekber” lafzını hayatına nasıl tatbik ettiğini bir düşünün…
 
E Çevrimdışı

ebuhasanelmakdisi

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Ne kadar hayran olunacak mübarek bir aile. Karı-koca ve oğul.... Gerçekten Allah onların nazarında her şeyden büyüktü. Bu yüzden de Allah onların zikrini sonsuz kıldı. Çünkü müslümanlar her zaman hacda, kurban bayramında onları anıyorlar ve -Allah’ın (oğluna fidye olarak) koç gönderdiği zaman imamlarının yaptığı gibi- kurban kesiyorlar. Hayatımızın her alanında “Allahu Ekber” lafzını uygulamamız gerektiğini bize hatırlatan bu günün ne denli önemli olduğu konusunda sözü uzatmak istemiyorum... Ve bu yolda başımıza gelen musibetlere karşı sabırlı olmamız konusunda… Eğer İbrahim (aleyhisselam) Allah’a itaat etmek uğruna oğlunu kurban kesmeyi göze aldıysa bizim cihad yahut hapsedilmekten dolayı çocuklarımızdan ayrı kalmayı rahatlıkla kabullenmemiz gerekir. Bu ayrılık Allah için ve onun yolunda olduğu sürece... Ve siz de biliyorsunuz ki ben buraya dinim, İbrahim Ümmetine davetim, bu konuda yazdıklarım yüzünden girdim. Eğer bayramı burada geçirirsem, bundan dolayı size sabırlı olmanız gerektiğini hatırlatmak istiyorum. Çünkü Allah’ın takdir ettiği her şeyde müslüman için hayır vardır...

Sözlerimden bu değerli ve yüce tekbirin sadece kurban bayramına has olduğu anlamını çıkarmayın. Aksine bir müslümanın onu her an her yerde uygulaması gerekir. Müezzinler her gün defalarca bize bu tekbiri duyurmuyor mu? Ve namazımızı onunla açmıyor muyuz? Her rükünde onu tekrar edip, namazın ardından selam verdiğimiz zamanda tekbir getirip, tesbih ediyor ve Allah’a şükretmiyor muyuz? Namazın tekbirle açılması daima müslümana bu yüce manaları hatırlatır. İbni Kayyim’in dediği gibi namaz esnasında kişinin hem bedeni hem de kalbi ile Allah’ın huzuruna duranlardan olabilmesi için bu tekbirin manasını namazı esnasında sürekli hatırlaması gerekir. Kul, Allahu Teala’nın huzuruna durduğu zaman bilir ki, O’ndan ve onun emirlerinden büyük hiç bir şey yoktur. Bütün işler onun elindedir. Kalp böyle bir bilince sahip olunca Allah’tan, O’nun azametinden ve ihtişamından çekinerek başkasından yardım istemez, Ondan başkasına sığınmaz ve Ondan başkası ile meşgul olmaz.

“Allah hakkı yerine getirir. Onların O'ndan başka yalvardıkları ise hiçbir şeyi yerine getiremezler. Çünkü hakkıyla işiten ve gören ancak Allah'tır.” (40, Mü’min/20)

Eğer kişi tekbir’in hakkını bu şekilde yerine getirmezse Rabbinin huzurunda sadece bedeni ile duruyor, ruhu ise, Allah’dan başka kişiler, işler ve vesveseler arasında dolaşıyor demektir. Eğer Allah gerçekten kişinin nazarında her şeyden büyük ise, Ondan başkası ile meşgul olmaz, kalbi ondan başkasına meyletmez…

Belki de namazın her rekatında tekbir getirmek, tekbirin bu önemli anlamını namaz kılan kişi her rükünde hatırlasın ve unutmasın diyedir. Bir rükünden diğerine geçerken tekbir ile yapılan bir hatırlatma… Bu hayatının diğer yönlerinde de aynı şekildedir... Umarım hayatımızın her alanında ve her zaman tekbiri bu şekilde uygulayana kadar kalplerimizi bu şekilde terbiye edebiliriz...

Allahu Ekber Ve Lillahil Hamd…

Son olarak değerli anneciğim, babacığım ve ailem! Size Allahu Teala’nın şu sözünü hatırlatmak istiyorum:

“Olabilir ki siz, bir şeyden hoşlanmazsınız; oysa ki o sizin için bir hayırdır. Yine olabilir ki, siz bir şeyi seversiniz, oysaki o sizin için bir kötülüktür. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (2, Bakara/216)

Allah’tan fazlını diliyorum... O bizim mevlamızdır.. Ne güzel mevla ve ne güzel bir yardımcıdır.. Selam peygamberimiz Muhammed’in ailesinin ve ashabının üzerine olsun...

Allah’ın selamı rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.


Ebu Muhammed el Makdisi
 
Üst Ana Sayfa Alt