Ne yazık ki Kürtler mevzu bahis olduğu zaman hep menfi yönler nazara alınıyor. Sadece son otuz kırk yıllık mazileri nazara alındığı için Kürtlerin İslamiyet tarihinde yaptıkları hizmetler gölgede kalıyor. Bu nedenle hatırlatmak kabilinden bazı hususları kısa notlar halinde arz edeceğim.
Allah’ın bir lütfu olarak Kürtler ta Asr-ı Saadet’te İslamiyet’le müşerref olmuşlardır. Bir Kürt sahabi olan Caban el-Kurdi (r.a.) Medine-i Münevvere'ye gidip İslamiyet’le müşerref olduktan sonra Kürdistan'a dönüp halkını İslamiyet’e davet etmiştir. Hz. Ömer (r.a.) zamanında Kürtler savaşmadan toplu olarak İslamiyet’le şereflenmişlerdir. Emeviler ve Abbasiler zamanında Kürtler İslamiyet’in kahraman bir ordusu olarak hiç isyan etmeden İslamiyet’e hizmet etmişlerdir.
Emeviler döneminde, özellikle Yezid'in zulmüne karşı Ehl-i Beyt’e Kürtler sahip çıkmış, Kürdistan'ın sarp dağlarında onları korumuşlardır. Bundan dolayıdır ki Kürtlerde çok sayıda Ehl-i Beyt vardır. Abbasiler zamanında da onlarla beraber olmuş, onların hizmetinde bulunmuşlardır.
Abbasilerden sonra Kürtlerin medarı iftiharı Selaheddin-i Eyyubî, Şii-Fatimî devletine son verip Kudüs'ü de ikinci defa fethetmiştir. Ve Batılılar bunu unutmayarak Birinci Dünya Savaşından sonra Kürtleri dört parçaya bölerek kinlerini kusmuş olacaklardır.
Yine Malazgirt Savaşında Kütler, Selçuklular’ın yardımına koşmuşlardır. Alp Arslan diyor ki: “Malazgirt’te Kürtler olmasaydı bu savaşı kazanmazdım. Anadolu’nun kapılarını Selçuklulara Kürtler açmıştır.”
Osmanlılar’da da Yavuz Selim döneminde Kürtler İdris-i Bitlisî başkanlığında Yavuz Sultan Selim ile Kürdistan vilayeti olarak anlaşma yaparak Osmanlıya bağlılıklarını bildiriyorlar.
Yine Osmanlı tarihine baktığımızda Yavuz Sultan Selim döneminden Sultan Abdülhamid dönemine kadar Kürtlerde Osmanlı’ya karşı önemli bir isyan olmamıştır. Birinci Dünya Savaşından sonra her millet kendi devletini kurmak için hızlıca kaçışırken Kürtler bunu istememiş, kendisini Osmanlıdan ayrı görmediği için aynı kadere razı olmuşlardır.
Oysa özellikle Orta Doğu ve Balkanlardaki gerek Müslüman ve gerekse gayrimüslim milletler kendi devletlerini kurmuşlardır; üstelik isyan edip Osmanlı’yı büyük sıkıntılara sokarak. Türkleri terk etmeyen tek millettir Kürtler. Kardeşliğin gereği olarak zor zamanlarda onları yalnız bırakmamış, tabiri caizse sahip çıkmışlardır.
Acaba bugün Türkler de kardeşliğin gereği olarak komşu ülkelerdeki Türkmenlere sahip çıktıları gibi Kürtlere de sahip çıkacaklar mı? Yüz yıl boyunca Kürtler inkâr edildikleri için maalesef sorun büyümüştür.
Birkaç yıldır gündeme getirilen tartışmalara baktığımızda, genelde son 30-40 yıl baz alınarak meselenin tartışıldığını görüyoruz. Bu son derece üzücüdür. İslamiyet’in kahraman bir ordusu olan Kürtleri Allah-u Teâlâ böyle yetim bırakır mı? Hz. Hızır'ı, babaları salih olduğu için yardıma gönderen Allah, acaba Kürtlere de bir Hızır göndermez mi?
Ben Cenab-ı Hakk’ın inayetinden ümitvarım. Cenab-ı Hak yardım ve inayetini gönderecektir, inşaallah. Nitekim Bediüzzaman Hazretleri’nin bir Kürt talebesi yanına gelerek, “Seyda, Kürtleri dört parçaya böldüler. Ne olacak bizim halimiz?” diye sorunca, Üstad Hazretleri, “Merak etme, Kürtler ittihad-ı İslam’a sebep olacaklar” şeklinde müjde verir.
[Alıntıdır.]
Allah’ın bir lütfu olarak Kürtler ta Asr-ı Saadet’te İslamiyet’le müşerref olmuşlardır. Bir Kürt sahabi olan Caban el-Kurdi (r.a.) Medine-i Münevvere'ye gidip İslamiyet’le müşerref olduktan sonra Kürdistan'a dönüp halkını İslamiyet’e davet etmiştir. Hz. Ömer (r.a.) zamanında Kürtler savaşmadan toplu olarak İslamiyet’le şereflenmişlerdir. Emeviler ve Abbasiler zamanında Kürtler İslamiyet’in kahraman bir ordusu olarak hiç isyan etmeden İslamiyet’e hizmet etmişlerdir.
Emeviler döneminde, özellikle Yezid'in zulmüne karşı Ehl-i Beyt’e Kürtler sahip çıkmış, Kürdistan'ın sarp dağlarında onları korumuşlardır. Bundan dolayıdır ki Kürtlerde çok sayıda Ehl-i Beyt vardır. Abbasiler zamanında da onlarla beraber olmuş, onların hizmetinde bulunmuşlardır.
Abbasilerden sonra Kürtlerin medarı iftiharı Selaheddin-i Eyyubî, Şii-Fatimî devletine son verip Kudüs'ü de ikinci defa fethetmiştir. Ve Batılılar bunu unutmayarak Birinci Dünya Savaşından sonra Kürtleri dört parçaya bölerek kinlerini kusmuş olacaklardır.
Yine Malazgirt Savaşında Kütler, Selçuklular’ın yardımına koşmuşlardır. Alp Arslan diyor ki: “Malazgirt’te Kürtler olmasaydı bu savaşı kazanmazdım. Anadolu’nun kapılarını Selçuklulara Kürtler açmıştır.”
Osmanlılar’da da Yavuz Selim döneminde Kürtler İdris-i Bitlisî başkanlığında Yavuz Sultan Selim ile Kürdistan vilayeti olarak anlaşma yaparak Osmanlıya bağlılıklarını bildiriyorlar.
Yine Osmanlı tarihine baktığımızda Yavuz Sultan Selim döneminden Sultan Abdülhamid dönemine kadar Kürtlerde Osmanlı’ya karşı önemli bir isyan olmamıştır. Birinci Dünya Savaşından sonra her millet kendi devletini kurmak için hızlıca kaçışırken Kürtler bunu istememiş, kendisini Osmanlıdan ayrı görmediği için aynı kadere razı olmuşlardır.
Oysa özellikle Orta Doğu ve Balkanlardaki gerek Müslüman ve gerekse gayrimüslim milletler kendi devletlerini kurmuşlardır; üstelik isyan edip Osmanlı’yı büyük sıkıntılara sokarak. Türkleri terk etmeyen tek millettir Kürtler. Kardeşliğin gereği olarak zor zamanlarda onları yalnız bırakmamış, tabiri caizse sahip çıkmışlardır.
Acaba bugün Türkler de kardeşliğin gereği olarak komşu ülkelerdeki Türkmenlere sahip çıktıları gibi Kürtlere de sahip çıkacaklar mı? Yüz yıl boyunca Kürtler inkâr edildikleri için maalesef sorun büyümüştür.
Birkaç yıldır gündeme getirilen tartışmalara baktığımızda, genelde son 30-40 yıl baz alınarak meselenin tartışıldığını görüyoruz. Bu son derece üzücüdür. İslamiyet’in kahraman bir ordusu olan Kürtleri Allah-u Teâlâ böyle yetim bırakır mı? Hz. Hızır'ı, babaları salih olduğu için yardıma gönderen Allah, acaba Kürtlere de bir Hızır göndermez mi?
Ben Cenab-ı Hakk’ın inayetinden ümitvarım. Cenab-ı Hak yardım ve inayetini gönderecektir, inşaallah. Nitekim Bediüzzaman Hazretleri’nin bir Kürt talebesi yanına gelerek, “Seyda, Kürtleri dört parçaya böldüler. Ne olacak bizim halimiz?” diye sorunca, Üstad Hazretleri, “Merak etme, Kürtler ittihad-ı İslam’a sebep olacaklar” şeklinde müjde verir.
[Alıntıdır.]