Afrika'da bir ülke var. İsmi Sierra Leone...
Çok fazla nüfusa sahip olmamasına rağmen Sierra Leone çok değişik etnik unsuru barındıran bir ülkedir.
Nüfusça en kalabalık etnik grup Mendeler ve Temneler'dir. Üçüncü sırada ise, ülkenin en eski kabilelerinden ve % 8'lik bir orana sahip olan Limbalar gelir.
Limbaların % 70'i Müslümandır ve Yuinea'daki küçük grup hariç, hepsi Sierra Leone'de yaşar.
1971'den 1985'e kadar başbakanlık yapan Siaka Stevens ile onun yerine geçen general Joseph Saidu Momoh, Limba kabilesindendiler.
Limba bölgesi, güney vilayetindedir. Bu arazi Bambali, Kambia ve Koinadugu bölgelerinin büyük bölümünü kaplarken, Tonkolili bölgesinin küçük bölümüne tekabül eder. Özellikle başkent Freetown'a yönelik kırdan şehire göç, Limbalar'ın geniş bir dağılım göstermesine sebep olmuştur.
Limbaca, Nijer-Kongo dil ailesinin bir kolu olan ve batı Atlantik sahili boyunca kullanılan Mel grubu lisanlarından biridir.
Limba dilinde edebiyat umumiyetle sözlüdür. 1981 senesinde Sierra Leone'de yapılan bölgesel bir toplantıda, Limbaca'nın imlası standardize edilmek istenmişti. Aradan geçeden sürede ilerleme kaydedildiğine dair bir tespit yapılmamıştır.
Limba ülkesi dağlıktır, Scarcies ve Rokel adlı 2 büyük nehre ve çok sayıda dere vardır. Arazisi tarıma oldukça elverişli olan Limba'da evler geleneksel olarak tepelere inşaa edilmiştir.
Limba tarihi, yapılan arkeolojik çalışmalar neticesi miladi olarak 7. ve 8. asırlara kadar geriye gider. İslamiyet ile tacirler vasıtasıyla tanışan Limbalar arasındaki uyanış 19. yüzyıl sonlarına rastlar. Bölgede misyonerler vasıtasıyla yayılan Hıristiyanlığın etkin olmasına rağmen, özellikle Tonko ve Sela arasında yaşayan Limbalar'ın çoğunluğu Müslümandır.
Limbalar arasında aile yapısı ev halkından oluşur. Ortalama bir ev halkı yedi kişiden meydana gelir. Ev ahalisi umumiyetle bir erkek ve onun eşleriyle çocuklarından ibarettir. Bazı Limbalar dörtten fazla eş almalarına rağmen, Müslüman erkeklerin eş sayısı 4'den fazla değildir. Kadınlar ev işlerini yapar, tarlada çalışır ve çocuklara bakarlar.
Limbaların mülkü ve soyu erkek tarafından idare edilir. Kırsal alandaki bölgelerde günlük hayat, ev halkının etrafında şekillenir. Her köyün “Gbaku Bamet” diye isimlendirilen bir reisi vardır. Reis, genellikle yaşlı erkekler arasında seçilir.
Limbalar'ın alt gruplar ve komşularıyla münasebetleri, etnik merkezli bir ilişki değildir. Akrabalık ve çiftçilik veya mahalli ticaretle alakalıdır. Limba ekonomisi, tarıma dayalıdır. Başta yerfıstığı ve pirinç olmak üzere çeşitli nebat yetiştirilir. Inara Inara ülkesinde, Batı Afrika'nın geleneksel hayvan yetiştiricileri Müslüman Fulaniler ile sıkı ilişki içinde olduklarından ötürü Limbalar arasında da sığır ve davar yetiştiriciliği yaygındır. Limba ülkesi, başkent Freetown'daki pazarlar için sebze ve meyve kaynağıdır.
Limbalar'da yerel politik, toplumsal ve yarı-dini hayat, gizli bir teşkilat olan Gbangbani tarafından idare edilir. Gbangbani, toplumun bütün erkeklerinin üye olarak kabul edildiği, katı bir erkek teşkilatıdır. Şehirlerdeki batı tipi okullara giden ve bazen de yüksek eğitim yapan, sonra da Limba ülkesinde iş sahibi olan genç erkekler, bu teşkilata katılamazlar. Kendi kültürüyle özdeşleşmek isteyen gençler ancak köylerine dönerlerse Gbangbani'ye girebilirler.
Gbangbani üyelerinin tamamı sünnetli olmak mecburiyetindedir. Üye olduktan sonra da çeşitli dayanıklılık testlerinden geçerler. Yeni üye, daha sonra özel bir öğretmen tarafından geleneksel şarkılar, idare şekli ve teşkilatta konuşulan “yetişkin dili” hususunda yetiştirilir. Hangi dine mensup olursa olsun, herkes teşkilata katılabilmektedir ama temel kural “İslam'ın beş şartı”nın gözetilmesidir.
Sünni olan Limbalı Müslümanlar için Cuma, tatil günüdür. Limbalılar, Müslüman olmadan önce de “Kanu Masala” ismini verdikleri tek tanrıya inanırlardı. Bundan dolayı, İslamiyet ve Hıristiyanlık ile uzlaşma sağlamışlar ve din değiştirme konusunda zorluk çıkarmamışlar.
MİSYONERLER DURMAK BİLMİYORLAR
Günümüzde Sierra Leone’de Hıristiyan misyonerlerinin çalışmaları halen had safhada devam etmekte... Akla gelebilecek Katolik, Ortodoks, Protestan, Prebisteryen ve Evangelist Hıristiyan mezhep mensupları, ülkede çalışmalarını doludizgin sürdürmekte. Hatta Bahaîler, Yahova Şahitleri ve Lions teşkilatları bile Sierra Leone'de faaliyetlerde bulunmakta.
Misyoner kuruluşlar, sefaletin kol gezdiği ülkede, bakımlı ve düzenli kiliseleri, sağlık ve yardım kuruluşları, okulları ile faaliyetlerini sürdürmektedir. Hıristiyan okulları 20 dolarla 300 dolar arasında değişen bir fiyatta öğrenci kabul ediyor. Devlet okulları yetersiz olduğu için de Müslüman aileler çocuklarını misyoner okullarına göndermek zorunda kalıyorlar. İncil’in zorunlu ders olarak okutulduğu bu mekteplerde, Müslüman öğrencilerin kendi inançlarına uygun kıyafetlerle okula gitmelerine izin verilmiyor.
MÜSLÜMANLAR DESTEK BEKLİYOR
İnsanların yiyecek karşılığında Hıristiyan olduğu, Müslümanların yeterli eğitim kurumlarına sahip olmadığı, savaş sonrasında yetim kalan yüzlerce korumaya ve bakıma muhtaç çocuğun bulunduğu Sierra Leone’de, Müslümanlar eğitim, sağlık, yetimlerin desteklenmesi, kalıcı projelerin başlatılması gibi konularda destek beklemekteler...
BARAKALARDA DİNİ EĞİTİM
Sierra Leone’de, eğitim imkanı bulabilen Müslüman öğrencilerin çoğu barakalardan oluşan okullarda eğitim görmekte. Boyası, sıvası, penceresi olmayan, çatısı tenekeyle örtülmüş barakalarda hafızlık, akaid, Arapça, hadis, kıraat gibi alanlarda eğitim alan Müslüman çocuklar, yokluk içinde olmalarına rağmen gayretli bir şekilde çalışmalarını devam ettiriyorlar. Kitap, defter, kalem gibi temel eğitim malzemelerinden mahrum olan bu kurumlarda çocuklar, defter yerine tahta levhalar kullanıyorlar.
YERYÜZÜNÜN YILDIZLARI
Sierra Leone’de bir başka eğitim gerçeği ise, gündüz tarlada çalışan çocukların Kur’an-ı Kerim eğitimi için geceleyin talim görmesi. Geceleri, köylerin ortasında yakılan ateşin etrafında halka oluşturan çocuklar, kendilerine rehberlik eden bir hoca eşliğinde Kur’an eğitimi alıyorlar. Köylerde elektrik olmadığı için, öğrenciler yakılan ateşin ışığından faydalanarak, ellerindeki düz tahtalara kömür veya odun isiyle yazdıkları Kur’an ayetlerini okuyup ezberlemeye çalışıyorlar. Bu tahtalara adetten değil; kitapları ve cüzleri olmadığı için mecburiyetten yazıyorlar. Sadece bir iki öğrencide çok eski cüzler var.
Çocuklar tahtalara yazdıkları sureyi ezberledikten sonra, yeni bir sure yazacakları zaman, tahtayı suyla yıkayıp kurumasını bekliyor ve daha sonra yeni öğrenecekleri ayetleri yazıyorlar. Evlerine giderken de üzerlerinde ayet yazdığı için, bu tahtaları saygıdan başlarının üzerinde taşıyorlar. Çoğunun ayakları yarı çıplak olan bu çocukların Kur’an öğrenme azimlerini, fizikî hiçbir yokluk engelleyemiyor.
Vahdethaber