Bebeğim, miniciğim, tertemiz narin yavrum. Elleri, gözleri, burnu küçücük şirinim. Yumuk beyaz ellerin ve incecik bileklerin kime zarar vermiş olabilir? Annesinin kıymetlisi, ülkesinin geleceği nerdesin? Kaç kat düştü üzerine biz yetişemeden? Narinim. Nasıl dolmuş kulaklarına, buruncuğuna, gözlerine o tozlar. Nerdesin şimdi? Annesinin mis kokulu minik serçesine neden kıydılar? Kutsal toprakların Vaad’i neredesin? On günlük bir şehit düştü Filistin toprağına. On günlük bir şehit düştü dünyanın ortasına. Minik çiçeğim, geleceğim, yok musun artık? Gözlerine tozlar doldu diye mi göremiyorsun beni? Kulaklarına dolan tozdan mı duyamıyorsun? Cennet kokulu mis bebeğim nerdesin? Sen; ülkenin geleceğiydin. Sen; vaat edilmiş toprakların Vaad’iydin. Sen; masumiyetin evrensel adıydın. Sen savaş içinde kaybolan bir coğrafyanın güler yüzüydün. Sen; kaybolmuş umutların den yeşerdiği andın. Sen; önünde kocaman günleri olan yavrumuzdun. Sen. Sen. Sen. Şimdi Lübnan’ın toprağında kırmızı bir lalesin. Şimdi bir acı ağıtsın.. Şimdi kucağımızdan zorla alınan gülümüzsün. Şimdi yüzlerimizin silinmez pişmanlık izisin. Şimdi bana, bir ömür gözyaşısın. Dünyamızın erken yolcusu affet geride bıraktıklarını. Unut nolur son duyduğun o korkunç sesi. Kaçış ve saklanışı unut. Anneciğinin seni sarışı hariç unut on günlük ömrünü. Unut! Sana çok görülen bir hayatı, Senin için düşlenen ama verilemeyen hayatı unut. On günde yaşadıkların, yetmiş sene yaşadıklarımızdan fazla, Unut bizde olup sana veremediklerimizi. Minik elli, minik burunlu, kısa ömürlü bebeğim.
( Yeni Şafak Gazetesi
Ateş Lübnan’a Düştü
15.08.2006 )
( Yeni Şafak Gazetesi
Ateş Lübnan’a Düştü
15.08.2006 )