Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Maide 51 hakkında said nursi yorumu !!!

eL_Muhacir Çevrimdışı

eL_Muhacir

İlimsiz Mucâhid, kâtil; Cihâdsız âlim, belâm olur
Frm. Yöneticisi
akhiler tevafuken bu yorumu buldum,ne demek istiyor burda acaba ?


RAHMAN ve RAHİM olan ALLAH'ın adı ile

"Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dostlar edinmeyin. Onların bazısı, bazısının dostlarıdırlar. İçinizden kim onları dost edinirse şüphe yok ki, o da onlardandır. Muhakkak ki Allah o zalimleri hidayete, doğru yola iletmez." (Mâide Sûresi, 5:51)


İslam tarihinde bu ayet hakkında çok farklı tartışmalar yapılmış, o tartışma ve yorumları şimdilik bir kenara bırakıp âyetin mânâsını anlamaya çalışalım.


Aynı konu bundan yüz sene önce Bediüzzaman Said Nursî'ye de sorulmuş:

"Yahudi ve Nasara ile muhabbetten Kur'ân'da nehiy (yasaklama) vardır: 'Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin.' Bununla beraber nasıl dost olunuz der*si*niz?"

Said Nursî de cevabını iki temele bina etmiş. Biri "tefsir metodolojisi" diğeri "tarihî kontekst".

A. Tefsir metodolojisi açısından Said Nursî'nin verdiği cevap özetle şöyle:

1. Doğru ve sağlam bir hükme varabilmek için elimizdeki delil kesin olması gerektiği gibi, o delilin hangi anlamı gösterdiği de kesin olması gerekir. Burada söz konusu olan delil Kur'ân âyeti olduğu için kesindir. Ancak bu delilin hangi anlamı gösterdiği kesin değildir, başka anlamlara gelme ihtimali de vardır. Çünkü, Kur'ân'ın bu yasağı "âmm" değil, "mutlak"tır. Yani, Yahudi ve Hıristiyanların bütün bireyleri, bütün nitelikleri, bütün zamanları yasak kapsamı içinde değildir. Yasak mutlak bırakılmış, bir sınırlama getirilmemiştir. Büyük bir tefsirci olarak zaman bir sınır getirmişse, artık ona itiraz edilmez (Bu konu aşağıda "tarihî kontekst" içinde açıklanıyor).

2. "Bir hüküm türev üzerine bina edilmişse, o türevin kaynağı hükmün illetini (asıl sebebini) gösterir." Bu kaideyi şöyle açıklayabiliriz: Âyette geçen "Yahudi" ve "Hıristiyan" kelimeleri türevdir. Bu kelimelerin kaynağı ise "Yahudilik" ve "Hıristiyanlık"tır. Âyetteki hüküm türev üzerine bina edildiği için–kâide gereğince–Yahudi ve Hıristiyanlar, dinleri için, dinlerini yansıttıkları için sevilmez. Yahudilik, Hıristiyanlık açısından onlarla dostluk kurmak ve onları sevmek haramdır. Öyleyse mühendislik, mucitlik, doktorluk, güzellik, yöneticilik gibi dinlerine ait olmayan diğer güzel ve meşru nitelikleri sevilebilir ve bu yönleriyle onlarla dostluk kurulabilir. Çünkü bu nitelikleri âyetin yasak kapsamı dışında kalır.

Sorularla ?slamiyet | "Yahudileri ve H?ristiyanlar? dost edinmeyin!"
 
İZZETLİ Çevrimdışı

İZZETLİ

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
ahi bence laf salatası yapmış o dedikleri şekilde dost edindik var sayalım onlara nasıl muhalefet edeceğiz bir sürü durum ortaya çıkar benim anladığım işin özü ilim( fen ) ehli kitaptan alınır onlarla anlaşma yapılabilir anlaşmaya sadıkta kalmak gerekir ama bunlar dostluk demek değildir dostluk ancak müminler arasında geçerli olur
 
ummeti Çevrimdışı

ummeti

Üye
İslam-TR Üyesi
Bakış açısı çok önemlidir.
ama bazı konularda hak neyse hangi taraftan bakarsak bakalım yine haktır.
said nursi kardeşimiz böyle bir yorum yapmış bu kötü demek değil bukadarını yapabiliyor kimse zorla görüşlerine katılmak zorunda değil.
artık yetmezmi müslümanın müslümanı sırtından ve ayağından vurması selametle
 
Çay-Şakird Çevrimdışı

Çay-Şakird

İslam-tr Sakini
İslam-TR Üyesi
Bakış açısı çok önemlidir.
ama bazı konularda hak neyse hangi taraftan bakarsak bakalım yine haktır.
said nursi kardeşimiz böyle bir yorum yapmış bu kötü demek değil bukadarını yapabiliyor kimse zorla görüşlerine katılmak zorunda değil.
artık yetmezmi müslümanın müslümanı sırtından ve ayağından vurması selametle
kardeş doğruyu yanlışı bilmemiz gerekir.ve doğru kim söylerse söylesin doğruluğunu sürdürür fakat günümüzün diyalogcu zihniyetine meydan hazırlamaya gidebilecek yorumlar var nedense.
 
İZZETLİ Çevrimdışı

İZZETLİ

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Bakış açısı çok önemlidir.
ama bazı konularda hak neyse hangi taraftan bakarsak bakalım yine haktır.
said nursi kardeşimiz böyle bir yorum yapmış bu kötü demek değil bukadarını yapabiliyor kimse zorla görüşlerine katılmak zorunda değil.
artık yetmezmi müslümanın müslümanı sırtından ve ayağından vurması selametle

bak kardeş eğer kardeşlik ve müslümanlık dediğiniz şey Allah cc inanmak ise yahudi ve hiristiyanlarda bizim kardeşimiz fettulahta ama eğer önemli olan tevhid kardeşliği ise ölçü okadar geniş değil siz mevlana metoduyla düşünüyorsanız orası başka ozamanda mevlevilğin kardeşliği gündeme gelir eğer islamda kardeşlikse dediğim gibi bu sadece tevhidde olur gerisi zırvadır
 
Muzzammil Çevrimdışı

Muzzammil

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Bakış açısı çok önemlidir.
ama bazı konularda hak neyse hangi taraftan bakarsak bakalım yine haktır.
said nursi kardeşimiz böyle bir yorum yapmış bu kötü demek değil bukadarını yapabiliyor kimse zorla görüşlerine katılmak zorunda değil.
artık yetmezmi müslümanın müslümanı sırtından ve ayağından vurması selametle


Ummeti ;
Said Nursi ve Risâleleri hakkında hazırlanmış bu çalışmaya bir bakabilirsiniz.



Said Nursi Gerçeği - 3 Bölümlük DEV Eser

https://www.islam-tr.org/islami-videolar/29945-said-nursi-gercegi-3-bolumluk-dev-eser.html
 
D Çevrimdışı

dermurat

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Maide 51 gerçek meali. Hiç bir mealde yok bu meal. Niye?

‘‘Ey İman edenler Yahudi ve Hıristiyanların Evliyalarını Evliya edinmeyin. Ziraonlar kendilerinin evliyasıdır. İçinizde onların evliyalarını evliya edinenleronlardandır. Allah zalımlar toplumuna yol göstermez. (Maide 51)

Kim Evliyayı DOST diye çevirmişse bila istisna YANILMIŞ KARDEŞİM..

EVLİYA dost demekle bitmez.. EVLİYA ALLAH YOLUNDA TABİ OLUNACAK TERTİBİ İLAHİDİR..

VELİ de diyemezsin.. ANLAMI KARŞILAMAZ…
Veli Vasi, Koruyucu, Himaye eden Kefil manalarına gelir…
EVLİYA ALLAH yolunda Tabi olunacak makamdır..Onun için "Onlara tabi olursanız" der...
EVLİYA MAKAMI VELAYETTİR… PEYGAMBER VARİSİ...

Evliya Dost manasına GELMEZ. EVLİYA ALLAH YOLUNDA TABİ OLUNACAK Makamı ifade eder…
Yahudi ve Hıristiyanların EVLİYASINA tabi olmayın.. KENDİ ŞERİATINIZIN EVLİYASINA tabi olun… EVVEL GELEN ŞERİATA Dönüş NEFSE ZULUMDUR… En Mütekamil Şeriattan geriye dönüş olmaz…
EVLİYA’YA dost dedin mi?... Hem Kuranın manasını yok eder, Hem de Ümmetleri düşman edersin…
ALLAH Kullarını Düşman dilemedi kardeşim.. HAYIRDA YARIŞIN emrini verdi...

Evliya ALLAH'ın Tertip ve TANZİMİ ALLAH Yolunda UYULACAK MAKAM'ı ifade eder…

Kardeşim EVLİYA kuranda geçiyorsa onu EVLİYA diye çevirecekler…
EVLİYA Türkçe de karşılığını EVLİYA diye bulmuştur. Türk dil kurumu yayınlarına bak. EVLİYA = EVLİYA
Dost zaten Türkçe değil Farsça bir sözcük...
EVLİYA yı dost diye çeviren YANILMIŞ bila istisna YANILMIŞ...
Evliya ALLAH YOLUNDA uyulacak MAKAMI İFADE EDER…
EVLİYA ALLAH' ın tertip ve tanzimidir kardeşim. DOST diyemezsin...
ANLAM bakımından İFADE zorluğu olan Kelimeler MEALDE çevrilmez. RAHMAN ve RAHİM gibi, KAYYUM gibi... Karşılığını tek kelime ile bulamazsın. Yazarsan BU MANAYI YANSITMAZ…
EVLİYA da böyle Onu olduğu gibi alacaklar...

İmamı Azam’ın Caferi Sadık r.a. tabi oluşunu şöyle ifade ediyor...
"SON İKİ SENEM OLMASA NUMAN HELAKTA İDİ" sözünü İMAMI AZAM söylemiştir. İmamı Azam FIKIH alimi Meshebi Hanefinin Fıkıh İmamıdır... MANEVİ EĞİTİMİNİ CAFERİ SADIK r.a. dan almıştır…
EVLİYA kabul edilmeyince ALLAH'ın bu tertibi bilinmeyince GARİP gelebiliyor insana...

Hatta arapça okunuşu;
Maide(51) Ya eyyühellezıne amenu la tettehızül yehude ven nesara evliya' ba'duhüm evliyaü ba'd ve mey yetevellehüm minküm fe innehu minhüm innellahe la yehdil kavmez zalimın.


YUNUS Suresi
62. Bilesiniz ki, ALLAH'ın EVLİYA'sına hiçbir korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de.
63. Onlar iman etmiş ve ALLAH'a karşı gelmekten sakınmış olanlardır.
64. Dünya hayatında da, ahrette de onlar için müjde vardır. ALLAH' ın sözlerinde hiçbir değişme yoktur. İşte bu büyük başarıdır.
 
Hasbihal Ali Çevrimdışı

Hasbihal Ali

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Ya su Müsrik adamin sözlerini, kitaplarini ve ondan sonra gelen su nurculari duydukca iyice uyuz oluyorum. Nerede ise tüm ayetleri kendisine ceken bir adam tefsir yapmis olsa dahi, kendi menfaatine yarayacak yorumlar yapacaktir elbette.
 
A Çevrimdışı

Almunadil

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Bakış açısı çok önemlidir.
ama bazı konularda hak neyse hangi taraftan bakarsak bakalım yine haktır.
said nursi kardeşimiz böyle bir yorum yapmış bu kötü demek değil bukadarını yapabiliyor kimse zorla görüşlerine katılmak zorunda değil.
artık yetmezmi müslümanın müslümanı sırtından ve ayağından vurması selametle

Said Nursi kardeşimiz olamaz. en büyük zulümlerinden biri müslümanları cihad'dan alıykomasıdır. onun cihad etme şekli veya mücadelesi müslümanlara Allah'ın varlığını bir ömür boyu anlatmak oldu? bu şekilde kendi şakirtlerini/talebelerini bir ömür boyu bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde oyaladı ve dolandırdı.

Dikkat ediniz: bir nurcu ASLA cihad etmeyi (yani Allah yolunda mermi sıkmayı) düşünmez hayatında. nurcuların tek derdi iman "KURTARMAK".

Said Nursi ezanların yasaklandığı ve bir çok dini mes'elelerin yasaklandığı bir dönemde cihad etmeyi değilde, adnan menderese oy vererek ve komünizme karşı sözlü savaş açarak yaşaya gelmiş bir kişidir. 'Müslüman adamlar' ne said nursi'ye nede eserlerine itibar etmez bu boş ve sakıncalı şeylerle (risale-i nurlarla) uğraşmaz.

Ha bide nurcular böbürlene böbürlene anlatır dururlar yok efendim Ataput'un (m. k. atatürk) karşısına geçipte şunu şöyle yapacaksın şunu böyle yapacaksın diye koca bir azar çekti diye. bu başlı başına bir palavra çünkü böyle birşeye Ataputun yanındaki müşrikler müsade etmezlerdi. var sayalim ki Said Nursi Ataputu azarladı, peki bu azar sonucunda Ataput korkupta bir takım düzenlemeler mi yaptı müslümanlar lehine?
 
Cundullah el-Kürdî Çevrimdışı

Cundullah el-Kürdî

İslam-tr Sakini
İslam-TR Üyesi
EVLİYA dost demekle bitmez.. EVLİYA ALLAH YOLUNDA TABİ OLUNACAK TERTİBİ İLAHİDİR..

VELİ de diyemezsin.. ANLAMI KARŞILAMAZ…
Evliya "veli"nin çoğuluyken, evliya'ya veli de diyemiyoruz demek:kptmya:
 
Ebu Selman et-Turkî Çevrimdışı

Ebu Selman et-Turkî

İslam-tr Sakini
İslam-TR Üyesi
deli said yine saçmalamış.
ayetin neyi kastetmek istediği beni kaynuka gazvesinden rahatlıkla anlaşılabilir

BENİ KAYNUKA GAZVESİ

Müslümanların Bedir Harbi’nden parlak bir muzafferiyetle çıkmaları, Medine’deki Yahudilerin endişelerini büsbütün artırdı. Peygamberimizle aralarında sulh antlaşması bulunmasına rağmen gizliden gizliye bozgunculuğa ve kışkırtıcılığa başladıkları göze çarpıyordu. Peygamber Efendimiz, her şeye rağmen, ehl-i kitap oluşlarından dolayı kendilerine müsamahalı davranıyordu. Ancak onlar hal ve hareketleriyle bu insanî muamelelere lâyık olmadıklarını açıkça gösteriyorlardı. Şâirleri, Peygamberimizi hicvediyor, Müslümanları küçük düşürücü mısralar düzüyorlardı.

Daha önce bahsi geçtiği gibi, Medine’de üç Yahudi kabilesi vardı: Benî Kurayza, Benî Nadîr ve Benî Kaynuka... İçlerinde en çok fitne ve fesat çıkaran ve en cür’etkârı olan, Benî Kaynuka idi. Kuyumculukla meşgul olurlardı. Bu bakımdan oldukça da zengin sayılırlardı. Bunların da diğer Yahudi kabileleri gibi Peygamber Efendimizle anlaşmaları vardı. Müslümanlara karşı herhangi bir harekete kalkışmayacaklarına, bir dış taarruz karşısında Müslümanlarla beraber Medine’yi müdafaa edeceklerine ve ne suretle olursa olsun birbirlerinin düşmanlarına yardım etmeyeceklerine dair sözleşmişlerdi. Ancak onlar, gözle görülür tarzda açık açık kışkırtıcılık, Müslümanlar arasına fitne fesat düşürmeye çalışma, her vesileyle Kureyş müşrikleriyle iş birliği yapma gibi uygunsuz hareketleriyle bizzat anlaşmayı bozmuş oluyorlardı. Bu arada meydana gelen çirkin bir hadise ise, bardağı taşıran son damla oldu. Şöyle ki:

Medineli ensardan bir zâtın hanımı, yüzü örtülü olduğu halde, bir Yahudi kuyumcunun dükkânına ziynet eşyası almak maksadıyla girer. Yahudiler, kadının yüzünü açmaya çalışırlar, ancak kadın kapalı oturmakta ısrar eder. Derken, Yahudinin biri, kadına hissettirmeden, arkasından, elbisesinin eteğini bir dikenle beline iliştirir. Kadın ayağa kalkınca eteği açılıverir. Hazır bulunan Yahudiler eğlenerek kahkahayla gülerler. Bu hal karşısında kadın feryadı basar. Oradan geçmekte olan bir Müslüman, çığlığı duyunca kadının imdadına koşar. Müslümanla Yahudi boğaz boğaza gelirler ve sonunda Müslüman, Yahudiyi öldürür. Bunu gören oradaki Yahudiler de Müslümanın üzerine çullanarak onu şehit ederler. (İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 51. )Böylece, Yahudilerle Müslümanlar arasında kan dökülmüş olur. Hadiseye sebebiyet verenler, Yahudilerdi. Haliyle, verdikleri sözlere aykırı hareket ederek bizzat kendi elleriyle yapılan anlaşmayı da ihlâl etmiş oluyorlardı.

Şehit edilen Müslümanın akrabaları, bu hususta yardım talebinde bulununca, Peygamber Efendimiz, Benî Kaynuka Yahudilerini bir araya topladı. Kendilerini İslam’a davet etti. Şımarık hareketlerine son vermeleri gerektiğini, aksi takdirde Bedir’de müşriklerin uğradıkları âkıbete kendilerinin de uğrayabileceklerini anlattı. Fakat dessas Yahudiler, Efendimizin bu konuşmasını alaya alıp, “Ey Muhammed! Sen muharebe nedir bilmeyen kimselerle çarpışıp galip gelmene aldanıp güvenme! Biz onlar gibi değiliz; savaşmayı çok iyi biliriz. Eğer bizimle çarpışmayı göze alırsan, o zaman bizim nasıl adamlar olduğumuzu anlardın!” (İbn Hişam, a.g.e., c. 3, s. 50.) diye küstahça cevap verdiler, sonra da dağıldılar.

Benî Kaynuka Yahudilerinin bu kibir ve gurur dolu sözleri üzerine inen ayet-i kerime, âkıbetlerini şöyle ilan etti:

“Ey Resûlüm! O kâfir olan Yahudilere de ki: ‘Siz muhakkak mağlup olacaksınız ve toplanıp cehenneme sürüleceksiniz. O cehennem ne kötü bir yerdir!’” (Âl-i İmrân, 12)

Aynı hadiseyle ilgili olarak nâzil olan bir başka ayet-i kerime ise, Peygamberimize, ahdini bozan bu Yahudilerle çarpışmaya izin verdi: “Eğer seninle muahede yapan bir kavimden de sözleşmeye aykırı bir hainlik alâmeti duyarsan, savaş yapmadan önce ahitlerini reddettiğini doğruca kendilerine ilan et. Çünkü Allah hainleri sevmez!” (Enfâl, 58.)

Bunun üzerine Peygamber Efendimiz, kesin kararını verdi: Benî Kaynuka Yahudileri üzerine gidilecekti.

Resûl-i Ekrem Efendimiz bu kararını verdikten sonra Medine’de yerine Lübâbe b. Abdi’l-Münzir’i vekil tayin etti ve beyaz sancağını da Hz. Hamza’ya vererek Kaynukaoğulları üzerine yürüdü.

Bu Yahudilerin, kuvvetli ve sağlam bir kalesi vardı. Peygamberimizin üzerlerine gelmekte olduğunu duyunca oraya çekildiler. Resûl-i Ekrem onları muhasara altına aldı. On beş gün süren muhasara sonunda teslim olmaya mecbur kaldılar. Peygamber Efendimiz, tek tek ellerinin bağlanmasını emir buyurdu. Elleri bağlandı.[5]

Abdullah b. Übey’in Peygamberimize (s.a.v) Müracaatı
O sırada Kaynukaoğullarının müttefiki bulunan münafıkların reisi Abdullah b. Übey b. Selûl çıkageldi. Peygamberimizin yanına vararak, “Yâ Muhammed! Benim müttefiklerime lütuf ve iyilik et” diye konuştu.

Resûl-i Kibriya Efendimiz, bu münâfığın sözlerini duymazlıktan geldi. Bunun üzerine Abdullah b. Übey aynı sözlerini tekrarladı:

“Yâ Muhammed! Benim müttefiklerime lütuf ve iyilik et!”

Peygamber Efendimiz bu sefer yüzünü çevirdi.

Fakat Abdullah b. Übey, aynı şeyleri tekrarlamaya devam etti.

Bunun üzerine Peygamber Efendimiz:

“Çözün onları. Allah, onlara ve onlarla birlikte olanlara lânet etsin!” buyurdu ve Kaynukaoğullarının öldürülmelerinden vazgeçip Medine’den Şam’a sürülmelerini emretti. (İbn Sa’d, a.g.e., c. 2, s. 29; Taberî, a.g.e., c. 2, s. 297.)

Ubâde b. Sâmit’in (r.a.) Sözleri
Avfoğullarından Ubâde b. Sâmit de, öteden beri Kaynukaoğulları Yahudilerinin müttefiki idi. Onları bıraktırmak için Peygamber Efendimizin yanına gelmişti. Efendimizle Abdullah b. Übey arasında geçenleri görünce, “Yâ Resûlallah! Ben, Allah’ı, peygamberini ve mü’minleri dost tuttum. Şu kâfirlerin müttefikliğinden ve dostluğundan uzaklaştım” diyerek Benî Kaynuka Yahudileriyle olan müttefikliğini ve dostluğunu bıraktığını ilan etti.

Bunun üzerine inen ayette şöyle buyruldu:

"Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dostlar edinmeyin. Onların bazısı, bazısının dostlarıdırlar. İçinizden kim onları dost edinirse şüphe yok ki, o da onlardandır. Muhakkak ki Allah o zalimleri hidayete, doğru yola iletmez." (Mâide Sûresi, 5:51)
 
Üst Ana Sayfa Alt