Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Mansuranın Günümüzdeki En Önemli Görevleri- Abdulkadir bin Abdulaziz

E Çevrimdışı

ebuhasanelmakdisi

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
TAİFETU’L-MANSURA’NIN, GÜNÜMÜZDEKİ EN ÖNEMLİ GÖREVLERİ

Bu zamanda Taifetu’l-Mansura’nın en önemli görevlerinin başında Allahu Teala’nın dini yerine, insanların uydurduğu kanunlarla Müslümanları yönetenlere karşı cihad etmek gelir. “Yoksa onlar cahiliyye idaresini mi arıyorlar? İyi anlayan bir topluma göre, Allah’tan daha iyi hüküm veren kim vardır?”[356] ayetinin tefsirinde İbn-i Kesir Rahimehullah şöyle der: “Her türlü hayrı içeren ve her türlü kötülüğü yasaklayan Allah’ın hükmü dışına çıkıp, Allah’ın şeriatından alınmayan her türlü heva, arzu ve terimleri tercih eden kişileri Allahu Teala kötülemektedir. Kim böyle yaparsa kafir olup Allah ve Rasulü’nün hükmüne dönünceye ve büyük küçük her konuda sadece onunla hükmedinceye kadar ona karşı savaşmak vaciptir.”[357]
Günümüz alimlerinden bir çok kişi İbn-i Kesir’in Rahimehullah bu sözleri üzerinde durarak bunun günümüzde Müslümanları kendi yaptıkları kanunlarla yöneten yöneticileri kapsadığını belirtmişlerdir. Bu alimlerden biri olan Ahmed Şakir Rahimehullah şöyle der: “Buna rağmen Müslümanların kendi ülkelerinde inkarcı Avrupa’nın kanunlarından alınan yasalarla yönetilmesi Allahu Teala’nın şeriatına uygun olabilir mi? Onların kanunlarına heva ve batıl görüşler yön vermekte, diledikleri gibi onları değiştirmektedirler. O kanunları yapanların, yaptıkları bu yasaların İslam şeriatına uygun olup olmadığı umurlarında bile değildir. Bu beşeri kanunlar konusunda durum, güneşin parıltısı kadar açıktır. Şüphe ve tartışmaya yer bırakmayacak kadar açık bir küfürdür. Kim olursa olsun hiçbir Müslümanın onlarla amel etmesi veya onlara boyun eğmesi yahut kabul etmesinde, asla geçerli bir mazeret olamaz.”[358]
İbn-i Kesir’in Rahimehullah söylediklerine değinerek Muhammed Hâmid el-Faki de Rahimehullah şöyle der: “Can, mal ve namuslarda kendisiyle yargılanmak üzere Frenklerin yasalarından alınan kanunlara başvuranlar, onları Allah’ın Kitabı’na ve Rasulü’nün Sallallahu Aleyhi ve Sellem sünnetine tercih edenler, İbn-i Kesir’in belirttiği gibidirler ve hatta onlardan daha da kötüdürler. Bu işi yapanlar, Allahu Teala’nın indirdiği hükümlere dönmediği ve bu kanunlar üzerinde ısrar ettiği sürece mürted kafirdirler. Hangi ismi taşırlarsa taşısınlar yahut namaz, oruç, hacc ve benzeri ibadetlerden ne kadar yaparlarsa yapsınlar, onlara hiçbir yarar sağlamaz.”[359]
Suudi Arabistan eski müftüsü Muhammed bin İbrahim Ale’ş-Şeyh de Rahimehullah şöyle der: “Allah’ın indirdiği hükümler dışında hükümlerle hükmetmek altı yönden, kişiyi dinden çıkaran bir küfürdür..” Saymış olduğu yönlerden beşincisinde, Müslüman ülkelerin bugünkü durumunu tasvir ederek şöyle der: “Bu, İslam’a karşı daha çok, daha açık, daha büyük düşmanlık ve ahkamına karşı da büyüklenmedir. Allah’a ve Rasulü’ne kafa tutmadır. Hazırlık, destek, gözetim, kurallaştırma, hüküm verme, kaynaklar, dayanaklar ve bağlayıcılık açısından şer’i mahkemelere meydan okumadır. Şer’i mahkemelerin tamamını Allahu Teala’nın Kitabı’ndan ve Rasulü’nün Sallallahu Aleyhi ve Sellem sünnetinden alınan kaynaklar ve dayanaklar oluşturduğu gibi, bu mahkemelerin de kaynakları vardır. Bunların kaynakları ise, Fransız, Amerikan, İngiliz ve başka kanunlardan, bid’atçılardan ve şeriata mensup oduğunu iddia eden sapıklardan alınan birçok kanunlardır.
Bugün İslam ülkelerinin çoğunda bu mahkemeler bulunmaktadır ve kapıları açıktır. İnsanlar akın akın onlara başvurmakta, yargıçları orada Kur’an ve Sünnet’e aykırı hükümlerle aralarında hüküm vermektedir. Kim bu kanunlar ile hükmeder, bu kanunlara uyar ve önem verirse, bundan daha büyük bir küfür var mıdır? Muhammed’in Sallallahu Aleyhi ve Sellem Allah’ın Rasulü olduğuna dair bundan daha büyük bir muhalefet olur mu?”[360] Bu yöneticiler ve yargıçlarla ilgili bazı alimlerin söyledikleri bunlardır. Bu konunun detaylarına burada inmeyeceğiz.
Bu mürted yöneticilere karşı Müslümanların görevlerine gelince, Kadı Iyad Rahimehullah bunu şöyle belirtir: “Yönetici kafir olursa veya şer’i ahkamı değiştirirse ya da bid’atçı olursa; velayet hakkını yitirir, ona itaat edilmez. Müslümanların ona karşı çıkması ve eğer imkanları varsa onu görevden indirip yerine adaletli birini getirmeleri gerekir. Mü’minlerden bir grubun buna gücü yeterse, kafiri, yönetimden uzaklaştırmaları vacip olur. Ancak imam konumundaki şahıs bid’atçı ise, bu durumda güç yetirileceğinden emin olunmadıkça ona karşı çıkılmaz. Böyle bir durumda Müslüman bulunduğu yerden başka bir yere hicret eder ve dinini kurtarır.”[361]
İbn-i Teymiye’nin Rahimehullah şu sözlerini daha önce aktarmıştık: “Cihada güç yetirilemediği zaman onun için kuvvet ve savaş atları hazırlamak gerekir. Çünkü vacibin ancak kendisi ile yapılabildiği şey de vaciptir.”[362] Allahu Teala şöyle buyurur: “Onlara (düşmanlara) karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve cihad için bağlanıp, beslenen atlar hazırlayın..”[363] Bu, günümüzde Taifetu’l-Mansura’nın en önemli görevlerindendir. Özellikle hicret edilecek doğru dürüst bir yerin bulunmadığı günümüzde, bu mürtedlere karşı cihad için hazırlık yapmak vaciplerin başında gelir. Zaten gerek özel durumları sebebiyle olsun, gerekse yaşadıkları ülkelerin durumu ve yasaları sebebiyle olsun bugün Müslümanların çoğu hicret etme imkanına da sahip değildir.
Allahu Teala’nın dini ile hükmetmeyen yöneticilerin küfrü ve onlara karşı cihad etmenin vacipliği meselesi, Ebu Bekir Radıyallahu Anhu zamanında yaşanan dinden dönme olaylarının bir benzeridir. Çünkü bu yöneticilerin bozguculukları, şer’i hükümleri ve kavramları değiştirmeleri ve Müslümanlar arasında her türlü ahlaksızlığı yaymalarının önüne geçilmez ve bu durum bu hali ile devam ederse, Müslümanların büyük kesimi ve çocukları için topluluklar halinde dinden dönmeler gibi tehditler bulunmaktadır. Bugün Allah Rasulü’nün Sallallahu Aleyhi ve Sellem sahabesi Radıyallahu Anhum yaşasalardı, en önemli işleri bu yöneticilere karşı cihad etmek olacaktı. Bu mesele, Kur’an-ı Kerim’in mahluk olup olmaması meselesinden çok daha büyüktür.
Zamanımızda şer’i ilimlerle uğraşan bir kişinin, Müslümanlara bu yöneticilerin durumlarını izah etmemesi ve Müslümanları onlarla cihada teşvik etmemesi elbette bağışlanamaz. Bu konulara karşı mü’minleri uyarmadan Allah’ın huzuruna çıkacak olan kişilere, Allahu Teala mutlaka buğz edecektir. Allahu Teala şöyle buyurur: “İndirdiğimiz açık delilleri ve Kitap’ta insanlara apaçık gösterdiğimiz hidayet yolunu gizleyenlere hem Allah hem de bütün lanet ediciler lanet eder. Ancak tevbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar başkadır. Zira ben onların tevbelerini kabul ederim. Ben tevbeyi çokça kabul eden ve çokça esirgeyenim.”[364] Alim, kendisine sorulmadan önce bu durumlarda Müslümanlara hakkı göstermekle yükümlüdür. Allahu Teala şöyle buyurur: “De ki: Gelin Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım..”[365] Dolayısıyla alimin, “gelin” diye davet ederek insanlara hakkı ve batılı öğretmesi gerekir. Kurtubi Rahimehullah bu ayetin tefsirinde şöyle der:
“Rasulullah’tan Sallallahu Aleyhi ve Sellem sonraki alimlerin insanlara tebliğ etmeleri ve Allah’ın kendilerine haram ve helal kıldıklarını belirtmeleri gerekir. Allahu Teala; “İnsanlara mutlaka açıklayacaksınız ve gizlemeyeceksiniz” buyurur.”[366]
Açıklamanın ihtiyaç anından sonrasına ertelenmesi caiz olmaz. Alim, insanlardan korktuğunu bahane ederse, buna karşı Allahu Teala şöyle buyurur; “..Yoksa onlardan korkuyor musunuz? Eğer (gerçek) mü’minlerseniz bilin ki, Allah, kendisinden korkmanıza daha layıktır.”[367] Bu, olaylara karşı sessiz kalan alimler içindir. Ya bir de bu kafirlere karşı yağcılık yapanların, bu kafirlerin hükümlerinden razı olanların ve hatta destek olanların durumu nasıldır? Allahu Teala şöyle buyurur: “İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır.”[368]


[356] 5 Maide/50

[357] Tefsiru İbn-i Kesir, 2/67

[358] Ahmed Şakir, Umdetu’t-Tefsir Muhtasaru Tefsiri İbn-i Kesir, 4/173-174, Daru’l-Maarif baskısı

[359] Fethu’l-Mecid Şerhu Kitabi’t-Tevhid, 396, Dipnot, Ensaru’s-Suneti’l-Muhammediyye baskısı

[360] Risaletu Tahkimi’l-Kavanin

[361] Sahihu Müslim şerhi, Nevevi, 12/229, Kitabu’l-İmara

[362] Mecmuu’l-Fetva, 28/259

[363] 8 Enfal/60

[364] 2 Bakara/159-160

[365] 6 En’am/151

[366] Kurtubi Tefsiri, 7/131

[367] 9 Tevbe/13

[368] 5 Maide/51


Abdulkadir Bin Abdulaziz:EL-UMDE Fİ İ'DADİL'L UDDE
 
Üst Ana Sayfa Alt