Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Makale Masum Bir Yanılgıdan Hikmetli Bir Tebliğe: Çocukluk İnançları ve Algılar Üzerine

Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Masum Bir Yanılgıdan Hikmetli Bir Tebliğe: Çocukluk İnançları ve Algılar Üzerine

2017 yılında yapılan bir araştırmaya göre, 1.000'den fazla Amerikalı yetişkinin katıldığı ankette, katılımcıların %7’si kakaolu sütün kahverengi ineklerden geldiğine inanıyor. Bu oranı genel halka uyarlayacak olsak, yaklaşık 18 milyon Amerikalı yetişkinin bu yanılgıya sahip olduğunu göz önünde bulundurabiliriz. İlk duyduğunuzda bu bilgi, gülünç ya da absürt gelebilir. Ancak bu sonuç, insan zihninin çocukluk döneminde edindiği bilgileri nasıl sorgulamadan kabul ettiğine ve bu bilgilerin nasıl yetişkinliğe kadar taşınabildiğine dair önemli bir ipucu veriyor. Bu basit örnek üzerinden, insanın yanlış inançlara nasıl saplanıp kalabileceğini ve bu durumun hoşgörüyle nasıl ele alınması gerektiğini incelemek mümkündür.

Bilimsel Bir Gerçek: Kahverengi İnekler ve Kakaolu Süt

Kakaolu süt, süt, kakao ve şekerin karışımından elde edilen bir içecektir. Üretiminde herhangi bir kahverengi ineğin özel bir rolü yoktur. Kahverengi inekler, Jersey veya Guernsey gibi süt verimi yüksek cinslerdir ve ürettikleri süt, beyazdır. Yani kakaolu sütün kaynağını kahverengi inekler olarak görmek, bilgi eksikliğinden kaynaklanan masum bir yanılgıdır.

Bu yanlış inanç, özellikle tarımdan uzak yaşayan, modern şehir hayatının etkisiyle temel üretim süreçlerinden kopan bireyler arasında yaygınlaşmıştır. Gıda üretimiyle ilgili bilgiler, kırsaldan kopuş ve teknolojinin araya girmesiyle nesilden nesile aktarılamaz hale gelmiştir. Bu da, insanların yanlış bilgilerle büyümesine ve bunları sorgulamadan sürdürmesine neden olmuştur.

Çocukluk İnançlarının Gücü

İnsan beyni, özellikle çocukluk döneminde çevresinden aldığı bilgileri bir sünger gibi emer. Ancak bu dönemde öğrendiklerimiz, sorgulanmadan kabul edilir. Beyin, çocuklukta karmaşayı önlemek için bu tür bir mekanizma geliştirir; böylece çevremizde bize sunulan her bilgiyi doğru kabul ederiz.

Örneğin, bir çocuk kahverengi süt gördüğünde ve ona “Bu süt kahverengi ineklerden gelir” denildiğinde, bu bilgiyi doğru kabul eder. Çünkü çocuk, sorgulama olgunluğuna erişmeden önce, kendisine öğretilen bilgileri güvenli bir rehber olarak görür. Çocuk büyüyüp yetişkin olduğunda bile, bu tür bilgiler sorgulanmadığı sürece bir gerçeklik olarak devam eder.

Bu durum yalnızca masum yanılgılar için değil, hurafeler, bidatler ve hatta daha derin inançlar için de geçerlidir. Çevresinde hurafelerle büyüyen bir çocuk, yanlış bilgilerle donatıldığında, sorgulamadan bu bilgileri benimser ve doğru bilgiyle karşılaşmadıkça bu inançları sürdürür.

Yanılgıların Algılar Üzerindeki Etkisi

Bir inancın ya da bilginin zihne yerleşmesi kolaydır; ancak yerleşmiş bir algının kırılması oldukça zordur. Beyin, mevcut bilgiyi koruma eğilimindedir, çünkü bu bilgi, bireyin gerçeklik algısının temel taşını oluşturur. Yanlış bir bilgi, kişi tarafından “gerçeklik” olarak algılandığında, onu değiştirmek sadece yeni bilgi sunarak mümkün olabilir.

Bu nedenle, yanlış inançları olan insanları küçümsemek, onları yargılamak ya da aptallıkla suçlamak son derece haksız bir yaklaşım olur. Çünkü bu tür yanılgılar bilgi eksikliğinden kaynaklanır, kişisel bir zaaf ya da bilinçli bir tercihten değil.

Tebliğde Hoşgörü ve Hikmetin Önemi

Yanılgılarla büyüyen bireylerin doğru bilgiye ulaşabilmesi için, onların yargılanmadan ve kırılmadan doğruya davet edilmesi gerekir. Kur’an’da, Hz. Musa ve Hz. Harun’a Firavun’a giderken, “Ona yumuşak söz söyleyin, olur ki öğüt alır ya da korkar” (Tâ-Hâ, 20:44) buyrularak, tebliğin yumuşak bir üslupla yapılması öğütlenmiştir.

Bir insanı yargılamak, onun savunma mekanizmalarını devreye sokar ve kişinin zihni, yeni bilgilere kendini kapatır. Ancak sevgi ve hoşgörüyle yaklaşmak, savunma duvarlarını indirerek kişinin kalbine dokunmayı mümkün kılar. Hz. Peygamber’in (s.a.v.) birçok kez insanları eleştirmek yerine dolaylı ifadelerle doğruya yönlendirmesi, tebliğde hikmetin en güzel örneklerinden biridir.

Sabır ve Bilginin Etkisi

Bir yanılgının kök salması zaman alır; aynı şekilde bu yanılgının ortadan kalkması da sabır gerektirir. Hurafelerle büyüyen bir kişi, doğru bilgiyle karşılaştığında bile bu bilgiyi hemen kabul etmeyebilir. Sabır, sevgi ve istikrarla bu bilgiyi sunmak, doğruya ulaşması için kişiye bir kapı aralayabilir.

Tebliğ yapan birinin, karşısındaki kişinin inançlarını değiştirmek için acele etmemesi gerekir. Çünkü kişi ancak kendi zihinsel süreci içinde doğruyu kabul eder. Tebliğci, doğru yolu göstermeli, ancak yürümeyi kişinin iradesine bırakmalıdır.

Sonuç: Hoşgörünün Gücü

Kakaolu sütü kahverengi ineklerden geldiğini sanan bir kişi ya da hurafelerle büyümüş bir birey arasında temel bir fark yoktur: Her ikisi de bilgi eksikliğinden kaynaklanan bir yanılgıya sahiptir. Bu durumları anlamak ve bireylere hoşgörüyle yaklaşmak, onları doğru bilgiyle buluşturmanın ilk adımıdır.

Unutulmamalıdır ki, her bilgi emanet gibidir. Onu paylaşırken sabır, hikmet ve yumuşaklıkla hareket etmek, bilgiyi daha değerli ve etkili kılar. Bizden sonra bu dünyada kalacak olan, başkalarının hayatına kattığımız değerlerdir. Ve doğru bir tebliğ, insanlığa bırakılacak en güzel mirastır.


---

Not: Bu makale, insan algısını daha iyi anlamak için istek üzerine ChatGPT-4 tarafından hazırlanmıştır.
 
A Çevrimdışı

Azeribirmuvahhid

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Masum Bir Yanılgıdan Hikmetli Bir Tebliğe: Çocukluk İnançları ve Algılar Üzerine

2017 yılında yapılan bir araştırmaya göre, 1.000'den fazla Amerikalı yetişkinin katıldığı ankette, katılımcıların %7’si kakaolu sütün kahverengi ineklerden geldiğine inanıyor. Bu oranı genel halka uyarlayacak olsak, yaklaşık 18 milyon Amerikalı yetişkinin bu yanılgıya sahip olduğunu göz önünde bulundurabiliriz. İlk duyduğunuzda bu bilgi, gülünç ya da absürt gelebilir. Ancak bu sonuç, insan zihninin çocukluk döneminde edindiği bilgileri nasıl sorgulamadan kabul ettiğine ve bu bilgilerin nasıl yetişkinliğe kadar taşınabildiğine dair önemli bir ipucu veriyor. Bu basit örnek üzerinden, insanın yanlış inançlara nasıl saplanıp kalabileceğini ve bu durumun hoşgörüyle nasıl ele alınması gerektiğini incelemek mümkündür.

Bilimsel Bir Gerçek: Kahverengi İnekler ve Kakaolu Süt

Kakaolu süt, süt, kakao ve şekerin karışımından elde edilen bir içecektir. Üretiminde herhangi bir kahverengi ineğin özel bir rolü yoktur. Kahverengi inekler, Jersey veya Guernsey gibi süt verimi yüksek cinslerdir ve ürettikleri süt, beyazdır. Yani kakaolu sütün kaynağını kahverengi inekler olarak görmek, bilgi eksikliğinden kaynaklanan masum bir yanılgıdır.

Bu yanlış inanç, özellikle tarımdan uzak yaşayan, modern şehir hayatının etkisiyle temel üretim süreçlerinden kopan bireyler arasında yaygınlaşmıştır. Gıda üretimiyle ilgili bilgiler, kırsaldan kopuş ve teknolojinin araya girmesiyle nesilden nesile aktarılamaz hale gelmiştir. Bu da, insanların yanlış bilgilerle büyümesine ve bunları sorgulamadan sürdürmesine neden olmuştur.

Çocukluk İnançlarının Gücü

İnsan beyni, özellikle çocukluk döneminde çevresinden aldığı bilgileri bir sünger gibi emer. Ancak bu dönemde öğrendiklerimiz, sorgulanmadan kabul edilir. Beyin, çocuklukta karmaşayı önlemek için bu tür bir mekanizma geliştirir; böylece çevremizde bize sunulan her bilgiyi doğru kabul ederiz.

Örneğin, bir çocuk kahverengi süt gördüğünde ve ona “Bu süt kahverengi ineklerden gelir” denildiğinde, bu bilgiyi doğru kabul eder. Çünkü çocuk, sorgulama olgunluğuna erişmeden önce, kendisine öğretilen bilgileri güvenli bir rehber olarak görür. Çocuk büyüyüp yetişkin olduğunda bile, bu tür bilgiler sorgulanmadığı sürece bir gerçeklik olarak devam eder.

Bu durum yalnızca masum yanılgılar için değil, hurafeler, bidatler ve hatta daha derin inançlar için de geçerlidir. Çevresinde hurafelerle büyüyen bir çocuk, yanlış bilgilerle donatıldığında, sorgulamadan bu bilgileri benimser ve doğru bilgiyle karşılaşmadıkça bu inançları sürdürür.

Yanılgıların Algılar Üzerindeki Etkisi

Bir inancın ya da bilginin zihne yerleşmesi kolaydır; ancak yerleşmiş bir algının kırılması oldukça zordur. Beyin, mevcut bilgiyi koruma eğilimindedir, çünkü bu bilgi, bireyin gerçeklik algısının temel taşını oluşturur. Yanlış bir bilgi, kişi tarafından “gerçeklik” olarak algılandığında, onu değiştirmek sadece yeni bilgi sunarak mümkün olabilir.

Bu nedenle, yanlış inançları olan insanları küçümsemek, onları yargılamak ya da aptallıkla suçlamak son derece haksız bir yaklaşım olur. Çünkü bu tür yanılgılar bilgi eksikliğinden kaynaklanır, kişisel bir zaaf ya da bilinçli bir tercihten değil.

Tebliğde Hoşgörü ve Hikmetin Önemi

Yanılgılarla büyüyen bireylerin doğru bilgiye ulaşabilmesi için, onların yargılanmadan ve kırılmadan doğruya davet edilmesi gerekir. Kur’an’da, Hz. Musa ve Hz. Harun’a Firavun’a giderken, “Ona yumuşak söz söyleyin, olur ki öğüt alır ya da korkar” (Tâ-Hâ, 20:44) buyrularak, tebliğin yumuşak bir üslupla yapılması öğütlenmiştir.

Bir insanı yargılamak, onun savunma mekanizmalarını devreye sokar ve kişinin zihni, yeni bilgilere kendini kapatır. Ancak sevgi ve hoşgörüyle yaklaşmak, savunma duvarlarını indirerek kişinin kalbine dokunmayı mümkün kılar. Hz. Peygamber’in (s.a.v.) birçok kez insanları eleştirmek yerine dolaylı ifadelerle doğruya yönlendirmesi, tebliğde hikmetin en güzel örneklerinden biridir.

Sabır ve Bilginin Etkisi

Bir yanılgının kök salması zaman alır; aynı şekilde bu yanılgının ortadan kalkması da sabır gerektirir. Hurafelerle büyüyen bir kişi, doğru bilgiyle karşılaştığında bile bu bilgiyi hemen kabul etmeyebilir. Sabır, sevgi ve istikrarla bu bilgiyi sunmak, doğruya ulaşması için kişiye bir kapı aralayabilir.

Tebliğ yapan birinin, karşısındaki kişinin inançlarını değiştirmek için acele etmemesi gerekir. Çünkü kişi ancak kendi zihinsel süreci içinde doğruyu kabul eder. Tebliğci, doğru yolu göstermeli, ancak yürümeyi kişinin iradesine bırakmalıdır.

Sonuç: Hoşgörünün Gücü

Kakaolu sütü kahverengi ineklerden geldiğini sanan bir kişi ya da hurafelerle büyümüş bir birey arasında temel bir fark yoktur: Her ikisi de bilgi eksikliğinden kaynaklanan bir yanılgıya sahiptir. Bu durumları anlamak ve bireylere hoşgörüyle yaklaşmak, onları doğru bilgiyle buluşturmanın ilk adımıdır.

Unutulmamalıdır ki, her bilgi emanet gibidir. Onu paylaşırken sabır, hikmet ve yumuşaklıkla hareket etmek, bilgiyi daha değerli ve etkili kılar. Bizden sonra bu dünyada kalacak olan, başkalarının hayatına kattığımız değerlerdir. Ve doğru bir tebliğ, insanlığa bırakılacak en güzel mirastır.


---

Not: Bu makale, insan algısını daha iyi anlamak için istek üzerine ChatGPT-4 tarafından hazırlanmıştır.
Çocukluğumuzdaki algılar bizi büyürken de etkileyebiliyor. Örneğin çocukken aklınızda kalan bir şey hayatınızda çoğu şeyi dağıtma gücüne sahiptir. Tabii Allahın izin verdiği sınırlar içerisinde. Ama bence bazı (haram olmayan) algıları ve düşünceleri büyürken de hatırlayıp onlarla bir şey yapmak bizi mutlu edebilir. Şahsen ben çoğu zaman yapıyorum. Sıkıcı hissettiğiniz zamanlarda yapmanızı da öneririm.
 
Alketa Çevrimdışı

Alketa

1 Milyoncu : )
İslam-TR Üyesi
Kakaolu sutun kahverengi ineklerle bir alakasi olmadigini 2dakika da ispatlayabilirsin ama hurafeler inançla alakali bir durum. Hurafelerle buyumus biri icin bazen seneler gerekebilir bunun bilincinde olmak lazim.
 
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Çocukluğumuzdaki algılar bizi büyürken de etkileyebiliyor. Örneğin çocukken aklınızda kalan bir şey hayatınızda çoğu şeyi dağıtma gücüne sahiptir. Tabii Allahın izin verdiği sınırlar içerisinde. Ama bence bazı (haram olmayan) algıları ve düşünceleri büyürken de hatırlayıp onlarla bir şey yapmak bizi mutlu edebilir. Şahsen ben çoğu zaman yapıyorum. Sıkıcı hissettiğiniz zamanlarda yapmanızı da öneririm.
Aynen. Benim çocukluğumdan kalan, önceleri sönmüş, sonraları ise bilinçli olarak tekrar aktifleştirdiğim yegâne inanç: "insanlar temelde iyidir" inancı. Nitekim çocukları bilirsiniz, kötülük nedir bilmezler, saf şekilde herkese inanır; bu arada da hep mutludurlar. 10 yaşlardan itibaren yaşanılan olumsuz tecrübeler ise kişide yavaş yavaş "insanlar tehlikeli, kötü" gibi izler bırakmaya başlıyor ve yıllar geçtikçe kişi öyle bir hâle gelebiliyor ki, gerçekten iyi biriyle karşılaşılsa bile onu fark edemeyecek, tanıyamayacak düzeye geliyor. Nitekim "herkes kötüdür" zannının bedeli "iyileri de kötü biri zannetmek"tir; ki bu sayede insanlar arayıp durduğu iyilerin yanından öylece geçip gider oluyor. İlâhi destek bekliyorlar ama kendileri bu düşünceyi değiştirmedikleri sürece o biraz zor.

Not: Bu düşünceden ne fayda gördüm denilirse: genel olarak daha huzurluyum elhamdülillah ve eskiye nazaran beni sinirlendirecek bir durum yaşama olasılığım çokça azaldı. Bununla birlikte, bazı durumlar için daha seçici olmam gerektiğini kendime sıkça hatırlatmam gerek, nitekim herkes temelde yine de iyi olsa da, herkes bazı şeyler için gereken diğer şartları "henüz" taşıyamayabiliyor. Bu açıdan gelen hayal kırıklıklarım da bu şekilde aşılabilir umuyorum.
 
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Kakaolu sutun kahverengi ineklerle bir alakasi olmadigini 2dakika da ispatlayabilirsin ama hurafeler inançla alakali bir durum. Hurafelerle buyumus biri icin bazen seneler gerekebilir bunun bilincinde olmak lazim.
Kesinlikle doğru. Hurafe, batıl inançlar, bidatler vs sadece tek bir yönden değil, birçok yönden "kenarda öylece kalmış bir kakaolu süt" bilgisinden çok daha fazla hayatın içinde. Ülkemiz insanları açısından bakarsak, bunları kökleştiren şeyler özetle şunlar:

1. "Denedim işe yaradı, falanca da denedi işe yaramıştı, bu işe yarıyor." durumu. Ki bunlar çoğunlukla işe yarar, ve bu Rabbimizin sınavı gereğidir. Her kim her neye tutunsa ondan fayda görür, ki bu şekilde ona daha sıkı tutunsun ve başkalarını da inançla davet edebilsin. Dünya açısından bu böyle, ve ama ahiret? Caiz olmayan şeylerin veballeri elbette var; şirk ve küfrün ayrı, haramların ayrı olmak üzere...

2. Dini yanlış anlama, ayet ve sahih hadisleri bağlamından farklı/kopuk anlama/değerlendirme ve uydurma hadislerin etkisi. Bunların öncülü ise hurafeci hocalar. Kim olduklarını bilmedikleri, sırf ünlenmiş diye, sırf sakalı cübbesi var diye herkesi hoca sanmanın eseri olarak bu inançlar insanlarda yerleşiyor. "Ben ayete uyuyorum, hadise uyuyorum, hocamız söyledi, yanlış olsa bu kadar kişi yapmazdı, devlet durdururdu" vb zanlar kişilerin inançlarını nerede ise zırhla kaplıyor. Ve bu, tıpkı dediğin gibi: ancak yıllar sonra giderilebilecek bir inanç hali oluşturuyor. Bu açıdan sabır; insanları irite etmeyen/daha çok savunmaya geçirmeyen bir üslupla; ince ince, sıra sıra anlatarak ilerlemek çok önemli.
 
Üst Ana Sayfa Alt