Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Mehmed Akif Ersoy ve Necip Fazıl Kısakürek Ehli Sünnet midir ?

Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Aleykum selam we rahmetullahi we berakatuhu ;

Mehmed Akif Ersoy

Mehmet_Akif_Ersoy-8.jpg


Mehmed Akif Ersoy; 1. TBMM. Burdur milletvekilliği yapmıştır.
Mısır'a sürgün edilmesi sebebiyle orada bulunan ve halkı etkileyen reformist alimlerden Cemâleddin Afgani ve Muhammed Abduh'un fikirlerine de kısmen meyletmiştir, bunların Vahabi olmadıkları hakkında izahatlarda bulunmuştur.

Şiirlerinde mecâz ifadeler oldukça fazla olduğundan, bu durum kendisini tehlikeye de düşürmüştür.
Safahat isimli şiir kitabında Sultan ikinci Abdulhamid’e, "Korkak, baykuş, hayvan, merkep, zalim, mel’un, kızıl kâfir" gibi sıfatları vermiştir.

SAFAHAT isimli şiir kitabında:

“Ortalık şöyle fena böyle müzebzep işler,
Ah o Yıldızdaki baykuş ölüvermezse eğer” (s. 402)

“Çoktan beridir vardı benim bir derdim,
Gideyim zalimi ikaz edeyim isterdim.
Kafes ardında hanımlar gibi saklıydı Hamid,
Al-i Osmandan bu korkaklık edilmezdi ümid.” (s. 415)

“Ah efendim o ne hayvan o nasıl merkepti.” (s. 421)

“Ah efendim o herif yok mu kızıl kâfirdi.” (s 422)

Mehmed Akif Ersoy, şiirlerinde Allah (c.c.)nin el Adl ismini tenkid ederek, Allah'ın yarattıklarına hakaret etmektedir!

"Yâ Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı?
Mahşerde mi bîçârelerin, yoksa felâhı!
Nûr istiyoruz... Sen bize yangın veriyorsun!
'Yandık! ' diyoruz... Boğmaya kan gönderiyorsun!

Esmezse eğer bir ezelî nefha, yakında,
Yâ Rab, o cehennemle bu tûfan arasında,
Toprak kesilip, kum kesilip Âlem-i İslâm;
Hep fışkıracak yerlerin altındaki esnâm!

Bîzâr edecek, korkuyorum, Cedd-i Hüseyn'i,
En sonra, salîb ormanı görmek Harameyn'i! ...
Bin üç yüz otuz beş senedir, arz-ı Hicaz'ın
Âteşli muhitindeki sûzişli niyâzın
Emvâci hurûş-âver olurken melekûta?

Çan sesleri boğsun da gömülsün mü sukuta?
Sönsün de, İlâhi, şu yanan meş'al-i vahdet,
Teslis ile çöksün mü bütün âleme zulmet?
Üç yüz bu kadar milyonu canlandıran îman

Olsun mu beş on sersemin ilhâdına kurban?
Enfâs-ı habisiyle beş on rûh-u leimin,
Solsun mu o parlak yüzü Kur'an-ı Hakim'in?
İslâm ayak altında sürünsün mü nihâyet?
Yâ Rab, bu ne hüsrandır, İlâhi, bu ne zillet?

Mazlûmu nedir ezmede, ezdirmede mânâ?
Zâlimleri adlin, hani öldürmedi hâlâ!
Câni geziyor dipdiri... Can vermede mâsûm!
Suç başkasınındır da niçin başkası muhkûm?

Lâ yüs'ele binlerce sual olsa da kurbân;
İnsan bu muammalara dehşetle nigeh-bân!
Eyvâh! Beş on kâfirin îmanına kandık;
Bir uykuya daldık ki: cehennemde uyandık!

Mâdâm ki, ey adl-i İlâhi yakacaktın...
Yaksaydın a mel'unları... Tuttun bizi yaktın!
Küfrün o sefil elleri âyâtını sildi:
Binlerce cevâmi' yıkılıp hâke serildi!
Kalmışsa eğer bir iki mâbed, o da mürted:

Göğsündeki haç, küfrüne fetvâ-yı müeyyed!
Dul kaldı kadınlar, babasız kaldı çocuklar,
Bir giryede bin ailenin mâtemi çağlar!
En kanlı şenâatle kovulmuş vatanından,

Milyonla hayâtın yüreğinden gidiyor kan!
İslâm'ı elinden tutacak, kaldıracak yok...
Nâ-hak yere feryâd ediyor: âcize hak yok!
Yetmez mi musâb olduğumuz bunca devâhi?
Ağzım kurusun... Yok musun ey Adl-i İlâhî!"

Mehmed Akif Ersoy, "Çanakkale Şehidlerine" isimli şiirinde ise, Çanakkale savaşındaki ittifak gücü ordusu Alman general Limon Wan Sanders komutasındaki Osmanlı askerleri kadar ancak ; Allah (c.c.) kitabında Cennetle mujdelediği Rasulullah (s.a.v.) komutasındaki Bedir ashabı şanlı idi(!) diyebilmektedir.

"Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.

Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid'i...
Bedr'in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi."

Mehmet Akif Ersoy Belgeseli


****

Necip Fazıl Kısakürek

necip-fazil-kisakurek.jpg
745138_detay.jpg


Necip Fazıl Kısakürek, 1934 yılı kendisi için bir dönüm noktasıdır. O yıl, bir Nakşîbendi Tarikatı şeyhi olan Abdulhakîm Arvâsî ile tanıştı. Ahmet Arvasi ile Eyüp Sultan’daki Pierre Loti Mezarlığı yanındaki Kaşgari Tekkesi Camii’ndeki sohbetleri sayesinde ciddi bir fikir ve zihniyet dönüşümü yaşadı. Ahmet Arvasi ile tanışmasını kendisine milat kabul eden Necip Fazıl’ın şiirlerinde bu tanışmadan sonra tasavvufi düşüncenin izleri görülmeye başladı.
Necip Fazıl, "Doğru Yolun Sapık Kolları" ismini verdiği kitabında Muvahhid alimlere (Seyyid Kutub, Mevdudi , İbn Teymiyye gibi) sapık diyerek kafir görmektedir!

Kitaptan alıntı :

"ÖBÜR REFORMCULAR"

Başlarında, «Merdudi» ismini taktığımız Mevdudi ile «Baidullah» sıfatını yakıştırdığımız Hamidullah var... Ve daha birkaç!.Evvela Mevdudi:«İslamda İhya Hareketleri» isimli eseriyle İslam'da imha hareketinin temsilcilerinden biri... Çağdaşımız... İşi gücü, Sünnet Ehli büyüklerine çatmak... Gördüğü sert tepki üzerine eserinin ikinci baskısında birtakım yumuşama alametleri göstermeye çalıştıysa da, çürük madeni hep aynı... Gerisi cila... Cemalettin ve Abduh'a hayran... İbn-i Teymiyye'ye ise kara sevdalı...İslam onca bir felsefedir ve nice şer'i ölçüler bu bakımdan muhakeme edilerek değiştirilebilir. Çorap üstüne mesh etmenin cevazını iddia ettiği gibi..
Mevdudi sade fikirde kalmadı; aksiyona da girişti. Hind Müslümanlarının milli hareketlerinde önderlik sevdasına düştü. Hapse girip çıktı. İlk eseri «İslam'da Cihad» ihtilalci fikri telkin etmesi bakımından Mısır'da, kendisine telkin zemini buldu ve bazı kimselerin idam edilmelerine yol açtı. 1953'de Kaadiyanlik meselesine el attı, yine tutuldu ve 2 yıl 2 ay hapse mahkum edildi. Sapık fikirlerin sapık ihtilalcisi olarak 1964'de yine hapsi boyladı; bu defa da İslam Cemaati Derneğinin kapatılmasına sebep oldu. Derken Vehhabilik dünyasına kapılandı; Medine'deki Vehhabi Üniversitesi İstişare Heyetine aza seçildi. Orada da dikiş tutturamadı ve Vehhabilere bile giran gelen fikirleri yüzünden muhakeme altına alındı .

Bir de Seyyid Kutup var... Kendisinden af dilemesini isteyen yakışıklı orangotan maymunu Nasır'a «Bir mümin bir münafıktan af dilemez!» cevabını veren ve kahramanca ölmeyi bilen bu zatı «Sahte Kahramanlar» konferansımda gerçek kahraman olarak göstermiştim. Fakat sonradan gördüm ki, Seyyid Kutup bir İbn-i Teymiyye meddahıdır ve kellesini kaptırdığı sosyalizma yularının zoruyla Hazret-i Osman'a adaletsizlik isnat eden ve dil uzatan bir bedbahttır.idam edilmeden bu sapıklıklardan istiğfar ettiğini söyleyenler oldu. Eğer öyleyse tam kahraman ve şehit... Değilse, mücadelesi kafire karşı bir sapığın davranışından ileri geçmeyen bir zavallı.Günümüzün reformcuları bunlarla bitmiyor. Onlardan birkaç batın önce başlayan ve Kazanlı Musa (Beykiyef) gibilerden geçen ve asıl istinadı ibn-i Teymiyye, Cemaleddin Efgani ve Muhammed Abduh olan kol, bu gösterdiklerimizde tam teşahhusunu bulurken, zakkumlarının silkintisi halinde Türkiye'de kendisine bir fidanlık bulamamış değildir.iddia ve davalarını teker teker gösterip cevaplandırmayı abesle uğraşma saydığımız, ama buna rağmen bir kitaptan naklen vereceğimiz ve sadece özlerini belirtmekle yetineceğimiz yeni zaman sapıklıkları ve sapıkları işte bunlar!.. "

Necip Fazıl, tevhidi alimlerin kendi tarikat ve mezhebinden olmaması sebebiyle Bel'am Ramazan el Buti'yi övüp, sapık kitabından alıntı vermektedir:

"Reformcuların toplu olarak bütün iddialarını demetleyecek ve onları mücerret ilim ve hakikat gözüyle inceleyecek olursak, ereceğimiz gerçek şu olacaktır ki, bunlar, bir baştan öbür başa, Batı akliyeciliği karşısında afallamış, sonradan aynı Batının 20. Asırda aynı akliyeciliği iptale kadar giden fikir çilesinden nem bile kapamamış, Doğunun özüne giremezken Batının kabuğunu olsun görememiş idrak yüz karalarıdır. Biraz sonra göreceğiniz şekilde mezhep bağlılarına «eşek» sıfatını yakıştıran bu kırattaki insanlar, o masum hayvanın da yarın ahirette kendilerinden davacı olacağı bir denaet seviyesindedirler. Bu seviyeyi Kur'an tayin etmiştir: «Belhüm adal-Hayvandan aşağı...»Şimdi onların toplu olarak iddialarını hulasa edelim. Bu hulasa, (Sapık) Dr. Said Ramazan El-Buti'den Türkçeye çevrilen «Mezhepsizlik» isimli eserin arka kapağına konulmuş ve fasıl fasıl yeri işaret edilmiş bir tablodur."

necip_fazil_kumar-252x300.jpg

Necip Fazıl her ne kadar Ahmet Arvasi ile tanışmasından sonra bohem yaşantısından vazgeçtiğini, kötü alışkanlıklarının üzerine sünger çektiğini söylese de, polisin yıllar sonra yapacağı bir baskın, bazı alışkanlıklardan kurtulmanın hiç de kolay olmadığını gösterir.
22 Mart 1951 tarihinde İstanbul polisi, Taksim Pire Mehmet Sokağı 14 numaralı apartmana baskın yapar. Baskının başında bizzat dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Kemal Aygün bulunmaktadır. Bir giriş bir de arka kapısı bulunan bodrum katındaki kumarhane, polis memurları tarafından emniyete alındıktan sonra memurlardan biri ön kapıyı çalar. Kapının üzerindeki küçük pencere açılır açılmaz polis baskınına uğradıklarını anlayan adam bağırarak içeri kaçar. Yaklaşık 10 dakikalık bir direnmenin ardından kapıyı açmaya mecbur kalırlar. İçeri giren polisler, büyük bir salondaki bakara masası başında bekleyen on dokuz kişiyi ele geçirir. Yakalananlar arasında aylardır arandığı halde bir türlü yakalanamayan ünlü kadın satıcısı şoför Zurnik, kumarhanenin sahipleri Seyfi ve Fevzi Feyzi Gürel kardeşler Mehmet Şakir Özkan ve Mustafa Akşar, soyadı saptanamayan Vasil, Ligor Karabaşoğlu, Burhanettin Su ve Fahri Kutbay bulunmaktadır. Fakat polisi asıl şaşırtan, yakalananların arasında Büyükdoğu Dergisi’nin sahibi ve başyazarı olan Necip Fazıl Kısakürek’in bulunmasıdır. Hani günümüzde iki ünlü paparazziler tarafından yakalanınca “Biz yalnızca dostuz” derler ya, hazırcevaplığı ile ünlü üstadın aklına şaşkınlık yüzünden başka bir şey gelmemiş olacak ki, gazetecilerin kendisine yönelttiği “Burada ne yapıyordunuz?” sorusuna kısa bir yanıt verir: “Ben buraya röportaj yapmak için gelmiştim; mecmuama kumar aleyhinde haber yazacaktım…” Gazeteciler inanmadığı gibi, polisler de inanmazlar elbette! Necip Fazıl yaklaşık 18 saatlik gözaltından sonra 30 lira para cezası kesilerek salıverilir.

O dönemki açıklamalarında röportaj yapmak üzere kumarhanede olduğunu ifade eden; daha sonraki yıllarda ise Büyük Doğu’yu koruma için bir adam tutmak üzere orada olduğunu açıklayan Necip Fazıl’a göre bu olay Demokrat Parti’nin bir komplosudur.
(Ayşe Hür, Necip Fazıl’ın Öteki Portesi, Radikal Gazetesi, 06.01.2013)
Necip Fazıl Kısakürek Belgeseli
 
Üst Ana Sayfa Alt