Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Makale Mehmed Emin Akın Hoca: YAHUDİLEŞME”NİN KUR’AN İSTİSMARI ÜZERİNDEN RASULULLAH’IN NÜBÜVVETİYLE SAVAŞI

Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
SİZİN HADİSLERİNİZ” , KUR’AN DÜŞMANI HADiSÇİLER” BATIL SÖYLEMİ
YAHUD
YAHUDİLEŞME”NİN KUR’AN İSTİSMARI ÜZERİNDEN RASULULLAH’IN NÜBÜVVETİYLE SAVAŞI"
(I)

Hamd alemlerin Rabbi, salat ve selam O’nun Rasulü’nün (sallallahu aleyhi ve sellem) üzerine, Âlinin ve ashabının üzerine olsun.

Yukarıda alıntıladığım iki sözü, ister İslam düşmanları tarafından Müslümanlar arasına fitne sokmak için yaygınlaştırılıyor deyin ister se bunun gerçekliğinden şüphe edin.

Şurası bir gerçek ki Türkiye’de Allah’ın Rasulü’nün (sallallahu aleyhi ve sellem) Sünneti hakkında akılcılık adına ve müsteşriklerin yaklaşımını yahut Kadiyanîlerin düşüncesini sahiplenmiş olsun ya da Rand Corporation ve Batılı istihbarat kurumlarının oryantalist kadrolarından olsun (Mason ve Siyonist medya, akademisyenler, gazeteciler, dini cemaat veya kanaat önderleri vs.) Türkiye’de kullandığım dili ve Muhammed’in (aleyhisselam) getirdiği Din ve O’nun Kur’an’la birlikte bize bıraktığı temiz tahir ve mubârak Sünnetini zındıklarını Kur’an’ın ardına gizleyerek, oklarımızın nereye ulaştığını ve kimseleri hedef aldığını çok iyi bilmekteler.

Bunun için de sokak ağzıyla bize saldırarak bu saldırının ardında kendilerini olduğunu saklayabiliyorlar. Müslüman olduğunu söyleyen cuhela da bu tuzağa gelerek, onların ürettiği bu bayağı ve sefih sloganları hakkında sosyal medyada paylaşabiliyorlar. Bahaîler ilahiyatçı zevattan önemli bir kesimini kendi atmosferine çekerek kazanmışlar ve onlar ise Kur’an’ı savunudukları histerisiyle Allah’ın Rasulü’yle (sallallahu aleyhi ve sellem) savaşıyorlar.

Siyonizm’in, Yahudiliğin ve Vatikan’nın misyonerleik teşkilatları; olan Kadiyaniler, Bahaîler ve şimdi Kur’ancılık (Türkiye Ahmdîliği) gibi akımların arkasında olduğunda kimsenin zerre kadar şubhesi olmasın. Tarihte bizden hep yenilgi alan ve İslam’a askeri deha olarak karşı çıkamayan Batı şimdi bizi, Allah’ın dininin esasından ve Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) sünnetinden kopartarak ve Kur’an’ı Kur’an’la ettirme savaşı veriyorlar.

Savaş çok çetin, hem de Suriye, Irak ve Yemen savaşlarının verdiği zarardan çok daha büyük zarar vermektedir. Kâfir karşınızda bu sefer Kur’an’la duruyor; Tevrat, İncil ve Zebu’rla değil. İşte yenidünya düzenine giden yolda adamların ellerindeki proje. İslam’ın İslam’ın kitabıyla çelişkili gösterip Muhammed’in devre dışı bırakmak istiyorlar:

Rasulullah’ın mirasını değersizleştirip Sünnet’in inkârı için kullandıkları silahı olanların ellerine Vatikan’ın pamuk elleri, Hahamların Türkiye ofisleri, A. Oktar ve çevresi gibi ve batıllarını Kur’an’ın ahkâmını inkârlarını ve hatta küfrlerini Kur’ancılık sloganıyla getirmek için

Kur’an’cı (!) kesilen akademisyenler vermekte. Üst beyin ve akıl, daima Yahudi ve Vatikan ve İngiliz istişrakı.

Allah Azze ve Celle kitabında Rasulü’nün (sallallahu aleyhi ve sellem) emrine ittibaı emretmiş ve O’nun emrine “muhalefet edilmesi”ni haram kılmıştır. Bu Allah Azze ve Celle’nin diğer tüm nebilerine ve rasullerine indirdiği vahyinin hususiyetidir. Allah Azze ve Celle Rasullerine ve nebilerine ittaati ve ittibaı bizzat kendi vahyinin temsilcileri ve mubelliğleri, dininin ve şeriatının eminleri olduğun içindir. Allah Azze ve Celle’nin gönderdiği rasullere ve nebilere itaat ve ittiba edilmeyecek de kime edilecek?

وَمَا أَرْسَلْنَا مِن رَّسُولٍ إِلَّا لِيُطَاعَ بِإِذْنِ اللَّهِ ۚ
“ve biz hiçbir rasul göndermiş olmayalım ki, ancak Allah’ın izniyle onlar itaat edilmesini istemişizdir..”
“Biz gönderdiğimiz her Rasule Allah’ın izniyle itaat edilmesi için gönderdik…”
(Nisa: 64)

Birilerine göre edilir. Nasıl mı? Allah’ın dininin en yüce vasfı adalet dini olması değil mi? Bir yönetim adil olduktan sonra “İslam Devlet” diye bir kuruma ihtiyaç yoktur Allah kitabında İslam devleti diye bir mefhumdan söz etmemiştir. Dolayısıyla adaletle hükmeden bütün devletlerin böylece itaati vacib olmuş oluyor ve ki Allah’ın hükümleriyle hükmetmese de. İşte işin sırrı burada..

Bizi ve bu toprakları bu felsefî -ise- dalaletler ve herzeler üzerinden Roma’ya teslim etmek istiyorlar. Zira onlara göre nasıl olsa Türkiye elden çıkacak ve hükmedenler adil (!) olduktan sonra, Yeni Roma yöneticilerine hiçbir sıkıntı duymadan itaat edecekler. Allah’ın indirdiği hükümlerle hükmetmeyene itaat Allah’ın Rasulü’ne (sallallahu aleyhi ve sellem) ise başkaldırma! Bunun için Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) Sünnetine uyulmasının İslam dışı olduğu yayıyorlar. İslam devleti diye bir şey olmayınca Rasule (sallallahu aleyhi ve sellem) itaat bir anlamı kalıyor mu? Bunun için İslam devleti diye bir mesele olmamalı Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) Sünneti diye bir şey olmamalı.

فَلْيَحْذَرِ الَّذِينَ يُخَالِفُونَ عَنْ أَمْرِهِ أَن تُصِيبَهُمْ فِتْنَةٌ أَوْ يُصِيبَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ
“Öyleyse, O’nun ermine muhalefet edenler kendilerine bir fitnenin gelip isabet etmesinden veya acı verici bir azabın gelmesinden sakınsınlar” (Nur:63)

وَلَقَدْ قَالَ لَهُمْ هَارُونُ مِن قَبْلُ يَا قَوْمِ إِنَّمَا فُتِنتُم بِهِ ۖ وَإِنَّ رَبَّكُمُ الرَّحْمَٰنُ فَاتَّبِعُونِي وَأَطِيعُوا أَمْرِي (90) قَالُوا لَن نَّبْرَحَ عَلَيْهِ عَاكِفِينَ حَتَّىٰ يَرْجِعَ إِلَيْنَا مُوسَىٰ (91) قَالَ يَا هَارُونُ مَا مَنَعَكَ إِذْ رَأَيْتَهُمْ ضَلُّوا (92) أَلَّا تَتَّبِعَنِ ۖ أَفَعَصَيْتَ أَمْرِي (93
“ Andolsun ki Harun daha önce onlara; ey kavmim siz ancak onunla (Samirî’inin yaptığı sebebiyle) fitneye kapıldınız. Sizin Rabbiniz Allah’tır. Öyleyse BANA İTTİBA EDIN ve EMRİME İTAAT EDIN demişti. Dediler ki: Biz Musa dönünceye kadar buzağıya ibadet etmeye devam edeceğiz.
(Musa kavmine dönünce); ey Harun dedi, onların dalalete düştüğünü görünce sana ne mani oldu -da onlara bir şey demedin-? EMRİME ISYAN ETTİNDE BANA İTAAT MI ETMİYORSUN?” (Taha:90-93)

“Sizin Hadisleriniz” diye söz başlayan genç, böylece Hadislere iman edenlerin Kur’an’a iman etmediğini ve belki Müslüman olmadıklarını ima ediyor veya kasdediyor. Allah daha iyisini bilir. Fakat burada görmemiz gereken şey; cahil, aldatılmış, hevasına ve şeytana uymuş insanların Müslümanların tarihinde asla duymadıkları bu sözleri nasıl söylemeye cesaret ettikleridir.

Bu sözün ardını takip edip incelediğimizde, bu sözün sahibinin Allah’ın emirlerine ve Rasulullah’ın (sallalllahu aleyhi ve sellem) Sünnetine derin bir buğzunun ve düşmanlığın yattığını görürüz. Asıl illet iman iddia edip Rasulullah (sallalllahu aleyhi ve sellem) ve ashabı tarafından yaşanan İslam’dan kaçıp insanları da Allah’ın dininden soğutmak tır.

Sanki bu Kur’an’la birlikte Muhammed denen bir rasulün ve nebinin hiç gelmediğinin hesabını yaparak Rasulullah’ı (sallallahu aleyhi ve sellem) hiç sayıyorlar. Allah’ın dininin onlara yüklediğini çok görüp ameli ve daveti terk ettikleri için kendileri gibi olan münafıkları da böylece insanların amel etmesine engel olmaları için şeytan adına örgütlüyorlar.

Müslümanlar lütfen Allah rızası için meseleye derin ve dikkatli bir nazarla bakınız. İşin aslı Yahudilik ve Nasraniliktir. (çırakları ve maşaları Bahaîler ve Kur’an’cı olduklarını iddia eden Mealcilerdir) Yahudiler ve Nasara İslamla savaşa bütün şiddeti, hainliği ve sinsiliğiyle halâ devam ediyor.

Allah’ın Rasulü’nün (sallallahu aleyhi ve sellem) hadislerine ve nebevî sünnetine imanımızdan ötürü bizlere İslam’ın düşmanlarından daha çok düşmanlık eden bu zümre, Yahudileşmiş ve Allah’a ibadet ve itaati terketmiş ve hevasını ilah edinmiş bir zümredir. Onlar ‘Kur’an’a iman ederiz, Sünnete iman etmeyiz’ derlerken aslında Allah’ı yalanlıyorlar. Allah’ın Rasulü’ne (sallallahu aleyhi ve sellem) iman eden her müşrik ona bey’at ediyor Allah’ın emirlerine ve O’nun kendilerine Din adına Kur’an olsun sünneti olsun verdiklerine ittiba ve itaat edeceklerini söz vermeden ve Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bu sözü onlardan almadan onların bey’atlarını kabul etmezdi. Bu gerçek ümmetin üzerinde icma ettiği bir gerçektir.

Nebevî Sünnet hakkında hasta aklına ve hevasına uyanlar da Hadisi ve Sünneti temelden inkâr edenlerin kardeşleridir. Hadis tarihinde hiçbir Muhaddis bir diğer Muhaddisi bir hadis veya hadisler üzerine, usulü dairesinde ve rivayet ve isnad ilminin kaideleri gereğince tenkid ettiği bir hadis veya hadislerden ötürü onları Dinden çıkmakla suçlamamıştır. Bu nedenle, “bize göre, akla göre, tarihe göre, Kur’an’a göre -deyip de hevalarını- konuşturanların hadis eleştirileri eşek anırmasından başka bir şey değildir.

Kardeşim bu senin bildiğin bir ilim değil hakkında konuşmasana bu sana haram. Kur’an ve hadis hakkında da bilmeyerek cehlinden ve yarım yamalak bilginle kendini ilim adamı ve bir şey sanıp konuşma, sen cahilsin ve cahil olduğunu bil.

Hadis, isnad ve rivayet ilminden Allah’ın Rasulü’nün (sallallahu aleyhi ve sellem) hadislerinden sahabe ve tabiunun ilminden haberi olmadığı gibi, buna karşı tekebbür ve düşmanlıkla yaklaşanların hadisler hakkında hiçbir sözlerine itibar edilemez. Bu tavır, akla ilme ve Müslümanların bize bıraktıkları ilme ve âlimlere hakaret ve saygısızlığın açık bir alametidir. Üstelik bir medeniyet olarak Müslümanları insanlığa bıraktıkları ilim ve usulüne aykırıdır.

Dikkat edin bu memleketteki hiç Bir Yahudi Hahamı; Muhammed’in (sallallahu aleyhi ve sellem) şeriatını ve O’na vahy olunan Kur’an’ı inanmadıkları halde böyle bir düşmanlığa cesaret edemediğini görürüz. Peki, -güya- kendilerini Müslüman sanan ve İslam dinine ve Kur’an’a davet ettiğini söyleyen sapkın ve dalalet zümresine ne oluyor? Bu cesareti kimden ve nerden alıyorlar?

Bazı Sünnet düşmanları (Kur’an’a iman ediyoruz ama Hadislere iman etmiyoruz diyenler) kendilerini bir şey zannedip cehaletleriyle sosyal medya sayfalarımıza güya eleştiri gönderiyorlar. Sanki biz Kur’an’ın inkâr ediyormuşuz gibi, sözler sarf ederek dalaletlerini ve batıllarını hatta küfürlerini kusuyorlar. En son misali: Yazıyor birisi “Sizin Hadisleriniz” diyor.

Sanki Allah’ın Rasulü (sallallahu aleyhi ve sellem) ona gönderilmemiş, sanki O’nun sözlerine uymak Kur’an’da bizlere haram kılınmış, sanki Allah güvendiği, emini gördüğü ve bütün insanlığı kendi dinine davet etmek için gönderdiği Rasulü yanlış seçmiş ki sözlerinin hiç değeri olmayan bir insanı rasul olarak seçmiş ve risaletini; onun sözlerine güvenilemeyecek birisi olmasına ve ashabının da kendilerinden söz edilmeye değecek kimseler olmamasına rağmen, O’na “En yüce ahlak üzere” olduğunu ve O’nu” hevasından konuşmayacağını” kitabında bize beyan ediyor..

Hadisleri ve Sünneti esastan reddedenlere ya da aklında şeytani kuşkular olanlara diyorum ki; siz, Allah Muhammed’e (sallallahu aleyhi ve sellem) itaati ve sünnetine ittiba’ı bizden istememiştir diyorsunuz.

Kur’an varken onun sözleriyle ameli bizden istenmemiştir. Gerçekten siz böyle bir dalalete ve -haşa- Kur’an’ın sahih bilgisi ve açık hitabı üzerinden mi ulaştınız, yoksa Yahudi ve Nasranîlerin ve onların dinlerine yaltakçılık eden münafıkların propagandalarıyla mı ulaştınız?

Bilmiyorsanız bilin ki, Allah kitabında bilakis bunun aksini söylemiştir. Sizler de Yahudiler gibi, “Muhammed yalancı ve sahte bir peygamber ve bizim kitaplarımızdan çaldıklarını Arabca din kitabı olarak telif etmiş “diyemediğiniz için, onun sözleriyle ameli size haram gören Yahudiler nebilerinin ve rasullerin sözlerini din ve şeriat ediniyorlar.

Peki, sizin derdiniz ne ?

Allah’ı ve O’nun Rasulü’nü (sallallahu aleyhi ve sellem) çok sevdiğiniz için mi bu sözleri sarf ediyorsunuz?.

Hayır, vallahi siz Allah’ı da Rasulü’nü de (sallallahu aleyhi ve sellem sevmiyorsunuz ve anlamıyorsunuz,


قُلْ إِن كُنتُمْ تُحِبُّونَ اللَّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللَّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ ۗ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ (31) قُلْ أَطِيعُوا اللَّهَ وَالرَّسُولَ ۖ فَإِن تَوَلَّوْا فَإِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ الْكَافِرِينَ( 32​

“DE Ki EĞER SiZ ALLAH’I SEVİYORSANIZ HEMEN BANA İTTİBA EDİN Kİ, ALLAH DA SİZİN GÜNAHLARINIZI BAĞIŞLASIN, HALBUKİ ALLAH ÇOK BAĞIŞLAYICI VE ÇOK MERHAMET EDİCİDİR”
(Al-I İmran:31,32)


وَمَن يُشَاقِقِ الرَّسُولَ مِن بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُ الْهُدَىٰ وَيَتَّبِعْ غَيْرَ سَبِيلِ الْمُؤْمِنِينَ نُوَلِّهِ مَا تَوَلَّىٰ وَنُصْلِهِ جَهَنَّمَ ۖ وَسَاءَتْ مَصِيرًا
“Kim de kendisine HÜDA apaçık bir biçimde belli olduktan sonra mümin olmayanların yoluna ittiba ederse, onu yöneldiği üzeri kılar ve sonra onu cehenneme ulaştırırız ,orası gidilecek ne kötü bir yerdir.” (Nisa:115)

مَّن يُطِعِ الرَّسُولَ فَقَدْ أَطَاعَ اللَّهَ ۖ
“KİM ER-RASULE İTAAT EDİYORSA, ALLAH’A İTAAT ETMİŞTİR…” (Nisa:80)

Yahudilerin hatırını okşuyor Ümmet-i Muhammed’in (sallallahu aleyhi ve sellem) zihinlerini bulandırıyor ve huzurunu kaçırıyorsunuz. Sizler Yahudilerin eşeği. İblis’in sözcülerisiniz.

Şimdi bir düşünün Kur’an’da rasulleri ve nebilerine dair Allah Azze ve Celle yüzlerce söz ve konuşma nakleder, onların sözlerini kitabında ayet olarak indirirken siz Kur’an’ın Muhammed’in (sallallahu aleyhi ve sellem) sözlerine uyulmasını istemediğini böyle bir şey söylemediğini ve O’nun Sünnetiyle amel etmenin haram olduğunu söylüyorsunuz. Gerçekten siz Allah iman ediyor musunuz?

Bu nasıl bir iman ki Allah’ın Rasulü’ne (sallallahu aleyhi ve sellem) güvenmediğini güvenmediği için de onun sözleriyle ve sünnetiyle amel etmememizi istiyor demeye getiriyorsunuz sözü.

Peki, bizden önceki Ummetlerin nebilerinin durumu?

Onların Kur’an’da ayet olan sözlerine ve Musa’nın ağabeyi Harun’a “Benim sözlerimi gözetmedin mi?” sözü “Hadis” mi Tevrat mı?


قَالَ يَا ابْنَ أُمَّ لَا تَأْخُذْ بِلِحْيَتِي وَلَا بِرَأْسِي ۖ إِنِّي خَشِيتُ أَن تَقُولَ فَرَّقْتَ بَيْنَ بَنِي إِسْرَائِيل
وَلَمْ تَرْقُبْ قَوْلِي
“Kavlimi (sözümü) gözetmedin mi!” (Taha: 94)

diye çıkışmasını ve sözlerine tabi olmasını istemesini neyle açıklayacaksınız?


يَوْمَئِذٍ لَّا تَنفَعُ الشَّفَاعَةُ إِلَّا مَنْ أَذِنَ لَهُ الرَّحْمَٰنُ وَرَضِيَ لَهُ قَوْلًا
Haşr günü,

“o gün, Er-Rahman olan -Allah’ın – izin vedikleri ve sözlerinden razı olduklarına ŞEFAAT fayda verecektir.” (Taha: 109)

“Allah’ın sözlerinden radı olduğu”


يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَقُولُوا قَوْلًا سَدِيدًا
“ Ey iman edenler Allah’tan ittika edin ve SEDÎD olan söz SÖYLEYİNİZ” (Taha:70)

“Allah “sedîd” olan sözü kullarına söylemesini emredecek, bu çağın zenadikası da diyecek ki, Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) sünneti ve sözleri bizi bağlamaz, biz sadece ve sadece Kur’an’dan sorumluyuz. Her halde Allah Azze ve Celle mümin kullarından “sedîd” olan sözü ve sözleri söylemelerini emrederken, Rasulü’nü (sallallahu aleyhi ve sellem) bundan müstesna kılmış değildir. Herhalde Rasulü’nü de (sallallahu aleyhi ve sellem) “sedîd olan söz” le mükellef kılmıştır değil mi?

Kullarının “sedîd” kavli Allah’ın rızasına uygun olan söz ise, Rasulullah’ın yani Allah’ın risaletini Allah’ın ona verdiği “ismet” “teblîğ” ve “tebyîn” vazifesi gereği “sedîd sözün” de imamı ve üstadı olacaktır.

Ey cahiller ve zenadika, Allah’ın Rasulü’nün (sallallahu aleyhi ve sellem) bütün sözleri “sedîd olan söz”dür.

Allah, Rasulü ve nebisi (sallallahu aleyhi ve sellem) olarak seçtiği bir insana Kitabını emanet edecek sonra onun sözlerine ve Kur’an’ı tefsirine Müslümanların uymasını haram kılmış olacak? Allah O’na güvendiğini söyleyecek, Hadis düşmanları O’na güvenmeyecek. Bahaneleri de rivayetlerin “sahih” olarak gelmediği ve “korunmadığı” Peki bize Kur’an’ı kim getirdi? Sahabe. Hadis rivayetinde güvenemediğiniz sahabe aynı zamanda Kur’an’ı da bize getirdiler ve hem de Hadisi rivayet ettikleri aynı yolla. Yani Hadislere şahidlik edenler aynı zamanda Kur’an’ın da şahidleri. Kur’an’ın Kur’an olduğunu bizim doğrulama hüccetimiz ne olacak?

Kur’an’ın doğruluğunun ve tahrif edilmeyip korunarak bize kadar geldiğinin şahidi Kur’an’ın kendisi mi, yoksa hadisleri bize sahih olarak nakleden sahabe mi?

Zavallılar, Yahudiler sizi bu şeytanî dil oyunu ve demagojiyle aldatarak, Muhammed’in (sallallahu aleyhi ve sellem) sahtekâr bir insan olduğunu, eliyle yazdığı bir kitabı kendilerinin kitaplarından çalmasına rağmen, Allah’a nisbet ettiğini, bu nedenle de yalancı bir insana uymanın da akıl dışı ve saçmalık olduğunu size ancak bu aptal ve şeytani tuzaklarla yutturup kabul ettirecekler.

Bilin ki adamlar sizden çok akıllılar.

Zira bakınız bu mantiki cedel sorularını aslında Muhammed’in (sallallahu aleyhi ve sellem) Yahudilere gönderilen rasul ve nebilerden daha aşağı, cahil ve de bilgisiz birisi olduğunu, sizin dilinizle söylettirerek, sizden sonra gelenlere Muhammed’in (sallallahu aleyhi ve sellem) Sünnetini tamamen inkar ettirecekler.

Biz sizin Kur’an’a güveninizi yıkma ve sonunda onu inkâr etmeniz için bu akıl ve mantık savaşının köleleri olarak kullanıyoruz demiş olsalardı, acaba gerçekten siz yine aynı düşünceleri taşıyor olacak mıydınız?

Düşman kaleyi içinden ele geçiriyor. Bunun için sizin Kuran’a iman ettiğinizi vehmettirerek ve Kur’an’ı inkârınızı gündeme getirmeden, Rasulullah’ı (sallallahu aleyhi ve sellem) sizin elinizle ve dilinizle değersizleştirip ondan sonra gelenler de haydi buyrun şimdi sıra Muhammed’in (sallallahu aleyhi ve sellem) yalancı olduğunu söylemede diyecek.

Siz hiç Allah’tan hayâ etmez, utanmaz, arlanmaz mısınız? Allah Kur’an’da otuzdan fazla ayette Rasulü’ne (sallallahu aleyhi ve sellem) ittibaı, itaati Din’den ve imandan görürken siz ise O’na ittibaı ve itaati küfrden görüyorsunuz.. Siz Allah’ı mı yalanlıyorsunuz yoksa Kuran’ı mı?


يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا أَطِيعُوا اللَّهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ وَأُولِي الْأَمْرِ مِنكُمْ ۖ فَإِن تَنَازَعْتُمْ فِي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ إِلَى اللَّهِ وَالرَّسُولِ إِن كُنتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ ۚ ذَٰلِكَ خَيْرٌ وَأَحْسَنُ تَأْوِيلًا) 59
فَلَا وَرَبِّكَ لَا يُؤْمِنُونَ حَتَّىٰ يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ لَا يَجِدُوا فِي أَنفُسِهِمْ حَرَجًا مِّمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْلِيمًا )5 (6

Sizin hadisleriniz” ne demek?

Biz Allah’a ve Rasulü’ne (sallallahu aleyhi ve sellem) iman ettik. Allah’ın kitabının sizin gözünüzde bir değeri yok ki, değer verdiği Rasulü’nün (sallallahu aleyhi ve sellem) sözlerine değer vermiyorsunuz.

Eğer Allah Rasul’ün (sallallahu aleyhi ve sellem) ahlâkından tutun sözlerine ve duygularına kadar ve verdiği hükümlere kadar ondan razı olup onu sevmeseydi onu ne diye insanlara nebi olarak göndersindi?

Peki, bizim hadislerimiz -ki Ummetin icmaı’ ile Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) Sünneti bize Allah’ın izniyle kaybolmadan gelmiştir. Bu sözler kimin sözleri? Sizin yalanladığınız sözler. Siz Allah’ın Rasulü’nü (sallallahu aleyhi ve sellem) ömrü boyu susarak sadece Kur’anı tilavet etmiş ve ondan başka ümmetine bir tek şey öğretmemiş bir kimse olarak mı görüyorsunuz? Bu nasıl bir cehalet, bu nasıl bir sapkınlık ki, Kur’anı -haşâ- dalaletinize şahid olarak tutuyorsunuz.

Bundan on bir yıl önce Muhammed Esed ve M. İslamoğlu’nun Allah’ın kitabını yalanladıklarını, dolayısıyla Allah’ı yalanladıklarını söylediğimde cehalet ve kör taklid güruhu ayağa kalkmışlardı. Bugün M. İslamoğlu’un geldiği çizgi artık onu Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) sünnetine ve Müslümanlara tamamen düşman ve inkâr edicilerin safına itmiştir.

Sanki İslam âlimleri cehaletin içinde yüzüyorlarmış da, Mustafa denen birisi gelecek “Kur’an’ın Sünnet”in kendisi olduğunu, ondan başka “sünnet” arayanlar ise Allah’a ve Rasulü’ne (sallallahu aleyhi ve sellem) iftira etmiş olacaklar. Behey cahil mütekebbir o zaman insan sormazlar mı Nisa suresinin 26. “ayetini ne diye öyle tercüme me ettin diye (doğru hayat tarzları) vahy varken ya da Allah’tan indirilmiş kitab varken “doğru hayat tarzları” da ne demek? Allah ”sünen” diyor sen “doğru hayat tarzları”diyorsun.

Gerçekte Allah’a iftira eden utanmazlar, Müslümanları Allah’a iftira etmekle suçluyorlar. Onun burada bu sözleri Ehl-i Sünnet ve Cemaat’in alimlerine. Yine tekrar ediyorum, erkekseniz aynı sözleri Şia’nın ulemasına ve hadisçilerine de yöneltsenize! Yapamaz çünkü onlar gebe. Bizim mahallede semirdi onların mahallesinde cirit atıyor.

Kılıcı onlar adına sallıyor. Yıllarca kendilerine İslam’ın yanında bir de muhafazakâr etiketi yapıştıranların gazetelerinde yazdı durdu. Sonra ona bu fırsatları verip de şımartanlar onun artık saptığını yazmak zorunda kaldılar.

Rasul’ün (sallallahu aleyhi ve sellem) sünneti sadece ve sadece Kur’an’mış. İnsanlar da sanır ki bu adam yeni bir şey söylüyor. Bu düşünceler Pakistan’da zuhur eden materyalist Ehl-i Kuran ekolünün düşünceleridir.

Haydi zoruna gitmesin, Allah kaderine de “SUNEN” diyor. “Senden önce gönderdiğimiz-rasullerin ve nebilerin sünneti”

سُنَّةَ مَن قَدْ أَرْسَلْنَا قَبْلَكَ مِن رُّسُلِنَا ۖ وَلَا تَجِدُ لِسُنَّتِنَا تَحْوِيلًا
(İsra:77 )
Muhammed Esed Kur’an’daki bütün mu’cizeleri inkâr eden bir insan. Yalnız bir tanesi bundan müstesna. Fil Vakası. Niçin mi, o da risaletten önce meydana geldiği için ve de Ebrehe’nin bir Hıristiyan olup Yahudileri katleden bir adam olması sebebiyle. Onun başına geleni mûzice olarak görüyor tam ve eksiksiz bir mucize. Fakat diğer nebilerin ve rasullerin mucizeleri ise inanmaya değecek şeyler değildir. Tabiat olaylarına ona göre müzice denmez Allah kendi yasalarını mucize denen hadiselerle yalanlamaz, bu kendi kendisiyle çelişmesi demek istiyor. Bu Naturalizm mezhebidir. Tabiat Allah’ın yerine koyup onun kendi yasalarıyla çatışamayacağını söyler.

Peki, Kur’an’daki hükümler ve hadlere gelince, el kesme dışında hiçbir hükmü kabul etmez. Peki, “hirabe” (Maide:33) ayetini inkâr eden bir insan, el kesmeyi (Maide:38) nasıl kabul ediyor hem de yeniden Batı’nın kucağına sığındıktan sonra.

Neden mi Hicaz alimi Şeyh Muhammed İbrahim’in onun Tevbe suresine kadar basılan tefsiri inceledikten sonra onun riddetine fetva vermesinden sonra. fakihlere düşman kesilmiştir.

Halbuki bu ayette Allah Azze ve Celle


إِنَّمَا جَزَاءُ الَّذِينَ يُحَارِبُونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَيَسْعَوْنَ فِي الْأَرْضِ فَسَادًا أَن يُقَتَّلُوا أَوْ يُصَلَّبُوا أَوْ تُقَطَّعَ أَيْدِيهِمْ وَأَرْجُلُهُم مِّنْ خِلَافٍ أَوْ يُنفَوْا مِنَ الْأَرْضِ ۚ ذَٰلِكَ لَهُمْ خِزْيٌ فِي الدُّنْيَا ۖ وَلَهُمْ فِي الْآخِرَةِ عَذَابٌ عَظِيمٌ
“إِنَّمَا جَزَاءُ الَّذِينَ يُحَارِبُونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ
“Allah ve Rasulü’ne harb açmış olanların cezaları ancak..”

Ayet-i kerime, “Allah’a ve Rasulü’ne karşı harb ilan edenlerin (……) cezası ancak..” diye başlıyor. Firavun’a karşı savaş ilan edenlerin cezası demiyor.

Peki Muhammed Esed, ondan aşırma yapan İslamoğlu, H. Kırbaşoğlu, ve İlhami Güler nereden bildiler bu ayetin Rasul’e (sallallahu aleyhi ve sellem) hitap olmadığını. Vallahi bunu Firavun’nun büyücüleri bile söyleyemez.

Bu hükmün Firavun’un hükmü olduğunu söyleyenler Allah’ı Firavun’nun hükmünü meşrulaştırmakla suçlamışlar ve küfre düşmüşlerdir. Bugüne kadar Rasulullah da (sallallahu aleyhi ve sellem) dahil hiç bir sahabi ve tabiun böyle bir söz söylememiştir.

Korkaklar ve munafıklar kafirlerin hirabe ayetine olan düşmanlıklarından korktukları ve ellerine tutuşturdukları akademisyen ünvanını alacaklarından ürktükleri için kafirlerin hoşuna giden sözler söylemeye cüret ediyorlar. Onlardan olup olmadıklarını zaten kendileri bilir.


قَالُوا آمَنَّا بِرَبِّ (121) رَبِّ مُوسَىٰ وَهَارُونَ (122) قَالَ فِرْعَوْنُ آمَنتُم بِهِ قَبْلَ أَنْ آذَنَ لَكُمْ ۖ إِنَّ هَٰذَا لَمَكْرٌ مَّكَرْتُمُوهُ فِي الْمَدِينَةِ لِتُخْرِجُوا مِنْهَا أَهْلَهَا ۖ فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ (123) لَأُقَطِّعَنَّ أَيْدِيَكُمْ وَأَرْجُلَكُم مِّنْ خِلَافٍ ثُمَّ لَأُصَلِّبَنَّكُمْ أَجْمَعِينَ (124)
A’raf suresi 124.Taha:71, ve Şuara: 49. ayet-i kerimelerde

لَأُقَطِّعَنَّ أَيْدِيَكُمْ وَأَرْجُلَكُم مِّنْ خِلَافٍ
Peki “hirabe ayetinin hükmünü, Firavun’un şeriatı ve kanunu göreceksin sonra Kur’an’daki el kesme cezasını kabul edeceksiniz? Burada bir çelişki ve mantıksal sorun mu var yoksa bilmediğimiz bir sebeb mi?

Bu durumda Esed’in hırsız elinin kesilmesini kabul etmesini hangi mantıkla kabul ettiğini söyleyecek bir kimse var mı? Miras, tesettür (Hicab) meselesi hakeza öyle. Hicab ve tesettüre iman etmez

Oturup aklınızı başınıza alın ve Allah’ın kitabını doğru öğrenin. Kur’an Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) sözlerine uymayı haram kılmaz. Bunu size ancak şeytan ve öğrencileri söyler.

Bilakis Kur’an Rasulullah’a (sallallahu aleyhi ve sellem) itaat, ittiba ve O’nu sevme ve onun yolunu terk etmeme ayetleriyle doludur..

Ümmet-i Muhammed’in bütün alimleri, Muhaddislerini ve fakihlerini ve de bunun da üstünde sahabenin icmaıyla Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) Sünneti Kur’an’ı beyan edicidir.

Siz hiç mi akıl etmiyor ya da hiç utanmıyorsunuz, size önderlik eden İblisiler kimse, onların Kur’an’ı açıklamalarına razısınız ama Allah’ın Rasulü’nün (sallallahu aleyhi ve sellem) sahabenin ve ondan sonra onlara ihsanla uyanların adalet ve zabt ile naklettikleri nebevi sünnetin ve hadislerin Kur’an’ı açıklayıcı bir vasfının olmayacağını söyleyeceksiniz?

Peki, Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) M. İslamoğlu ve onun da kendisine önder edindiği bazı dalalet ehli kadar mı Kur’an’ı anlayacağını ve onu fıkhedip ashabına ve ummetine onu tefsir edip Allah’ın O’na nübüvvet vahyiyle daha önceki nebilere vahyettiği gibi ona da vahy edeceğine aklınız ermiyor?


من كان منكم متأسيًا، فليتأسَّ بأصحاب محمد صلى الله عليه وسلم؛ فإنهم كانوا أبر هذه الأمة قلوبًا، وأعمقها علمًا، وأقلها تكلفًا، وأقومها هديًا، وأحسنها حالًا، قوم اختارهم الله لصحبة نبيه صلى الله عليه وسلم، وإقامة دينه؛ فاعرِفوا لهم فضلهم، واتبعوهم في آثارهم؛ فإنهم كانوا على الهدى المستقيم

İbn Mes’ud (radiyallahu anhu) derdi ki:
“ Sizden kim birilerine uymak isterse, Muhammed’in ashabına uysun. Zira onlar bu ummetin kalbleri imanla mamur en temiz olanları ve ilimde en derin olanları ve gösterişte en az olanlarıydı. Yine onlar bu ümmetin hidayette en sağlam olanları, ahlak olarak en güzel olanları idi. Allah onları Nebisinin dostluğu ve dininin ikame edilmesi için seçti. Öyleyse siz de onların faziletini bilin, onların izine uyun. Çünkü onlar dosdoğru bir yol üzereydiler.” (İbn Abdilber, Camiu Beyani’l-İlmi ve Fadlihi:c.2,s.947)


Ebu Zur’a (rh.a) ( Ubeydullāh b. Abdilkerîm b. Yezîd er-Râzî (d.194-ö. 264/878)
Derdi ki:


إذا رأيت الرجل ينتقص أحدًا من أصحاب رسول الله صلى الله عليه وسلم، فاعلم أنه زنديق؛ وذلك أن رسول الله صلى الله عليه وسلم حق، والقرآن حق، وما جاء به حق، وإنما أدى إلينا ذلك كله الصحابةُ، وهؤلاء يريدون أن يجرحوا شهودنا؛ ليبطلوا الكتاب والسنة، والجرح بهم أولى، وهم زنادقة

“Sen eğer bir insanı Rasulullah’ın ashabından birisinin kadrini küçülttüğünü- hakaret ettiğini görürsen bil ki o zındıktır. İşte böyle biline ki Allah Rasulü bizim nezdimizde haktır, Kur’an haktır.

Ancak bunun hepsini bize sahabe iletti. Onlar ise, Kur’an’ı ve Sünneti ibtal etmek için bizim şahidlerimizi cerhetmek istiyorlar. Onları cerhedilemeye daha layıktırlar zira onlar zenadikadır” (es-Sehavî, Fethu’l-Muğîs: c.3, s. 101)

İmam ez-Zehebî (rh.a) (Ebû Abdillâh Şemsüddîn Muhammed b. Ahmed b. Osmân ez-Zehebî et-Türkmânî (ö. 748/1348)


إنما يعرف فضائل الصحابة رضي الله عنهم من تدبر أحوالهم وسيرهم وآثارهم في حياة رسول الله صلى الله عليه وسلم، وبعد موته؛ من المسابقة إلى الإيمان، والمجاهدة للكفار، ونشر الدين، وإظهار شعائر الإسلام، وإعلاء كلمة الله ورسوله، وتعليم فرائضه وسننه، ولولاهم ما وصل إلينا من الدين أصل ولا فرع، ولا علمنا من الفرائض والسنن سنةً ولا فرضًا، ولا علمنا من الأحاديث والأخبار شيئًا.
“ Sahabenin faziletlerini ancak onların ahvalini, siyretini ve Rasululllah’la birlikte ve O’nun ölümünden sonra; yaşadıkları hayatı, eserlerini (ilimlerini) imanda, kafirlerle cihadda, dini yaymada, İslam’ın şeairini yüceltmede ve Allah’ın ve Rasulü’nün sözünü yüceletme, dinin farzlarını ve sünenini insanlara öğretmedeki kadrini iyi tedebbur edenler bilir.”
Eğer onlar olmsaydı, Din’in bize ne aslı ve ne de fer’iI ulaşırdı, farzlardan ne bir farzı ve sünnetlerden de ne bir sünneti bilirdik, hadislerden ve ne de haberlerden bir şey bilirdik.” (el-Kebair: s. 276)

Bunun için İmam Ebu Zur’a, sahabe ve tabiuna “ŞAHİDLERİMİZ” demiştir.

“Kur’an’da diğer nebi ve rasullerin sözlerine ayet olarak İman edeceksiniz, ama Muhammed’in Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) sözlerine “sizin hadisleriniz” “KUR’AN DÜŞMANI HADİSÇİLER”(!!) diye şeytanın bile aklına gelmeyen töhmetler ve fitnelerle Müslümanların saflarının zihinlerini bulandırıp onları da kendinize benzetip Allah’a ve Rasulü’ne (sallallahu aleyhi ve sellem) düşman edeceksiniz.

Bu ümmetin öncülerine düşmanlık Yahudilerin sünnetidir. Rasulullah’ın Sünnetini red etmek ve Kur’an’dan başak İslam yok demek yine Müslümanların Kur’an’la ilgili hiçbir şek ve şüpheleri yokken Rasulullah’a (sallallahu aleyhi ve sellem) sevgi ve itaati aşağılayan şeytani bir zumre veya zümreler çıkacak Sahih hadislerin ve Sünnetin Kur’an’a aykırılığından söz edecek. Kur’an’a sarıldığını söyleyip de Rasullerini ve O’nun ashabını yalanlayanlar ancak Kadiyanilerdir. (Bu hareketin kurucusu, İngilizlerin İslamı tahrif için seçtikleri Gulam Ahmed’dir. 1839’da Hindistan’da Pencap’ın Gurdaspür şehrinin Kadiyan köyünde doğdu. 26 Mayıs 1908’de Lahor’da öldü. Nübüvvet’in sona ermediğini, Allah’ın kendisini Mehdi olarak hem de Mesih olarakgönderdiğini iddia ediyordu. Ona göre İsa ile Mehdî aynı kişiydi. Mûcizeleri inkâr ediyor ve Cihad’ın ancak tebliğle olan cihad olduğunu söylerdi.)

Bu bir savaştır. Savaşan kölenin çok iyi bir savaşçı ve silah kullanmayı bilmesi gerekmiyor. Kalabalık yapması ve yapabildiği kadar düşman yaralaması ya da yaralıları öldürmesi efendileri için yeter de artar da.


********************
( II )

DİYANET’İN KORONA VİRÜS SALASI VE M. İSLAMOĞLU’NUN SALAVâT HAZIMSIZLIĞINDAN SONRA “HER BİD’AT DALALETTİR” HADİSENE SIĞINMASI

”Sizin Hadisleriniz” diyen genç, M. İslamoğlu’nun Diyanet’in “salâ” kararı ve dua meselesine dair söylediği sözleri eleştirmemiz hazmedememiş ki, bize yazdığı yorumda; Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) hadislerine “sizin hadisleriniz” diyor.

Her halde sahih olmayan uydurma hadisleri kasdetmiyordur. Diye düşünmeyi çok isterdik.
Demek onlar Müslüman, Hadislere iman edenler hadislere iman ettikleri için Kur’an’a iman etmemiş oluyorlar. Müslümanlar hakkında bu sözleri gerçekte ancak bu dinin düşmanları kullanabilirler.

“Hadisler bizim” ise (!) peki biz kimiz? Bizim kim olduğumuzu söyleseler!

Kur’an onlarınmış adeta (!) Allah’ın adıyla kasemde bulunuyorum ki, laik rejimin dinden uzaklaştırarak cahil bıraktığı insanlara Kur’an’a iman ediyormuş gibi görünerek onları Allah’ın Rasulü’nün (sallallahu aleyhi ve sellem) Sünnetine düşman ediyorsunuz.

Küffar İslam’dan ve Müslümanlardan boşalttığı yere sizi hazırlıyormuş. Allah’a hamd ederiz ki sizin bu dalaletinizi ve hatta küfrünüzü uzun yıllar önce bu kuluna gösterdi. Birçok dostumuz ve kardeşimizin bu konuda susması, sizin gibi zenadika ve dalalet ehlinin cahiller tarafından Müslüman olduğunuz vehmine ve zannına yol açtı. Hâlbuki değilsiniz. Yok sizin hakkınız da isabetsiz bir söz söylüyorsak, buyrun tarihimizi ve dinimizi bize sağlam bir biçimde emanet bırakan alimlerimize ve muctehidlerimize uyun Ummetin İmamlarının yolunda yürüyün Küfr ve dalalet eliyle Yahudilerin İslamı yıkmak içim izlediği yollardan değil.

“Sizin hadisleriniz”

Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) hadislerine iman edip onunla amel etmemizi İslam’dan çıkmak gibi gören bu zındıklar, bizi Müslüman görmeyerek “SİZİN HADİSLERİNİZ” diyebiliyorlar. Şunu bilin ki Yahudilerden intihal ettiğiniz metod ve yöntemle siz Allah’ın kitabına iman etmiş olamazsınız.

“Kur’an da bizim Sünnet de”

Zira Kuran’ı bizim kendilerine güvendiğimiz sahabe ve Din İmamlarımız bize ulaştırdılar. Bu Kur’an ve Sünnet bizim ilmimiz, bizler bunu bu ümmete bin dört yüz yıllık bir gayret cihad ve sabırla ve ahlakla getirdik.

Bu Kur’an’ı ve Nebevî Sünneti sizin gibi zenadika getirmedi. Sizin atalarınız bin iki yüz yıl önce de Kur’an’la savaşıyordu, siz de bugün aynı savaşı veriyorsunuz. Müslümanlar asla kitaplarına ve Rasullerine Sünnetine sizin yaptığınız düşmanlığı yapmadılar.

Ey zındıklar, siz kimsiniz ki Allah’ın temiz dini, kitabı üzerinde Muhammed Şahrur denen kafirin ve marksist’in din anlayışını ve küfrünü İslam diye Müslümanlara yutturmaya çalışıyorsunuz.

“Bir Kur’an varmış bir de Sünnet yok yav…”

Sünnet neymiş, bir Kur’an ve bir de Sünnet diye dinde iki ayrı kaynak olamaz diyenler; hangi Kur’an ayetlerine ve Rasulullah’tan (sallallahu aleyhi ve sellem) hangi sahih bir hadise ve Ummetin de bir icmaına ve ittifakına dayanarak bu sözleri sarfediyorlar?

Bu ümmetin, akidesinden, fıkhından, usulünden, ilminden, aklından ve kalbinden sadır olmayan bir söz Müslümanların dininden olan bir söz değildir.”

Sanki Muhammed O’nun Rasulü (sallallahu aleyhi ve sellem) değil, O’nun sözlerini onlar için hiçbir anlamı yok.

Evet yok. M. İslamoğlu onların gözünde Allah’ın Rasulü’nden de (sallallahu aleyhi ve sellem) ashabında daha değerli (!) ve sözleri tartışılmaz. Onun ortaya attığı her dalalet ve ifsad, onlar için adeta vahy mesabesinde; içlerinden bir kimse çıkıp da ey dalaletin imamı ve edeb yoksunu sen ne demek istiyorsun diyemiyor.

Siz, F. Gülen’in yalakası ve Mason C. Afganî’nin çömezi ve ulağısınız diyemiyorlar. Ama o utanmadan ve haya etmeden Ümmetin alimlerini ve muhaddislerini Şia’nın kılıcıyla katletmeye çalışıyor lekeliyor aşağılıyor bunu tartışmaya ve “sizin imamınızın hadisleri (!)” demeye sanki kimsenin iktidarı ve aklı yetmiyormuş gibi. Küstahlık ediyorlar. Kuran’ı Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) yegane sünnetiymiş gibi göstererek Müslümanların kafasını çelmeye çalışan adam her gün daha bataklığa saplanıyıor ve bir gün Allah onu dalaletiyle boğup atacak tarihin çöplüğüne atacak.

Haşa Diyanet’in imamları veya kimi kasdediyorsa, “bana sövmeyin ne derseniz deyin dercesine; kendisini birilerinin “karı edinmesinden” (!!!) söz edecek kadar aklını ve izanını yitirmiş bir insanın bu ülkede Kur’an üzerine çalışma yapıp da Müslümanım diyenlerin bu kadar teveccühünü kazanmasının, Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) ahir zaman dalalet imamları hakkında hadislerinin tasdiki olan bir mucizesi olduğunu göremiyor musunuz?

Şu sözü; hiç aklınız, nefsiniz ve hayatında nikâhlı bir eşinin olduğunu bildiğiniz bir kimse söyler mi?

“EĞER KÜFÜR VE LİNÇ ETMEYECEKSENİZ, YA DA İÇİNİZDEN SENİ ALIR KENDİME KARIM YAPARIM‘ DİYEN BİR AHLAKSIZ ÇIKMAYACAKSA, BİR SORU SORABİLİR MİYİM” (2 Nisan 2020 Twitter hesabından)

Mustafa iti.jpg
Allahu ekber İslam tarihinde hiçbir Batınî ve hiçbir sapkın böyle bir cümle kurabilmiş midir zannetmiyorum!

İnanın ilk okuduğumda inanamadım. Kur’an’ın tercümesini ve tesirini yapmış ve Arabca bilen, İslamî ilmleri tahsil etmiş bir insana nasıl olur da kendisi gibi İslama iman eden Diyanet görevlisi bazı imamların veya insanları böyle bir söze tevessül edeceklerini söyleyebilir?

Siz Diyanet’e veya İmamlarına; “salâ” nın Sünnet’ten olup olmadığını sordunuz diye kim çıkıp da size;

“bak bunun sünnet olup olmadığı seni ilgilendirmez, otur oturduğun yerde, yoksa “SENİ ALIR KENDİME KARIM YAPARIM” diyen bir ahlâksız mı çıkacak sanıyorsunuz?

Olmaz böyle bir şey, ne dost ve ne de düşman böyle bir saçmalığa ve edeb çürümüşlüğüne susup rıza gösterebilir. Bu kendisini âlim, fliozof ve kendisinin bütün İslam alimlerinin üstünde gören bir adamdan Allah’ın açıkça intikam almasıdır. İnanın üzülerek bu satırları yazıyorum Allah bizi böyle çirkin ve fahiş bir dilden ve ahlâktan muhafaza eyle!

Hiçbir Diyanet İmamının ve Hocası’nın; bir kimse için bu tarz düşük ve insana tiksinti veren bir cümle sarfetmesi mümkün değil, düşünülemez.

Allah’tan korkmuyor ve halktan utanmıyorsan dahi, insan evindeki eşinden ve çocuklarından hayâ eder de bu cümleyi yine sarfetmez.

İslamoğlu gerçekte neden kendisini eleştirenler hakkında daima benzeri müstehcen ifadeleri kullanıyor. M. İslamoğul’nun dilini bu kadar müstehcen kelimelere ve tavsiflere alışık olmasının ve yatkın olmasının sırrı nedir?

Kur’an Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) ahlakıydı, ” O’nun ahlakı Kur’an’dı” sözü hiç de ağzınıza yakışmıyor. Peki, “O’nun ahlakı Kur’an” ise, onun da böyle-haşâ- bu tarz sözleri olmuş mu?

“O’nun ahlakı Kur’an’dı” bu sarfettiğiniz sözler ve benzerlerinden sonra da sizin de ahlakınız Kur’an’a uymuş oluyor mu?

Bilen var mı? Allah seni ıslah etsin be adam, ne ilmin ve ne de alimlerin ahlakı nedir diye bir hasleti tanımışsın ve ne de senin hakkın başkasında da olabileceğine dair bir imanın ve kanaatin var. Allah seni mustehak olduğun cezayla cezalandırsın ve Müslümanları senin ve emsalin te’vil tağutlarının şerrinden emin eylesin.

Sanırım etrafında Psikiyatri’den anlayan insanlar vardır. Bu insanın gerçekten müşahede altına alınması, kendine, ailesine ve Müslümanlara daha fazla zarar vermeden tedavi edilmesini kendisine tavsiye etmeleri gerekir.

Hakeza Cemalettin Afganî’yi savunma sadedinde sarf ettiği cümleler hala Müslümanların hafızasında duruyor. “Cemalettin Afganî’yi karalayanlar onun (gö……) dedikten sonra tuvalet bezi olamazlar “ diyebiliyor.

Kur’an’ın talebesiymiş.
Kur’an’ın talebesinin sözlerinin ne kadar Kur’an’ın ahlakına uyduğunu görüyor musunuz?
Rasullulah (sallallahu aleyhi ve sellem) onun canıymış..
Rasul’ün (sallallahu aleyhi ve sellem) ahlâkı Kur’an’mış!”
Peki, senin canın olanın ahlakından sende zerre miskal ahla kalmış ki?

Sen bu tiyatroyu senelerdir oynuyorsun. Katmışsın önüne bir sürü insanı, dilediğin gibi saçma sapan sözleri savurup onları hipnoz ediyorsun.

Ha, buradan şunu çıkarmayın size ve onlara aptal demiyorum. Zekisiniz ve hepiniz akıllısınız ama imanı kaybediyorsunuz. Piramitleri yaptıran adam aptal değildi, o da çok zekiydi. Fakat o kafirdi kendini insanların Rabbi (ben sizin en yüce rabbinizim diyordu) görüyordu, Müslüman değildi.

Peki, bugüne kadar acaba C. Afganî’nin tuvalet bezi olacak birisini bulabildiniz mi? Bulamadıysanız adama yardımcı olmak hiç aklınıza gelmedi mi?

“Ayetlerin pabucunu dama atmak” “ruh mastürbasyonu” gibi iğrenç ve istifrağı mülzim olacak cümleleri demek ki midesi kaldırıyor ki telaffuz edebiliyor. Yoksa bunun bir illeti mi var?

Allah Azze ve Celle münafıklardan ve fâcirlerden intikam alıcıdır. Bu sözleri kullananlar ne Rasulullah’ı (sallallahu aleyhi ve sellem) sevmiş olabilirler ve ne de cennet te O’na yakın çünkü cennette ona en yakın olacak olanlar ahlakça en güzel olanlardır.

إنَّ مِن أحبِّكم إليَّ وأقربِكُم منِّي مجلسًا يومَ القيامةِ أحاسنَكُم أخلاقًا ، وإنَّ مِن أبغضِكُم إليَّ وأبعدِكُم منِّي يومَ القيامةِ الثَّرثارونَ والمتشدِّقونَ والمتفَيهِقونَ، قالوا : يا رسولَ اللَّهِ، قد علِمنا الثَّرثارينَ والمتشدِّقينَ فما المتفَيهقونَ ؟ قالَ : المتَكَبِّرونَ
Cabir İbn Abdillah (radiyallahu anhu) Allah’ın Rasulü’nün (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle dediğini rivayet ediyor:

“ Kıyamet günü bana en sevgili olanınız ve meclis olarak bana en yakın olanınız ahlaken en iyi olanlarınızı olacaktır. Ve kıyamet günü sizden en çok buğzettiklerim ve benden en uzaklarınız, çok konuşanlarınız, ağızlarını şakırtarak ve avurtlarını şişirek konuşanlarınızdır.” (et-Tirmizî:2018)

Şimdi moda olmuş ya; “şu kadar yıldır Kur’an talebeliği yapıyorum” “kırk yıldır Kur’an’a hizmet eden ben..” diye başlayan cümlelerin sahiplerini çok duymuşsunuzdur. Allah’a iman eden ve ilmi olan her insanın Allah’a ve dinine davet etmesi zaten onun boynunda bir vecibedir. Bunun içim kimseyi kendimize borçlandırmaya gerek yok. Hiç kimse bize bizim onlara borçlu olduğumuz kadar borçlu değil. Onlara nefsimiz ve hevamızdan ötürü götürmediğimiz ilimin ve hahkiakatın hesabını kim verecek? Bu nedenle kimsenin kimseye bir borcu yok.

Beşeriz, doğrumuz davar yanlışımız da. Bunu bilmek zorundayız. Hatadan dönmek fazilettir. İlim, izzet ve şereftir, ancak tahrif, tezyif ve Müslümanların İmamlarına hakaret etmek ve onları zelil göstermek cehalet nitelemesinden daha ağır bir şeydir. Bu Allah ve Rasulü (sallallahu aleyhi ve sellem) ile savaşmadır. Özellikle batıl bir akideyi ve düşünceyi Müslümanlar arasında yaymak için onları tahkir etmek bu Ummetin cümlesine ve ilme düşmanlık ve Ummeti aşağılamadır. Zira Ümmetin şerefi ve izzeti âlimlerimi izzetiyledir. Zenadika ve Nebevî Sünneti inkâr edenlerin Ummetin kalbine oklarını doğrultmasına asla izin veremeyiz.

Doğruyu en iyi bilen Allah Azze ve Celle’dir.

Mehmet Emin Akın
13 Şa’ban 1441 İslam tarihine göre
07 Nisan 2020 Nasranî tarihine göre
 
Üst Ana Sayfa Alt