Mekkenin müftüsü, Ahmad ibn Zeyni Dehlan “Es siyer en nebeviyye” kitabında, Mevlidi kutlama hakkında bir bölüm yazmıştır : İnsanların alışkanlığındandır ki, O’nun (peygamber sallallahü aleyhi vesellem) Yüce doğum hikayesini duyunca, O’nu onurlandırmak için ağağıya kalkarlar. Bu hareket Pergamberi sallallahu aleyhi vesellem)övmek için iyi bir harekettir, ve bu nice âlimler tarafından uygulanmıştır. Misal de geçtiği gibi.
Es- siyer’da Halebi şöyle dedi : bazılarına göre imam es Subki kendi döneminin çoğu alimleriyle bir araya gelmiştir, bu sırada bir şair Pergamberimizi (sallallahü aleyhi vesellem) öven es sarsarı’nın ezgisini söylemeye başladı.
İmam ee Subki ve orada bulunan bütün insanlar ayağıya kaltı ve huzur verici bir ortam oldu.Mevlidi kutlamak anmak ve bunun için insanları toplamak iyi bir ameldir,iştir.
Hâfiz El Iraki yazmis oldugu bir eserinde mevlidin övgüsünü yapmis; bunu da <El Mevridul Hanî fil Mevlid Es sanî> seklinde isimlendirmistir. Eserinde hazreti Peygamber (sallahu aleyhi ve sellem)’in mealen su hadisi serifini naklediyor:
İblis 4 defa çığlık atmıştır. Lanetlendiği zaman. Cennetten (huzurdan) kovuldugu zaman. Hz. Muhammed (Sallallahu aleyhi vesellem) Efendimiz doğduğu zaman. Fatiha suresi nazil olduğu zaman.
Mevlid-i Nebî için yazılan eserler arasında bazıları büyük şöhret kazanmış, geniş coğrafyalarda sürekli okunmuştur. Bunlardan bazıları şunlardır: İmam Busirî’nin “el-Kevâkibü’d-Dürriye fî Mehdi Hayri’l-Beriyye” ve “el-Kasîdetü’l-Hemziyye” adlı eserleri, Şemseddin İbnü’l-Cezerî’nin “Mevlidü’n-Nebî” adlı eseri, Cafer b. Hasan Berzencî’nin “el-İkdü’l-Cevher” adlı eseridir. Arapça olan bu eserlerin yanında mevlid kutlamalarında okunmak için yüzlerce şiir kaleme alınmıştır.
Safiyyuddîn el-Hıllî'nin "Sen'in doğumun hürmetine ateşler söndü ve sevinçten saraylar çöktü." diyerek başladığı veya ünlü mutasavvıf şair Busîrî'nin Kasîde-i Bur'e adlı ünlü kasidesinde dile getirdiği gibi pek çok şair, Hz. Peygamber'in doğumunu ve doğumu anındaki harikulâde olayları büyük bir ustalıkla anlatmaya çalışmışlardır.
İmam Suyûtî de Mevlid kandilini kutlamanın sonradan İslam’a girmiş bir uygulama olduğunu fakat bid'a-i haseneye girdiğini söylemiştir:
“İnsanların mevlid-i nebevi için toplanıp Kur'ân okumaları, Hz. Peygamber'in (asm) veladetiyle ilgili haberleri/menkıbeleri seslendirmeleri, bu münasebetle yemek tertiplemeleri bid'a-i hasenedir (güzel bir bidattır). Çünkü bu toplantılarda Peygamber Efendimiz'e (asm)karşı büyük bir tazim, bir saygı, onun dünyaya teşriflerinden ötürü büyük bir sevinç söz konusudur. Bu ise, sahibine büyük bir sevap kazındırır.” (Suyûtî, el-Havî li’l-fetavî, 1/272-Şamile)
“Peygamberleri anmak, hatırlamak ibadettir.” (Deylemî)
“Bir şeyi çok seven, elbette onu çok anar.” (Deylemî)
Mevlid Peygamberimizden (a.s.m.) üç dört asır sonra icad edilen İslâmî bir âdet olmakla birlikte, bid’atın hasene (güzel) kısmına girmektedir. Büyük hadis ve fıkıh âlimi olan İbni Hacer, mevlid merâsiminin meşrûiyeti hakkında şu hadisi zikreder:
İbni Abbas’ın rivayetine göre, Resûl-i Ekrem Efendimiz (a.s.m.) Medine’ye hicret ettiklerinde Aşure gününde Yahudilerin oruç tuttuklarını öğrenir. Oruç tutmalarının sebebini sorduğunda Yahudilerden şu cevabı alır:
“Bu çok büyük bir gündür. Bugünde Allah, Mûsâ ile kavmini kurtardı. Firavun ile kavmini suda boğdu. Mûsâ da buna şükür için oruç tuttu. İşte biz de bugünün orucunu tutuyoruz.”
“Bunun üzerine Peygamberimiz, ‘Öyleyse biz Mûsâ’ya sizden daha yakın ve evlâyız’ buyurdu. O günden sonra hem kendisi oruç tuttu, hem de tutulması için tavsiyede bulundu.” ( Müslim, Sıyam 127)
İbni Hacer bu nakilden sonra şöyle der: “Bundan anlaşılıyor ki, böyle bir günde, mevlid gecesinde Allah’a şükretmek tam yerindedir. Fakat mevlid merasiminin Peygamberimizin doğum gününe denk getirilmesi için dikkat etmek gerektir.” (el-Hâvî fi'l-Fetevâ, 1/190.)
Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) yanındayken Abbas bın Abdulmuttalıp ona dedi ki: Ya Rasulallah! Seni methetmek istiyorum. Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) ona: Allah’u Teala ağzını bozmasın, oku bakalım, buyurunca şu kasideyi okudu: Karanlık bir yerde ince deriyle örtülü bir mekandaydın,
Sonra dünyaya geldin, ancak ne insan,
Ne bir et parçası ne de bir kan pıhtısıydın,
Bilakis insanlar boğulurken bir kartala gem vurup,
Üzerine binen bir damlaydın,
Bir devir kapanıp yenisi başlarken,
Sende bir sülbden bir rahme bırakıldın,
Ailen tüm beldeleri geride bırakan bir onura sahip oldu,
Sen ki, doğduğunda yer yüzü aydınlandı,
Ufuklar nurunla parıldadı,
Bizde senin ışığın, nurun ve doğru yolunla ilerliyoruz.
[Rudani,Cem'ul-Fevaid, Hadis No:6353]
Beyhaki, Delail’ün Nübüvve’de naklettiğine göre:
“Rasulullah (sallallahu alayhi vesellem) Efendimiz, Medine’ye hicret ettiğinde Medine’nin yakınında kadın, erkek ve çoçuk bütün halk ellerinde defler ile “Tale’al Bedru aleyna” diye bilinen aşağıdaki kasideyi okuyarak karşılamıslardır”
Veda dağından üzerimize dolunay doğdu,
Allah’a çağıran bir davetcimiz olduğu için,
şükretmek bizlere vacib oldu,
Sen günessin, sen aysin, sen Nur üstune nursun,
Sen Süreyya yıldızısın, ey sevgili ey Rasul,
Ey bizi içimizden gönderilen elçi,
Geldin Medine’ye şeref verdin,
Ey davetçilerin en hayırlısı.
[Beyhâki,Delail'ün-Nübüvve]
Mevlid kandili, Peygamber efendimizin doğum günüdür. Peygamber efendimiz, Pazartesi günü oruç tutardı. Sebebini sorduklarında, (Bugün dünyaya geldim. Şükür için oruç tutuyorum) buyurdu. (Müslim, Ebu Davud, İ. Ahmed, H. S. Vesikaları)
Mevlidi, erkek kadın karışık olmadan, çalgı ve başka haram karıştırmadan, Allah rızası için okumak, salevat-ı şerife getirmek, tatlı şeyler yedirip içirmek, hayrat ve hasenat yapmak, böylece, o gecenin şükrünü yerine getirmek müstehabdır. (Nimet-ül-kübra, Hadika, M. Nasihat)
Mevlid, doğum zamanı demektir. Mevlid gecesi, Rebiulevvel ayının 11. ve 12. günleri arasındaki gecedir. Peygamber efendimiz nübüvvetten sonra, her yıl, bu geceye önem verirdi. Her Peygamberin ümmeti, kendi Peygamberinin doğum gününü bayram yapmıştı. Bugün de, Müslümanların bayramıdır. Neşe ve sevinç günüdür. (Mevâhib-i ledünniyye)
Beni ana-baba, evlat ve herkesten daha çok sevmeyen, mümin olamaz. (Buhari)
Bir şeyi çok seven, elbette onu çok anar.(Deylemi) (Resulullahı seven de onu çok anar.)
Peygamberleri anmak, hatırlamak ibadettir. (Deylemi) (Mevlid okumak da, Resulullahı hatırlamaktır
Hz. Peygamber "... Ben, babam İbrâhim'in duası, İsâ'nın müjdesi ve annem Âmine'nin gördüğü rüyâ (üzere)yim' buyurdular.( el-Müstedrek ala's-sahîhayn, II, 453)
Bu kutlamalar içerisinde Mekke-i Mükerreme ile Medine-i Münevvere'nin ayrı bir yeri olmuştur. Zira Hz. Peygamber'in doğduğu ev (mevlidü'n-nebî) yapılan merâsimlerin başlangıç noktası ve merkezi hâlinde idi. Mekke'de Mevlid Sokağı olarak bilinen sokakta bulunan ve Haccâc b. Yûsuf tarafından el-Beyzâ diye isimlendirilmiş olan bu ev, daha sonra Hârun-i Reşîd'in annesi el-Hayzurân tarafından mescide dönüştürülmüştür. Bu mescit mevlid günü ziyarete açılır, mevlid geceleri burada vaaz ve nasihat verilirdi. Ünlü ilim adamlarından Alî el-Kârî Mekke'deki bu törenlere bizzat katıldı*ğını ve mevlid mahallini ziyaret ettiğini belirtir. Medine-i Münevvere'de Hz. Peygamber'in Ravzasının önünde, mevlidlerin okunduğu da aktarılan rivâyetler arasında yer almaktadır. ( Alî el-Kârî, el-Mevridu'r-revî fî mevlidi'n-Nrbî, vrk.3/a)
Yine Hz. Ömer dönemine ait olarak nakledilen şu bilgi oldukça önemlidir: Hızla artan Müslüman nüfu*sun ve özellikle çocukların eğitimi için okullar yapılmış, resmî öğret*menler atanmış ve Suriye'nin fethiyle birlikte haftanın her günü eğitim yapılmaya başlanmıştı. Şam'dan Medine'ye dönen Hz. Ömer, aralarında eğitim gören çocukların da bulunduğu bir topluluk tarafından karşılanmıştı. Bu gün çarşambaydı. Hz. Ömer, kendisini karşılayanlar arasında çocukları da görünce, karşılama günü olan o günü, yani çarşamba günü ile birlikte perşembe ve cuma gününü de tatil ilân etmişti. Ayrıca çocuklar için her yıl, Kurban Bayramında dört gün ve "mevlid gecesi" dolayısıyla da bir hafta tatil günü belirlemiş ve bunu devam ettirenlere hayır duada, kaldıranlara da bedduada bulunmuştur. Bu gelenek son asırlara kadar devam etmiştir.(Abdu'l-Hay el-Kettânî, et-Terâtîbu'l-idâriyye (Nizâmu'l-hüûmeti'n-nebeviyye), Beyrut, tsz. (2. Baskı), II, 200)
Bu hususu destekleyecek, başka bilgiler de bulunmaktadır. Meselâ: Ebû Abdillâh Muhammed el-Lahmî es-Sebtî (öl.633/1236) adında Endülüslü bir tarihçi mevlidle ilgili bilgi verirken bahsi geçen tatil konusuna da değinmektedir. Mevlid faaliyetlerine karşı çıkan hocasına şöyle cevap vermektedir: "...Bu büyük günde, mevlid gününde, çocukların cami ve mekteplerdeki eğitimle*rinin tatil edilmesini inkâr etmekte ve başka yerlerde insanların bu tatili yapmadıklarını sanmaktadır..."(Ebu Abdillah Muhammed, ed-Durru'l-munazzam fî mevlidi Nebiyyi'l-muazzam, vrk. 12/a)
Hz. Peygamber'in doğum günü konusu, her şeyden önce Hz. Peygamber'in kendisinin bazı ifadelerinde, yani hadîs*lerde de yer almaktadır. Meselâ, kendisine pazartesi günü oruç tu*tulması konusu sorulunca "Ben o günde doğdum ve Kur'ân bana o günde indirildi." şeklinde cevap vermiştir. Benzer soruyu Hz. Ömer sorunca, ona da aynı cevabı vermiştir. Aynı şekilde İbn Abbas'tan, "Hz. Pey*gamber'in pazartesi günü doğduğu, peygamberliğin pazartesi günü geldiği, Mekke'den pazartesi günü hicret ettiği, Medine'ye pazartesi günü girdiği, vefâtına işaret sayılan âyetin pazartesi günü indiği ve pa*zartesi günü vefât ettiği" şeklinde bir hadîs de rivâyet edilmektedir.( Sahihu Müslim, II, 819; Müsnedu Ahmed, V, 297; Sünenü'l-Beyhakî, IV, 300.)
İmam Süyûtî ve İbn Hacer el-Askalânî (Allah onlardan razı olsun) mevlid ile ilgili yazdıkları eserlerinde Dört Halife döneminden itibaren mevlid gününde Efendimiz s.a.v.’in şemailini ve onu öven şiirlerin okunduğunu tafsilatlı biçimde açıklamışlardır. Seyyid Abdülhakim Arvasî hazretleri Dört Halife dönemindeki mevlid kutlamaları ile ilgili şunları yazmıştır: “Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer r.anhüma mevlid gecelerinde evlerinde Efendimiz s.a.v.’in doğumuna dair hikâyeleri, olayları anlatırlardı.”
Şehabeddin el-Kastallânî, İbn Hacer el-Askalânî, İbn Hacer el-Heytemî, Celaleddin es-Süyûtî , Fahreddin Râzî (Allah’ın rahmeti üzerlerine olsun) gibi bazı alimler Rasulullah’ın s.a.v.’in dünyaya gelmesi vesilesiyle sevinmenin, bugün münasebetiyle muhtaçlara yardım etmenin, Peygamberimiz s.a.v.’e şiirler (mevlid gibi) okumanın güzel birer amel olduğunu söylemişlerdir.
İmam-ı Rabbanî hazretleri mevlid törenlerindeki Sünnet’e aykırı işlere karşı çıkmıştır.
Tâbiînin büyüklerinden Hasan-ı Basrî hazretlerinin şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “Uhud dağı kadar altınım olsun, ben onu Peygamberimiz’in mevlidini kutlamak için sarfetmek isterim.”
Cüneyd-i Bağdadî hazretleri şöyle der: “Mevlidde hazır bulunan, onun kadrini kıymetini bilen kişi muhakkak ki büyük bir eman (güvence) kazanmıştır.”
Meşhur alimlerimizden Fahreddin er-Razî hazretleri de şöyle buyurmuştur: “Herhangi bir şahıs, bir tuz, buğday veya yenilecek şeyler cinsinden başka bir şey üzerine mevlid okursa mutlaka o şeyde bereketler zuhur eder. O yiyecek neye ulaştıysa onda da çok bereket belirir.”
Yine meşhur hadis alimlerimizden İmam Suyûtî rh.a. şöyle buyurmuştur: “Hangi evde veya mescidde yahut mahallede mevlid okunursa o evi, mescidi veya mahalleyi mutlaka melekler kuşatır, o mekanın ehline melekler feyz yağdırır. Allah Tealâ rahmet ve rızasıyla onları kuşatır.”
Şeyhülislam ve muhaddis, İbni Hacer Askalanî’ye, Peygamber Efendimizin (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) doğum gününde onu anmak hakkında ne düşündüğünü sordular, şu şekilde cevap verdi:
Peygamber Efendimizi (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) doğum gününde anmak, ilk üç asrın takva sahibi müslümanlarının yapmadığı bir icattır. Peygamberimizin (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) anılması, salih ve batıl özellikler taşıyabilir. Eğer Peygamberiz (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) anıldığında, salih ve şer’an uygun bir şekilde anılır, ve batıl bir şekilde anılmazsa, bu noktalara dikkat edilirse, o zaman bu icat, takdire değer bir icattır, bu noktalara dikkat edilmezse, o zaman bu takdir edilmez bir icattır. Bu konuda bir sahih hadis dikkatimi çekti: Peygamberimiz(sav) bir gün medineye gitti, ve orada yahudilerin, Muharrem ayının 10’unda oruç tuttuklarını gördü’ [Husnu’l-Maksad fi Ameli’l-Mevlid, s. 63]
[Birdahaki sayfada devam ediyor]
Ve onlara niye oruç tuttuklarini sordu, onlar da: “Allah bu günde firavunu boğdu ve Musa’yı (aleyhi’s-selam) kurtardı, Allah’a şükretmek için bu günde oruç tutuyoruz” dediler. Bu bize, belirli bir günde, Allah’ın bizlere verdiği nimet ve bizleri bir beladan kurtardığından dolayı, o günde bunu kutlamanın caiz olduğunu gösterir. Kuran okuyarak, oruç tutarak veya sadaka vererek kutlanılır. Böyle bir gün (aşûre) kutlanırda Peygamberimizin (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) doğumu kutlanmaz mı? Buraya bakarak aşûre gününü kutlamanın caiz olduğunu görüyoruz, yukarıdaki olayı görmezden gelenler aşûreyi kutlamanın caiz olmadığını sanarlar, bazıları da bu günü yılın başka bir gününe taşıdılar. [Husnu’l-Maksad fi Ameli’l-Mevlid, s. 64]
Başka bir hadise bakarak mevlidin caiz olduğunu gördüm (yukarıdaki, aşure hakkındaki hadisten başka).
Beyhaki’de, Enes’in (radiallahu anhu) naklettiği hadiste, Peygamberimiz (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) buyurduki: “Peygamberimiz kendisine peygamberlik geldikten sonra, kendisi için bir akika kurbanı kesti”. Dedesi Abdulmuttalib, doğumundan 7 gün sonra bir akika kurbanı kestiği söyleniyor, ve akika tekrarlanmaz. Bundan dolayı Peygamberimizin (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) kurbanı kesmesinin nedeni şükürdür, ümmetinin şerefi içindir. Bizimde onun doğumunu kutlamamız önerilmiştir, O’nun doğumuna şükretemek için, kardeşlerimize yedirerek, salih amel işleyerek ve sevinerek. Bu hadis önceden bahsedilen hadisi doğruluyor (Pazartesi peygamberimizin doğum günüdür ve peygamberlik yıldönümüdür). [Husnu’l-Maksad fi Ameli’l-Mevlid, s. 64-65]
Ebu Leheb’in cehennem azabı her Pazartesi günü hafifletirler, çünki o Peygamberimizin (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) doğumunu kutladı ve o günlerde kölesi olan Sevbe’yi (radiallahu anh) azad etti. Ebu Leheb’in ebedî kalacağı yer cehennem olmasına rağmen, ve Tebbet sûresi onun hakkında inmesine rağmen, onun azabı her Pazartesi günü hafifletiliyor. Buraya bakınız ve ömrü Peygamberimizi överek geçen bir müminin durumunu düşününüz.
[ Mevridu’s-Sadi Fi Mevlidi’l-Hadi, İmam ed-Dimeşkî ve ayrıca İmam Suyuti’nin Hassanu’l-Maksad fi Ameli’l-Mevlid, s. 66]
İmam Celaleddin Suyûtî(Rahimuhullah), Peygamber Efendimizin (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) doğumunu kutlamak, neden vefatına üzülmekten önce geldiğini anlatıyor (aynı günde vefat edip, doğmuştur):
Peygamber Efemdimizin (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) doğumu bizim için bir lütuftur, vefatıda bizim için üzücüdür. Şeriat lütuf verildiğinde sevinip Allah’a şükretmemizi emrediyor, belaya da sabredip gizlememizi emrediyor. Bunun için şeriat bize bir çocuğun doğumunda akika kurbanını kesmemizi emrediyor, bu Allah’a şükretmemizin bir işaretidir. Fakat ölümde bir kurban kesme emri yoktur, hatta yas tutmak bile caiz değildir. Bundan dolayı şeriattın emri üzere, bir müslüman Rebiül Evvel ayında, Peygamber Efendimizin (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) doğumuna sevinmesi lazım.
[Husnu’l-Maksad fi Ameli’l-Mevlid, s. 54-55]
Molla Aliyyu’l-Kari (rahimehullah), Şerhu’l-Miskat’ın yazarı ve hanefi âlimi:
Allah şöyle buyurdu: Aranıza sizden olan bir resul geldi(9:128), burada Peygamberimizin (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) aramıza geldiği günü kutlamaya bir işaret var, bunun için bu günde Allah’a şükür etmek için zikretmek gerek. Mübah olan semâ ve çalgı muhabbetten dolayı Mevlid’in bir parçası olabilir, bunun hiçbir sakıncası yoktur. [Molla Ali Kari, Al Mawlid an Nabi, s. 17]
Büyük müfessir ve sufi İsmail Hakkı (rahimehullah) buyurdu ki:
Mevlid-i şerifi kutlamak, Peygamberimize (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) en büyük övgü/muhabbet gösterme sekillerinden birisidir, caiz olmayan durumlardan sakınıldığı müddetçe. İmam Suyûtî (rahimehullah) buyurdu ki: Peygamberimiz’in doğum yıldönümünde sevinmek bizim için müstehabtır. [Rûhul beyan tefsiri, Cild 9, s. 52]
Mevlana Abdulhay Luknevi (rahimehullah) buyurdu ki:
Eğer Ebu Leheb gibi bir kafir, Peygamberimizim (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) doğumunu kutladığı için ödüllendiriliyorsa, o zaman Peygamberimizin (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) doğumunu kutlayıp onun için sevinen bir müslümanın makamı tabiki yüksek olur, İbn Cevzi ve Şeyh Muhaddis Hak Delvi’nin bahsettiği gibi. [Abdulhay, Mecmua el fetavâ, Cild 2, s. 282]
Seyyiduna Abbas Ebu Leheb’i ölümünden 1 yıl sonra rüyasında gördüğünü anlatır. Onu çok kötü bir halde görür ve o şu açıklamayı yapar:
‘Sizden ayrıldığımdan beri, pazartesileri hafiflemesi dışında azabım hiç dinmedi.’
Azabı ne sebeple pazartesileri azalıyordu? Seyyiduna Abbas’ın açıklamasına göre:
‘Hakikaten the Peygamber(sallAllahu aleyhi vesellem) pazartesi günü doğmuştu. Ebu Leheb’in cariyesi Süveybe onu müjdelemişti ve o sevinçle cariyesini azad etti. Bu nedenle Allah her pazartesi azabını hafifletir.’ (Feth ul Bari Şer ul Buhari 9:145)
Ulema bundan şu sonucu çıkarmıştır; bir kafir bile Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem)’in doğumunu kutladığı halde ödüllendiriliyor ve (sevaptan)mahrum edilmiyorsa, nasıl olur da bir müslüman (doğumu kutlarsa) mahrum edilebilir.
Muhammed bin Abdul Vehhab Necdi’nin oğlu Ibn Cevzi’den raferansla şöyle yazar:
‘Eğer kafir olan, hakkında Kur’an’da bir sure indirilen Ebu Leheb’in durumu Peygamber(sallAllahu Aleyhi ve sellem)’in Milat gecesinde mutlu olmaktan dolayı ödüllendirilmek ise, Milat’ı kutlayan muvahhid müslümanın durumu ne olacaktır?’
(Muktesar Siret’ur Rasul 13)
Muhaddis Ibn Cevzi
“Rebi ul Evvel’in birinci gününden itibaren, saygıdeğer Harameyn halkı, Mısır; Yemen; Suriye Doğu ve Batıdaki tüm Arap şehirleri Mevlid un Nebi(sallAllahu aleyhi ve sellem) meclisini kutlarlar. İçerisindeki en harika olaylar, Mevlid (mucizelerinin) okunması ve dinlenilmesidir. Ve bu (toplanma) dolayısı ile büyük sevap ve büyük başarı kazanırlar.”
(El Milad un Nebi, 58)
Imam Ebu Şama, Imam Nevevi’nin Şeyhi
“Bizim zamanımızda Arbal şehrinde başlamış mükemmel yeni ameller arasında Mevlid un Nebi’nin yıldönümünde sadaka vermek, ve görkem ve mutluluk sergilemektir. (Bu mükemmel bir ameldir) çünkü, fakire yardım etmenin yanında ayrıca kalplerde Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem) için (bulunan) sevgi, ihtişam ve saygıyı da gözler önüne serer ve Allah’a, Peygamberini alemlere rahmet olarak göndermesinin şükrüdür.
(El Bais Ala Inkar ul Bid’at vel Havadis s.13)
Imam El Hafiz Sehevi “Bütün büyük şehirlerde Müslümanlar daima Mevlid ayını o gecelerde büyük toplanmalar arttırılmış sadaka ve iyi amellerle kutladılar. Özellikle doğum zamanında zuhur eden olaylar, bu toplantıların konusudur.”
(Sübl ul Hüda 1:439)
Imam Celaluddin Suyuti
“Şuna inanıyorum ki, Milad amelleri; insanların toplanması; Kur’an okunması ve Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem)’in biyografisinin ve doğumu esnasında ortaya çıkan işaretlerin anlatılması, Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem) için olan saygı ve sevginin ve doğumundaki mutluluğun gösterilmesini yüklendiklerinden dolayı mükafatı hak eden bid’at-ı hasene(güzel bir yenilik)dir.” (Husn ul Maksad Fi Amel il Mevlid Fi’l Havi li’l Fetava 1:189)
Imam Kastalani,
“Müslümanlar doğum ayını daima Rebi ul Evvel’de toplanarak kutlamışlardır. Gecelerinde sadaka ve iyi amelleri arttırırlar, özellikle, bu toplanmalarda onun doğumunu anlatarak Allah’ın rahmetini kazanırlar. Milad toplanmasının bereket getirdiği, özellikle sene boyunca barışı garantilediği ispatlanmıştır. Allah, Milad’ı bayram gibi kutlayan kişinin üzerine lütfunu ve cömertliğini yağdırsın ve (bunu yaparken de) kalbinde (muhalefet) hastalığı olan kişiye bela (getirir).”
(Al Muwaahib ud Duniya 1:27)
Hafiz Ebu Zar’a El Iraki
“ Milad’ın Mustehab ya da Mekruh olup olmadığı ve (bu konuda) örnek alınabilecek kaynaklar veya uygulamalar olup olmadığı soruldu. Şöyle cevapladı: ‘Yemek dağıtmak her zaman Mustehab’dır öyle ise Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem)’in nurunun Rebi ul Evvel ayında ortaya çıkışının mutluluğu ile birleşince nasıl(harika) olacaktır. Selef bunu yaptı mı bilmiyoruz, ama sırf biz bilmiyoruz diye bidat ya da mekruh olduğunu göstermez. Doğrusu, Selef’te olmayan birçok mustehab ameller vardır, gerçekten bazıları vacibdir! ” (Tasnif ul Azan of Şeyh Muhammed bin Sıddık s.136)
Imam Ibn Hajar Makki
“ Çevremizde görülen Milad ve zikir toplanmaları genellikle iyiye dayanır, çünkü sadaka, zikr, Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem)’e selat ve selam içerirler.”
(Fetava Hadisiye s.129)
Molla Ali Kari
“ Tüm ülkelerdeki şüyuh ve ulemanın hepsi bir şekilde Milad toplanmalarına saygı duyar öyle ki, hiç bir tanesi, katılmayı reddetmez. Katılmalarının sebebi bereket elde etmektir.”
(El Mevrid er Rava)
Imam Nasiruddin ( BaBin Tabah olarak tanınır)
“ Bir adam, Milad gecesinde sadaka verir ve ahireti hatırlatan sahih hadislerin anılmasını organize ederse ve tüm bunlar Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem)’in doğumunun sevinci içerisinde yapılırsa, cevazından(caiz olduğundan) hiç şüphe yoktur. Bunları iyi niyetle yapan her kişiye mükafat vardır.”
(Subl ul Huda 1:144)
Imam Cemal uddin El Katani
“ Peygamber(SallAllahu aleyhi ve sellem)’in doğduğu gün son derece şerefli, mubarek ve itibarlıdır. Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem), ona uyan herkes için kurtuluştur. Her kim onun gelişine sevindiğini belirtirse, kendisini cehennem azabından korumuş olur. Sonuç olarak, bu durumlarda sevincini ifade etmek ve gücü yettiği kadar harcamak oldukça uygundur. ”
(Subl ul Huda 1:144)
Şeyh Abdul Hak Muhaddis-i Dehlvi
“ İslam cemaati, Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem)’in doğum ayında her zaman toplanmalarla kutlama yapmıştır. Gecelerinde sadaka verirler ve mutluluklarını gösterilrler ve özellikle doğum esnasında zuhur eden olayları yad ederler. ”
(Ma Sabata min esSunnet s.106)
Şah Valiullah Muhaddis-i Dehlvi
“ Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem)’in doğum gününde Mekke-i Muazzama’da bir Milad toplantısına katıldım. İnsanlar Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem)’e hayır dua ediyor ve doğumu esnasında zuhur eden olayları anıyorlardı. O anda o cemaatin üzerine nur yağdığını gördüm. O nuru fiziksel bir gözle mi yoksa ruhsal bir gözle mi gördüm bilmiyorum. Dikkatlice baktığımda o nurun, bu tip toplanmalara katılmaları emredilmiş olan meleklerde olduğu bana aşikar oldu. Ayrıca Allah’ın rahmetinin de meleklerle birlikte indiğini gördüm.” (Fuyuz ul Harameyn 80,81)
Başka bir yerde, saygıdeğer babası Şah Abdur Rahim Dehlvi’den alıntı yapar:
“ Her sene Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem)’in Miladı dolayısı ile yiyecek hazırlardım. Her nasılsa, bir sene yemek hazırlayamadım, dolayısıyla Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem)’in Milad’ının sevinci içerisinde sadece kavrulmuş nohut dağıttım. O gece rüyamda Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem)’i gördüm. Oldukça mutlu göründü ve önünde o kavrulmuş nohutlar vardı.” (Ed Dar-us Samin 40)
Mevlana Abdul Hayy Lahnevi
‘ Milad toplanmalarının adi bir bidat olduğunu iddia edenler, şeriata aykırı hareket ediyorlar.”
Ve toplanma için bir gün ve tarih belirtme ile ilgili;
“ Milat toplanmaları hernezaman düzenlenirse bunun için bir mükafat vardır. Harameyn Basra, Suriye, Yemen ve diğer ülkelerdeki insanlar insanlar, Rebi-ül evvel’in ayını gördüklerinde, sevinçlerini sergiler ve Milad toplanmaları düzenler ve mevlüt dinler ve okurlar. Daha da ötesi, bu ülkelerde Rebül Evvel dışında da böyle Milad toplanmaları yapılır. Dolayısı ile, kişi, Milad toplanmalarının mükafatının sadece Rebi-ül Evvel ayında olduğu fikrine kapılmamalıdır. ” (Fetva Abdul Hayy 2:283)
Hacu Imdadullah Muhacir Mekki
“ Tüm Harameyn halkı Mevlid’i kutlar. Bu bizim için yeterli delildir. Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem)’in anılması nasıl kınanabilir? Ancak insanların icat ettikleri aşırılıklar, yapmamalıdırlar. ” (Shamaaim Imdaadiya 87,88)
Hacı Sahib kendi uygumasını da açıklar:
“ Bu faqeer (fakir) uygulaması şudur ki, o sadece Milad toplanmasına katılmakla kalmaz, ayrıca onu bir bereket vesilesi olarak görerek kendisi her yıl bir toplantı düzenler ve içerisinde neşe ve keyif ve haz duyar. ”(Feyzla Haft Masla p9)
Mufti Mazharullah Mucedidi
“ Milad’ın okunması, sahih hadislere dayalı olduğundan ve mubarek 12. gündeki tören, hiçbir yasaklanmış amel içermediğinden dolayı ikisi de caizdir. Onlara caiz değildir demek, şeriatten delil gerektirir. Muhaliflerin ona karşı ne delilleri vardır? Sadece bu şekilde Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem)’in sahabeleri kutlamadığı ya da tören düzenlemediği için caiz değildir demek delil olamaz. Caiz bir iş, sırf (daha önce) yapılmadı diye yasak hale gelmez. ” (Fetva Mazhari 435,436)
Allame Muhammed Siddik Hasan Han Bhopali
“ Her gün Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem)’in zikrini yapamayan bir kimsenin haftada ya da ayda bir gün oturup zikr yapacağını ve biyografisini okuyacağını adamasında ne kötülük vardır? Ve daha sonra ayrıca Rebi-ül Evvel’in günlerini boş geçirmez ve sahihliği ispatlanmış hadisleri de okur. ”
(Eş Şamama tu’l Ğabriya min Hayr il Mevlid el Bariyya 5)
Imam Ebu Şama(İmam Nevevinin Şeyhi)kendi kitabı El bais ala inkar el bida vel havadis-de(sayfa 23) diyor ki,Bizim zamanımızdaki en güzel yeniliklerden biri her yıl Peygamberin(s.a.ş) doğum gününün kutlanmasıdır.Sadaka vermek ve güzel yemekler yapıb süslemek bu günü kutlayanların yüreğinde onun için sevgi ve saygının ifadesidir.Onlar aynı zamanda Allaha armağan olarak Alemlere rahmet olan Peygamberini gönderdiği için kendi şükürlerini gösteriyorlar.
Iktida’ es-sirât el-Mustakîm » eserinde (sayfa 269) Ibni Teymiyye Mevlîd-i Serîf hakkinda söyle buyuruyor :
« Mevlîd’i kutlamak ve onu her sene tekrarlayan dîni firsat olarak alinirsa, bazilarin yapigi gibi, iyi niyetinden ve Peygmaber’e seref verildigi için onda büyük bir sevâp var ».
Es- siyer’da Halebi şöyle dedi : bazılarına göre imam es Subki kendi döneminin çoğu alimleriyle bir araya gelmiştir, bu sırada bir şair Pergamberimizi (sallallahü aleyhi vesellem) öven es sarsarı’nın ezgisini söylemeye başladı.
İmam ee Subki ve orada bulunan bütün insanlar ayağıya kaltı ve huzur verici bir ortam oldu.Mevlidi kutlamak anmak ve bunun için insanları toplamak iyi bir ameldir,iştir.
Hâfiz El Iraki yazmis oldugu bir eserinde mevlidin övgüsünü yapmis; bunu da <El Mevridul Hanî fil Mevlid Es sanî> seklinde isimlendirmistir. Eserinde hazreti Peygamber (sallahu aleyhi ve sellem)’in mealen su hadisi serifini naklediyor:
İblis 4 defa çığlık atmıştır. Lanetlendiği zaman. Cennetten (huzurdan) kovuldugu zaman. Hz. Muhammed (Sallallahu aleyhi vesellem) Efendimiz doğduğu zaman. Fatiha suresi nazil olduğu zaman.
Mevlid-i Nebî için yazılan eserler arasında bazıları büyük şöhret kazanmış, geniş coğrafyalarda sürekli okunmuştur. Bunlardan bazıları şunlardır: İmam Busirî’nin “el-Kevâkibü’d-Dürriye fî Mehdi Hayri’l-Beriyye” ve “el-Kasîdetü’l-Hemziyye” adlı eserleri, Şemseddin İbnü’l-Cezerî’nin “Mevlidü’n-Nebî” adlı eseri, Cafer b. Hasan Berzencî’nin “el-İkdü’l-Cevher” adlı eseridir. Arapça olan bu eserlerin yanında mevlid kutlamalarında okunmak için yüzlerce şiir kaleme alınmıştır.
Safiyyuddîn el-Hıllî'nin "Sen'in doğumun hürmetine ateşler söndü ve sevinçten saraylar çöktü." diyerek başladığı veya ünlü mutasavvıf şair Busîrî'nin Kasîde-i Bur'e adlı ünlü kasidesinde dile getirdiği gibi pek çok şair, Hz. Peygamber'in doğumunu ve doğumu anındaki harikulâde olayları büyük bir ustalıkla anlatmaya çalışmışlardır.
İmam Suyûtî de Mevlid kandilini kutlamanın sonradan İslam’a girmiş bir uygulama olduğunu fakat bid'a-i haseneye girdiğini söylemiştir:
“İnsanların mevlid-i nebevi için toplanıp Kur'ân okumaları, Hz. Peygamber'in (asm) veladetiyle ilgili haberleri/menkıbeleri seslendirmeleri, bu münasebetle yemek tertiplemeleri bid'a-i hasenedir (güzel bir bidattır). Çünkü bu toplantılarda Peygamber Efendimiz'e (asm)karşı büyük bir tazim, bir saygı, onun dünyaya teşriflerinden ötürü büyük bir sevinç söz konusudur. Bu ise, sahibine büyük bir sevap kazındırır.” (Suyûtî, el-Havî li’l-fetavî, 1/272-Şamile)
“Peygamberleri anmak, hatırlamak ibadettir.” (Deylemî)
“Bir şeyi çok seven, elbette onu çok anar.” (Deylemî)
Mevlid Peygamberimizden (a.s.m.) üç dört asır sonra icad edilen İslâmî bir âdet olmakla birlikte, bid’atın hasene (güzel) kısmına girmektedir. Büyük hadis ve fıkıh âlimi olan İbni Hacer, mevlid merâsiminin meşrûiyeti hakkında şu hadisi zikreder:
İbni Abbas’ın rivayetine göre, Resûl-i Ekrem Efendimiz (a.s.m.) Medine’ye hicret ettiklerinde Aşure gününde Yahudilerin oruç tuttuklarını öğrenir. Oruç tutmalarının sebebini sorduğunda Yahudilerden şu cevabı alır:
“Bu çok büyük bir gündür. Bugünde Allah, Mûsâ ile kavmini kurtardı. Firavun ile kavmini suda boğdu. Mûsâ da buna şükür için oruç tuttu. İşte biz de bugünün orucunu tutuyoruz.”
“Bunun üzerine Peygamberimiz, ‘Öyleyse biz Mûsâ’ya sizden daha yakın ve evlâyız’ buyurdu. O günden sonra hem kendisi oruç tuttu, hem de tutulması için tavsiyede bulundu.” ( Müslim, Sıyam 127)
İbni Hacer bu nakilden sonra şöyle der: “Bundan anlaşılıyor ki, böyle bir günde, mevlid gecesinde Allah’a şükretmek tam yerindedir. Fakat mevlid merasiminin Peygamberimizin doğum gününe denk getirilmesi için dikkat etmek gerektir.” (el-Hâvî fi'l-Fetevâ, 1/190.)
Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) yanındayken Abbas bın Abdulmuttalıp ona dedi ki: Ya Rasulallah! Seni methetmek istiyorum. Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) ona: Allah’u Teala ağzını bozmasın, oku bakalım, buyurunca şu kasideyi okudu: Karanlık bir yerde ince deriyle örtülü bir mekandaydın,
Sonra dünyaya geldin, ancak ne insan,
Ne bir et parçası ne de bir kan pıhtısıydın,
Bilakis insanlar boğulurken bir kartala gem vurup,
Üzerine binen bir damlaydın,
Bir devir kapanıp yenisi başlarken,
Sende bir sülbden bir rahme bırakıldın,
Ailen tüm beldeleri geride bırakan bir onura sahip oldu,
Sen ki, doğduğunda yer yüzü aydınlandı,
Ufuklar nurunla parıldadı,
Bizde senin ışığın, nurun ve doğru yolunla ilerliyoruz.
[Rudani,Cem'ul-Fevaid, Hadis No:6353]
Beyhaki, Delail’ün Nübüvve’de naklettiğine göre:
“Rasulullah (sallallahu alayhi vesellem) Efendimiz, Medine’ye hicret ettiğinde Medine’nin yakınında kadın, erkek ve çoçuk bütün halk ellerinde defler ile “Tale’al Bedru aleyna” diye bilinen aşağıdaki kasideyi okuyarak karşılamıslardır”
Veda dağından üzerimize dolunay doğdu,
Allah’a çağıran bir davetcimiz olduğu için,
şükretmek bizlere vacib oldu,
Sen günessin, sen aysin, sen Nur üstune nursun,
Sen Süreyya yıldızısın, ey sevgili ey Rasul,
Ey bizi içimizden gönderilen elçi,
Geldin Medine’ye şeref verdin,
Ey davetçilerin en hayırlısı.
[Beyhâki,Delail'ün-Nübüvve]
Mevlid kandili, Peygamber efendimizin doğum günüdür. Peygamber efendimiz, Pazartesi günü oruç tutardı. Sebebini sorduklarında, (Bugün dünyaya geldim. Şükür için oruç tutuyorum) buyurdu. (Müslim, Ebu Davud, İ. Ahmed, H. S. Vesikaları)
Mevlidi, erkek kadın karışık olmadan, çalgı ve başka haram karıştırmadan, Allah rızası için okumak, salevat-ı şerife getirmek, tatlı şeyler yedirip içirmek, hayrat ve hasenat yapmak, böylece, o gecenin şükrünü yerine getirmek müstehabdır. (Nimet-ül-kübra, Hadika, M. Nasihat)
Mevlid, doğum zamanı demektir. Mevlid gecesi, Rebiulevvel ayının 11. ve 12. günleri arasındaki gecedir. Peygamber efendimiz nübüvvetten sonra, her yıl, bu geceye önem verirdi. Her Peygamberin ümmeti, kendi Peygamberinin doğum gününü bayram yapmıştı. Bugün de, Müslümanların bayramıdır. Neşe ve sevinç günüdür. (Mevâhib-i ledünniyye)
Beni ana-baba, evlat ve herkesten daha çok sevmeyen, mümin olamaz. (Buhari)
Bir şeyi çok seven, elbette onu çok anar.(Deylemi) (Resulullahı seven de onu çok anar.)
Peygamberleri anmak, hatırlamak ibadettir. (Deylemi) (Mevlid okumak da, Resulullahı hatırlamaktır
Hz. Peygamber "... Ben, babam İbrâhim'in duası, İsâ'nın müjdesi ve annem Âmine'nin gördüğü rüyâ (üzere)yim' buyurdular.( el-Müstedrek ala's-sahîhayn, II, 453)
Bu kutlamalar içerisinde Mekke-i Mükerreme ile Medine-i Münevvere'nin ayrı bir yeri olmuştur. Zira Hz. Peygamber'in doğduğu ev (mevlidü'n-nebî) yapılan merâsimlerin başlangıç noktası ve merkezi hâlinde idi. Mekke'de Mevlid Sokağı olarak bilinen sokakta bulunan ve Haccâc b. Yûsuf tarafından el-Beyzâ diye isimlendirilmiş olan bu ev, daha sonra Hârun-i Reşîd'in annesi el-Hayzurân tarafından mescide dönüştürülmüştür. Bu mescit mevlid günü ziyarete açılır, mevlid geceleri burada vaaz ve nasihat verilirdi. Ünlü ilim adamlarından Alî el-Kârî Mekke'deki bu törenlere bizzat katıldı*ğını ve mevlid mahallini ziyaret ettiğini belirtir. Medine-i Münevvere'de Hz. Peygamber'in Ravzasının önünde, mevlidlerin okunduğu da aktarılan rivâyetler arasında yer almaktadır. ( Alî el-Kârî, el-Mevridu'r-revî fî mevlidi'n-Nrbî, vrk.3/a)
Yine Hz. Ömer dönemine ait olarak nakledilen şu bilgi oldukça önemlidir: Hızla artan Müslüman nüfu*sun ve özellikle çocukların eğitimi için okullar yapılmış, resmî öğret*menler atanmış ve Suriye'nin fethiyle birlikte haftanın her günü eğitim yapılmaya başlanmıştı. Şam'dan Medine'ye dönen Hz. Ömer, aralarında eğitim gören çocukların da bulunduğu bir topluluk tarafından karşılanmıştı. Bu gün çarşambaydı. Hz. Ömer, kendisini karşılayanlar arasında çocukları da görünce, karşılama günü olan o günü, yani çarşamba günü ile birlikte perşembe ve cuma gününü de tatil ilân etmişti. Ayrıca çocuklar için her yıl, Kurban Bayramında dört gün ve "mevlid gecesi" dolayısıyla da bir hafta tatil günü belirlemiş ve bunu devam ettirenlere hayır duada, kaldıranlara da bedduada bulunmuştur. Bu gelenek son asırlara kadar devam etmiştir.(Abdu'l-Hay el-Kettânî, et-Terâtîbu'l-idâriyye (Nizâmu'l-hüûmeti'n-nebeviyye), Beyrut, tsz. (2. Baskı), II, 200)
Bu hususu destekleyecek, başka bilgiler de bulunmaktadır. Meselâ: Ebû Abdillâh Muhammed el-Lahmî es-Sebtî (öl.633/1236) adında Endülüslü bir tarihçi mevlidle ilgili bilgi verirken bahsi geçen tatil konusuna da değinmektedir. Mevlid faaliyetlerine karşı çıkan hocasına şöyle cevap vermektedir: "...Bu büyük günde, mevlid gününde, çocukların cami ve mekteplerdeki eğitimle*rinin tatil edilmesini inkâr etmekte ve başka yerlerde insanların bu tatili yapmadıklarını sanmaktadır..."(Ebu Abdillah Muhammed, ed-Durru'l-munazzam fî mevlidi Nebiyyi'l-muazzam, vrk. 12/a)
Hz. Peygamber'in doğum günü konusu, her şeyden önce Hz. Peygamber'in kendisinin bazı ifadelerinde, yani hadîs*lerde de yer almaktadır. Meselâ, kendisine pazartesi günü oruç tu*tulması konusu sorulunca "Ben o günde doğdum ve Kur'ân bana o günde indirildi." şeklinde cevap vermiştir. Benzer soruyu Hz. Ömer sorunca, ona da aynı cevabı vermiştir. Aynı şekilde İbn Abbas'tan, "Hz. Pey*gamber'in pazartesi günü doğduğu, peygamberliğin pazartesi günü geldiği, Mekke'den pazartesi günü hicret ettiği, Medine'ye pazartesi günü girdiği, vefâtına işaret sayılan âyetin pazartesi günü indiği ve pa*zartesi günü vefât ettiği" şeklinde bir hadîs de rivâyet edilmektedir.( Sahihu Müslim, II, 819; Müsnedu Ahmed, V, 297; Sünenü'l-Beyhakî, IV, 300.)
İmam Süyûtî ve İbn Hacer el-Askalânî (Allah onlardan razı olsun) mevlid ile ilgili yazdıkları eserlerinde Dört Halife döneminden itibaren mevlid gününde Efendimiz s.a.v.’in şemailini ve onu öven şiirlerin okunduğunu tafsilatlı biçimde açıklamışlardır. Seyyid Abdülhakim Arvasî hazretleri Dört Halife dönemindeki mevlid kutlamaları ile ilgili şunları yazmıştır: “Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer r.anhüma mevlid gecelerinde evlerinde Efendimiz s.a.v.’in doğumuna dair hikâyeleri, olayları anlatırlardı.”
Şehabeddin el-Kastallânî, İbn Hacer el-Askalânî, İbn Hacer el-Heytemî, Celaleddin es-Süyûtî , Fahreddin Râzî (Allah’ın rahmeti üzerlerine olsun) gibi bazı alimler Rasulullah’ın s.a.v.’in dünyaya gelmesi vesilesiyle sevinmenin, bugün münasebetiyle muhtaçlara yardım etmenin, Peygamberimiz s.a.v.’e şiirler (mevlid gibi) okumanın güzel birer amel olduğunu söylemişlerdir.
İmam-ı Rabbanî hazretleri mevlid törenlerindeki Sünnet’e aykırı işlere karşı çıkmıştır.
Tâbiînin büyüklerinden Hasan-ı Basrî hazretlerinin şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “Uhud dağı kadar altınım olsun, ben onu Peygamberimiz’in mevlidini kutlamak için sarfetmek isterim.”
Cüneyd-i Bağdadî hazretleri şöyle der: “Mevlidde hazır bulunan, onun kadrini kıymetini bilen kişi muhakkak ki büyük bir eman (güvence) kazanmıştır.”
Meşhur alimlerimizden Fahreddin er-Razî hazretleri de şöyle buyurmuştur: “Herhangi bir şahıs, bir tuz, buğday veya yenilecek şeyler cinsinden başka bir şey üzerine mevlid okursa mutlaka o şeyde bereketler zuhur eder. O yiyecek neye ulaştıysa onda da çok bereket belirir.”
Yine meşhur hadis alimlerimizden İmam Suyûtî rh.a. şöyle buyurmuştur: “Hangi evde veya mescidde yahut mahallede mevlid okunursa o evi, mescidi veya mahalleyi mutlaka melekler kuşatır, o mekanın ehline melekler feyz yağdırır. Allah Tealâ rahmet ve rızasıyla onları kuşatır.”
Şeyhülislam ve muhaddis, İbni Hacer Askalanî’ye, Peygamber Efendimizin (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) doğum gününde onu anmak hakkında ne düşündüğünü sordular, şu şekilde cevap verdi:
Peygamber Efendimizi (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) doğum gününde anmak, ilk üç asrın takva sahibi müslümanlarının yapmadığı bir icattır. Peygamberimizin (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) anılması, salih ve batıl özellikler taşıyabilir. Eğer Peygamberiz (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) anıldığında, salih ve şer’an uygun bir şekilde anılır, ve batıl bir şekilde anılmazsa, bu noktalara dikkat edilirse, o zaman bu icat, takdire değer bir icattır, bu noktalara dikkat edilmezse, o zaman bu takdir edilmez bir icattır. Bu konuda bir sahih hadis dikkatimi çekti: Peygamberimiz(sav) bir gün medineye gitti, ve orada yahudilerin, Muharrem ayının 10’unda oruç tuttuklarını gördü’ [Husnu’l-Maksad fi Ameli’l-Mevlid, s. 63]
[Birdahaki sayfada devam ediyor]
Ve onlara niye oruç tuttuklarini sordu, onlar da: “Allah bu günde firavunu boğdu ve Musa’yı (aleyhi’s-selam) kurtardı, Allah’a şükretmek için bu günde oruç tutuyoruz” dediler. Bu bize, belirli bir günde, Allah’ın bizlere verdiği nimet ve bizleri bir beladan kurtardığından dolayı, o günde bunu kutlamanın caiz olduğunu gösterir. Kuran okuyarak, oruç tutarak veya sadaka vererek kutlanılır. Böyle bir gün (aşûre) kutlanırda Peygamberimizin (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) doğumu kutlanmaz mı? Buraya bakarak aşûre gününü kutlamanın caiz olduğunu görüyoruz, yukarıdaki olayı görmezden gelenler aşûreyi kutlamanın caiz olmadığını sanarlar, bazıları da bu günü yılın başka bir gününe taşıdılar. [Husnu’l-Maksad fi Ameli’l-Mevlid, s. 64]
Başka bir hadise bakarak mevlidin caiz olduğunu gördüm (yukarıdaki, aşure hakkındaki hadisten başka).
Beyhaki’de, Enes’in (radiallahu anhu) naklettiği hadiste, Peygamberimiz (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) buyurduki: “Peygamberimiz kendisine peygamberlik geldikten sonra, kendisi için bir akika kurbanı kesti”. Dedesi Abdulmuttalib, doğumundan 7 gün sonra bir akika kurbanı kestiği söyleniyor, ve akika tekrarlanmaz. Bundan dolayı Peygamberimizin (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) kurbanı kesmesinin nedeni şükürdür, ümmetinin şerefi içindir. Bizimde onun doğumunu kutlamamız önerilmiştir, O’nun doğumuna şükretemek için, kardeşlerimize yedirerek, salih amel işleyerek ve sevinerek. Bu hadis önceden bahsedilen hadisi doğruluyor (Pazartesi peygamberimizin doğum günüdür ve peygamberlik yıldönümüdür). [Husnu’l-Maksad fi Ameli’l-Mevlid, s. 64-65]
Ebu Leheb’in cehennem azabı her Pazartesi günü hafifletirler, çünki o Peygamberimizin (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) doğumunu kutladı ve o günlerde kölesi olan Sevbe’yi (radiallahu anh) azad etti. Ebu Leheb’in ebedî kalacağı yer cehennem olmasına rağmen, ve Tebbet sûresi onun hakkında inmesine rağmen, onun azabı her Pazartesi günü hafifletiliyor. Buraya bakınız ve ömrü Peygamberimizi överek geçen bir müminin durumunu düşününüz.
[ Mevridu’s-Sadi Fi Mevlidi’l-Hadi, İmam ed-Dimeşkî ve ayrıca İmam Suyuti’nin Hassanu’l-Maksad fi Ameli’l-Mevlid, s. 66]
İmam Celaleddin Suyûtî(Rahimuhullah), Peygamber Efendimizin (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) doğumunu kutlamak, neden vefatına üzülmekten önce geldiğini anlatıyor (aynı günde vefat edip, doğmuştur):
Peygamber Efemdimizin (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) doğumu bizim için bir lütuftur, vefatıda bizim için üzücüdür. Şeriat lütuf verildiğinde sevinip Allah’a şükretmemizi emrediyor, belaya da sabredip gizlememizi emrediyor. Bunun için şeriat bize bir çocuğun doğumunda akika kurbanını kesmemizi emrediyor, bu Allah’a şükretmemizin bir işaretidir. Fakat ölümde bir kurban kesme emri yoktur, hatta yas tutmak bile caiz değildir. Bundan dolayı şeriattın emri üzere, bir müslüman Rebiül Evvel ayında, Peygamber Efendimizin (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) doğumuna sevinmesi lazım.
[Husnu’l-Maksad fi Ameli’l-Mevlid, s. 54-55]
Molla Aliyyu’l-Kari (rahimehullah), Şerhu’l-Miskat’ın yazarı ve hanefi âlimi:
Allah şöyle buyurdu: Aranıza sizden olan bir resul geldi(9:128), burada Peygamberimizin (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) aramıza geldiği günü kutlamaya bir işaret var, bunun için bu günde Allah’a şükür etmek için zikretmek gerek. Mübah olan semâ ve çalgı muhabbetten dolayı Mevlid’in bir parçası olabilir, bunun hiçbir sakıncası yoktur. [Molla Ali Kari, Al Mawlid an Nabi, s. 17]
Büyük müfessir ve sufi İsmail Hakkı (rahimehullah) buyurdu ki:
Mevlid-i şerifi kutlamak, Peygamberimize (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) en büyük övgü/muhabbet gösterme sekillerinden birisidir, caiz olmayan durumlardan sakınıldığı müddetçe. İmam Suyûtî (rahimehullah) buyurdu ki: Peygamberimiz’in doğum yıldönümünde sevinmek bizim için müstehabtır. [Rûhul beyan tefsiri, Cild 9, s. 52]
Mevlana Abdulhay Luknevi (rahimehullah) buyurdu ki:
Eğer Ebu Leheb gibi bir kafir, Peygamberimizim (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) doğumunu kutladığı için ödüllendiriliyorsa, o zaman Peygamberimizin (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) doğumunu kutlayıp onun için sevinen bir müslümanın makamı tabiki yüksek olur, İbn Cevzi ve Şeyh Muhaddis Hak Delvi’nin bahsettiği gibi. [Abdulhay, Mecmua el fetavâ, Cild 2, s. 282]
Seyyiduna Abbas Ebu Leheb’i ölümünden 1 yıl sonra rüyasında gördüğünü anlatır. Onu çok kötü bir halde görür ve o şu açıklamayı yapar:
‘Sizden ayrıldığımdan beri, pazartesileri hafiflemesi dışında azabım hiç dinmedi.’
Azabı ne sebeple pazartesileri azalıyordu? Seyyiduna Abbas’ın açıklamasına göre:
‘Hakikaten the Peygamber(sallAllahu aleyhi vesellem) pazartesi günü doğmuştu. Ebu Leheb’in cariyesi Süveybe onu müjdelemişti ve o sevinçle cariyesini azad etti. Bu nedenle Allah her pazartesi azabını hafifletir.’ (Feth ul Bari Şer ul Buhari 9:145)
Ulema bundan şu sonucu çıkarmıştır; bir kafir bile Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem)’in doğumunu kutladığı halde ödüllendiriliyor ve (sevaptan)mahrum edilmiyorsa, nasıl olur da bir müslüman (doğumu kutlarsa) mahrum edilebilir.
Muhammed bin Abdul Vehhab Necdi’nin oğlu Ibn Cevzi’den raferansla şöyle yazar:
‘Eğer kafir olan, hakkında Kur’an’da bir sure indirilen Ebu Leheb’in durumu Peygamber(sallAllahu Aleyhi ve sellem)’in Milat gecesinde mutlu olmaktan dolayı ödüllendirilmek ise, Milat’ı kutlayan muvahhid müslümanın durumu ne olacaktır?’
(Muktesar Siret’ur Rasul 13)
Muhaddis Ibn Cevzi
“Rebi ul Evvel’in birinci gününden itibaren, saygıdeğer Harameyn halkı, Mısır; Yemen; Suriye Doğu ve Batıdaki tüm Arap şehirleri Mevlid un Nebi(sallAllahu aleyhi ve sellem) meclisini kutlarlar. İçerisindeki en harika olaylar, Mevlid (mucizelerinin) okunması ve dinlenilmesidir. Ve bu (toplanma) dolayısı ile büyük sevap ve büyük başarı kazanırlar.”
(El Milad un Nebi, 58)
Imam Ebu Şama, Imam Nevevi’nin Şeyhi
“Bizim zamanımızda Arbal şehrinde başlamış mükemmel yeni ameller arasında Mevlid un Nebi’nin yıldönümünde sadaka vermek, ve görkem ve mutluluk sergilemektir. (Bu mükemmel bir ameldir) çünkü, fakire yardım etmenin yanında ayrıca kalplerde Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem) için (bulunan) sevgi, ihtişam ve saygıyı da gözler önüne serer ve Allah’a, Peygamberini alemlere rahmet olarak göndermesinin şükrüdür.
(El Bais Ala Inkar ul Bid’at vel Havadis s.13)
Imam El Hafiz Sehevi “Bütün büyük şehirlerde Müslümanlar daima Mevlid ayını o gecelerde büyük toplanmalar arttırılmış sadaka ve iyi amellerle kutladılar. Özellikle doğum zamanında zuhur eden olaylar, bu toplantıların konusudur.”
(Sübl ul Hüda 1:439)
Imam Celaluddin Suyuti
“Şuna inanıyorum ki, Milad amelleri; insanların toplanması; Kur’an okunması ve Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem)’in biyografisinin ve doğumu esnasında ortaya çıkan işaretlerin anlatılması, Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem) için olan saygı ve sevginin ve doğumundaki mutluluğun gösterilmesini yüklendiklerinden dolayı mükafatı hak eden bid’at-ı hasene(güzel bir yenilik)dir.” (Husn ul Maksad Fi Amel il Mevlid Fi’l Havi li’l Fetava 1:189)
Imam Kastalani,
“Müslümanlar doğum ayını daima Rebi ul Evvel’de toplanarak kutlamışlardır. Gecelerinde sadaka ve iyi amelleri arttırırlar, özellikle, bu toplanmalarda onun doğumunu anlatarak Allah’ın rahmetini kazanırlar. Milad toplanmasının bereket getirdiği, özellikle sene boyunca barışı garantilediği ispatlanmıştır. Allah, Milad’ı bayram gibi kutlayan kişinin üzerine lütfunu ve cömertliğini yağdırsın ve (bunu yaparken de) kalbinde (muhalefet) hastalığı olan kişiye bela (getirir).”
(Al Muwaahib ud Duniya 1:27)
Hafiz Ebu Zar’a El Iraki
“ Milad’ın Mustehab ya da Mekruh olup olmadığı ve (bu konuda) örnek alınabilecek kaynaklar veya uygulamalar olup olmadığı soruldu. Şöyle cevapladı: ‘Yemek dağıtmak her zaman Mustehab’dır öyle ise Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem)’in nurunun Rebi ul Evvel ayında ortaya çıkışının mutluluğu ile birleşince nasıl(harika) olacaktır. Selef bunu yaptı mı bilmiyoruz, ama sırf biz bilmiyoruz diye bidat ya da mekruh olduğunu göstermez. Doğrusu, Selef’te olmayan birçok mustehab ameller vardır, gerçekten bazıları vacibdir! ” (Tasnif ul Azan of Şeyh Muhammed bin Sıddık s.136)
Imam Ibn Hajar Makki
“ Çevremizde görülen Milad ve zikir toplanmaları genellikle iyiye dayanır, çünkü sadaka, zikr, Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem)’e selat ve selam içerirler.”
(Fetava Hadisiye s.129)
Molla Ali Kari
“ Tüm ülkelerdeki şüyuh ve ulemanın hepsi bir şekilde Milad toplanmalarına saygı duyar öyle ki, hiç bir tanesi, katılmayı reddetmez. Katılmalarının sebebi bereket elde etmektir.”
(El Mevrid er Rava)
Imam Nasiruddin ( BaBin Tabah olarak tanınır)
“ Bir adam, Milad gecesinde sadaka verir ve ahireti hatırlatan sahih hadislerin anılmasını organize ederse ve tüm bunlar Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem)’in doğumunun sevinci içerisinde yapılırsa, cevazından(caiz olduğundan) hiç şüphe yoktur. Bunları iyi niyetle yapan her kişiye mükafat vardır.”
(Subl ul Huda 1:144)
Imam Cemal uddin El Katani
“ Peygamber(SallAllahu aleyhi ve sellem)’in doğduğu gün son derece şerefli, mubarek ve itibarlıdır. Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem), ona uyan herkes için kurtuluştur. Her kim onun gelişine sevindiğini belirtirse, kendisini cehennem azabından korumuş olur. Sonuç olarak, bu durumlarda sevincini ifade etmek ve gücü yettiği kadar harcamak oldukça uygundur. ”
(Subl ul Huda 1:144)
Şeyh Abdul Hak Muhaddis-i Dehlvi
“ İslam cemaati, Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem)’in doğum ayında her zaman toplanmalarla kutlama yapmıştır. Gecelerinde sadaka verirler ve mutluluklarını gösterilrler ve özellikle doğum esnasında zuhur eden olayları yad ederler. ”
(Ma Sabata min esSunnet s.106)
Şah Valiullah Muhaddis-i Dehlvi
“ Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem)’in doğum gününde Mekke-i Muazzama’da bir Milad toplantısına katıldım. İnsanlar Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem)’e hayır dua ediyor ve doğumu esnasında zuhur eden olayları anıyorlardı. O anda o cemaatin üzerine nur yağdığını gördüm. O nuru fiziksel bir gözle mi yoksa ruhsal bir gözle mi gördüm bilmiyorum. Dikkatlice baktığımda o nurun, bu tip toplanmalara katılmaları emredilmiş olan meleklerde olduğu bana aşikar oldu. Ayrıca Allah’ın rahmetinin de meleklerle birlikte indiğini gördüm.” (Fuyuz ul Harameyn 80,81)
Başka bir yerde, saygıdeğer babası Şah Abdur Rahim Dehlvi’den alıntı yapar:
“ Her sene Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem)’in Miladı dolayısı ile yiyecek hazırlardım. Her nasılsa, bir sene yemek hazırlayamadım, dolayısıyla Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem)’in Milad’ının sevinci içerisinde sadece kavrulmuş nohut dağıttım. O gece rüyamda Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem)’i gördüm. Oldukça mutlu göründü ve önünde o kavrulmuş nohutlar vardı.” (Ed Dar-us Samin 40)
Mevlana Abdul Hayy Lahnevi
‘ Milad toplanmalarının adi bir bidat olduğunu iddia edenler, şeriata aykırı hareket ediyorlar.”
Ve toplanma için bir gün ve tarih belirtme ile ilgili;
“ Milat toplanmaları hernezaman düzenlenirse bunun için bir mükafat vardır. Harameyn Basra, Suriye, Yemen ve diğer ülkelerdeki insanlar insanlar, Rebi-ül evvel’in ayını gördüklerinde, sevinçlerini sergiler ve Milad toplanmaları düzenler ve mevlüt dinler ve okurlar. Daha da ötesi, bu ülkelerde Rebül Evvel dışında da böyle Milad toplanmaları yapılır. Dolayısı ile, kişi, Milad toplanmalarının mükafatının sadece Rebi-ül Evvel ayında olduğu fikrine kapılmamalıdır. ” (Fetva Abdul Hayy 2:283)
Hacu Imdadullah Muhacir Mekki
“ Tüm Harameyn halkı Mevlid’i kutlar. Bu bizim için yeterli delildir. Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem)’in anılması nasıl kınanabilir? Ancak insanların icat ettikleri aşırılıklar, yapmamalıdırlar. ” (Shamaaim Imdaadiya 87,88)
Hacı Sahib kendi uygumasını da açıklar:
“ Bu faqeer (fakir) uygulaması şudur ki, o sadece Milad toplanmasına katılmakla kalmaz, ayrıca onu bir bereket vesilesi olarak görerek kendisi her yıl bir toplantı düzenler ve içerisinde neşe ve keyif ve haz duyar. ”(Feyzla Haft Masla p9)
Mufti Mazharullah Mucedidi
“ Milad’ın okunması, sahih hadislere dayalı olduğundan ve mubarek 12. gündeki tören, hiçbir yasaklanmış amel içermediğinden dolayı ikisi de caizdir. Onlara caiz değildir demek, şeriatten delil gerektirir. Muhaliflerin ona karşı ne delilleri vardır? Sadece bu şekilde Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem)’in sahabeleri kutlamadığı ya da tören düzenlemediği için caiz değildir demek delil olamaz. Caiz bir iş, sırf (daha önce) yapılmadı diye yasak hale gelmez. ” (Fetva Mazhari 435,436)
Allame Muhammed Siddik Hasan Han Bhopali
“ Her gün Peygamber(sallAllahu aleyhi ve sellem)’in zikrini yapamayan bir kimsenin haftada ya da ayda bir gün oturup zikr yapacağını ve biyografisini okuyacağını adamasında ne kötülük vardır? Ve daha sonra ayrıca Rebi-ül Evvel’in günlerini boş geçirmez ve sahihliği ispatlanmış hadisleri de okur. ”
(Eş Şamama tu’l Ğabriya min Hayr il Mevlid el Bariyya 5)
Imam Ebu Şama(İmam Nevevinin Şeyhi)kendi kitabı El bais ala inkar el bida vel havadis-de(sayfa 23) diyor ki,Bizim zamanımızdaki en güzel yeniliklerden biri her yıl Peygamberin(s.a.ş) doğum gününün kutlanmasıdır.Sadaka vermek ve güzel yemekler yapıb süslemek bu günü kutlayanların yüreğinde onun için sevgi ve saygının ifadesidir.Onlar aynı zamanda Allaha armağan olarak Alemlere rahmet olan Peygamberini gönderdiği için kendi şükürlerini gösteriyorlar.
Iktida’ es-sirât el-Mustakîm » eserinde (sayfa 269) Ibni Teymiyye Mevlîd-i Serîf hakkinda söyle buyuruyor :
« Mevlîd’i kutlamak ve onu her sene tekrarlayan dîni firsat olarak alinirsa, bazilarin yapigi gibi, iyi niyetinden ve Peygmaber’e seref verildigi için onda büyük bir sevâp var ».