K
Çevrimdışı
Mısır’da İslami-Cihadi Davet Hareketi ilk bildirisini yayınlayarak devrim sonrası rejimin, Mübarek rejiminden geri kalmaz bazı uygulamalarını ortaya koydu. Bildiride, ülkede uygulanan çifte standarda dikkat çekildi.
Küresel Medya / Defne Bayrak
Mısır’daki İslami-Cihadi Davet Hareketi ilk bildirisini yayınlayarak ülkede devrim sonrası uygulamaları eleştirdi. Bildiride devrim sonrasında diktatör rejim zamanındaki zulmün ve baskının sona ereceğinin sanıldığı ancak yeni gelen rejim ve ‘sözde’ İslami yönelimleri olan yeni cumhurbaşkanıyla devam eden sistematik baskı uygulamalarıyla bütün hayallerin suya düştüğü ifade edildi. Bildiride yeni rejimin, Hüsnü Mübarek dönemini aratmayacak uygulamalarına bazı örnekler de verildi. İşte o uygulamalar: ‘
1- Devlet Güvenlik Birimi (Ulusal Güvenlik) zulmetmeye devam ediyor. Selefi-Cihadi Hareket’ten olanlar haricindeki tutuklulara af kararını uygularken Selefi-Cihadi grup mensuplarına hiçbir gerekçesi veya dayandığı bir kanun olmaksızın uygulamıyor.
Olağanüstü hal kanunu kalktığı halde kendilerini kanunun üzerinde görmeye devam ediyor, kötü alışkanlıklarını sürdürüyorlar. Aynen eski rejim zamanındaki gibi! Sanki hiçbir şey değişmedi! Sanki devrim olmadı!
2- Devlet güvenlik (ulusal güvenlik) liderliğindeki yeni rejimin gölgesinde Selefi-Cihadi akıma karşı muamelede hala eski rejimin standartları uygulanıyor. Bu durum, 14 Müslüman’ın hiçbir açık delile dayanmayan uydurma suçlarla itham edilip haklarında idam kararı verilmesinde kendini göstermiştir. Aksine fabrikasyon delillerle bu on dört kişi iki askeri öldürmek ve Ariş’teki polis karakoluna saldırmakla suçlanmıştır.’
Bildiride buna karşılık olarak büyük suçlar işledikleri açık delillerle kanıtlanmasına karşın eski rejimin sembol isimlerinin ve içişleri bakanlığı mensuplarından, göstericilerden yüzlercesini öldüren, binlercesini yaralayanlardan, Mısır’ın gazını ve ümmetin servetlerini Mısır’ın ilk düşmanı olan İsrail’e çok düşük fiyata satanlardan ve Mısır halkının yüz milyarlarını yurtdışına kaçıranlardan hiçbiri hakkında idam kararı verilmediğine, aksine devrimcileri öldürenlerin büyük kısmının beraat ettirildiğine dikkat çekildi. Ardından maddeler sıralanmaya devam edildi:
3- Devlet güvenlik, meşhur sabah namazı vakti baskınlarıyla evlerin hürmetine saygısızlık kötülüğünü işlemeyi de ihmal etmedi. Bu suç da sabah namazı vakti Şeyh Adil Şahtu’nun evine düzenlenen baskınla, parasına, şahsi bilgisayarına el konması ve mobilyalarının parçalanması, eşyalarının saçılıp dağıtılmasıyla geri dönmüş oldu.’
Ardından Şeyh Adil’in Mübarek rejimi döneminde 20 yıl yargılanmadan hapis yattığına, devrimden sonra çıktığına, zulümden tam kurtuldum derken bu kötü sürprizle karşı karşıya kaldığına dikkat çekildi. Yine Şeyh Vail Abdurrahman’ın da evinden tutuklanarak bilinmeyen bir yere götürüldüğüne işaret edildi.
4- Sina Yarımadası’nda olan ve olmaya devam eden durum! Bizler kesinlikle şunu vurguluyoruz: Refah olaylarını ya da Sina topraklarında meydana gelmekte olan olayları üstlenen hiçbir Selefi Cihadi grup yoktur. Sina’daki Selefi-Cihadi grup geçen Ramazan ayında öldürülen Mısırlı askerlerle alakası olmadığını açıkladı.
Aynı şekilde şuna da dikkat çekmek istiyoruz: Biz bir cemaat ya da bir örgüt değiliz. Mısır’ın içinden ya da dışından hiçbir örgütle de örgütsel ya da üyesel bir ilişkimiz bulunmuyor. Ancak biz bir davet hareketiyiz. Bizi Ehli Sünnet vel cemaatten Müslümanlar olarak inançsal birlik bir arada toplamaktadır. Mısır ve dışındaki Müslümanların işlerine, dinimizin sahabeler (r.anhum), salih selef, tabiinin ve yollarından giden imamların anladığı gibi doğru şekilde anlaşılmasına önem veriyoruz.
Bildirinin beşinci maddesinde ise hareketin henüz herhangi bir sözcüsünün bulunmadığı, hapisten çıkan bazı kimselerin basına İslami-Cihadi Davet sözcüsüyüm, şeklinde demeçler verdiği ancak bunun doğru olmadığı, bir medya kurulu ve resmi sözcü seçileceği ve seçildikten sonra bildiri ile duyurulacağı ifade edildi.
Bildiride en son olarak ise Mısır’ın akıllı insanları, devlet güvenliğin sırf Selefi-Cihadi akımı çatışmaya sokmak için çıkardığı fitneyi yenme adına çaba sarfetmeye çağrıldı.
Küresel Medya / Defne Bayrak
Mısır’daki İslami-Cihadi Davet Hareketi ilk bildirisini yayınlayarak ülkede devrim sonrası uygulamaları eleştirdi. Bildiride devrim sonrasında diktatör rejim zamanındaki zulmün ve baskının sona ereceğinin sanıldığı ancak yeni gelen rejim ve ‘sözde’ İslami yönelimleri olan yeni cumhurbaşkanıyla devam eden sistematik baskı uygulamalarıyla bütün hayallerin suya düştüğü ifade edildi. Bildiride yeni rejimin, Hüsnü Mübarek dönemini aratmayacak uygulamalarına bazı örnekler de verildi. İşte o uygulamalar: ‘
1- Devlet Güvenlik Birimi (Ulusal Güvenlik) zulmetmeye devam ediyor. Selefi-Cihadi Hareket’ten olanlar haricindeki tutuklulara af kararını uygularken Selefi-Cihadi grup mensuplarına hiçbir gerekçesi veya dayandığı bir kanun olmaksızın uygulamıyor.
Olağanüstü hal kanunu kalktığı halde kendilerini kanunun üzerinde görmeye devam ediyor, kötü alışkanlıklarını sürdürüyorlar. Aynen eski rejim zamanındaki gibi! Sanki hiçbir şey değişmedi! Sanki devrim olmadı!
2- Devlet güvenlik (ulusal güvenlik) liderliğindeki yeni rejimin gölgesinde Selefi-Cihadi akıma karşı muamelede hala eski rejimin standartları uygulanıyor. Bu durum, 14 Müslüman’ın hiçbir açık delile dayanmayan uydurma suçlarla itham edilip haklarında idam kararı verilmesinde kendini göstermiştir. Aksine fabrikasyon delillerle bu on dört kişi iki askeri öldürmek ve Ariş’teki polis karakoluna saldırmakla suçlanmıştır.’
Bildiride buna karşılık olarak büyük suçlar işledikleri açık delillerle kanıtlanmasına karşın eski rejimin sembol isimlerinin ve içişleri bakanlığı mensuplarından, göstericilerden yüzlercesini öldüren, binlercesini yaralayanlardan, Mısır’ın gazını ve ümmetin servetlerini Mısır’ın ilk düşmanı olan İsrail’e çok düşük fiyata satanlardan ve Mısır halkının yüz milyarlarını yurtdışına kaçıranlardan hiçbiri hakkında idam kararı verilmediğine, aksine devrimcileri öldürenlerin büyük kısmının beraat ettirildiğine dikkat çekildi. Ardından maddeler sıralanmaya devam edildi:
3- Devlet güvenlik, meşhur sabah namazı vakti baskınlarıyla evlerin hürmetine saygısızlık kötülüğünü işlemeyi de ihmal etmedi. Bu suç da sabah namazı vakti Şeyh Adil Şahtu’nun evine düzenlenen baskınla, parasına, şahsi bilgisayarına el konması ve mobilyalarının parçalanması, eşyalarının saçılıp dağıtılmasıyla geri dönmüş oldu.’
Ardından Şeyh Adil’in Mübarek rejimi döneminde 20 yıl yargılanmadan hapis yattığına, devrimden sonra çıktığına, zulümden tam kurtuldum derken bu kötü sürprizle karşı karşıya kaldığına dikkat çekildi. Yine Şeyh Vail Abdurrahman’ın da evinden tutuklanarak bilinmeyen bir yere götürüldüğüne işaret edildi.
4- Sina Yarımadası’nda olan ve olmaya devam eden durum! Bizler kesinlikle şunu vurguluyoruz: Refah olaylarını ya da Sina topraklarında meydana gelmekte olan olayları üstlenen hiçbir Selefi Cihadi grup yoktur. Sina’daki Selefi-Cihadi grup geçen Ramazan ayında öldürülen Mısırlı askerlerle alakası olmadığını açıkladı.
Aynı şekilde şuna da dikkat çekmek istiyoruz: Biz bir cemaat ya da bir örgüt değiliz. Mısır’ın içinden ya da dışından hiçbir örgütle de örgütsel ya da üyesel bir ilişkimiz bulunmuyor. Ancak biz bir davet hareketiyiz. Bizi Ehli Sünnet vel cemaatten Müslümanlar olarak inançsal birlik bir arada toplamaktadır. Mısır ve dışındaki Müslümanların işlerine, dinimizin sahabeler (r.anhum), salih selef, tabiinin ve yollarından giden imamların anladığı gibi doğru şekilde anlaşılmasına önem veriyoruz.
Bildirinin beşinci maddesinde ise hareketin henüz herhangi bir sözcüsünün bulunmadığı, hapisten çıkan bazı kimselerin basına İslami-Cihadi Davet sözcüsüyüm, şeklinde demeçler verdiği ancak bunun doğru olmadığı, bir medya kurulu ve resmi sözcü seçileceği ve seçildikten sonra bildiri ile duyurulacağı ifade edildi.
Bildiride en son olarak ise Mısır’ın akıllı insanları, devlet güvenliğin sırf Selefi-Cihadi akımı çatışmaya sokmak için çıkardığı fitneyi yenme adına çaba sarfetmeye çağrıldı.
