Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Makale El Makdisi: Mısır’da Demokrasiye Yapılan Darbeden Alacağımız Dersler

tevhidi Çevrimdışı

tevhidi

Üye
İslam-TR Üyesi
Şeyh Ebu Muhammed El Makdisi’nin, “Mısır’da demokrasiye yapılan askeri darbeden alacağımız dersler ve faydalar” başlıklı makalesini ilginize sunuyoruz.


Hamd ”Onlar tuzak kuruyorlar. Allah da tuzak kuruyordu. Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır.” (Enfal – 30) diyen Allah’a mahsustur.


“Ümmetimden bir taife hak üzere üstün olmaya devam eder. Onları yardımsız bıra*kanlar, onlara zarar veremezler ve Allah’ın emri gelinceye kadar onlar bu hal üzere devam ederler.” buyuran Peygamberlerin ve resullerin sonuncusuna salat ve selamdan sonra,

Mısır tarihinde ilk defa demokratik seçimle iş başına gelen başkana karşı, İslam düşmanı olan bazı Araplar ve batılılar, aynı zamanda kendini İslamiyete nispet eden bazı ahmak gafillerin destekledikleri ve planladıkları askeri darbeden alacağımız dersleri ve faydaları bir kaç noktada açıklamayı uygun gördük.

1. Daha önce de Milleti İbrahim adlı kitabımızda belirttiğimiz şekilde yeni veya eski tüm şirk metotlarından ve müşriklerden beri olunması gerektiğini açıklamıştık.
Aynı zamanda birçok kitaplarımızda, fetva ve risalelerimizde Allah’ın indirmediği ile hükmetmek veya kanun koymanın, Allah’a apaçık şirk koşmak olduğunu ve Müslümanların herhangi bir vesile ile bu şirke katılmaları veya destek vermeleri, onları dost ve müttefik edinmelerinin caiz olmadığını, parlamenter meclislerin muasır şirk kaleleri olduğunu, bu parlamenter meclislere herhangi bir şekilde girmek veya konuklarını ve yasalarını koruyacağına dair and içmenin caiz olmadığını, hatta bütün resullerin ortak davetini -Allah’a kulluk etmek ve tağuttan sakınmak- gerçekleştirmek ve uymak için onlardan sakınmak gerektiğini vurgulamıştık.


Aynı zamanda birçok yerde açıkladığımız şekilde Allah’ın dininin, seçim sandıkları ile yeryüzünde hakim kılınamayacağını, bilakis Allah’ın Hadid Suresi 25. ayette açıkladığı şekilde, ancak Allah’ın kitabını savunan cephane sandıkları ile olabileceğini vurgulamıştık. (Andolsun biz peygamberlerimizi açık delillerle gönderdik ve insanların adaleti yerine getirmeleri için beraberlerinde kitabı ve ölçüyü indirdik. Biz demiri de indirdik ki onda büyük bir kuvvet ve insanlar için faydalar vardır. Bu, Allah’ın dinine ve peygamberlerine görmeden yardım edenleri belirlemesi içindir. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, daima üstündür. Hadid 25)


Şeyhulislam İbni Teymiye bu ayet ile ilgi şöyle der: Din ancak hidayet eden kitap (Kur’an) ve bunu savunan kılıçla ayakta durabilir. Rabbin sana hidayet ve zafer vermesi için yeterlidir.
Bu metod Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellemin metodudur.

O, kavminin şirkine ortak olmadı bilakis Amr bin Abese’nin hadisinde belirtildiği şekilde ” …Allah beni, akrabalık bağlarını gözetmeyi, putları kırmayı ve Allah’a şirk koşmamayı, O’nu tek olarak tanımayı tebliğ etmekle görevlendirdi” dedi. Bunu söylerken Müslim’in rivayet ettiği şekilde onunla beraber bir hür ve köle vardı.


Amacını, davetin ilk doğuşundan itibaren putları kırmak için geldiğini açık ve net bir şekilde açıklıyordu.

Gerçekte bu putları o zaman yıkacak gücü yoktu ancak daha sonra bunu gerçekleştirebildi. (1)

Ama hayatı boyunca bu putları insanların zihninde, inançlarında fikirlerinde hep yıkmıştır. Bununla da yetinmedi, her defasında tağutlarını aşağıladı, onlardan ve ona tapanlardan beratini ve düşmanlığını her zaman ilan etti.

İşte bu tevhidin büyük rükünlerindendir.

Gerçek hayatta uygulanmadığı sürece insanların zihinlerinde ve kalplerinde belirli fikir ve inançlardan ibaret kalırdı. Bu da ne etkinleşmeye ne de zafere götürür.

Fetih ve zafer ancak şirkten beri olmak ve bunu dil ve el ile gerçek hayatta gerçekleştirdikten sonra mümkün olur.

Gerçek fetih şirkle ve ona katılmakla veya desteklemekle mümkün olmaz.



2. Birçok kitabımızda açıkladığımız şekilde beşeri sistemlerin kanunları ve yasalarının sakılınması gereken bir put olduklarını, tevhidin gerçekleşebilmesi için onlardan sakınmak, hatta ümmetin bu sistemlerden kurtulmak için çaba sarfetmesi gerektiğini söyledik.

Herhangi bir şekilde bu sistemlerde bulunmak, desteklemek veya saygı duymak sapık bir yol ve peygamberlerin metotlarına ve İbrahim’in milletine aykırı bir şirk yoludur.

Demokrasi Allah’ın indirdiği yönetim biçimi olmadığından bilakis çoğulculuğun yasama ve yönetim biçimi olmasından, ondan çıkacak herhangi bir kanun Allah’ın kanunu olmaz, bilakis demokrasi dininin kanunudur. Bu kanunlara ve yasalara ne Müslümanlardan ne de kâfirlerden kimsenin ilahi meşrutiyet veya yasa diyemeyeceğini, bilakis anayasal meşrutiyet denildiğinden şirk yasaları olduğunu açıklamıştık.

Bu tanımdan yola çıkarak anayasal meşrutiyet, şer’i değildir, belki birçok Arap ülkesinin seçimlerinde olduğu gibi aşiretsel meşrutiyet olabilir, bazen de gerçekte hiçbir etkisi olmayan şiir, hikâye, fıkra gibi olabilir tıpkı Mursi’nin hasımlarının yaptıkları gibi, onlar için anayasal meşrutiyet hiçbir şey ifade etmedi.

Bazen bu anayasal meşrutiyet veya yasalar ayinlere ve merasime dönüşür kanun kullarında ve şirk kanunlarını yüceltenlerde olduğu gibi.

Yalnız hiçbir zaman İslami meşrutiyet olmamıştır bütün bunların açıklığına ve net olmasına rağmen bazı İslami akımlar anayasal meşrutiyet yolunda ısrar ettiler, yücelttiler,savundular ve onun için öldüler. Hatta onlardan bazılarına meşrutiyet şehitleri denildiğini duyduk.

Mursi devrilmeden bir saat önce yaptığı konuşmada bazı gözlemcilere göre meşrutiyet kelimesini zikretti, buna rağmen meşrutiyet ona hiçbir fayda sağlamadı.


Bütün bunlar, karşı gelmekle emrolunduğumuz (…tağuta inanmamaları kendilerine emrolunduğu halde… Nisa – 60) ilkeleri alimlerin insanzihninden yıkmaya çalışmamaları, vela – beraa akidesini öğretmemeleri, avam insanların zihinlerini bulandırdı ve Allah’ın muradına ve resullerin davetinin tersine hareket etmelerine yol açtı.


Hâlbuki Allah bizlere O’nun yasasından başka yasaya, O’nun kanunundan başka kanuna karşı gelmemizi emretti ve bütün resullerini de bunun için gönderdi ama bazıları Allah’ın muradına ters ve resullerin yolundan başka yol aldı. (Bunun üzerine o zulme devam edenler sözü değiştirdiler, onu kendilerine söylenildiğinden başka bir şekle soktular. Bakara – 59)


Beşeri kanunları yüceltiler, desteklediler, savundular ve onun uğruna mücadele ettiler bazıları da onun için öldüler.

Bunların, bu dinin sarsılmaz rüknünden sapmaları bizleri çok üzmektedir.


Bundan dolayı ayırmaksızın bu sapıklığa düşmüş tüm İslami cemaatleri bu sapıklıktan tövbe etmeleri, bu yoldan beri olmaları, yalnız İslam şeraitini yüceltmeleri, yalnız O’na davet etmeleri, O’nu savunmaları, saygı duymaları ve tevhit kelimesini yüceltmeleri, onu sancak edinmeleri, onu mücadelenin ve cihadın gayesi yapmaları, yalnız onun uğruna ve onun altında şehit olmaları için davet ediyoruz.


3. Bu bahsettiğimiz meselelere Mısır olaylarından sonra kani olmadık. Bilakis bu bizim dinimizin en önemli rüknü olup bizim için net bir meseledir. Bizler bu meseleleri yıllardır yazıyoruz, okutuyoruz, ona davet ediyoruz ve uğrunda mücadele ediyoruz, kitaplarımız buna tanıktır.

Mısır’da ve Tunus’ta oluşan hükümetleri ve cemaatleri tasvip etmemize rağmen bu iktidarların bizim temenni ettiğimizi, onu için mücadele ettiğiz davanın yüzde birini gerçekleştirmemelerine ve ülkenin kanunları istihbaratı, ordusu eski hali ile aynı olmasına rağmen değişen tek şey başkanın şahsiyeti, partisi olmasına ve tek bir şer i hüküm uygulanmamasına rağmen, mursi iktidara geldikten sonra, bizim nasihatlerimizi uygulayacak ve itibar edecek olan kardeşimize, duruma hakim olma ve orda Allah ın hükümleri tahkim etme güçleri olmadığı surece İslamiyet e açılmış bu küresel savaş durumunda kötünün kötüsü gelmesini sağlayacak bütün hareketlerden, eylemlerden kaçınmalarını ve bu hükümetlerle maddi acıdan çarpışmamalarını ve onların hükümetlerini hedef almamalarını tavsiye ettik.


Çünkü İhvan’la herhangi bir çarpışma Müslümanların yararına olmayacak, bilakis İslam düşmanlarının yararına olacaktır. Çünkü şer’i siyaset muhakkik alimlerin belirttiği şekilde kötünün kötüsünü en az kötü ile def etmeyi gerektirir. Fıkhi metotlardan (zarar, zarar ile giderilemez) ise daha zararlı bir eylem ile giderilmesi mümkün olabilir mi?


Bunu bırak bir fakih, herhangi bir akıllı bile kabul etmez. Bilakis metot “iki zararlı durum çakışırsa ve aynı zamanda iki durumdan kurtulunamıyorsa daha fazla zararlı olanı def etmek için daha az zararlı durum tercih edilir.”

Bundan dolayı çabamız, cihadımız kötülerin kötüsünün yararına olması ne akıl ne de fıtratın ve siyasetin bir ürünü olabilir, bilakis ahmaklığın ve siyasi aptalcıktan başka bir şey olamaz iyi Müslümanlara yakışmayan bir durum olur.

Bu ana dek Hüsnü ve Bin Ali’nin despot rejimi ile yönetilen Müslümanların acıları soğumamışken, yaraları kapanmamışken, mazlumların çektikleri işkencelerin, öldürülenlerin kanı kurumamışken, hatta bu tağutların zulümleri ülkelerinin sınırlarını aşmış, Hüsnü ve ordusu Yahudilere hizmet ederken Gazze ablukasındaki kardeşlerimizin ne acılar çektiği herkese aşikardır.


Mücahit kardeşlerimizi CIA’den önce Hüsnü ve Bin Ali sorguladılar. Hatta CIA’den önce kendi hapishanelerinde tuttular, işkence yaptılar. Afganistan’dan sonra onları Guantanamo’da tutulmaları için CIA’e teslim ettiler. Diğer işbirlikçi despot rejimlerdeki vaziyet gibi. Bununla da yetinmeyip, İslam’a, şiarlarına, ahkâmına, örtüye savaş açtılar.


Bundan dolayı tevhit ehli ve mücahitler kasıtlı veya kasıtsız bu yeni hükümetlerin yıkımında, şeriat hükümleri getirilmeyeceğine göre yerlerine kötülerin kötüsü hükümetlerin getirilme çabalarına alet ve taraf olmamalılar, zaten taraf olmaları akıl işi değildir. Çünkü şeriat taraftarları idareyi ve gücü ele geçiremedikleri sürece bu iki ülkede tercih edilecek hükümetler tabii ki bunlardır.


Kendilerini selefiliğe nispet eden, aptallığın üst sınırında şer’i siyasetten yoksun hainlerin, nasıl da kafir inkılapçıları ve laikleri Mursi’ye karşı desteklediklerini gördük. Bunlar bir çok ülkede tağutları ululemir olarak görürler, ona karşı gelmeyi kabul etmezler. Bazıları da o tağutlara karşı bir biat borcu olduğunu savunur.

Mursi hükümetine karşı ise laik kâfirleri desteklemeyi ve Mursi’ye karşı gelmeyi uygun gördüler. Bütün akıl sahipleri Mursi’nin ayakkabısının, tüm o destekledikleri kâfir laiklerden daha temiz olduğunu bilirler.

Bunlar şer’i maslahatı gözetmeksizin çirkin partisel oyunlarla hareket ettiler. Bazıları ise (el kevaşıf el celiye fi kufri devletul el suudiye) (2) başlıklı kitabımızın ele aldığı devletten (Suudi) den buna sürüklenmişler.

Kardeşlerime bu yeni hükümetleri desteklemeyi önermemekle beraber nasihatim, güçlerini pak ve asıl hedefleri olan şeraiti tahkim etmede kullanmalarıdır. Bundan dolayı güçlerini bu zamanda Mursi hükümeti gibi hükümetleri sarsmada ve çarpışmada veya düşürmede kullanmaları şer’i siyasetten ve hikmetten yoksun bir hareket olur.


Çünkü bu hükümetlerin yerine gelecek olan hükümet daha kötü hükümet olacaktır ve şu anda Araplar ve çeşitli küresel İslam düşmanları, İslamiyet’e ismen dahi nispet edilen her şeyi hezimete uğratmak istiyorlar. Böylece Arap baharında sırasını bekleyen diğer ülke halklarına, Arap baharı devrimlerinin sadece anarşi, çatışma, ekonomik çöküntü ve istikrarsızlık getirdiğini, bundan dolayı halkların hükümetlere karşı ayaklanmamaları gerektiği mesajını vermek istiyorlar.

Dinimiz şerlerin çeşitlerini ayırmayı ve karşılaştırmayı, (muvazene etmeyi) hepsini aynı kefeye koymamamızı ve hepsine tek yönlü siyaset ile yönelmemeyi öğretmiştir.


Allah c.c bizlere az şerlilerin daha büyük şerlilere galip gelmelerinden ötürü müminlerin sevincini haber verir.

Rum suresinde şöyle buyurur:
1 – Elif, Lâm, Mim.
2 – Rumlar yenildi.
3 – (Arapların bulunduğu bölgeye) en yakın bir yerde onlar, bu yenilgilerinin ardından mutlaka galib geleceklerdir.
4 – (Bu da) birkaç yıl içinde (olacaktır). Onların bu yenilgilerinden önce de sonra da emir Allah’ındır ve o gün müminler, sevineceklerdir.
5 – (Bu da) Allah’ın yardımıyla (olacaktır). Allah dilediğine yardım eder, galip kılar. O çok güçlüdür, çok merhamet edicidir. (Rum – 1, 2, 3, 4, 5)


Allah Rumların Perslilere karşı olan zaferini “Allah’ın zaferi” olarak nitelendiriyor çünkü Rumlar, müminlere Mecusilerden daha yakınlardır.
Allah c.c şöyle buyurur: İman edenlere karşı düşmanlık yönünden insanların en şiddetlisi olarak Yahudileri ve Allah’a ortak koşanları bulursun. Ve yine iman edenlere sevgi bakımından en yakın olarak da: “Biz Hıristiyanlarız” diyenleri bulursun. (Maide – 82)

(Bazı müfessirler bunları savaşan iki gruptan hakka en yakın olan grup addetmişler.)

Bu zafer, teslis inancına sahip olanların, ateşperest Mecusilere olan galibiyeti olmasına rağmen, bütün bu ayrışmaya, muvazeneye ve haklı sevince dikkat etmemiz ve öğrenmemiz gerekiyor.
Bu da, hak ehlinin galip olup durumu kontrol edebilme ve galibiyetin meyvelerini koparma imkânları olmadığı sürece daha az şerlilerin daha çok şerlilere galip gelmesinin Müslümanlar için daha faydalı bir durum, müminlerin sevinme gereksinimi ve şer’an da istenilen bir durum olduğuna delalet eder.

——————————————-
Bundan dolayı hak ehli, iki şerri birbirinden ayırmayı ve tartmayı bilmeliler. Hatta asıl gayeleri dini ikamet, tevhid sancağını dalgalandırmak ve insanlar arasında tevhidi yayma çabalarından özellikle yeni hükümetler döneminde davet alanı olmuşken kesinlikle gelecek olan İslam baharına hazırlanmaları ve durumu değerlendirmeleri taviz vermeden ve daha şerli duruma sürüklenmeden

Daha şerli yi savurmaya katkı sağlamalılar, hatta kendileri savura biliyorlarsa ne ala.


Bundan dolayı İslam düşmanı düşmanlarımız bu durumu zekilerimiz tarafından değerlendirileceğini çok iyi bildiklerinden ötürü bu tur yeni sistemlerin istikrara kavuşmasını istememekteler.


Çünkü eski sistemlerde kardeşlerimize nefes dahi aldırmadıklarını bazıları tutuklu, bazıları aranmakta bazıları takip edilmekte bazıları ise huzursuz olduklarını çok iyi biliyorlar.


Böylece davet çalışmalarına ilk günden savaş acılıyor ve türlü türlü suçlarla itham edilip sırf din i savunmasınlar diye tecrit ediliyor ve hapse atılıyorlardı.


Allah kardeşlerimize bu eski durumu giderdiğine ve bu hükümetler zamanında onlara yeni durumlar actıgına göre davet ve cihatları için önceliklerini, evraklarını sakince yeniden düzenlemeleri gerekir.


Bu benim kardeşlerime şer i siyasetini anlama ve maslahatı ve mefsedatı birbirinden ayırma ve tartma anlayışımdan ötürü yaptığım nasihatti.


Bazı şeyhlerin, akademisyenlerin! butun bunları anlayamadıklarına şaşırıyorum,

mısırdaki selefi cemaatlerin tüm bunarı anlayamamalarına ve sırf partisel rekabetten, Suudi devletine veya başka devletlere olan bağlılıklarından ötürü İslam düşmanlarının destekledikleri ve planladıkları kafir laik rejimin mursiye karşı takındıkları tavrı ve darbeyi desteklediler.

Ama bunlar yaptıkları sefihlikten ve ahmaklıklarından ötürü pişman olacaklar.

Bizim dostluğumuz(velayetimiz)Allah a resulüne ve müminleredir, ehlisünnet ve cemaatinin inancı doğrultusunda, Müslüman kardeşleri hatta en fasık kişi dahi imani velayetten çıkarmadığımıza göre onların başına gelen musibetlere veya tağutun orduları onların üzerine musallat olmalarına ve öldürülmelerine sevinemeyiz.

Müslüman ı en aşırı fasık olsa dahi kâfirlerden, tagutlardan ve muharip müşriklerden ayırmayan kişi cahildir akidesi bozuk vela ve beraa akidesini karıştıran ahmaktır.


Taklidisel selefi gençlerin vela , beraa anlayışlarını, akidelerini ve gidişatlarını yeniden gözden geçirmelerini ve şeyhlerini taklit etmemelerini temenni ediyoruz.
Olay gün yüzüne çıkmışken ve herkes olan biteni görmüşken hala haclıların kulu olan körfez Ülkülerin elerinde kukla olmamaları caiz olmaz.

Aynı zamanda genç Müslüman kardeşlerin bu geçirdikleri çetin zor olaydan ders çıkarmaları, bu parlamenter sistemlerin ve secim sandıklarının şer i olmamakla beraber Müslümanları İslami yönetime getiremeyeceğini defalarca tekrarladıklarımızı yazdıklarımızı ve söylemlerimizi düşünmelerini temenni ediyoruz.

Bu sistemlerde ya yolun başından karşi gelirler ve gidişatı engellerler tıpkı Cezayir kurtuluş örgütüne yapılanlar gibi veya mısır da mursi tecrübesinde olduğu gibi tam işin başına gelmişlerken hem içerden hem dışarıdan onlara karşı komple kurdular ve devirmeleri gibi.

4. Biz onlara (belki zarar fayda sağlar)diyoruz
Bizler tüm bu olup bitenden ötürü. Müslümanlardan tereddüdü olan büyük bir bölümünü doğru seçeneğe yönlendireceğini, hakkı seçeceklerini ve müşriklerin yolundan yüz çeviren, kitap ve kılıcı birleştiren müminlerine yoluna yöneleceklerini ümit ediyoruz çünkü İmam Ahmet başkaları rivayet ettikleri hadiste

Peygamberimiz s.a.v şöyle buyurdu”duymak görmek gibi değil çünkü Allah c.c Musa a.s kavminin buzağına taptıklarını haber verdiği zaman levhaları atmadı, ama kendi gözüyle kavminin buzağına taptıklarını gördüğü vakit levhaları attı ve kırıldı.

Bizlerin ve başların kitapları ve nasihatleri bu anayasal, hukuksal, parlamenter sistemlerin, demokrasi ve secim sandıklarının yolları gayri meşru ve anlamsız olduğuna dair söylemlerimiz ve vurgulamamız, acık, net ve pek çok olmasına rağmen.ihvanın başına gelenler,birçok kardeşleri öldürdüğü,yaralandığı ve eziyet gördüğü üzücü tecrübede


En yakınından en uzaklarına kadar aşağı yukarı herkes onlara karşı tavır almaları, sandık sonuçlarına, anayasal ve hukuksal mücadelelerine karşı komplo kurmalarına meşrutiyet olar için hiçbir şeyi ifade etmemesi, savundukları meşrutiyet bir anda halkın önemli bir kısmı tarafından, basın ve düşmanlarının üstüne üşüştükleri helvadan puta dönüştüğü bu üzücü tecrübeden onların ve Müslümanların geleninde, doğruluğunu savunduğumuz tevhid ve cihad (kitap ve kılıç) yolunu içlerinde bir yer edinmesi ve bu yolu benimsemelerini daha fazla gerektirir.


Bundan dolayı dini savunmaya susamış ihvan geçlerinden tevhit ve cihad kafilesini (kitap ve kılıç) benimseyeceklerini umut ediyoruz çünkü hakka tabi olmak ve batıldan dönmek batılda devam etmekten daha hayırlıdır.

Buda bu üzücü tecrübeden çıkacak en önemli faydalardan biri olacak inşallah

5. Secim sandığına yapılan darbeden çıkan faydalardan biride İslami görünümlü ve İslam ın bazı hükümlerini uygulayan bazı ülkelerin kâfir tağut yöneticilerin rezil oluşlarıdır, bunların başında ise kevaşıf el celiye adlı kitabımızda konu edindiğimiz Suudi ailesi ülkesidir. Açıkça darbecileri, kıptı(Hıristiyan) başkanı, laikleri, müşrikleri, murdetleri, dine savaş açanları, lut kavmi medyasını ve dine ve güzelliğe kasıca dine en ufak bağla bağlı herhangi bir şeye savaş açan ilham şahin i desteklediler.

Kevaşif el celiye ülkesi(Suudi)bütün bunları, müşrikleri ve laikleri desteklemek için ve kafir hükümetlerini ayakta tutmak alenen ve açık bir şekilde beş milyar dolarlık malı yardımda bulundu, buna rağmen bazıları hala bu yöneticilerin küfrüne dair şubeleri var.

Birleşik Arap emirlikleri ise üç milyar dolar(3), Kuveyt ise dört milyar dolarlık mali yardım ile bu din düşmanlarına katkıda bulundular

Bu ülkeler, İslam a ve Müslümanlara veya İslami olan herhangi bir projeye olan düşmanlıkları bunların karşıtlarına verdikleri destek miktarı ile ölçülür.

Bu Arap baharları onların ülkelerine ulaşma ve sınırlarını aşma korkularından ötürü herhangi bir şekilde bu baharların başarılı olmalarını istemezler ve başarısızlıkla sonuçlanması için ellerinden geleni yaparlar.
Muhammed mursi nin koltuğuna karşı kurulan bu komplo ve seçim sandığına karşı yapılan askeri darbenin bunların için birçok sebebi var bu sebepler yeryüzünün tüm Arap ve acem şeytanları bir araya topladı,
Yalnız acayip olan şey ise bazı İslami cemaatlerin! Ve bazı ahmak gafil şeyhler ve davetçilerin! Bu şeytanlara destek vermesi ve aynı parelerde hareket etmeleridir.


6. Arap ülkelerde ilk defa gerçek bir seçimle iş başına gelen Arap başkan mursi yi devirmek için mallarını, medyalarını ve bütün imkanlarını seferber eden ve hemen darbecileri tanıyan ve tebrik eden bu şeytanlar, özellikle bu uç ülke (Suudi, Kuveyt ve b.a.e) ve onlardan başka derebeyi tanıyan ve destekleyen Arap rejimlerinin bu tutumları nedeniyle aslında halklarına onlara karşı devrim veya orduları tarafından darbe yapmaları için yeşil ışık yakmışlardır çünkü dünyanın Övündüğü ve türkülerini çığırdıkları demokrasinin olmazsa olmazı olan secim sandığı sonuçlara göre seçilen Muhammed mursi ye karşı darbe yapılabiliniyorsa bunlara karşı darbe ve devrim olması daha evladır çünkü bunlar iş başına seçimlere hile karıştırarak, verasetle veya babalarına yahut kardeşlerine darbe yaparak hükümete musallat oldular,

İnşallah yaptıkları sihir ters tepki eder ve onları bulur.

Halklar yöneticilerinin bu tutumlarını unutmasınlar ve onlara karşı devrim veya darbe yapacakları zaman bu tutumlarını hatırlasınlar o zaman onlara şöyle desinler: sizler mısır darbesinde akıtılan onca kana, yaralanan, ağzı kapatılan onca insan a ve karatmalara rağmen sizler darbeyi desteklediniz, yanlarında oldunuz ve onları anında tebrik ettiniz mısırdaki darbecilere mubah olan niye bizim için yasak oluyor.

7. Mısırda, ondan önce Cezayir ve başka yerlerdeki ihvanın acı denemelerinin başarısızlığı İslam ın başarısızlığı değildir.

Bilakis İslam in bize Allah ın hükmünü ikame etmek için sunduğu şartlarda, vesilelerde ve sünnetlerinde ihmallerinden ötürü başarısız oldular.
İhvan mücadelesinde güç ve demir seçeneğini çıkarıp yerine demokratik cihad, anayasal çarpışma ve hukuksal mücadele ile değiştirdiler.
Cephane ve kurşun sandıklarını secim ve oy sandığı ile değiştirdiler.

Birden karşılarında güç ve namluları görünce kendilerini ve taraftarlarını gücün önünde savunmasız buldular ve taraftarlarını, geçlerini boş eller ile ve çıplak göğüsleriyle karşılık vermeye sevk ettiler. Gücü işin ilk başında önemsemeyen ektiklerini pişmanlık olarak biçer.

Şairin dediği gibi


Taneleri ekipte ve sulamayan& hasad gününde pişmanlık biçer.

Silah ve güç seçeneği her zaman zayıfın abarttığı bilinmekte, tum insanlık bu seçeneği kendilerine mubah kılmış ve haklarını ve hatta başkalarının haklarına bunla musallat oldular ama bu seçeneği İslam düşmanları İslam a ve Müslümanlara yasaklamış ve buna terör adı verdiler, medyalarında çirkin gösterdiler, gencleri ondan uzaklaştırdılar ve ondan nefret ettirdiler.

Bütün bunları ümmeti istedikleri doğrultuda yönlendirmek, onlara itaat ettirmek ve zillete sürüklemek için yapmaları kınanacak veya garipsenecek bir durum değil,

Bilakis Bütün dünya ve Müslümanların hasımları ve düşmanları bu seçeneğe sarılmaları yerine övündükleri, süsledikleri demokrasiyi onlara sunmaları, bazı Müslümanların ve taraftarları ise bu seçeneği kendilerine haram kılmaları ve ondan yüz çevirmeleri asıl garipsenecek ve kınanacak durumdur.

Bu seçenek dünya ya hâkim olmanın tek yolu olduğunu biliyorlar bundan dolayı bu seçeneği azımsamadılar. İşte onların gözetiminde büyüyen, turkulerini çığırdıkları ve övündükleri demokrasilerinden, kulturlerinden beslenen kuyrukları, ihvanı kovup hükümete sahip olmak için bu seçeneğe sarıldığını görüyoruz

Nasıl olurda Müslüman bu seçenek onun için daha izzetliyken, Allah c.c onu bunu tavsiye etmişken ve emretmişken (واعدو hazırlayın)nasıl bu seçeneği terk etmesi nasıl helal olur?
Resullullah s.a.v bizlere bu seçeneği terk edip yerine hayvancılık ve ziraatı tercih edeni zillete ve aşağılanmaya düşeceğini açıklamışken bu helal olan hayvancılık ve ziraatı tercih etmek zilleti ve aşağılanmayı gerektiriyorsa, haram olan bilakis acık şirk ve küfür olan demokrasiyi tercih edenlerin durumu nasıl olur.

Bunlar cephane oy ve seçim sandığını cephane sandığına tercih ettiler.

Demokrasiyi yi, demokratik, anayasal ve meşrutiyet mücadeleyi Allah ın bize ileriki ayetlerde bilirtigi rabbani yönteme tercih ettiler. Yüce Allah söyle buyurdu: Biz Peygamberlerimizi kesin kanıtlarla gönderdik, insanlar arasında adil bir düzen kurulsun diye onlarla birlikte kitabı ve ölçüyü indirdik. Ayrıca büyük caydırıcılığı ve sertliği yanında insanlara yönelik birçok faydaları olan demiri indirdik. Böylece kimlerin görmedikleri halde Allah’ı ve Peygamberi destekleyeceklerini ortaya çıkarmak istedik. Hiç kuşkusuz Allah güçlü ve üstün iradelidir.(hadid-25

Ahmet bin hanbel in rivayet ettiği hadiste Rusullah s.a.v söyle buyurdu: Ben, kıyamet kopmadan önce, sadece Allaha kulluk edilmesi ve herhangi bir şeyin ona ortak koşulmaması için kılıç ile gönderildim. Rızkım, mızrağı[mın gölgesinde kılındı. Zillet ve aşağılık ise emrime karşı gelene verilmiştir. Kim bir kavme benzerse o onlardandır.


Şeyh el İslam ibni teymiye Allah ona rahmet etisin bu ayetten açıklarken şöyle demiştir(dinin gücü hidayet eden kitap ve savunan kılıçladır. Rabbin sana hidayet ve destekleyici olarak yeter.)

Kim güç, hazırlık ve demir seçeneğini terk eder ve onu kitaptan ayırırsa muhakkak tefrite düşmüştür ve Allah muvahhidiler in zafere ulaşmaları için meşru kıldığı sebebi terk etmiş olur dolayısıyla ihvanın geldikleri bu noktaya gelir.

Biz ihvan ı ve bütün İslam ümmetini dinlerine dönmelerini, izzetlerinin sebeplerine yapışmalarını ve onu azımsamamalarını ve acık küfür ve şirk e değiştirmemelerine çağırıyoruz. Zafer islamındır.

(Allah emrinde galiptir. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.)
8. İslam karşıtı starajik araştırma merkezleri ve laik medya el kaide ismini verdikleri küresel İslami cihadın projesi bazı Arap baharların başarısıyla çöktüğü iddialarının türkülerini çığırmışlardı,
Böylece barışçıl gösterilerle ve sonrasında secim sandığı sonuçları ile hükümete gelinmesi mısırda olduğu şekilde artık silahın gücüyle bu tur rejimleri yıkmayı hedefleyen projeler Arap gençleri arasında revaçtan kalktığını iddia etmişlerdi.
Mısırda demokratik seçimlere yapılan karşıt darbeden elde ettiğimiz faydalardan güç ile alınan ancak güç ile verilir ve küresel İslam i cihadın sencim sandığı değil cephane sandığı tercih etme doğruluğun ispatı olmuştur.
Çünkü ümmetin kurtuluşu ancak kitap ve kılıcı aynı anda birleştiren küresel İslami cihadın projeleri ile mümkün olur. Muhakkak bu proje Müslümanların zihninde şeriatın güçlü ve kesin delilleri ve günümüzün durumu nedeniyle hep taze ve kesin kalacaktır.
İhvan nın günümüz tecrübesi bana en büyük delildir


Son olarak mursiye karşı yapılan askeri darbeden ve anında uluslararası toplumun, Arap ve acem tağutların darbeyi kutlamaları ve bütün imkânları ile desteklemelerinden kardeşlerimiz nerde olurlar olsunlar iyi ders çıkarmaları ve iyi tahlil etmeleri gerekir.
Mursi hükümeti batının razı olduğu ılımlı İslam ı temsil etmesine, hatta polislerin sakal bırakma imkânın tanıyamamasına ve batı dostu ve müttefiki Suudi misali İslam’ın herhangi bir hükmünü uygulayamamasına rağmen tüm dünya mursiye karşı saf aldı.
Çünkü mursi diğer yöneticiler gibi batının ajan ı ve hizmetçileri değildi budan dolayı eğer kendi programını, projesini uygulama ve yerleştirme imkânı olursa ülkesini bağımlılıktan kurtaracağından veya belli bir sure sonra dahi olsa da ülkesini Yahudi köleliği anlaşmasından özgürleştireceğinden korkuluyordu.

Mursi diğer Arap yöneticileri ve ülkemin yöneticisi (urdun) gibi batının ayak takımı olmadığından batı tüm bunları çok ve bildiğinden ve hesabını iyi yaptığından, Arap tagutlardan olan kuyrukları, ona muhalif olan laikleri, kıbtıleri, milliyetçileri ve zındık mursiye karşı desteklediler ve komplolar kurdular

Hatta Suudi seleflileri bile bu komplolarda ve destek te nasipleri olmuştur.

Bunların hepsi İslam kokusu bulunduran bu harekete, projeye karşı el birliğiyle savaş açtılar ve asker ve silah gücüyle hükümeti düşürdüler ve yerine milyar dolarlarıyla, basınlarıyla, laik rejimi desteklediler.
Demem o ki bunca komplo ve karşıtlık ismini mutedil İslamcılık dedikleri bu şaibeli, sonuca ulaştırmayan harekete yönelik ise, terör, aşırılık ve sapık fırka dedikleri temiz ve pak olan küresel İslami cihad hareketine yönelik komploları, protostoları, birleşmeleri ve karşı duruşları nasıl olacak?

Tevhit bayrağını dalgalandırmayı, şeriat ile tam ve eksiksiz yönetmek için çalışan tevhit destekçilerine karşı bu şeytanların tutumlarının nasıl olacağını siz varın duşun?
Muhakkak muvahhitlere karşı olabilecek savaş her zaman olduğu gibi küresel olacak bu muvahhitlerin planlarını ve hareketlerini engellemek ve başarısızlığa uğratmak için batının uşakları Arap diktatörlerin destekçileri her zamankinden daha fazla ve daha sinsi olacaktır.

Bundan dolayı bütün sahalardaki mücahitlerin daha uyanık olmaları ve düşmanlarının planlarını daha iyi anlamaları gerekir.

Suriye veya başka yerlerdeki cihada bazı ülkelerin desteği sizleri aldatmasın, bunlar kendi çıkarlarını, planlarını ve ajandalarını gerçekleştirmekten başka gayeleri yok, bunlar canlarımızla ve her şeyimizle feda olduğumuz temiz sancağa(tevhit sancağına)en düşmanlarından daha düşmanlar.

Bütün bunlar bize bu sancak etrafında toplanmamızı, safları birleştirmemizi ve aramızdaki ayrılığı bir kenara atmamızı gerektir bundan ötürü belki Allah bizleri onu seven onunda sevdiğinden eder ve bizleri ve sancağımızı muzaffer eder.
Allah c.c söyle buyuruyor:

Allah, kendi Yolanda kenetlenmiş bir duvar gibi saf bağlayarak savaşanları sever. Saf-4

(Umulur ki, Allah kâfirlerin gücünü kırar. Hiç şüphesiz ki Allah kuvvet ve kudretçe çok daha güçlü, ve cezası daha çetindir.)nisa:84

Yine şöyle buyurdu:( Onlardan öncekiler de hileler yapmışlardı. Fakat sonuçta bütün hileler(in cezası) Allah’a aittir. Her nefsin ne kazandığını O bilir. Bu dünyanın akıbetinin kime ait olduğunu kâfirler de yakında bilecekler. RAD 42

EBU MUHAMMED MAKDİSİ
3 RAMAZAN 1434 H

DİPNOT:
1. sözlerimizden anlaşıldığı şekilde milleti İbrahim kitabımızda, resullulah s.a.v ve Hz âli r.a müşriklerin Kâbe üzerine koydukları putu kırdıkları hadisi unutmuş değiliz. Bu olay resulüllah s.a.v in daveti etkinleşme ve güçlenmeden önceki genel siyaseti değildi.
Bilakis genel siyaset tevhit i ilan etme ve şirkten beri olduğunu açıklamaktı.

2. Suudi devletinin küfrüne dair apaçık bulgular adlı Kitabımıza işaret etmekte.
3. B.A.E darbeden önce mursi hükümetini devirmek için ihvan karşıtlarına Kuveyt ten daha fazla para akıttı.

El Makdisi: Mısır'da demokrasiye yapılan darbeden alacağımız dersler | Cihad Haber - İnca News
 
K Çevrimdışı

Kuşçu

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Yerlerin ve göklerin yaratıcısı olan Allah'a hamd olsun, çok teskin edici bir makaleydi. Allah şeyhi esaretten kurtarsın, kalplerimiz mutmain oldu.
 
Üst Ana Sayfa Alt