Hamd âlemlerin rabbi olan Allah u teâlâya mahsustur. O’na hamd eder, O’ndan yardım diler, O’ndan mağfiret isterim. Şehadet ederim ki Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur, O’nun ortağı yoktur. Yine şehadet ederim ki Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem O’nun kulu ve resulüdür. Allah u teâlâ ona, âline ve ashabına salât ve selam eylesin.
En kıymetli şeylerden biri halvette takvadır.- Fethül-Bari - İbn Receb El-Hanbeli
Şunu bil ki kulun halvette elde edebileceği en değerli şey takvadır. Çünkü halvet sadece insanlardan uzaklaşmak değil, kalbin Allah u teâlâya yönelip mahlûkattan kopmasıdır. Takvasız bir halvet, hakikatte boş bir yalnızlıktır. Fakat Allah u teâlânın emirlerini yerine getirmek, yasaklarından sakınmak ve O’na yönelmekle dolan bir halvet, tevhidin ruhudur. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem “Nerede olursan ol Allah’tan sakın” buyurmuştur. Bu söz, takvanın sadece insanların yanında değil, gizli yerde, halvette de geçerli olduğunu göstermektedir.
Halvetin asıl değeri şuradadır: İnsan halkın gözünden gizlendiğinde bile Allah u teâlânın murakabesi altında olduğunu bilmesi. İşte bu, ihsan makamıdır. Modern çağda insan kalabalıkların, gürültünün ve dünya meşgalelerinin içinde boğulmuştur. Hakiki halvet, odalara çekilmek değil, kalbin bütün bu dağınıklıklar arasında yalnız Allah u teâlâya yönelmesidir. İş yerinde, evinde, toplum içinde iken bile kalbini Allah’a bağlamak, yalnız O’ndan korkmak, yalnız O’na güvenmek ve yalnız O’na ibadet etmektir.
Takva, tevhidin pratik hayattaki yansımasıdır. Kalbin Allah’a bağlanması, dilin Allah için konuşması, elin Allah’ın razı olduğu işlere uzanmasıdır. Bu, kulluğun özü ve hürriyetin hakikatidir. Çünkü kulun sevgisi, korkusu, ümidi ve itaati yalnız Allah u teâlâya yönelmedikçe halvetin bir faydası yoktur.
Modern Müslüman için halvette takva, internet başında haramlardan sakınmak, işinde helal rızıkla yetinmek, ilişkilerinde Allah için sevmek ve Allah için buğz etmektir. Tevhid sadece dilde söylenen bir kelime değil, hayatın bütün alanında Allah u teâlâyı birlemek, O’ndan başkasına kulluk etmemektir. İşte bu şekilde halvet, insanı kalabalıkların ortasında bile Allah’a yaklaştırır, kalbini nurlandırır ve onu Allah’ın dostları arasına katar.
Şunu da bil ki halvet, Allah u teâlâya yaklaşmak için bir vasıtadır; maksat değildir. Halvetin hakikati, kulun kalbini yaratılmışlardan temizleyip yalnız Hâlık’a yöneltmesidir. Eğer kul halvette iken nefsinin arzularına dalar, hayallere kapılır veya bidatlere saparsa, bu halvet onu Allah’a yaklaştırmaz, bilakis uzaklaştırır. Bu sebeple salih selef, halveti takva ile birleştirmiştir. Takva olmadan yapılan halvet, hakikatte nefsin oyunlarından biridir.
Allah u teâlâ kitabında buyurmuştur: “Kim Allah’tan korkarsa O, ona bir çıkış yolu ihsan eder ve hiç ummadığı yerden rızıklandırır.” (Talak 2-3). İşte bu ayet gösteriyor ki takva, kulun hayatında sadece ahirette değil, dünyada da rahmet ve bereket vesilesidir. Halvette takva sahibi olan kul, insanlar arasında bulunduğunda da aynı takvayı taşır. Çünkü Allah’tan korkusu gizlide de aşikârda da birdir.
Nebi sallallahu aleyhi ve sellem bir hadisinde “Yedi sınıf insan vardır ki Allah onları hiçbir gölgenin olmadığı günde Arşının gölgesinde gölgelendirecektir” buyurmuş ve bunlardan birini de “Allah’ı anıp gözyaşı döken kimse” olarak zikretmiştir. Bu, halvette takvanın en yüce mertebesidir: Kul yalnızken Allah’ı zikreder, kalbi ürperir ve gözünden yaş akar. Bu ihlâs, riya ve gösterişten uzak olduğu için Allah katında çok kıymetlidir.
Ey Müslüman kardeşim! Modern zamanda halvetin manası, dünyalık telaşlar içinde kalbini Allah’a bağlamaktır. Telefonun, işin, kalabalığın ve nefsin davetine rağmen kalbinde tevhidi diri tutmaktır. Çünkü tevhid, sadece “La ilahe illallah” demek değil, hayatı yalnız Allah için yaşamaktır. O halde halvette takva, kulun kalbini Allah’a bağlayıp mahlûklardan kesilmesidir; işte bu, gerçek hürriyettir.
Halvetin değeri, takvanın içte kökleşmesiyle ölçülür. Takva ise tevhidin kalpte yerleşmesidir. Kul Allah’tan başkasına yönelmediğinde, yalnız O’ndan korkup yalnız O’na güvendiğinde, halveti de cemiyeti de aynı olur. Böylece mümin, halk içinde Hak ile, Hak ile beraberken halka karşı merhametle yaşar. İşte bu, Allah’ın veli kullarının yoludur.
En kıymetli şeylerden biri halvette takvadır.- Fethül-Bari - İbn Receb El-Hanbeli
Şunu bil ki kulun halvette elde edebileceği en değerli şey takvadır. Çünkü halvet sadece insanlardan uzaklaşmak değil, kalbin Allah u teâlâya yönelip mahlûkattan kopmasıdır. Takvasız bir halvet, hakikatte boş bir yalnızlıktır. Fakat Allah u teâlânın emirlerini yerine getirmek, yasaklarından sakınmak ve O’na yönelmekle dolan bir halvet, tevhidin ruhudur. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem “Nerede olursan ol Allah’tan sakın” buyurmuştur. Bu söz, takvanın sadece insanların yanında değil, gizli yerde, halvette de geçerli olduğunu göstermektedir.
Halvetin asıl değeri şuradadır: İnsan halkın gözünden gizlendiğinde bile Allah u teâlânın murakabesi altında olduğunu bilmesi. İşte bu, ihsan makamıdır. Modern çağda insan kalabalıkların, gürültünün ve dünya meşgalelerinin içinde boğulmuştur. Hakiki halvet, odalara çekilmek değil, kalbin bütün bu dağınıklıklar arasında yalnız Allah u teâlâya yönelmesidir. İş yerinde, evinde, toplum içinde iken bile kalbini Allah’a bağlamak, yalnız O’ndan korkmak, yalnız O’na güvenmek ve yalnız O’na ibadet etmektir.
Takva, tevhidin pratik hayattaki yansımasıdır. Kalbin Allah’a bağlanması, dilin Allah için konuşması, elin Allah’ın razı olduğu işlere uzanmasıdır. Bu, kulluğun özü ve hürriyetin hakikatidir. Çünkü kulun sevgisi, korkusu, ümidi ve itaati yalnız Allah u teâlâya yönelmedikçe halvetin bir faydası yoktur.
Modern Müslüman için halvette takva, internet başında haramlardan sakınmak, işinde helal rızıkla yetinmek, ilişkilerinde Allah için sevmek ve Allah için buğz etmektir. Tevhid sadece dilde söylenen bir kelime değil, hayatın bütün alanında Allah u teâlâyı birlemek, O’ndan başkasına kulluk etmemektir. İşte bu şekilde halvet, insanı kalabalıkların ortasında bile Allah’a yaklaştırır, kalbini nurlandırır ve onu Allah’ın dostları arasına katar.
Şunu da bil ki halvet, Allah u teâlâya yaklaşmak için bir vasıtadır; maksat değildir. Halvetin hakikati, kulun kalbini yaratılmışlardan temizleyip yalnız Hâlık’a yöneltmesidir. Eğer kul halvette iken nefsinin arzularına dalar, hayallere kapılır veya bidatlere saparsa, bu halvet onu Allah’a yaklaştırmaz, bilakis uzaklaştırır. Bu sebeple salih selef, halveti takva ile birleştirmiştir. Takva olmadan yapılan halvet, hakikatte nefsin oyunlarından biridir.
Allah u teâlâ kitabında buyurmuştur: “Kim Allah’tan korkarsa O, ona bir çıkış yolu ihsan eder ve hiç ummadığı yerden rızıklandırır.” (Talak 2-3). İşte bu ayet gösteriyor ki takva, kulun hayatında sadece ahirette değil, dünyada da rahmet ve bereket vesilesidir. Halvette takva sahibi olan kul, insanlar arasında bulunduğunda da aynı takvayı taşır. Çünkü Allah’tan korkusu gizlide de aşikârda da birdir.
Nebi sallallahu aleyhi ve sellem bir hadisinde “Yedi sınıf insan vardır ki Allah onları hiçbir gölgenin olmadığı günde Arşının gölgesinde gölgelendirecektir” buyurmuş ve bunlardan birini de “Allah’ı anıp gözyaşı döken kimse” olarak zikretmiştir. Bu, halvette takvanın en yüce mertebesidir: Kul yalnızken Allah’ı zikreder, kalbi ürperir ve gözünden yaş akar. Bu ihlâs, riya ve gösterişten uzak olduğu için Allah katında çok kıymetlidir.
Ey Müslüman kardeşim! Modern zamanda halvetin manası, dünyalık telaşlar içinde kalbini Allah’a bağlamaktır. Telefonun, işin, kalabalığın ve nefsin davetine rağmen kalbinde tevhidi diri tutmaktır. Çünkü tevhid, sadece “La ilahe illallah” demek değil, hayatı yalnız Allah için yaşamaktır. O halde halvette takva, kulun kalbini Allah’a bağlayıp mahlûklardan kesilmesidir; işte bu, gerçek hürriyettir.
Halvetin değeri, takvanın içte kökleşmesiyle ölçülür. Takva ise tevhidin kalpte yerleşmesidir. Kul Allah’tan başkasına yönelmediğinde, yalnız O’ndan korkup yalnız O’na güvendiğinde, halveti de cemiyeti de aynı olur. Böylece mümin, halk içinde Hak ile, Hak ile beraberken halka karşı merhametle yaşar. İşte bu, Allah’ın veli kullarının yoludur.