Makale Modern Evren İslâm'ı İspatladı

Horasan Fedaisi Çevrimdışı

Horasan Fedaisi

Hayye ale'l-cihad
İslam-TR Üyesi
Bu yazımızda aşağıdaki keşiflerin İslâm ile nasıl uyuştuğunu ele alacağız İnşaAllah.

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ



1- Büyük Patlama, Tekillik Hâli
2- Elektromanyetik, kütleçekim, zayıf ve güçlü nükleer kuvvetler
3- Evrenin genişlemesi
4- Samanyolu Galaksisinin Biçimi
5- Güneş Nebulasından Çıkan Sistem
6- Evrenin ve Dünyanın Yaşı
7- Karaların Magma Denizinden Yaratılması
8- Dünyadaki Karaların ve Denizlerin Oranı
9- Atmosfer Tabakaları
10- Dünyadaki Göğün Sesi
11- Dünyanın Küreselliği
12- Güneş'in Kıvılcımının Şekli
13- Ay'ın Güneş'ten ışık alması

14- Ay'ın Dünya Etrafında Dönüş Süresi
15- Tarık Yıldızı / Pulsar








1- Büyük Patlama, Tekillik Hâli

Büyük patlamanın ilk başında, evren tek bir nokta içerisindedir. Evrenin dört temel kuvveti de bu noktadadır. Bu küçük nokta, kalemin kağıtta bıraktığı izden bile daha küçük, aşırı sıcak bir hâldedir
Buna tekillik hâli denilir. Sonra planck çağı adı verilen çağ ile beraber evren her yana bir çarşaf misali yayılmıştır.


"O kâfirler, göklerin ve yerin bitişik olduğunu, bizim onları birbirinden ayırdığımızı ve her canlıyı sudan yarattığımızı görmediler mi? İman etmezler mi?" (21/Enbiyâ, 30)


Eskiden ateizmin en temel argümanı, evrenin ezeli olduğu ve başlangıcının olmadığı idi. Hatta kendi döneminde bir ateist filozof olan Georges Politzer, eğer Allah olsaydı Ona inanmanın, başta hiçbir şeyin olmadığı ve sonra her şeyin tek noktadan çıktığını kabul etmemizi gerektireceğini ve bunun da mümkün olmadığını söylemiştir. O günkü ateist filozofun sözleri, resmen big bang'in, Allah'ın varlığını kabulden başka seçenek bırakmayacağını söyler gibidir.



2- Elektromanyetik, kütleçekim, zayıf ve güçlü nükleer kuvvetler

Bugünkü bilimsel verilere göre başta, o tekillik halinin içinde evrenin dört temel kuvveti de bulunuyordu ve bunların zamanla ayrıldığı söylenmiştir.


"Ve göğü kuvvetlerle bina ettik. Ve biz, onu genişleticileriz." (51/Zâriyat, 47)

Ayette bieydin kelimesi geçer. El kelimesinin çoğuludur. Bu kelime, "ikiden daha fazla çoğul" u ifade eder.
Yani "eller" manasına gelir.

Allah Teala'nın iki eli vardır. O sebepten bu Ayetteki (ikiden fazla) çoğul "eller" kelimesi, kuvvetler şeklinde anlaşılmıştır.

Yani Allah Teâlâ, evreni ikiden daha fazla sayıda kuvvet ile yaratmıştır. Bu kuvvetler şuanki bilimsel verilere göre, elektromanyetik kuvvet, kütleçekim, zayıf ve güçlü nükleer kuvvetlerdir.



3- Evrenin Genişlemesi

Bir önceki maddede verdiğimiz Ayette, evrenin genişlediği de bildirilmektedir.


"Ve göğü kuvvetlerle bina ettik. Ve biz, onu genişleticileriz." (51/Zâriyat, 47)


Evrenin genişlemesi ise Hubble'nin keşfettiği kızıla kayma (redshift) olayı ile anlaşılmıştır.

Eski bir tefsir görmüştüm. O dönemki insanların bu Ayeti nasıl anladıkları bakımından, bir örnek teşkil etsin. Göğün tabakalarının gittikçe daha geniş olduğunu ve Ayetteki genişleme ile bunun murad edilmiş olabileceği yazıyordu. Yani üstteki gök alttakinden daha büyüktür gibi. Ancak bu tefsire göre gökler sabit büyüklükte oluyor ve sadece üsttekinin daha geniş olduğu bildirilmiş oluyor. Başka tefsirlerde 'güç sahibiyiz', 'geniş imkanlar sahibiyiz' diye anlaşılabileceği yazıyor. Kimisi ise rızkın genişletilmesine yormuş. Bugün ise göğün gerçekten zahiri anlamıyla genişlediği biliniyor.



Screenshot_2025-04-21-05-45-26-439_com.android.chrome-edit.jpg



4- Samanyolu Galaksisinin Biçimi

Nuh Aleyhisselam, oğlu Sâm'a öğütler verirken bir yerde şöyle der:

"Eğer yedi kat göklerle yedi kat yerler, uçsuz bucaksız bir çember olsalar, Lâ İlâhe İllAllah ve SubhânAllahi ve bihamdihî kelimeleri onları kırar."

(Ahmed bin Hanbel, Musned; Buhârî, el-edebu'l-mufred; Heysemî, Mecmau'z-Zevaid; Ebu'l-Fida, el-Bidaye ve'n-Nihaye)

Dinimizde gök kelimesi, bazen evren için (bkz.Zariyât/47), bazen güneş sistemi için (bkz.Fussilet/11), bazen de atmosfer tabakaları için (bkz.En'âm/125) kullanılıyor gibi.
O yüzden göğü hep sabit bir manada anlamak ciddi hatalara sebep olabilir.

Nuh Aleyhisselam, onca misal verebilecek olmasına rağmen göklerden bahsettiği sözlerinde "çemberi" yani halka misali bir şeyi örnek olarak getirmiştir. Bugün bilindiği üzere içinde bulunduğumuz Samanyolu galaksisi de bir halkayı andırır.


Screenshot_2025-04-21-03-24-29-743_com.android.chrome-edit.jpg




5- Güneş Nebulasından Çıkan Sistem

Güneş sistemi, başlangıçta bir Güneş nebulasıydı. Nebula bulutsu demektir. Sistemin hususi yaratılışı bu nebula ile başlamıştır.

"Sonra duman hâlinde olan semaya yöneldi. Ona ve yere: “İsteyerek veya isteksizce gelin.” dedi. (O ikisi : ) “İsteyerek geldik.” dediler." (41/Fussilet, 11)

Screenshot_2025-04-21-06-01-23-742_com.android.chrome-edit.jpg


Güneş sistemi, evveliyatında bir bulutsu idi


6- Evrenin ve Dünyanın Ömrü

Evrenin, planck uydusundan gelen hassas hesaplamalara ve bazı araştırmalara göre 13.8 milyar yıllık bir yaşı vardır.

Şöyle denilmiştir. Evren 6 günde var edildi. Gün kelimesi Arapça'da devir/merhale/aşama manasına da gelir.

6 gün/aşama = 13.8 milyar yıl
1 gün/aşama = 2.3 milyar yıl

Dünyanın iki günde, onun içindeki gerekli şartların ve maddelerin dört günde yaratıldığını biliyoruz.

2 gün/aşama = 4.6 milyar yıl ediyor.
Bu dünyanın ömrünü verir.

Yıldızlar, gök cisimleri için gerekli gıda ve materyaller nebulalarda oluşur.

4 gün/aşama = 9.2 milyar yıl sonucunu veriyor.

Bu sonuç big bang itibariyle dünya için gerekli şartlara hazırlanan zeminin süresini tam olarak vermektedir.

Bununla beraber, altı aşamayı süreli olarak ele almayan da olmuştur. Farklı içtihadlar vardır. Allah Subhanehu ve Teâlâ en doğrusunu bilendir.



Screenshot_2025-04-21-06-11-18-791_com.android.chrome-edit.jpg



7- Karaların Magma Denizinden Yaratılması

İbn Mesud RadıyAllahu Anh, kainatın süreçlerini anlatıp dünyaya kadar getirmiş (az evvel anlattığımız duman konusuna vs değinerek) daha sonra karaların, denizden oluştuğunu bildirmiştir.

Dünyada eskiden magma denizi olduğu ve karaların bundan oluştuğu bilinmektedir.



"Yükseltilmiş tavana," (52/Tûr, 5)
"Ve tutuşturulmuş denize andolsun ki," (52/Tûr, 6)


Burada tutuşturulmuş deniz ile dünyanın eski dönemlerindeki magma denizine işaret ediliyor olabilir. Tefsirlerde çok farklı yorumlar vardır. Hazreti Ali RadıyAllahu Anh, bunun arşın altındaki su olduğunu söyler.



8- Dünyadaki Karaların ve Denizlerin Oranı


“Kara” kelimesi Kuran’da 13 kere geçerken, “deniz” kelimesi 32 kere geçmektedir. Bu sayıların toplamı bize 45 sayısını verir. Eğer karaların Kuran’da bahsediliş sayısı olan 13’ü 45’e bölersek, %28,8888888889 buluruz. Denizlerin Kuran’da bahsediliş sayısı olan 32’yi 45’e böldüğümüz zaman ise, %71,1111111111 sayısını buluruz. Bu oranlar, gezegenimizdeki su ve kara parçalarının oranıdır.
(Bilim ve Yaratılış Ağacı)




9- Atmosfer Tabakaları


"O ki; yeryüzünde olanların tamamını sizin için yarattı. Sonra gökyüzüne yöneldi ve orayı yedi gök olarak düzenledi. Ve O, her şeyi bilendir." (2/Bakara, 29)


Bu Ayetteki gökler ile de bu kez dünya atmosferine işaret var gibidir. Dünya atmosferi yedi gök olarak sınıflandırılır.

Bu gökler:

1- Troposfer
2- Stratosfer
3- Mezosfer
4- Termosfer
5- İyonosfer
6- Egzosfer
7- Manyetosfer
Âyette neyin işaret edildiğini en iyi bilen Yüce Allah'tır.




10- Dünyadaki Göğün Sesi


Peygamberimiz SallAllahu Aleyhi Ve Sellem bir hadis-i şerifte şöyle buyurur:

"Ben sizin görmediğinizi görür, işitmediğinizi işitirim. Nitekim sema uğuldadı, uğuldamak da ona hak oldu. Semada dört parmak sığacak kadar boş bir yer yoktur ki, orada Allah'a secde etmek için alnını koymuş bir melek olmasın.."
(Hasen li gayrihi. Tirmizî, İbn Mâce, Ahmed)

Peygamberimiz SallAllahu Aleyhi Ve Sellem göğün ses çıkardığını, lakin insanların bunu işitemediğini söylemektedir.

İnsan kulağı 20 Hz - 20.000 Hz arası sesleri duyabilmektedir. Manyetosferde enerji yüklü uğultuların varlığı, stratosfer ve mezosferde infrasonik ses dalgalarının yayıldığı insan kulağının bunları duyamadığı keşfedilmiştir.

Hadiste gökte meleklerin olmasına işaret edilmesi, sebep olarak bunun gösterilmesini işaret eder nitelikte olsa da, İslâmda bir şeyin hem görünen hem de görünmeyen sebebi olur. Örneğin yağmur su döngüsünden yani göğün dönüşlülüğünden (bkz.Tarık/11) kaynaklıdır, ama aynı zamanda yağmuru melekler indirir ve böylece yağar. (Mevkuf [Hz.Ali RadıyAllahu Anh]. Suyûtî ve İbn Kesirden naklen)

Biri zahiri sebep, diğeri görünmeyen sebeptir ve ikisi beraberdir.

Burada, gökte insanın duyamadığı seslerin olduğunun bildirilmesi mucizedir.



11- Dünyanın Küreselliği


Burada bazı iktibaslar yapacağım İnşaAllah.

“Gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Geceyi gündüzün üstüne sarıp örtüyor, gündüzü de gecenin üstüne sarıp örtüyor.” (Zümer suresi 5)


Bu ayet-i kerimede “sarıyor” diye çevirdiğimiz kelimenin Arapçası
“kevvera”dır. Bu kelime Türkçeye de geçen “küre” kelimesi ile aynı kökten gelmektedir. Bu fiil Arapçada yaygın olarak “başa sarık sarmayı” ifade etmek için kullanıldığı gibi, “yuvarlak bir şeyin üzerine bir cisim sarmak” için de kullanılır.

Baş gibi küremsi bir yapının etrafına sarığın sarılması için kullanılan bu fiil gecenin gündüzün üzerine sarılmasını ifade etmek için de kullanılmıştır. Ayette “gecenin gündüzün etrafına sarılması” ifade edilirken aynı zamanda “gündüzün de gecenin üzerine sarıldığı” ifade edilmektedir. Gece ile gündüzün oluşma sebebi ise Dünya’nın küremsi yapısıdır. Bu da ancak ve ancak Dünya’nın yuvarlak olması durumunda bu ayette ifade edilen fiil ile gerçekleşebilir.
Dünya’nın yuvarlaklığına işaret eden başka bir ayette ise şöyle buyrulmuştur:


"Bundan sonra yeryüzünü serip döşedi.” (Naziat suresi 30)

Bu ayette, “serip döşedi” olarak çevrilen kelime “deha” kelimesidir. “Deha” kelimesi yaymak anlamına gelen “dahv” kökündendir.

Dahv kelimesi döşemek, düzeltmek anlamlarına gelse de taşıdığı anlam bakımından basit bir döşeme fiili değildir. Çünkü bu kelime de yuvarlak olarak düzeltmek, döşemek fiillerini tarif etmek için kullanılmaktadır.
“Dahv” kelimesinden türeyen diğer kelimelerde de yuvarlaklık anlamı mevcuttur. Örneğin çocukların topu yerdeki bir çukura düşürmeleri, taş atıp çukura düşürme yarışları, cevizle oynanan oyunlar hepsi “dahv” kelimesiyle ifade edilmektedir. Devekuşunun yuva yapmasına, yatacağı yerdeki taşları temizlemesine, yumurtladığı yere ve yumurtasına da bu köklerden türemiş kelimeler kullanılır.


(Alıntı: Kuran'ın Bilimsel Mucizeleri, Feyyaz tv)




Sami bin Abdullah el-Mağlus, el-Atlasu't-Tarihi li Sireti'r-Rasûl adlı eserinde diyor ki: Dr. Şevki Ebû Halil şöyle demektedir:


Yüce Allah celle celaluhu Hac suresinde şöyle buyurur:



“İnsanlar arasında haccı ilan et. Yürüyerek ve yorulmuş binekler üzerinde, uzak yollardan sana gelsinler.” (22/Hac, 27)


Bu Ayeti okuduğumda uzak [derin] kelimesine geldiğimde dehşete kapıldım. Çünkü yeryüzü düz bir yüzeyden ibaret olsaydı yukarıdaki kelimenin yerine بعيد (uzak)
kelimesi kullanılırdı. Çünkü. بعيد sözcüğü aynı düzlemde olan iki şeyin arasındaki mesafeyi gösterir. Fakat yerküre yuvarlak olduğundan; Mekke'ye gelenler ona nisbetle daha aşağılarda yer almaktadır."

...

Bu yüzden de Ayette derinliği ifade eden türden uzak kelimesinin kullanıldığını söylüyor.




12- Güneş'in Kıvılcımının Şekli


Cehennemden bahsedilirken Murselât/32-33.Ayetlerde şöyle buyruluyor:

"Şüphesiz ki o, her biri saray kadar kıvılcımlar atar." (77/Mürselât, 32)

"Her biri sapsarı (rengi siyaha çalan) develer gibidir." (77/Mürselât, 33)




Yüce Allah, burada Cehennem alevinin dehşetini, deve gibi kıvılcımlar ile anlatmıştır. Bu Ayet eskiden mecazi anlamda zannediliyor ve kıvılcımın büyüklüğüne işaret olarak düşünülüyordu. Görebildiğimiz en sıcak olan cisim (güneş) üzerinde yapılan gözlemlerle, güneşin kıvılcımlarının deve şeklinde olduğu görüldü.


Screenshot_2025-04-21-06-47-12-082_com.android.chrome-edit.jpg





13- Ay'ın Güneş'ten Işık Alması



"Güneş’e ve onun aydınlığına andolsun." (91/Şems, 1)

"Onun peşi sıra geldiğinde Ay’a," (91/Şems, 2)



Bu Ayetlerde Güneşin aydınlığına ayrıca vurgu yapılıp sonraki Âyette Aydan bahsedilmesi sebebiyle bazıları, Ay'ın ışığını Güneş'ten aldığına işaret edildiğini iddia etmiştir. Allah Subhanehu Ve Teâlâ en doğrusunu bilendir.



14- Ay'ın Dünya Etrafında Dönüş Süresi


Kamer kelimesinin Kur'an-ı Kerim'de 27 defa geçtiği söylenmiştir. Bu, Ay'ın Dünya etrafındaki bir dönüşünün süresidir.

Screenshot_2025-04-21-06-56-42-622_com.android.chrome-edit.jpg



15- Tarık Yıldızı / Pulsar
"Andolsun o göğe ve Târık'a,
Târık nedir, bildin mi?
O, karanlığı delen yıldızdır."

(Târık/1-3.Ayetler Meali)



Nötron yıldızlarının keşfine kadar, Târık yıldızına farklı farklı anlamlar veriliyordu. Târık, kökü: vurmak, çarpmak, şiddetle vurmak gibi manalara gelen, isim olarak ele alınınca şiddetle vuran manasında bir kelimedir.

Yani Târık yıldızı, vuruşlu yıldızdır.

Uzayda gerçekten kendisinden hızlı ve seri vuruş sesleri işitilen yıldızın varlığı keşfedildi.
 
Son düzenleme:
Geri
Üst Ana Sayfa Alt