Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Mücahidlerin Kur'an Sevdası

Esra87 Çevrimdışı

Esra87

Üye
İslam-TR Üyesi
İmanın verdiği güçle farklı bölgelerde görev almaya hazırdırlar. İbadet ve itaat meydanlarından, cihad ve direniş meydanlarına koşarak arkalarında güzel izlenimler bırakırlar.

İşte budur onlara yüklenilen misyon ve taşıdıkları çağrı. Gerçek yiğit Kur'anı göğsünde taşıyan ve onu gittiği her yere götürendir. Onlar, her işlerine Kuran ayetlerini okuyarak başlar, her sabah şafak vakti yorgunluklarına rağmen yılmadan Kuran-ı Kerim-i ezberleme merkezine gidip bu bilinci yeni nesillerede taşırlar. Ve tüm bunları yaparken sadece ve sadece Allah'ın rızasını gözetirler. Onlar, Şehid İzzettin el Kassam Tugayları'dırlar...

MÜCAHİDLERİN KUR'AN TİLAVETİ

Dünya hayatında her insanın muhabbet duyduğu ve vaktinin tamamını onunla geçirmeyi arzuladığı bir dostu vardır. Allah azze ve celle bu dostları insaoğlunun kişiliğine göre diğerinden farklı kılmıştır.

el Kassam Tugayları'nın dostu ise ilk mücahit Hz Muhammed'den (SAV) devraldıkları özel dost Kur'an-ı Kerim'dir. Neden Kur'an bir mücahidin dostu olamaz ki? Her mücahit kendisi için hazırlanılan özel ünifomasını giyer , mevzisine gider ve yaptığı ilk iş kıyafetinde Kur'an konulması için özel olarak hazırlanan bölümden mushafını çıkarır, günlük okunması gereken sayfaları okur veya belirli sayfaları ezberler.

Özel el Kassam Tugayları biriminden 23 yaşında ki mücahid Ebu Muhammed Kur'anın tamamını ezberlemiş. Tacul Vakar kampında altmış gün boyunca her gece şafak sökene kadar görev başında mevzilenip, yorgunluk ve uykusuzluğa rağmen günün ilk ışıklarıyla Kur'an ezberleme merkezine gidiyor ve bunları yaparken de tek bir amaç taşıyor, oda şehit olan mücahitlerin yerini dolduracak, Kur'an-ı sahiplenecek nesiller yetiştirmek.

MÜCAHİDLERİN HAZIRLIK AŞAMALARI

Özel el Kassam Tugayları biriminden bir diğer mücaiht de 25 yaşındaki Ebu Muhenned. O da diğerleri gibi Kuran hafızı. Ebu Muhenned geleceğin mücahitlerinin bu kamplardan çıkacağına ve gasp edilen toprakların o mücahitlerin elleriyle gerçek sahiplerine geri verilerek vatanın özgürleşeceğine canı gönülden inanıyor.

24 yaşındaki Ebu Muaz'ın hikayesi ise diğerlerinden biraz farklı. O arkadaşları gibi Kur'an'ın tamamını değil de sadece 20 cüzünü ezberlemiş. Tacul Vakar kampı kurulduğundan beri organizenin içinde yer almış. O kur'an'ı ezberlemeye and içimiş ve bundan dolayı mevzideki vaktini kampa giderken dinleteceği sayfaları ezberlemekle geçiriyor.

35 yaşındaki Ebu İbrahim de Ebu Muaz'ın takip ettiği yoldan gidiyor. Yaşı diğerlerinden küçük ama, en az onlar kadar gayretli. Hafızlığa geçen yaz başlamış ve o da diğerleri gibi başladığı işi tamamlamak için Tacul Vakar kampına katılmış. Kampta beraber vakit geçirdiği arkadaşları ondan yaşça küçük olmasına rağmen o kendini Kur'an'a adamış ve Kur'an'ı ezberlemektan başka bir şey düşünmüyor.

Mücahit Ebu Mustafa ise henüz 20 yaşında bir hafız. D iğer mücahit arkadaşlarını Tacul Vakar kampına 60 günde Kur'an'ı ezberleme proğramına çağırıyor. Ebu Mustafa, insanın nerede ve ne zaman öleceğinin bilinmediğine vurgu yaparak ısrarla Kur'an'ın sadece satırlarda değil gönüllerde korunması gerektiğini düşünüyor.

Bu Dünya'da şehadete koşan bir mücahidin Kur'an'ı kalbinde korumasından daha güzel bir şey yoktur. İşte her meydanda ön saflarda yer alan kassam tugayları.Nefislerine ağır gelsede güçleri nisbetince güzelliklerden faydalanıyorlar. Onlar alemlerin rabbine kavuşmak için bu Dünya da hazırlıklarını tamamlamaya çalışıyorlar.



israhaber
 
ibni kayyım Çevrimdışı

ibni kayyım

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
subhanallah......rabbim bize de böyle hazırlıklar nasip etsin kardeşlermie selam olsun...esselamualeykum ve rahmetullah i ve beraketuh ve şehadetuh .........ukhti paylaşımın için şukran cezilen
 
ibni kayyım Çevrimdışı

ibni kayyım

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Dünyanın aklı Kur’an’dır Kur’an sadece ülkemize, sadece İslâm coğrafyasına değil, bütün dünyaya gelmiştir. Kur’an herkese akıl verir. Kur’an-ı Kerim ile ilgi ve irtibatı kesmek, Kur’an-ı Kerim’i yürürlükten kaldırmak, doğrudan doğruya dünyayı akılsız kılıp karanlıkta bırakmaktır. Kur’an’a uymayan bir kanunu çıkarmak veya uygulamak, insanlığı karanlıkta bırakmaktır. Kur’an’a ters kanunlar, dünya insanlığına sıkılmış kurşunlardır!
Bir mü’minin Kur’an’dan ayrı düşünülmesi imkânsızdır. Bir mü’minin Kur’an’dan ayrı kalması Rabbi ile olan iletişimini kaybetmesi anlamına gelir. Kur’an-ı Kerim’in devre dışı bırakılması demek; insanın kendi var oluş sebebini iptal etmek anlamına gelir ki, bu insan için muhaldir. İnsanın Rabbi ile olan hukukunu bitirmeye kalkışması, akıl dışı bir davranışdır. Bu nedenle diyoruz ki, karanlıkta kalan akıl, Kur’an’sız kalmış akıldır. Karanlığa saplanmış dünya, Kur’an’ı yürürlükten kaldırmış olan dünyadır. Şayet denilse ki; neden böylesine gaddar ve hilekâr bir dünya ile baş başa kaldık? Neden öğrenciler birbirini vurup öldürüyor? Neden okula giden çocuklar kayboluyor da bir daha evine dönemiyor? Neden gasp, hırsızlık ve kapkaç olayları bitmek tükenmek bilmiyor? Neden nikâhlar dikiş tutmuyor? Neden ar ve haya duygularıyla bezenemiyoruz? Müstehcenlik, teşhircilik, çıplaklık, hayasızlık, edepsizlik başını almış gidiyor, neden? Neden anarşi ve terör can almaya, can yakmaya devam ediyor? Neden bu kaos ortamına çare bulunamıyor? Cevaben deriz ki; dünya aklını kaybetti.
Mücahid ulemadan Said Nursî (Rh.a.) der ki: “Hz. Muhammed’in (s.a.v) nuru kâinatın ruhu, Kur’an da dünyanın aklıdır. Eğer Hz. Peygamber’in nuru kâinattan çıksa kâinat vefat edecek, Kur’an dünyadan çıksa dünya aklını kaybedecek, akılsız kalan başını bir gezegene çarpacak, kıyameti koparacak.” (Said Nursî, Said, Sözler (10. Söz), s. 110)
Said Nursî (Rh.a.)’in bu tesbiti, Kur’an’ın ruhuna uygun bir tesbittir. Peygamberimizin nuru olan Kur’an’ı Cenab-ı Hak “ruh” olarak adlandırıyor ve “İşte biz böylece sana da emrimizden bir ruh vahyettik. Yoksa sen kitap nedir, iman nedir bilmiyordun. Fakat biz onu bir nur kıldık. Onunla kullarımızdan dilediğimizi doğru yola iletiyoruz. Şüphesiz ki sen de insanları doğru bir yola götürüyorsun.” (Şura Sûresi/52) buyuruyor. Aslında ruh vahyedilmez, ruh üflenir. “Ben Adem’e ruhumdan üfledim.” (Hicr Sûresi/29; Sad Sûresi/72) ayet-i celilesinde olduğu gibi. Cenab-ı Hak ruh vahyettik, dediğine göre, demek istiyor ki: Size öyle bir kitap gönderdim ki o kitap sizin ve kâinatınızın ruhudur, canıdır, sizin ve dünyanızın aklıdır. Çünkü o her şeyi iyi bilen ve iyi düşünen Allah’tan gelmiştir. Kur’an’ı dinleyen ve emirlerine uyan dirilir, akıllıca iş görmüş olur. Ruh cesetten ayrılınca insan nasıl ölüyorsa, Peygamberimizin nuru olan Kur’an kâinattan çekilince kâinat vefat eder. Akıl baştan çıkınca insan nasıl deli oluyorsa; Kur’an hayatımızdan ve dünyadan çıkınca sosyal hayatımız ve dünyamız deli olur. İşte yukarda saydığım çılgınlıklarımızın, çıldırmalarımızın sebebi bu: Ruh cesetten ayrıldı, akıl baştan gitti.
Genelde dünyada, özelde İslâm coğrafyasında görülen ihtilallerin, işgallerin, intiharların sebebi budur. Büyük devletlerin zalim, küçük devletlerin mazlum olmasının sebebi budur. Helal yoldan iş, aş, eş bulamamaktan kaynaklanan aldatmaların, hıyanetlerin, cinayetlerin, hırsızlık ve kapkaç olaylarının, ar ve hayâ duygularından, güzel ahlâktan mahrum kalışımızın sebebi budur. Müstehcenliğin, teşhirciliğin sebebi budur. Kadınların dövülmesinin, kadınlara sövülmesinin, taciz ve tecavüze uğramalarının sebebi budur. Irkçı ve bölücü akımların gemi azıya almasının, okullarda kız uğruna kavgaların ve cinayetlerin, içki ve uyuşturucu müptelalığının sebebi budur. Aklımızı kaybettik. Aklımız Kur’an’dı, ruhumuz Hz. Muhammed (s.a.v) idi. Bugün içine düştüğümüz kaosun, şehirlerimizdeki anarşi ve terörün sebebi bunların yokluğudur. Kur’an ve Hz. Muhammed (sav)’in olmadığı yerde insanlık da olmaz, huzur ve saadet de olmaz. Üsve-i hasenemiz /örnek ve önderimiz Hz. Muhammed (sav) buyuruyor:
“Kalbinde Kur’an’dan bir şey bulunmayan kimse harap ev gibidir ” (Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’ân, 18; Dârimî, Fedâilü’l-Kur’ân, 1)
Kur’an’ın olmadığı, hükümlerinin geçerli sayılmadığı bir dünyada irâdenin kolu-kanadı kırık, his âlemi kaos üstüne kaos; beşerî duygular bir bataklık; muhakemeler tutarsız, mantıkaaldatan bir hokkabaz, ilim de bir ukalâlıktır. Bu karanlık dünyada insânî değerleri aramaksa beyhûdedir, abestir ve bir aldanmışlıktır. Altını çizerek diyoruz ki; mekteplerinde Kur’an öğretilmeyen, mahkemelerinde Kur’an uygulanmayan, meclislerinde Kur’an’a başvurulmayan bir ülkede akıl emniyetini kaybetmiş demektir. Böyle bir ülke deliler ülkesi olmaktan kurtulamaz. Kur’an-ı Kerim’i kul kaynaklı kanunlar hesabına hayatın taşrasında tutmaya çalışanlar, kendilerini ve ülkelerini tımarhaneye mahkûm edenlerdir. Kur’an’sız gönül harabeden, ülke ise tımarhaneden farksızdır.

mustafa çelikten alıntıdır
 
Üst Ana Sayfa Alt