Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Mücahitler Türbeyi Yıkıyor

E Çevrimdışı

ENSARİ

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Bu nasıl iştir,Allah Korusun bunlar fırsat bulsalar Allah Resulünün mübarek kabirlerinide halas edecekler...




Türbe, oda demektir. Türbe yasak olsaydı, Eshab-ı kiram, Resulullah efendimizi ve Hazret-i Ebu Bekir’i ve Hazret-i Ömer’i oda içine defnetmezlerdi. Türbe, ölüye tapınmak için yapılmaz. Ona sevgi ve saygı göstermek ve okumaya, dua etmeye gelenleri yağmurdan, güneşten korumak için yapılmaktadır.

Mecmaul-enhür’de, diyor ki:
(Muhammed bin Hanefiyye, Abdullah bin Abbas’ı defnedince, kabri üzerine çadır kurdu. Ziyaretçiler, 3 gün bu çadırda okudular.)

Eshab-ı kiramın yolunda olan, türbe yıkmaz, türbe yapar.

Keşf-ün-nur’da diyor ki:
(Âlimlerin, Velilerin kabirleri üzerine türbe yapmak, onları cahillerin hakaretlerinden korumak içindir.)
Camiul-fetava’da ve Tenvir’de, kabir üzerine kubbe yapmak mekruh değildir diyor.

Cahillerin Peygamberi ve evliyayı yaratıcı sanmalarından korktuğumuz için, türbeleri yıkıyoruz sözü küfürdür. Firavun da böyle söylemişti. Fesat çıkarıyor diyerek, Musa aleyhisselamı öldürmeye kalkmıştı. Allahü teâlâ Peygamberini ve evliyasını seviyor. Onların istediklerini yaratıyor. Onlar ise, Allahü teâlâya ve Peygambere ve evliyaya ve bütün Müslümanlara suizan ediyorlar. Müslümanlara suizan etmek haramdır. Peygamberler ve evliyalar, diri iken de, ölü iken de bir şey yaratamazlar. Allahü teâlânın yaratmasına sebep olurlar. Evliyanın ruhları, kabirdeki bedenleri ile alakalıdır. Hadis-i şerifte, (Öldükten sonra da, hayatta olduğum gibi bilirim, anlarım) buyuruldu. (Deylemi)

Diri veya ölü olan bir Veliden feyz almak, faydalanmak için, onu sevmek ve hürmet etmek lazımdır. Cahil halk, ölüyü toprak altında, hareketsiz görünce, onu kendinden aşağı sanır. Türbeyi, Sandukayı da herkesin saygı ile ziyaret ettiğini görünce, o da saygılı olur. Yani türbe ölü için değil, dirilerin, saygılı olup, Veliden istifade edebilmeleri için yapılmaktadır.

Ehl-i sünnet âlimleri buyuruyor ki:
Kabir üzerine, süs için, övünmek için türbe yapmak haramdır. Unutulmamak için olursa mekruhtur. Meyyiti hırsızdan, hayvandan korumak için ise, mekruh olmaz. Önceden yapılmış türbeye defnetmek caizdir. Resulullah, oğlu İbrahim’in kabrini bir karış yüksek yaptı ve sıvattı. Bir gün İbrahim’in kabri yanından geçerken, bir yerini açılmış görünce, burasını kapattığı Hülasa’da yazılıdır. İslam âlimlerinin hiçbiri, türbeleri puta benzetmemiş, en aşırı yazanı, haram olacağını bildirmiştir. Türbe ziyaret ederek, Evliyaya tevessül eden Müslümanlara, hiçbir âlim suizan etmemiş, kötülememiştir.

Vehhabi Feth-ül mecid kitabında diyor ki:
(İbni Hacer-i mekki, Zevacir kitabında, kabirler üzerine kubbeler yapmak büyük günahtır. Müslüman meliklerinin, valilerinin, bu kubbeleri yıkmaları vaciptir. Önce imam-ı Şafii’nin kubbesini yıkmalıdır diyor.) (s.242)

Halbuki, ibni Hacer-i Mekki hazretleri Zevacir kitabında, (Kabirler üzerine kubbe yapmak büyük günahtır) demiyor. (Umumi, yani herkesin gömüldüğü ve vakıf kabristanlardaki türbeleri yıkmalıdır. Çünkü, yer kaplayarak, Müslümanların gömülmelerine mani olurlar) buyuruyor. Yoksa, türbe yapmaya, türbe ziyaretine haramdır, küfürdür demiyor. Âyet-i kerimelerin ve hadis-i şeriflerin manalarını değiştirmekten haya etmeyenlerin, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarındaki bilgileri de, değiştirerek, yazarak Müslümanları aldatmaya kalkıştıklarının açık bir vesikası da, ibni Hacer-i Mekki hazretlerine yaptıkları bu iftiradır.

İbni Hacer-i Mekki hazretleri buyuruyor ki:
Peygamberlerin türbelerinde namaz kılmak sahihtir. Mekruh dahi değildir. Peygamberler, mezarlarında diridirler. Fakat, onların hayatları, her bakımdan bizim hayatımız gibi değildir. Yemeleri, içmeleri, ibadet yapmaları lazım değildir. Meleklerin hayatına benzer. Lezzet almak için ibadet yaparlar. Çünkü, kabir hayatında cenab-ı Hakkı müşahedeleri, dünyadakinden daha mükemmeldir. (Fetava-i fıkhiyye s.125)

Sudan’daki İslam âlimlerinden Tahir Muhammed Süleyman Maliki Zahiretül-fıkhil-kübra kitabında diyor ki:
(Şeyh Advi, kabirler üzerine türbe yapmak, dört şart ile caiz olur dedi. Kabir yeri, meyyitin mülkü olmalıdır. Türbede fesat, bid’at yapılmamalıdır. Türbeler, zevk ve tefahur vasıtası olmamalıdır. Kabirdeki Veliye alamet niyeti ile yapılmalıdır. İbni Teymiye’nin sapık sözlerinin kıymeti yoktur.)
Medine’nin bir tanecik (Baki) kabristanına ilk olarak Osman bin Ma’zun defnedildi. Resulullah bu süt kardeşinin kabrine mübarek eli ile büyük bir taş dikti. Kabir taşı dikmek sünnet olduğu bundan anlaşılmaktadır.

Medine’deki türbeleri mezhepsizler yıkmıştı. İkinci sultan Mahmud han, hepsini yeniden yaptırdı. Birinci cihan harbinden sonra, İngilizler burasını Osmanlılardan alıp, Abdülaziz’e verdiler. Tekrar hepsini yıktırdı. Mübarek binaları, hatta Zemzem kuyusu üzerinde, birinci Abdülhamid hanın yaptırmış olduğu sanat eseri binayı yıktılar. Resulullahın dünyaya teşrif ettiği mübarek evi de yıktılar. Yerine çarşı yaptılar.

Hücre-i saadetten sonra ilk yapılan türbeler, Baki kabristanında, Resulullahın mübarek zevcelerinin kabirleri üzerine yapılmış olan kubbedir. Zeyneb binti Cahş “radıyallahü anha” validemiz pek sıcak günde vefat etmişti. Hazret-i Ömer, kabir kazılırken, cemaati güneşten korumak için, kabir üzerinde çadır kurdurdu. Çadır, uzun zaman kabir üzerinde kaldı. Bundan sonra, kabirler üzerine çadır, çardak, zamanla, türbeler yapıldı. İslamiyet’te ilk tabut da, yine Zeyneb validemiz için yapıldı. Hazret-i Ömer, cenazeye mahremlerinden başkasının gitmesine izin vermemiş, Eshab-ı kiram bundan üzülmüştü. Esma binti Ümeys, (Habeş’te tabut gördüm. Cenazeyi örtüyor) dedi. Bunun anlattığı şekilde tabut yapılıp, bütün Eshab ile birlikte gidilerek defnedildi.

“Mümin, mümin kardeşinin aynasıdır”
Evliyanın kabirlerine giderek, Allahü teâlâdan bir dilekte bulunurken, onları vesile etmek, vesile olmaları için onlara yalvarmak caiz olduğu, çeşitli yollardan ispat edilmektedir. Maide suresi 35. âyet-i kerimesinde mealen, (Ey müminler! Allahü teâlâdan korkun ve Ona yaklaşmak için vesile arayın!) buyuruldu. Bütün tefsirler, vesilenin Allahü teâlânın sevdiği, beğendiği şeylerden herbiri olduğunu bildiriyor. Nisa suresinin 80. âyetinde mealen, (Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur) buyuruldu. Bunun içindir ki, İslam âlimlerinin çoğuna göre, birinci âyet-i kerimedeki vesile, Resulullah demektir. Böyle olunca, Peygamberleri ve onların vârisleri olan Velileri, salih müslümanları vesile etmek, onların yardımları ile Allahü teâlâya yaklaşmak caiz olmaktadır. Peygambere karşı söylemek, yalvarmak küfür ve şirk olsaydı, namaz kılanların hepsinin kâfir olması lazım gelirdi. Muhammed bin Süleyman’ın (Eşedd-ül-cihad)’da yazılı fetvasına göre, vehhabilerin de kâfir olmaları lazım olurdu. Çünkü her müslüman, namazda otururken, Esselamü aleyke eyyühen-Nebiyyü ve rahmetullah diyerek Resulullaha selam vermekte ve o yüce Peygambere dua etmektedir.

Kabirleri ziyaret etmekte ve Evliyayı vesile ederek dua etmekte faydalar vardır. Çünkü, İbni Asakir’in bildirdiği ve (Künuz-üd-dekaık)de yazılı hadis-i şerifte, (Mümin, mümin kardeşinin aynasıdır) buyuruldu. Dare Kutni’nin bildirdiği hadis-i şerifte, (Mümin, müminin aynasıdır) buyuruldu. Bu hadis-i şeriflerden anlaşılıyor ki, ruhlar, birbirlerinin aynaları gibidir. Birbirlerinde görünürler. Kabir başında, o Veliyi düşünüp, vesile eden kimsenin ruhuna, Velinin ruhundan feyz gelir. Hangisinin ruhu zayıf ise, kuvvetlenir. Birleşik iki kaptaki sıvı gibidir. Yüksek olan ruh zarar eder. Kabirdekinin ruhu aşağı derecede ise, ziyaret edenin ruhu sıkıntı duyar. Bunun içindir ki, İslamiyet’in başlangıcında, kabir ziyareti yasak edilmişti. Çünkü mezarda olanlar, cahiliye zamanından kalmış olanlardı. Müminler de ölmeye başlayınca, kabir ziyaretine izin verildi.

Peygamberin veya bir Velinin kabri ziyaret edilince, o Veli düşünülür. Hadis-i şerifte, (Salihler düşünüldüğü zaman, Allahü teâlâ merhamet eder) buyuruldu. Bu hadis-i şeriften anlaşılıyor ki, kabir ziyaret edene, Allahü teâlâ merhamet eder. Merhamet ettiği kulunun duasını kabul buyurur. Kabir ziyaret edilmez, Peygambere, Evliyaya tevessül olunmaz sözünün, senetsiz bir düşünce, bir görüş ayrılığı olduğu meydandadır. (Ben öldükten sonra, hac eden bir müslüman beni ziyaret ederse, diri iken ziyaret etmiş gibi olur) hadis-i şerifi, bu inanışı kökünden çürütmektedir. Kabir ziyaretinin lazım olduğunu göstermektedir. Bu hadis-i şerif, vesikaları ile, Künuz-üd-dekaık kitabında yazılıdır.

(Kabrimi ziyaret eden, beni diri iken ziyaret etmiş gibi olur) hadisi, Hücre-i saadeti ziyaret ederek faydalanmayı emir buyurmaktadır. Onu diri iken ziyaret eden, çok faydalanarak ayrılırdı. Mübarek kabrini ziyaret edenlerin de, böyle ayrılacaklarını, bu hadis-i şerif bildiriyor.
İslam âlimlerinin büyüklerinden Abdülkadir-i Geylani, Muhyiddin-i Arabi, Takıyyüddin-i Ali Sübki, Ahmed ibni Hacer-i Mekki ve Abdülgani Nablüsi hazretleri, Peygamberin, Evliyanın kabirlerini ziyaret edip, onlara tevessül ederek, Allahü teâlâdan af ve merhamet istemek caiz olduğunu vesikalarla ispat etmişlerdir. Yusuf Nebhani hazretleri Şevahid-ül-hak kitabında, o yüksek âlimlerin kitaplarından uzun yazılar ve vesikalar alarak Hindistan’daki vehhabileri rezil etmektedir.

Vehhabi Feth-ül mecid kitabının 111.sayfasında, (La ilahe illallah diyerek, Allah’tan başka şeylere tapınmayanların malı ve canı haram olur) hadis-i şerifini yazarak, (Yalnız kelime-i tevhidi söylemek, insanın kanını ve malını kurtaramaz. Bugün, kabirlere ve ölülere tapınanlar böyledir. Bunlar, Kur’an-ı kerimde bildirilen, cahiliye müşriklerinden daha kötüdür) diyor.

Bazıları da, (Müşrikleri nerede bulursanız öldürünüz) mealindeki âyet-i kerimeyi de ileri sürerek, müslümanları öldürmeyi, mallarını yağma etmeyi istiyorlar. Hurufilerin ve cahillerin küfür ve şirk olan sözlerini yazarak, tasavvufa ve tasavvuf büyüklerine saldırıyor. Ağaçlara, taşlara, mezarlara tapınanlar için olan hadis-i şerifleri yazarak, kabir üzerine türbe yapmak, kabir ziyaret etmek şirktir, küfürdür diyorlar.

Taştan, ağaçtan, bilinmeyen mezardan teberrük elbette şirktir. Fakat Peygamberlerin ve Evliyanın kabirlerini ziyaret edip, onların bereketi ile Allahü teâlâdan feyz ve bereket beklemeyi bunlara benzetmek, ahmaklık ve cahilliktir. Bu yüzden milyonlarca müslümana küfür ve şirk damgasını basmak ise, müslümanlar arasında bölücülüktür.

Ümmet-i Muhammed putlara tapmaz
Es-Savaık-ul ilahiyye firreddi alel-vehhabiyye’nin yazarı, büyük âlim Süleyman bin Abdülvehhabı Necdi, Mehmed bin Abdülvehhabın kardeşidir. Kardeşinin İngilizlerle işbirliği yaparak, ortaya çıkardığı (Vehhabilik) yolunun hatalı olduğunu vesikalarla ispat etmektedir. 44. sayfasında diyor ki:
Yolunuzun bozuk olduğunu gösteren vesikalardan biri de, (Sahihayn) denilen iki doğru hadis kitabında, yani (Buhari) ve (Müslim) kitaplarında bildirilen hadis-i şeriftir. Bu hadis-i şerifi bildiren, Ukbe bin Amir diyor ki, (Resulullah, minbere çıktı. Kendisini minber üzerinde son görüşüm bu idi. “Benden sonra, müşrik olmanızdan korkmuyorum. Dünyaya düşkün olarak, birbirinizi öldürmenizden, böylece, geçmiş kavimler gibi, helak olmanızdan korkuyorum” buyurdu.) Resulullah, Kıyamet gününe kadar ümmetinin başına gelecek olan şeylerin hepsini haber vermiştir. Yukarıdaki sahih hadis-i şerif, ümmetinin putlara tapmayacağını, bundan emin olduğunu haber vermektedir. Bu hadis-i şerif, bid’at yolunu temelinden yıkmaktadır. Çünkü vehhabi kitabı, ümmet-i Muhammedin hepsinin putlara taptıklarını, İslam memleketlerinin putlarla dolu olduğunu, türbelerin puthane olduklarını söylüyor. Türbelerden yardım, şefaat isteyenlerin kâfir olduklarına inanmayanlar da kâfirdir diyor. Halbuki, müslümanlar asırlar boyunca kabirleri ziyarete gitmiş, Evliyaya tevessül ve istigase eylemiştir. Böyle yapanlara hiçbir İslam âlimi müşrik dememiş, müslüman olarak tanımışlardır.

(Başınıza gelecekler arasında en çok korktuğum şey şirktir) hadis-i şerifinin (Şirk-i asgar)ı bildirdiği, diğer hadis-i şeriflerden anlaşılmaktadır. Şeddad bin Evs ve Ebu Hüreyre ve Mahmud bin Lebibten gelen böyle hadis-i şeriflerin hepsi, Resulullahın, ümmetine şirk-i asgarın gelmesinden korktuğunu bildiriyorlar. Hadis-i şeriflerde bildirildiği gibi olmuş, müslümanların çoğu şirk-i asgara yakalanmışlardır. Siz, bu şirk-i asgara şirk-i ekber diyor, böylece müslümanları tekfir ediyorsunuz. Müslümanlara kâfir demeyen müminlere de, kâfir damgasını basıyorsunuz. (Es-Savaık-ul-ilahiyye)

Hadika’nın 451. sayfasında, (Ey insanlar! Çok gizli olan şirkten sakınınız!) hadis-i şerifini açıklarken, buyuruyor ki:
(Bu şirk, yalnız sebepleri görmek, Allahü teâlânın yarattığını düşünmemektir. İşleri sebeplerin yaptığına inanmak, Allahü teâlâya şerik yapmak olur. Görünen, düşünülen şeyleri şerik yapmaya (Şirk-i celi), [yani açık şirk] denir. Şer’an, aklen ve âdet ile sebep olan şeylerin yaptığına inanmaya (Şirk-i hafi), [yani gizli şirk] denir.)

Abdulhak-ı Dehlevi hazretleri, Eşi’at-ül-leme’at hadis kitabının 1. cild 50. sayfasında diyor ki:
(Putlara tapmaya (Şirk-i ekber) denir. Küfür olan şirk budur. Riya ile, [yani gösteriş için] ibadet, iyilik yapmaya (Şirk-i asgar) denir. Bu küçük şirk küfür değildir.) Bu şirklerin ikisi de şirk-i celidir.

Sebepler yaratıcı değildir
Hadika’dan aldığımız, yukarıda yazılı hadis-i şerifte, ruhlardan ve ölülerden bir şey istemeye şirk denmiyor. Görünen veya görünmeyen şeylerden ve insanlardan bir şey isterken, yani sebeplere yapışırken, bu işi sebeplerin yaptığına inanmaya şirk deniyor. Kısacası, sebeplere yapışmak sünnettir. Sebeplerin yaptığına inanmak şirktir. Sebepler bir şey yapamaz, Allahü teâlânın yaratmasına sebep olurlar. İşleri yapan sebepler değildir, Allahü teâlâdır.

[Hazret-i Musa, hastalanınca, "İlaçsız da Allahü teâlâ şifa verir" diyerek ilaç kullanmadı. Allahü teâlâ, (İlaç kullanmazsan şifa vermem) buyurdu. İlacı kullanınca iyi oldu. Fakat sebebini merak etti. Allahü teâlâ, (Tevekkül etmek için, benim âdetimi, hikmetimi değiştirmek mi istiyorsun, ilaçlara tesir veren kimdir, elbette tesirleri yaratan benim) buyurdu. (K. Saadet)]

Canlı veya cansız, herhangi bir sebebin, her istediğini yapabileceğine, yani yaratacağına inanmak, onu Allahü teâlâya şerik yapmak olur. Bu inançla, ondan bir şey istemek, ona ibadet etmek olur. Sebebin yaratacağına inanmayıp, sebebe yapışınca, Allahü teâlânın yaratacağına inanmak, sebebe tapınmak olmaz. Sebebe yapışmak olur. Müslümanlar, dirilerden, ölülerden ve görünenlerden ve görünmeyenlerden bir dilekte bulundukları zaman, bunların her istediklerini kendilerinin yapacaklarına inanmıyorlar. Sebebe yapışınca, dileklerini, Allahü teâlâdan bekliyorlar. Allahü teâlânın yaratacağına inanıyorlar. Bunun için, müslümanların ruhlardan ve ölülerden bir şey istemeleri, bunlara tapınmak, onları mabud yapmak olmaz.

Allahü teâlâ, her şeyi sebep ile yaratıyor. Sebeplere yapışmamızı emir ediyor. Bunun için dileklerimize kavuşmak için, bunların sebeplerine yapışıyoruz. Sebeplere yapışmamız şirk olmuyor. Günah olmuyor. Fakat sebeplerden beklemek, şirk oluyor. Her istediklerini yapabileceklerine inanarak onlardan beklemek, şirk-i ekber oluyor. Allahü teâlânın verdiği kuvvet ile yapacaklarına inanmak, şirk-i hafi oluyor. Sebeplerden beklemeyip, onların yapacaklarına inanmayıp, yalnız Allahü teâlânın yaratacağına inanarak, dileği yalnız Allah’tan beklemek, müslümanlık oluyor. İslam dinine uymak oluyor. Müslümanların ölülerden ve ruhlardan dilekte bulunmaları böyledir. Böyle meşru dilekte bulunmaya (Tevessül) ve (İstigase) denilmektedir.

Ölüden veya diriden dilekte bulunanın, ibadet mi, yoksa tevessül mü yaptığını, yani niyetinin ne olduğunu anlamak için, dilekte bulunurken İslamiyet’in dışına çıkıp çıkmadığına bakılır. İslamiyet’in dışına çıkıyorsa yani onun gönlünü hoş etmek için, haram işliyor veya farzı yapmıyorsa, ona tapındığı anlaşılır. Görülüyor ki, diriden dilekte bulunurken, onun gönlünü hoş etmek için, İslamiyet’in dışına çıkan vehhabiler, müşrik olmaktadırlar. İslamiyet’in dışına çıkmadan tevessül eden müslümanlar ise, Allahü teâlânın emrini yapmakta, yani sebebe yapışmaktadırlar. Bunlara müşrik diyenlerden tevili olmayanları kâfir olur. İnsan, kendi nefsinin isteklerine, yani şehvetlerine kavuşmak için İslamiyet’in dışına çıkarsa, nefsine tapınmış olur. Fakat nefse tapınmaya, dinimiz şirk dememiştir. Yani bunlar kâfir değil, fâsık olurlar.

Yalan üstüne yalan, iftira üstüne iftira
Vehhabi Feth-ül mecid kitabının 142.sayfasında diyor ki:
(Eshab ve onlardan sonra gelenler, Peygamberden başka, kimse ile bereketlenmedi. Peygambere mahsus olan şeylerde, kimse ona ortak olamaz.)
CEVAP
Bu da, yazarın yalanlarından biridir. Hazret-i Ömer, yağmur duasına çıkarken, Hazret-i Abbas ile bereketlendi. Mesela, (Mevahib-i ledünniyye) tercümesinde vardır. Ehl-i sünnet kitaplarının hiçbiri, Resulullahla bereketlenmek, yalnız ona mahsustur, başkaları ile bereketlenmek caiz olmaz dememişlerdir. Başkaları ile de bereketlenildiğini bildirmişlerdir. Allahü teâlânın sevdiği kullarının kabirlerini ziyaret ederek, onlardan bereketlenmeyi, Lat ve Uzza putlarına tapınmaya benzetmek, Kur’an-ı kerime ve hadis-i şeriflere iftira etmektir. Hadis-i şerifte, (Kur’an-ı kerime yanlış mana veren kâfir olur) buyuruldu. Kitabın müellifi, manaları şüpheli olan âyet-i kerimelere yanlış mana vererek, Ehl-i İslama müşrik diyor.

Yine aynı kitabının 239.sayfasından başlayarak diyor ki:(Hadis-i şerifte, insanların en kötüsü, kıyamet kopacağı zaman diri olanlardır ve kabirleri mescid yapanlardır buyuruldu. İslamiyet’ten önce, mezarlar mescid yapılmıştı. Bu ümmetin sonra gelenleri, cahiliye ehlinden de ileri gitmiş. Sıkıştıkları zaman, Allah’ı unutuyorlar. Ölüleri ilah yapıyorlar. Ölülerin, kendilerinden istenilenleri yapacaklarına inanıyorlar. Abdülkadir-i Geylani dua edenleri işitir ve yardım eder diyorlar. Onun gaybı bildiğini sanıyorlar. Halbuki, o ölmüştür. Böyle söyleyenler kâfirdir. Kur’anı inkâr etmiş oluyorlar. İbni Kayyım, mezarların üzerindeki kubbeleri yıkmak vaciptir dedi. İmam-ı Nevevi, her ne niyet ile olursa olsun, kabir üzerine türbe yapmak haramdır dedi. Mezarlıklar pis olduğu için, orada namaz kılınması yasak edildi diyenler yanılmaktadır. Çünkü, Peygamberlerin mezarları pis olmaz. İbni Hacer-i Hiytemi (Kebair) kitabında, mezar üzerine kubbe yapmak büyük günahtır. İslam hükümet adamlarının bu kubbeleri yıkmaları lazımdır. Önce imam-ı Şafii’nin türbesini yıkmalıdır, dedi.)

Burada da müslümanlara iftira etmektedir. Müslümanlar, her gün beş kere, Allahü teâlâya ibadet ediyor. Ona yalvarıyorlar. Böyle olan bir kimse için, Allah’ı unutuyor demek, açık bir yalancılıktır. Müslümanlar ölüye tapınmaz. Allahü teâlânın sevdiği kullarının, hatta her ölünün, mezarda işittiğini, hadis-i şerifler bildirdiği için, Onun mezarına gidip, Onun sebebi ile Allahü teâlâya dua ediyorlar. Meyyitten vesile olmasını, şefaat etmesini istiyorlar. Ölü her dilediğini yapamaz. Diri de, her dilediğini yapamaz. Fakat, Allahü teâlâ, sevdiği kullarının ve en önce Peygamberlerin dualarını kabul buyuracağını söz vermiştir. Müslümanlar, Peygamberlerden ve Evliyadan bir şey yapmalarını istemez. Allahü teâlânın bir şeyi vermesi için dua etmelerini ister. Evliya, kabir başına gelenin dilediğini işitir. Bunu vermesi için, Allahü teâlâya dua eder. Allahü teâlâ da, duasını kabul eder.

İbni Hacer buyuruyor ki:
Şafii âlimlerinden birkaçı, yukarıdaki hadis-i şeriflerden alarak, altı şeyin büyük günah olduklarını bildirmişlerdir. Bunlardan biri, kabirleri mescid yapmaktır. Çünkü, hadis-i şerifte, (Peygamberlerin kabirlerini mescid yapmayınız!) buyuruldu. Kabirleri mescid yapanlara lanet edildi ve salihlerin kabirlerini mescid yapanların, kıyamet günü, insanların en kötüleri olacakları bildirildi. Mezarı mescid yapmak demek, ona karşı namaz kılmak demektir. Bunun içindir ki, Şafii âlimlerimiz Peygamberlerin ve Evliyanın mezarlarına karşı, onlara saygı olarak namaz kılmak haram olur dediler. Haram olması için, iki şart lazımdır. Biri, kabirdekinin sayılı, büyük bilinen kimse olması, ikincisi, namazın ona karşı olmasını niyet etmektir. Mezara kandil yakmak da, ölüye saygı için olunca, haram olur. Mezar etrafında dönmek de böyledir. Bunlar saygı için değil ise, mekruh olacağı anlaşılmaktadır. Kabre secde ederek saygı göstermek, ona tapınmak olur. Bu ise büyük günah, hatta küfürdür. Hanbeli âlimlerinden bazıları, kabir yanında saygı namazı kılmak büyük günahtır ve küfre sebep olur. Böyle yapılan türbeleri yıkmalıdır dedi.

İbni Hacer-i Mekki Hiytemi’nin (Fetava-yi kübra fıkhiyye)sinin Mısır baskısı, cenaze kısmında diyor ki:
(Her meyyitin gömüldüğü umumi kabristanda, mezar üstüne türbe yapılmaz. Bunları yıkmalıdır. Umumi olmayan mezarlıktaki türbelerin yanına meyyit gömmek için türbeleri yıkmak caiz değildir.)
17. sayfasında diyor ki:
(Umumi olan kabristana türbe yapmak haramdır. Yapılmış olanı yıkmalıdır. Vakıf olan kabristanda ve sahibinden izin almadan, bunun kabristanına bina yapmak da haramdır. Kendi mülkünde veya başkasının izni ile onun mülkünde türbe yapmak mekruhtur.)
25. sayfasında diyor ki:
(Umumi kabristanda türbe yapmak, çok yer kaplayarak, başkalarının ölülerini gömmelerine mani olduğu için haramdır. Umumi kabristandaki türbeleri yıkmalıdır. Şafi’i âlimlerinden çoğu bunun için, imam-ı Şafi’inin türbesinin yıkılmasına fetva vermiştir. Çünkü, bu türbe umumi kabristandadır.)
Görülüyor ki, ibni Hacer-i Mekki her türbe haramdır ve yıkılmalıdır dememiştir.

Evliyanın kabirleri üzerine türbe yapmanın caiz olduğu Cami’ul fetava’da, Keşf-ün-nur’da ve Üsul-i erbe’ada açık yazılıdır.

Sual: "Türbe eşiği öpmek, örtüsüne dokunmak, o eşyadan medet ummak, içinde yatan zatı tanrılaştırmak, bunlar küfürdür" deniyor.
CEVAP
Bir şeyin küfür oluşu, edille-i şeriyye denilen 4 delilden birisi ile anlaşılır. Türbe örtüsüne dokunmaya küfür demek, Kur’an-ı kerime yapılan bir iftiradır.

En cahil bir insan bile, türbede yatan zatı tanrılaştırmaz, ona yaratıcı demez. O zatı yaratıcı bilmek elbette küfür olur. Bir kimse, türbedeki zatı yaratıcı bilirse, isterse, hiçbir yere dokunmasın zaten kâfir olur. O zatı yaratıcı bilmeden örtüye dokunmak niye küfür olsun?

Fetava-i Hindiyye’de ana-babanın kabrini öpmenin caiz olduğu bildiriliyor. Ana-babanın kabrini öpmek caiz olunca, onlardan daha kıymetli olan evliya veya peygamber türbesini öpmek elbette caiz olur.








 
E Çevrimdışı

Ebu & Dücane

Misafir
ENSARİ' Alıntı:
Türbe, oda demektir. Türbe yasak olsaydı, Eshab-ı kiram, Resulullah efendimizi ve Hazret-i Ebu Bekir’i ve Hazret-i Ömer’i oda içine defnetmezlerdi. Türbe, ölüye tapınmak için yapılmaz. Ona sevgi ve saygı göstermek ve okumaya, dua etmeye gelenleri yağmurdan, güneşten korumak için yapılmaktadır.

Türbe oda değildir.Ölüye olan tazimden dolayı,onun için yapılan ve başkalarının da onu tazim etmesi için mezarı farklı bir yapı haline yani devamlı hatırlanıp dua edilmeye layık olan bir anıta dönüştürmektir.Mezarı korumak için yapılan bir oda ile herkesin ziyaretine açılıp tazim edilen bir mezar farklı şeylerdir.İslamda mezarın şekli bellidir.Peygamberimizin ve halifelerinin mezarları türbe olarak değil,mezarını korumaya alarak yerini belli etme amacı vardır.Herkesin ziyaret edip dua edilsin kastıyla yapılan bir yer değildir.Mezar sadece dirilerin ölümü hatırlaması için bir ibret alma yeridir.Mezar,dualarla anılıp tazim edilme,ölen kişiyi yüceltme,iyiliklerini hatırlama ve herkese hatırlatma yeri değildir.Hem peygamberimiz ve cennet vaad edilen ashabı ile evliya olarak bilinen ama kimine göre olmayan kişileri karşılaştırmayın.Bu kişilerin haklarında vahiy mi geldi de bunlar için özel dua etme ve yardım isteme merkezleri kuruluyor.Türbe yaparak bu kişilere dua kazandırma ticareti yapmanın kuran ve sünnette yeri yok.Bu sadece uyanık geçinenlerin dua konusunda çok sevdikleri ölen kişiye dua yoluyla sevap ve cennet kazandırma gayretinden başka bir şey değildir.Aşağıdaki linkten bakabilirsiniz.
https://www.islam-tr.org/hadis-ve-h...kseltme-turbe-yasagi-ile-ilgili-hadisler.html
 
aknczlfkr Çevrimdışı

aknczlfkr

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Osmanlı Hilafeti'ndeki en büyük alimler üçtür, ve üçü de "Süleyman Asrı"nda yaşadı...

Darul Hadis Baş Müderrisi İmam Birgivi ve Fatih Camii İmamı İbrahim El Halebi.. Üçüncüsü de Şeyhülislam Ebu Suud'dur..

Üçü de yaşadıkları döneme de sonraki 350 seneye de damgasını vurmuş devlete rengini vermiştir..
Birgivi, Padişahtan avama herkesin okuduğu ve saray tarafından, ehemmiyeti tartışmaya bile açılması yasaklanmış eserlerin sahibi malum alimimiz..

Halebi'nin El Mülteka'sı ise kadıların resmi el kitabı idi.. Halebi Sağiyr ise, bu gün tüm Türkiye Hanefi Müslümanlarının namazı kılarken tabi olduğu büyük namaz kitabıdır.. Ebu Suud ise tüm alemi islam'ın akladığı isimlerden biri de budur, ve İrşad-ı Akl-ı Seliym adlı ve Kurtubi Tefsiri veya İbni Kesir tefsiri ile aynı kalitedeki bir Kuran tefsiri yazmıştır, sayısız fetvası ve eseri ve icraatı vardır.. Ve üçü de Maturudi-Hanefi'dir haa. Selefi de değiller, bazı yanaşmış olsalar da Ehli Hadis'e, umumi manada Maturudilerdir.. Rahimehumullahecmaiyn..

Şimdi kardeş; üçü de ve onlardan eski ve yeni tüm Maturudi-Hanefi Kebir Ulema ittifak etmiş, ayrıca İmam nevevi veya İbni Hacer gibi Eşari-Şafii kebir Ulema da ittifak etmiş, Malikiler ve Zahiriler de ve Selefi-Hanbeliler de ittifak etmişler;

Kabirleri Yükseltmek de, üstünü örtmek de, üstüne bina, çadır, kubbe, yatır vs yapmak da haramdır...

Ecdadımız Allah taksiratını affetsin her vefatta her definde buna riayet etmemiş malum bir çok islam memleketinde türbe vs var, ama bu hatalara değil, esas fetvalara ve evvela Sahih HADİSLERE ve gördüğün üzere tüm Ehl-i Sünnet-i Amme'nin İCMA ettiğine bakalım.. Bu bidatleri terk edelim..

Ben Selefiyim. Sen dersen ben Maturudiyim, ben sana Maturudi veya Eşarilerin de kabir üstüne bina vs yapmaya haram dediğine deliller sayarım.. Ümmeti Muhammed Aleyhisselatuvesselam; meşhur isim-sıfat bahsi dışında hemen hiç bir esas meselede cidden ihtilafa düşmemiş ve ittifak-icma etmişlerdir şu misalde dahi gördüğümüz üzere.. Yani öyle, "efenim bunlar selefi reflekslerle yaklaşanların kafası, diğer ulema böyle dememiştir" edebiyatı yapmayalım komik olur..

Ümmet'in İCMA ettiği veya icmaya yakın bir derecede CUMHUR teşkil ettiği şeyler vardır; mesela;



UGURSUZLUGUN HER ÇEŞİDİ BATILDIR.. (Oflu Mahmut usta'nın çöemezi Cüppeli Ugursuzluk vardır diyor)

KABİRLERİN ÜSTÜNE BİNA YAPMAK CAİZ DEĞİLDİR.. (Sofiler ve şiiler kabir aşığıdır)

YEZİD LANETLENMEZ VE TEKFİR EDİLMEZ.. (Tarikatların bazısı ve Şiiler Yezid'i de bir çok halifeyi de lanetlerler)

BİR İSLAM BELDESİ İŞGAL OLANDA SAİR TÜM BELDELERE CİHAD FARZ OLMAYA BAŞLAR.. (Yani sadece ve ilk kez şehid Abdullah Azzam'ın fetvası değil bu)

İSLAM-ŞERİAT İLE HÜKMETMEYEN HER İDARE TUGYAN VE DALALET İÇİNDEDİR.. (Bir Osmanlı Paşası bile bunu İran Şahına mektubunda söyleyecek kadar net, zira tüm kaynaklarında bunu okumuş o güne dek)

RAKS, SEMA, DEVRAN VS SÖZDE ZİKİRLER BİDATTİR, HURAFEDİR, HARAMDIR.. (Sufiler böylesi ibadetler uydurmuşlardır)

ŞEYHLERİN RUHLARININ MEKANA GELDİĞİ VEYA HABERDAR OLDUGU İNANCI KÜFÜRDÜR.. (Sufiler ve biraz değişik olarak Şiiler buna inanır)

SAHABELERİN FAZİLETİNİ RED EDEN MÜLHİDDİR, ZINDIKTIR.. (Bazı sufiler ve şiiler ashaba ve validelerimize dil uzatır)

VAHDETİ VÜCUT NAZARİYESİNİN KÜFÜR OLDUĞU.. (Pek çok sofi vahdete inanır)

KADER KONUSU..VS (Mutezile, Kaderiyye, Cebriyye, Şia, Sufiyye çeşitli sapmalara sahiptir kader bahsinde..)



Akıncı'nın bu bahiste bir kaç da çalışması var, yayınladığında inşallah faydalanacağız.. Bu bilgiler de oradan zaten..

Yani, Ümmet tarih boyunca, tüm Ehli Sünnet-i Hasse ve Ehli Sünnet-i Amme Uleması, (Kısaca; Selefi, Zahiri, Maturudi, Eşari) isim-sıfat tevili meselesi dışında bu saydıklarım ve daha nice esasta, meselede hep müşterektir, icma etmiştir.. Öyle, "sadece bir kaç selefi alimin görüşü" denip de itibarsızlaştırma ve karalama kampanyası yapanların ekmeğine kan doğrayacağız yani :).. Hanefi Maturudi ulemada bazı öyle fetvalar var ki, Selefi Hanbelilerden fazlası var eksiği yok sertlikte keskinlikte ve netlikte.. Yani her Hak kelamı "sadece selefilerin görüşü" gibi göstererek güya sırtınızı diğer ulemaya ve tarihe yaslayacağınızı sanıyorsanız, bilin ki bindiğiniz dalları budamaktayız :)
 
Al-Alameyn Çevrimdışı

Al-Alameyn

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Bu nasıl iştir,Allah Korusun bunlar fırsat bulsalar Allah Resulünün mübarek kabirlerinide halas edecekler........................
Ensari ahi, Allah razı olsun..... Güzel bir şekilde bu mevzunun mahiyetini açıklamışşın.

Allah’a şirk koşulmadığı müddetçe bu türbeler ne İslama ne ne Müslümana zarar verir. Bizden önceki bizden bin kat dindar olan ecdad bu türbeleri yıkmamış da biz klavye başında bunların yıkılmasına fetva mı verelim!!!

Ne yazık ki Şebab Hareketi Somali halkının hem kültürel ve hem de dini boyutunu anlayamamış. Eğer buradaki halk yanlış bir şey yapıyorsa, Şebab bunlara doğruyu göstermek için ne yaptı? Bunun videosunu göstersin.... Dinimizde ecdad “yapalım, yıkmayalım” anlayışıyla taa Macaristandan Yemene kadar cami, medrese, hastane, aşevi yapmış. Bırakın türbeyi ne kilise yıkmış ne de sinagog.... Bu türbeleri yıkmak Şebabın mı hakkı ya da tüm Müslüman Somalilerin mi eğer ortada yıkılmasını gerektiren bir durum varsa? Acaba ahilerden hiç biri sordu mu “burada hangi zatlar ya da ulema yatıyor” diye?....

Aynı yolu takip edersek o zaman Eyyüp El Ensarinin türbesini ve diğer yüzlerce sahabinin de türbelerini yıkmak gerekmez mi? Acaba hangi aklı başında müslüman Eyyup El Ensarinin türbesini yıkmayı aklından geçirir!!!!

Allah cümlemize hidayet etsin....
 
M Çevrimdışı

morueqq

لا إله إلا الله
İslam-TR Üyesi
ALLAH ecirlerini kat kat versin bu konuyu tartışanlar Rasulullah'ın şu sözünü hatırlasın ve devamında altındaki yazıyı iyi okusunlar :

(Bir zaman gelir ki, Sünnet, bid’at gibi çirkin görülür, bid’at ise sünnet gibi rağbet görür. Kötüler halka musallat olur. İyiler duâ eder, ama duâları kabul olmaz.) [Hatîb]

Ebu'l-Heyyâc el-Esedî anlatıyor: "Bana, Hz. Ali (radıyallahu anh):
"Rasûlullah(aleyhissalâtu vesselâm)'ın beni göndermiş olduğu şeye ben de seni göndereyim mi?" diye sordu ve Rasûlullah'ın kendisine:
"Haydi git, kırıp dökmedik put, düzlemedik yüksek kabir bırakma!" dediğini anlattı."
(Muslim, Cenâiz 93, (969); Ebu Dâvud, Cenâiz 72, (3218); Nesâî, Cenâiz 99, (4, 88, 89)

İzahat:
Hadis, kabirlerin yer seviyesinden yüksek olmamasını irşad etmektedir. Rasûlullah Hz. Ali'nin Medine sokaklarını dolaşarak putları kırmasını emrettiği gibi, yerden yüksek kabirlerin de yer seviyesinde olacak şekilde yıkılmasını emretmiştir. Daha önce de açıkladığımız gibi, kabrin bir karıştan fazla yüksek olmaması esastır.

Hanefîlere ve Malikîlere göre kabrin üzeri deve hörgücü gibi (sırt halinde) kamburlaştırılabilir, bu mustehabtır. Bir karıştan daha fazla yükseltilmesi mekruhtur. Çünkü bu yükseklik bina hükmündedir. Çünkü Hz. Peygamber'in kabri bidayeten böyle yapılmıştır. Cumhûr da bu görüştedir.
İmam Ahmed ile İmam Şafiî'nin ashabından bir kısmı ve İmam Malik kabirleri musaade edilen miktardan daha fazla yükseltmenin haram olduğunu söylemişlerdir.
Şafiîlerle diğer bazı âlimlere göre, kabrin tavanını düz yapmak mustehabdır.

İslâm âlimleri, Said b. Mansur'un Sunen'i ile, Beyhakî'nin Sunen-i Kubra'sındaki Ca'fer b. Muhammed'in babasından rivayet ettiği Rasûlullah (s.a.v.)'in, oğlu İbrahim'in kabrinin başına çakıl taşı koyduğuna ve kabrin seviyesini yer seviyesinden bir karış yükselttiğine dair olan hadis-i şerife dayanarak, kabrin bilinmesi, kaybolub gitmekten korunması ve ziyaretçiler tarafından sahibine rahmet okunmasına vesile olması için yerden bir karış yükseltilmesinin mustehab olduğunda ittifak etmişlerdir.
Ancak küfür ülkesinde ölen kimselerin mezarları bu hükmün dışındadır. Kâfirlerin taarruzundan korumak için onların kabirleri tanınmalarına yarayacak her türlü alametlerden arındırılır ve yer seviyesiyle bir edilerek kâfirlerin dikkatlerinden gizlenir.
(el-Lubab Ii'1-Meydanî bihamiş-il cevhere e. I, 141; Ahmed Davudoğlu, İbn Abidin Tercume ve Şerhi, III-489)

İmam Şafii: “Ben bir kabrin, basılmaması ve üzerinde oturulmaması için kabir olduğu bilinecek miktardan daha fazla yükseltilmesini mekruh görüyorum” demiştir. (Tirmizi, Cenaiz, 56)

İmam Şafii’nin rivayet ettiğine göre, Hz. Cabir: “Peygamber efendimizin kabrinin yüksekliği bir karış olduğunu” belirtmiştir. (V. Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslamî, 2/523)

https://www.islam-tr.org/kiyamet-al...70-islama-gore-kabir-mezarin-sekli-nedir.html




 
A Çevrimdışı

Ahl Sunnah

Misafir
Esselamu Aleykum

@morueqq

Cezakallahu hayran, benzer nakilleri ben de yapmaya hazırlanıyordum ki gayet güzel bir şekilde cevaplamışsınız, Allah sizden razı olsun.AMİN


@Al-Alameyn

Maalesef dedikleriniz şer'i bir delile dayanmıyor. Kültür, örf, tarihi anlayışlar v.b hepsi İslam'ın süzgecinden geçirilmeli, bu süzgece takılanlar da terk edilmelidir. Kilise ve sinagogları türbelerle kıyaslamanız çok yanlış, hastane ve medrese yapımı ile kıyaslama yanlışınıza girmeye gerek dahi görmüyorum, şer'i bir devlette kilise ve sinagoglar zımmilere aittir, onlar ahidlerine uyduğu sürece Müslümanlar onların hukukunu korur, kurumlarının faaliyetlerine müsaade eder.

Ama türbeler şer'i emirlere muhalefet eden Müslümanlarca yapıldığı için elbetteki otoriteler bu gayri İslami duruma müdahele edecek, emr-i bil maruf nehy-i anil münker görevini de yapacaktır ki bu kapsama fiziki müdaheleler de girmektedir.

Türbelere yapılacak bu tür müdahelelerde doğru olan önce halkı güzelce aydınlatmaktır. Zaten bugün Arab aleminde ve çevresindeki ülkelerde bu davetler yapıldı, halkın çok büyük bir kısmı doğruları öğrendi. Türbe konusunda da diğer konularda da artık Sufilerin yanlış anlayışları geniş toplum kesimlerinin nazarıdna çok marjinalleşti elhamdulillah. Bu ülkelerde hala o yanlışlar üzerinde ısrar edenler de hiçbir şer'i dayanağa sahip olmaksızın yanlışlarında inat edenlerden, "biz atalarımızdan böyle gördük" anlayışındaki kişilerden oluşuyorlar.

Ülkemizde ise hem ilmi faaliyetlerin yetersizliği hem de tarihi nedenler ile maalesef durumlar malum, ama elhamdulillah artık burada da doğruları öğrenenlerin, sahih bir anlayışı benimseyenlerin sayısı artıyor.
 
E Çevrimdışı

ENSARİ

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Ensari ahi, Allah razı olsun..... Güzel bir şekilde bu mevzunun mahiyetini açıklamışşın.


“burada hangi zatlar ya da ulema yatıyor” diye?....

Aynı yolu takip edersek o zaman Eyyüp El Ensarinin türbesini ve diğer yüzlerce sahabinin de türbelerini yıkmak gerekmez mi? Acaba hangi aklı başında müslüman Eyyup El Ensarinin türbesini yıkmayı aklından geçirir!!!!

Allah cümlemize hidayet etsin....

Ahi ben sana içlerinde yatan gizli kini açıklıyayım ellerinde imkan olsa O Allah Resulünün kabrinide yıkacaklar..zaten açıklamalarında hep sufiyi eleştirirken...sufi=şia ile kıyaslayarak yaparlar,zira sufilerin yaptıklarını açıkça eleştirmek kalplerini mütmayin etmezler,kalpleri teskin olsun diyede hemen yanına sapık şia yıda eklerler.. (Allah (c.c.) sizden Razı olsun kardeşim...)
 
A Çevrimdışı

Ahl Sunnah

Misafir
Ahi ben sana içlerinde yatan gizli kini açıklıyayım ellerinde imkan olsa O Allah Resulünün kabrinide yıkacaklar..zaten açıklamalarında hep sufiyi eleştirirken...sufi=şia ile kıyaslayarak yaparlar,zira sufilerin yaptıklarını açıkça eleştirmek kalplerini mütmayin etmezler,kalpleri teskin olsun diyede hemen yanına sapık şia yıda eklerler.. (Allah (c.c.) sizden Razı olsun kardeşim...)

yukarıda kardeş İslam'ın delillerini nakletmiş ya sizler ne delil getirebiliyorsunuz?

Bana zıt fikirleri olsa da insanlara edebimle cevab vermeye çalışırım ama Sünnet'e ittiba etmeyi hedefleyen insanları "içlerindeki gizli kin" v.s gibi sözlerle "münafık, gizli İslam, Peygamber düşmanı" yakıştırmasında bulunan birine de böyle yapmalı mıyım acaba?

Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem)'i sevenler ona uyanlardır. Bid'atler uydurup İslam'a sokmaya çalışanlar değil. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) mezarlarla ilgili ne demiş bak oku, onun emrini reddedip onu sevdiğini söylemek nasıl mümkün oluyor?

Sahabe türbelerini yıkmak.... O Sahabeler (Radıyallahu anhum ecmain) mi emretti bu türbeleri, binaları üstümüze yapın diye, hadislerde geçtiği gibi o Sahabelere Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) emrediyordu, onlar da bu binaları yıkıyorlardı. Onlara mı uymak istersin yoksa hevana mı?

Türbe altında yatan salih bir zat ise zaten kendisine ibadet edilmesini, kendisine ibadet edilmese dahi üzerine İslam'a aykırı bir şekilde bina endişe edilmesini en şiddetli şekilde reddedecek, hesap gününde bunu yapanlardan, bunu destekleyenlerden hesap soracaktır Allahu alem.

Bir araştırıver bakalım "Lat Putu" dediğimiz ne imiş, salih bir kimsenin türbesinden başka birşey mi imiş...

erinde gizli kin taşıyanlar, münafıklık yapanlar kim acaba? Sünnet'e ittiba etmeye, Selef-i Salihin'in (Rahimahumullah) anladığı şekilde dini anlamaya çalışanlar mı, yoksa Budizm'den, Hinduizm'den, Hristiyanlık'tan, Yahudilik'ten topladıklarına İslami kılıflar giydirmeye çalışıp türlü türlü itikadi ve ameli bid'atlar uyduranlar mı?

Sözümona Ehl-i Sünnet müdafiliği yapıp, bir yandan da bu isim altında Allah'dan başkasına dua etmeyi teşvik edip, şirklerine karşı çıkanları sapık ilan edenler mi Sünni, yoksa Sünnet'e göre amel etmeyi hedefleyenler mi?

Kendisine Sünnet'ten kesin deliller, Selef-i Salihin'den icmalar getirildiğinde delilsizce hevasından konuşanlar mı Sünni?

Bu ehl-i hevanın aslında ne Sünnilikle alakası var, ne bu başlık altındaki Hanefi mezhebi ile ne de diğer Sünni fıkıh mezhebleri ile...

Başkalarını gizli kinle, nifakla suçlamadan önce kendi takip ettiğin anlayışın hangi gizli kin taşıyanların eliyle oluşturulup İslam'a mal edilmeye çalışıldığını iyi incele!
 
E Çevrimdışı

ENSARİ

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Kalpleri bilmemize gerek yok,icraatlarından belli olmuyormu bu gidişin nereye doğru olduğu..deliller görebilenler için vardır,yukarıda yazdık ama tabiki bakan için değil görebilen içindir...Bu ümmetin en hayırlıları ashap,tabiin ve ondan sonra gelen Allah dostları ve Alimlere onlar yaşarken gösterilen hürmeti onları hatırlamak maksadıyla kabirlerinin biraz yüksekçe belli bir yerde olmasının zararı nedir ki zira günümüzde eğer onların kabirlerini yıkarsak asırlardır yapılmayan bu melaneti işlersek acaba hiç bu ümmetin hali bundan daha beter olmayacakmıdır..çünkü gelecek yapılan icraatlerinde önünü açmasından belli olur kalplerin okunması ile değil..
 
M Çevrimdışı

Musluman.

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Başımdan Geçen bir anektodu Aktarayım Yeri Gelmişken;

Bir gün yine gezi amaçlı Eyüp e gittim, pierre lotti ye çıktım vs. dönerken de dedim ki bi türbeye bakayım bu adamlar ne yapıyorlar.
Türbeye girdim En az 15 kişi el pençe durmuş Namaz kılar vaziyette dua ediyorlar, bir kısımı yasin okuyor vs. ama öyle bir huşu yok.Hepsinin önünden geçtim gittim biri farketmedi beni düşünün artık.Neyse Türbeden çıktım hemen çıkışta Diyanettin Para toplayan memurları var, tabi yerine uygun normalde sakal uzatmayan ancak Eyüp Sultana özel uzamış sakalları ile Camiye yardım topluyorlar.

Hemen çıkışta Tabelade Bizim 4. Mabedimizdir yazısı vardır gidenler bilir.Görevlinin yanına gittim ve alttaki hadisi okudum.

Resulullah (a.s.) bir hadisi şerifinde şöyle buyurmuştur: "Yolculuk ancak şu
üç mescidden birine olur: Benim şu mescidime, Mescidi Haram'a ve Mescidi
Aksa'ya." (Müslim, Kitâbu'l-Hacc, 15/415, 511, 512)

Dedim Siz 3 mabede ek olarak 4. bir mabed mi ürettiniz buna delilinz var mı?Orada yatan Eyüp(as) mi ? Yatan Eyüp(as) olsa bile ona ibadet edilir mi? vs...

Baya bi içimi boşalltım.Tabi adamın zoruna gitti, başladı " Yılda buraya 2 milyon ziyaretçi geliyor,tek sen mi biliyorsun, sen inanmıyor olablilirsni vs.." devam etti,ortama başkalırı geldi vs ..

Yani Velhasılı Kelam Bu türbe meselesi Nasıl bir mesele ise artık dünyanın 4 bir yanında var ve nasıl başlamış hakikaten hayret ediyorm.Veysel Karaninin Resmi olarak 7 tane türbesi var örneğin.

Gerek şii olsun Gerek Sunni hiç farketmiyor, batıl inanç batıl inançtır.Kuzey Afrikadan Güney Afrikaya Güney Asydan Ordadoğu ya kadar Nereye İslam toprağı deniyorsa Bu tür batıl hurafe Şirk dolu ibadetler ve bunları İslami Sana Cahil Halk Kitlesi var.

YARIN BİR GÜN TÜRKİYE DE İSLAMİ DEVLETİ KURARSAK OSMANLICILARIN TEPKİSİNİ GERÇEKTEN MERAK EDİYORUM.

Fatihin Kanuninin Ve neredeyse Tüm padişahların Divan yolundaki Tüm Türbelerin sonunun ne olacağı malum dur.

Bu arada dipnot düşeyim " İstanbulu avucum içi gibi bilirim :) koskoca bir yılımı Osmanlının ve Bizansın tarihi yerlerini Araştırarak ve gezerek geçirdim :)"

Okuduğunuz için Sağolun
 
M Çevrimdışı

Muhammed Et-temimi

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Rasulullah'ın s.a.v bu konuda hadislerini bildikleri halde bir türbe yıkılınca kalpleri sıkışıyor bazılarının...
 
M Çevrimdışı

morueqq

لا إله إلا الله
İslam-TR Üyesi
Kalpleri bilmemize gerek yok,icraatlarından belli olmuyormu bu gidişin nereye doğru olduğu..deliller görebilenler için vardır,yukarıda yazdık ama tabiki bakan için değil görebilen içindir...Bu ümmetin en hayırlıları ashap,tabiin ve ondan sonra gelen Allah dostları ve Alimlere onlar yaşarken gösterilen hürmeti onları hatırlamak maksadıyla kabirlerinin biraz yüksekçe belli bir yerde olmasının zararı nedir ki zira günümüzde eğer onların kabirlerini yıkarsak asırlardır yapılmayan bu melaneti işlersek acaba hiç bu ümmetin hali bundan daha beter olmayacakmıdır..çünkü gelecek yapılan icraatlerinde önünü açmasından belli olur kalplerin okunması ile değil..

selamun aleykum akhim bak sheikh enver el-Evlaki bid'attan bahsederken değindiği sahabenin çok güzel bir anısı var alıntıladığım yazında da gördüğümüz gibi insanlar ilk putu senin dediğin sepeple yaptılar ve önce tapmadılar sadece o salih kişileri akıllarında tutmalarını sağlıyordu sonradan bu insanlar ondan gelecek bir fayda ve zarara inanmaya başladılar


[youtube]Pqay3MSeOmA[/youtube]
 
ibnikayyim Çevrimdışı

ibnikayyim

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
ALLAHU EKBER VE LİLLEHİLHAMD. kim ibrahim ümmetini görmek istiyorsa bu videodaki mücahidlere baksın... onlar Allahın dinine yardım ediyorlar muhakkakki Allah cc. de onlara yardım edecektir. işte kendini olum olalı müslüman bilenlerle islamla sonradan müşerref olmuşların farkları gibi birşey hissetti.. istisnaları tenzih ederim...Allah c.c bizi bağışlasın... ve bizi de böyle amellerle şereflendirsin inş.
 
Üst Ana Sayfa Alt