Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Haber Muhacir Ve Ensar Ordusu Şeriat Komitesi Üyesi Abdul-halim Ile Röportaj

farkındayız Çevrimdışı

farkındayız

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Muhacir ve Ensar Ordusu Şeriat Komitesi üyesi Abdul-Halim ile röportajYayınlama zamanı:

20 Kasım 2013, 02:11

Muhacir ve Ensar Ordusu Şeriat Komitesi üyesi Abdul-Halim ile yapılan röportaj FiSyria websitesinde yayınlandı. Muhacir ve Ensar Ordusunun, Suriye’nin bir kaç cephesinde faal bir şekilde savaşmakta olan Irak ve Şam İslam Devleti'nin (IŞİD) silahlı kuvvetlerinin dahili bir parçası olduğunu hatırlatalım.

S: Ne için savaşıyorsunuz, hedefleriniz nelerdir?

C: Biz sadece tek bir amaç için, Allah’n sözünün her şeyden üstün olması için mücadele ediyoruz, Allah Subhanallahu ve Teala’nın buyurduğu gibi:

"Fitne kalmayıp din de yalnız Allah için oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse, muhakkak ki Allah, yaptıklarını görendir".
(Kur'an, Sure 8 "Enfal", ayet 39)

Bu ayette, Yüce Allah bize yeryüzünde sadece bir olan Allah'a ibadet etmeyi engelleyen insanların tüm eğilimlerini silinceye, O'nun (azze ve celle) yasakladıklarından sakınıp izin verdikleriyle amel edene kadar savaşmamızı emrediyor.

Bugün, kafirlerin işgal etmedikleri, kafirlerin oluşturduğu kanunları kullanarak Müslüman halkları yönetmek için mürted yöneticiler yerleştirmediği tek bir Müslüman bir ülke bile bırakmadılar. Bu gerçeği itiraf etmek ne kadar zor da olsa, sapıklar ve hırsızların haklarını korumak için icat edilen liberalizm ve demokrasi gibi yasalar ve sistemler ne yazık ki Müslüman ümmeti idare etmeye başladı.

Bugün sen, Allah'ın iyiliği emredip kötülükten alıkoyan kanunlarının hakim olduğu herhangi bir Müslüman ülke bulamazsın. Sözde İslam ülkelerini yöneten bir tane bile fasık Müslüman denecek yönetici bulamazsın.

Şimdi Müslümanları yöneten insanlar dinlerini ve ruhlarını kâfirlere satmış vetüm mevcut araçlarla onlara tabi ülkelerde İslam'ın kalıntılarını silmek için çalışıyorlar sadece. Allah'ın Şeriatını kurmak için herhangi bir çağrı vahşice bastırılır, salih bilginler ve doğruyu konuşan davetçiler ya hapistedir ya da öldürülür. Her yerde şirk, zina, alkol yaygındır, doğruluk eski moda sayılır, bozulma-yolsuzluk moda olarak kabul edilir - kısacası, İslam dünyasının bugünkü gerçekliği budur.

Bize gelince, bizim bu yola ve Cihada çıkma sebebimiz dindar ümmetimizi termitler gibi kemiren bu kötülükleri ortadan kaldırmaktır ve Allah'ın yardımıyla, zalimlerin elinden bu Müslüman topraklarını kurtarancıya, insanlara hem fiziksel, hem de ruhsal anlamda eşitlik, adalet ve saflık getirecek Allah’ın kanunlarını kuruncaya kadar biz bu yoldan dönmeyeceğiz.

S: Alimleri dinlemediğinizi ve onların nasihatlarını ciddiye almadığınız söyleyerek size yönelik tekfircilik suçlamaları hakkında ne söyleyebilirsin?

C: Tabii ki tüm bunlar iftiradır, bizi karalamak için yapılan yeni bir girişimden fazlası değildir. Ne diyebilirim... Bunlar basmakalıp suçlamalardır, ama madem ki bir soru gelmiştir, Allah'ın izniyle cevap veririz.

Biz Elhamdülillah salih atalarımızın (sahabe) anlayışı ile Kur'an ve Sünneti takip ediyoruz ve bu Menhecten ayrılmamak için her türlü çabayı gösteriyoruz.

Alimlere gelince, ben Kâbe'nin Rabbine yemin ederim ki, biz onları seviyoruz, saygı gösteriyoruz ve kendi bilgileri doğrultusunda hareket eden salih ve doğrucu alimleri dinliyoruz.

Ama eğer onlar (bizi suçlayanlar) alim adı altında tağutun tahtının etrafında gezinen, ona onlardan duymak istediği fetvayı veren kitap yüklü eşekleri kastediyorlarsa - gerçekten, biz böyle insanları "alim" olarak kabul etmedik, kabul etmiyoruz ve kabul etmeyeceğiz.

Başka türlü nasıl olabilirdi ki? Sonuçta onlar yanlış olduğunu kendilerinin de gayet iyi bildikleri bir fetva yayınladılar. Tağut onlara kendisinin aşağılık işlerinden herhangi birini aklamak görevini verir ve onlar da hemen tüm bu saçmalıkları Şeriat adına hayata geçirmeye koyulur.

Onlar Allah Subhanallahu ve Teâlâ’nın ayette dediği gibidirler:

"Vay, kitabı elleriyle yazıp da sonra az bir para ile satabilmek için; bu, Allah katındandır, diyenlerin, ellerinin yazdıklarından dolayı vay onlara! Vay onlara. O kazanmış oldukları yüzünden".
(Kur'an, Sure 2. "Bakara", ayet 79)

Allah Subhanallahu ve Teâlâ bizi onların kötülük ve kışkırtmalarından korusun. Allah bundan sonra kendi payına düşen sınavlara rağmen kınayanların kınamasından korkmadan gerçeği ve yalanı açıklayan, sansürcülerin sansüründen korkmayan, Allah'a karşı dürüst ve doğru olan alimleri Kendi yolunda güçlendirsin. Açıkçası, biz burada özellikle Şam'da, Cihad meydanlarında böyle alimleri ve davetçileri görmek istiyoruz. Burada insanların manevi beslenmeye ve nasihate çok ihtiyaçları vardır.

S: Siz okuyucularımıza kısaca kurtardığınız bölgelerde yerel halk arasında ne tür işler gördüğünüzü, onlara karşı münasebetinizin nasıl olduğunu ve onların size ve Suriye’de oluşunuza bakışlarının nasıl olduğunu anlatabilir misiniz?

C: Allah'a hamd olsun, biz kurtardığımız topraklarda en yetenekli öğrenciler içerisinden vaizler yetiştirmek için bir kaç İslami kurum açtık.

Ayrıca her camide, müminlere İslam akidesi ve İslam hukukunun verildiği küçük veya daha büyük yerler vardır, artı çocuklar için Kur'an okuma dersleri vardır, başarılı olan çocuklara ödüllerin verildiği Kur'an okuma yarışmaları düzenlenmektedir.

Ayrıca Allah'ın yardımı ile, gelecekte modern dersler ve Şeriat derslerinin öğretileceği ortaokullar açmayı planlıyoruz. Allah'a hamd olsun ki, namaz kılanların safları artıyor, dinlerine dönen insanların sayısı arttıkça artıyor. İnsanlar kendilerini Mücahidlerin dışında hiç kimsenin umursamadığına her geçen gün daha fazla ikna oluyorlar.

Yerel halk arasında ortaya çıkan sorunları ve davaları çözmek için Şeriat mahkemeleri açıktır, buraya haksız muamele gördüğünü veya herhangi bir şey ile zarara uğradığını söyleyen her kes gelip şikayetini edebilir.

Bu insanlar (Suriye halkı) Allah tarafından bize emanet edilmiştir, hem dünyada, hem de ahirette biz onları ve iyiliklerini düşünmek zorundayız. Biz tüm kardeşlerimizi bu insanlara karşı hoşgörülü ve uzlaşmacı olmaya davet ediyoruz, çünkü onlar çok acı çekti ve hala çekiyorlar.

Evet, bunların içerisinde kötü olan ve dininden vazgeçmiş epeyce insan vardır, ama yüzde olarak karşılaştırırsak kendi dinini seven ve itaat eden Müslümanları sayıca çok bulacağız, bu yüzden biz acele etmeden, bilgelik ve güzel nasihat ile onları teşvik etmeli ve onlara karşı sabırlı olmalıyız.

Ne yazık ki bu konuda konuşmak üzücü, ama bizim cemaatte [Ceyş] en temel dini bilgilere bile sahip olmadan tüm Suriye halkını küfürle suçlama cesaretini bulan ve bize Müslüman olduğunu gördüklerimiz dışında tüm Suriyelilerin kafir olduğunu kanıtlamaya çalışanlar vardır.

Bu insanlar Eyübcülerin (meşhur tekfirci Eyüb Astrahan) sözlerini tekrarladıklarını, yüzlerce yıl önce Haricilerin söylediği gibi birşeyler söylediklerini kendileri anlamıyor. Onlar eğer bir ülkenin yöneticisi kafir ve ülkeyi küfür kanunlarına göre yönetirse o ülkede yaşayan insanların kafir oldukları, genel olarak kafir olarak kabul edileceklerini savunuyorlar.

Bu yanlış anlamaya ilişkin Şeyh ve İmamımız Ebu Muhammed El Makdisi tekfircilere veya tekfir etkisinde olanlara "Bu Bizim İdeolojimizdir" kitabının 9. bölümünde "Küfür Bölgesi ve İslam Bölgesi ve Sakinleri" başlığı altında müthiş bir cevap verdi:

Biz, Küfür yasalarının hakim olduğu ve gücün kafirde olduğu bölgelere küfür bölgesi (Dar'ül Küfr) denmesi konusunda fıkıhçılarla aynı şeyi söylüyoruz. Ama biz, İslam devletinin ve gücünün yokluğu, Müslüman topraklarda mürted hakimiyetinin ve kontrolünün hakim olduğu durumda bu terimin topraklarda yaşayan halkın durumuyla alakalı olmadığına inanıyoruz.

Bu terim nüfusunun çoğu Müslüman olsa bile orada küfür yasalarının egemen olduğu topraklar için geçerlidir. Aynı şekilde İslam bölgesi (Dar'ul İslam)terimi de nüfusun çoğunluğu kafir (İslam kararları ile fethedildiği müddetçe) olsa bile İslam yasalarının hakim olduğu bölgelere aittir.

Bu terimlere dayanarak inançsızlıkla suçlayan aşırıcıların yaptığı gibi geçersiz temelleri dayatmıyoruz. Onların sözlerine göre "esasında bugün bütün insanlar kafirdir". Biz böyle esası kabul etmiyoruz, tersine, her insana görünüşüne göre muamele ediyoruz, gizli olanı ise Allah Subhanallahu ve Teala’ya bırakıyoruz.

İslamını bildiren kimseyle biz İslam'ın gereklerine göre davranıyoruz ve onu Müslüman olarak kabul ediyoruz. Ve biz esasın şöyle olduğunu söylüyoruz - eğer birisi Şeriatın yazdıklarını uyguluyorsa, onu İslamdan çıkaran ameller işleyene kadar o Müslümandır.

Biz (dış görünüşüne göre) küfür, şirk, müşriklerle dostluk ve onlara Müslümanlara karşı yardım gösterenlerle de aynı şekilde davranıyoruz. Bir olan Allah’a inanana kadar, O’na ibadette tevhide uyana kadar, tüm ilahları inkar edip bu küfürden kopana kadar biz onların yaptıklarına uygun şekilde onları reddediyoruz.

Sakalları tıraş etmek ve bunun gibi dış görünüşde kafirlere benzemek ve diğer itaatsizlikler her tarafa yayılmış olan genel bir rahatsızlıktır. Ancak bunlar Tekfir için açık deliller olmadığından Müslümanları imansızlıkla suçlamaya ve Tekfir etmek için bir delil olmaya uygun değildir. Bu nedenle biz böyle itaatsizlikler yapanları aşırı tekfircilerin yaptıkları gibi kanlarını ve mallarını helal görmeyiz.

Tevhid ehlinin kanının dökülmesini helal kılmak büyük tehlikedir ve binlerce Kafiri bırakma hatası bir Müslümanın bir damla kanının dökülme hatasından daha hafiftir ....


Şeyh Ebu Katade Filistini (Allah onu özgürlüğüne kavuştursun) de bu konuda detaylı bir kitap yazmıştır. Biz bu konuyu tüm Mücahidlerin kabul ettiklerinin dışında farklı bir görüşle ele alan herhangi bir İslam alimi tanımıyoruz.

Biz ne üzerineysek, onlar da onun üzerinedir, aynı şekilde onlar neyin üzerindeyse biz de onun üzerineyiz. Ve bu yüzden, bize karşı bir suçlama, onlar için de geçerlidir ve onlara karşı suçlama da doğrudan bizi ilgilendirir.

Konuyu biraz uzattığım için mazur görün, ama artık bizim saflarımıza tekfirci fikirlerin girişlerini önlemek için bu maddeyi açıklığa kavuşturmak gerekliydi.

Ama genel olarak, yerel nüfusun tutumuyla ilgili dünyanın her köşesindeki Mücahid kardeşlerimin Rusçası mevcut olan Şeyh Ebu Muhammed El Makdisi'nin "Şeriat yardımcılarına değerli talimatlar" isimli mektubunu okumasını ve dinlemesini çok isterdim.

S: Peki Özgür Suriye Ordusuna (ÖSO) gelelim, onların demokrat oldukları ve Batı ile yakından bağlantılı olduğu doğru mudur? Bu durumda onlara karşı nasıl davranmamız gerekir?

C: Burda olan birçok kardeş gibi sizde de ÖSO hakkında temelden yanlış bir fikre sahipsiniz.

ÖSO bir örgüt değildir, tek bir komuta ve başkomutanı olan bir ordu değildir. Suriye'nin farklı bölgelerinde farklı komutanlarla, farklı sponsorlarla ve farklı görüş ve inançlara sahip farklı gruplardır.

Sıkça, onlar kendilerini özgür birlikler diye adlandırdıkları için isim adlandırmasında birleşirler ve devrimden önce var olan bayraklarına ilaveten bir yıldız eklerler. Ve bu ilave yıldız sadece devrimi simgeler başka birşeyi değil.

Kısacası, tat ve renk olarak bölünmüş olan bir şey hakkında genelleme yapmak nasıl imkansızsa ÖSO hakkında da genel olarak ne iyi ne kötü bakış açısından konuşamayız.

Onlar arasında sadece para için savaşan gruplar vardır, sadece intikam almak isteyenler vardır, kendi şehir veya köyünü korumak için gelenler vardır. Özgürlük ve eşitliği Batı modeli demokraside gören pek çok insan vardır ve Batı da onları kendi jeopolitik çıkarlarına alet ediyor. Beşşar Esad rejiminin yıkılmasından sonra Batı onların üstüne bahis oynuyor.

Ancak ÖSO içinde demokrasiyi reddediklerini deklare etmekle kalmayıp amelleri ile de ispatlayan, Batı'nın bir hain ve Suriye'de olmakta olan şeylerin suç ortağı olduğu söyleyen, söylemekte olan bazı gruplarda vardır.

Onlar gruplarının kontrolleri altında olan şehirlerde Şeriat mahkemeleri açtıklarını ve insanlara İslamın esaslarını öğretmeye ve yaygınlaştırmaya önem verdiklerini ispatlıyorlar.

Bu nedenle onlarla ilişkide bizim pozisyonumuz gayet sade ve açıktır, biz diyoruz ki, onlardan Allah’ın Şeriatının kurulması için ve işgalci Alevilerden kendi topraklarını korumak için savaşan herkes bize aksini ikna edecek bir şey yapana dek bizim kardeşimizdir ve Allah yolunda Mücahiddir.

Beşşar’ın devrilmesinden sonra burada demokrasi, liberalizm ya da bu insanları yeniden köleleştirecek diğer putlar kurmak, tağut düzenler kurmak için savaşanlara gelince, biz böylelerini Müslüman olarak görmüyoruz ve bunun için herhangi bir gerekçe de görmüyoruz.

Bu yanıtın ÖSO etrafındaki tüm bu anlaşmazlıklara bir son vermesi gerekir, biz, kimin kim olduğunu anlamadan bunların hepsini kürekle bir yığın haline getiremeyiz, bu konuda Kur'an'dan açık bir ayet inmiştir:

"Biz, Müslümanları suçlular gibi tutar mıyız hiç? Ne oluyor size, nasıl hükmediyorsunuz?"
(Kur'an, Sure 68. "Kalem," ayet 35-36)

Bu nedenle, Hariciler gibi imana küfür dememek ve Mürciler gibi küfre iman dememek için dikkatli olmalıyız. Ehli-Sünnet Vel Cemaat ise orta yoldadır. Kur'an ve Sünnet'ten olan delilin ağırlığına dayanmak dışında İslam'dan çıkarmaz veya tüm gerekliklerin mevcut olması dışında birini gayri Müslim ilan etmez. Bunun herşeyin anlaşıldığı uygun bir cevap olmasını ümit ederim.

S: "Şeriat Komitesi" vaizlik derslerini yalnızca yerel nüfus arasında mı yoksa aynı zamanda Mücahidler için de mi yürütüyor? Eğer evet ise Mücahidler tam olarak hangi dersleri görüyor ve bu yönde gelecek için ne inşa etmeği planlıyorsunuz?

C: Yerel nufusla eğitim çalışmalarının çoğunlukla komitemizdeki Arapça konuşan kardeşlerimiz tarafından yürütülüyor. Bizim gibi Rusça konuşanlara gelince, işimiz çoğu evlerde, askeri kamplarda ve doğrudan cephede vaaz ve dersler vermekle kısıtlıdır.

Yakın gelecekte biz her çaylak veya acemi Mücahidin askeri bir kampa girmeden önce geçmesi gereken kalıcı bir Şeriat Kampı kurmayı planlıyoruz.

Biz Mücahidlerin akide ve cihad hukuku üzerine dersler alacağı, Kur'an okumayı bilmeyenlere Kur'an okumayı öğreteceğimiz iki haftalık bir plan yaptık.

Kampın sonunda Mücahidler bir sınavdan geçmek zorunda olacaklar. Bu kampın hala faaliyete başlamamasının tek nedeni bilgi için gereken Rusça bilenlerin sayısının az olmasıdır. Mücahidlere gelince, Allah'a yemin ederim ki onlar faydalı bilgi edinmede en açgözlü insanlardan biridirler, onlar sabırsızlıkla kendilerine ders verileceği zamanı bekliyorlar, sürekli takipteler, en önemsiz meselelerde bile Şeriatın konumunu öğrenmeğe çalışıyorlar, sizi temin edebilirim ki, ben daha önce Mücahidler kadar Şeriat konularına meraklı birine rastlamadım.

Ve fırsat bulmuşken Rusça konuşan İslam talebelerine ve davetçilerine seslenmek isterdim: Allah adına yalvarıyorum, neredesiniz, ey kardeşlerim? Cihadı ve Mücahidleri kenardan izlemeye sizi ne mecbur ediyor?

Ben size, Allah’ın "hayyel el cihad" çağrısını duyunca yere çakılıp kalanlardan olmamayı ve cihada çıkmayı emrettiği ayetleri hatırlatmayı düşünmüyorum.

Eski ve çağdaş İslam alimlerinin fetvalarında, bir zamanlar bize ait olan tüm toprakları tağutdan tasfiye edip geri almadıkça cihad her Müslümana farzı-ayndır diye söylediklerini hatırlatmayı düşünmüyorum.

Ben tüm bunları size hatırlatmayacağım, çünkü siz, ben olmadan da bunları gayet iyi biliyorsunuz! Fakat size söylemek istediğim şu: Allah adına size yalvarıyorum, burada çocukları yaralayıp asarlarken, kadınlara tecavüz ederlerken, camilere saygısızlık ederlerken, yaşlı ve hastaları acımasızca öldürürlerken kenardan izlemekten bıkmadınız mı?

Eğer cesaretiniz (kabalığım için özür dilerim!) yoksa ya da onları korumak ve onları ezenlere karşı birebir savaşmak için buraya gelmeğe kararsızsanız, o zaman en azından hiçbir şeyden korkmadan ve hiçbir şey sizi durdurmadan, Allah’ın düşmanlarının kalbine vahşi korku aşılayan ve bu savunmasız ve zavallı insanları koruyan Allah’ın aslanları arasında olmak için gelin.

En azından, Şeriatın bazı inceliklerini bilmediklerinden yapacakları hatayı yapmasınlar diye Allah’ın Ordusunu eğitmek için buraya gelin.

Vallahi, Cihadda Mücahidler ile geçirilen bir gün sizin kendinize bir çok şey öğretecek, Mücahidlerin kazanacakları faydaları söylemeye bile gerek yok. Onların içinde olmak sizin için bir onur olacak, çünkü, Allah’a yemin ederim ki, onlar kahramandırlar. Onlar bu Ümmetin kahramanlarıdır, onların savunucularıdır, onlar kendi kanları ve düşman kanları ile hilafetin son tarihini yazanlardır.

Vallahi eğer siz bu şansı kaybederseniz, gün gelecek Cihaddan ve Mücahidlerden uzak geçirdiğiniz her gün için çok pişman olacaksınız... Ve bu çağrıyı, sizi illa ki Şam'a gelmeye mecbur ediyormuşuz gibi anlamayın, hayır.

Cihadın olduğu dünyanın herhangi bir yerine gidin, özellikle eksik veya gözden kaçtığı yerlere gidin, örneğin, Kafkasya gibi. Önemli olan kenarda durmayın, Mücahidlerden ayrılmayın, onlara rehber olun, eleştirmen değil, Allah sizi izzetlendirecektir.

S: Madem ki İslam talebeleri konusuna değindiniz, son olarak, hepsi bir ağızdan Hilafetin kurulması ve Müslüman topraklarının kurtuluşu için çalıştıklarını söyleyen farklı İslam grupları hakkında görüşlerinizi paylaşmanızı isterdim, peki siz onlara nasıl bakıyorsunuz ve onların eylemlerinden herhangi bir potansiyel görüyor musunuz?

C: Evet, böyle gruplar az değildir ve bu grupların üyelerinin gerçekten bir şeyler yapmak istediklerini ve bir şekilde Ümmetin durumunu değiştirmek için çalıştıklarını çok sık görüyoruz, ama ne yazık ki, onların yöntemleri daha çok arzulara kalıyor. Onlardan biri demokratik yollarla iktidarın ele geçirilmesi yoluyla Hilafeti kurmak istiyor, birisi tağut iktidar yetkililerinin güvenini kazanma sayesinde, bazıları problemlerin çözümünü barışçıl vaaz yoluyla çözüleceğini, bazılarıda sessizce oturarak ve "mevcut durumu bozmadan" herşeyin kendi kendine halolacağını ve böylece Hilafeti kuracaklarını düşünüyorlar.

Bu cemaat ve toplulukların tarihinde, faaliyetlerine başladıklarından beri bulundukları ölü noktadan herhangi bir hareketlerini görmedik.

Bu cemaatlerden herhangi birinin kafirler tarafından işgal edilmiş müslüman ülkelerinden birinde Allah'ın düşmanlarına tepki gösterdiklerini duydunuz mu? Onlar Müslüman ümmeti için ağlarken bu cemaatlerden herhangi birinin Müslümanların yardımına gittiğini duydunuz mu? Ve ya belki siz bunların herhangi birinin bu yolda canının ve malını vererek herhangi bir toprak parçasında Allah’ın kanunlarını kurduğunu ve Şeriata göre yaşama hakkını savunduğunu duymuşunuzdur? Hiç böyle birşeyler duydunuz mu?

Allah adına size yalvarıyorum, söyleyin bana, kafirlerin İslam'ın herhangi bir şekilde adından bahsedilmesini halen yok edememelerinde kime müteşşekkiriz? Kafirler kimden korkuyorlar? Kafirler İslam'a karşı açık bir savaş ilan ederlerse Müslümanlar kimin etrafında birleşecek?

Cevap açıktır, tabii ki Mücahidlerin. Sadece kafirler Mücahidlerden korktuğu için onlar Mücahidlerin etrafında birleşecekler. Kafirler şimdilik sözde geleneksel İslam'a karşı hiçbir karşıtlıkları yokmuş gibi davranıyorlar.

Ancak, Allah'a yemin ederim ki, eğer Allah Mücahidleri bunları durdurmak için vesile kılmasaydı, o zaman onlar çoktan İslam ve Müslümanlardan bahseden her hangi bir sözü toza çevirmişlerdi. Bu nedenle, bizim konumumuz ve bizim inancımız sadece Cihad yoluyla Ümmeti dizlerinin üzerinden yükseltip ve düşmanı yurdumuzdan sürebileceğimizdir.

Allah'ın Kitabı bir elinde ve diğer elinde de bir kılıç ile Cihad tüm bizim sorunlarımızın çözümüdür ve tam da Resulullah (s.a.v) azı dişlerimizle tutunmamızı emrettiği Sünnettir, geriye kalan her şey aldanma, zaman, enerji ve sinirin boşuna harcanmasıdır.

Sonda, hamd alemlerin Rabbi olan Allah’a, salat ve selam Rasulunun, ailesinin ve ashabının üzerine olsun.

Assalamu aleykum wa rahmetullahi wa berakatuhu

***

Kavkaz Center
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Üst Ana Sayfa Alt