A
Çevrimdışı
Ebu Umeyr kardeş sağolsun yazıyı koymuş. bende yazıyı renkli renkli koyayım. Cehalet mazeret diyen kişi renkli renkli okunur koydu ise, bizler de bu iddiayı rengarenkler ile çürütelim...
İmam Muhammed bin Abdulvehhab’ın eserlerine yapılan tahrif!
Hamd Allah’a, Salat selam Muhammed’e ve ailesine ve arkadaşlarına olsun. Bundan sonra:
Alah’ın düşmanları, temiz olan İslam Din‘ini bozmak adına her türlü utanılmaz şeyleri yapmışlardır.
Bu Kafir’ler, İmam Muhammed bin Abdulvehhab’ın r.h. çok değerli bir sözünü değiştirip demek istediğin tersini demiş gibi göstermişlerdir. Allah bu yaptıkları karşısında onların yerini cehennem eylesin.
Bunları derken, bu pisliği yayan Mürted Arabistan hükümetini has olarak kasd etmekteyim…
İmamın tahrif edilen sözünü, ardından da doğru olan sözünü zikredeceğim inşallah.
Ben sadece nakilleri kısaca zikredeceğim. Ama tahrifin gerçekten açıkça vuku bulduğunu görmek isteyen ve Arapçaları olanlar, kesinlikle zikrettiğim kaynaklara dönmelerini tavsiye ediyorum. Ki yaptığım nakilin aynı mektuptan olduğunu görsünler. Zikredilen mektubun içinde Şeyh Muhammed’in sözlerinin hepsi aynı. Sadece çoğu baskılarda Tekfir bölgesi tahrif edilmiş.
Dikkat edelim: Tahrif edilen cümleleri Yeşilile, doğru olan cümleleri ise Kırmızıile işaretleyeceğim inşallah.
Tahrif edilmiş sözü:
وأما الكذب والبهتان، فمثل قولهم: إنا نكفر بالعموم، ونوجب الهجرة إلينا على من قدر على إظهار دينه، وأنا نكفّر من لم يكفّر ومن لم يقاتل، ومثل هذا وأضعاف أضعافه. فكل هذا من الكذب والبهتان الذي يصدون به الناس عن دين الله ورسوله. وإذا كنا لا نكفّر مَن عبد الصنم الذي على قبر عبد القادر، والصنم الذي على قبر أحمد البدوي، وأمثالهما، لأجل جهلهم وعدم من ينبههم ، فكيف نكفر من لم يشرك بالله إذا لم يهاجر إلينا، ولم يكفّر ويقاتل؟ {سُبْحَانَكَ هَذَا بُهْتَانٌ عَظِيمٌ}(موسوعة مؤلفات الشيخ محمد بن عبد الوهاب – فتاوى ومسائل / الدرر السنية في الأجوبة النجدية ج1 ص92.).
Ve (bize olan) yalanları ve uyduruk sözleri ise, onların şu sözleri gibidir: Bizler genellemeyle Tekfir ediyormuşuz. Din‘ini açığa çıkarabilen kişi için bize hicret etmesini zorluyormuşuz. Yine bizler Tekfir etmiyenleri ve savaşmayanları Tekfir ediyormuşuz. Bu ve bunun bir çok dahası var. İşte bunların hepsi yalan ve uyduruk sözlerden ibarettir. Onlar bununla insanları Allah’ın ve Rasulu’nun Din‘inden uzak tutmaya çalışıyorlar.
(Burada İmamın ağır olan bir cümlesini silmişler! Aşağıda onu zikredeceğiz İnşallah.)
Eğer bizler Abdulkadir’in kabrinde olan putlara tapanları Tekfir etmiyorsak, yine Ahmed el-Bedevi’nin kabrindeki putlara (tapanları) ve benzerlerini (Tekfir etmiyorsak) , o zaman bizler nasıl Şirk işlemeyen ve bize hicret etmeyen ve savaşmayan ve Tekfir etmeyen bir kişiyi tekfir edebiliriz ki?
(Haşa, bu çok büyük bir iftiradır)(Nur suresi 16.ayet)
Kaynak: Bu Nakil tahrif edilmiş hali ile bir çok eerde mevcuttur. Örneğin: ed-Durarus Seniyye 1.clt. 97.s. – Şeyh Muhammed bni Abdulvehhab’ın eserlerinin toparlandığı Mevsua. Fetava ve Mesail bölümü.
Soruşturma:
Tahrif edilmeyen nakli zikretmeden önce düşünelim:
1- Nasıl butlara tapan kişi Tekfir edilmez?
2- Putlara tapmak Mekke müşriklerinin işi değilmi?
3- Demek ki Mekke müşrikleridemi Tekfir edilmiyor?
5- Allah’tan başkasına tapan bir kişi ona ortak koştuğu halde, nasıl ona Müşrik denilmesin?
6- Bu gibi bir sözü Necid davet imamlarının önderi gibi Akideyi anlamış birisi nasıl söylesin?
7- Putlara tapanı Tekfir etmeyen kişi Kafir değilmi?
8- Bunu Muhammed bin Abdulvehhab’ın r.h. kendisi bile demiyormu?
Hocanın tahrif edilmeyen tertemiz sözü:
وأما الكذب والبهتان: أنّا نكفر بالعموم، ونوجب الهجرة إلينا على من قدر على إظهار دينه، وأنّا نكفر من لم يكفر ولم يقاتل، ومثل هذا وأضعاف أضعافه. فكل هذا من الكذب والبهتان الذي يصدّ به ورثة أبي جهل من سدنة الأصنام وأئمّة الكفر: الناس عن دين الله ورسوله؛ وإنّا لا نكفر إلاّ من كفّره الله ورسوله، من المشركين عباد الأصنام كالذين يعبدون الصنم الذي على قبر عبد القادر والصنم الذي على قبر أحمد البدوي وأمثالهما.
أما الذين آمنوا بالله وكتبه ورسله واليوم الآخر وجاهدوا في الله حق جهاده فهم إخواننا في الدين وإن لم يهاجروا إلينا. فكيف نكفر هؤلاء؟ سبحانك هذا بهتان عظيم(منهاج التأسيس والتقديس في كشف شبهات داود بن جرجيس للشيخ عبد اللطيف بن عبد الرحمن بن حسن ج1 ص87).
Ve (bize olan) yalanları ve uyduruk sözleri ise, onların şu sözleri gibidir: Bizler genelleme Tekfir ediyormuşuz. Din‘inin açığa çıkarabilen kişi için bize hicret etmesini zorluyormuşuz. Yine bizler (bize hicret etmeyenleri vb. ) Tekfir etmiyenleri ve savaşmayanları Tekfir ediyormuşuz. Bu ve bunun bir çok dahası var. İşte bunların hepsi yalan ve uyduruk sözlerden ibarettir. Bununla, Ebu Cehil’in varisleri, Putların temizlikçisi ve Küfrün imamları, insanları Allah’ın ve Rasulu’nun Din‘inden alıkoyuyorlar.
(Dikkat edersek, Kırmızı ile işretlenen paragraf yukarda mevcut değildir. Asıl önemli nakile gelelim: )
Bizler, sadece Allah’ın ve Rasulu’nun Tekfir ettiği: Abdulkadir’deki puta tapan, Ahmed el-Bedevi’deki puta tapan ve bunlar gibi olan Müşrikleri, Putlara tapanları Tekfir ediyoruz.
Ama Allah’a ve Kitabına ve Peygamberlerine ve Ahiret gününe İnanan ve Allah yolunda hakkı ile Cihad edenlere ise, işte onlar bizim Din‘deki kardeşlerimizdirler. Bunlar bizlere hicret etmeseler bile (durumları böyledir). Bizler bunları nasıl Tekfir edelim ki?
(Haşa, bu çok büyük bir iftiradır)(Nur suresi 16.ayet)
Kaynak: Minhacuttesis ve et-Takdis Fi Keşfi Şubuhati Davud bin Cercis. Yazarı: Şeyh Allame Abdullatif bin Abdurrahman bin Hasan r.h. 1.clt. 87.s.
İşte hak ortaya çıktı
Elhamdulillah. Belki bir çok ilim talebesi, kendini ilme nisbet eden arkadaşlarımız, hatta belkide bazı hocalarımız, bu saptırılmış ve hayince İmam Muhammed bin Abdulvehhab’a r.h. nisbet edilmiş nakil tarafından bir çok görüşlerini değiştirdiler.
Bu uydurma nakil nedeni ile, kişinin Dünya’da Kafir olup, Ahirette olmayabileceğini iddia ettiler. Muhammed bin Abdulvehhab’ın r.h. burada tekfir etmeyip, onların sadece Müşrik olduğunu söylediğini iddia ettiler. Bunların hepside haktan uzak şeylerdir.
Acaba bunlara sormak lazım: Şeyh Muhammed bin Abdulvehhab r.h. , sizlere ateşe girin deseydi girermiydiniz? Elbetteki girmmezdiniz heralde.
O zaman neden Kuran’ı ve Sünnet’i terk edip onun sözü sandığınız uyduruk nakiller için bir sürü temiz inançlarını değiştirdiniz.
Allah c.c. Ademoğullarının hepsinden Şirk işlememelerine dair söz almıştır. Buda Araf suresinde açıklanmıştır. Allah c.c. şöyle buyurmuştur:
(172) Hani Rabbin, Ademoğullarından onların bellerinden soylarını dışarı aldı ve Ben sizin Rabbiniz değil miyim? diyerek kendilerini birbirine şahit tutmuştu da onlar da «Evet şahidiz» demişlerdi. Allah kıyamet günü şöyle diyemeyesiniz diye bunu böyle yaptı; «bizim bundan haberimiz yoktu.»
(173) Ya da şöyle diyemeyesiniz diye; «Vaktiyle atalarımız müşrik olmuşlardı, biz onlardan sonra gelen kuşaklardık, bizi eğri yola sapanların yaptıklarından dolayı mı mahvedeceksin?»
(174) İşte ayetlerimizi böyle ayrıntılı biçimde anlatıyoruz ki, ola ki doğru yola dönerler.
Derim ki: İşte Allah c.c. ayetleri böyle açıkça beyan ettikten sonra, nasılda bizim bir sürü kardeşimiz böyle uyduruk nakilleri ele alarak, Kuran’a ters düşüp, bir tane alim dedi diye görüşlerini değiştirirler anlıyamıyorum doğrusu. Allah bütün Müslümanları ıslah eylesin!
Unutulmasın ki, bu zikrettiğim Misak ayetleri diye bilinen ayetleri açıklayan çok fazla Hadis ve ulema sözü vardır. Ama bu kısa risale, bu meselelerin hepsini zikretmek için değildir.
Yine bu ayetin büyük şirkte mazeret olmadığını söyleyen alimlerden biriside İmam Muhammed bin Abdulvehhab’tır. Bu konudaki nakilinide başka yerde zikrederiz inşallah.
Geçmişte naklettiğimiz nakli destekleyen Şeyh Muhammed bin Abdulvehhab’ın başka sözleri:
Geçmişte Şeyh Muhammed’in Kafir’leri tekfir etmediği şüphesinin batıl ve uydurma olduğunu gördük. Şimdi ise başka sözlerinide destek alarak imamın kabirlere tapanlar hakkındaki görüşünü öğrenelim inşallah.
وقال رحمه الله: فتفكر -رحمك الله- أنه فيما حَدَثَ في الناس اليوم من دعاء غير الله في الشدة والرخاء: هذا يريد سفرا فيأتي عند قبر أو غيره، فيدخل عليه بماله على من يَنْهَبه. وهذا تلحقه الشدة في البر أو البحر فيستغيث بعبد القادر أو السمان أو بنبي من الأنبياء أو ولي من الأولياء، أن ينجيه من هذه الشدة.
فيقال لهذا الجاهل: إن كنت تعرف أن الإله هو: المعبود، وتعرف أن الدعاء من العبادة؛ فكيف تدعو مخلوقا ميتا عاجزا وتترك الحي القيوم، الرؤوف الرحيم القدير؟ فيقول هذا المشرك: إن الأمر بيد الله، ولكن هذا العبد الصالح يشفع لي عند الله وتنفعني شفاعته وجاهه، ويظن أن ذلك يسلمه من الشرك(موسوعة مؤلفات الشيخ محمد بن عبد الوهاب – الجواهر المضية).
İmam r.h. şöyle demiştir: İşte –Allah sana rahmet eylsin– zorluk ve rahatlık anlarında Allah’tan başkalarına dua eden şu insanların halini düşün! Şu gider yolculuk yapar ve kabre veya başka bir şeye gider(yolculuk yapar). Sonra da parasını almak isteyen birisi yanına gelir (ve böylelikle Allah’tan başkasına dua eder). Bu kişi bunu karadayken yapar. Veya Denizde de zorluk anından kurtulmak için Abdulkadir veya Semman veya bir Peygamber veya Evliya’lardan bir Evliya’yı çağırır(Allah’a dua edeceğine onlara dua eder).
(Bunu yapan) Bu Cahilkişiye denir ki: Sen ”İlah”ın tapılınan olduğunu biliyorsan, Dua’ninda İbadet olduğunu biliyorsan, bu durumda nasıl yaratık ve ölü olan bir acize dua edip, Kayyum, Hay, Rauf, Rahim ve Kadir olan (Allah’ı) bırakabilirsin ki?
Bunun üzerine bu Müşrikder ki: İşler Allah’ın elindedir. Ama bu Salih kul, benim için Allah katında şefaatçidir. Onun cahı ve şefaatı bana fayda verir.
Bu kişi bu yaptığının onu Şirk’ten kurtaracağını sanar.
Kaynak: Şeyh Muhammed bin Abdulvehhab’ın, el-Cevahirul Mudiyye adlı eserinden naklen.
Derim ki: İşte nasılda Cahil kişinin mazeretsiz bir Müşrik olduğunu açıkladı!
وقال رحمه الله: فاعلم: أن التوحيد الذي دعت إليه الرسل من أولهم إلى آخرهم: إفراد الله بالعبادة كلها، ليس فيها حق لملك مقرب ولا نبي مرسل فضلاً عن غيرهم. فمن ذلك لا يُدعى إلا إياه، كما قال تعالى:{ وَأَنَّ الْمَسَاجِدَ لِلَّهِ فَلا تَدْعُو مَعَ اللَّهِ أَحَداً } ؛ فمن عبد الله ليلاً ونهاراً، ثم دعا نبياً أو ولياً عند قبره، فقد اتخذ إلهين اثنين، ولم يشهد أن لا إله إلا الله، لأن الإله هو المدعو، كما يفعل المشركون اليوم عند قبر الزبير أو عبد القادر أو غيرهم، وكما يفعل قبل هذا عند قبر زيد وغيره. ومن ذبح لله ألف ضحية، ثم ذبح لنبي أو غيره فقد جعل إلهين اثنين، كما قال تعالى: { قُلْ إِنَّ صَلاتِي وَنُسُكِي وَمَحْيَايَ وَمَمَاتِي لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ } الآية، والنسك هو: الذبح، وعلى هذا فقس.
İmam r.h. şöyle demiştir: Bil ki: İlkten sona kadar olan Peygamberlerin davet ettikleri Tevhid: Tamamıyla ibadeti Allah’a has kılmak idi. Bunda ne bir büyük Kral’a, nede gönderilmiş bir Peygambere verilen bir hak yoktur, bunlardan daha basit kişiler için ise (Kral ve Peygamber gibi Alah’a ibadet etmede alacakları hiç bir payları yoktur).
İşte bu (Peygamberlerin davetlerinden) bazısıda: Ondan başkasına dua edilmemesi olduğudur. Allah c.c. şöyle buyurmuştur: (Mescid’ler Allah’ındır. Orada Allah’tan başkasına dua edilmez)(Cin suresi 18.ayet)
Birisi sabah akşam Allah’a ibadet etsin, sonrada kabirde bir Peygambere veya bir Veli’ye dua etsin, bu durumda iki tane ilah edinmiştir. ”Allah’tan başka bir İlah yoktur”a şehadet getirmemiştir(inanmamıştır). Çünkü İlah, dual edilendir.
Nasıl ki bu gün MüşriklerZübeyr’in ve Abdulkadir’in ve başkalarının kabirlerinde yaptıkları gibi. İşte eğer birisi Allah için yüz tane kurban kessin, sonra da bir Peygambere veya bir başkasına kessin, bu durumda iki tane ilah edinmiştir. Nasıl ki Allah’ın şöyle dediği gibi: (De ki: benim namazım, Nusuk’um, hayatım ve ölümüm tüm varlıkların Rabbi olan Allah içindir.)(Ensam suresi 162.ayet). Nusuk’ta: (Kurban) Kesmektir. İşte sen buna (diğer meseleleri) kıyas et.
فمن أخلص العبادات لله، ولم يشرك فيها غيره، فهو الذي شهد أن لا إله إلا الله. ومن جعل فيها مع الله غيره، فهو المشرك الجاحد لقول لا إله إلا الله. وهذا الشرك الذي أذكره اليوم، قد طبق مشارق الأرض ومغاربها، إلا الغرباء المذكورين في الحديث، وقليل ما هم. وهذه المسألة لا خلاف فيها بين أهل العلم من كل المذاهب(موسوعة مؤلفات الشيخ محمد بن عبد الوهاب – الرسائل الشخصية).
İşte kim ibadetlerini Allah için ihlaslı kılarsa, onunla birlikte hiç bir ortak koşmazsa, bu kişidir ki ”Allah’tan başka bir İlah yoktur” diye şehadet etmiştir.
Kimde Allah ile başkasını ortak koşarsa, o kişi ”Allah’tan başka bir İlah yoktur”u inkar etmiş bir Müştir‘tir.
İşte bu anlattığım Şirk de bu gün doğuyu ve batıyı sarmış götürüyor. (Muvahhidler ise) Sadece Hadis’te zikredilen o gariplerdir. Onlarda ne adar azlardır!
İşte bu mesele de bütün ilim mezhepler arasında hiç bir ihtilaf yoktur.
Kaynak: Şeyh Muhammed’in yazdığı er-Resailuş Şahsiyye adlı eserine bak.
Derim ki: İşte nasıl bu puta tapan pisliklerin Müşrik olduğunu söyledi? Cahil ile başkalarını asla ayırmadı. Hatta bizzat Allah’tan başkasına dua edenin inkarcı bir Müşrik olduğunu zikretti! Hatta Dünya’daki herkesin Kafir olduğunu açıkladı! Subhanallah! Ama hala kimileri bu imamın sözlerini anlıyamıyorlar…
وقال رحمه الله: ومن الناس من يجعل مقبرة الشيخ كعرفات، يسافرون إليها وقت الموسم، فيعرفون بها، كما يفعل بالمغرب والمشرق.
Yine İmam r.h. şöyle demiştir: İnsanlardan bazılarıda şeyhin kabrini Arafat gibi yapar. Mevsim vaktinde ona yolculuk ederler. Onlar doğudan batıya kadar uzak olan mesafeler kat ederler(bu son cümlede ne dediğini tam anlamış değilim).
وهؤلاء وأمثالهم صلاتهم ونسكهم لغير الله، فليسوا على ملة إبراهيم. والاستغاثة بالنبي صلى الله عليه وسلم بعد موته موجود في كلام بعض الناس، مثل يحيى الصرصري ومحمد بن النعمان، وهؤلاء لهم صلاح لكن ليسوا من أهل العلم، بل جروا على عادة كعادة من يستغيث بشيخه في الشدائد ويدعوه.
İşte bunların ve benzlerlerinin namazları ve kestikleri Allah’tan başkası içindir. Onlar İbrahim’in milleti üzere değildirler. Peygamber s.a.v. ile istigase etmek bazı kişilerin sözlerinde vardır. Yahya es-Sarsari ve Muhammed en-Numan gibilerinin sözlerinde mesela. Ve bu kişilerde salahlıkta vardır. Ama onlar ilim ehlinden değildirler. Onlar zor kaldığında hocasından yardım isteyen ve istigase’de bulunan kişilerin yolunu takip etmişlerdir.
وكان بعض الشيوخ الذين أعرفهم وله فضل وعلم وزهد، إذا نزل به أمر خطا إلى جهة الشيخ عبد القادر خطوات واستغاث به؛ وهذا يفعله كثير من الناس.
Benim bildiğim ve faziletleri olan, ilimli ve zühd sahibi bazı kişiler, bir şeyle karşılaştıklarında Abdulkadir’in (kabrine) yönüne doğru birkaç adım atıp ondan yardım dilerler. Bunuda insanlardan çok fazlası yapmaktadır.
وهؤلاء مستندهم مع العادة قول طائفة: قبر معروف أو غيره: ترياق مجرب. ومعهم أن طائفة استغاثوا بحي أو ميت فرأوه أتى في الهواء، وقضى بعض الحوائج؛ وهذا كثير واقع في المشركين الذين يدعون الملائكة أو الأنبياء أو الكواكب والأوثان، فإن الشيطان يتمثل لهم. ولو ذكرت ما أعلم من الوقائع الموجودة في زماننا من هذا لطال المقال (موسوعة مؤلفات الشيخ محمد بن عبد الوهاب – مسائل لخصها محمد بن عبد الوهاب من كلام شيخ الإسلام ابن تيمية).
Bunların genelde olan dayanakarıda, bazılarının dediği şu (söz) gibidir: Bilinen bir Kabir’dir. Başkalarıda (şöyle der) : (Bu kabir) denenmiş bir şifa vericidir. Yine onların arasında ölüleri veya dirileri çağırdığında, o kişiyi havada uçarcasına gören kişilerde mevcuttur. (uçan kişi) onların bazı isteklerini yerine getirmiştir. Melek’lere veya Peygamberlere veya gezegenlere veya Putlara tapan Müşrik’lerdeçok fazla meydana gelir. Şeytan onların şekline girer.
Yine ben bildiğim kadarı ile bizim zamanımızda bu gibi olayların olmasını anlatsam meclis uzar.
Kaynak: Şeyh Muhammed’in, Şeyhulislam İbni Teymiyye’nin sözlerinden özetlediği meseleler adlı eserinden naklen.
Bu mükemmel nakil için not bırakmayı akıl sahiplerine bırakıyorum…
Davud bin Cercis’in torunları!!!
Müşriklerin imamı olan Davud bin Cercis, bu son yüz yılda çıkmış, cehaletin mazeret olduğunu, Şeyhulislam İbni Teymiyye’nin ve İbnulkayyim’in ve Necid ulemasının, heleki Şeyh Muhammed bin Abdulvehhab’ın –Allah hepsine ramet eylesin– cehaletin mazeret olduğunu söylediklerini, Allah’tan başkasına dua edenleri şahıslar olarak tekfir etmediklerini iddia etmiştir.
Bu müşrik kişiye karşı bir çok imam reddiye vermiştir. İster kabul etsinler ister etmesinler, günümüzde küfrü yayan, cehaletın mazeret olduğunu, küfür işleyenlerin tekfir edilmemesi gerektiğini iddia edenler, Davud bin Cercis adlı Kafir’in dediklerinden farklı bir şey dememişlerdir.
Son zamanın ender Allamelerinden olan İmam Süleyman bin Sahman r.h. , bu müşrike en güzel reddiye verenlerden birisidir. Kim bu imamın ”ed-Dıyauş Şarik” adlı eserini okursa, muasir Murcielerin bizzat bu imamın reddiye verdiği kişiler olduğunu görür.
Buda çok önemli bir bilgidir. Bu Müşrikler, alimlerimizin sözlerini tahrif etmekle kalmayıp, bu sapık tahrifleri ve uydurma nakilleri insanların aralarında yaymak içinde ellerinden gelen bütün çabaları göstermişlerdir.
Davud bin Cercis ve onun yolunu takip eden Muasır murcieler, Kafir’lerin önde gidenlerinden oldukları gibi, bu uydurma sözleri insanların aralarında iyice yaymaya gayret göstermişlerdir.
Bizleri, Hadis ehli olan, Peygamberin dizinin dibinde yetişen tek hak taife olan Sahabelerin taifesi ve yolu üzerinde sabit tutan Allah’a hamd ve şükreden: Ebu Musa el-Medeni…
İmam Muhammed bin Abdulvehhab’ın eserlerine yapılan tahrif | Ehli İlm
İmam Muhammed bin Abdulvehhab’ın eserlerine yapılan tahrif!
Hamd Allah’a, Salat selam Muhammed’e ve ailesine ve arkadaşlarına olsun. Bundan sonra:
Alah’ın düşmanları, temiz olan İslam Din‘ini bozmak adına her türlü utanılmaz şeyleri yapmışlardır.
Bu Kafir’ler, İmam Muhammed bin Abdulvehhab’ın r.h. çok değerli bir sözünü değiştirip demek istediğin tersini demiş gibi göstermişlerdir. Allah bu yaptıkları karşısında onların yerini cehennem eylesin.
Bunları derken, bu pisliği yayan Mürted Arabistan hükümetini has olarak kasd etmekteyim…
İmamın tahrif edilen sözünü, ardından da doğru olan sözünü zikredeceğim inşallah.
Ben sadece nakilleri kısaca zikredeceğim. Ama tahrifin gerçekten açıkça vuku bulduğunu görmek isteyen ve Arapçaları olanlar, kesinlikle zikrettiğim kaynaklara dönmelerini tavsiye ediyorum. Ki yaptığım nakilin aynı mektuptan olduğunu görsünler. Zikredilen mektubun içinde Şeyh Muhammed’in sözlerinin hepsi aynı. Sadece çoğu baskılarda Tekfir bölgesi tahrif edilmiş.
Dikkat edelim: Tahrif edilen cümleleri Yeşilile, doğru olan cümleleri ise Kırmızıile işaretleyeceğim inşallah.
Tahrif edilmiş sözü:
وأما الكذب والبهتان، فمثل قولهم: إنا نكفر بالعموم، ونوجب الهجرة إلينا على من قدر على إظهار دينه، وأنا نكفّر من لم يكفّر ومن لم يقاتل، ومثل هذا وأضعاف أضعافه. فكل هذا من الكذب والبهتان الذي يصدون به الناس عن دين الله ورسوله. وإذا كنا لا نكفّر مَن عبد الصنم الذي على قبر عبد القادر، والصنم الذي على قبر أحمد البدوي، وأمثالهما، لأجل جهلهم وعدم من ينبههم ، فكيف نكفر من لم يشرك بالله إذا لم يهاجر إلينا، ولم يكفّر ويقاتل؟ {سُبْحَانَكَ هَذَا بُهْتَانٌ عَظِيمٌ}(موسوعة مؤلفات الشيخ محمد بن عبد الوهاب – فتاوى ومسائل / الدرر السنية في الأجوبة النجدية ج1 ص92.).
Ve (bize olan) yalanları ve uyduruk sözleri ise, onların şu sözleri gibidir: Bizler genellemeyle Tekfir ediyormuşuz. Din‘ini açığa çıkarabilen kişi için bize hicret etmesini zorluyormuşuz. Yine bizler Tekfir etmiyenleri ve savaşmayanları Tekfir ediyormuşuz. Bu ve bunun bir çok dahası var. İşte bunların hepsi yalan ve uyduruk sözlerden ibarettir. Onlar bununla insanları Allah’ın ve Rasulu’nun Din‘inden uzak tutmaya çalışıyorlar.
(Burada İmamın ağır olan bir cümlesini silmişler! Aşağıda onu zikredeceğiz İnşallah.)
Eğer bizler Abdulkadir’in kabrinde olan putlara tapanları Tekfir etmiyorsak, yine Ahmed el-Bedevi’nin kabrindeki putlara (tapanları) ve benzerlerini (Tekfir etmiyorsak) , o zaman bizler nasıl Şirk işlemeyen ve bize hicret etmeyen ve savaşmayan ve Tekfir etmeyen bir kişiyi tekfir edebiliriz ki?
(Haşa, bu çok büyük bir iftiradır)(Nur suresi 16.ayet)
Kaynak: Bu Nakil tahrif edilmiş hali ile bir çok eerde mevcuttur. Örneğin: ed-Durarus Seniyye 1.clt. 97.s. – Şeyh Muhammed bni Abdulvehhab’ın eserlerinin toparlandığı Mevsua. Fetava ve Mesail bölümü.
Soruşturma:
Tahrif edilmeyen nakli zikretmeden önce düşünelim:
1- Nasıl butlara tapan kişi Tekfir edilmez?
2- Putlara tapmak Mekke müşriklerinin işi değilmi?
3- Demek ki Mekke müşrikleridemi Tekfir edilmiyor?
5- Allah’tan başkasına tapan bir kişi ona ortak koştuğu halde, nasıl ona Müşrik denilmesin?
6- Bu gibi bir sözü Necid davet imamlarının önderi gibi Akideyi anlamış birisi nasıl söylesin?
7- Putlara tapanı Tekfir etmeyen kişi Kafir değilmi?
8- Bunu Muhammed bin Abdulvehhab’ın r.h. kendisi bile demiyormu?
Hocanın tahrif edilmeyen tertemiz sözü:
وأما الكذب والبهتان: أنّا نكفر بالعموم، ونوجب الهجرة إلينا على من قدر على إظهار دينه، وأنّا نكفر من لم يكفر ولم يقاتل، ومثل هذا وأضعاف أضعافه. فكل هذا من الكذب والبهتان الذي يصدّ به ورثة أبي جهل من سدنة الأصنام وأئمّة الكفر: الناس عن دين الله ورسوله؛ وإنّا لا نكفر إلاّ من كفّره الله ورسوله، من المشركين عباد الأصنام كالذين يعبدون الصنم الذي على قبر عبد القادر والصنم الذي على قبر أحمد البدوي وأمثالهما.
أما الذين آمنوا بالله وكتبه ورسله واليوم الآخر وجاهدوا في الله حق جهاده فهم إخواننا في الدين وإن لم يهاجروا إلينا. فكيف نكفر هؤلاء؟ سبحانك هذا بهتان عظيم(منهاج التأسيس والتقديس في كشف شبهات داود بن جرجيس للشيخ عبد اللطيف بن عبد الرحمن بن حسن ج1 ص87).
Ve (bize olan) yalanları ve uyduruk sözleri ise, onların şu sözleri gibidir: Bizler genelleme Tekfir ediyormuşuz. Din‘inin açığa çıkarabilen kişi için bize hicret etmesini zorluyormuşuz. Yine bizler (bize hicret etmeyenleri vb. ) Tekfir etmiyenleri ve savaşmayanları Tekfir ediyormuşuz. Bu ve bunun bir çok dahası var. İşte bunların hepsi yalan ve uyduruk sözlerden ibarettir. Bununla, Ebu Cehil’in varisleri, Putların temizlikçisi ve Küfrün imamları, insanları Allah’ın ve Rasulu’nun Din‘inden alıkoyuyorlar.
(Dikkat edersek, Kırmızı ile işretlenen paragraf yukarda mevcut değildir. Asıl önemli nakile gelelim: )
Bizler, sadece Allah’ın ve Rasulu’nun Tekfir ettiği: Abdulkadir’deki puta tapan, Ahmed el-Bedevi’deki puta tapan ve bunlar gibi olan Müşrikleri, Putlara tapanları Tekfir ediyoruz.
Ama Allah’a ve Kitabına ve Peygamberlerine ve Ahiret gününe İnanan ve Allah yolunda hakkı ile Cihad edenlere ise, işte onlar bizim Din‘deki kardeşlerimizdirler. Bunlar bizlere hicret etmeseler bile (durumları böyledir). Bizler bunları nasıl Tekfir edelim ki?
(Haşa, bu çok büyük bir iftiradır)(Nur suresi 16.ayet)
Kaynak: Minhacuttesis ve et-Takdis Fi Keşfi Şubuhati Davud bin Cercis. Yazarı: Şeyh Allame Abdullatif bin Abdurrahman bin Hasan r.h. 1.clt. 87.s.
İşte hak ortaya çıktı
Elhamdulillah. Belki bir çok ilim talebesi, kendini ilme nisbet eden arkadaşlarımız, hatta belkide bazı hocalarımız, bu saptırılmış ve hayince İmam Muhammed bin Abdulvehhab’a r.h. nisbet edilmiş nakil tarafından bir çok görüşlerini değiştirdiler.
Bu uydurma nakil nedeni ile, kişinin Dünya’da Kafir olup, Ahirette olmayabileceğini iddia ettiler. Muhammed bin Abdulvehhab’ın r.h. burada tekfir etmeyip, onların sadece Müşrik olduğunu söylediğini iddia ettiler. Bunların hepside haktan uzak şeylerdir.
Acaba bunlara sormak lazım: Şeyh Muhammed bin Abdulvehhab r.h. , sizlere ateşe girin deseydi girermiydiniz? Elbetteki girmmezdiniz heralde.
O zaman neden Kuran’ı ve Sünnet’i terk edip onun sözü sandığınız uyduruk nakiller için bir sürü temiz inançlarını değiştirdiniz.
Allah c.c. Ademoğullarının hepsinden Şirk işlememelerine dair söz almıştır. Buda Araf suresinde açıklanmıştır. Allah c.c. şöyle buyurmuştur:
(172) Hani Rabbin, Ademoğullarından onların bellerinden soylarını dışarı aldı ve Ben sizin Rabbiniz değil miyim? diyerek kendilerini birbirine şahit tutmuştu da onlar da «Evet şahidiz» demişlerdi. Allah kıyamet günü şöyle diyemeyesiniz diye bunu böyle yaptı; «bizim bundan haberimiz yoktu.»
(173) Ya da şöyle diyemeyesiniz diye; «Vaktiyle atalarımız müşrik olmuşlardı, biz onlardan sonra gelen kuşaklardık, bizi eğri yola sapanların yaptıklarından dolayı mı mahvedeceksin?»
(174) İşte ayetlerimizi böyle ayrıntılı biçimde anlatıyoruz ki, ola ki doğru yola dönerler.
Derim ki: İşte Allah c.c. ayetleri böyle açıkça beyan ettikten sonra, nasılda bizim bir sürü kardeşimiz böyle uyduruk nakilleri ele alarak, Kuran’a ters düşüp, bir tane alim dedi diye görüşlerini değiştirirler anlıyamıyorum doğrusu. Allah bütün Müslümanları ıslah eylesin!
Unutulmasın ki, bu zikrettiğim Misak ayetleri diye bilinen ayetleri açıklayan çok fazla Hadis ve ulema sözü vardır. Ama bu kısa risale, bu meselelerin hepsini zikretmek için değildir.
Yine bu ayetin büyük şirkte mazeret olmadığını söyleyen alimlerden biriside İmam Muhammed bin Abdulvehhab’tır. Bu konudaki nakilinide başka yerde zikrederiz inşallah.
Geçmişte naklettiğimiz nakli destekleyen Şeyh Muhammed bin Abdulvehhab’ın başka sözleri:
Geçmişte Şeyh Muhammed’in Kafir’leri tekfir etmediği şüphesinin batıl ve uydurma olduğunu gördük. Şimdi ise başka sözlerinide destek alarak imamın kabirlere tapanlar hakkındaki görüşünü öğrenelim inşallah.
وقال رحمه الله: فتفكر -رحمك الله- أنه فيما حَدَثَ في الناس اليوم من دعاء غير الله في الشدة والرخاء: هذا يريد سفرا فيأتي عند قبر أو غيره، فيدخل عليه بماله على من يَنْهَبه. وهذا تلحقه الشدة في البر أو البحر فيستغيث بعبد القادر أو السمان أو بنبي من الأنبياء أو ولي من الأولياء، أن ينجيه من هذه الشدة.
فيقال لهذا الجاهل: إن كنت تعرف أن الإله هو: المعبود، وتعرف أن الدعاء من العبادة؛ فكيف تدعو مخلوقا ميتا عاجزا وتترك الحي القيوم، الرؤوف الرحيم القدير؟ فيقول هذا المشرك: إن الأمر بيد الله، ولكن هذا العبد الصالح يشفع لي عند الله وتنفعني شفاعته وجاهه، ويظن أن ذلك يسلمه من الشرك(موسوعة مؤلفات الشيخ محمد بن عبد الوهاب – الجواهر المضية).
İmam r.h. şöyle demiştir: İşte –Allah sana rahmet eylsin– zorluk ve rahatlık anlarında Allah’tan başkalarına dua eden şu insanların halini düşün! Şu gider yolculuk yapar ve kabre veya başka bir şeye gider(yolculuk yapar). Sonra da parasını almak isteyen birisi yanına gelir (ve böylelikle Allah’tan başkasına dua eder). Bu kişi bunu karadayken yapar. Veya Denizde de zorluk anından kurtulmak için Abdulkadir veya Semman veya bir Peygamber veya Evliya’lardan bir Evliya’yı çağırır(Allah’a dua edeceğine onlara dua eder).
(Bunu yapan) Bu Cahilkişiye denir ki: Sen ”İlah”ın tapılınan olduğunu biliyorsan, Dua’ninda İbadet olduğunu biliyorsan, bu durumda nasıl yaratık ve ölü olan bir acize dua edip, Kayyum, Hay, Rauf, Rahim ve Kadir olan (Allah’ı) bırakabilirsin ki?
Bunun üzerine bu Müşrikder ki: İşler Allah’ın elindedir. Ama bu Salih kul, benim için Allah katında şefaatçidir. Onun cahı ve şefaatı bana fayda verir.
Bu kişi bu yaptığının onu Şirk’ten kurtaracağını sanar.
Kaynak: Şeyh Muhammed bin Abdulvehhab’ın, el-Cevahirul Mudiyye adlı eserinden naklen.
Derim ki: İşte nasılda Cahil kişinin mazeretsiz bir Müşrik olduğunu açıkladı!
وقال رحمه الله: فاعلم: أن التوحيد الذي دعت إليه الرسل من أولهم إلى آخرهم: إفراد الله بالعبادة كلها، ليس فيها حق لملك مقرب ولا نبي مرسل فضلاً عن غيرهم. فمن ذلك لا يُدعى إلا إياه، كما قال تعالى:{ وَأَنَّ الْمَسَاجِدَ لِلَّهِ فَلا تَدْعُو مَعَ اللَّهِ أَحَداً } ؛ فمن عبد الله ليلاً ونهاراً، ثم دعا نبياً أو ولياً عند قبره، فقد اتخذ إلهين اثنين، ولم يشهد أن لا إله إلا الله، لأن الإله هو المدعو، كما يفعل المشركون اليوم عند قبر الزبير أو عبد القادر أو غيرهم، وكما يفعل قبل هذا عند قبر زيد وغيره. ومن ذبح لله ألف ضحية، ثم ذبح لنبي أو غيره فقد جعل إلهين اثنين، كما قال تعالى: { قُلْ إِنَّ صَلاتِي وَنُسُكِي وَمَحْيَايَ وَمَمَاتِي لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ } الآية، والنسك هو: الذبح، وعلى هذا فقس.
İmam r.h. şöyle demiştir: Bil ki: İlkten sona kadar olan Peygamberlerin davet ettikleri Tevhid: Tamamıyla ibadeti Allah’a has kılmak idi. Bunda ne bir büyük Kral’a, nede gönderilmiş bir Peygambere verilen bir hak yoktur, bunlardan daha basit kişiler için ise (Kral ve Peygamber gibi Alah’a ibadet etmede alacakları hiç bir payları yoktur).
İşte bu (Peygamberlerin davetlerinden) bazısıda: Ondan başkasına dua edilmemesi olduğudur. Allah c.c. şöyle buyurmuştur: (Mescid’ler Allah’ındır. Orada Allah’tan başkasına dua edilmez)(Cin suresi 18.ayet)
Birisi sabah akşam Allah’a ibadet etsin, sonrada kabirde bir Peygambere veya bir Veli’ye dua etsin, bu durumda iki tane ilah edinmiştir. ”Allah’tan başka bir İlah yoktur”a şehadet getirmemiştir(inanmamıştır). Çünkü İlah, dual edilendir.
Nasıl ki bu gün MüşriklerZübeyr’in ve Abdulkadir’in ve başkalarının kabirlerinde yaptıkları gibi. İşte eğer birisi Allah için yüz tane kurban kessin, sonra da bir Peygambere veya bir başkasına kessin, bu durumda iki tane ilah edinmiştir. Nasıl ki Allah’ın şöyle dediği gibi: (De ki: benim namazım, Nusuk’um, hayatım ve ölümüm tüm varlıkların Rabbi olan Allah içindir.)(Ensam suresi 162.ayet). Nusuk’ta: (Kurban) Kesmektir. İşte sen buna (diğer meseleleri) kıyas et.
فمن أخلص العبادات لله، ولم يشرك فيها غيره، فهو الذي شهد أن لا إله إلا الله. ومن جعل فيها مع الله غيره، فهو المشرك الجاحد لقول لا إله إلا الله. وهذا الشرك الذي أذكره اليوم، قد طبق مشارق الأرض ومغاربها، إلا الغرباء المذكورين في الحديث، وقليل ما هم. وهذه المسألة لا خلاف فيها بين أهل العلم من كل المذاهب(موسوعة مؤلفات الشيخ محمد بن عبد الوهاب – الرسائل الشخصية).
İşte kim ibadetlerini Allah için ihlaslı kılarsa, onunla birlikte hiç bir ortak koşmazsa, bu kişidir ki ”Allah’tan başka bir İlah yoktur” diye şehadet etmiştir.
Kimde Allah ile başkasını ortak koşarsa, o kişi ”Allah’tan başka bir İlah yoktur”u inkar etmiş bir Müştir‘tir.
İşte bu anlattığım Şirk de bu gün doğuyu ve batıyı sarmış götürüyor. (Muvahhidler ise) Sadece Hadis’te zikredilen o gariplerdir. Onlarda ne adar azlardır!
İşte bu mesele de bütün ilim mezhepler arasında hiç bir ihtilaf yoktur.
Kaynak: Şeyh Muhammed’in yazdığı er-Resailuş Şahsiyye adlı eserine bak.
Derim ki: İşte nasıl bu puta tapan pisliklerin Müşrik olduğunu söyledi? Cahil ile başkalarını asla ayırmadı. Hatta bizzat Allah’tan başkasına dua edenin inkarcı bir Müşrik olduğunu zikretti! Hatta Dünya’daki herkesin Kafir olduğunu açıkladı! Subhanallah! Ama hala kimileri bu imamın sözlerini anlıyamıyorlar…
وقال رحمه الله: ومن الناس من يجعل مقبرة الشيخ كعرفات، يسافرون إليها وقت الموسم، فيعرفون بها، كما يفعل بالمغرب والمشرق.
Yine İmam r.h. şöyle demiştir: İnsanlardan bazılarıda şeyhin kabrini Arafat gibi yapar. Mevsim vaktinde ona yolculuk ederler. Onlar doğudan batıya kadar uzak olan mesafeler kat ederler(bu son cümlede ne dediğini tam anlamış değilim).
وهؤلاء وأمثالهم صلاتهم ونسكهم لغير الله، فليسوا على ملة إبراهيم. والاستغاثة بالنبي صلى الله عليه وسلم بعد موته موجود في كلام بعض الناس، مثل يحيى الصرصري ومحمد بن النعمان، وهؤلاء لهم صلاح لكن ليسوا من أهل العلم، بل جروا على عادة كعادة من يستغيث بشيخه في الشدائد ويدعوه.
İşte bunların ve benzlerlerinin namazları ve kestikleri Allah’tan başkası içindir. Onlar İbrahim’in milleti üzere değildirler. Peygamber s.a.v. ile istigase etmek bazı kişilerin sözlerinde vardır. Yahya es-Sarsari ve Muhammed en-Numan gibilerinin sözlerinde mesela. Ve bu kişilerde salahlıkta vardır. Ama onlar ilim ehlinden değildirler. Onlar zor kaldığında hocasından yardım isteyen ve istigase’de bulunan kişilerin yolunu takip etmişlerdir.
وكان بعض الشيوخ الذين أعرفهم وله فضل وعلم وزهد، إذا نزل به أمر خطا إلى جهة الشيخ عبد القادر خطوات واستغاث به؛ وهذا يفعله كثير من الناس.
Benim bildiğim ve faziletleri olan, ilimli ve zühd sahibi bazı kişiler, bir şeyle karşılaştıklarında Abdulkadir’in (kabrine) yönüne doğru birkaç adım atıp ondan yardım dilerler. Bunuda insanlardan çok fazlası yapmaktadır.
وهؤلاء مستندهم مع العادة قول طائفة: قبر معروف أو غيره: ترياق مجرب. ومعهم أن طائفة استغاثوا بحي أو ميت فرأوه أتى في الهواء، وقضى بعض الحوائج؛ وهذا كثير واقع في المشركين الذين يدعون الملائكة أو الأنبياء أو الكواكب والأوثان، فإن الشيطان يتمثل لهم. ولو ذكرت ما أعلم من الوقائع الموجودة في زماننا من هذا لطال المقال (موسوعة مؤلفات الشيخ محمد بن عبد الوهاب – مسائل لخصها محمد بن عبد الوهاب من كلام شيخ الإسلام ابن تيمية).
Bunların genelde olan dayanakarıda, bazılarının dediği şu (söz) gibidir: Bilinen bir Kabir’dir. Başkalarıda (şöyle der) : (Bu kabir) denenmiş bir şifa vericidir. Yine onların arasında ölüleri veya dirileri çağırdığında, o kişiyi havada uçarcasına gören kişilerde mevcuttur. (uçan kişi) onların bazı isteklerini yerine getirmiştir. Melek’lere veya Peygamberlere veya gezegenlere veya Putlara tapan Müşrik’lerdeçok fazla meydana gelir. Şeytan onların şekline girer.
Yine ben bildiğim kadarı ile bizim zamanımızda bu gibi olayların olmasını anlatsam meclis uzar.
Kaynak: Şeyh Muhammed’in, Şeyhulislam İbni Teymiyye’nin sözlerinden özetlediği meseleler adlı eserinden naklen.
Bu mükemmel nakil için not bırakmayı akıl sahiplerine bırakıyorum…
Davud bin Cercis’in torunları!!!
Müşriklerin imamı olan Davud bin Cercis, bu son yüz yılda çıkmış, cehaletin mazeret olduğunu, Şeyhulislam İbni Teymiyye’nin ve İbnulkayyim’in ve Necid ulemasının, heleki Şeyh Muhammed bin Abdulvehhab’ın –Allah hepsine ramet eylesin– cehaletin mazeret olduğunu söylediklerini, Allah’tan başkasına dua edenleri şahıslar olarak tekfir etmediklerini iddia etmiştir.
Bu müşrik kişiye karşı bir çok imam reddiye vermiştir. İster kabul etsinler ister etmesinler, günümüzde küfrü yayan, cehaletın mazeret olduğunu, küfür işleyenlerin tekfir edilmemesi gerektiğini iddia edenler, Davud bin Cercis adlı Kafir’in dediklerinden farklı bir şey dememişlerdir.
Son zamanın ender Allamelerinden olan İmam Süleyman bin Sahman r.h. , bu müşrike en güzel reddiye verenlerden birisidir. Kim bu imamın ”ed-Dıyauş Şarik” adlı eserini okursa, muasir Murcielerin bizzat bu imamın reddiye verdiği kişiler olduğunu görür.
Buda çok önemli bir bilgidir. Bu Müşrikler, alimlerimizin sözlerini tahrif etmekle kalmayıp, bu sapık tahrifleri ve uydurma nakilleri insanların aralarında yaymak içinde ellerinden gelen bütün çabaları göstermişlerdir.
Davud bin Cercis ve onun yolunu takip eden Muasır murcieler, Kafir’lerin önde gidenlerinden oldukları gibi, bu uydurma sözleri insanların aralarında iyice yaymaya gayret göstermişlerdir.
Bizleri, Hadis ehli olan, Peygamberin dizinin dibinde yetişen tek hak taife olan Sahabelerin taifesi ve yolu üzerinde sabit tutan Allah’a hamd ve şükreden: Ebu Musa el-Medeni…
İmam Muhammed bin Abdulvehhab’ın eserlerine yapılan tahrif | Ehli İlm