Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Mum Işığı Misali...

Z Çevrimdışı

z@rip

Üye
İslam-TR Üyesi
Bir soluk olan hayatımı neden ölümsüzmüş gibi görüyor gözlerim…​




Perdemi indi yoksa önüne yada savaşlarımda patlayan bombalar kulaklarımı sağır mı yaptı da uyaranları göremiyorum, duyamıyorum…
Uyaran mı yok duyamıyorum/göremiyorum!...
Yoksa ben miyim dibi görünmez bir kuyuya döşen, feryatlarımın duyulmadığı, uzatılan ipleri tutamadığım, yakılan ışıkları göremediğim…
Ama kuyuya düşen tek ben olsaydım… beni buraya kendileriyle birlikte sürükleyenler yanımda olmazlardı. Cazibesine aldandığım ışık onlarınmıydı yoksa(?) felaha ererim ümidiyle doğru yol sanarak takip ettiğim ışık şimdi beni nasıl, nerden kurtulacağımı bir kuyuya attı…
Gözlerimi öyle bir kamaştırmış olmalı ki görememişim diğerlerini, onu heycanlılığı, dış güzelliği, anlık heveslerine aldanmışım… Ama şimdi anlıyorum iş işten çoktan geçti diyeceksin belki ama sonunda hissettim…
Hissettim diyorum çünkü göremiyorum hala(!) gözlerim dağlanmış, ellerim bağlanmış kendimi öle adamışım ki ondan başkasını görmez olmuşum, ondan başkasına işlemez olmuş ellerim…
Rabbimin lütfu,r ahmeti, fıtratımın gereği ki hissettirdi/hissedebildim yanlışı, şimdi mum ışığı kadar hassas mum ışığı misali aydınlatan ışıkla yolumu tekrar bulmaya çalışacağım…
Çok dikkatli olmalıyım yolumdaki sarp yokuşlara, önüme serilmiş dikenlere… Işığım o kadar zayıflamış ki ona karşı ilgisizliğim küstürmüş onu bana bir mum ışığı kadar zayıflamış…zayıflamışım da onu hissedebilmemem için zayıflattırılmışım… Son gücüyle seslenmiş ruhuma şükürler olsun ki onu hissedebilmişim…
Şimdi ona çok iyi bakmalı, eğer düşürürsem yada karşıdan esen rüzgarlardan koruyamasam söner. Son umudum, beni sonsuz felaha çıkaracak olan ışığım söner. Bu yüzden siper etmeliyim kendimi ona karşıdan esen rüzgarlara, ayağıma batan dikenlere sesimi çıkarmadan sabretmeliyim. Sabretmeliyim ki son umudum, ışığım sönmesin. Onun sönmemesi için çabalarken, bir ses bile çıkarmadan(!) onu kendimle barıştırmalıyım bir yandan da ki güçlensin. Eğer sesimi çıkarırsam daha da küsebilir, yüzüme bile bakmaz belki o zaman. Yoldaki engelleri ışığımı söndürmeden geçerken onun rızasını da yerine getirmeliyim ki ışığı gücüme güç katsın daha da, parlatsın yolumu aydınlatsın…
Nasıl buralara geldim, bu dikenler ben gelirken yok muydu?! Neden şimdi bu kadar canımı acıtıyorlar(?) bu rüzgar esmiyor muydu…(!)
Nasıl kendimi bu kadar kaptırmışım, izin vermişim gözlerimi dağlamalarına, ellerimi bağlamalarına hislerimi almalarına, ışığımı küstürmüşüm kendime…
Sanki bir daha hiç geri dönmeyecekmiş/döndürülmeyecekmişim gibi uzaklaşmışım. Sevimli gelmiş her şey gözümü boyamış, kulağıma tatlı bir meltem gibi esmiş ve nihayetinde hislerimi almış.
“Şimdi kendine hiç kızma, nazlanma! Aklın neredeydi de bu kadar izin verdin sana bunların yapılmasına…”
Buralara sürüklenirken yollar nasıl çektiyse beni, hoş geldiyse, nerden nasıl geldiğimi bilemeyecek kadar kısa sürdüyse damdan düşer gibi…
Şimdi tam tersi oluyor, canımı acıtıyor, itiyor beni, nefsime aüır geliyor, nefsim kendine hoş gelenleri istiyor, onların özlemini fısıldıyor kulaklarıma…
Ama artık onlara sırt dönme vaktidir. Bir zamanlar doğrulara sırt döndüğüm gibi… Mum ışığı kadar zayıflamış, küsmüş doğrularımın peşinden koşma vaktidir. Acıları sevgiyle kucaklamak vaktidir. Ki sonunda sonsuz felaha ereyim, bir daha hiç ayrılmamacasına…
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Üst Ana Sayfa Alt