MU'MİNCE BAKIŞ
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
وَيَدْعُ الإِنسَانُ بِالشَّرِّ دُعَاءهُ بِالْخَيْرِ وَكَانَ الإِنسَانُ عَجُولاً {11
- İnsan, hayrın gelmesine dua ettiği gibi kötülüğün gelmesine de dua eder. İnsan pek acelecidir. (isra 11)
İnsan bazı zamanlarda kendisi için kötü olanı iyi zannederek isteyebilir. Diğer bir ayet-i kerimede (Bakara 216) cihad hakkında bahsederken Rabbim nefse ağır gelip sevmeme gafletine karşılık bizlere şu uyarıyı yapmaktadır:
_Olabilir ki siz, bir şeyden hoşlanmazsınız; oysa ki o sizin için bir hayırdır. Yine olabilir ki, siz bir şeyi seversiniz, oysaki o sizin için bir kötülüktür. ALLAH bilir, siz bilmezsiniz. (Bakara 216)
Bu demek oluyor ki insanın baktığı yerden bakınca ve fıtratı gereği aceleci davranarak beklemeyince, kötü-şer zannedilen güzelliklerin Mü'minin bakması gerektiği yerden bakınca ve sabredince hayırlı olduğunu göreceğizdir.
Bedir Savaşı’na Hz. Muhammed’in (s.a.v.) baktığı yerden bakarsanız “Büyük Bedir Gazvesi” dersiniz; Ebu Cehil’in baktığı yerden bakarsanız “ayak takımının şerefli kimseleri alt ettiği tarihte ilk kez görülen bir şey değildir” dersiniz.
Firavun’un baktığı yerden bakarsanız; "sihirbazların Hz. Musa’ya (a.s.) uyarak, istikballerini mahvetmiş ve feci şekilde can vermiş olduklarını" görürsünüz. Hz. Musa ve Hz. Harun’un baktığı yerden bakarsanız ebedí hayatlarını kurtarmış ve şehid olmuş olduklarını görürsünüz.
Mü'mince bakılması gerektiği gibi bakarsanız, bugün musibet gibi görünen engellemelerin , mahrumiyetlerin, mağduriyetlerin, esaret ve zindanların aslında mazhariyet (kabul göreme, erişilme, elde etme) olduğunu apaçık görürsünüz. Muvahhidi İnananların bir takım sıkıntılara uğradığı dönemlerde asıl üzülmesi gerekenler , başına hiç bir şey gelmediğini sananlar olmalıdır. Aslında başına "iş" gelmiş olanlar, 'başına "hiç bir iş" gelmediğini sanmalarının gaflet olduğunu' ahirette anlayacak olanlardır! İslam'ı yaşama ve yaşatma uğrunda başına ufacık da olsa bir musibet gelen Müslüman sevinmeli; "elhamdulillah ya Rabbi , beni de adam yerine koydular , ayağıma küçük de olsa bir taş değdi" diye sevincinden ağlamalıdır.
Biricik yaratıcımız ve kanun koyucu Mevlamızın en sevgili kulları olan peygamberlerin başına gelenler benzerleri bugün sizin de başınıza geliyorsa ne mutlu size ..
_ Yoksa siz, kendinizden önce gelip geçenlerin hali (uğradıkları sıkıntılar) başınıza gelmeden cennete girivereceğinizi mi sandınız? Onlara öyle yoksulluklar, öyle sıkıntılar dokundu ve öyle sarsıldılar ki, hatta peygamber ve beraberinde iman edenler: "ALLAH'ın yardımı ne zaman?" derlerdi. Bak işte! Gerçekten ALLAH'ın yardımı yakındır. (Bakara 214)
Firavun , Hz. Musa'ya bölücü , bozguncu , sihirbaz demişti.Musa'yı ve beraberindekileri linç edebilmek için askeri güçte dahil olmak üzere medyasıyla , ve tüm devlet birimleriyle O'na engel olmaya çalışmıştı. Hz. Zekeriya bir ağacın kovuğunda testereyle tepeden tırnağa ikiye bölünmüştü.Hz. Muhammed'in bu yolda başına gelenleri hatırlayalım. Şair , mecnun , sihirbaz gibi yaftalar kendileri nezdinde bile inandırıcı olmadığından tutmamış , ambargoyla başlayan Kureyşli müşrikler , efendimizi ve beraberindeki ashabına türlü eziyetler ve işkenceler uygulamıştı. Taifte Taşlanmıştı kendinden öncekilerden Hz. Şuayb gibi ....
Şundan emin olunuz ki ; ALLAHın ve Rasullerinin yolunu takib edenler, Firavun ve Ebu Cehillerin yolunu takip edenler tarafından hiç bir zaman rahat bırakılmadılar , bırakılmayacaklardır da. Ne mutlu bugün de Habil gibi , Hz. İbrahim gibi ALLAH'tan korkan ve O'ndan gayrısından zerre miktarı korkmayanlara. Ne mutlu başta peygamberler olmak üzere ALLAH'ın sevgili kullarının yolunu kendilerine yol bilip , bu uğurda kınayanın kınamasından korkmayanlara (maide 54). Ne mutlu başlarına gelenlere aldırmayanlara, çağdaş Ebu Cehil'lerin yıldırma ve karalama politikalarına, her türlü linç kampanyalarına, orantısız güç ile silahlı operasyonlarına karşı, mümine yakışan bir onurla yılmadan direnen, karşı koyan, Hakk'ı haykıran, Hakk'ın hakimiyeti için mücadele eden tağutların düşmanı , ALLAH'ın ve inananların dostu olanlara.
Son olarak Müminin bakması gerektiği yerden bakarak Efendimizin (s.a.v.) hayatından bir misal daha :
Hz. Aişe (ra) bir grup sahabeye anlatıyor: - Bir defasında evde beslediğimiz koyunu kesmiştik. Efendimiz koyunun etini pay ediyor ve “bunu filana, şunu filancaya” gönder diyordu ve bu işi karanlıkta yapıyorduk. Dinleyenlerden biri soruyor: - Ya Aişe, niçin kandil yakmıyordunuz? Hz. Aişe’nin cevabı: - Yağ bulsaydık yakacağımıza yerdik! Sonra anlatmaya devam ediyor: - Bütün eti pay edip dağttıktan sonra geriye sadece kürek kemiği kalmıştı. Efendimiz bana sordu: - Ya Aişe, bize ne kaldı? - Ya RasulALLAH, gördüğünüz gibi, bize sadece kürek kemiği kaldı. Mü'minin bakması gereken yerden bakan ve bu bakışı öğretmek isteyen Efendimiz (sav)’in cevabı: - Hayır ya Aişe, kürek kemiği dışındakiler bize kaldı!
Mü'minin baktığı yerden bakmak için her an ALLAH ile olmak - çok Kur'an okumak ve anlamak , Efendimizin (s.a.v.) hayatını, metodunu ve hadislerini bol bol ve devamlı okuyup tefekkür etmek gereklidir.Kur'an-ı Kerim'de Rabbimiz "düşünmüyorlar mı ?, " Akletmiyorlar mı?", "bakmıyorlar mı?", "görmüyorlar mı?" gibi ikazlarla bizleri "bakıp ta göremeyenler" den olmamaya davet etmektedir. Cenab-ı Hakk bizleri bakıpta görenlerden , görüpte tağuta tavır alanlardan , tavır alıpta eyleme geçenlerden eylesin.
(zindandaki kardeşlerimize ithaf olunur)
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
وَيَدْعُ الإِنسَانُ بِالشَّرِّ دُعَاءهُ بِالْخَيْرِ وَكَانَ الإِنسَانُ عَجُولاً {11
- İnsan, hayrın gelmesine dua ettiği gibi kötülüğün gelmesine de dua eder. İnsan pek acelecidir. (isra 11)
İnsan bazı zamanlarda kendisi için kötü olanı iyi zannederek isteyebilir. Diğer bir ayet-i kerimede (Bakara 216) cihad hakkında bahsederken Rabbim nefse ağır gelip sevmeme gafletine karşılık bizlere şu uyarıyı yapmaktadır:
_Olabilir ki siz, bir şeyden hoşlanmazsınız; oysa ki o sizin için bir hayırdır. Yine olabilir ki, siz bir şeyi seversiniz, oysaki o sizin için bir kötülüktür. ALLAH bilir, siz bilmezsiniz. (Bakara 216)
Bu demek oluyor ki insanın baktığı yerden bakınca ve fıtratı gereği aceleci davranarak beklemeyince, kötü-şer zannedilen güzelliklerin Mü'minin bakması gerektiği yerden bakınca ve sabredince hayırlı olduğunu göreceğizdir.
Bedir Savaşı’na Hz. Muhammed’in (s.a.v.) baktığı yerden bakarsanız “Büyük Bedir Gazvesi” dersiniz; Ebu Cehil’in baktığı yerden bakarsanız “ayak takımının şerefli kimseleri alt ettiği tarihte ilk kez görülen bir şey değildir” dersiniz.
Firavun’un baktığı yerden bakarsanız; "sihirbazların Hz. Musa’ya (a.s.) uyarak, istikballerini mahvetmiş ve feci şekilde can vermiş olduklarını" görürsünüz. Hz. Musa ve Hz. Harun’un baktığı yerden bakarsanız ebedí hayatlarını kurtarmış ve şehid olmuş olduklarını görürsünüz.
Mü'mince bakılması gerektiği gibi bakarsanız, bugün musibet gibi görünen engellemelerin , mahrumiyetlerin, mağduriyetlerin, esaret ve zindanların aslında mazhariyet (kabul göreme, erişilme, elde etme) olduğunu apaçık görürsünüz. Muvahhidi İnananların bir takım sıkıntılara uğradığı dönemlerde asıl üzülmesi gerekenler , başına hiç bir şey gelmediğini sananlar olmalıdır. Aslında başına "iş" gelmiş olanlar, 'başına "hiç bir iş" gelmediğini sanmalarının gaflet olduğunu' ahirette anlayacak olanlardır! İslam'ı yaşama ve yaşatma uğrunda başına ufacık da olsa bir musibet gelen Müslüman sevinmeli; "elhamdulillah ya Rabbi , beni de adam yerine koydular , ayağıma küçük de olsa bir taş değdi" diye sevincinden ağlamalıdır.
Biricik yaratıcımız ve kanun koyucu Mevlamızın en sevgili kulları olan peygamberlerin başına gelenler benzerleri bugün sizin de başınıza geliyorsa ne mutlu size ..
_ Yoksa siz, kendinizden önce gelip geçenlerin hali (uğradıkları sıkıntılar) başınıza gelmeden cennete girivereceğinizi mi sandınız? Onlara öyle yoksulluklar, öyle sıkıntılar dokundu ve öyle sarsıldılar ki, hatta peygamber ve beraberinde iman edenler: "ALLAH'ın yardımı ne zaman?" derlerdi. Bak işte! Gerçekten ALLAH'ın yardımı yakındır. (Bakara 214)
Firavun , Hz. Musa'ya bölücü , bozguncu , sihirbaz demişti.Musa'yı ve beraberindekileri linç edebilmek için askeri güçte dahil olmak üzere medyasıyla , ve tüm devlet birimleriyle O'na engel olmaya çalışmıştı. Hz. Zekeriya bir ağacın kovuğunda testereyle tepeden tırnağa ikiye bölünmüştü.Hz. Muhammed'in bu yolda başına gelenleri hatırlayalım. Şair , mecnun , sihirbaz gibi yaftalar kendileri nezdinde bile inandırıcı olmadığından tutmamış , ambargoyla başlayan Kureyşli müşrikler , efendimizi ve beraberindeki ashabına türlü eziyetler ve işkenceler uygulamıştı. Taifte Taşlanmıştı kendinden öncekilerden Hz. Şuayb gibi ....
Şundan emin olunuz ki ; ALLAHın ve Rasullerinin yolunu takib edenler, Firavun ve Ebu Cehillerin yolunu takip edenler tarafından hiç bir zaman rahat bırakılmadılar , bırakılmayacaklardır da. Ne mutlu bugün de Habil gibi , Hz. İbrahim gibi ALLAH'tan korkan ve O'ndan gayrısından zerre miktarı korkmayanlara. Ne mutlu başta peygamberler olmak üzere ALLAH'ın sevgili kullarının yolunu kendilerine yol bilip , bu uğurda kınayanın kınamasından korkmayanlara (maide 54). Ne mutlu başlarına gelenlere aldırmayanlara, çağdaş Ebu Cehil'lerin yıldırma ve karalama politikalarına, her türlü linç kampanyalarına, orantısız güç ile silahlı operasyonlarına karşı, mümine yakışan bir onurla yılmadan direnen, karşı koyan, Hakk'ı haykıran, Hakk'ın hakimiyeti için mücadele eden tağutların düşmanı , ALLAH'ın ve inananların dostu olanlara.
Son olarak Müminin bakması gerektiği yerden bakarak Efendimizin (s.a.v.) hayatından bir misal daha :
Hz. Aişe (ra) bir grup sahabeye anlatıyor: - Bir defasında evde beslediğimiz koyunu kesmiştik. Efendimiz koyunun etini pay ediyor ve “bunu filana, şunu filancaya” gönder diyordu ve bu işi karanlıkta yapıyorduk. Dinleyenlerden biri soruyor: - Ya Aişe, niçin kandil yakmıyordunuz? Hz. Aişe’nin cevabı: - Yağ bulsaydık yakacağımıza yerdik! Sonra anlatmaya devam ediyor: - Bütün eti pay edip dağttıktan sonra geriye sadece kürek kemiği kalmıştı. Efendimiz bana sordu: - Ya Aişe, bize ne kaldı? - Ya RasulALLAH, gördüğünüz gibi, bize sadece kürek kemiği kaldı. Mü'minin bakması gereken yerden bakan ve bu bakışı öğretmek isteyen Efendimiz (sav)’in cevabı: - Hayır ya Aişe, kürek kemiği dışındakiler bize kaldı!
Mü'minin baktığı yerden bakmak için her an ALLAH ile olmak - çok Kur'an okumak ve anlamak , Efendimizin (s.a.v.) hayatını, metodunu ve hadislerini bol bol ve devamlı okuyup tefekkür etmek gereklidir.Kur'an-ı Kerim'de Rabbimiz "düşünmüyorlar mı ?, " Akletmiyorlar mı?", "bakmıyorlar mı?", "görmüyorlar mı?" gibi ikazlarla bizleri "bakıp ta göremeyenler" den olmamaya davet etmektedir. Cenab-ı Hakk bizleri bakıpta görenlerden , görüpte tağuta tavır alanlardan , tavır alıpta eyleme geçenlerden eylesin.
(zindandaki kardeşlerimize ithaf olunur)
