Mürtedler neden öldürülür?
Öncelikle İslam'ın ölçüsü, bildiğin üzere teslimiyettir. İman eden kişi, bu emre de iman etmiş olduğu için inanır. Ama alemlerin rabbi insana akıl verdiği için, bu cüzzi irademizle bir şeylerin hikmetlerini görebiliriz.
Bir İslam devleti, kendisine cizye verdiği ve halkın huzurunu kaçırmadığı, ajanlık yapmadığı takdirde, İslam'a hiç girmemiş kâfirleri kendi bünyesinde barındırır. Kâfir olan kişi, eğitimini alır, ticaretini yapar, sosyal hayatına devam eder. Bununla beraber onun canı malı devlet tarafından korunma statüsüne alınır.
Fakat mürtedlerde ise durum farklıdır.
Resulullah sav, mürtedlerin öldürülmesini emretmiştir. Bunu sahih hadislerle anlarız. Velakin her mürted öldürülmez.
İslam Devleti olmayan yerlerde had uygulanamadığından mürtedler de öldürülmez.
Bir kişi bir hükmü yalanlamak ile kâfir oldu ise, mevcut kadı onu üç gün tövbeye davet eder, eğer o bundan vazgeçerse kadı onu salar ve kişi sosyal yaşamına devam eder.
Fakat hala inkarında ısrar ediyorsa, öldürülür.
Buradaki hikmetler elbette çoktur. Fakat benim görebildiğim şunlardır:
1) İstediği zaman dine girip, istediği zaman çıkarak, iman kavramını 'laçka' haline getirmek, basitleştirmek, insanlar nezdinde imanı çok sıradan birşey gibi göstermek. Zira Allah resulu sav şöyle buyurur:
"Üç şey kendisinde bulunan kimse imanın tadını alır: bunlardan üçüncüsü de küfre dönmeyi ateşe atılmak kadar kötü görmektir.." Buhari
2) Kişinin kolaylıkla bir gün kafir olduğunu ilan etmesi ve bu fasıklıkla, kendi hakkında yalan da söylemesi: daha kolay munafıklaşması. Misal olarak bir müslüman erkek ve kadın mürted biriyle evlenemez, evlilikleri zina olur. Müslüman kafirden, kafir müslümandan miras alamaz. Müslüman bir kadın geçerli görüşe göre kafir kadınların yanında da tesettürsüz bulunamaz. Mürted olmanın çok basit, sıradan bir şey görülmesi sebebiyle; kişinin sürekli dini olarak hilelelere başvurması, toplumu ifsad etmesi mümkündür.
3) İslam Devletinde saldırı anında tüm müslüman erkeklere cihad farzdır. Kişi cihaddan kaçmak için, 'ben müslüman değilim' artık der, bi süre kafir devam eder, sonra tekrar 'müslüman oldum' deyip İslam milletine katılır. Bu methodla birok kişi cihaddan kaçar, toplumda kimin müslüman kimin olmadığı dolayısıyla fıkhi hükümlerin uygulanamaması gibi çok sayıda şüphe boşluğu oluşur.
4) Dünyalık her ceza, ahiretlik cezanın ne kadar korkunç olduğunun göstergesidir. Belirli bir miktarın üzerinde zaruri olmadan hırsızlık yapan hırsızın elinin kesilmesi, ahirette onun o kadar azaba layık olduğunu gösterir. Kişi sırf bu cezadan korkarak hırsızlıktan vazgeçse, yine ahirette hırsızlık yapmamışlrdan olur. Kişi mürtedin cezasından korkup küfrünü açığa vurmak şöyle dursun küfrün üzerinde tereddütlü olur. Kafir olmanın ona iki dünyada da bir şey kazandırmayacağı gibi kavramların üzerine düşünebilir ve bu sayede şeytanın onu küfre itmesinden kurtulabilir. Nitekim kişi kalbinde küfre meyil de taşısa, söz ve fiil ile küfür işlemedikçe tekfir edilmez.
Mantıki olarak, bir şeyin cezası sonsuz bir azapsa, bunun dünyada da yine- şahsın iyiliği için- kişinin başına gelecek en kötü azapla tehdit edilmesi çok uygundur. Aksine bu kişiyi bu konuda çokça serbest bırakmak, asli olarak onun için büyük bir şerdir. Yani İslam'ın doğruluğu önermesin kabul ettikten sonra, bu önerme de kendi içinde tutarlıdır.