Resûlullah`ın beddua etme adeti yoktur. Ama bu adama beddua etmiştir. Kimseyi huzurundan kovduğu görülmemiştir. Ama bu olaylarda o da görülmüş, adamı huzurundan kovmuştur.
Öyle ise fevkalade bir olayla karşı karşıyayız demektir. Bu nasıl bir olay, nasıl bir vak`a, nasıl bir günah?.. Buyurun birlikte okuyalım. Okuyalım da İslâm`ın insan öldüren teröre nasıl baktığını, Allah Resûlü (sav)`nün terörü nasıl yorumladığını açıkça görelim.
* * *
Mekke`nin fethinden sonraki Huneyn savaşı günlerindeydi.
Bir sahabe müfrezesi de civarda geziyor, düşmanın âni baskınlarına mani olmaya çalışıyordu. İşte bu sırada müfreze çölde bir atlıyla karşılaştı. Atlı, hemen selam verdi, bunlar da selamlarını aldılar. Bu demekti ki, selam veren Müslümandı. Alan da selamını almakla, aramızda bir düşmanlık yoktur. Sen bizden eminsin, korkma.. demek istiyordu.
Buna rağmen müfrezede bulunan Muhallim bin Cessâme okunu çekmiş, selam veren adamın üzerine yürüyerek bir okla adamı atından düşürerek oracıkta öldürmüştü.
İşte bundan sonra öldürülen Âmir bin Azbat`ın yakınları toplanıp savaş meydanında bir ağacın altında dinlenmekte olan Allah Resûlu (sav)`ne geldiler. Kısas isteğinde bulundular.
- Yâ Resulullah, bu Muhallim bin Cessame nasıl bizim kadınlarımızın ciğerini yakıp gözlerinden yaşlar akıttıysa biz de onu öldürmek suretiyle onun kadınlarının gözlerinden yaşlar akıtacağız. Bu bizim hakkımızdır, Muhallim`i bize teslim eyle. O Amir`i aralarındaki eski bir düşmanlıktan dolayı, bile bile intikam için öldürdü, diye ısrar etmeye başladılar.
Ancak Muhallim`in lehinde şahitlikte bulunanlar da vardı. Selam verenin aslında 'Müslüman olmayan' bir düşman savaşçışı olabileceği ihtimali de ileri sürülüyordu. 'Korkudan selam verdi' deniyordu.
Bundan dolayı Efendimiz (sav):
- Size diyetini vereyim, kısastan vazgeçin, diyerek ölenin yakınlarını razı etmeye çalışmış, bunda da muvaffak olarak yüz deveye uzlaşma sağlamıştı.
Böylece öldürülen taraftan bir husumen sürdürülmesi söz konusu olmaktan çıkmıştı. Ama Muhallim için mesele bu kadar kolay bitmeyecekti. Çünkü Muhallim selam veren bir adamı, eski bir düşmanlık sebebiyle öldürmüştü. Sora da yanlışlık oldu süsü vermişti. Bu öyle geçiştirilebilecek bir hadise değild. Nitekim Muhallim`e telkinde bulunanlar:
- Git, Resûlullah`dan özür dile, senin için Allah(cc)`tan af dilesin, günahından kurtul, dediler. O da Resûlullah`ın huzuruna gelip yaptığından özür dilyerek Allah(cc)`tan af dilemesini istedi.
Ancak böyle bir iki cümlelik özürle koskoca bir adamı acımasızca öldürmenin sonucundan kurtulunabilir miydi? Şayet affedilme böyle kolay olacaksa, adam öldürmenin çok basit bir olay olduğu anlaşılmayacak mıydı? İstediğin insanı bir bahane bulup öldür, sonra da Resûlullah`ın huzuruna gel, bir özür dile, mesele bitsin demek olmaz mıydı?
Nitekim Resulûllah, af isteyen Muhallim`e karşı, hiç görülmedik şekilde tepkili bir tavır gösterdi ve dedi ki:
- Selam veren adamı düşman sayıp nasıl olur da öldürürsün? Sana bu selahiyeti kim verdi?
Muhallim, 'Özür dilerim, Allah(cc)`tan af dile.' diye sözlerini üç defa tekrar ettiyse de Efendimiz (sav) her defasında:
- Selam veren insanın verdiği bu selamı hiçe sayıp öldüreni Allah (cc) affetmesin, çık git buradan! diyerek Muhallim`i hem huzurundan kovdu, hem de af dilemeyip aksine aftan mahrum kalmasını istemiş oldu.
Nitekim Resûlullah`ın huzurundan uzaklaşan Muhallim bir haftadan fazla yaşayamadı. Kahrından öldü, yakınları da onu bir mezarlığa defnettiler.
Ne var ki suçsuz adam öldüren Muhallim`i mezar da kabul etmiyordu. Sabah bakanlar onu toğrağın dışarıya attığını gördüler. Gelip çaresizliklerini anlatan yakınlarına, Resûlullah`ın son cevabı şöyle oldu:
- Siz yine onu mezarına gömün, toprak ondan daha kötülerini kabul etmiştir, onu da kabul edecektir. Ancak Allah (cc) size ders vermek istiyor, masum bir adamı öldürmenin Allah (cc) yanındaki kötülüğünü göstermek için size ibret örneği sunuyor. Sakın haksız yere adam öldürmeyin, selam vereni ölüme layık görmeyin, demiş oluyor, açıklamasında bulundu...
Siz söyleyin, savaş zamanında bile selam veren adamın öldürülmesine böylesine unutulmayacak bir tepki gösteren Allah Resûlu (sav), barış zamanında öldürülen bir insanın katili için neler söyler, neleri reva görürdü acaba?
Bu durumda, İslami terörden söz edilebilir mi, Müslüman`ın şu ya da bu bahane ile adam öldürmesi caizdir, denilebilir mi?
Böylesine ibretli ve dehşetli bir örnek meydanda iken hangi cahil ve gafil kimse çıkıp da, "İslam teröre izin veriyor. Müslüman, adam öldürmeyi dininden izin alarak yapıyor." diyebilir?..
Öyle ise fevkalade bir olayla karşı karşıyayız demektir. Bu nasıl bir olay, nasıl bir vak`a, nasıl bir günah?.. Buyurun birlikte okuyalım. Okuyalım da İslâm`ın insan öldüren teröre nasıl baktığını, Allah Resûlü (sav)`nün terörü nasıl yorumladığını açıkça görelim.
* * *
Mekke`nin fethinden sonraki Huneyn savaşı günlerindeydi.
Bir sahabe müfrezesi de civarda geziyor, düşmanın âni baskınlarına mani olmaya çalışıyordu. İşte bu sırada müfreze çölde bir atlıyla karşılaştı. Atlı, hemen selam verdi, bunlar da selamlarını aldılar. Bu demekti ki, selam veren Müslümandı. Alan da selamını almakla, aramızda bir düşmanlık yoktur. Sen bizden eminsin, korkma.. demek istiyordu.
Buna rağmen müfrezede bulunan Muhallim bin Cessâme okunu çekmiş, selam veren adamın üzerine yürüyerek bir okla adamı atından düşürerek oracıkta öldürmüştü.
İşte bundan sonra öldürülen Âmir bin Azbat`ın yakınları toplanıp savaş meydanında bir ağacın altında dinlenmekte olan Allah Resûlu (sav)`ne geldiler. Kısas isteğinde bulundular.
- Yâ Resulullah, bu Muhallim bin Cessame nasıl bizim kadınlarımızın ciğerini yakıp gözlerinden yaşlar akıttıysa biz de onu öldürmek suretiyle onun kadınlarının gözlerinden yaşlar akıtacağız. Bu bizim hakkımızdır, Muhallim`i bize teslim eyle. O Amir`i aralarındaki eski bir düşmanlıktan dolayı, bile bile intikam için öldürdü, diye ısrar etmeye başladılar.
Ancak Muhallim`in lehinde şahitlikte bulunanlar da vardı. Selam verenin aslında 'Müslüman olmayan' bir düşman savaşçışı olabileceği ihtimali de ileri sürülüyordu. 'Korkudan selam verdi' deniyordu.
Bundan dolayı Efendimiz (sav):
- Size diyetini vereyim, kısastan vazgeçin, diyerek ölenin yakınlarını razı etmeye çalışmış, bunda da muvaffak olarak yüz deveye uzlaşma sağlamıştı.
Böylece öldürülen taraftan bir husumen sürdürülmesi söz konusu olmaktan çıkmıştı. Ama Muhallim için mesele bu kadar kolay bitmeyecekti. Çünkü Muhallim selam veren bir adamı, eski bir düşmanlık sebebiyle öldürmüştü. Sora da yanlışlık oldu süsü vermişti. Bu öyle geçiştirilebilecek bir hadise değild. Nitekim Muhallim`e telkinde bulunanlar:
- Git, Resûlullah`dan özür dile, senin için Allah(cc)`tan af dilesin, günahından kurtul, dediler. O da Resûlullah`ın huzuruna gelip yaptığından özür dilyerek Allah(cc)`tan af dilemesini istedi.
Ancak böyle bir iki cümlelik özürle koskoca bir adamı acımasızca öldürmenin sonucundan kurtulunabilir miydi? Şayet affedilme böyle kolay olacaksa, adam öldürmenin çok basit bir olay olduğu anlaşılmayacak mıydı? İstediğin insanı bir bahane bulup öldür, sonra da Resûlullah`ın huzuruna gel, bir özür dile, mesele bitsin demek olmaz mıydı?
Nitekim Resulûllah, af isteyen Muhallim`e karşı, hiç görülmedik şekilde tepkili bir tavır gösterdi ve dedi ki:
- Selam veren adamı düşman sayıp nasıl olur da öldürürsün? Sana bu selahiyeti kim verdi?
Muhallim, 'Özür dilerim, Allah(cc)`tan af dile.' diye sözlerini üç defa tekrar ettiyse de Efendimiz (sav) her defasında:
- Selam veren insanın verdiği bu selamı hiçe sayıp öldüreni Allah (cc) affetmesin, çık git buradan! diyerek Muhallim`i hem huzurundan kovdu, hem de af dilemeyip aksine aftan mahrum kalmasını istemiş oldu.
Nitekim Resûlullah`ın huzurundan uzaklaşan Muhallim bir haftadan fazla yaşayamadı. Kahrından öldü, yakınları da onu bir mezarlığa defnettiler.
Ne var ki suçsuz adam öldüren Muhallim`i mezar da kabul etmiyordu. Sabah bakanlar onu toğrağın dışarıya attığını gördüler. Gelip çaresizliklerini anlatan yakınlarına, Resûlullah`ın son cevabı şöyle oldu:
- Siz yine onu mezarına gömün, toprak ondan daha kötülerini kabul etmiştir, onu da kabul edecektir. Ancak Allah (cc) size ders vermek istiyor, masum bir adamı öldürmenin Allah (cc) yanındaki kötülüğünü göstermek için size ibret örneği sunuyor. Sakın haksız yere adam öldürmeyin, selam vereni ölüme layık görmeyin, demiş oluyor, açıklamasında bulundu...
Siz söyleyin, savaş zamanında bile selam veren adamın öldürülmesine böylesine unutulmayacak bir tepki gösteren Allah Resûlu (sav), barış zamanında öldürülen bir insanın katili için neler söyler, neleri reva görürdü acaba?
Bu durumda, İslami terörden söz edilebilir mi, Müslüman`ın şu ya da bu bahane ile adam öldürmesi caizdir, denilebilir mi?
Böylesine ibretli ve dehşetli bir örnek meydanda iken hangi cahil ve gafil kimse çıkıp da, "İslam teröre izin veriyor. Müslüman, adam öldürmeyi dininden izin alarak yapıyor." diyebilir?..