Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

İlmi Konu Müslüman Zahire Göre Hükmeder

ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
MÜSLÜMAN ZAHİRE GÖRE HÜKMEDER

Rasulullahın sözünden ancak İslamdan nasibini alamamış olanlar bir şey anlamazlar.
Rasullulah (s.a.v)´dan Kutubi Sitte sahiblerinin rivayet ettiği şu hadisi şerif bu konuyu ne güzel açıklar:

"Ben ancak bir beşerim, siz bana dava getiriyorsunuz. Bazılarınız diğerlerinden delilini sunmakta daha becerikli olabilir. Ben de dinlediğim şekliyle onun lehine hükmederim. Bu şekilde kime bir müslüm hakkını verirsem, o ancak ateşten bir parçadır,, onu alsın veya bıraksın."

Bu hadisi şeriften anlaşılıyor ki hüküm zahire göre verilir.

Hadis-i şeriften gördüğümüz ve anladığımız gibi Rasulullah zahire göre hüküm vermektedir. Bir dava hakkında diğeri haklı olsa dahi delilleri kimin kuvvetli ise ona bakarak hüküm verileceğini , bu da ümmeti için kıyamete kadar bir metoddur . Çünkü Rasulullah aramızdan ayrılmış , bir mesele hakkında vahy inmesini bekleyemeyeceğiz.
Sahabelerini bu konuda eğiten Rasulullah (a.s.v.) , Yemen'e vali olarak yolladığı Muaz b. Cebel'le şu konuşmayı yapmıştır :

Ne ile hükmedeceksin?”

Muâz (r.anh): “ALLAH’ın kitabı ile hükmedeceğim.”
“ALLAH’ın kitabında bulamaz isen?”
Rasûlullah’ın (a.s.) sünneti ile hükmedeceğim.”

“Onda da bulamazsan?”
Kolumu bağlayıp durmam! Görüşümle içtihad ederim!”

Rasûlullah Efendimiz (a.s.) bu defa: “Rasûlunün elçisini, Rasûlunün razı olduğu şekilde hüküm verme tarzına muvaffak kılan ALLAH’a hamd olsun!” buyurdu Ve Yemenlilere, size ashâbımdan ilmi ve dini en iyi bilen hayırlı bir kimseyi gönderiyorum diye bir de mektup yazdı.
(İbn Mace, Mukaddime, 1 ; Ebu Dâvud, Akdiye 11, (3592, 3593); Tirmizi, Ahkâm 3, (1327, 1328); İbn Sâ´d, Tabakât, III, 583-590).

Gördüğümüz gibi Muaz bin cebel , batına göre değil zahire göre hükmediyor . Zahiren gördüğü mesele hakkında Kurana bakıyor , kuranda bulamadığı mesele hakkında Rasulullahın sünnetine (hadis-i şerif) bakıyor. Rasulullahın sünnetinde de bulamazsa Kuran ve sünnetle ters düşmeyecek şekilde içtihad yapacağını (muctehid) bildiriyor . Bu da yine müslümanlar için bir metoddur.

Bir mesele hakkında müslüman batına göre hükmedemez. Hükmediyorum diyen ilim olarak Musa (a.s.)'ı solladım , Hızır (a.s.) verilen özel ilim bende de var demiştir. Bu da tasavvufun sapkın anlayışlarından biri olan " benim ümmetimin alimleri beni israilin peygamberleri gibidir" uydurmasının bir adım ötesidir !
Bir başka hadis-i şerif ile konuya ışık tutmaktadır :

Abdullah b. Utbe b. Mes'ud (r.anh)'den şöyle rivayet edilmiştir:
Ömer (r.anh)'den işittim. O şöyle diyordu:
«
İnsanlar Rasulullah (s.a.v.) zamanında vahiy ile gizli hallerinden de sorumlu tutulurlardı. Rasulullah'ın vefatı ile vahiy kesilmiştir. Bugün sizi gördüğümüz amellerinizden dolayı sorumlu tutarız. Bu yüzden kim bize hayır ve adalet gösterirse onu emin sayar ve güvenilir kabul ederiz. Onların gizli hallerini araştırmak bize düşmez. Gizli hallerinin hesabını da ALLAH görür. Bize zahiren fena hal gösterenlerden de emin olamayız. Niyetinin iyi olduğunu söylese bile ona inanmayız
(Buhari)

Hükmün zahirde görülen söz ve amellere göre olmasının delili açık bir beyanat.
İnsanın kalbinden geçirdiği düşünce ve niyetler, gelecekte olacak olaylar, ancak ALLAH’ın bilebildiği gaybi bilgilerdir. Hiçbir kulun bu gibi şeyleri bilmeye veya bu gibi konularda fikir beyan etmeye kudreti ve izni yoktur. Ancak ALLAH (c.c) bazı zamanlarda gönderdiği vahiy vasıtasıyla insanların kalblerinden geçenleri veya gelecekte olacak bazı olayları Rasullerine bildirmiştir. Onlar da vahiy sayesinde bu gibi konularda insanlara haberler verebilmişler veya zahirde gösterdikleri alametlere rağmen, insanlara kalblerinden geçenlerle hükmetmişlerdir. Fakat bu hal ancak Rasullere mahsus bir özelliktir.


Şu günümüzde kim kalblerden geçenleri bilebildiğini iddia ederse; ya kendisine vahiy geldiğini iddia ederek, Kur'an'ın vahyin kesilmiş olduğuna dair haberini yalanlamış ya da gaybi bildiğini iddia ederek, ALLAH'ın ilmine sahib olduğunu söylemiş olur. Bu iki hal de ALLAH'a ve kitabına karşı büyük bir cürüm ve apaçık bir küfürdür.
Kalblerden geçenlere ait ilmin sadece ALLAH'a ait olduğunu ısrarla bildiren İslam dini, bu nedenle, insanların birbirlerine dair verdikleri hükümleri, ancak ve ancak zahire yani söylenen söz ve işlenen amellere dayandırmalarını emretmiştir.

Hüküm ancak zahire göredir. Zahiren imanın gereklerini gösteren kimse, kalben bunu tasdik etmese bile, insanlar katında müslüman kabul edilir. Fakat kalblerden geçeni hakkıyla bilen ALLAH indinde hükmü, kafirden başka birşey değildir, şubhesiz. Aynı şekilde zahiren La ilahe illALLAH inancını bozan bir amel ya da söz sarfeden kişi -niyetinin iyi olduğunu söylese veya sarfettiği söz ve amele kalben inanmadığını iddia etse bile- bu amel ve sözden döndüğünü gösterene dek, müslümanlar gözünde kafirdir. Zira, ortada iki altematif vardır: Ya zahiren görülene itibar etmek ya da zahirde tam tersi bir durum devam ettiği halde, kalbte iyi niyetin olduğuna inanmak. Kalblerden geçenleri ancak ALLAH'ın bilebileceğine hakkıyla iman eden herkes, zahirde görülenlere itibar edilmesinin gerekliliğini savunacaktır şubhesiz.
Nitekim ALLAH'ın kitabının, Rasulünün ve bunlara hakkıyla bağlanmış olan sahabelerin bildirmiş olduğu gerçek de budur. Aksi bir iddia ancak işledikleri şirk ve küfürlere, İslam reddettiği halde İslam'dan delil getirmek isteyen ya da ALLAH'ın ilim ve kudretine sahib olduklarını iddia ederek insanlar üzerinde yücelip, rabblik ve ilahlık taslayan kafirlerce ortaya atılabilir. Rabbimizi bu tür iftiralardan tenzih ederiz.
Sözün özü şudur :

ZAHİRE GÖRE HÜKMEDİLMEZ DİYENLER İSLAM DAİRESİNE GİRMEMİŞ OLANLARDIR
 
Ümmü Yasir Çevrimdışı

Ümmü Yasir

İşlerimizin hepsini düzelt Allah’ım...
İslam-TR Üyesi
Bu konuyla ilgili AKP ve Tayyip Erdoğan'la Bağlantı kurulabilir mi?
Onları savunan insanlar mesela Tayyip şunu şunu yapıyor ( Anıt kabri ziyaret veya demokrasiyi savununca) kalpten isteyerek yapmıyor Adamcağız diyor ve onları savunuyor çoğu insan...
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Ç Çevrimdışı

Çeçenyam

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Sübhânallah
 
hamza01 Çevrimdışı

hamza01

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Hüküm Zahire Göredir


AbduIIah b. Utbe b. Mes'ud (r.a)
'den şöyle rivayet edilmiştir:

Ömer (r.a)'den işittim. O şöyle diyordu:

«İnsanlar Rasulullah (s.a.s) zamanında vahiy ile gizli hallerinden de sorumlu tutulurlardı. Rasulullah'ın vefatı ile vahiy kesilmiştir. Bugün sizi gördüğümüz amellerinizden dolayı sorumlu tutarız. Bu yüzden kim bize hayır ve adalet gösterirse onu emin sayar ve güvenilir kabul ederiz. Onların gizli hallerini araştırmak bize düşmez. Gizli hallerinin hesabını da Allah görür. Bize zahiren fena hal gösterenlerden de emin olamayız. Niyetinin iyi olduğunu söylese bile ona inanmayız.»

(Buhari)


HADİSTEN NE İSTİFADE EDERİZ


-Yukarıdaki hadiste, birçok insanın hataya düşmesine sebeb olan bir konu aydınlığa kavuşturuluyor. Hükmün zahirde görülen söz ve amellere göre olması.

İnsanın kalbinden geçirdiği düşünce ve niyetler, gelecekte olacak olaylar, ancak Allah’ın bilebildiği gaybi bilgilerdir. Hiçbir kulun bu gibi şeyleri bilmeye veya bu gibi konularda fikir beyan etmeye kudreti ve izni yoktur. Ancak Allah (c.c) bazı zamanlarda gönderdiği vahiy vasıtasıyla insanların kalblerinden geçenleri veya gelecekte olacak bazı olayları Rasullerine bildirmiştir. Onlar da vahiy sayesinde bu gibi konularda insanlara haberler verebilmişler veya zahirde gösterdikleri alametlere rağmen, insanlara kalblerinden geçenlerle hükmetmişlerdir. Fakat bu hal ancak Rasullere mahsus bir özelliktir.

Şu günümüzde kim kalblerden geçenleri bilebildiğini iddia ederse; ya kendisine vahiy geldiğini iddia ederek, Kur'an'ın vahyin kesilmiş olduğuna dair haberini yalanlamış ya da gaybi bildiğini iddia ederek, Allah'ın ilmine sahib olduğunu söylemiş olur. Bu iki hal de Allah'a ve kitabına karşı büyük bir cürüm ve apaçık bir küfürdür.

Kalblerden geçenlere ait ilmin sadece Allah'a ait olduğunu ısrarla bildiren İslam dini, bu nedenle, insanların birbirlerine dair verdikleri hükümleri, ancak ve ancak zahire yani söylenen söz ve işlenen amellere dayandırmalarını emretmiştir. Hüküm ancak zahire göredir. Zahiren imanın gereklerini gösteren kimse, kalben bunu tasdik etmese bile, insanlar katında müslüman kabul edilir. Fakat kalblerden geçeni hakkıyla bilen Allah indinde hükmü, kafirden başka birşey değildir, şüphesiz. Aynı şekilde zahiren La ilahe illAllah inancını bozan bir amel ya da söz sarfeden kişi -niyetinin iyi olduğunu söylese veya sarfettiği söz ve amele kalben inanmadığını iddia etse bile- bu amel ve sözden döndüğünü gösterene dek, müslümanlar gözünde kafirdir. Zira, ortada iki altematif vardır: Ya zahiren görülene itibar etmek ya da zahirde tam tersi bir durum devam ettiği halde, kalbte iyi niyetin olduğuna inanmak. Kalblerden geçenleri ancak Allah'ın bilebileceğine hakkıyla iman eden herkes, zahirde görülenlere itibar edilmesinin gerekliliğini savunacaktır şüphesiz. Nitekim Allah'ın kitabının, Rasulünün ve bunlara hakkıyla bağlanmış olan sahabelerin bildirmiş olduğu gerçek de budur. Aksi bir iddia ancak işledikleri şirk ve küfürlere, İslam reddettiği halde İslam'dan delil getirmek isteyen ya da Allah'ın ilim ve kudretine sahib olduklarını iddia ederek insanlar üzerinde yücelip, rabblik ve ilahlık taslayan kafirlerce ortaya atılabilir. Rabbimizi bu tür iftiralardan tenzih ederiz.
 
metin öztürk Çevrimdışı

metin öztürk

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Hüküm Zahire Göredir

AbduIIah b. Utbe b. Mes'ud (r.a)'den şöyle rivayet edilmiştir:

Ömer (r.a)'den işittim. O şöyle diyordu:

«İnsanlar Rasulullah (s.a.s) zamanında vahiy ile gizli hallerinden de sorumlu tutulurlardı. Rasulullah'ın vefatı ile vahiy kesilmiştir. Bugün sizi gördüğümüz amellerinizden dolayı sorumlu tutarız. Bu yüzden kim bize hayır ve adalet gösterirse onu emin sayar ve güvenilir kabul ederiz. Onların gizli hallerini araştırmak bize düşmez. Gizli hallerinin hesabını da Allah görür. Bize zahiren fena hal gösterenlerden de emin olamayız. Niyetinin iyi olduğunu söylese bile ona inanmayız.»

(Buhari)


HADİSTEN NE İSTİFADE EDERİZ


-Yukarıdaki hadiste, birçok insanın hataya düşmesine sebeb olan bir konu aydınlığa kavuşturuluyor. Hükmün zahirde görülen söz ve amellere göre olması.

İnsanın kalbinden geçirdiği düşünce ve niyetler, gelecekte olacak olaylar, ancak Allah’ın bilebildiği gaybi bilgilerdir. Hiçbir kulun bu gibi şeyleri bilmeye veya bu gibi konularda fikir beyan etmeye kudreti ve izni yoktur. Ancak Allah (c.c) bazı zamanlarda gönderdiği vahiy vasıtasıyla insanların kalblerinden geçenleri veya gelecekte olacak bazı olayları Rasullerine bildirmiştir. Onlar da vahiy sayesinde bu gibi konularda insanlara haberler verebilmişler veya zahirde gösterdikleri alametlere rağmen, insanlara kalblerinden geçenlerle hükmetmişlerdir. Fakat bu hal ancak Rasullere mahsus bir özelliktir.

Şu günümüzde kim kalblerden geçenleri bilebildiğini iddia ederse; ya kendisine vahiy geldiğini iddia ederek, Kur'an'ın vahyin kesilmiş olduğuna dair haberini yalanlamış ya da gaybi bildiğini iddia ederek, Allah'ın ilmine sahib olduğunu söylemiş olur. Bu iki hal de Allah'a ve kitabına karşı büyük bir cürüm ve apaçık bir küfürdür.

Kalblerden geçenlere ait ilmin sadece Allah'a ait olduğunu ısrarla bildiren İslam dini, bu nedenle, insanların birbirlerine dair verdikleri hükümleri, ancak ve ancak zahire yani söylenen söz ve işlenen amellere dayandırmalarını emretmiştir. Hüküm ancak zahire göredir. Zahiren imanın gereklerini gösteren kimse, kalben bunu tasdik etmese bile, insanlar katında müslüman kabul edilir. Fakat kalblerden geçeni hakkıyla bilen Allah indinde hükmü, kafirden başka birşey değildir, şüphesiz. Aynı şekilde zahiren La ilahe illAllah inancını bozan bir amel ya da söz sarfeden kişi -niyetinin iyi olduğunu söylese veya sarfettiği söz ve amele kalben inanmadığını iddia etse bile- bu amel ve sözden döndüğünü gösterene dek, müslümanlar gözünde kafirdir. Zira, ortada iki altematif vardır: Ya zahiren görülene itibar etmek ya da zahirde tam tersi bir durum devam ettiği halde, kalbte iyi niyetin olduğuna inanmak. Kalblerden geçenleri ancak Allah'ın bilebileceğine hakkıyla iman eden herkes, zahirde görülenlere itibar edilmesinin gerekliliğini savunacaktır şüphesiz. Nitekim Allah'ın kitabının, Rasulünün ve bunlara hakkıyla bağlanmış olan sahabelerin bildirmiş olduğu gerçek de budur. Aksi bir iddia ancak işledikleri şirk ve küfürlere, İslam reddettiği halde İslam'dan delil getirmek isteyen ya da Allah'ın ilim ve kudretine sahib olduklarını iddia ederek insanlar üzerinde yücelip, rabblik ve ilahlık taslayan kafirlerce ortaya atılabilir. Rabbimizi bu tür iftiralardan tenzih ederiz.

akhi siteye ilk geldiğinde virüs izlenimi verdin aldandık
şimdi farkediyoruzki toprakdan arınan cevher misali maşAllah ışık saçıyorsun
 
Üst Ana Sayfa Alt