Tek başına o sıcakta çölü aşan, hicret aşkıyla yanan Ebû Seleme (r.a.)'yi düşündükçe, hicret etmeye imkan bulamıyorum savunmasını kabul etmiyorum. Şuan için bende hicret edebilmiş değilim, ama bunu gönülden istiyorum. Bazı kardeşler diğer yerlerde daha fazla fitne var, biz burada kalıp buraları düzeltmeliyiz gibi "pisledim, sıvıyorum" mantığında ilerliyorlar. Aklıma direk onlar geliverdi. Bunlar "hikaye" tadında olup dinlemesi güzel, uygulaması zor hayallerdir. Sokağa her çıkışımızda mutlaka karşımıza çıkan çıplaklar ya da giyimli çıplaklar, duyduğumuz küfürler, iftiralar, yalanlar, her türlü pislik (sigara, içki, zina).. Yolda yürüyemez hale geldik. Kim ne derse desin bu devirde İslam'ı doğru yaşamak isteyen insan ya dışarıya çıkmayacak ya da hicret edecek. Ben kendime hakim olurum diyebilen varsa buyursun hodri meydan. Belki bizi kandırır ama Allah'ı kandıramaz. (İffetini namusunu koruyan müslüman kardeşlerimiz mevcut, ama nedense bir elin parmağını geçmiyor. Nefse zor geliyorsa bu pisliğin içinde yaşamak, hicret etmemek için geçerli bir sebep mi gerek?) İslam'ı daha iyi yaşayabileceğimiz yerler varken, İslam'a daha doğru hizmet edebileceğimiz yerler varken buralarda nefsimizle dövüşmek niye?