Bir Müslüman, İslam’ın yeryüzünde hakim olması için cihad etmelidir. En büyük sebep işte budur.
وَقَاتِلُوهُمْ حَتَّى لاَ تَكُونَ فِتْنَةٌ وَيَكُونَ الدِّينُ كُلُّهُ لِلّه فَإِنِ انتَهَوْاْ فَإِنَّ اللّهَ بِمَا يَعْمَلُونَ بَصِيرٌ
‘Fitne(şirk) ortadan kalkıncaya ve din tamamen Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın! (İnkara) son verirlerse şüphesiz ki Allah onların yaptıklarını çok iyi görür.’ (Enfal/39)
İran orduları başkomutanı Rüstem; Rebii b. Amr, Kadisiye savaşından üç gün önce: ‘Siz buralara niçin geldiniz?’ diye sorduğunda şu ölümsüz cevabı almıştı:
‘Allah bizi yeryüzündeki insanları kullara kul olmaktan çıkartıp tek bir olan Allah’a kul etmek için gönderdi. Allah insanlara en son elçisini ve en son hak dinini gönderdi. Kim O’nun dinini kabul ederse, ona dokunmadan tekrar yurdumuza döneriz. Kim karşı çıkarsa onunla ya şehid olup cennete gidinceye kadar savaşırız, ya da galip gelip gazi oluncaya kadar cihad ederiz.’
Bu cihad, İslam’ı tebliğ etme amaçlı yapılan saldırı cihadıdır. Bir diğeri de savunma cihadıdır. Buna şu örnekleri verebiliriz:
Zulme uğrayan birinin hakkını savunması…
أُذِنَ لِلَّذِينَ يُقَاتَلُونَ بِأَنَّهُمْ ظُلِمُوا وَإِنَّ اللَّهَ عَلَى نَصْرِهِمْ لَقَدِيرٌ
‘Kendileriyle savaşılanlara (müminlere), zulme uğramaları sebebiyle (savaş konusunda) izin verildi. Şüphe yok ki Allah, onlara yardıma mutlak surette kadirdir.’ (Hac/39)
Buna Suriye’yi örnek olarak verebiliriz. Zalim (F)Esad’a karşı Müslümanların direnmesi en doğal haklarıdır. Ancak batı medyası bu zulmü görmezden gelip, ‘bu bir mezhep çatışmasıdır’ veya insanların birçoğu Amerika’yı ilah olarak görmüş olacak ki, ‘bu bir Amerikan oyunudur’ demektedirler. Zalimden hakkını almak ne zamandan beri ‘mezhep çatışması’ veya ‘Amerikan oyunu’ olarak adlandırılmıştır? Bu ancak şeytanın bu insanlara vermiş olduğu bir vesvesedir.
Zulme uğrayanların haklarının savunulması…
وَمَا لَكُمْ لاَ تُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَالْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاء وَالْوِلْدَانِ الَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْ هَـذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ أَهْلُهَا وَاجْعَل لَّنَا مِن لَّدُنكَ وَلِيّاً وَاجْعَل لَّنَا مِن لَّدُنكَ نَصِيراً
‘Size ne oldu da Allah yolunda ve ‘Rabbimiz! Bizi, halkı zalim olan bu şehirden çıkar, bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla!’ diyen zavallı erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz!’ (Nisa/75)
Biz Müslümanlar, nerede olursa olsun bir mazluma yapılan zulmün karşısına dikilip, o mazluma yardım etmeyi üzerimize hak biliriz. Hele hele bu bir Müslüman ise… Allah Resulü ‘Sallallahu aleyhi vesellem’ şöyle buyurur:
‘Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir. Ona zulmetmez ve onu düşmana teslim etmez.’ (Buhari)
Allah azze ve celle şöyle buyurur:
إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ
‘Şüphesiz Müminler kardeştir.’ (Hucurat/10)
Yine Resul ‘Sallallahu aleyhi vesellem’ şöyle buyurur:
‘Müminler; birbirlerini sevmede, birbirlerine acıyıp destek olmada bir vücudun azaları gibidirler. Vücudun bir yeri rahatsızlandığında bütün vücut onun acısını paylaşır.’
Bugün bu ümmetin bir azası değil onlarca azası rahatsız… Hani rahatsızlanan nerede? Bu delilleri insanlara sunduğumuzda bu delillerin hepsini kabul ederler. Onlara sormak lazım siz deyyuz musunuz? Senin bacının namusu kirletiliyor ve sen bundan rahatsız değilsen vallahi deyyuzsun! Allah Resulü ‘Sallallahu aleyhi veselem’ şöyle buyurur:
‘Cennetin kapısının üzerinde; ‘Deyyuzlar cennete giremez!’ diye yazar’ buyurmaktadır.
Not: Deyyuz, namusunu, şerefini kıskanmayan kimselere denir.
Savaşı ilk başlatan kavme karşı müminlerin savaşa teşvik edilmesi…
أَلاَ تُقَاتِلُونَ قَوْماً نَّكَثُواْ أَيْمَانَهُمْ وَهَمُّواْ بِإِخْرَاجِ الرَّسُولِ وَهُم بَدَؤُوكُمْ أَوَّلَ مَرَّةٍ أَتَخْشَوْنَهُمْ فَاللّهُ أَحَقُّ أَن تَخْشَوْهُ إِن كُنتُم مُّؤُمِنِينَ
‘(Ey iman edenler!) verdikleri sözü bozan, Peygamber’i (yurdundan) çıkarmaya kalkışan ve ilk önce size karşı savaşa başlamış olan bir kavme karşı savaşmayacak mısınız; yoksa onlardan korkuyor musunuz? Eğer (gerçek) müminlerseniz, bilin ki, Allah, kendisinden korkmanıza daha layıktır.’ (Tevbe/13)
Müslümanlar nasıl korkarlar? Halbuki Allah c.c şöyle buyurur:
بَلِ اللّهُ مَوْلاَكُمْ وَهُوَ خَيْرُ النَّاصِرِين... سَنُلْقِي فِي قُلُوبِ الَّذِينَ كَفَرُواْ الرُّعْبَ بِمَا أَشْرَكُواْ بِاللّهِ مَا لَمْ يُنَزِّلْ بِهِ سُلْطَاناً وَمَأْوَاهُمُ النَّارُ وَبِئْسَ مَثْوَى الظَّالِمِينَ
‘Oysa sizin Mevlanız Allah’tır ve O, yardımcıların en hayırlısıdır. Allah’ın, hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri O’na ortak koşmaları sebebiyle, kafirlerin kalplerine yakında korku salacağız. Gidecekleri yerde cehennemdir. Zalimlerin varacağı yer ne kötüdür!’ (Ali imran/150-151)
Müslümanların kısas haklarının olması…
الشَّهْرُ الْحَرَامُ بِالشَّهْرِ الْحَرَامِ وَالْحُرُمَاتُ قِصَاصٌ فَمَنِ اعْتَدَى عَلَيْكُمْ فَاعْتَدُواْ عَلَيْهِ بِمِثْلِ مَا اعْتَدَى عَلَيْكُمْ وَاتَّقُواْ اللّهَ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ مَعَ الْمُتَّقِينَ
‘Haram ay haram aya karşılıktır. Hürmetler karşılıklıdır. Kim size saldırırsa sizde misilleme olacak kadar saldırın. Allah’tan korkun. İyi bilin ki Allah takva sahipleri ile beraberdir.’ (Bakara/194)
Allah azze ve celle, ‘Kim size saldırırsa sizde misilleme olacak kadar onlara saldırın… Haddi aşmayın’ diyerek haddi aşmadan onların yaptıklarının aynısını onlara yapmaya izin veriyor ve bize bu hakkı tanıyor. Kafirler ise kendilerine bu haktan daha fazlasını vermişlerdir. Şöyle ki:
Bugün İsrail; bir askerinin öldürülmesini savaş ilanı olarak kabul etmiştir. Hatta bu sebepten dolayı bir ülkeyi yok etseler milyonlarca insanı katletseler bile haklı sayılırlar.
Rusya’nın Çeçenistan’a saldırmasının sebebi; askeri bir lojmanda bombalı bir saldırı sonucu 30 kişinin ölmesi olmuştur. Yüzbinlerce kişiyi katletmelerine karşın kendilerini haklı görmüşlerdir.
Amerika’nın İslam ülkelerine saldırması ve milyonlarca kişiyi öldürmesinin sebebi; 11 Eylül saldırıları olmuştur. Ki 11 Eylül’den öncede İslam ülkelerinde katliamlar yapıyordu. Afganistan’a ve Irak’a saldırması 11 Eylülden önce olmuştur. Somali’ye saldırması, Keşmir’e saldırması 11 Eylülden önce olmuştur. Bosna’da İslami bir devlet kurulmasına engel yine ABD olmuştur.
Kafirler, birkaç insanının öldürülmesini savaş ilanı olarak görüyorlar. Biz Müslümanlar, her gün ortalama yüz dindaşımızın katledildiği haberleri alıyoruz. Bu kafirlere karşı savaş ilanı olarak yetmez mi? Kafirler birkaç kişinin öldürülmesini savaş ilanı olarak görmelerine rağmen, Müslümanların öldürülen milyonlarca dindaşları için, bu zulmü savaş ilanı olarak görmelerine hakları yok mudur?
Müslümanlar Yapılan iyilikleri Unutmaz, Kendisine Yapılan Zararları İse Cezasız Bırakmaz
فَمَن يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ خَيْراً يَرَهُ... وَمَن يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ شَرّاً يَرَهُ
‘Kim zerre kadar iyilik yapmışsa onu görür, kimde zerre kadar kötülük yapmışsa onu görür.’
(Zilzal/7-8)
Bedir günü Resulullah ‘sallallahu aleyhi ve sellem’ sahabelerine Beni Haşim kabilesinden olan, Ebu’l Bahteri b. Hişam b. Esed’i ve Abbas b. Abdulmuttalib’i öldürmemelerini söyledi.
Resulullah ‘sallallahu aleyhi ve sellem’in’ öldürülmesini yasakladığı bu kişiler, Mekke’de iken müşrik olmalarına rağmen Resulullah ‘sallallahu aleyhi ve sellem’e’ ve Müslümanlara çok yardım eden kimselerdi. Beni Haşim kabilesi yıllarca Resulullah ‘sallallahu aleyhi ve sellem’i’ ve Müslümanları himaye etmiştir. Hatta bu yüzden Kureyşlilerin ekonomik ve sosyal boykotlarına maruz kalmışlardı.
Ebu’l Bahteri Resulullah ‘sallallahu aleyhş ve sellem’ ve Müslümanlara hiçbir zaman işkence etmemiş ve sözle eziyet etmemişti. Hatta Müslümanlara yapılan boykotun kaldırılması için en çok çalışan kimselerden birisiydi. Abbas b. Muttalib ise daha risaletin başlangıcından beri Resulullah ‘sallallahu aleyhi ve sellem’i’ koruyan bir zattı. Resulullah ‘sallallahu aleyhi ve sellem’ İslam’a bu kadar faydalı olan şahısların yaptıkları iyilikleri unutmamış ve Müslümanlara onları öldürmemelerini ve onlara zarar vermemelerini emretmiştir.
Allah Resulü İslam’a ve Müslümanlara yapılan iyilikleri unutmamış, kendileri güçlü oldukları zaman, iyilik yapanlara mutlaka yaptıkları iyiliklerin karşılığını vermiştir. Resulullah ‘sallallahu aleyhi ve sellem’in’ Bedir esirleri hakkındaki sözü de bu konuya açık bir delil teşkil etmektedir. Resulullah ‘sallallahu aleyhi ve sellem’ Bedir savaşı sonrasında şöyle demiştir:
‘Eğer Mut’im b. Adiyy sağ olsaydı da benden şu esirleri bırakmamı isteseydi, onun hatırına bu esirleri serbest bırakırdım.’ (Buhari, Ebu Davud)
Resulullah ‘sallallahu aleyhi ve sellem’in’ Mut’im b. Adiyy hakkındaki sözleri boş değildi. Mut’im, Ebu Talip’in ölümünden sonra Resulullah ‘sallallahu aleyhi ve sellem’i’ himaye etmiş ve birçok eziyetin başına gelmesini engellemişti. Hatta Taif dönüşü Resulullah ‘sallallahu aleyhi ve sellem’ Mekke’ye girmek için himayesine başvurduğu kimselerden hiçbirisi himaye etmeyi kabul etmezken Mut’im b. Adiyy onu himayesine alarak bu sıkıntılı durumdan kurtarmıştı. İşte Resulullah ‘sallallahu aleyhi ve sellem’ onun bu iyiliklerini unutmamış ve Bedir savaşı sonucu muzaffer olduklarında ‘şayet o sağ olsaydı ve esirleri isteseydi onun hatırına onları serbest bırakırdım’ demiştir. Bu İslam’ın iyiliğe karşı iyilikle mukabelede bulunma prensibine uygunluk arzeder.
Bunun yanında Resulullah ‘sallallahu aleyhi ve sellem’ ve ashabı İslam’ın zayıf olduğu dönemlerde imanlarından dolayı Müslümanlara veya İslam davasına zarar verenleri cezasız bırakmamışlardır. Bedir savaşından sonra esir alınan müşriklerin çoğu öldürülmezken malı, canı ve diliyle İslam’a ve Müslümanlara zarar vermeye çalışan Nadr b. Haris ile Resulullah ‘sallallahu aleyhi ve sellem’e’ her türlü eziyet ve işkenceyi reva gören Ukbe b. Ebi Muayt esir alındıktan sonra Resulullah ‘sallallahu aleyhi ve sellem’in’ emriyle öldürülmüşlerdir.
Bu olaylardan Müslümanların dikkate almaları gereken önemli bir noktaya işaret vardır. Müslümanlar nankör değildirler. Müslümanlar zayıf oldukları dönemlerde kendilerine yardım eden ve İslam’ın ilerlemesi hususunda katkıda bulunan müşriklere ellerinden gelen iyiliği yapabilirler. Bunun yanı sıra Müslümanlar, kendilerine imanlarından dolayı eziyet veren ve İslam’ın ilerlememesi için elinden geleni yapan kimseleri ise cezasız bırakmazlar. Onlara ilk fırsatta hak ettikleri cezayı verirler. (Siyer-i İbn’i Hişam)
‘En Güzel Düşünce Yapmaktır…’
وَقَاتِلُوهُمْ حَتَّى لاَ تَكُونَ فِتْنَةٌ وَيَكُونَ الدِّينُ كُلُّهُ لِلّه فَإِنِ انتَهَوْاْ فَإِنَّ اللّهَ بِمَا يَعْمَلُونَ بَصِيرٌ
‘Fitne(şirk) ortadan kalkıncaya ve din tamamen Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın! (İnkara) son verirlerse şüphesiz ki Allah onların yaptıklarını çok iyi görür.’ (Enfal/39)
İran orduları başkomutanı Rüstem; Rebii b. Amr, Kadisiye savaşından üç gün önce: ‘Siz buralara niçin geldiniz?’ diye sorduğunda şu ölümsüz cevabı almıştı:
‘Allah bizi yeryüzündeki insanları kullara kul olmaktan çıkartıp tek bir olan Allah’a kul etmek için gönderdi. Allah insanlara en son elçisini ve en son hak dinini gönderdi. Kim O’nun dinini kabul ederse, ona dokunmadan tekrar yurdumuza döneriz. Kim karşı çıkarsa onunla ya şehid olup cennete gidinceye kadar savaşırız, ya da galip gelip gazi oluncaya kadar cihad ederiz.’
Bu cihad, İslam’ı tebliğ etme amaçlı yapılan saldırı cihadıdır. Bir diğeri de savunma cihadıdır. Buna şu örnekleri verebiliriz:
Zulme uğrayan birinin hakkını savunması…
أُذِنَ لِلَّذِينَ يُقَاتَلُونَ بِأَنَّهُمْ ظُلِمُوا وَإِنَّ اللَّهَ عَلَى نَصْرِهِمْ لَقَدِيرٌ
‘Kendileriyle savaşılanlara (müminlere), zulme uğramaları sebebiyle (savaş konusunda) izin verildi. Şüphe yok ki Allah, onlara yardıma mutlak surette kadirdir.’ (Hac/39)
Buna Suriye’yi örnek olarak verebiliriz. Zalim (F)Esad’a karşı Müslümanların direnmesi en doğal haklarıdır. Ancak batı medyası bu zulmü görmezden gelip, ‘bu bir mezhep çatışmasıdır’ veya insanların birçoğu Amerika’yı ilah olarak görmüş olacak ki, ‘bu bir Amerikan oyunudur’ demektedirler. Zalimden hakkını almak ne zamandan beri ‘mezhep çatışması’ veya ‘Amerikan oyunu’ olarak adlandırılmıştır? Bu ancak şeytanın bu insanlara vermiş olduğu bir vesvesedir.
Zulme uğrayanların haklarının savunulması…
وَمَا لَكُمْ لاَ تُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَالْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاء وَالْوِلْدَانِ الَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْ هَـذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ أَهْلُهَا وَاجْعَل لَّنَا مِن لَّدُنكَ وَلِيّاً وَاجْعَل لَّنَا مِن لَّدُنكَ نَصِيراً
‘Size ne oldu da Allah yolunda ve ‘Rabbimiz! Bizi, halkı zalim olan bu şehirden çıkar, bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla!’ diyen zavallı erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz!’ (Nisa/75)
Biz Müslümanlar, nerede olursa olsun bir mazluma yapılan zulmün karşısına dikilip, o mazluma yardım etmeyi üzerimize hak biliriz. Hele hele bu bir Müslüman ise… Allah Resulü ‘Sallallahu aleyhi vesellem’ şöyle buyurur:
‘Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir. Ona zulmetmez ve onu düşmana teslim etmez.’ (Buhari)
Allah azze ve celle şöyle buyurur:
إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ
‘Şüphesiz Müminler kardeştir.’ (Hucurat/10)
Yine Resul ‘Sallallahu aleyhi vesellem’ şöyle buyurur:
‘Müminler; birbirlerini sevmede, birbirlerine acıyıp destek olmada bir vücudun azaları gibidirler. Vücudun bir yeri rahatsızlandığında bütün vücut onun acısını paylaşır.’
Bugün bu ümmetin bir azası değil onlarca azası rahatsız… Hani rahatsızlanan nerede? Bu delilleri insanlara sunduğumuzda bu delillerin hepsini kabul ederler. Onlara sormak lazım siz deyyuz musunuz? Senin bacının namusu kirletiliyor ve sen bundan rahatsız değilsen vallahi deyyuzsun! Allah Resulü ‘Sallallahu aleyhi veselem’ şöyle buyurur:
‘Cennetin kapısının üzerinde; ‘Deyyuzlar cennete giremez!’ diye yazar’ buyurmaktadır.
Not: Deyyuz, namusunu, şerefini kıskanmayan kimselere denir.
Savaşı ilk başlatan kavme karşı müminlerin savaşa teşvik edilmesi…
أَلاَ تُقَاتِلُونَ قَوْماً نَّكَثُواْ أَيْمَانَهُمْ وَهَمُّواْ بِإِخْرَاجِ الرَّسُولِ وَهُم بَدَؤُوكُمْ أَوَّلَ مَرَّةٍ أَتَخْشَوْنَهُمْ فَاللّهُ أَحَقُّ أَن تَخْشَوْهُ إِن كُنتُم مُّؤُمِنِينَ
‘(Ey iman edenler!) verdikleri sözü bozan, Peygamber’i (yurdundan) çıkarmaya kalkışan ve ilk önce size karşı savaşa başlamış olan bir kavme karşı savaşmayacak mısınız; yoksa onlardan korkuyor musunuz? Eğer (gerçek) müminlerseniz, bilin ki, Allah, kendisinden korkmanıza daha layıktır.’ (Tevbe/13)
Müslümanlar nasıl korkarlar? Halbuki Allah c.c şöyle buyurur:
بَلِ اللّهُ مَوْلاَكُمْ وَهُوَ خَيْرُ النَّاصِرِين... سَنُلْقِي فِي قُلُوبِ الَّذِينَ كَفَرُواْ الرُّعْبَ بِمَا أَشْرَكُواْ بِاللّهِ مَا لَمْ يُنَزِّلْ بِهِ سُلْطَاناً وَمَأْوَاهُمُ النَّارُ وَبِئْسَ مَثْوَى الظَّالِمِينَ
‘Oysa sizin Mevlanız Allah’tır ve O, yardımcıların en hayırlısıdır. Allah’ın, hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri O’na ortak koşmaları sebebiyle, kafirlerin kalplerine yakında korku salacağız. Gidecekleri yerde cehennemdir. Zalimlerin varacağı yer ne kötüdür!’ (Ali imran/150-151)
Müslümanların kısas haklarının olması…
الشَّهْرُ الْحَرَامُ بِالشَّهْرِ الْحَرَامِ وَالْحُرُمَاتُ قِصَاصٌ فَمَنِ اعْتَدَى عَلَيْكُمْ فَاعْتَدُواْ عَلَيْهِ بِمِثْلِ مَا اعْتَدَى عَلَيْكُمْ وَاتَّقُواْ اللّهَ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ مَعَ الْمُتَّقِينَ
‘Haram ay haram aya karşılıktır. Hürmetler karşılıklıdır. Kim size saldırırsa sizde misilleme olacak kadar saldırın. Allah’tan korkun. İyi bilin ki Allah takva sahipleri ile beraberdir.’ (Bakara/194)
Allah azze ve celle, ‘Kim size saldırırsa sizde misilleme olacak kadar onlara saldırın… Haddi aşmayın’ diyerek haddi aşmadan onların yaptıklarının aynısını onlara yapmaya izin veriyor ve bize bu hakkı tanıyor. Kafirler ise kendilerine bu haktan daha fazlasını vermişlerdir. Şöyle ki:
Bugün İsrail; bir askerinin öldürülmesini savaş ilanı olarak kabul etmiştir. Hatta bu sebepten dolayı bir ülkeyi yok etseler milyonlarca insanı katletseler bile haklı sayılırlar.
Rusya’nın Çeçenistan’a saldırmasının sebebi; askeri bir lojmanda bombalı bir saldırı sonucu 30 kişinin ölmesi olmuştur. Yüzbinlerce kişiyi katletmelerine karşın kendilerini haklı görmüşlerdir.
Amerika’nın İslam ülkelerine saldırması ve milyonlarca kişiyi öldürmesinin sebebi; 11 Eylül saldırıları olmuştur. Ki 11 Eylül’den öncede İslam ülkelerinde katliamlar yapıyordu. Afganistan’a ve Irak’a saldırması 11 Eylülden önce olmuştur. Somali’ye saldırması, Keşmir’e saldırması 11 Eylülden önce olmuştur. Bosna’da İslami bir devlet kurulmasına engel yine ABD olmuştur.
Kafirler, birkaç insanının öldürülmesini savaş ilanı olarak görüyorlar. Biz Müslümanlar, her gün ortalama yüz dindaşımızın katledildiği haberleri alıyoruz. Bu kafirlere karşı savaş ilanı olarak yetmez mi? Kafirler birkaç kişinin öldürülmesini savaş ilanı olarak görmelerine rağmen, Müslümanların öldürülen milyonlarca dindaşları için, bu zulmü savaş ilanı olarak görmelerine hakları yok mudur?
Müslümanlar Yapılan iyilikleri Unutmaz, Kendisine Yapılan Zararları İse Cezasız Bırakmaz
فَمَن يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ خَيْراً يَرَهُ... وَمَن يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ شَرّاً يَرَهُ
‘Kim zerre kadar iyilik yapmışsa onu görür, kimde zerre kadar kötülük yapmışsa onu görür.’
(Zilzal/7-8)
Bedir günü Resulullah ‘sallallahu aleyhi ve sellem’ sahabelerine Beni Haşim kabilesinden olan, Ebu’l Bahteri b. Hişam b. Esed’i ve Abbas b. Abdulmuttalib’i öldürmemelerini söyledi.
Resulullah ‘sallallahu aleyhi ve sellem’in’ öldürülmesini yasakladığı bu kişiler, Mekke’de iken müşrik olmalarına rağmen Resulullah ‘sallallahu aleyhi ve sellem’e’ ve Müslümanlara çok yardım eden kimselerdi. Beni Haşim kabilesi yıllarca Resulullah ‘sallallahu aleyhi ve sellem’i’ ve Müslümanları himaye etmiştir. Hatta bu yüzden Kureyşlilerin ekonomik ve sosyal boykotlarına maruz kalmışlardı.
Ebu’l Bahteri Resulullah ‘sallallahu aleyhş ve sellem’ ve Müslümanlara hiçbir zaman işkence etmemiş ve sözle eziyet etmemişti. Hatta Müslümanlara yapılan boykotun kaldırılması için en çok çalışan kimselerden birisiydi. Abbas b. Muttalib ise daha risaletin başlangıcından beri Resulullah ‘sallallahu aleyhi ve sellem’i’ koruyan bir zattı. Resulullah ‘sallallahu aleyhi ve sellem’ İslam’a bu kadar faydalı olan şahısların yaptıkları iyilikleri unutmamış ve Müslümanlara onları öldürmemelerini ve onlara zarar vermemelerini emretmiştir.
Allah Resulü İslam’a ve Müslümanlara yapılan iyilikleri unutmamış, kendileri güçlü oldukları zaman, iyilik yapanlara mutlaka yaptıkları iyiliklerin karşılığını vermiştir. Resulullah ‘sallallahu aleyhi ve sellem’in’ Bedir esirleri hakkındaki sözü de bu konuya açık bir delil teşkil etmektedir. Resulullah ‘sallallahu aleyhi ve sellem’ Bedir savaşı sonrasında şöyle demiştir:
‘Eğer Mut’im b. Adiyy sağ olsaydı da benden şu esirleri bırakmamı isteseydi, onun hatırına bu esirleri serbest bırakırdım.’ (Buhari, Ebu Davud)
Resulullah ‘sallallahu aleyhi ve sellem’in’ Mut’im b. Adiyy hakkındaki sözleri boş değildi. Mut’im, Ebu Talip’in ölümünden sonra Resulullah ‘sallallahu aleyhi ve sellem’i’ himaye etmiş ve birçok eziyetin başına gelmesini engellemişti. Hatta Taif dönüşü Resulullah ‘sallallahu aleyhi ve sellem’ Mekke’ye girmek için himayesine başvurduğu kimselerden hiçbirisi himaye etmeyi kabul etmezken Mut’im b. Adiyy onu himayesine alarak bu sıkıntılı durumdan kurtarmıştı. İşte Resulullah ‘sallallahu aleyhi ve sellem’ onun bu iyiliklerini unutmamış ve Bedir savaşı sonucu muzaffer olduklarında ‘şayet o sağ olsaydı ve esirleri isteseydi onun hatırına onları serbest bırakırdım’ demiştir. Bu İslam’ın iyiliğe karşı iyilikle mukabelede bulunma prensibine uygunluk arzeder.
Bunun yanında Resulullah ‘sallallahu aleyhi ve sellem’ ve ashabı İslam’ın zayıf olduğu dönemlerde imanlarından dolayı Müslümanlara veya İslam davasına zarar verenleri cezasız bırakmamışlardır. Bedir savaşından sonra esir alınan müşriklerin çoğu öldürülmezken malı, canı ve diliyle İslam’a ve Müslümanlara zarar vermeye çalışan Nadr b. Haris ile Resulullah ‘sallallahu aleyhi ve sellem’e’ her türlü eziyet ve işkenceyi reva gören Ukbe b. Ebi Muayt esir alındıktan sonra Resulullah ‘sallallahu aleyhi ve sellem’in’ emriyle öldürülmüşlerdir.
Bu olaylardan Müslümanların dikkate almaları gereken önemli bir noktaya işaret vardır. Müslümanlar nankör değildirler. Müslümanlar zayıf oldukları dönemlerde kendilerine yardım eden ve İslam’ın ilerlemesi hususunda katkıda bulunan müşriklere ellerinden gelen iyiliği yapabilirler. Bunun yanı sıra Müslümanlar, kendilerine imanlarından dolayı eziyet veren ve İslam’ın ilerlememesi için elinden geleni yapan kimseleri ise cezasız bırakmazlar. Onlara ilk fırsatta hak ettikleri cezayı verirler. (Siyer-i İbn’i Hişam)
‘En Güzel Düşünce Yapmaktır…’