Hz.Peygamber’e Büyü Yapıldı mı?
Başta Buhârî ve Müslim olmaküzere, hadis kitaplarındaPeygamberimiz (s.a.s.)’e büyü yapıldığına dairrivâyetler vardır. Önce burivâyetleri görelim:
Hz. Âişe şöyle demiştir: “BenîZureykyahûdilerinden Lebîd bin el-A’sam adlı bir kimse, Hz. Peygamber’e büyüyaptı. Okadar ki, Rasûlullah bir şeyi yapmadığı halde kendisine onu yaptığıhayaligelirdi. Nihayet günün, yahut gecenin birinde Rasûlullah (s.a.s.) duâetti,sonra tekrar duâ etti, sonra tekrar duâ etti; sonra bana şöyle dedi:
“YâÂişe, kendisinden fetvâ istediğim şeyhakkında Allah’ın bana fetvâ verdiğinibildin mi? Bana iki kişi geldi, birisibaş ucumda, diğeri de ayak ucumda oturdu.Daha sonra başucumda oturan ayakucumda oturana, yahut ayak ucumdakibaşucumdakine: ‘bu zâtın rahatsızlığınedir?’ diye sordu. O da: ‘Büyülenmiştir’diye cevap verdi. Öteki. ‘Ona kimsihir yapmıştır?’ diye sordu. Diğeri de:‘Lebîd bin el-A’sam’ cevabını verdi.Sonra: ‘Büyü hangi şeye yapılmıştır?’ dedi.Öteki: ‘Bir tarakla, saçdöküntüsüne ve bir de erkek hurma tomurcuğunun içine’dedi. Diğeri: ‘O büyünerededir?’ diye sordu. Öteki: ‘Zû Ervân kuyusunda’ diyecevap verdi.” Hz.Âişe dedi ki: ‘Daha sonra Rasûlullahashâbından bazı kimselerleberaber oraya gitti. Sonra bana:
“Yâ Âişe! Vallahi o kuyunun suyukınaıslatılmış gibi kırmızımtırak, etrafındaki hurması da şeytanlarınbaşlarıgibiydi” dedi. Bunun üzerine ben: ‘Yâ Rasûlullah, sen o sihriçıkarıpyakmadın mı?’ diye sordum. Rasûlullah:
“Hayır,Bana Allah âfiyetverdi. İnsanlara bir kötülük getirmekten çekindim. Emrettimde o kuyu kapatıldı”buyurdu.” (Müslim, Selâm 43; Karşılaştırın: Buhârî,Bed’ü’l-Halk 11, Tıb 47; İbnMâce, Tıb 45, hadis no: 3545; Ahmed bin Hanbel,Müsned VI/57).
Bu konuda Hz. Âişe’den gelenrivâyetlerinbirçoğunda sihir yapan kimsenin yahûdi Lebîd bin el-A’sam olduğunadair birbilgi yoktur. Bu hadislerde sadece Hz. Peygamber’e büyüyapıldığındanbahsedilmemektedir (Bkz. Buhârî, Cizye 14; Tıb 49, 50; Edeb 56;Ahmed binHanbel, VI/63-64, 96) Bu rivâyetlerin tamamına göre, Lebîd binel-A’sam ya dabir başkası tarafından yapılan bu sihir Hz. Peygamber’e tesiretmiştir. Hadisrivâyetindeki “Sihirlenmesi dolayısıyla, Hz. Peygamber’e, birşeyi yapmadığıhalde onu yaptığı hayali gelirdi” ifadesiyle işaret edilen hususadiğer bazırivâyetlerde açıklık getirilmiştir. Bunlara göre, Rasûlullah’ayapmadığı haldeyapıyormuş hayali gelen hususun, hanımlarıyla cinsel ilişkidebulunmasıylailgili olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim Buhârî ve Ahmed binHanbel’inkaydettiklerine göre Hz. Âişe: “Rasûlullah’a sihir yapılmıştı. Budurumda,kendisi hanımlarına cinsî münasebet için yaklaşmadığı haldeyken,onlarayaklaşır durumda olduğunu zannederdi” demiştir. Râvi Süfyan bin Uyeynede,“İşte bu, büyüden meydana gelebilecek rahatsızlığın enşiddetlisidir”demektedir. (Buhârî, Tıb 49, Edeb 56; Ahmed bin Hanbel, VI/63).Diğer birrivâyete göre ise Hz. Peygamber’in bu rahatsızlığı yaklaşık altı aykadarsürmüştür (Ahmed bin Hanbel, Müsned VI/63).
Hz. Peygamber’e sihir yapıldığındanbahseden diğerbir rivâyet, Zeyd bin Erkam’dan (r.a.) nakledilmiştir. Ahmed binHanbeltarafından kaydedilen bu rivâyet de şöyledir: Zeyd bin Erkam’dan,“Yahûdilerdenbir adam Rasûlullah’a sihir yaptı. Bunun üzerine Hz. Peygamberbirkaç günrahatsız oldu. Nihayet Cebrâil (a.s.) gelerek Rasûlullah’a: ‘Sanayahûdilerdenbir adam büyü yaptı. Bir ipe düğümler atarak filan kuyuya attı,oraya o sihriçıkartıp getirecek bir adam gönder’ dedi. Bunun üzerine Hz.Peygamber Hz.Ali’yi gönderdi. Hz. Ali de o ipi çıkararak getirdi ve çözdü.Bundan dolayı Hz.Peygamber sanki bağlarından çözülmüş gibi rahatladı. Bunu oyahûdiyesöylemediği gibi, ölünceye kadar onun yüzünü de görmedi.” (Ahmed binHanbel,Müsned IV/367). En-Nesâî’nin Zeyd bin Erkam’dan yaptığı bu konudakirivâyetindeise sihri çıkarmak üzere gönderilen kimsenin Hz. Ali olduğubelirtilmemiştir(Nesâî, Tahrim 20, hadis no: 4077).
Zeyd bin Erkam’dan yapılan burivâyetlerde büyüyükuyudan çıkarmak için Hz. Ali’nin veya bir başka sahâbîningönderildiğinden sözedilirken; bu konuda Hz. Âişe’den yapılan yukarıdakaydedilen hadislerde ise,Hz. Peygamber’in yanına ashâbından bazı kimselerialarak sihrin bulunduğukuyuya kendisinin gittiğinden bahsedilmektedir. Budurum, söz konusurivâyetlerde zabt yönünden bazı kusurların mevcut olduğunuhatıragetirmektedir. Yani, râvîlerin olayı iyi zabtedemedikleri ortayaçıkmaktadır.Zeyd bin Erkam’dan nakledilen ve Ahmed bin Hanbel ile Nesâîtarafındankaydedilen son hadiste, düğümler atılarak sihir yapılan ipin kuyudançıkarılıpgetirildiği, “bu düğümler çözülünce, Hz. Peygamber’in sankibağlarındankurtulmuşçasına ferahladığı”ndan söz edilmektedir. Bu ifade,Buhârî’nin dearalarında olduğu kaynaklardaki başka bir hadis rivâyetinde Fâtihaokuyaraküflenen bir delinin bağdan çözülür gibi olduğundan, aynı kelimelerlesözedilmektedir (Buhârî, İcâre 16, Tıb 39; Ebû Dâvud, Büyû’ 37, Tıb 19; AhmedbinHanbel, V/211). Bu durumda, bir yahûdinin yaptığı büyünün, Hz. Peygamber’debirdelide gözlenebilecek bir tesir meydana getirebileceğini, doğrusu insanıngönlükabul edemiyor. Peygamberimiz’e büyüyapıldığından bahseden bu rivâyetlerinsadece Hz. Âişe ve Zeyd bin Erkam(r.a.)’dan gelen âhad haberler olduğugörülmektedir.
Felak ve Nâs sûrelerinin nüzulsebebi olarak, bazımüfessirler bu konudaki hadis rivâyetlerini gösterirler.Peygamberimiz’in,kendisine yapıldığı ileri sürülen büyüden kurtulması için buiki sûrenin indiğiiddia edilir. Bu âlimlere göre bu sûreler Medine’de nâzilolmalıdır. ÇünküPeygamberimiz’e büyü yaptığı ileri sürülen Lebîd bin el-A’sam,Medine’li biryahûdidir ve meydana geldiği ileri sürülen bu olayın, hicrettençok sonraolduğunu rivâyet sahipleri belirtir. Ancak, Felak ve Nâs sûreleriMekkîdir, Fîlsûresinden sonra Mekke’de nâzil olmuştur. Bu durumda Hz.Peygamber’e sihiryapıldığından bahseden mezkûr rivâyetlerin bu sûrelerininmesiyle herhangi birilgisi söz konusu değildir.
Mu’tezile, bu konuyla ilgilirivâyetleri Hz.Peygamber’in ismetine aykırı olduğu gerekçesiyle tamamenreddetmiştir. Ehl-isünnet’e mensup bir kısım âlimler, sihrin hakikatininolmadığını, büyü adınagörülen şeylerin bâtıl birtakım hayaller olduğunusöylemişlerdir. Bunlararasında Ebû Ca’fer Esterebâzî ile hanefî âlimlerden EbûBekr er-Râzî devardır. Zâhirîlerden İbn Hazm’ın da bu görüşte olduğukaydedilmektedir.Dolayısıyla bu âlimler de, bu rivâyetlerin sahih olmadığınıkabuletmektedirler.
Peygamberimiz’e SihirYapılmadığına, Yapılmışsa Tesir Etmediğine DairDeliller:
MüşriklerinPeygamberimiz’e“meshûr = büyülenmiş” dediklerini ve bu ithamların kesinlikleyanlış olduğunuKur’an vurgular:
“...Zulmedenlerdedilerki: ‘siz olsa olsa, ancak büyülenmiş (meshûr) bir adama uymaktasınız.’Birbakıver; senin için nasıl örnekler verdiler de böylece saptılar. Artıkonlarhiçbir yol da bulamazlar.” (25/Furkan, 8-9)
“Biz onların senidinlediklerinde ne için dinlediklerini, gizli konuşmalarındada o zâlimlerin‘siz büyülenmiş (meshûr) bir adamdan başkasına uymuyorsunuz’dediklerini çok iyibiliriz.” (17/İsrâ, 47)
Peygamberimiz,bir kâhinolmadığı gibi, mecnûn (cinlenmiş, cinler tarafından deli edilmiş) dedeğildir:
“ (Ey Muhammed!) Sen öğüt ver. Rabbininnimetiyle sen ne bir kâhinsin, nede cinlenmiş bir deli. Yoksa onlar ‘Muhammedbir şâirdir; onun, zamanınfelâketlerine çarpılmasını gözetliyoruz’ mudiyorlar?” (52/Tûr, 29-30)
“(Rasûl’üm), sen -Rabbinin nimetisâyesinde-mecnun değilsin.” (68/Kalem, 2)
“(Sizinyakînen tanıdığınız)arkadaşınız (Muhammed) mecnun değildir.” (81/Tekvîr,22)
Kur’an, Peygamberimiz’iinsanların şerlerindenAllah’ın koruyacağını net biçimde ifade ediyor.
“...Allahseni insanlardan korur.” (5/Mâide, 67
Sihir ve büyü yapanlar iflâholmaz, başarılıolamaz:
“...Yaptıkları, sadece bir büyücühilesidir. Büyücünereye varsa iflâh olmaz” (20/Tâhâ, 69)
“Mûsâ, ‘size hak geldiğinde onuniçin (hepböyle) mi dersiniz? Bu bir sihir midir? Halbuki sihirbazlar/büyücüleriflâholmazlar’ dedi.” (10/Yûnus, 77)
“Onlar(iplerini) atınca, Mûsâ dediki: ‘Sizin getirdiğiniz sihirdir. Allah onun bâtılolduğunu mutlaka açığaçıkaracaktır. Çünkü Allah fesatçıların/bozguncularınişini düzeltmez.” (10/Yûnus,81) Hz. Peygamber’e büyü yapılıp bunun tesirettiğiyle ilgili rivâyetler,büyücülerinbaşarılı olamayacağını ifade eden âyetlere ters düşmektedir. Hz.Mûsâkarşısında başarısızlıkları ortaya serilen büyücülerin Peygamber’ekarşıbaşarılı olmaları da düşünülemez.
Cinlerin vebüyük cinşeytanın gücü ve egemenliği yoktur: Büyünün en etkin şekilde veinsana zarar verecek tarzdakullanılmasının (kara büyü), kötü ve kâfir cinlerleyapılan büyü olduğusöylenir. Halbuki, kâfir ve şerli cinlerin lideriİblis’tir, şeytandır. Onun,tüm insanlara ve özellikle mü’minlere karşı ne yapıp yapamayacağını Kur’antartışmayagerek bırakmayacak kadar net bir şekilde açıklar.
“Kur’an okuduğunzaman, (önce) o kovulmuş şeytandan Allah'a sığın!Gerçek şu ki: İman edip deyalnız Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun birsaltanatı/hâkimiyetiyoktur.” (16/Nahl, 98-99).Allah, İblis’in kıyâmet günü, kendisine uyanlarasöyleyeceğinihaber verdiği ifade şöyledir:
“Zatenbenim sizin üzerinizdehiçbir hükmüm ve nüfûzum da yoktu. Yalnız, ben sizi(bâtıla) çağırdım (sizevesvese verdim), siz de bana hemen icâbet ettiniz.”(14/İbrâhim, 22)
“Doğrusuo Benimkullarım yok mu, ey şeytan senin onlar üzerinde hiçbir hâkimiyetinyoktur.(Çünkü onlar için) vekil olarak Rabbin yeter.” (17/İsrâ, 65)
“Benim hâlis kullarıma karşı senin birgücün yoktur. (Senin gücün) ancak sanauyan azgınlara (yeter).” (15/Hıcr,42)
“Şeytanların kime ineceğini sizehabervereyim mi? Onlar, günaha, iftiraya düşkün olan herkesin üstüne inerler.Bunlar(şeytanlara) kulak verirler ve onların çoğu yalancıdır.”(26/Şuarâ,221-223) Yine bkz. 16/Nahl, 100.
Seyyid Kutub, bu konuda şöyleder: “Peygamberimiz(s.a.s.) hakkında -sahih, fakat mutevâtir olmayan- bazıhadisler rivâyetedilmiştir... Evet bu türlü rivâyetler var. Fakat bu zayıfrivâyetlerpeygamberliğin fiil ve tebliğlerindeki “ismet” sıfatına muhâlifdüşmektedir. Peygamber (s.a.s.)’in her sözü ve herhareketi birer sünnettir veşeriattır. Bu itikat esasıyla o hadislerinbağdaştırılması mümkün değildir.Müşrikler Peygamberimiz’e büyülenmiş, sihiryapılmış bir kimse gözüyle bakıncaAllah Teâlâ derhal âyet inzal buyurarak ondasihir ve büyü gibi şeylerinbulunmadığını haber verdi. Mezkûr hadislerKur’an’daki bu habere de muhâlifdüşmektedir. Onun için bu rivâyetler uzakgörülmektedir. İnanç ve akîde ileilgili meselelerde bu türlü “âhad” hadislerlehükmolunamaz. Akaidde yegânekaynak Kur’an’dır. Hadis kaynaklarına gelince;inanç mevzûunda sadece“mütevâtir” olan hadislerle amel edebiliriz. Mezkûrhadisler ise mütevâtirdeğildir. Bütün bunların dışında şunu da belirtelim ki,Felak ve Nâs sûrelerininMedine’de nâzil olduğuna işaret eden zayıf rivâyetlerin yanında, Mekke’denâzilolduğuna dair çok daha kuvvetli rivâyetler vardır; tercih edilenrivâyetler debunlardır.”
[1]
Mevdûdi de, Felak ve Nâssûrelerinin Peygamberimiz’eyapıldığı iddia edilen sihirle ilgisinin olmadığıkanaatini taşır. Bu konudaşunları söyler: “Muavvizeteyn (Felak ve Nâs)sûrelerinin Mekkî olduğu çokkuvvetle muhtemeldir. Hasan Basrî, İkrime, Atâ,Câbir bin Zeyd ve İbn Abbas’danbir kavle göre Mekke’de nâzil oldu. Bu sûrelerinsadece sihir hakkında nâzilolduğunu düşünmeye; Felak sûresinde sadece bir tekâyetin
“Ve düğümlere üfleyip büyü yapan üfürükçüleri şerrinden” (113/Felak,4)âyetinin sihirle ilgili olması, diğer âyetlerin ise sihirle ilgiliolmamasıengeldir. Ayrıca Nâs sûresinin bütününün de sihirle ilgisi yoktur.DolayısıylaMekkî olduğunu söyleyenlerin sözü daha kuvvetlidir.”
[2]
Elmalılı Hamdi Yazır ise, Hz.Peygamber’e sihiryapılmasıyla ilgili rivâyetler hakkında şunları söyler: “Burivâyetlerinhepsinin sıhhati kabuledildiği takdirde bile Rasûlullah’a velev biran için olsun bir sihir yapılmışolduğuna mutlaka itikadın vücûbunu ifade edecekkuvveti hâiz değildir. Ziraesas itibarıyla haber-i âhad hudûdunu geçmişdeğillerdir. Haber-i âhadınsıhhati ise itikadın cevâzını ifade etse bilevücûbunu ifade eylemez. Halbukibunda itikadın vücûbu şöyle dursun, Kur’an’ınnassına muhâlif olduğundan dolayıcâiz bile olamayacağına kaail olanlar vardır.Nitekim İmam Mâturidî’dennakledildiğine göre Ebû Bekir Esam, “burada, rivâyetedilmiş olan sihir hadisimetrûktür, çünkü bunda kâfirlerin Aleyhi’s-salâtüve’s-selâm’a meshûrdemelerinin doğru olması gerekecektir. Bu ise, Kur’ân-ıAzîmü’ş-Şân’ın nassına muhâliftir” demiştir.
[3]
Müfessir M. İzzet Derveze de,“Şeyhayn’ın Hz. Âişe’dennaklettikleri bu hadis rivâyeti karşısında hayretediyoruz”
[4]demektedir.
Hamdi Yazır, bu konuda,“Peygamber’e ‘sihirbaz’ venübüvveti yönünden ‘sihirlenmiş’ diyenin küfründeşüphe yoktur. Burada üçmesele vardın: Birincisi sihrin vukuu, ikincisiPeygamber’in bu sihirdenetkilenmesinin vukuu, üçüncüsü bu sûrelerin (Felak veNâs) nüzûl sebebi olupolmaması... Peygamber’e bir sihir yapıldığına ve O’nunhasbelbeşeriyye ondanbiraz müteessir ve müteellim (etkilenmiş ve acı duyuprahatsızlanmış) olduğunaitikad etmek câiz olabilirse de, vâcip değildir”
[5]demektedir.
Bu konudaki hadis rivâyetleridoğru olsa; büyücülerin,bütün peygamberlere, sâlihlere zarar vermeye,kendilerine büyük mülk sağlamayagüç yetirebilmeleri gerekir. Allah, Peygamber’e“büyülenmiş” diyenlerireddetmektedir. Bu rivâyet doğru olsa, müşriklerin Hz.Peygamber hakkındaki busözlerinin doğru olması gerekir ve kendisi bu kusurlailletli olur. Bu isePeygamberlik makamı için câiz değildir. Peygamber’e büyüyapıldığı kabul edilirse,Peygamberin getirdiği tüm şeriatten şüpheyedüşülebilir. Muhâlifleri, cin vebüyü aracılığıyla Rasûlullah’a istediklerinisöyletip yaptırabilir.Rasûlullah’ın getirdiklerinin ne kadarının Allah'a aitolduğu, ne kadarının sihiretkisiyle söyletene ait olduğu bilinemez.
Felak sûresinin âyetleri, birtek âyet hâriç, büyücülerle ilgilideğildir. Bu sûredeki âyetler, karanlıktan,hasetçilerden, her türlüyaratıkların şerrinden Allah'a sığınmayı emretmektedir.Bundan sonra gelen Nâssûresinde de insanlara kötülük aşılayan, onları kötüyollara sürmeğe çalışaninsan ve cin vesvecilerinden Allah'a sığınmakemredilmektedir. Bütünrivâyetler, Felak ile Nâs sûrelerinin beraber indiğinisöylemektedir. Cin veinsan vesvesecilerinden Allah'a sığınmayı emreden Nâssûresinin bu rivâyetlerdeanlatılan büyü olayıyla bir ilgisi yoktur.
Bu, özellikle Mekke’demüslümanları kandırıp İslâm’dandöndürmeğe çalışan Mekke müşriklerinintelkinlerine, fiskoslarına işarettir.Orada bir avuç müslüman, bir yandan herbiri birer şeytan gibi kendilerinidinlerinden döndürmek için kandırmağa çalışanmüşrik insanların, bir yandan dagörünmez cin şeytanlarının kötü vesvese vetelkinleriyle karşı karşıya idiler.Onun için Nâs sûresinde müslümanlara cin veinsan şeytanlarının vesveselerindenAllah'a sığınmaları emredilmektedir. Bu,Mekke şartlarında bir yandan müşriktelkinleri, bir yandan da görünmez şeytanvesveselerinin tesiri altında kalanbazı müslümanların durumlarınıyansıtmaktadır.
“Böylece Biz, her peygambere insan ve cin şeytanlarınıdüşman yaptık.Bunlar aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler fısıldarlar...”(6/En’âm,112) âyeti, insan ve cin şeytanlarının, insanlara kötüdüşünceleraşıladıklarını bildirmekte,
“Ne zamanşeytandan bir kötü düşünceseni dürtüklerse Allah'a sığın.” (7/A’râf, 200)âyeti de bu gibitelkinlerden Allah'a sığınmayı emretmektedir. Bu âyetlerinhepsi Mekkeşartlarında inmiştir.
Ayrıca bu konudaki hadisrivâyetleri çelişkilerledoludur. Çünkü, birinde büyü yapan Lebîd’in yahûdi,ötekinde yahûdilerinantlısı (onlarla antlaşmalı) bir münâfık olduğu; birbaşkasında ise Peygamber’ehizmet eden biryahûdi çocuğunun, Peygamber’intarağındaki kılları ve tarağının dişlerini alıpyahûdilere verdiği, yahûdilerinde bunları Lebîd’e verdiği anlatılır.
Hz. Peygamber’e hangi yahûdiçocuğu, ne zaman hizmetetmiştir? Gayet ihtiyatlı hareket eden,kendisine gelenİbrânîce mektupları dahi, güvenmediğinden dolayı yahûdilereokutmamak için Zeydbin Sâbit’e İbrânîceyi öğrenmesini emreden Peygamber(s.a.s.) bir yahûdiçocuğunu nasıl harîm-i ismetine alır? Ona hizmet edecek pekçok müslüman evlâdıvarken -ki bunlardan biri de Enes bin Mâlik’tir- yahûdiçocuğunun hizmetine negerek vardır?
Tarihte Peygamber’e hizmeteden bir yahûdi çocuğu bilinmediği, siyerleilgili hiçbir kitapta bundan bahsedilmediğigibi, Peygamber’in altı ay hastayattığı, hâşâ ne yaptığını bilmez bir şaşkınlıkiçine düştüğü debilinmemektedir. Bu rivâyetlerin, büyünün etkisini desteklemekve insanlarıbundan korkutmak amacıyla ortaya atıldığında şüphe yoktur. Verilmekistenentemel düşünce şudur: Büyü Peygamber’e bile tesir etmiştir; onuniçinbüyücülerden çekinmek lâzımdır.
Allah, Peygamberini insanlarınzarar ve şerlerindenkoruyacağını vaad etmiştir (5/Mâide, 67). Peygamber(s.a.s.), eğer yapılan büyünün etkisinde kalıp,yapmadığını yaptı, yaptığınıyapmadı zannedecek kadar bir aklî dengebozukluğuna uğrarsa, ne onun mâsumluğu,ne de vahiylerin korunma garantisikalır. Peygamber (s.a.s.) elbette böylekusurlardan uzaktır, münezzehtir.Kur’an, Peygamber’e büyülenmiş diyenleri “zâlimler”diye nitelendirmektedir.
“O zâlimlerin, ‘siz büyülenmiş biradamauyuyorsunuz!’ dediklerini biliyoruz...”(17/İsrâ., 47)
“O zâlimler:‘Siz, sadece büyülü bir adama uyuyorsunuz’ dediler...”(25/Furkan, 8)Peygamber’e meshûr, yani büyülü, büyüye uğramış diyen kimselerzâlim olduklarınagöre, Peygamber’e büyü yapıldığı hakkındaki bu rivâyetlerinhepsi zâlimlerinanlatımıdır. Bunu çıkarıp uydurdukları senet zinciriylePeygamber (s.a.s)’inseçkin bir sahâbesine dayandıranlar, müslüman görünselerde, gerçekte Peygamberdüşmanı yalancılardır. Bir müslüman, Kur’an’a tamamenters olan, Peygamber’inmâsumluğunu/korunmuşluğunu dinamitleyen bu yalanlaranasıl inanır?
Sihrin etkisinikabuledenbilginlerin anlatımına göre esas büyü, cinlerin etkisiyle olur.Büyücü, yaptığıtılsımlarla kötü cinleri etkisi altına alıp büyülemek istediğikişiye kötülükyaptırır, aklını çeldirir, sağlığını bozar ve benzeri kötü işleryapar. Yani,büyünün tesirini kabuledenlere göre, büyünün kötü etkisini yapan,cinlerdir. Büyülü kişi, cinlerinetkisi altına girer. İsrâ sûresinin 47, Furkansûresinin 8-9. âyetleriPeygamber’in büyülü olmadığını, ona büyü yapılmadığını,onun bu türiftiralardan uzak olduğunu belirttiği gibi; Peygamber’in asla cinliolmadığını,cinnin etkisi altına girmediğini bildiren birçok âyet de (52/Tûr,29-30;68/Kalem, 2; 81/Tekvîr, 22) bu büyü yalanını reddetmektedir.
[6]
Kadı Iyâd ve benzeri bazıİslâm âlimleri,Peygamberimiz’e yapılan büyünün Peygamber’in aklına, kalbine,itikadına değilde bedenine, dış uzuvlarına tesir ettiğine dair iddialar sunarve bunlarınPeygamber’in diğer fizikî hastalıklardan sâlim olmaması gibi,mâsumluğuna vepeygamberlik makamına zarar vermediğini söyler. Bu görüş, tutarlıdeğildir. Çünkühadis rivâyetlerindeki büyünün etkisiyle ilgili en hafif ifadeolarak,“kadınlarına varmadığı halde vardığını, yapmadığı şeyi yaptığını sandığıve buhalin altı ay böyle sürdüğü” anlatılıyor. Bu, altı ay Peygamber’inhayalgördüğü anlamına gelir. Bu, bir beden hastalığı değil; hâşâ O’nun akılgücününzayıflaması, işlevini yapamaması demektir. Bu esnâda O’nun,-hâşâ-gelenvahiyleri zaptedememesi, başka şeylerle karıştırma ihtimali gündemegelebilir.Hadis rivâyetlerinde yer alan “Sihirlenmesi dolayısıyla, Hz.Peygamber’e, birşeyi yapmadığı halde onu yaptığı hayali gelirdi” gibi “hayalgörme”lafızlarından anlaşılan bu olayın akıl ve zihinle ilgili bir hususolduğunu tespit edebilmek için derin bir psikolojibilgisine ihtiyaç olmadığıortadadır. Bugün, bir insanın hayal görme olayınıkaslarıyla, kollarıyla,bacaklarıyla değil; aklıyla, zihniyle, beyniylegerçekleştirdiğini herkes bilir.
Tüm rivâyetlerdeki ifadeleregöre, bir yahûdi Hz.Peygamber’e sihir yaparak, halk arasındaki deyimiyle O’nunerkekliğinibağlamış, hanımlarına yaklaşamamasını temin etmiştir. Büyü yoluyla,Hz.Peygamber üzerinde böyle bir etki meydana getirilebildiğini kabul etmekmümkün görünmüyor. Bu hususudoğru kabuletmek, yahûdi, kâfir ya da müşriklerinsihir/büyü yoluyla Hz. Peygamberüzerinde istedikleri etkiyi meydanagetirebildikleri düşüncesine kapı açar.Büyü yoluyla Hz. Peygamber altı ayboyunca iktidarsızlaştırılabildiği durumdaO’nun mübârek hanımları olanannelerimize kocalık haklarını yerine getiremiyor,onların cinsel arzu veihtiyaçlarını gideremiyordu gibi iftiralara varacakyanlış düşünce ve ithamlarayol açabilecek tehlikede bir bühtandır.
Ne Hz. Peygamber’in cinselgücünün abartılmasına,insanüstü boyutlara çıkartılmasına hizmet edenrivâyetlere,ne de O’nun sihir yoluyla cinsel yöndeniktidarsızlaştırılabileceği fikrinezemin teşkil eden rivâyetlere itibar edilmelidir. O’nudeğerlendirmek için ifratve tefritlerden arınıp en doğru ve dengeli yolututmak gerekir. Hz.Peygamber’e büyüyapıldığından bahseden bu rivâyetleri toptan reddetmek,kanaatimize göre doğrudeğildir. Bunlar Hz. Peygamber’in hayatı, mûcizesi,Allah’ın Onudüşmanlarının şerrinden koruması açısından tarihî bir değeresahiptirler. Bu hadisler bize, Hz. Peygamber’e, kimliğine olursa olsun birdüşmanı tarafından zarar vermek maksadıyla sihiryapıldığını haber veriyor.Bu husus, tarihî açıdan doğru olabilir,kanaatimizce de doğrudur. Çünkü sihir,çok eski çağlardan beri var olagelmişbir uygulamadır. Yahûdilerin bununlafazlaca meşgul oldukları, düşmanlarındanbu yolla intikam almaya çalıştıkları dabir gerçektir. Bu sebeple Hz.Peygamber’e de zarar vermek kasdıyla Lebîb binel-A’sam’a başvurarak sihiryaptırtmış olabilirler. Bu rivâyetler olayın buyönüne işaret etmektedir. Budurum, hadis rivâyetlerinin incelenmesinden deanlaşılacağı gibi Allahtarafından Cebrâil vâsıtasıyla Hz. Peygamber’ebildirilmiştir. Rasûlullah üzerinde bu sihrin bir etkisisöz konusu değildir.
Allah (c.c.), bunu Hz. Peygamber’ebildirmek ve obüyüyü atıldığı kuyudan çıkarttırmak sûretiyle, büyüyü yapan vebundan medetuman İslâm düşmanlarını rezil, rüsvay ve mağlûp etmeyi arzu etmişve bunugerçekleştirmiştir. Hz. Peygamber, Allah tarafından durumkendisinebildirilince, yanına ashâbından bir grubu almış, ya da bir ekiple Hz.Ali’yigöndermiş ve sihri yapan Lebîd bin el-A’sam adlı yahûdinin arazisiiçindeolduğu kaydedilen Zû Ervân kuyusundan o büyüyü bulup çıkartmıştır. Bubüyüyüimhâ için, halk arasında yaygın olan inanç doğrultusunda da hareketetmemiş,buna gerek görmemiştir. Böylece sihirden medet uman, ondan bir silâholarakyararlanmak isteyen İslâm düşmanlarına, maksatlarına eremeyeceklerini, butürşeylerin kendisine ve müslümanlara herhangi bir tesir yapamayacağını, Allah’ınkendilerinikoruyacağını göstermiştir. Büyüyü yapan şahsı cezalandırmaya da(onukahramanlaştırmamak için) gerek görmemiş, böylece iyice rezil olmasını,yahûdive müşrikler arasında itibardan düşmesini sağlamıştır.
Bu rivâyetler bu yönüyle doğruolabilir. Ancak,bunlarda zabt kusuru olduğu, bu sihrin etkisi konusundakifarklı ve çelişkilianlatımlardan da anlaşılmaktadır. Rivâyetin metniniproblemli hale sokan veâlimler arasında münakaşalara yol açan sihrin, Hz.Peygamber üzerinde nasıl birtesir meydana getirdiğine dair ifadeler,kanaatimizce daha sonra râvîlerinyaptığı açıklamalardır. Nitekim râvîlerdenSüfyan’ın, bu konudaki biraçıklaması, bu rivâyetlerden birinin içinde yeralmaktadır. Buna göre Süfyan,“İşte bu, sihirden olabilecek rahatsızlığın en şiddetlisidir”(Buhârî, Tıb 49)demektedir.
Ayrıca İslâm âlimlerinden EbûBekr Ahmed bin Aliel-Cessâs da aynı görüşte olup, rivâyetleri problemli halesokan bu ilâvelerinaslının olmadığını, bunların sonradan râviler tarafındanhadislerin metnineeklendiğini söylemiştir (Cessâs, Ahkâmu’l-Kur’an I/60).Büyünün Hz. Peygamber’etesiri konusundaki “Sihirlenmesi dolayısıyla, Hz.Peygamber’e, bir şeyiyapmadığı halde onu yaptığı hayali gelirdi. Kendisihanımlarına yaklaşmadığıhalde, onlara yaklaşır durumda olduğunu zannederdi”tarzındaki bu ifâdelerin râvî Hişam binUrve’den, ya da babası Urve’denkaynaklanmış olması çok muhtemeldir. Urve’ninveya Hişam’ın bu açıklamaları Hz.Âişe’ye mal edilmiş, onun sözlerinin arasınadâhil edilmiş olabilir. Bukonularda ihtiyatlı davranmakta yarar vardır.
Hz. Peygamber’e sihrin etkiettiğini kabul ettiğimizde karşımıza çıkacak birproblem de şudur: Sihrin birkısmının cinlerle irtibat yoluyla, onlarıkullanarak yapıldığı ilerisürülmektedir. Bu iddiada bulunanlara göre cin,sihir yapılan kimseye gelerekonu etkilemekte, çarpmakta, hastalandırmaktadırki, bunun isbâtı mümkündeğildir. Geriye diğer bir yol kalıyor ki, o da, cin yada şeytanlarınvesvese/telkin yoluyla bir kimseyi etki altına almalarıdır. Heriki yolla da Hz.Peygamber’e, sihir yapılarak, cinler kullanılaraksihirbazlarca tesir edilmesisöz konusu olamaz. Rasûlullah’a, cinlerin ya daşeytanların çarpmasını, ya datelkindebulunmasını, kendilerinin bundan etkilenmelerini kabul etmek mümkündeğildir. Bunapeygamberlik makamı engeldir, bunu tartışmaya gerek yoktur;yukarıda zikredilenkonuyla ilgili âyetlere aykırıdır. Yine bazı sahihhadislerde de, Hz.Peygamber’in Allah’ın izniyle şeytanın şerrinden emin olduğuhaberverilmektedir (Müslim, Münâfıkîn 69-70; Tirmizî, Radâ’ 17, hadis no: 1172;Nesâî,İşretü’n-Nisâ 4, hds no: 3958; Ahmed bin Hanbel, 3/309).
[7]
[1] SeyyidKutub, Fî Zılâli’l Kur’an, Hikmet Y.c. 16, s. 445-446.
[2] Mevdûdî,Tefhîmu’l Kur’an, c. 7, s. 312.
[3] ElmalılıHamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili,Eser Y. c. 9, s. 6356.
[4] İzzetDerveze,et-Tefsîru’l-Hadîs c. 1, s. 199-200.
[5] ElmalılıHamdi Yazır,a.g.e. 9/6358
[6] S. Ateş,Gerçek Din Bu,s. 174-177; Yüce Kur’an’ın Çağdaş Tefsiri, c. 11, s. 194-195.
[7] A.OsmanAteş, a.g.e. s. 268-291.