Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Namaz Bir Farktır

rucane Çevrimdışı

rucane

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
139.jpg



Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem- müslüman olan bir kimseye:

“İslâm’ın alâmeti namazdır. Kim ki gönlünü namaza vererek, vakitlerini, sünnetlerini gözeterek namazını edâ ederse, o mü’mindir.” (Fezâil-i A’mâl, 255-256) buyurarak ilk önce namazı öğretir, namazın, dînin direği olma vasfıyla mü’min ile kâfiri ayıran bir fark vasfını taşıdığını beyân ederdi.

Allâh Rasûlü -sallâllâhü aleyhi ve sellem-’in ashâbı da, namazdan başka amellerden herhangi bir şeyin terkini küfür saymazlardı. Ebû Bekir Sıddîk -radıyallâhü anh-, namaz vakitleri geldiğinde etrafındakilere şöyle derdi:

“Ey insanlar! Kalkınız! Yaktığınız ateşi namaz ile söndürünüz!”

Namaz, sadece mü’minle kâfir arasında değil, mü’minle mü’min arasında da derece bakımından büyük bir farkı muhtevîdir. Ebû Hüreyre -radıyallâhü anh- bu hususta şu rivâyeti nakleder:

Udaa kabîlesinin bir aşîretinden iki kişi Hazret-i Peygamber’e gelerek müslüman oldu. (Daha sonra) onlardan biri (bir muhârebede) şehîd düştü. Diğeri (nin ölümü) bir sene geriye kaldı. Bir sene sonra eceliyle ölenin, şehîd olandan önce cennete girdiğini rü’yâmda gördüm ve:

«Şehîdin derecesi çok daha yüksektir. Önce o cennete girmeliydi…» diyerek bu işe hayret ettim.

Durumu Hazret-i Peygamber’e bildirdiğimde buyurdu ki:

“Daha sonra ölenin sevaplarının ne kadar çok olduğunu görmüyor musunuz? O şehîdden sonra, bir mübârek Ramazan’ın tüm orucunu bu kişi tuttu. Sonra da altı bin rek’at ve daha şu kadar, şu kadar rek’at namazı bir sene boyunca kılarak ondan daha fazla ibâdet etti.” (Ahmed, İbn-i Mâce)

Tıpkı buna benzer bir başka hâdisede Rasûlullâh ashâba:

“Bir sene sonra ölen kişi, bir sene boyunca daha fazla ibâdet etmedi mi?”

“Şüphesiz öyle.” dediler.

Bunun üzerine Hazret-i Peygamber:

“O bir senelik namazları içinde ondan daha çok secde etmedi mi?” diye sordu.

“Şüphesiz etti.” dediler.

Hazret-i Peygamber de:

“Öyleyse ikisinin arasında yerle gök arası kadar fark vardır.” buyurdu.

Namazın bu büyük husûsiyeti şu hadîs-i şerîflerde de beyân edilmiştir:

“Allâh Teâlâ hiçbir şeyi îmân ve namazdan üstün olarak farz kılmamıştır. Eğer ondan daha üstün bir şeyi farz kılsaydı, meleklerine onu emrederdi. Halbuki melekler, gece ve gündüz bir kısmı rükûda, bir kısmı da secdededir.”

“Namaz cihâdın en değerlisidir.”

“Kişi namaza durduğunda Allâh ona teveccüh eder. O namazdan ayrılınca, O da, teveccühünü ayırır.” (Fezâil-i A’mâl, 256)

“Gökten bir âfet ve musîbet inince mescidde bulunanlardan o musîbet uzaklaşır.” (Fezâil-i A’mâl, 256)

“Cennetin anahtarı namazdır.” (Tirmizî, Tahâret, 3)

“Namaz, her müttakî kişinin kurbanıdır.” (Kuzâî, Müsned, I. 181)

“Kimin bir tek namazı dahî geçip gitse, sanki onun bütün malı ve çoluk çocuğu elinden alınmış gibidir.” (Nesâî, Ahmed)

Namazdaki bu üstünlük ve ehemmiyet dolayısıyla İslâm, onun terbiyesini daha küçük yaşlardayken başlatır. Bu hususta ciddî ve titiz davranılması, ihmâl ve gaflet gösterilmemesi, Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem- Efendimiz’in mübârek lisânından şöyle beyân buyurulur:

“Çocuklarınıza yedi yaşındayken namazı emredin. On yaşında (eğer kılmazlarsa), hafifçe şiddet kullanın. Yataklarını da ayırın.” (Ebû Dâvûd)

Hulâsa

Şâyân-ı ibrettir ki, gönül için ızdırap, çile ve elemleri sürûrla yoğuran bir lutuf sadedindeki bayramlar, namazla başlar. Bu bakımdan dünyâda namaz ehli olanlara âhıret hayatının bir bayram olarak lutfedileceğini düşünmek kâbildir. Çünkü namaz kulu her yönüyle kemâle erdiren ve ilâhî mükâfâta hazırlayan bir muhtevâ taşır. Kısaca diyebiliriz ki;

Maddî bakımdan namaz:

İnsan vücudunun namazda iç ve dış hareketlerde bulunması ve zamanlara hâkim olması, hayatta nizam üzere yaşama temrinlerini teşkil eder.

Mânevî olarak namaz:

İlâhî huzurda bulunma hâli, tefekkür etme, korku zamanında tesellî, neş’e zamanında lezzet teşkîl etme, rûhâniyete destek verme, kalb neş’eleri getirme, îmânı koruma, ilâhî ünsiyetin artması gibi feyz ve bereketlerle doludur.

İctimâî güzellikleri bakımından namaz:

Cemâatleşme, tanışma, ünsiyet, ülfet, îmân ve kardeşlik bağlarının takviye olmasına vesiledir.

Rûhânî tecellîleri bakımından namaz:

İlâhî huzûra çıkabilmenin kazandırdığı ihlâs, his ve kalb âlemini mânevî bir bahar iklîmine götürmedir.

Burada şunu ifade etmelidir ki, namaz için beşerî mânâda hiçbir mazeret geçerli değildir! Erkekler, harplerde dahî münâvebeli olarak namaz kılarlar. Kadınlar için de, mazeret hâllerinden başka bir mazeret yoktur.

Namaz bahsinde gönlümüzü, Allâh Rasûlü -sallâllâhü aleyhi ve sellem-’in, mübârek dillerinde kelimeleri tam telaffuz edemeyecek derecede ağırlaştığı ve son nefeslerini vermek üzere olduğu anda dahî tekrarladığı:

“Namaza, namaza dikkat ediniz!” buyruğu husûsunda her ân intibâh hâlinde bulundurmalıyız.

İşte bu buyruğa kulak verip namazın hakîkatini idrâk eden gönüller, onu gözlerinin nûru hâline getirirler. Namaza durduklarında bu fânî âlemden sıyrılıp rûhâniyete bürünür, ilâhî vuslat tecellîlerine nâil olurlar.

Gerçek musallî, namazın muhtevî olduğu bütün husûsiyetleri taşıyan kimsedir. Meâric Sûresi’ndeki şu vasıfların, bu husûsiyetlerden bir kısmı sadedinde olduğu beyân edilir:

“1. Onlar, dâimâ namaz hâlindedirler,

2. Hâlini arzeden fakîr ve iffeti sebebiyle utanıp istemeyen muhtaç için mallarından bir pay ayırırlar,

3. Cezâ gününü tasdîk ederler,

4. Rabblerinin azâbından korkarlar,

5. Irzlarını korurlar,

6. Emânet ve ahitlerini gözetirler,

7. Şâhidliklerinde dürüsttürler,

8. Namazlarını muhâfaza edici olurlar.

İşte bunlar, cennette ağırlanırlar.” (el-Meâric, 23-35)

[size=14pt]Yâ Rabb! Namazlarımızı, gerçek mânâ ve hikmetiyle edâ edilen ve bir mi’râc mâhiyetiyle senin ulvî vuslat ve müşâheden ile şereflenen namazlardan eyle! Namazlarımız, gözlerimizin nûru, gönüllerimizin her iki cihânda da sürûru olsun!

Âmîn!..

(Osman Nuri Topbaş)
 
Üst Ana Sayfa Alt