Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Namaz Bir Tevhid Eylemidir

V Çevrimdışı

vahdet-uhuvvet

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Allah'tan başka ilah yoktur esasına dayanan tevhid inancı namazla eyleme dönüşür. İslam'ın ilk farzı tevhid'e iman, ikincisi namazdır. Yani, İslam'da ilk farz kılınan ibadet namazdır.

Namaz en faziletli, en kapsamlı ibadettir: Allah'ı tesbih ve tekbir etme, O'na hamd, şükür, tevbe ve istiğfar, O'ndan yardım dileme, dua, niyaz ve zikirdir.

Peygamberimizin "Dinin direği", Müminin miracı", "Cennetin anahtarı", "Gözümün nuru" olarak tanımladığı namaz, İslam'ın olmazsa olmazıdır. Onu terk eden cehenneme sürüklenir: "Sizi cehenneme sevk eden nedir? Derle ki: Nanamaz kılanlardan değildir.!" (Müdessir/42-43)

Namaz beş vakit farzdır. Hayatın hızlı koşusu içinde Allah'ı, ahireti, ölümü, görev ve sorumluluklarını unutan insan günde beş kez namazla kulluğunu hatırlar ve yeniden dirilir. Her ne namaz bir inkilaptır, diriliştir; kul onunla şirk batağından tevhid atmosferine, geçici dünya zevklerinden ebedi ahiret lezzetlerine, şeytanın etki alanından İlahi huzur iklimine geçer.

Bu değişim süreci ezan ve abdest ile başlar: Tevhid akidesini en özlü cümlelerle haykıran ezanla namaza ve kurtuluşa çağrılan mümin, abdest alarak etrafını kuşatan şaytani çemberi yarmaya ve arınmaya yönelir; maddi manevi kirlerden temizlenir: "Allah sizi temizlemek ve size olan nimetini tamamlamak ister." (Maide/6) Abdest sadece vücudu kir, pis ve pastan temizlemekle kalmaz, aynı zamanda iç dünyayı da arındırır. Mümin, her azasını yıkarken eliyle, ağzıyla, diliyle, gözüyle, kulağıyla, ayaklalrıyla bilerek-bilmeyerek yaptığı tüm günahlara tevbe edip vazgeçmeye karar verir.

Tertemiz bir kalp, tertemiz bir beden ve elbise ile Allah'ın huzura çıkan kul, yönünü kıbleye yani Kabe'ye döner. Allah'ın evi olan Kabe'ye dönen mümin, kalbini ve düşüncelerini Allah'a odaklar; diğer kıblelerden yüz çevirir. HErkesin bir kıblesi vardır. Yüzünü Kabe'ye döndüğü halde özünde başka varlık ve değerleri kıble edinenler, gerçekte istikbal-i kıble yapmış olmazlar.

Niyeti kalple yapmak esastır; dilde kalan sözler gerçek niyet olamaz. Zira namaza Allah rızası için durulur.

Ellerini kaldırıp "Allahu Ekber" diyen mümin, artık dünyayı, dünyevi düşünce ve kaygıları elinin tersi ile geriye atıp kalbini yüce Allah'a bağlar. Sübhaneke duasını okuyup Allah'ı hamd ile tesbih eder, ismini yüceltir ve ondan başka ilah olmadığını ikrar eder.

"Kur'an okumak istendiğinde kovulmuş şeytandan Allah'a sığın!" (Nahl-98) Şeytanın vesvesesinden Allah'a sığınan kul, E'uzübi'llahi min'eş-şeytan'ir-racim der ve besmele ile önce Fatiha'yı sonra Kur'an'dan kolayına geleni okur. Namazın her rekatında Fatiha'yı okuyan kul, E'uzü bi'llahi min'eş -şeytan'ir-racim der ve besmele ile önce Fatiha'yı, sonra Kur'an'dan kolayına geleni okur. Namazın her rekatında Fatiha'yı okuyan kul, Yaratanıyla "kulluk sözleşmesi"ni yeniler. Alemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah'a Ahiret Günü'nde hesap vereceğinin bilinci içinde, hem kendisi hem de müminler adına söz verir:"Yalnız sana kulluk eder, yalnız senden yardım dileriz." Sonra, doğru yolda olmak, nimete kavuşmak ve azaptan korunmak için Allah'tan yardım diler: "Ya Rab! Bizi, dosdoğru yola hidayet eyle! O yol, kendilerine nimet verdiğim kimselerin yoludur; gazaba uğrayanların, sapıkların, dalalete uğrayanların değil." Amin!

Hz. Aişe (r.a.) "Kendisinde anlayış ve idrakin bulunmadığı hiçbir ibadette kendisinde düşünmenin bulunmadığı hiçbir kıraatte hayır yoktur" der. O halde, namazda okunan ayet, sure ve dualar anlaşılmalı, hissedilmeli ve düşünülmelidir. yoksa o kutlu ifadeler birer tekrardan ibaret kalır.

Mümin, sadece namazda okuduğu ayet ve dualarla değil beden diliylede kulluğunu ifade eder:

Rabbinin huzurunda huşu ile el pençe divan duran kul, bu kıyamın aynı zaman da sahte tanrılara bir başkaldırı anlamına geldiğini bilmelidir.

Allah'a boyun eğip teslim olmayı ifade eden rüku ile kul, sadece O'nun karşısında eğildiğini; O'ndan başka hiçbir otoriteye boyun eğmeyeceğini ilan eder: "Sübhane Rabbiy'el-Azim: Azamet sahibi Rabbimi yüceltir, O'nu noksan sıfatlardan uzak bilirim."

Secde ise, ibadetin, itaatin ve de özgürlüğn zirvesidir: "Secde et (Rabbine) yaklaş" (Alak-19). Secde eden kul, Rabbini sonsuz yüceltip tesbih ederken, kendi acizliğini, hiçliğini itiraf eder. O'ndan başka hiçbir varlığın karşısında yere kapanmayacağını ilan eder: "Sübhane Rabbiy'elA'la: Yüceler yücesi Rabbimi tesbih ederim." İki kez secde ise, topraktan gelip tekrar toprağa dönüşü ifade eder.

Kıyam, rüku ve secde basamaklarını geçen mümin teşehhüdde, Hz. Muhammmed'in (s.a.v.) miraçta Rabbi ile aracısız sohbet etmesi gibi, doğrudan Yaratana kalbini açıp kulluğunu arz eder: Tahiyye, tayyibe, ve selavatı Allah'a; selamı, rahmeti ve bereketi de Nebi'ye ve O'nun adına salihlere sunar. Tevhid inancını bir kez daha tekrarlar. Rasul'e ve aline salat-u selamdan annesine, babasına ve tüm müminlere hayırlar ve esenlikler diler, kendisinin ve zürriyetinin dosdoğru ve sürekli namaz kılanlardan olmasını diler, diler de diler...

Nihayet "es-Selamü aleyküm ve rahmetullah" diyerek sağında ve solundakilere tüm inananlara, salihlere, meleklere selam verir; böylece namaz biter ama dua, niyaz, hamd, tekbir, tesbih, zikir, fikir... bitmez; zira bu müminlerin hayat tarzıdır.

Günde beş vakit böyle dosdoğru, özenle ve düzenli kılınan namaz, müminleri dosdoğru yoldan ayırmaz; onları Allah'tan başka varlıklara kulluktan korur, kötülük ve çirkinliklerden uzak tutar; böylece ebedi kurtuluşlarına vesile olur.

Bir tevhid eylemi olan namaz, müminleri pasif nesneler değil, aktif özneler kılar. Hz. Şuayb'ın kıldığı gibi bir namaz (Hud-87), müminleri dünyadan el etek çektirmez, aksine onları zulme, şirke ve küfre karşı mücadeleye sevk eden bir dinamizm, bir direniş ve bir diriliş kaynağı olur.

Abdullah YILDIZ

Selamün Aleykün ..


Allahın Rammet ve hidayeti tüm inalanların üzerine olsun ...namaz Hakkında çok ama çok istifa edeceğiniz ğüzel bir kitap Tüm abi ve kardeşlerime tavsiye ediyorum inş.. Allaha emanet olun ALlah yar yardımcınız olsun ... Site de ilk yazım Değerli bir kardeşim tavsiyesiyle geldim fırsat bulduk ça inş.. gelecem...
 
U Çevrimdışı

uksimu

Aktif Üye
Frm. Yöneticisi
subhanallah hpo.ş gelmişsin kardeşim gelişin muhteşem olmuş maşallah rabbim çalışmalarını hayırlı kılsın çogaltsırsı n inşallah.güzel çalışma
 
T Çevrimdışı

Tevhid-Dini

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Bizi Allah yolundan alıkoyan engeller nerededir? Hayatımızda mı, yoksa sadece kalbimizde mi? Hakikatte mi, yoksa sadece hayalimizde mi? Maddede mi, yoksa manevî yönlerimizde mi?

Fatma Tatlı’nın ‘engelli’ hayatı, işte bizleri böyle bir sorgulamaya davet ediyor. Küçük dünyasında bize göre büyük engeller içinde yaşayan bir genç kız, öyle büyük umutlarla ve dualarla Allah’a yalvarıyor ki; Allah bu duaları hürmetine hiçbir engeli önünde bırakmıyor. Hepsini alıyor, kaldırıyor, dağıtıyor. Ve Fatma, iki ayağı sağlam milyonlarcamızın rağmına, iki dua kanadıyla ta Kâbe’ye kadar uçuyor, huzur-u Resûlullah’a varıyor.

Siz de engelli bir genç kızın Sivas’ın bir köyünden ta Kâbe’ye uzanan kulluk öyküsü vesilesiyle kendi engellerinizi sınamak istiyorsanız, bu kitap bunun nasıl başarılabileceğini anlatmak için sizi bekliyor.
Fatma, duanın engel tanımadığını anlatan bir kulluk öyküsü...


 
Üst Ana Sayfa Alt