Maddecilerin mahrum kaldığı ve mü’minlerin bol bol istifade etiği kalp huzurunun bir kaynağı da namaz ve duadır.
Namaz ruhen yükselme anlarıdır. Mü’min o sırada kalbini bütün dünyevi meşguliyetlerden arıtır, Allah’ın huzurunda durur, ona layık olan övgülerde bulnur. O’na gizli sırlarını açar; dua eder, niyaz eder, yalvarır. Yüce Allahla birleşmekle irade kuvvet kazanır.
Bunun içindir ki Allah namazı mü’min için silah yapmıştır; hayat savaşında onu kullanır; hayatın zorluklarına ve acılarına onunla karşı kor. Allah Teala diyor ki:
“Ey inanlar, sabır ve namazla (Allah’tan) yardım isteyin, muhakkak ki Allah sabredenlerle beraberdir”. (Bakara: 2/153)
Allah’ın Resulü Muhammed (sav), başına bir iş gelince namaza koşardı. Namazı kuru bir şekilden ibaret degildi. Namaz kılarken münacata dalardı. Öyleki namaz vakti gelince müezzini Habeşi’ye yüreği yanmış bir insan edasıyle “Bizi rahatlat ya Bilal”... Ve namaz göz bebeğimdir” buyururdu.
Namazın insan ruhu üzerindeki etkileri konusunda Amerikalı muharrir Dale Carnegie’nin şu yazısı çok hoşuma gider. Tabii Carnegie namaz derken, bütün dinlerdeki ortak manasını kasdediyor; o da Allah’a dua ve niyaz etmek ve yalvarmaktır. Yazar diyor ki:
(33) Üzüntüyü Bırak, Yaşamaya Bak, S. 301, 302
“Karakter itabarı ile dindar değilim veya çevrem müsait değildir, diye duadan geri kalma. şuna güven ki duanın, sana büyük yardımı olacaktır. Çünkü dua fiili ve aktif bir şeydir. Fiili ve aktif bir şeydir, demekle ne kasdettiğimi soracaksın; şunu kasdediyorum; dua mü’min olsun, kafir olsun hiç bir insan insanın onsuz edemiyeceği şu üç şeyi sana kazandırır:
1- Dua; kafanı meşgul eden ve sana ağırlık veren şeyleri gayet emin ve titiz bir şekilde dile getirmene yardım eder. Daha önce şunu açıklamıştık ki, eğer bir sorun açık değilse, ipuçları yoksa onu çözmek mümkün değildir. Dua bir edebiyatçının, içindeki buruklukları dile getirmesine benzer. Eğer biz, sorunları halletmek istiyorsak, onları açık surette dile getirmeliyiz. İşte halimizi Allah’a arz ederken de yaptığımız budur.
2- Dua sana şunu hissettirir; sorunlarını çözmede, sıkıntılarını def etmede yalnız değilsin. Yüklerini tek başlarına kaldıranlar, problemlerini kendi kendilerine çözenler çok azdır. Çoğu zaman sorunlarımız ancak bizi ilgilendirir; en yakınlarımıza bile açamayız. Ama duamızda Allah’a arz etmek bize gayet kolay gelir.
Ruh doktorları şunu ittifakla kabul ediyorlar ki, sinir bozukluğunun, ruhi depresyonlarının ilacı -genellikle-bu bozukluğun ve depresyonları sebebini yakın bir arkadaşa açmakdır. Böyle birisini bulamazsak, en yakın dostumuz Cenab-ı Allah’tır.
3- Dua bizi çalışmaya ve ileri doğru atılmaya iter. Hatta dua çalışmaya doğru atılan ilk adımdır. Bir insan ara ara dua etsinde faydasını görmesin veya durumunu düzeltmesin,bundan şüphe ederim doğrusu Alexis Carrel diyorki: Dua bugüne kadar bilinen en güçlü hareket kaynağıdır; öyleyse ondan neden yararlanmayalım?”.
“İnsan Denen Meçhul”. Yazar bu kitabı ile Nobel ödülü de kazanmıştır.
(Genellikle duanın (namazın) durumu budur. Ama İslamiyetteki namaz daha temiz ve daha etkilidir. Çünkü namazda insana dinçlik veren temizlik (abdest) vardır, Kur’an okuma vardır ve birlik (cemaat) ruhu varır.
İnsanın zor zamanlarda, kötü günlerde Allah’a sığınarak Hz. Muhammed (sav)’in şu duasını okumanın verdiği huzuru başka ne temin edebilir: “Ey yedi kat göklerin ve yüce Arş’ın rabbi, ey bizim ve her şiyin Rabbi, ey çekirdekten filiz çıkaran, eyTevrat’ı, İncil’i ve Kur’an’ı indiren! Yeryüzünde yürüyen bütün yaratıkların şerrinden sana sığınırım. Mahlukat senin kabza-i kudretindedir. İlk sensin; senden önce kimse yok, zahir sensin; senden üstte kimse yok, Batın sensin; senden başka gizli yok. Borcumu ödeme imkanı ver ve beni fakirlikten kurtar” hadisi Müslim rivayet etmiştir.
Hz. Muhammed (sav) halkının kötü muamelesi yüzünden Taif’ten ayakları kan revan içinde, gönlü yaralı olarak döndüğü zaman kalbinde hissettiği o huzur nasıl bir huzurdu! Hemen ellerini kaldırmış ve şu canlı kelimelerle göklerin kapısını çalmıştı ve böylece yüreği serinlemişti: “Allah’ım, zayıflığımdan, güçsüzlüğümden, çaresizliğimden ve insanlar arasında itibarsızlğımdan sana dert yanıyorum. Ey merhametlilerin merhametlisi, Sen zayıfların Rabbisin, Sen benim Rabbimsin...”.
Namaz ruhen yükselme anlarıdır. Mü’min o sırada kalbini bütün dünyevi meşguliyetlerden arıtır, Allah’ın huzurunda durur, ona layık olan övgülerde bulnur. O’na gizli sırlarını açar; dua eder, niyaz eder, yalvarır. Yüce Allahla birleşmekle irade kuvvet kazanır.
Bunun içindir ki Allah namazı mü’min için silah yapmıştır; hayat savaşında onu kullanır; hayatın zorluklarına ve acılarına onunla karşı kor. Allah Teala diyor ki:
“Ey inanlar, sabır ve namazla (Allah’tan) yardım isteyin, muhakkak ki Allah sabredenlerle beraberdir”. (Bakara: 2/153)
Allah’ın Resulü Muhammed (sav), başına bir iş gelince namaza koşardı. Namazı kuru bir şekilden ibaret degildi. Namaz kılarken münacata dalardı. Öyleki namaz vakti gelince müezzini Habeşi’ye yüreği yanmış bir insan edasıyle “Bizi rahatlat ya Bilal”... Ve namaz göz bebeğimdir” buyururdu.
Namazın insan ruhu üzerindeki etkileri konusunda Amerikalı muharrir Dale Carnegie’nin şu yazısı çok hoşuma gider. Tabii Carnegie namaz derken, bütün dinlerdeki ortak manasını kasdediyor; o da Allah’a dua ve niyaz etmek ve yalvarmaktır. Yazar diyor ki:
(33) Üzüntüyü Bırak, Yaşamaya Bak, S. 301, 302
“Karakter itabarı ile dindar değilim veya çevrem müsait değildir, diye duadan geri kalma. şuna güven ki duanın, sana büyük yardımı olacaktır. Çünkü dua fiili ve aktif bir şeydir. Fiili ve aktif bir şeydir, demekle ne kasdettiğimi soracaksın; şunu kasdediyorum; dua mü’min olsun, kafir olsun hiç bir insan insanın onsuz edemiyeceği şu üç şeyi sana kazandırır:
1- Dua; kafanı meşgul eden ve sana ağırlık veren şeyleri gayet emin ve titiz bir şekilde dile getirmene yardım eder. Daha önce şunu açıklamıştık ki, eğer bir sorun açık değilse, ipuçları yoksa onu çözmek mümkün değildir. Dua bir edebiyatçının, içindeki buruklukları dile getirmesine benzer. Eğer biz, sorunları halletmek istiyorsak, onları açık surette dile getirmeliyiz. İşte halimizi Allah’a arz ederken de yaptığımız budur.
2- Dua sana şunu hissettirir; sorunlarını çözmede, sıkıntılarını def etmede yalnız değilsin. Yüklerini tek başlarına kaldıranlar, problemlerini kendi kendilerine çözenler çok azdır. Çoğu zaman sorunlarımız ancak bizi ilgilendirir; en yakınlarımıza bile açamayız. Ama duamızda Allah’a arz etmek bize gayet kolay gelir.
Ruh doktorları şunu ittifakla kabul ediyorlar ki, sinir bozukluğunun, ruhi depresyonlarının ilacı -genellikle-bu bozukluğun ve depresyonları sebebini yakın bir arkadaşa açmakdır. Böyle birisini bulamazsak, en yakın dostumuz Cenab-ı Allah’tır.
3- Dua bizi çalışmaya ve ileri doğru atılmaya iter. Hatta dua çalışmaya doğru atılan ilk adımdır. Bir insan ara ara dua etsinde faydasını görmesin veya durumunu düzeltmesin,bundan şüphe ederim doğrusu Alexis Carrel diyorki: Dua bugüne kadar bilinen en güçlü hareket kaynağıdır; öyleyse ondan neden yararlanmayalım?”.
“İnsan Denen Meçhul”. Yazar bu kitabı ile Nobel ödülü de kazanmıştır.
(Genellikle duanın (namazın) durumu budur. Ama İslamiyetteki namaz daha temiz ve daha etkilidir. Çünkü namazda insana dinçlik veren temizlik (abdest) vardır, Kur’an okuma vardır ve birlik (cemaat) ruhu varır.
İnsanın zor zamanlarda, kötü günlerde Allah’a sığınarak Hz. Muhammed (sav)’in şu duasını okumanın verdiği huzuru başka ne temin edebilir: “Ey yedi kat göklerin ve yüce Arş’ın rabbi, ey bizim ve her şiyin Rabbi, ey çekirdekten filiz çıkaran, eyTevrat’ı, İncil’i ve Kur’an’ı indiren! Yeryüzünde yürüyen bütün yaratıkların şerrinden sana sığınırım. Mahlukat senin kabza-i kudretindedir. İlk sensin; senden önce kimse yok, zahir sensin; senden üstte kimse yok, Batın sensin; senden başka gizli yok. Borcumu ödeme imkanı ver ve beni fakirlikten kurtar” hadisi Müslim rivayet etmiştir.
Hz. Muhammed (sav) halkının kötü muamelesi yüzünden Taif’ten ayakları kan revan içinde, gönlü yaralı olarak döndüğü zaman kalbinde hissettiği o huzur nasıl bir huzurdu! Hemen ellerini kaldırmış ve şu canlı kelimelerle göklerin kapısını çalmıştı ve böylece yüreği serinlemişti: “Allah’ım, zayıflığımdan, güçsüzlüğümden, çaresizliğimden ve insanlar arasında itibarsızlğımdan sana dert yanıyorum. Ey merhametlilerin merhametlisi, Sen zayıfların Rabbisin, Sen benim Rabbimsin...”.