Nasıl Bir Nefis Kulluğudur?!...
Allah’ın dünya tabiatına koyduğu sünneti gereği kış mevsimi geldi ve havalar soğudu. Soğuğa karşı dayanıksız yapımız gereği biz de üşümeye başladık. Şahsen dışarı çıkarken kalın bir pantolon ve altına da ince bir altlık giyerim ama buna rağmen bazen özellikle akşam olunca soğuğun etkisini hissediyorum. Fakat dışarıda bazı kadınlar görüyorum, hala bir karış etekle çıplak bacak dolaşıyorlar. Ya Rabbi bu nasıl bir nefis köleliğidir, nasıl bir şeytan uymasıdır böyle!...
Sonuçta insan olarak bunların derisi kurt-köpek derisi değildir, üşümeme ihtimali olamaz. Hadi din ve iman dertlerinin olmadığı anlaşılıyor, ölüm ötesine aldırış etmedikleri bellidir. Peki, neyin uğruna insan kendi bedenine bu kadar zulüm eder, niçin çok ciddi sağlık risklerine katlanır? Şeytanın musallat olduğu nefsin şehvetlerinde kaybolmaktan başka bir cevabı olabilir mi bu durumun! Tasavvufi bir terim vardır, “fena fillah” diye, Allah’ın varlığında erime, kendini unutma, ölmeden ölmüş gibi olma anlamını kastederler. Bu insanlar da şeytanın yönlendirmesiyle adeta nefislerinin isteklerinde erimiş, kaybolmuş ve fiziki varlıklarını nefsin şehvetlerinde mevta yapmışlar. Yoksa bu soğukta bedenine bu eziyeti vermenin maddi-manevi hiçbir getirisi, nefis şehveti dışında hiçbir amacı ve gayesi yoktur.
Kur’an’ın bazı ayetleri var ki, herkes için amacı ve hedefi çok net anlaşılmıyor olabilir. Özellikle yaşayan insanlar hayatında alışık olduklarından dolayı, somut karşılığını çok net tasavvur edemeyebiliyor. Örneğin Araf Suresi’inde [7/26-27] bütün insanlığa bir hitap vardır; “Vücudunuzun, açıkta kaldığında size kötü gözüken bölgelerini örtmek üzere size giysi verdik, [bu hususta] şeytan sizi aldatmasın” diyor. Buna ilaveten “Takva elbisesi” ifadesiyle insan onuruna, haysiyetine, iffetine, şahsiyetine ve kulluk vasfına daha yaraşır bir tavra değinir. Giyimin özellikle kadın için diğer bir amacı da Ahzab Suresi 33/59. ayetinde; “[Tesettürle kötü kişilerin erişemeyeceği hür, onurlu, iffetli ve namusuna düşkün kadın şahsiyetiyle] tanınıp [art niyetli kişilerce] eziyet görmeme” şeklinde tasvir edilir. Yine Nahl Suresi’nde [16/81] giysinin başka bir amacı açıklanarak “Bizi sıcak ve soğuktan koruduğu” vurgulanmaktadır.
Bunun yanında Kur’an 6 ayrı surede, sırasıyla Araf 7/176, Kehf 18/28, Taha 20/16, Furkan 25/43, Kasas 28/50 ve Casiye 45/23. ayetlerinde nefsin hevasına (istek, arzu, şehvetine) vurgu yapar. Bu ayetlerin ilkinde nefsinin hevasına uyarak sapıtan büyük bir âlimin kıssası bir darbımesel ile anlatılır. İkincisinde nefsine uyanların Allah’ın emirlerini umursamayanlar olduğu belirtilir ve onlardan sakındırılır. Üçüncüsünde nefsinin isteklerine uyan kişinin aslında kıyamete [dirilişe, hesap-muhasebeye, neticesinde mükâfat ve cezaya] inanmadığı ve dolayısıyla cehenneme yuvarlandığı açıklanır. Dördüncüsünde nefsi ilah edinmekten yani nefse tapınmaktan bahseder. Beşincisinde nefsinin hevasına uyandan daha sapık kim olabilir diyerek bundan dolayı İslam’a uymadıklarını ifade eder. Son olarak altınca ayette nefislerini ilah edindikleri zaman bilginlerin, bilim insanlarının da basiretsizliğe sürüklendiklerini vurgulamaktadır. Yani bilim zorunlu olarak yaratıcıyı gösterirken, onlar inadına keşfettikleri sebep müsebbeb kanunlarına takılıp her şeyi çözdüklerini zannederek, bilimi maddeyle sınırlama basiretsizliğine düşüp yaratıcıyı inkâra kalkışırlar.
Mesela günümüz vakıasında bu tür insanları gördüğümüzde, bu ayetlerin bize tasvir ettiği olguları çok daha net anlamış oluyoruz. Nefsini ilah edinmenin ne demek olduğunu ve ayetlerin bahsettiği diğer sonuçlarını çok daha net tasavvur edebiliyor ve anlayabiliyoruz. Yoksa örneğin hiçbir getirisi olmadığı halde kendine eziyet etme pahasına soğuk havada çıplak dolaşmak, nefsi ilah edinmek ve ayrıca ona ihlas ile sadakat göstermekten başka bir şey olamaz. İlginçtir Allah’a, indirdiği kitaba, gönderdiği peygambere, ölüm sonrası dirilişe, hesaba çekileceğine ve sonuçta cennet ile mükâfat veya cehennem ile cezalandırmanın olacağına inandığını söyleyen nice insan vardır ki, nefsini ilah edinip tapanlar kadar inancına sadık değildir. Mesela soğuk havada bacakları açarak dışarıda dolaşma gibi bir emir olsaydı İslam’da, iman ettiğini söyleyen kaç kişi buna sadakat gösterecekti? Ne var ki nefsin şehveti için her şeye katlanarak bunu yapanlar mevcut!...
Allah bizi takvalı ve sadıklarla beraber olanlardan eylesin [Tevbe 9/119].
Burhanüddin Aldiyaî