
NATO üyeliğinin 60. yıldönümünde, Türkiye’nin ittifaka olan desteğini devam ettireceğini söyleyen Gül, İttifakın önümüzdeki dönemde dünya güvenliği ve istikrarına katkılarını aynı başarıyla sürdüreceğine işaret etti.
Hangi Hukukun Üstünlüğü?
Gül açıklamasına şu şekilde devam etti. ‘’Bu yeni oluşan ortamda, Avrupa’nın daha fazla sorumluluk üstlenmesi de doğal bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmıştır. Tüm Avrupalı müttefiklerin, bu sorumluluğu üstlenirken hakça ve kapsayıcı bir düzenleme ortaya koyacaklarına inanıyorum. Demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü gibi ortak değerleri paylaşan ülkelerin ittifakı olan NATO, Avrupa’da hakça ve kalıcı bir barış ortamının kurulmasına yönelik temel amacını her zaman korumuştur. Türkiye, Cumhuriyetimizin kurucusu Aziz Atatürk’ün belirlediği ilkelerin doğal bir sonucu olarak NATO’daki 60 yıllık üyeliği boyunca, müttefikleriyle paylaştığı çağdaş değerlerin, barış ve özgürlüğün yayılması noktasında İttifaka çok önemli katkılarda bulunmuştur…’’
Ameliyat Sonrası İlk Açıklama
Sağlık nedenlerinden dolayı bugün Cuma namazına gidemeyen Erdoğan sağlığını hiçe sayarak 60.yıl heyecanını şöyle paylaştı.
"Türkiye, Balkan ülkelerinin Avrupa-Atlantik kurumlarıyla bütünleşmesinin bölgede barış ve istikrarı pekiştireceğine inanan bir ülke olarak, NATO'nun 'açık kapı' politikasını başından beri desteklemektedir"
"NATO, kuruluşundan bu yana, Avrupa-Atlantik bölgesinde barış ve istikrarın koruyucusu olarak hizmet etmiştir. Hâlihazırdaki NATO, geçmişte düşman kamplara ait olan ülkeleri bugünün müttefikleri ve ortakları olarak tek bir çatı altında toplamayı başarmış durumdadır. NATO, Soğuk Savaş sürecinde, stratejik ve askeri yetenekleri, ekonomik dinamizmi ve savunduğu evrensel değerler sayesinde, dönemin potansiyel düşmanı olarak görülen Varşova Paktını başarısızlığa uğratmıştır. Bu, hiç kuşkusuz, Avrupa-Atlantik bölgesinde demokrasiye ve evrensel değerlere bağlı ülkelerin ortak başarısıdır."
‘’Özgür Dünyanın’’ Savunucusu NATO
Başbakan Erdoğan şöyle devam etti:
"Soğuk Savaş'ın sona ermesi ve akabinde Sovyetler Birliği'nin dağılması, NATO'nun ve de bu ittifakın en etkin üyelerinden biri olan Türkiye'nin önemini asla azaltmamıştır. Tam tersine, uluslararası finans krizinden Kuzey Afrika ve Orta Doğu'da yaşanan dönüşüme dek uzanan farklı gelişmeler doğrultusunda yeniden şekillenmekte olan dünya düzeninde, NATO'nun Türkiye için, Türkiye'nin de NATO için önemi günbegün daha da artmaktadır. Türkiye, özgür dünyanın savunmasında oynadığı önemli rol sayesinde NATO bünyesinde her zaman sağlam ve güvenilir bir müttefik olmuştur; aynı şekilde, gelecekte de sağlam ve güvenilir bir müttefik olmaya devam edecektir."
Emperyalizmin Jandarması NATO
Türkiye'nin Amerikan çıkarları için Kore'de 700'den fazla asker feda ederek kabul edildiği NATO, 1951 yılındaki Kore harekâtından bu yana Emperyalizmin jandarması olarak dünyaya kan kusturuyor. Filistinlileri katleden İsrail'e sessiz kalan, Sırpların yüz binlerce Müslüman’ı yok etmesini yıllarca seyreden NATO, petrol kokan coğrafyalara ise leş kargası gibi anında çöküyor.
Düşmanı İslam olan örgütün Garantisi Türkiye!
Kuzey Atlantik İttifakı Örgütü NATO'ya dâhil tek müslüman ülke olan Türkiye Libya'ya yönelik işgal girişimine "denetçi" sıfatıyla destek vermişti. Şimdi ise olası Suriye ve İran operasyonlarına karşı Malatya da kurulan ve İsrail’in güvenliğini sağlayan füze kalkanına ev sahipliği yapıyor.Sovyetler Birliği'ne karşı kurulan NATO, Sovyetlerin dağılmasının ardından kuruluş gerekçesini yitirdi. Ancak, İslam'ı "düşman" hedefine koyduğu için dağıtılmıyor.
NATO'nun Kanlı Tarihi
NATO'nun ilk müdahalesi 1951 yılında Kore'ye oldu. 1965'te Vietnam’a saldıran ABD öncülüğündeki NATO'nun müdahalesinde 1 milyon Vietnamlı 250 bin de NATO askeri öldü. 250 bin Boşnak'ın Sırp çetniklerce katledilmesinden NATO sorumluydu.2003 yılında 11 Eylül saldırılarını bahane eden NATO aynı yıl Irak ve Afganistan işgaline girişerek 1 milyon insanı katletti.
"NATO Düşmansız kalmasın"
1949'da Sovyet Bloğu'na karşı kurulan Kuzey Atlantik Paktı'nın, (NATO) SSCB'nin dağılmasıyla gerekliliğinin kalmadığı yorumları yapılmıştı. "Düşmansız NATO'nun yaşayamayacağını" düşünen Batılı liderler hemen yeni bir "düşman" belirledi. NATO'nun yeni devrinde yeni düşmanı "İslam" olacaktı. İngiltere Başbakan'ı Margaret Teacher 1990'lı yılların hemen başında İskoçya'da düzenlenen NATO toplantısında yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullanmıştı: "Bizim yaşayabilmemiz için mutlaka bir düşmanımızın olması gerekiyor. Sovyetlerin çöküp düşman olmaktan çıktı. Düşmanı olmayan ideoloji yaşayamaz. Sovyetlerin yerine bir düşman bulmamız lazım, işte o düşman İslam olacaktır"
Vahdethaber