Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Nikahın Hükmü, Şartları, Kıyılış Şekli

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
Evliliğin Şer'i Hükmü


pembe+panjurlu+ev.jpg



Evlilik, Kitap, sünnet ve icma ile sabittir.

Kitap'tan delili: "Hoşunuza giden kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikahlayınız" (Nisa, 3) ve
"İçinizden bekârları ve kölelerinizden, cariyelerinizden sâlih olanları evlendirin" (Nur, 32).

Sünnetten ise Rasulullah (s.a.v.) Efendimizin "Ey gençler zumresi! Kim içinizden evlenmeye muktedirse evlensin. Çünkü gözü haramdan en çok saklayan, ırzı en iyi muhafaza eden budur. Kim de evlenmeye gücü yetmezse oruca devam etsin. Zira oruç, onun için bir korunmadır."
(Abdullah İbni Mes'ud'dan rivayet edilen bu hadîs üzerinde Buharî ve Muslim ittifak etmişlerdir. Subulu's-Selâm, III, 109)

4084- Alkame radiyallahu anh'dan: "Mina'da Abdullah b. Mes'ûd ile beraber yürüyordum. Ona Osman rastladı. Dedi ki:
«Ey Ebû Abdirrahman! Seni genç bir cariye ile evlendireyim mi? O sana yaşadığın hatıraları anlata» Abdullah şu cevabı verdi:
«Sen bunu diyorsan, Allah Rasulu (s.a.v.)de bize şöyle demişti:
«Ey gençler topluluğu! içinizden kimin evlenmeye gücü yeterse evlensin. Çünkü bu, gözü haramdan, ferci (zinadan) daha iyi korur. Gücü yetmeyense, oruç tutmalıdır. Çünkü orucun (şehveti) kırma niteliği vardır»."
(Mâlik hariç. Altı hadis imamı;
Bu hadisi Tayâlisî (no. 273), Ahmed (1,378,447), Dârimî (II, 132), Buhârî (savm 10, II, 228; nikâh 3, VI, 117), Muslim (nikâh no. 1, s. 1018-9), Ebû Dâvud (no. 2946), Nesâî (siyam 43, IV, 170; nikâh 3, VI, 57-58), İbn Mâce (no. 1845), Taberânî (no. 10166), İbn Hibbân (no. 4015) ve Beyhakî (VII, 77), el-A'mes an İbrâhîm an Alkame an İbn Mes'ûd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani, Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/231.)


4096- Ebû Zerr radiyallahu anh'dan:
İkâf bin Bişr et-Temîmî Peygamber (s.a.v.)'in yanma girdi; ona dedi ki: "Ey ikâf! Hanımın var mı?"
"Hayır."
"Cariyen de mi yok?"
"Hayır."
"Malın var mı (zengin misin)
"Zenginim."
"Öyleyse sen şeytan kardeşlerindensin. Zira sen Hıristiyanlardan olsaydın, ruhbanlarından olurdun. Bizim sünnetimiz (kanunumuz) evlenmektir. Kötüleriniz bekârlarınızdır. Ölülerinizin en rezilleri bekârlarınızdır. Şeytanla mı ilgileniyor (ona yardımcı oluyor) sunuz? Salihler hakkında, şeytanın, kadınlardan daha etkili bir silâhı yoktur. Evliler müstesna. Çünkü onlar yaramaz söz ve fiilden beri ve de temizdirler.
Yazık sana ey İkâf! Onlar (kadınlar) Eyyûb, Dâvud, Yûsuf ve Kerfes'in yoldaşlarıdır. (Onları rahatsız etmişlerdir)"
Ona Bişr bin Atiyye sordu:
"Ey Allah'ın Rasulu! Kerfes kimdir?"
Cevab verdi: "O bir adamdır ki, 300 yıl deniz sahillerinin birinde Allah'a ibadet etmiştir. Gündüzleri oruç geceleri namazla geçirmiştir. Ne yazık ki sonra âşık olduğu bir kadın yüzünden Allah'ı inkâr etmiştir. Allah'a, karşı yapmakta olduğu ibadetleri bir anda terk etmiştir. Bereket ki sonradan kendine gelmiş, Allah'ın rızasını mucip bazı güzel davranışlarda bulunmuş da Allah onu bağışlamıştır.
Yazık sana ey İkâf evlen! Yoksa sen Allah'ın emirlerine arkasını çevirmişlerden olursun."
"Öyleyse ey Allah'ın Rasûlu beni evlendir!" deyince, Rasûlulluh (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Seni Gulsum el-Himyerınin kızı Kerîme ile evlendirdim."
(Ahmed, ismi belirtilmemiş bir râvi kanalıyla.
Bu hadisi Ahmed (V, 163), Abdurrezzâk an Muh. b. Râsid an Mekhûl an raculin an Ebî Zerr senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/232-233.) hadisini delil olarak zikredebiliriz.
Evlenmeye muktedir olmaktan maksat, evliliğin külfetleri ve yükümlülükleridir. Bu konuda daha pek çok hadîs vardır.






Nikahın Şartları Şunlardır :


1- İcab - Kabul :
Hanefîlere göre ister koca isler kadın olsun, akdi yapanlardan biri tarafından ilk söylenen icabdır. Kabul ise, öbür taraftan ikinci olarak söylenen lafızdır.

Cumhura göre icab, kocanın veli veya onun vekili durumunda olan kimse tarafindan söylenen sözdür. Çünkü kabul icab için olur. Eğer icaptan önce olursa manasız olacağından kabul olamaz. Kabul ise, kadının koca tarafından söylenen, evliliğe razı olmasına delâlet eden sözdür

2- Şahidlik :
Velinin dışında iki kişinin şahidliği olmaksızın evlilik sahih olmaz.
Aişe (r.anha), RasuIullah (s.a.v.)'dan rivayet eder:
"Veli ve iki adil şahid olmaksızın nikâh olmaz." (Dârakutnî ve İbni Hibbân Sahihinde rivayet etmişlerdir)
Darakutnî, Aişe'den şöyle bir hadîs rivayet eder:
"Nikâhta mutlaka dört şey olmalıdır: Veli, koca ve iki şahid."
Tirmizî de İbni Abbas'tan şöyle rivayet eder:
"Fahişe olan kadınlar kendilerini bir delil olmadan eğlendirenlerdir." (Neylu'l-Evtâr,VI, 135.)

Çünkü şahidlik, zevcenin ve çocuğun haklarının korunmasını sağlar. Babanın çocuğunu reddetip nesebinin kaybolmasını eşlerin töhmet allında kalmasını önler. Evliliğe özen ve önem verme gereğini ortaya koyar.

Şahidlerin erkek olması Hanefiler dışında cumhura göre şarttır.
Evliliğin değeri ve öneminden dolayı sadece kadınların ya da bir erkek ve iki kadının şahidliğiyle evlilik yapılmaz. Mallar ve malî muamelelere ait şahidlik bu durumun dışındadır.
Zuhrî der ki: "Sünnete göre hadlerde, nikâhta ve boşanmada kadınların şehadeti caiz değildir." (Sünnetten kasdolunan da Nebevi sünnettir) Çünkü bu bir akittir, mal değildir, mal elde etmek maksadıyla da yapılmaz. Çoğu hallerde bu akitte erkekler bulunabilir. Dolayısiyle hadlerdeki gibi bunda da kadınların şahidliği ile akit sabit olmaz.

Hanefîlere göre ise, evlilik akdinde bir erkek ve iki kadının şahidliği mallarda olduğu gibi caizdir.
Çünkü kadın şahidliği yüklenme ve yerine getirme ehliyetine sahiptir. Hadlerde ve kısasta şahidliğin kabul edilmeyişi ise unutma, dikkatsizlik ve emin olmama ihtimali sebebiyle şubhe bulunduğu içindir. Hadler ise şüpheyle ortadan kalkar.

3- Velinin İzni :


حدثنا علي بن حجر أخبرنا شريك بن عبد الله عن أبي إسحاق وحدثنا قتيبة حدثنا أبو عوانة عن أبي إسحاق ح وحدثنا محمد بن بشار حدثنا عبد الرحمن بن مهدي عن إسرائيل عن أبي إسحاق ح وحدثنا عبد الله بن أبي زياد حدثنا زيد بن حباب عن يونس بن أبي إسحاق عن أبي إسحاق عن أبي بردة عن أبي موسى قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : لا نكاح إلا بولي قال وفي الباب عن عائشة وبن عباس وأبي هريرة وعمران بن حصين وأنس
Ebû Musa (r.anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
Velisiz nikah asla caiz olmaz.”
(Tirmizî, Nikâh, (1101); Teyalisi, Musned (523); Ahmed b. Hanbel, Musned, (4/394-413-418); Dârimi, (2188-2189); Ebu Davud, (2080); İbn Mace, (1881); İbn Carud, (701-703-704); Ebu Yala, (7227); İbn Hibban, (4077-4078-4083-4090); Dârakutni, (3/220); Hakim, Mustedrak, (2/169-171); Beyhaki, (7/107-108-109); Musned u’l-Camia, (11/164 no: 8834)



Hanefîler hariç cumhura göre nikahta velinin izni şarttır.
Allahu Teâlâ'nın, "Eşleriyle evlenmelerine engel olmayın." (Bakara, 232) buyruğuna göre, evlilik velisiz sahih olmaz.


Şafifler şöyle demektedirler: Bu ayet velinin gerekliliğinin en açık delilidir, yoksa engel olmasının bir anlamı kalmazdı. Peygamber (s.a.v.)'ın "Velisiz nikâh olmaz" (Ebu Musa el-Eşari'den Ahmed ve Sunen musannifleri rivayet etmişlerdir. Ibnul-Medinî, Tirmizî ve İbni Hibbân tashih edib irsalinde illet olduğunu belirtmişlerdir. Subulu's-Selâm, II, 117) hadîsi bir başka şer'î hakikati nefyetmektedir.
Buna da Aişe'nin şu hadîsi delâlet etmektedir:

"Hangi kadın, velisinin izni olmadan nikahlanma, nikâhı batıldır, batıldır, batıldır. Eğer erkek onunla zifafta bulunursa uzvundan yararlandığı için kadına mehir vardır. İhtilâf ederlerse velisi olmayanın velisi sultan (hükmeden kişi)dir."
(Neseî hariç Ahmed ve dört Sunen rivayet etmişlerdir. Tirmizî, Ebu Evane, Ibni Hıbban, el-Hakim, lbni Mu'in ve diğer hafızlar tahsis etmişler ve sahih olduğunu söylemişlerdir. Subutu's-Seiâm, III 127 vd)

Birinci hadîsi için kâmil manada olmadığı şeklinde anlamak sahih değildir, çünkü şari'in sözü şer'î hakikatlere hamledilir. Velisiz şer"î bir nikâh olamayacağı gibi şeriatte de bu yoktur.
İkinci hadîsten de evliliğin sıhhatinin velinin izni ile olacağı anlaşılmaz. Çünkü genellik ifadesine haizdir, başka şekilde anlaşılmasına gerek yoktur; genelde ise kadın velinin izni olmadan evlenir. Üçüncü bir hadîs de onu doğrulamaktadır:
"Kadın, kadını ve kendisini evlendiremez."

(Ebu Hurayra'den İbnî Mace ve Dârakutnî güvenilir kişilerden rivayet etmişlerdir. Subulu's-Selâm, III, 129 vd)


Kadının kendi kendini veya bir başkasını evlendirmede velayet hakkına sahip olmadığına delâlet etmektedir. Nikâhta icab ve kabulün yerine getirilmesinde etkinliği yoktur. Kendi kendini veya başkasını velinin izniyle evlendiremez. Kendinden başkasını velayet ve vekâletle de evlendiremez. Nikâhı da ne velâyel ne de vekâletle kabul edemez.

Özet olarak: Cumhura göre nikâh kadınların sözüyle kıyılamaz. Bir kadın kendi kendini ve başkasını evlendirse veya velisinden başkasını velisinin izniyle kendisini evlendirilmeye vekil kılsa, nikâhın şartı olan velinin olmaması sebebiyle nikâhı sahih olmaz.


Ebu Hanife ve Ebu Yusuf'tan gelen rivayette (zahiru'r-rivâye) Hanefîlere göre akıllı ve baliğ olan kadın kendini ve küçük kızını evlendirebilir. Başkalarının yerine de vekil olabilir. Fakat kendine denk olmayan kabul ederse velileri itiraz edebilirler.
Durumu şöyle ifade etmektedirler:
Velisi kıymasa bile hür, akıllı ve baliğ olan kadının nikâhı kendi rızasıyla kıyılabilir. İster bakire ister evlenmemiş kadın olsun, Ebu Hanife ve Yusuf a göre durum aynıdır. Veli bulunması sadece mendup ve mustehabtır. Muhammed'e göre, mevkuf olarak akit yapılabilir.


Kur'an'dan delilleri : Üç ayetle nikâhın kadına isnad edilmesidir:
"Bundan sonra bir kadını boşarsa, kadın başka birisiyle evlenmedikçe bir daha kendisine helâl olmaz." (Bakara, 230),

"Kadınları boşadığınızda müddetleri sona ermişse kocaları ile evlenmelerine engel olmayın." (Bakara, 232).
Hitab, cumhurun dediği gibi velilere değil, eşleredir.

"Müddetleri sona erdiğinde, onların kendi haklarında uygun şekilde yaptıklarından dolayı size sorumluluk yoktur." (Bakara, 234).


Bu ayetler açıkça göstermektedir ki, kadının evlilik kararı kendine aittir.

Sünnetten delilleri: "Evli olmayan kadın kendi hakkında karar vermede velisinden daha önceliklidir. Bakireye sorulur, onun izni ise susmasıdır." (İbni Abbas'tan Muslim rivayet etmiştir. Subulu's-Selâm, III, 119) hadîsidir.


Bir rivayette de "Eyyim (kocasından ölüm ya da boşanmayla ayrılan)'a sorulmadan, bakireden de izin alınmadan nikâhı kıyılmaz.
Dediler ki: Ey Allah'ın Rasulu! Onun izni nasıldır?

Dedi ki: Susması."
(Ebu Hurayra'den rivayet edilmiş olup muttefekun aleyhtir. Subulu's-Selâm, III, 118)

Hadîs evli olmayan kadının, evliliğinde karar verme hakkının kendine ait olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bakire de onun gibidir. Fakat hayasının çokluğu sebebiyle şeriat onun rızasına delâlet edecek bir şekilde izin alınmasını yeterli bulmuştur. Bu tutum onun umumi ehliyetinin olmasına rağmen akde katılma hakkım elinden almak anlamına gelmez.

Şafıîlerden fıkıh âlimi Ebu Sevr'in orta bir görüşü vardır:
"Evlilikte kadın ve velinin rıdası mutlaka birlikte olmalıdır. Onlardan biri diğerinin rıdası ve izni olmadan evliliğe tek başına karar verme hakkına sahib değildir. Ne zaman razı olurlarsa, o zaman her biri akdi kıyma hakkına sahibdir. Çünkü kadın tasarruflarında tam ehliyete sahibdir." (el-Muhezzeb, II, 35)


Mehir :
Kadının, kocasının kendisi ile evlenmek için akit yapması veya gerçekten zifafta bulunmasıyla hak ettiği maldır.
Fethu'l-Kadir kenarında bulunan el İnaye kitabının muellifi mehri şöyle tarif etmiştir:
"Nikâh aklinde koca üzerine kadının buz'u (ondan cinsî yönden yararlanma) karşılığında ya belirlenerek (tesmiye) ya da akid sebebiyle vacib olan maldır."

Bazı Hanefiler ise şöyle tarif etmişlerdir:
"Mehir, kadının nikâh akdi veya cinsî ilişki sebebiyle hakettiğidir."

Malikîler ise şöyle tarif etmişlerdir:
"Kendisinden yararlanmanın karşılığı olarak kadına verilen haktır."

Şafiîler ise şöyle tarif etmişlerdir:
"Nikâh ve cinsî ilişki sebebiyle veya süt emzirme, şahidlerin vazgeçmesi gibi mecburen buz' (kadından cinsî bakımdan yararlanma) hakkının elden çıkması sonucu icap eden şeydir."

Hanbelîler de şöyle tarif etmişlerdir:
"İster akitte isterse sonradan hakim veya her iki tarafın rızasıyla belirtilsin, nikâhın veya nikâhın benzerlerinin karşılığıdır (Şubheye dayanarak yapılan cinsî ilişki veya mukrehe (ilişkiye zorlanan kadın) ile yapılan ilişki gibi)."

Mehrin vacib olmasının delilleri : (el-Muğnı, VI, 679; el-Muhezzeb, II, 55)


Kur'an'dan:
Allahu Teâlâ buyuruyor ki: "Nikâh ettiğiniz kadınların mehirlerini seve seve verin." (Nisa, 4).

Yani bu Allah tarafından verilmiş bir armağan veya bir hediyedir.
Çoğunluğa göre ayetin muhatabı kocalardır. Veliler olduğunu söyleyenler de vardır. Çünkü cahiliye döneminde veliler mehri alıyorlardı ve ona nihle adını vermekteydiler. Bu da mehrin kadına ikramda bulunmanın ve onunla evlenmeye rağbeti bulunduğunun sembolü sayılıyordu.

Allahu Teâlâ buyuruyor ki:
"O hâlde, onlardan hangisi ile faydalandınızsa mehirlerini kendilerine farz olarak verin." (Nisa, 24),


"Mehirlerini de güzellikle kendilerine verin." (Nisa, 25),

"Haram kılınanların dışında kalanlar namuslu ve zinaya sapmayan insanlar halinde yaşamanız şartıyla imallannızla (yani mehir vererek) arayıp nikahlamanız için size helâl kılındı." (Nisa, 24)

Sünnetten:
Rasulullah (s.a.v.) evlenmek isteyene şöyle demiştir:
"Demir bir yüzük oba bile bul ve getir"

(Muslim, Buhari ve Ahmed üzerine ittifak etmişlerdir. Sehl b. Sa'd'dan alınmıştır. Neylu'l-Evtâr, VI, 170)

Rasulullah (s.a.v.) hiçbir evliliği mehirsiz bırakmamıştır.
Mehrin akit esnasında tesbit edilip belirtilmesi sünnettir. Çünkü Peygamber (s.a.v.) hiçbir nikâhı mehirsiz bırakmamıştır. Böyle yapmak husumeti (anlaşmazlığı) önleyicidir. Bir de kendini Peygamber (s.a.v.)'e hibe eden kadının nikâhına benzememesi için böyle yapılır.


İcma:
Nikâhta mehrin meşru olduğunda Müslümanlar icma etmişlerdir.


Mehrin vacib olmasının hikmeti:

Bu akdin önemini ve yerini ortaya koymak, kadını izzetli kılmak ve ona değer vermek, onunla karşılıklı saygıya dayalı bir evlilik hayatı kuracağını göstermek, onunla uyumlu bir hayat yaşayacağına dair iyi niyetini belirtmektir. Ayrıca evlilik için gerekecek elbise ve masraflar için kadının hazırlanmasına imkân sağlanmış olur.
Mehrin kadına değil sadece erkeğe vacip olması şeri kaidelerin "Kadın, ister eş ister kız isterse de anne olsun hiç bir nafaka göreviyle yükümlü değildir." kaidesi ile uyum arzetmektedir.
Mehir veya geçim nafakası ve başka şeyler olsun nafakadan erkek sorumludur, çünkü erkek nzk peşinde koşmaya ve kazanmaya daha yatkındır.
Kadının görevi ise evi düzenlemek, çocukları terbiye etmek ve nesli devam ettirmektir. Bu da kolay ve basit olmayan bir yüktür. Eğer mehrin verilmesiyle yükümlü kılınır, onu elde etmeye mecbur bırakılırsa yeni zorluklar yüklenmek zorunda bırakılmış olur ki, bu yolda onun saygınlığı da azaltılmış olur.
Kur'an-ı Kerim kadınla erkek arasında malî sorumlulukların dağılımını belirtmiştir. Allahu Teâlâ, şöyle buyurmaktadır:
"Erkekler, kadınlar üzerine idareci ve hakimdirler. Çünkü Allah birini (cihad, imamet, miras gibi islerde) diğerinden üstün yaratmıştır. Bir de erkekler (onlara) mallarından infak etmekte, harcama yapmaktadırlar. (Nisa, 34).


Mehir, evliliğin ruknu veya şartı değildir:

Mehrin -akidde vacib olmasına rağmen- evliliğin ne bir şartı ne de bir ruknu olmadığını evliliğin şartları bahsinde belirtmiştik.
(Alâuddin Ebu Bekr b. Mesud b. Ahmed Kâsânî, el-Bedayi, II, 274; Şeyh Mansûr b. Yûnus b. İdrîs el-Buhûtî, Keşşafu'l-Kına, V, 144,174; eş-Şîrâzî, el-Muhezzeb, II, 55, 60; İmam Hatîb eş-Şirbîni, Muğni'l-Muhtac, III, 229 ; Ebü'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed el-Kurtubi İbn Ruşd, Bidayetu'l-Muctehid, III, 25; eş-Şerh es-Sagir, II, 449)


Mehir, nikah akdinin şartlarından değil, sonuçlarından biridir. Bu nedenle nikah anında mehir belirtilmemiş olsa da, hatta mehir verilmeyeceği söylense de, nikah akdi gerçekleşmiş olur. Ancak bu durumda mehr-i misil verilmesi gerekir.
(İmam Meginani, el Hidaye Şerhû Bidayetu'l-Mubtedi, I, 204; İmam Hatîb eş-Şirbîni, Muğni'l-Muhtac, 4, 381; Şevkâni, es Seylu'l Cerâr, 2 / 276)



Gerçekte evliliğin üzerine terettub eden sonuçlardan biridir. Bu sebeble onda meydana gelecek olan basit bir bilmezlik ve düzeltilmesi mümkün olan aldanma affedilmiştir:
Çünkü evlilikten amaç kadın erkeğin bir araya gelmesi ve yararlanmadır. Eğer akid mehirsiz gerçekleşirse sahihtir ve ittifakla kadına mehir verilmesi vacip olur.
Bunun delili ise şu ayettir:
"Kendilerine dokunmadığınız (yani zifaf yapmadığınız) yahut kendilerine bir mehir tayin etmediğiniz kadınları boşadınızsa bunda size günah yoktur" (Bakara, 236)


Mehirin tesbitinden ve zifaftan önce boşanmayı Allah teâlâ mubah kılmıştır. Bu da mehirin şart ve rükün olmadığının delilidir.

Sünnetten delil:
Alkame'den gelen şu rivayettir:
"Abdullah İbni Mesu'ud'a zifafta bulunmadan ve bir mehir de tesbit etmeden ölen bir adamın karısı hakkında soruldu. Abdullah dedi ki: "Emsali (benzeri) kadınların aldığı miktarda mehri alması, miras alması ve iddet beklemesi görüşündeyim."


Ashabdan Ma'kıl b. Sinan el-Eşcaî bunu duyunca Peygamberin (s.a.v.) de Vâşık kızı Berva' hakkında aynı şekilde hüküm verdiğine şahidlik etti."
(Beşler (Ahmed ve diğer sünen sahibleri) rivayet etmiş, Tirmizi de tashih etmiştir. Hakim, Beyhaki ve İbni Hıbban da rivayet etmişlerdir, ibni Mehdi de tashih etmiştir. Neylu'l-Evtar, VI, 172)

Ukbe b. Amir'in hadisi de aynı görüşü desteklemektedir. "Derki: Rasulullah (s.a.v.) bir adama şöyle dedi:
"Seni filancayla evlendireyim mi?"

Evet, dedi.
Kadına da dedi ki: "Seni filanca ile evlendirmemi kabul ediyor musun?"
Kadın da: Evet, dedi.
Onları birbirleriyle evlendirdi. Adam kadınla gerdeğe girdi. Ama herhangi bir mehir tesbit etmemişti.
Bir süre sonra kendisine ölüm vakti geldiğinde ise şöyle dedi: "Rasulullah (s.a.v.) beni filanca ile evlendirdi. Ona herhangi bir mehir tesbit etmemiştim. Başka bir şey de vermedim. Şimdi ona mehir olarak Hayberdeki hissemi veriyorum"
Kadın o hisseyi alıp yüz bin dirheme sattı."
(Ebu Davud ve Hakim rivayet etmişlerdi)


Buna binaen eğer karı-koca mehirsiz evlenir veya şer'î olarak mülk edinilmesi caiz olmayan domuz, içki ve koyun dışkısı gibi bir şeyi mehir yerine tesbit ederlerse Malikiler dışında cumhura göre akit sahihtir.
Kadın için de ölüm veya ilişki olması hâlinde mehr-i misil vacib olur.

Mâlikiler ise şöyle dediler:
Kan-koca mehrin olmamasına ittifak ederlerse nikâh fasiddir.


----------------------------------------

Nikahın Kıyılışı :


Her hayırlı işte olduğu gibi nikaha besmeleyle başlanır.
Gelin(adayın)in velisi nikahta ya olur, ya da önceden izni alınmış olarak gelinir.
Nikah için aynı anda şahidler de hazır olur.
Daha sonra Nikahı kıyan kişi (imam), damat tarafından geline verilecek olan mehirin miktara(ölçüye) karara bağlanıp bağlanmadığını sorar.
Mehir hakkında iki aile (damat - gelin) arasında bir anlaşma olur (var ise), daha sonra kıza (Gelin adayına) evleneceği kişi gösterilir, kiminle evlendiği ona (teyid edilir) sorulur.
Gerekli şartlar olgunlaştıktan sonra, Hutbetu'l Hace adlı dua okunur.


Hutbetu'l Hace :

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
إِنَّ الْحَمْدَ لِلَّهِ ، نَحْمَدُهُ ، وَنَسْتَعِينُهُ ، وَنَسْتَغْفِرُهُ ، وَنَعُوذُ بِاللَّهِ مِنْ شُرُورِ أَنْفُسِنَا ، وَمِنْ سَيِّئَاتِ أَعْمَالِنَا ، مَنْ يَهْدِهِ اللَّهُ فَلاَ مُضِلَّ لَهُ ، وَمَنْ يُضْلِلْ فَلاَ هَادِيَ لَهُ ، وَأَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ ، وَأَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ حَقَّ تُقَاتِهِ وَلا تَمُوتُنَّ إِلاَّ وَأَنْتُمْ مُسْلِمُونَ.
يَا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْ الَّذِي خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ وَخَلَقَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَبَثَّ مِنْهُمَا رِجَالا كَثِيرًا وَنِسَاءً وَاتَّقُوا اللَّهَ الَّذِي تَتَسَاءَلُونَ بِهِ وَالأَرْحَامَ إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلَيْكُمْ رَقِيبًا.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَقُولُوا قَوْلا سَدِيدًا . يُصْلِحْ لَكُمْ أَعْمَالَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَمَنْ يُطِعْ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ فَازَ فَوْزًا عَظِيمًا.
أَمَّا بَعْد ُ:
فَإِنَّ أَصْدَقَ الْحَدِيثِ كِتَابُ اللهِ وَخَيْرَ الْهَدْيِ هَدْيُ مُحَمَّدٍ(صلي الله عليه وسلم), وَشَرَّ الأُمُورِ مُحْدَثَاتُهَا , وَكُلَّ مُحْدَثَةٍ بِدْعَةٍ , وَكُلَّ بِدْعَةٍ ضَلاَلَةٍ , وَكُلَّ ضَلاَلَةٍ فِي النَّارٍ


Anlamı :
Hamd, ancak Allah (c.c.) içindir. O'na hamdeder, O'ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden, amellerimizin kötülüğünden O'na sığınırız. Allah (c.c.) kimi hidayete erdirirse onu saptıracak, kimi de saptırırsa onu hidayete erdirecek yoktur.
Allah'tan (c.c.) başka ibadete layık ilah olmadığına şehadet ederim. O, tektir ve ortağı yoktur. Yine şehadet ederim ki, Muhammed (s.a.v.) O'nun kulu ve Rasulu'dür.

Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"Ey iman edenler! Allah'tan sakınılması gerektiği şekilde sakının ve ancak müslümanlar olarak ölün." (Al-i İmran: 102)

"Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan ve ikisinden bir çok erkekler ve kadınlar üretip yayan Rabbinizden sakının. Adını kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık haklarına riayetsizlikten de sakının. Şubhesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir." (Nisa: 4/1)

"Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve doğru söz söyleyin ki Allah işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah'a ve Rasulune itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiş olur." (Ahzab: 70-71)

Muhakkak ki, sözlerin en doğrusu Allah'ın Kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed'in (s.a.v.) yoludur. İşlerin en kötüsü ise sonradan uydurulanlardır. Sonradan uydurulup dine sokulan her amel bidat, her bid'at sapıklık ve her sapıklık da ateştedir."(Muslim Cuma: 13, Nesai Cuma: 24)


Duanın bitiminde damat ve geline "Allah ikinizin nikâhını bereketli kılsın" diye dua edilerek nikah kıyılması bitirilir.
Bu uygulamanın haricinde başka bir nikah şekli bilinmemektedir.


NİKAH TAZELEMEK

Yine Türkiye muslumanlığına mahsus uygulamalardan biri de, camilerde yüzlerce cemaat eşliğinde kılınan namazdan sonra dua kısmında nikah tazeleme adı altında yapılan bir işlemdir ki , aslı yoktur.
Nikâh, evlenirken ilk nasıl yapılıyorsa tazelenmesi de o şekilde olur. Bir dua niteliğindeki tazelemenin nikâh olarak bir hukmu, geçerliliği yoktur.

Nikahlı olarak evli kimselerin nikah tazelemesi diye bir şey yoktur. Nikah, şeriatın bir hukmu olarak Allahın nizamına göre muslumanların evlenmesi için zorunlu kılınan bir uygulamadır. Nikah, ne canlıdır, ne de ekmek gibi zaman geçtikçe bayatlar ki tazeleme gereği hissedilsin. Nikah sadece talak (bir veya ikinci boşanmadan sonra) durumlarında yenilemek gerekir. Tabi bu nikah yenilemek, Kıldırgaçlar tarafından 1000 kişiye birden (cemaatten bekarlar, çocuklar bile bulunup nikah kıyılması için el açarak yapılan) dua ile değil, ilk nikah kıyıldığı gibi erkek ve kadının, iki erkek şahid önünde, icab kabul ile yerine getirilir. Tabi ki, bu durumun yerine getirilebilmesi için evli olan kişilerin Talakı meydana getirecek durumları iyi bilmesi gerekir.





ORİJİNİ VE DEVAMI :

Resmi Nikah (Soruya Cevap)

İlmi Konu - Resmi Nikah (Soruya Cevab)


İLGİLİ KONU :

Şartlı Nikah (Soruya Cevap)
İlmi Konu - Şartlı Nikah ve Mehir Meseleleri (Soruya Cevab)

 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Ana Sayfa Alt