Muhammed Kutub'un bir süre yanında kalan Abdullah Yolcu anlatıyordu. Yalan söylüyorsa bilemem, ki bir müslümana hele hele ilim sahibi bir müslümana yalan izafe etmekten haya ederim. tabiki muhammed kutubda nureddin yıldızda put değil, meselenin ictihadi bir mesele olduğunu anlatmak için o görüşleri söyledim. Selef alimlerinin fetvasıyla şu günü yorumlamak her meselede mümkün olmayabiliyor. yeni yeni konular, yeni yeni fitneler zuhur ediyor.
Abdullah Yolcu'ya yalancı demenin Muhammed Kutub'a şirke cevaz verdi demekten daha büyük bir mesele olduğunu zannetmem.
Hatta ilki daha tercih edilesidir.
Allah'ın hakimiyeti konusu akidede nettir.
Allah'ın hakimiyetinin "Allah'ın hakimiyetini başkasına vermekle sağlanacağı" konusu da üstteki cümleme döner ver sınıfta kalır. Hem de bidatî bir sınıfta kalma değil, şirkvari bir sınıfta kalmadır.
Oy vermeyip oy vermeye şirk demeyenleri tekfir etmem ama şirk demeleri gerektiğine aksi takdirde başka alanlarda şirke düşebilecekleri riskini hatırlatırım.
Zira oy vermek şirk değil ise hepimiz hemen oy kullanmalıyız, çünkü kullanmamanın hiçbir mantığı yoktur.
Zira oy vermek şirk ise "mutlak şirktir" diyenlere de tekfirci ve harici diyemeyiz. Zira oy verenlere nazaran mantıken cehaleti daha çok hak etmişlerdir.