Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Nurettin Yıldız Hoca'nın Cevabı

E Çevrimdışı

essirra

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Ben Allame'yim mi dedim? Bu ne tavır? Bu HOCA diye başa getirilmiş adam, Erbakan denen tağutun sağ kolu iken (ki hala oyları SP'ye toplar) , tağutların yardımcısı iken kim bu İslam milletini terketmiş kişiden fetva alır?

Öyle ki bu alimlerin ırzına laf söyleyen edepsiz, Muhammed Bin Abdulvahhab İbn Teymiyye'nin adını kullandı, saltanat kurdu, petrolleri yedi yuttu, refah içinde göbek büyüttü diyordu.

Kim bu ahlaksızdan fetva alır? Ki bunun amelle ne alakası var? Böyle çocuk gibi sloganik sözlerle yapabileceğiniz tek şey böyle Tağutun yardımcılarına yalakalık etmek, onları savunmak olur.
edebten bahsederken edebsizlik yaptığın farkındamısın.hoca efendi nerde bu alimlerin ırzına laf söylemiş.yada ırza laf söylemek de nedemk sen farkınamısın.bak gödüğün gibi senin alim olarak tanımadıkların olduğu gibi başklarında senin alim diye söylediklerini tanımaması mümkündür.niye anlayışlarınızı din ediniyorsunuz.
 
Ehli Hadis Çevrimdışı

Ehli Hadis

Üyeliği İptal Edildi
Banned
edebten bahsederken edebsizlik yaptığın farkındamısın.hoca efendi nerde bu alimlerin ırzına laf söylemiş.yada ırza laf söylemek de nedemk sen farkınamısın.bak gödüğün gibi senin alim olarak tanımadıkların olduğu gibi başklarında senin alim diye söylediklerini tanımaması mümkündür.niye anlayışlarınızı din ediniyorsunuz.

Ben Allah'a ve Rasulune küfreden bu cahillere karşı edebimi ve tutumumu biliyorum. İbn Teymiyye'yi sözde övdüğü dersin tamamını dinleyin. Son on kısmında Muhammed bin Abdulvahhab'a İngiliz ve Yahudi casusu, refah düşkünü, hevasına göre kelle alan adam diyecek kadar ırz düşmanı, iftiracı bir adamdır. Burada boşa lak lak etme. Kimsenin anlayışı din edindiği yok. Sizler bu TAĞUTUN destekçisi mülhidleri takip edin. Sonunuz farklı olmayacaktır. El ele SP'ye oy toplamaya devam edersiniz. Allah kişiyide sevdiğiyle haşredecek. Allah Müslümanları, muvahhidlerin ve muttakilerin şeyhi İbn Abdulvahhab, İbn Teymiyye ve ashabı ile haşretsin. Amin.
 
E Çevrimdışı

essirra

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Ben Allah'a ve Rasulune küfreden bu cahillere karşı edebimi ve tutumumu biliyorum. İbn Teymiyye'yi sözde övdüğü dersin tamamını dinleyin. Son on kısmında Muhammed bin Abdulvahhab'a İngiliz ve Yahudi casusu, refah düşkünü, hevasına göre kelle alan adam diyecek kadar ırz düşmanı, iftiracı bir adamdır. Burada boşa lak lak etme. Kimsenin anlayışı din edindiği yok. Sizler bu TAĞUTUN destekçisi mülhidleri takip edin. Sonunuz farklı olmayacaktır. El ele SP'ye oy toplamaya devam edersiniz. Allah kişiyide sevdiğiyle haşredecek. Allah Müslümanları, muvahhidlerin ve muttakilerin şeyhi İbn Abdulvahhab, İbn Teymiyye ve ashabı ile haşretsin. Amin.
bak efendi sen asıl ırz düşmanı olmayasın .lak lak
etmiyorum önüne geleni kafir ilan eden sizler bu kafir gördüklerinizin hanımlarını kendinize ne görüyor sunuz .fıkhen cevab verin dinleyelim.birde rica ediyorum sizin seviyenizde konuşmaya mecbur etmeyin daha fazla
 
Ehli Hadis Çevrimdışı

Ehli Hadis

Üyeliği İptal Edildi
Banned
bak efendi sen asıl ırz düşmanı olmayasın .lak lak
etmiyorum önüne geleni kafir ilan eden sizler bu kafir gördüklerinizin hanımlarını kendinize ne görüyor sunuz .fıkhen cevab verin dinleyelim.birde rica ediyorum sizin seviyenizde konuşmaya mecbur etmeyin daha fazla

Şimdi hanımlarıyla mevzunun ne alakası var? Anlamıyor musun? Bir adam tağut olsa, "ya bu adamı tekfir etmeyin hanımı ne olacak size" mi diyeceksiniz? İslam alimleri Bişr Merisi ve benzeri kafirliğine hükmettikleri adam için " a tekfri etmeyelim karısı yoksa bize ne olur fıkhen bilirmisiniz?" mi dedi?

Sizin gibi cahil ve din bilmezlerle konuşmak doğru değil. Çünkü sizin gibi cahillere cevap verildikçe siz kendinizi adam yerine koyup cevap vermeye çabalıyorsunuz.

Sende İbn Abdulvahhab rahimullahın ırzına şerefine ve zühdüne laf atan bu ahlaksız, tağutun kulu, saadet partisinin oy toplayıcısında fetva almaya devam et. Seninde ondan bir farkın yok.

Basireti kapananlara diyecek ne vardır ? "Bu iki zümrenin durumu, kör ve sağır ile gören ve işiten kimseler gibidir. Bunların durumları hiç birbirlerine denk olur mu? Hala düşünmez misiniz?"
 
M Çevrimdışı

mustafa_mardin

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
alimlerin ırzına laf söyleyen edepsiz, Muhammed Bin Abdulvahhab İbn Teymiyye'nin adını kullandı, saltanat kurdu, petrolleri yedi yuttu, refah içinde göbek büyüttü diyordu. Kim bu ahlaksızdan fetva alır


sinirlenmeyeyim diyorum ama olmuyor...bu avam tabaka saptırıcıları övdükçe insan çileden çıkıyor.

nurettin yıldız tam bir iftiracı alçak. çakma fethullah gülen. yeni ılımlı islam piyonu...

ebubekir sifilin kankası, milli görüşün goygoycusu. ottan böcekten bahseden bi cami imamı.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Ama cihad ehli denince hep bir yerlerde savaşanları anlamakta nakıs bir anlayış değilmidir.
Ömer radiyallahu anh'ın bir duası şöyleki:
"Allah'ım benim canımı şehid olarak al eğer bunu kabul etmezsen canımı çocuklarımın nafakasını kazanmak üzere iken al"

Kimi alimlerin coğrafi farklılıklardan dolayı farklı konulara daha fazla ehemmniyet verdiği doğrudur.Onların bu halleri diğer Şearillah konularına değer vemediklerini göstermez.

Mücahid demek sabahleyin namazda olandır,helal kazanandır,çocukların, eşini ellere bırakıp güya hayır işleyen değildir...Elbette İSlamın devlet talebi içinde mücadele edendir,Kardeşini sıkıntıları ile baş başa bırakmayandır.....

Cihad fıkhını kavrayamamış Tipik bir sofi veya kadın zihniyetinden dökülmüş yazılara benzemiş klavyenizden dökülen sözcükler.

Satır satır cevab yazmak gerekirse; Cihad denilince şeriattaki (ıstilahi) anlamı ile "kıtal" akla gelir ki, bu da mal ve canla cihad ederek, Allahın düşmanlarını öldürmek ya da bu uğurda öldürülmektir. (Tevbe 111)
Yoksa cihad, mucâdele etmek, cehd etmek, lugat anlamından başka bir şey de değildir ki bu genel olarak kadın erkek, yaşlı genç, hasta sağlam ile muslumanların geneli yapmaya çalışmalıdır. Lugat anlamı cihad ederken düşmanı öldüren veya kendisinin şehid olması diye bir şey söz konusu olmaz.

Ömer (r.anh)'ın sözü diye iddia ettiğiniz
"Allah'ım benim canımı şehid olarak al eğer bunu kabul etmezsen canımı çocuklarımın nafakasını kazanmak üzere iken al"
sözün kaynağı nedir. Yani kişi Şehid olacak ameller işlemeli ki, şehid olma isteğinde samimi olmalı, eğer tüm bu mucâdelesine rağmen şehadet nâsibinde yoksa o zaman diğer ölüm şekli için istekte bulunabilir.
Üstelik Ömer (r.anh) bu sözü söylemiş olsa bile, eline kılıcı almış Cihad etmekten geri kalmamıştır ki, Burada bu sözü kullanarak oturanlar için kıyas yapasın! Bir diğer söz de onlarca (savaş ve) cihada katılmasına, vucudunda çeşitli kılıç ve ok yaralarından dolayı bir karış yara olmayan yeri olmamasına rağmen şehid olmayan fakat siyerden Halid b. Velid (r.anh), Cihad meydanlarında şehid olamayıp "Kadınlar gibi yatağımda ölmekten dolayı" göz yaşı dökmekteydi.

Son satırdaki yazın ise
"Mucahid demek sabahleyin namazda olandır,helal kazanandır,çocukların, eşini ellere bırakıp güya hayır işleyen değildir...Elbette İSlamın devlet talebi içinde mücadele edendir,Kardeşini sıkıntıları ile baş başa bırakmayandır."

Sabahleyin namazda olmak, muslumanların umumisinin üzerine farz olan ibadettir. Üstte saydığımız gibi kadın erkek vs.
Rızkı için çalışmak da yine musluman erkeklerin üzerine bir farzdır. Fakat cihad farz-ı ayn olduğu zaman, ben çalışıyorum, ticâretimin kesada uğramasından korkuyorum (Tevbe 24) diyerek kadınlar gibi çakılı (oturmaya) kalmaya bahane bulamaz!
Çocuğunu, eşini bırakarak cihad etmesi gerekiyorsa, bırakıp gidecek. Rasulullah (s.a.v.) mucâhidin ehline bakmayı oturup kalan (cihad farz-ı ayn olmadığı durumlarda) diğer muslumanlara vasiyet etmiş ve onların da bundan dolayı cihad eden mucahid gibi ecir kazanacağını buyurmuştur. Mucâhidin geride bıraktıklarıyla ilgilenmeyenler kendileri kaybetmiştir. Cihad Farz-ı ayn duruma geldiği zaman musluman erkek, çocuğunu evini düşünerek oturamaz. Bu oturuş fasıkların oturuşudur (Tevbe 24).
Mucâhidler, cihada çıkarak aynı zamanda islamın devlet talebinde bulunmuştur.
Tağutların orduları, silahları olacak, bizlerde klavye başından Dar'ul İslam'lar peydah edeceğiz öyle mi ?
 
E Çevrimdışı

essirra

Üyeliği İptal Edildi
Banned
He siz maşaAllah kavramışsınız.klavye mücahidi olmak böyle bir şey herhalde.yukarıdaki kusmuklara bir şey demeyipte cevab yetiştirmeniz ne kadarda manidar.sizlerle düz bir zeminde konuşulamayacakmı?ne zaman karşınızdakini müslüman olarak görüp yazışacaksınız merak ediyorum.İlla bir alt üst yakıştırmalarınız var.Hamdolsun ki cennetin anahtarları sizin elinizde değil.

Nisa Suresi 95
nokta.gif
-96

لَا يَسْتَوِي الْقَاعِدُونَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ غَيْرُ أُولِي الضَّرَرِ وَالْمُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ فَضَّلَ اللَّهُ الْمُجَاهِدِينَ بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ عَلَى الْقَاعِدِينَ دَرَجَةً وَكُلًّا وَعَدَ اللَّهُ الْحُسْنَى وَفَضَّلَ اللَّهُ الْمُجَاهِدِينَ عَلَى الْقَاعِدِينَ أَجْرًا عَظِيمًا
Özür sahibi olmaksızın cihaddan geri kalan müminlerle, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad eden müminler elbette bir olmaz
nokta.gif
Allah malları ve canları ile mücahede edenleri, derece bakımından cihada gitmeyenlerden üstün kılmıştır
nokta.gif
Gerçi Allah hepsine de en güzel yurt olan cenneti vâd etmiştir, ama mücahede edenleri, cihada katılmayanlardan çok daha büyük mükâfatlarla, tarafından derece derece rütbeler, hususi bir mağfiret ve rahmetle mümtaz kılmıştır
nokta.gif
Değil mi ki Allah gafurdur, rahimdir (affı, merhamet ve ihsanı boldur)
nokta.gif
*

demekki Allah teala klavye mücahidlerinden başkalarında cenneti vaad ediyor.
 
Nevfelah Çevrimdışı

Nevfelah

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Cihadın engellenmesi için öne atılan ne kadar fitne, fesad ve vesvese varsa İnşeAllah üstesinden gelmeye azmedip örnek olan Mücahid Hanımı Ümmü Mühenned ile yapılan röportaj'dan alıntıdır.
Allah'ın selameti sevdiği şeylerden Allah C.C. yolunda harcayanların üzerine olsun.
Amin.


(EŞ-ŞÂMİHA dergisi, Rebîu’l-Evvel 1432 tarihli 1. Sayısından tercüme edilmiştir.)

İslam Dünyası Dergisi 2. Sayı


Ümmü Mühenned… Allah'ın lütfuyla bir mücahidin eşi ve çocuklarının annesi oldu… Şimdi inşallah bir şehid dulu… Kocası cihad topraklarında inşallah şehid edildi… Haçlı, Allah düşmanlarıyla çarpışırken… Allah'tan şehadetini kabul etmesini ve derecelerini yüceltmesini diliyoruz…

Kocanızdan ve savaşa katılmasından söz etmeden önce hikâyenizin nasıl başladığından bahsetmenizi istiyoruz. Evlendiğinizde o bir mücahid miydi, yoksa bu, evliliğinizden sonra mı gerçekleşti?

Ümmü Mühenned: Allahu Teala'ya Celaline ve otoritesinin büyüklüğüne layık bir şekilde hamdolsun. Allah'ın salatı, Nebimiz Muhammed (sav)'e, Ehl-i Beyt’ine ve ashabının üzerine olsun. Öncelikle bu röportajdan dolayı sizlere teşekkür ediyorum. Allah'tan bizleri ve sizleri kendisinde hayır bulunan, ümmetin yararına olan her şeye muvaffak kılmasını istiyorum. Her şey Allah'ın fazlı iledir. Allah'tan bizleri hak üzerine sabit kılmasını temenni ediyorum. Amin.

Allah'a hamdolsun ben muhafazakar bir ailede büyüdüm. Ancak Allah yolunda cihad meselesi hakiki bir hedef değildi. Sadece cihada yardım etme ve tabi olma benimseme şeklinde idi. Bosna'da ve Çeçenistan'da olan olayları yakından takip ediyordum. İlk kez Çeçenistan'da bayram zaferleri isimli Çeçen CD'sini gördüğümde bu gezegende yaşamış olduğumuzun dışında başka bir dünya olduğunu hissettim. Sanki onlar sahabelerden bir topluluktu. Ne zaman kendime cihadı telkin etsem sen nerde onlar nerde derdim. Hem yol bulabilir miyiz? Nasıl? Nasıl? Bilakis hiç bir mücahid ile evleneceğimi düşünmemiştim. Nereden bir mücahid bulacağım. Hem ailemi nasıl ikna ederim. Kim beni, hedef ve isteklerimi anlayacak. Bu zelil hayattan bıkmış hiçbir zaman evlenmeyeceğim diye karar almıştım. Her ne zaman gecenin üçte birinde namaza kalksam Allah'a evlenmeden benim canımı alsın diye dua ediyordum. Bu sahte, taklidi hayatı yaşamak istemiyordum. Ama seneler geçiyor ve ben hâlâ yaşıyordum. Ailemin evlilik hakkındaki baskıları da giderek artmıştı. Sonra Allah'a neden beni bir mücahid ile rızıklandırmasın diye dua etmiyorum ki dedim. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir. Rabbimiz dedi ki: “Bana dua edin size icabet edeyim.” Allah (Azze ve Celle) hiç düşünmediğim bir yerden beni rızıklandırıp duamı kabul etti. “Sizin tapmış olduklarınız darda olana dua ettiğinde icabet eden, kötülüğü kaldıran (Allah) gibi midir?”

Kocama gelince onun kıssası benimkinden farklı değil. O da cihad için yol arıyor, evlenmeyeceğim diyormuş. Bunun için Allah'a dua ediyor, “Ben fistan, güzel elbise vs. istiyorum” diyen birisi ile evlenmem diyormuş. Bilakis bu Afganistan için, bu Çeçenistan için diyecek birisi olmasını istiyormuş. Bununla beraber o dönemde cihada çıkma fikri (düşüncesi) zannedildiğinin aksine vakıada yaşamanın imkansız olduğu duygu ve hissiyatlar gibi bir şeydi.

Onunla ilk görüştüğümde kendi ailenin mi yoksa benim ailemin mi yanında kalmak istersin dedi. Cevaben dedim ki ben burada bir ev istemiyorum. Bilakis bizim evimiz ileride Afganistan da olacak. Evlendikten sonra ona diyordum ki Allah'tan senin hakkında istediğim bütün vasıfları buldum. (Dindarlık, ilim, ahlak vs.) Ancak bir tanesi hariç (Nefisle cihadı kastediyordum). Allah şehadetini kabul etsin ima ederek o zaman dualarına devam et ki duaların tamamı kabul olsun diyordu.

Onun cihada çıkıp sizden ayrılışı nasıl oldu?

Ümmü Mühenned: Hayatımız çok hızlı geçti. Göz açıp kapaması gibi. Fani olan dünyanın hali de böyle. Ne kadar da çok Mücahid eşimin beni cihad meydanlarına ulaştıracak bir araç olmasını hayal edip temenni ederdim. Ancak Allah'a bağlanma, tevekkül etme O'na karşı doğru olup sebeplere sarılma hakiki yol budur. Allah (Subhanehu Teala) kimi dilerse seçer ve muvaffak kılar. Bu Allah'ın fazlıdır. Allah Azze ve Celle'nin fazlından istiyorum. Sefer için bir mahremin bulunması şarttır. Ama her zaman sebep değildir. Amelsiz istemek ve temenni etmek cihada bir yol değildir. Ne kadar çok cihadla alakalı haberlere kulak kabartıyor, bunları yayıyor ve cihad için para topluyoruz. Ancak her hedefin bir yolu ve her isteğe uygun bir çalışma ve gayret gerekir. Nefisle cihad etme, cihad beldelerine ulaşma (kendi ülkemizde dahi cihad başlamış olsa) bunun yolu hazırlık yapmaktır. Hakiki arayış budur. Herhangi bir aşama ve onu takip eden arasında bir fark yok. Her birisi cihadın bir merhalesidir. Bir kişi bunların hepsini yerine getirmiş olursa bu Allah'ın fazlındandır. Allah bunu dilediğine verir. Asıl hata sadece birinci merhalede durup sanki yürüyen merdivenin ilk basamağına adım atmışız gibi bu adım bizi hiç bir şey yapmadan istediğimize ulaştırmasıdır. Hicretten önce eşimde ciddi değişikliklere, çaba ve azme şahit oldum. Allah şahittir. Çocuğunu kaybeden bir anne misali cihada yol arıyordu. Mesela birisinde bir hayır görse ona yapışır bir faydası olmayacağını anlayınca bırakıyordu. Hüznü arttı. Cihada yol bulmasına yakın bir dönemde ben onun yüzündeki nuru hissetmiş yakında bir yol bulacağını ve bunun onun son günleri olduğunu anlamıştım. Birliktelik güneşi batacağını ilan etmişti. Ayrılık yıldızları etrafımızda dönmeye başlamıştı. Gözyaşlarımı ondan gizliyor ve hislerimi yalanlıyordum. Ben bu halde iken bir gün bana yol bulduğunu yakında gideceği müjdesini verdi. Müjdenin azametine rağmen bu bir sarsıntı idi. Çünkü ben hiçbir zaman bensiz gideceğini hayal etmemiştim. Buna rağmen ona zorluk çıkarmayıp destek vermenin gerekli olduğuna kanaat getirdim. Ondan benimle beraber gideceği başka bir tertip beklemesini istemedim. Bunun ona bir engel olmasını istemedim. Pasaport işlemlerine başladı.

Birçok kez işleri aksadı. Bir dönem hiçbir çözüm bulamadı. İşler çıkmaza girmişti. İnsanı cihaddan alıkoyacak her şey birbiri üstüne binmişti. Onu sevgi ve bağlılığı ile alıkoyan oğlu, babası her evden çıktığında arkasından bağırıyor. Onu arıyor. Oğlunu, eşini ve diğer çocuklarını geride ne bir dirhem ne de bir dinar bırakmaksızın terk edip gidecek. Niçin onlar için bir şey biriktirmedi ki? Anne ve babasının onlara ihtiyacı var. Onlara iyilikte bulunması çıkmadan önce onların hayatlarını garanti altına almaları gerekir. Cihada maddi olarak daha faydalı olabilir. Bunun cihada daha faydası var. Sen tek bir adamsın. (Yani senin yokluğunun cihadda bir etkisi olmaz. Kendisi ile batılın kastedildiği hak bir söz) Doğru evet, o tek bir kişi ama Allah'ın karşılığı daha değerli. Sana cihadın ihtiyacı yok doğru ama senin cihada ne kadar ihtiyacın var. Onu cihaddan alıkoyan engel şu oldu. Sen uzun bir dönem geçmişte aileni ihmal ettin. Hiç olmazsa gitmene bir gün kala ailene özel bir zaman ayır. Şüphe yok ki onunla geçireceğim bir saat bana dünyadan daha sevimli. Ama bizim yüzümüzden bir aksilik çıkar diye bu erteleme fikrinden korktum.

Beraber cihada çıkacağı arkadaşları tek tek onu yalnız bırakmaya başladı. Her geçen gün birileri vaz geçiyordu. (Allah'tan afiyet istiyoruz) Hatta yola çıkmadan bir gün önce son kalan arkadaşı da özür beyan ederek gelmeyeceğini söyledi. Eşim gözyaşları yanaklarında iken şöyle diyordu: “Keşke sen erkek olsaydın da seninle arkadaşlık yapsaydım!” Tek başına muhacir olarak yola çıktı. Allah onunla beraberdir. Ayrılık duygularına gelince kelimeler ile ifade edilmez. Rasulullah (sav)'e göz yaşları sorulduğunda o Allah'ın kullarının kalplerine koyduğu rahmettir demiştir. İlginç duygular. Büyük bir hüznün yanında büyük bir saadet. Engellenemeyen göz yaşlarının bürüdüğü sevinç tebessümü, Allah yolunu açık etsin. Onun adına sevinç. Sevgiliden ayrılıp kalma adına hüzün. Sonunda metin olup hüznümü gizlemeye çalıştım. Düğün için oğlunu hazırlayan anne misali sefer için ihtiyaç duyacağı ihtiyaçları hazırladım. Aslında son anlarda göz yaşlarımı tutamadım. Ama Allah'ın teşviki ile kendime çabucak hakim oldum. O evden çıktığında sanki ruhumda onunla beraber çıktı.

Çocuklarınız ne düşünüyordu? Babalarının nereye gittiğini biliyorlar mıydı? Daha önce sizden hiç ayrılmış mıydı?

Ümmü Mühenned: Çocuklar genelde adetten sürekli babaları ile beraber olmazlar. Bazen uzun bir süre babalarından ayrı kalabilirler. Bizim için de hal böyle idi. Haliyle babalarının nereye gittiğini soruyorlardı. Özellikle yolculuğa çıktığı ilk anda ağladılar. Hatta onlardan bir tanesi kapı önlerinde pencere arkalarında babasının yolunu gözlüyor bazen bu halde uykuyu geçiriyordu. Her kapı çaldığında babasıymış zannı ile bağrışarak kapıya koşuyordu. Bazen sanki babası karşısında imiş gibi kendi kendine hayal kuruyor, oynuyor, zıplıyor ve gülüyordu. Bu böyle uzun bir süre devam etti. Son ayrılış ve veda anını o dönemde bunu algılamayacak kadar yaşı küçük olmasına rağmen çok iyi hatırlıyor ince ayrıntılara kadar bu anı anlatabiliyordu.

Küçüklüğünden beri hep cihad CD'lerini izliyorlar. Özellikle Komutan Hattab'ı (r.h) izlemekten hiç bıkmıyorlar. Doğal olarak konuşmamaları ve birilerinin bunu bilmemesi için babalarının hicretini onlardan gizledim. Bu bizim ülkemizde nadirdi. Allah bize yeter ve O, ne güzel vekildir. Erkek çocukların en büyüğü CD'ler ve babası hakkında bağlantı kuruyordu. Mücahidlere olan şiddetli sevgisinden dolayı onlar hakkında ne yerler?, ne içerler?, onların aileleri çocukları var mı? diye soruyordu. Neticede onların çocukları olduğu ortaya çıkıyor, bunlardan birisinin babası olabileceğini anlıyordu. Bu hakikati kavramaya başladığında bunu ona anlatmak için temel oluşturmaya başladım. Bunun Allah'ın bir emri olduğunu söylüyor, Efendimiz İbrahim (a.s) ile oğlu İsmail (a.s) kıssalarını anlatıyor, Allah yolunda bütün sevdiklerimizi feda etmemiz gerektiğini söylüyordum. Allah'a hamdolsun bunu onlara anlatmak zor olmadı. Babalarının bu sebepten onları terk etmelerine sevindiler. Allah'a hamdolsun cihada olan bağlılıkları arttı. Babalarının şehadetini anlatmaya gelince bunu kız kardeşlerden biri yaptı. Ben önce bunu küçük erkek çocuklarıma emni nedenlerden haber vermek istemedim. Ama kızkardeşlerden birisi bunların en büyüğünü karşısına alarak ona sen mücahidleri seviyorsun deyip şehadet hakkında onun ile konuşmuş şehadete onu teşvik edip babanın da Hattap, Zerkavi gibi şehid olmasını istemez misin demiş. Sonra babasının şehadetini anlatmış. Buna sevinmiş ve diğer kardeşlerine bunu anlatmış onlar da bunu mutlulukla karşılamışlar. Doğal olarak hâlâ baba hasretini çekiyorlar. Özellikle yaşıtları ile bir araya geldiğinde bazen oyunlarda baba rolünü canlandırıp hüzünleniyordu. Ama birbirlerine inşaAllah cennette olduğunu telkin ediyorlar.

Bu Allah katında daha üstündür ve sevdiğimiz şeyleri Allah'a takdim etmeliyiz. Buna karşılık cennette mükâfatlandırılacağız. Allah Subhanehu ve Teala'nın fazlından istiyoruz. O'na hamdolsun bu bize hiçbir zaman hüzün kaynağı olmayacak. “Haberiniz olsun ki, Allah'ın dostlarına hiçbir korku yoktur; mahzun olacaklar da onlar değildir. Onlar, îman edenler ve takvaya ermiş olanlardır. Dünya hayatında da âhiret hayatında da müjde onlaradır. Allah'ın sözlerinde hiçbir değişme yoktur. İşte en büyük kurtuluş budur.” (Yunus 62-64)

Neden onunla cihada çıkmadınız?

Ümmü Mühenned: Bilindiği üzere kadın ve erkeklerin cihad yolculuğu ancak emniyetin sağlanması yol ve mekanın hazırlanması ile mümkün oluyor. Genellikle eşleri ve çocukları ile hicret edenler öncelikle yol ve gerekli ihtiyaçlar hakkında malumat alıyorlar. Eşim yolda çıkabilecek sorunlardan korkuyordu ve bize güvenli bir yol bulduğunda tertip yapacağı sözünü vermişti. Fiilen gittikten sonra bunu yapmaya çalışmış. Ancak şehadeti bize vuslattan önce geldi. Biz Allah' a aitiz ve ona döneceğiz. Hayy ve Kayyum olan Allah'tan bizleri Firdevste çocuk, eş ve ailemizle yarattıklarının en hayırlısı ile bir araya getirmesini diliyoruz.

Sizce bir bayanın cihada engel veya destek olması mümkün mü ?

Ümmü Mühenned: Bunu bir çok erkek ve bayan kardeşlerin problemi olarak görüyorum. Onlar evliliği cihada ters veya çelişkili bir şey olarak görüyorlar. Kadın erkek gibidir. Dünya lezzet ve şehvetlerini Allah ve Rasulüne tercih edip azgınlık ederse cihadın en büyük engeli olur. Allah'tan afiyet istiyoruz. Bunun aksine eğer kalbine iman girmiş, hak yolu bulmuş ise cihada teşvik edenlerden olur. ”Kime Allah hidayet ederse o hidayet bulmuştur.” Her büyük erkeğin arkasında bir kadın vardır, dendiği gibi... Kadının bu hususta öncü, asli bir konumu vardır. Bu destek ve teşviktir. Biz bunu ihmal edersek hata ederiz. Bir kadın herhangi bir şeyin kaynağı olmaya ikna olursa onu etrafına Allah’ın izni ile yayar. Çocuklarını küçüklüklerinden itibaren yetiştirip teşvik eder. Sonunda o çocuk bu fikrin askeri ve savunucusu olur. Mücahid, kendisini destekleyip yardım eden birisine çok ihtiyaç duyar. Rasulullah (s.a.v) kendisine ilk vahiy indi-ğinde arkadaşının veya onu büyüten amcasının yanına gitmedi veya mağarada kalmadı, bilakis eşinin yanına gitti. O, O’na destek oldu, O'nu barındırdı. Korkularını giderdi. Biz bunu Rasulullah’ın (s.a.v) sözlerinden anlıyoruz. ”İnsanlar beni inkar ettiklerinde o bana iman etti, beni yalanladıklarında o beni doğruladı. İnsanlar mallarını benden engellediler o ise bana malı ile destek oldu.” Cihad farz olduktan sonra da kadının teşviki, desteği ve konumu öncesinden az olmayacak derecede önemini korumaktadır.

Misalen Aişe (r.a) ve bazı bayan sahabiler susayanlara su dağıtıyor, yaralıları tedavi ediyorlardı. Safiyye (r.a) kendilerini müdafaa edecek bir erkeğin bulunmayıp, cihadın kendilerine ihtiyaç duyduğu bir anda bir Yahudi'yi öldürerek bunu ilk tatbik eden olmuştur. Yine Uhud günü Ümmü Ammara (Nesibe r.a) Rasulullah (s.a.v) müdafaa etmiş ve O'nun şu sözleriyle övülmüştür; “Uhud günü sağa sola dönmeyeyim ki orada onu (Ümmü Ammara) beni savunarak savaşırken bulmayayım.”

Ailenizin ve toplumun bir mücahid eşi veya bazılarının var ettiği bir ifade olarak bir teröristin eşi olarak size bakışları nasıl?

Ümmü Mühenned: Nasıl ki toplum, cihadı destekleyip yardımcı olanlar ve ona saldırıp muhalefet edenler olarak ikiye ayrılmakta, aynı şekilde bunun yansıması da vakıada kendini göstermektedir. Ailem, beni sevip şefkat göstermelerine rağmen eşimin fikirlerini taşıyıp bunları yaymam (-ki onlar bunların hepsinin hak olduğunu kabul ediyorlar) korkusu onları kuşatmış durumda. Zaten cihad etmeyip Allah yolunda harcamada cimri olanlar her zaman selameti tercih ederler. Hatta bazen en önemli dertleri, bana geçmişi unutturup başka biri ile evlendirmeye çalışmaları oluyor. Böylece hayata dönüp yaralarımı saracağımı sanıyorlar. Topluma gelince, onların içerisinde korkakların bizlere terörist yakıştırması yapmaları nedeni ile bizimle bütün alakalarını kesenler var. Oysa eşimin bunlardan bazılarıyla uzun bir arkadaşlık dönemi olmuştur. Bazıları önceleri çocuklara ve bizlere merhamet duyup, belki bir dönem bizleri ihmal etmediler. Ama sonra nasıl ki önceden mücahid kardeş ve esirleri terkettikleri gibi bizleri de terk ettiler. Evet, şüphesiz unutmayıp söyledikleri ile amel eden bir grup da var. Elhamdulillah bunların sayısı her geçen gün artıyor. Özellikle mücahid bir taifenin eliyle Amerika ve uşaklarının heybetinin kırılıp insanların gözlerinde alçalmalarından ve bunu takip eden zaferlerinden sonra bu açıkça görülüyor. Beni yalnız bırakmayıp yardımcı olan arkadaşlarıma gelince, şüphesiz onlar her türlü takdiri hakediyorlar. Allah’a hamdolsun onlarda hayırdan başka bir şey görmedim.

Eşinizin şehadet haberini nasıl karşıladınız?

Ümmü Mühenned: Ruh halim ile alakalı birtakım problemler ve aziz dosttan ayrıldıktan sonra bunun bende ciddi bir etkisi oldu. Bunun en büyük sebebi ben böyle bir şeyi hiç düşünmemiştim. (Bu hata idi.) Bu ölümü uzak gördüğümden değil, ölüm Allah’ın takdiridir. Sadece Allah'tan sürekli hicret etmeyi diliyor, bunun Allah'ın izni ile gerçekleşeceğine inanıyordum. Muhacir kardeşlerim ile hicret yurdunda vakit geçirmeyi ne kadar çok arzuluyordum. Mücahidlerin elbiselerini yıkayacağız, çocuklarını büyüteceğiz, yaralarını tedavi edeceğiz…

İstişhad için isimlerini listeye yazdırıp, yer yer seçilmeye tabi tutulup bekleyen mücahide hanımlar. Allah'ım bizleri yalnız bırakıp mahrum etme. Allah dilediğini takdir edip yapar. Allah'tan hayr olmasını diliyoruz. Eşimin şehadetini öğrendiğimde bunu herkesten gizledim. Bendeki değişikliği görenlere bir takım tevillerle cevap veriyordum. Bunun sebebinin hastalık olduğunu zannettiler. Ben onların arasındaydım ama ruhum başka bir alemdeydi. Akşam karanlık çöktüğünde nefsime dizginleri veriyordum. O'nun hatıraları, göz yaşı ile inlemeler… Sevgiliden ayrılma, bu imtihanların en şiddetlilerindendir. Nasıl olmasın ki bu ümmetin kahramanlarından birinden (öyle zannediyoruz, Allah katında kimseyi temize çıkartmıyoruz) ayrılmıştım. Ne zaman daralıp bunu en yakın arkadaş ve dostlarımdan birine açmak istesem… Sığınma Allah'adır. O sıkıntıya düşenlere yardım edenlerin en hayırlısıdır. Namazlarda O'na müracaatta bulunmak…. O göz aydınlığıdır. (Ey Bilal bizi rahatlat) İbni Abbas'tan gelen şu hadiste olduğu gibi: “Allah'ı (haklarını) koru ki Allah' da seni korusun. Allah'ı koru ki O'nu önünde bulasın. Bir şey istediğinde Allah'tan iste, yardım istediğinde Allah'tan iste. Kalemler kıyamete kadar alacaklarını yazdı ve sahifeler kurudu. Bütün insanlar sana bir hususta fayda sağlamak isteseler ancak Allah'ın dilediği kadar fayda verebilirler. Sana bir zarar vermek isteseler ancak Allah'ın dilediği kadar zarar verebilirler.” Allah'a şükredip yakini bir iman ile Allah'a bağlan. Bil ki hoşlanmadığınız işlerde sabır büyük bir hayırdır. Yardım ancak sabır iledir. Sıkıntılardan kurtulmak sıkıntı ile birliktedir. Her zorluk ile beraber bir kolaylık vardır. Fiilen Allah'ın üzerimden sıkıntıyı attığını gördüm. Hüzün ve kederim yok oldu. İnsanlar eşimin şehadet haberini alıp bize taziyeye gelmeye başladırlar. Ben gelenlerden beni kutlamalarını ve helva dağıtmalarını istedim. Onlardan bazıları biz önce seni nasıl taziyeye gideceğimizi düşünüyorduk. Oysa şimdi Allah'a hamdolsun senden bize taziyede bulunmanı beklemeye başladık dediler.

Hüznümü açığa vurmamaktaki hedeflerden biri bunun onları cihaddan alıkoymasını engellemek içindi. Sonra cihada çıkmayı kınayıp, madem ki cihada çıkacaktı neden evlendi neden ailesine bu işkenceyi çektirdi gibi vs. cihaddan insanları engelleyen bir takım iddialarda bulunmasınlar. Allah'tan afiyet istiyoruz. Akşam olduğunda Göz yaşlarımı nehirler gibi döküyorum. Esrar yıldızlarını saçarak Kahhar olan Rabbimize müracaatta bulunup. Kaderlere hamd ediyordum. Salih amelleri niyetler ile tamamlayan Allah'a hamd olsun. Sıddıklar, Salihler ve Nebiler ile Firdevs Alâ'da bizleri bir araya getirmesini diliyorum. Amin.

Allah yolunda eşlerini kaybeden diğer kardeşlere söylemek istediğiniz bir söz var mı?

Ümmü Mühenned: Eşlerini ve çocuklarını Allah yolunda kaybeden değerli kardeşlerim, faziletli annelerim. Ey sevdiklerini Allah yolunda kaybeden (öyle zannediyoruz hesaba çekecek olan Allah'tır) kardeşlerim. Sizlere yönlendirme için bir söz söyleyecek değilim. Ancak söyleyeceklerim sizden nasihati ve irşadı celb etmek içindir.

Sizler fitne dağları arasında örnek, alçaklık ve zillet vaktinde ümmetin övünç kaynağısınız. Önce kendi nefsime sonra kardeşlerime niyette ihlaslı olup Allah'tan ecir beklemenin ve O'nun takdirine razı olmanın bütün musibetleri hafifleteceğini hatırlatmak isterim. “Sana isabet eden Allah'ın izni iledir. Kim Allah'a iman ederse O'nun kalbine hidayet verir.” Allah'ın nimetini düşün. Sana hak yolu kolaylaştırdı ve bu gurbet zamanında doğru menhece seni muvaffak kıldı. Öyleyse hüzünleri mutluluğa, sıkıntıları sebata ve fedakarlığa çevir.

Ey yüce dağ ve taşan nehir sen bu dinin zirvesindesin. Dinin zirvesinde olan ancak seri bir yürüyüş halinde Allah'ın izni ile arzularına ulaşacaktır. Öyle ise ebedi cennetlere senin ile beraber kafilede yürüyecek birisi ile karşılaşıncaya dek acele etme. Sevdiklerinden ayrılsan dahi yola devam et. Karşına çıkacak problemlerden dolayı gevşeme, Allah yolundan engelleyenlerin tevillerine aldırış edip geride kalanların safına dönme. Sakın seni şeytan; bir şehid, bir mücahid eşisin veya O'nun şefaati eman olarak yeter diye aldatmasın. (Şeytandan Allah'a sığınırız) Bilakis omuzlarında büyük bir sorumluluğu taşımaktasın. Allah'tan yardım ve başarı iste. Bil ki kıyamet günü neseplerin bir faydası olmayacak. Her kişi yapmış olduklarının rehinidir. Herkes ameli ile cezalandırılacaktır. Herkese düşen kadın erkek farketmez gücünün yettiği kadar Allah'ın emrine icabet etmesidir. Ayrılık kapısı yanında bu her şeyin sonu imiş gibi durma. Bilakis bu yeni bir dönemin başlangıcıdır ki bu daha çok zorluk ve imtihan içermektedir. Allah'tan daima yardım ve selamet iste, sabır ve iman ile kuşan. Allah'ın ayetlerini düşün. Bil ki dünya bir saattir. Onu ehline bırak itaate sarıl. Ebedi cennetlerde bütün sıkıntılar erir ve rabbimizin rızası ile mutlu olursun. Allah sizin hakkınızda hayırlısını versin.

Bacımız Ümmü Mühenned. Allah sizi hayırla mükâfatlandırsın. Röportajımız kapanışında Allah'tan bütün güzel isim ve sıfatları ile bütün mücahidlere yardım edip onlara imkan vermesini istiyoruz…

(EŞ-ŞÂMİHA dergisi, Rebîu’l-Evvel 1432 tarihli 1. Sayısından tercüme edilmiştir.)

İslam Dünyası Dergisi 2. Sayı
 
E Çevrimdışı

Ebu & Dücane

Guest
Anayasayı desteklemek şirk mi?

nureddin yıldız

SORU: Çok kıymetli hocam. Bu günlerde beynimi kemiren bir soru zihnimden çıkmıyor hiç. Lailaheillallah’ın içeriğine bakılınca oradaki İlah’ın rızık veren, öldüren, dirilten, yaratan, kanun koyan, hayatımızdaki tek yetkili mülkün sahibi ve daha bir çok özelliklerini görüyoruz. Bizler yıllarca din adına İslam adına bu memleket dinsizlerin elinde kalmasın diye partiler vesilesi ile mücadeleler verdik. O meclise vekiller gönderdik. Onlar bizlerin adına kanunlar çıkardılar ellerini indirip kaldırdılar. Şöyle bir düşününce Meclisteki alınan kararlarda çıkarılan yasalarda Kuran’ın hiç bir hükmü yok. Rabbimiz bize bir yasa göndermişken ve müminlerin tek vekili Allah’tır derken Kuranda her gün hakimiyet ve egemenlik Allah’ındır ayetlerini okurken kalkıp seçim ile kendimize vekiller seçiyoruz o vekiller de yasalar çıkarıyor. Bizler de o yasalara uyuyoruz. Şimdi anlıyorum ki mücadelemiz hep boşmuş. Hala bu devlet içki üretiyor, hala zina yaptırıyor ve hala meclis denilen yerde kuran hükümleri hiçe sayılıyor. Hocam benim beynimi kemiren sorum acaba biz bunlara oy vermekle şirk günahına mı bulaşıyoruz? Niyetimiz iyi olsa bile din adına olsa bile o meclise vekil göndermek için oy kullanmamız doğrumu? Yaptıkları anayasayı desteklemek şirk mi? Açıklayarak aydınlatırsanız çok çok sevineceğim.



CEVAP: Keşke bütün Müslümanlar, sizin bu düşüncelerinizi kendilerine dert edinmiş olsalar. Verdik o gitti mantığıyla yaşayan yığınların arasında siz gerçekten cılız kalıyorsunuz. Bu düşüncelerinizde haklısınız, yanlış olmayan şeyler söylüyorsunuz. Ancak bilmemizde fayda bulunan başka meseleler de vardır:
a- Bunları düşünmek gibi uygulamak imkânımız olmayabilir. Nitekim de yoktur. Siz, mecliste yapılan kanunları zikrediyor ve endişenizi dile getiriyorsunuz ama o kanunlarla iş gören tüccarın şirket kuran Müslüman’ın -ki, belki siz de öyle birisiniz- ne yapacağını söylemiyorsunuz. Söyleyemezsiniz de! Çünkü ne yapacağımıza dair bir sözümüz, alternatifimiz maalesef yoktur. Hilafetsiz yaşadığımız günden beri bu sıkıntımız bizi kemirmektedir.
b- Sorunumuz sadece kanunlarla sınırlandırılabilecek bir sorun değildir. Ahlâktan muamelata kadar pek çok konuda bir kanun zorlamasına gerek kalmayacak şekilde git gide erimekteyiz. Ve Müslümanlar olarak da elimiz kolumuz bağlı gibi yaşıyoruz.
c- Bu tür içtihat gerektiren yani, ‘şu konu şu şekilde hallolur’ şeklinde bir kesin bilgimizin bulunmadığı konularda kesin ve aceleci kararlar Ümmet için zarar oluşturabilmektedir. Sabırlı ve istişareli kararlar vermeliyiz. ‘Filan konuda şu karar yanlıştı.’ diyenden çok, ‘şöyle yapılması daha uygundur.’ şeklinde pratik çareler üreten Müslüman daha hayırlısını yapmış olur. Müslümanlar olarak, Mısır’dan Özbekistan’a kadar her yerde, daha iyi neler yapılabilirin araştırması içindeyiz. Bu araştırma belki elli yıl daha da sürebilir. Henüz böyle konuları araştıracak enstitülerimiz bile yoktur. Yolumuz uzun, işimiz çetindir. İki hususa çok dikkat edelim. Birincisi: Bu konuları abartıp evham haline getirirsek, pireye kızıp yorgan yakabiliriz. Bu bir tehlikedir. İkincisi: Hallolmaz işler görüp kenara çekilirsek kendimizi yakabiliriz. Gereken şudur:
Bunu da imtihanlarımızdan biri kabul edip, üzerimize düşeni yapmaya gayret edeceğiz. Körü körüne teslim olmayacağımız gibi çözümsüzlük yandaşı olup kör inatçı da olmayacağız.
Allah Teala, rızası uğruna gayret etmeye bizleri muvaffak kılsın.


"Hocanın net olarak ne demek istediğini pek anlayamadım."
 
H Çevrimdışı

hasan b

Üye
İslam-TR Üyesi
Nureddin Yıldız'ı dinlemeye ne gerek var ki, tonla hoca ve kitap varken.
Birkaç gün önce radyoda duydum, kendisine vahabi diyenlere cevap verirken "vahabilik Osmanlı'nın başına bela olmuş sapık bir fırka" gibisinden şeyler söyledi.
Bu videoda da Şeyh Muhammed bin Abdulvehhab'a hiçbir araştırma ihtiyacı gütmeden petrol paralarına kondu diye iftira atıyor:
 
Mukim Çevrimdışı

Mukim

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Nureddin Yıldız'ı dinlemeye ne gerek var ki, tonla hoca ve kitap varken.
Birkaç gün önce radyoda duydum, kendisine vahabi diyenlere cevap verirken "vahabilik Osmanlı'nın başına bela olmuş sapık bir fırka" gibisinden şeyler söyledi.
Bu videoda da Şeyh Muhammed bin Abdulvehhab'a hiçbir araştırma ihtiyacı gütmeden petrol paralarına kondu diye iftira atıyor:

Görünen o ki Nureddin hocayı suçladığın şey senin içinde geçerli. Radyo'da işittiğin 'birşeylerle' ve araştırma ihtiyacı gütmeden hocanın hakkında sui-zan ediyorsunn. Hem Şeyh Abdulvehhab hakkında o sözleri söylemesi muhtemelen o konudaki (yanlış veya) bilgisizliğinden dolayı. Sen burda Nureddin hocayı hocalıktan sileceğene onu samimi birşekilde ikaz etseydin doğru olurdu. Fakat bunları yapmayan biri olarak gelip bu sözleri söylemenin hiç bir değeri yoktur.
 
H Çevrimdışı

hasan b

Üye
İslam-TR Üyesi
nureddin yıldız hoca, yaşayan kimse hakkında konuşmamayı dustur edinmiştir. hiçbir yerde falanca öyledir, böyledir dediğine rastlayamazsınız. çünkü onun davası falanca filancı değildir. doğru bildiğimi anlatırım, gelen gelir düşüncesi vardır.

SORU:selamun aleykum hocam El kaide ile ilgili görüşleriniz nedir?
CEVAP:Selamünaleyküm.
O veya başka biri, ulemanın, Ümmet’in otoritelerinin irşadı ile olmadıkça Ümmet’i bağlayan bir anlam ifade etmiyor. Kimse kendi aklına göre bir iş yapıp Mü’minlerin başına dert olmamalıdır.
El-Kaide Hakkında Ne Düşünüyorsunuz ? | Fetva Meclisi


SORU: Hocam; İslami cihat örgütlerine (el kaide, taliban, hamas vb.) bakış açınız nasıl?CEVAP: Selamünaleyküm.
Cihada bakış açımız filan olabilir mi? Emreden Allah olacak ve biz bir görüş beyan edeceğiz! Maazallah!
Cihadı ve benzeri kimin ne maksatla kullandığını ise tahlil etmek hakkımızdır. Ulemanın imzası olmayan işlerde hayır görmeyiz.
Cihat Örgütlerine Bakış Açımız | Fetva Meclisi

Görüldüğü gibi sadece hakkında konuştuğu zaman Türkiye'de kendisinin dışlanmasına yol açacak kimseler hakkında konuşmamış. Şeyh Usame'ye gelince ise döktürmüş. Tasavvufçu Ebubekir Sifil bile Rıhle Dergisinin bir sayısında Şeyh Usame için o bir müslümandı, inandığı bir davası vardı ve bu uğurda büyük bir servetten vazgeçmesini bilmişti diyip övmüştü onu. Ayrıca, sakallı kardeşim, duydum dediğim şeyi destekleyen videoyu da koydum. Ayrıca o videoda dikkat edersen "osmanlıya karşı yürüteceği harekette en iyi desteği dinden alacağını bilerek yola çıktı." diyor. Yorumu sana bırakıyorum.
 
İZZETLİ Çevrimdışı

İZZETLİ

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
hoca oluruna gidiyor inceldiği yerden kopsun demiyor bazısının hoşuna gider bazısının gitmez zaman zaman bende fetvalarına bakıyorum bence bu sisteme enteğre olmuş ama bu haliyle de yapabildiği kadar doğruları söylüyor bence kötünün iyisi inşaAllah kötüye doğru kaymaz
 
A Çevrimdışı

Abu Isa

Üyeliği İptal Edildi
Banned
İlk petrol kuyusu 1858'de açılmış, suudi arabistandaki ilk petrol kuyusu da 1936'da açılmış.
Şeyhulislam Muhammed bin Abdulvehhab ise 1792'de vefat etti, Allah azze ve celle şeyhe rahmet etsin.
Nureddin yıldızı, İbn Teymiyye rahimehullah'ı övdü diye el üstüne çıkardınız, Abdulaziz bayındır da cübbeliye saldırdı diye el üstüne çıkarmıştınız.
Abdulaziz bayındır da, Nureddin Yıldız da şirk ve küfür itikadına sahiptir. Ancak tevhidin cahili olanlar bu belamları müslüman görürler.
 
!sLaM4eVeR Çevrimdışı

!sLaM4eVeR

لا اله الا الله
Admin
İlk petrol kuyusu 1858'de açılmış, suudi arabistandaki ilk petrol kuyusu da 1936'da açılmış.
Şeyhulislam Muhammed bin Abdulvehhab ise 1792'de vefat etti, Allah azze ve celle şeyhe rahmet etsin.
Nureddin yıldızı, İbn Teymiyye rahimehullah'ı övdü diye el üstüne çıkardınız, Abdulaziz bayındır da cübbeliye saldırdı diye el üstüne çıkarmıştınız.
Abdulaziz bayındır da, Nureddin Yıldız da şirk ve küfür itikadına sahiptir. Ancak tevhidin cahili olanlar bu belamları müslüman görürler.

Sirk ve küfür itikadina sahip oldugunu 3 gün icinde delilleri ile ispat etmeni bekliyorum aksi halde sürersiz yazma yasagi alacaksin.
 
S Çevrimdışı

sayfullah571

Üye
İslam-TR Üyesi
nureddin yıldız, kendisi necmettin erbakanın tercümanıydı. kendisi saadet partilidir, görüşen arkadaşlar kendilerine bir sorsun erbakan ve benzerlerini, size anlatacaktır. bundan açık bir küfür olabilir mi? tağutları müslüman görme (hatta bu şahıs erbakan ve milli görüş aşığıdır), övmenin beraberinde getirdiği alt küfürlerde buna dahildir.

Allah'tan müslümanlar için bu tür amellerden beri kılınmayı dilerim.
 
!sLaM4eVeR Çevrimdışı

!sLaM4eVeR

لا اله الا الله
Admin
nureddin yıldız, kendisi necmettin erbakanın tercümanıydı. kendisi saadet partilidir, görüşen arkadaşlar kendilerine bir sorsun erbakan ve benzerlerini, size anlatacaktır. bundan açık bir küfür olabilir mi? tağutları müslüman görme (hatta bu şahıs erbakan ve milli görüş aşığıdır), övmenin beraberinde getirdiği alt küfürlerde buna dahildir.

Allah'tan müslümanlar için bu tür amellerden beri kılınmayı dilerim.

Ahi buraya girenler ne seni ben beni ne de arkadaslari delil kabul eder. Zahire göre konusuldugu üzere bu adamin demokrasiyi öven bir videosu mevcut degildir.

Son dönemlerde insanlar özellikle isimler üzerine konusup, oradan burdan ya da kendi duymus görmüs oldugu bir fikri baz alip bu adam mürted, kafir, sapik diyerek o kisiden ya da yayin evinden cikacak herseyden uzak durulmasi gerektigine varmakta.

Bu son derece hatali bir davranistir.

Kisilerin akidede ciddi hatasi varsa bunlar ortaya delilleri ile konulur ve diger isabetli konularindan umum faydalanacaksa bu belirtilir.

Ha sunu da diyeyim, kisas yapip o zaman hatasi var ama dogrusuda varsa sunlar sunlarda okunabilir demeyelim.
 
Üst Ana Sayfa Alt