Küresel Haber, Suriye hakkında yeni yazılmış bir raporu ilginize sunuyor. The Washington Institute için yazılmış bu bilgilendirici raporu Ekrem Yılmaz sitemiz için tercüme etti. Yazı dizisinin üçüncü ve son bölümünü ilginize sunuyoruz:
3. KISIM: İKİ CİHADİ GRUBUN PROFİLİ: NUSRET CEPHESİ VE AHRARU’Ş ŞAM
Yazar: Aaron Zelin
Amerika Suriyeli muhaliflerle iş yapmak istiyorsa Suriye muhalefetindeki Selefi ve cihadi aktörlerin yükselişi gerçeğini anlamak zorundadır. Washington hoşuna gitse de gitmese de ideal yahut istediği değil, kendi tereddütleri sonucu oluşan bu muhalefetle çalışmak zorundadır. İdeal bir muhalefet oluşturmanın zamanı geçti. Yükselişleri ile birlikte Selefi gruplar savaşmaktan güvenlik ve adalete, ve temel ihtiyaçların karşılanmasına kadar savaşın her yanı ile içiçe geçtiler. Muhalefet bölünmüş olsa da bir hayatta kalma aracı olarak birbiri ile bağlantılı durumdadır. Muhalefetin inceliklerini anlamak Washington’un Suriye politikası için zorunludur.
Selefilerin Yükselişi
Geçtiğimiz yıl boyunca İslamcılar muhalefet saflarında yükseldi. Aktif olan 3 tür İslamcı vardır: Suriye Müslüman Kardeşler’i (SMB) ile bağlantılı İhvancılar, ana akım Selefiler ve küresel cihadçılar ve herhangi bir gruba yada ideolojiye bağlı olmayan genel İslamcılar. Bu kısım iki sebepten dolayı yalnızca Selefi unsuruna odaklanmaktadır. Birincisi Amerika İhvancılardan ne elde edebileceğini bilmektedir, ikincisi ise genel İslamcıların Esad sonrası senaryoyu ne şekilde etkileyebilecekleri belirsizdir, bu sebeple spekülasyon yapmak (özellikle Suriye İslami Hürriyet Cephesi’ndeki gruplar hakkında) anlam ifade etmemektedir.
Suriye’de Selefi olarak nitelendirilebilecek iki ana savaşçı gücü 2011 Temmuz’unun sonunda Irak El Kaidesi tarafından kurulan küresel cihad organizasyonu Nusret Cephesi1, ve daha yerel bir ajandası olan barışçıl protestolar esnasında kurulan Ahraru’ş Şam İslami Hareketi’dir. İki grup da Ocak 2012’ye kadar kuruluşlarını ilan etmemiştir. (Kuruluş ilanları birbirinden bağımsız yapılmıştır). Selefilerin yükselişi kısmen bu savaşçıların Irak’ta Amerikan işgaline karşı savaşırken edindikleri savaş tecrübesi ve 2011 sonu ila 2012 başlarında Batı liderlerinin pasifliğinin ortaya çıkardığı boşluk ile açıklanabilir. Ancak bu faktörler Selefilerin neden güçlendiğini açıklarken gerçekten nasıl bu kadar popüler olduklarını ve sivil halkın itimadını kazandıklarını açıklamıyor. Özgür Suriye Ordusu birimlerinin aksine bu Selefilerin üstünlüğünün arkasında Nusret Cephesi ve Ahraru’ş Şam gibi grupların idari görevler ve sosyal hizmetleri “yumuşak güç” olarak kullanması vardır. Nusret Cephesi ve Ahraru’ş Şam hakkında halkın fikirlerini kesin olarak değiştiren şey ÖSO’ya bağlı birimlerin Kasım-Aralık 2012’de Kuzey Suriye’de idari görevler üstlenmeye başlaması ve berbat şekilde başarısız olmasıydı. Birçok bölge raporunda dükkanların, ekmek fırınlarının ve ısınma yağlarının yağmalandığı ve halka daha ağır fiyatlar karşılığında satıldığı2, ayrıca ÖSO kontrol noktalarında de facto vergiler alındığı belirtildi. İslamcı olmayan Guraba eş-Şam’ın lideri Şeyh Ömer’e göre: “Halep’teki üyelerimiz açık açık çalıyordu. Diğerleri herşeyi çalıyor ve Suriye’nin mallarını satmak için yurtdışına götürüyordu. Guraba eş-Şam’ın ettiği fenalıkların karşısındaydım, ancak olan oldu ve insanlar bize karşı tavır aldı” dedi.3 ÖSO hala insanlar arasındaki bu ekşimtrak algıdan kurtulabilmiş değildir. Bu esnada, ÖSO’nun sebep olduğu ekmek kıtlığına cevap olarak Selefiler müdahale ederek ekmek ve diğer gıdaların dağıtımını devraldı. Nusret Cephesi’nin tahıl silolarını eline alması halkta başlamak üzere olan açlığın azaltılmasına yardımcı oldu; grup ayrıca dükkanlardan mal çalınmasını ve yağmalamayı yasaklayarak halka koruma da sağladı, gaz gibi temel ihtiyaçları temin etti.4 O zamandan beri adil arabulucular olarak görülen Nusret Cephesi Halep gibi şehirlerde ekmek fırınlarını devraldı. Hatta New York Times grubun ekmeği insanlara karaborsadakinin beşte birinden düşük fiyatla satttığını rapor etti.5 Daha da ötesi Nusret Cephesi hizmetlerinde o kadar başarılıydı ki Şubat 2013’e kadar sekiz aylık tahılı stoklarında biriktirmeyi ve aynı zamanda çiftçileri gelecek hasat mevsimi için sübvanse etmeyi başarmıştı.6 Bu çabalar Nusret’e popüler destek kazandırdı. Mesela Halep’ten Ebu Ahmed Christian Science Monitor’a “Kendileri ile tanışmadan önce zor ve birlikte çalışmanın kolay olmadığı insanlar olduklarını düşünüyordum, ancak tanıştıktan sonra bunun tersinin doğru olduğunu gördüm. Nusret Cephesi’nin kötü olacağına inanmıyorum. Hem yerel hem uluslararası medyanın imajlarını çarpıttığını düşünüyorum” demiştir.7 Daha da fazlası, ÖSO kurucusu ve üst düzey komutanlarından biri olan Albay Riyad el Esad Nusret Cephesi’ni överek ve “onlar bizim İslam kardeşlerimizdir” demiştir.8 Kuzey ve doğu Suriye’de kurtarılmış-yarı kurtarılmış alanların devralınmasından sonra Ahraru’ş Şam da halkla bağlantı kurma ve yardım etmede önemli rol oynadı. Ahraru’ş Şam Ayn Beyda ve Sarmada gibi evlerinden olan insanların bulunduğu yerlerde ekmek, su ve ilaç yardımında bulundu9 ve Rakka’nın kurtarılmasından sonra insanların şehrin geleceğine dair fikirlerini ifade etmeleri için Rakka’da bir forum kurdu.10 Ahraru’ş Şam çocuklara ve gençlere İslam kültürü ve Kur’an dersleri üzerine eğitimler verdi.11 Bu faaliyetler iki yıldır savaş ve yıkım gören bölgelerde bir normallik havası oluşturmuştur, ve ideolojik olarak her noktada anlaşamasalar bile insanların neden Nusret Cephesi ve Ahraru’ş Şam’ı kucakladıklarını açıklamaktadır. Bu gruplar sosyal hizmet ve idari görevleri devralmaya devam edip insanlar tarafından halkın menfaati için çalışan adil aracılar olarak görüldükleri sürece şimdi yahut yakın gelecekte insanların Selefilerin Esad sonrası Suriye senaryosunda ümit ettikleri hayat tarzına uyum sağlamaları da mümkündür. Ahraru’ş Şam ve Nusret Cephesi ortalama bir vatandaşın kalbini kazanmak için iyi bir baslangıç yaptı. Amerika ve müttefikleri İslamcı olmayan veya ılımlı muhalifleri daha güçlü desteklese bile Selefi gruplarla hem savaş meydanında hem de halka hizmet alanında rekabet etmek zorunda kalacaktır. Ayrıca ÖSO’daki bazı unsurlar tekrar halkın güvenini kazanmak istiyorlarsa ellerini temizlemek zorundadır. Amerikan çıkarlarını korumak için başarılı bir operasyon gerçekleştirilmesi kolay olmayacaktır ve tamamiyle başarısız olma riski taşımaktadır.
Nusret Cephesi ve Ahraru’ş Şam’ın Profili
Her ikisi de Selefi olmalarına rağmen Nusret Cephesi ve Ahrar farklı siyasi amaç ve hedeflere sahiptir. Ahrar Nusret’e nazaran daha yerel eğilimlidir (ancak geçtigimiz günlerde El Cezire Arapça’nın yaptığı bir röportajda Sykes Picot anlaşmasının kaduk olduğunu vurgulamaları endişe vericidir).12 Ahraru’ş Şam ayrıca sivillerin bulunduğu alanlara saldırmama, intihar eylemlerini benimsememe ve medya yayınlarını El Kaide forumlarından değil kendi bağımsız sitesi, Facebook ve Twitter hesaplarından yapması ile ayrılır.13 En önemlisi Ahrar Nusret Cephesi gibi küresel hilafet çağrısı yapmak yerine hedefini Suriye’de İslam devleti kurmakla sınırlı tutmaktadır.
Diğer yandan Nusret Cephesi savaş süresince hudud (Şeriat ceza hukuku) uygulamalarını bekletmeye almıştır, ancak ilerde bu sert cezaları uygulamak planları dahilindedir. Haseke eyaletinin Rasulayn şehrinde Nusret Cephesi’nin askeri komutanı Şeyh Ebu Ahmed alkol, tütün, sinema ve ahlaksız televizyonların yasaklanacağını söylediğinde işlerin nereye gideceği belli olmuştu. Komutanın gerekçesi bu faaliyetlerin özellikle gençlerin ahlakını bozduğu ve çürüttüğü idi. Batı’ya bakmanız yeterli.14 Aşağıdaki bölümler Nusret Cephesi ve Ahraru’ş Şam’ı daha detaylı tasvir etmektedir. Nusret Cephesi
Nusret Cephesi’ne Fatih (Fetheden) namıyla bilinen Ebu Muhammed el Cevlani (Golani) liderlik ediyor. Hakkında çok az şey bilinmekle birlikte müstear isminden dolayı Suriye’nin Golan tepelerinden geldiğinden şüpheleniliyor. Resmi bant kaydı yayınlarında yüzünün örtülü olması yada buzlanması ve bilgisayar programları ile sesinin boğuklaştırılmasından anlaşılacağı üzere operasyonel güvenlik önceliği en üst seviyedir. Daha da fazlası Aralık 2012’de muhalif Selefi grup liderlerinin bir İslami koalisyon kurmak için toplandığı bir görüşmede bulunan bir katılımcıya göre Cevlani toplantı boyunca yüzünü göstermemiştir.15
Cevlani’nin altında Şura Meclisi (danışma konseyi) bulunmaktadır. Konsey hakkında pek bilgi olmasa da Şeriat komiteleri, finansman komiteleri, insani yardım ve askeri komitelerin liderlerinin Meclis’de yer aldığı tahmin edilmektedir. Devlet dışı aktörlerle olan herhangi bir çatışmada kurumlarda kaç kişinin öldüğünü bilmek zordur. Bu durum gizliliğe önem veren Nusret Cephesi gibi bir grup için daha da geçerlidir. Güvenilir ancak doğrulanmayan tahminlerde 2012 sonu-2013 başlarında Nusret’in 5.000 ila 10.000 savaşçısı olduğu belirtilmektedir.16 Birkaç bin potansiyel grup üyesi ve bağımsız cihadcının da Nusret’le birlikte savaştığına inanılmaktadır. Nusret Cephesi mensubu olmak için geçilen süreç Suriye’de savaşan bütün gruplardan daha sıkıdır. Katılmadan önce şahısların iki tane cephe komutanından tezkiye (kişisel referans) alması, başka bir deyişle iki komutanın kişinin karakteri ve potansiyeline şehadet etmesi gerekiyor.17 Halep’te bir Nusret Cephesi alimi ve şeriat yetkilisi olan Ebu Adnan üye olmak isteyen kişilerin 10 günlük bir dini eğitim programına tabi tutularak ahlaki, itibari ve dini anlayışının değerlendirildiğini söylüyor. Bu testi geçen ve gruba kabul edilen kişiler daha sonra onları cepheye hazırlamak için 15-20 günlük bir askeri eğitim programına alınıyor.18 Nusret’in çok sayıda eğitim kampı olması muhtemeldir ancak ana eğitim yeri el Fatih Askeri Kampı’dır.19 (Nusret liderinin adıyla isimlendirilmiştir). Nusret Cephesi’nin savaşçılarına ödeme yapmak ve Esad rejimi ile savaşmak için üç ana finansman kaynağı vardır. Nusret 2011 yazında Irak El Kaide’si (AQI) ile birlikte ilk kurulduğunda AQI hızla faaliyete geçmesi için çekirdek finansmanı sağladı. O zamandan beri AQI lideri Şeyh Ebu Bekr el Hüseyni el Kureysi el Bağdadi’ye göre AQI parasının yarısını her ay Nusret’e gönderdi.20 Diğer El Kaide şubelerinde olduğu gibi Nusret Cephesi’nin de finansmanın bir kısmını Körfez ülkelerindeki şahıslardan – devletlerden değil- temin ettiğine inanılıyor. Aralık 2012’de bazı Nusret savaşçıları McClatchy haber servisine kişisel bağışların büyük kısmının Suudilerden geldiğini söylemişti.21 Bu iki finansman kanalı, mali yardımları çok sayıda aracının elinden geçerek alan ÖSO birimlerinden farklı olarak paraları doğrudan aldığı için Nusret’e diğer bazı gruplara göre avantaj sağlamıştır. Bu şekilde Nusret Cephesi savaşçılarına ayda 150-200 dolar ödeyebilmektedir.22 Üçüncü para kaynağı nakit para değil, savaş meydanında büyük çabalarla elde edilen ganimetlerdir. Kuzey Haseke’deki Nusret askeri komutanı Ebu Ahmed dış kaynakların finansman rolünü önemsemezken Nusret’in silahlarını piyasadan bağımsız satın almalar –muhtemelen karaborsa- ve savaş ganimetleri şeklinde elde ettiğini söylemiştir.23 Ganimetler çoğunlukla askeri tesisler ve havaalanlarına saldırılardan elde edilmektedir, bunlar ele geçirildikleri zaman Nusret ve diğer Selefi gruplara önemli silah ve cephane sağlamaktadır.24 Ahraru’ş Şam Ahrar’ın oluşumuyla ilgili anlatılanlar farklılık göstermekle birlikte kurucularından Ebu Zeyd ilk çalışmaların Mısır devrimi ile Suriye ayaklanması arasındaki dönemde yapıldığını söylemiştir.25 Diğer raporlar Esad rejiminin hapistekiler için genel af ilan ettiği Mayıs 2011’de organize olmaya başladıklarını söylemektedir.26 Her halukarda Ahrar Nusret Cephesi’nin de varlığını ilan ettiği Ocak 2012’de halka açıldı (büyük ihtimal tesadüf).27 Gruba Şeyh Ebu Abdullah el Hamavi liderlik etmektedir.28 Şu anda Ahrar 21 Aralık 2012’de kurulan Selefi İslamcı koalisyon Suriye İslam Cephesi’nin (SIF) lider grubudur. SIF’in ana hedefi Esad rejimini devirerek selef’in (Muslumanlarin ilk üç jenerasyonu) öğretileri doğrultusunda Şeriat’ı temel alacak bir İslam devleti kurmaktır.30 Ahrar lideri aynı zamanda SIF’in de lideridir ancak SIF’in daha çok görünen yüzü hem Ahrar hem de SIF’in kurulmasında rol alan, şu anda Türkiye sınırındaki Babul Hawa’daki Şeriat Komitesi’nin başkanlığını yapan Abdurrahman el Suri’dir.31 Ahrar Ocak 2012’de halka açıldığında 25 taburla faaliyet gösterdiğini iddia ediyordu.32 Büyümesi ve diğer gruplarla birleşmesi sonucu şu anda en az 113 taburu kontrol ettiği tahmin ediliyor.33 Ahrar esas olarak İdlib, Halep ve Hama merkezli kurulduysa da varlığı şu anda ülkenin her yerindedir ve çatışmalarda anahtar bir savaşçı güçtür.34Ahrar’ın en etkili savaşçı gruplardan biri kabul edilmesinin iyi bir sebebi vardır; Rakka komutanlarından biri bunu şöyle örneklendiriyor: “Rakka’ya girmeden uzun zaman önce şehirde uyuyan hücrelerimiz vardı. Şehre girdiğimizde hücreler ayaklandı ve planı uygulamaya koydu. Bu proje uzun süre önce planlanmıştı”.35 Yabancı savaşçıları barındıran birkaç gruptan biri olan Ahrar’ın en az 5-6 bin savaşçıya sahip olduğu tahmin ediliyor.36 (Kaynaklarda rapor edilen savaşçı rakamları büyük değişiklikler göstermektedir, mesela 20 Temmuz’da Economist dergisinde yayınlanan bir makale Ahrar’ın toplam gücünü 10-20 bin olarak tahmin etmiştir- Çeviren). Savaş meydanına çıkmadan önce üyeler spor, atıcılık ve silah bakımı eğitimleri almaktadır.37 Ahrar savaşçıları en çok başarılı muhasara ve saldırı savaşları ile tanınmaktadır. Finansal olarak Ahraru’ş Şam’ın kanalları Nusret Cephesi’nden daha açıktır. Kuveytli Selefi vaiz Haccac el Acmi, Suud’da ikamet eden Suriyeli vaiz Adnan Ar’ur, Kuveytli Selefi politikacı ve ideolog Hakim el Mutayri ve Katarlı şahısların ağlarından maddi yardım almıştır.38 Bir Ahraru’ş Şam mensubu Al Monitor’e gurubun finansmanını Körfez ülkeleri Suudi Arabistan, Katar, Kuveyt ve Bahreyn’den (devlet dışı destekler) sağladığını söylemiştir.39 Ahraru’ş Şam aynı zamanda Türkiye ve Katar’dan hükümet finansmanlı sivil toplum kuruluşları ile işbirliği yapmaktadır. Aralık 2012’de SIF’in kuruluşunu ilan eden videodaki görüntülerde Suriyeli sivillere dağıtılan yardım kutularındaki Türk İnsani Yardım Vakfı (IHH) ve Katar Vakfı logoları görülüyordu.40
Selefiler ve İslamcı Olmayanlar Arasındaki Askeri Münasebetler
Suriye’deki çoğu savaşçı grubun aksine Nusret Cephesi de Ahraru’ş Şam da askeri güçlerini ülke çapında konuşlandırabilmektedir. Tartus haricindeki bütün eyaletlerde operasyon düzenlemişlerdir. İki grup da ilk başlarda vur-kaç, yola döşenen bombalı eylemler ve keskin nişancı saldırıları düzenliyordu. O zamandan beri düzenli askeri birlikler kurdular, havaalanları, askeri üsler ve köyleri muhasara ettiler. Bu iki grup ayrı organizasyonlar olsa da askeri imkanları özellikle son yarıyıl içinde birbirini tamamlayıcı görev ifa etmiştir:
Ahraru’ş Şam İslami Hareketi ve Cebhetu’n Nusra açıkça bir bakıma birbirlerine bağımlı ortak bir ilişki kurmuşlardır. Ahraru’ş Şam istikrarlı biçimde cihadi taarruzların görünürdeki yüzü olur, operasyonları ilan eder, takipçilerini durum hakkında bilgilendirir ve sonrasında zafer ilanında bulunurken (operasyonlarda zafer ilan ettiği durumlar daha çoktur), Cephetu’n Nusra elit bir ileri cephe rolü oynayan özel kuvvete benzemektedir. Birlikte hareket ederek bu iki grup ilan edilen operasyonlarında inanılmaz derecede kesin sonuçlar almayı başarmıştır.41 İki grup da en iyi geçtiğimiz aylardaki başarılı kuşatma ve saldırılarıyla biliniyor. Bunlara İdlib’deki Teftenaz havaalanı, Halep’teki Jarrah hava üssü ve Rakka’nın kurtarılması da dahildir (ancak iki grup da başarısız olan Kusayr savaşında mevcuttu). Ayrıca halen devam eden Halep hapishanelerindeki mahkumları kurtarma, Deraa’daki kontrol noktalarını temizleme operasyonları, Şam ve İdlib’deki daha küçük çaplı operasyonlarda rol almışlardır. Farklı dünya görüşlerine sahip grupların bile savaşçılarının ve operasyonlarının birbirlerine bağlı olması muhaliflere yardım etmede zorluklar çıkarabilir. Sukur el Şam, Livau’l Tevhid, Faruk Tugayları ve Livau’l İslam gibi genel İslamcı grupların liderleri Yüksek Askeri Konsey’dedir (SMC) ancak Nusret Cephesi ve Ahraru’ş Şam gibi militan Selefi gruplarla iletişim kurmakta ve çoğu operasyonu bu gruplarla koordineli gerçekleştirmektedirler.42 Bu grupların hepsinin, ne anlama geldiği konusunda farklı görüşleri olsa bile, İslam devleti kurmayı hedefledikleri için birbirleri ile iletişim halinde olmayacakları bir senaryoyu hayal etmek mümkün değildir. “Kabullenilebilir” muhalifler ve Selefi olmayan İslamcılar arasındaki örtüşme SMC’de kesişmektedir, ancak savaş meydanında Konseyin içinde yada dışında olanlar arasındaki çizgiler çok da belirgin gözükmüyor. (Şam’daki ana savaşçı grup olan Livau’l İslam lideri ve SMC Güney Cephesi komutanlarından Zahran Alus’un Eylül başında Kadisiye Günleri Operasyonu esnasında SMC’ye sert eleştiriler yönelttiğini not etmekte fayda var- Çeviren)
Nusret Cephesi’nin İslamcı Olmayan Muhalefetle Münasebetleri
İki şey Washington’un Selefi cihadiler ve İslamcı olmayan muhaliflerin arasını bozmak için çabalarken karşılaştığı zorlukları öne çıkarıyor: Nusret Cephesi’nin terörist olarak konumlandırılması ve Nusret Cephesi’nin merkez El Kaide’ye biat etmesi.
Nusret Cephesi’nin Terörist İlanı
Resmen 11 Aralık 2012’de ilan edilen Nusret Cephesi’nin terörist konumuna gelen itirazlar çabuktu ve ideolojik olarak Nusra’nın radikal hedeflerine sempati duyan grupların çok ötesine uzanıyordu. Bu dayanışma ideolojik farklılıklarına rağmen savaşçıların rejime karşı çabalarından dolayı Nusra’ya verdikleri desteği tekrar vurguluyor. Batı’dan daha fazla fon sağlanması bu kardeşliğin yok edilmesi anlamına gelmeyebilir.
Esad karşıtı Suriyelilerin buna verdikleri tepkiyi en iyi gösteren şey belki de haberin yayılmasından hemen sonra Facebook’ta ortaya çıkan bir resimdir. Resimde kuzeybatı Suriye şehri Kafranbel sakinleri Barack Obama’nın Nusra bayrağını suçlarcasına işaret ederek “Terörizm” demesini gösteren bir poster tutuyor. Amerika devlet başkanının arkasında ise bir yığın katledilmiş insan cesedi üstünde muzaffer bir edayla duran Beşşar Esad resmedilmiştir.43
Bu resim Suriye muhalefetinin ana tehdit olarak Nusret Cephesi’ni değil, Esad’ın katil ordusunu gördüğü gerçeğini yansıtmaktadır. Suriyeliler kendilerine çok az yardim eden Amerikan yönetiminin rejime karşı savaşta en etkili olan grubu özellikle seçtiğini de gözden kaçırmış değillerdi.
İslamcılar da Obama yönetiminin kararını kınadılar. Şükür el İslam grubu, lideri Ahmed Isa el Şeyh’in ağzından terörist etiketini reddettikleri açıklamasını yaptı. Grup rejimi devirmek için farkı muhalif grupları arasında birlik ve uyumun önemini vurguladı ve Nusret Cephesi’nin Esad rejimini devirmek için çalışan diğer gruplardan bir farkı olmadığını söyledi. Şeyh Esad’in ordusundan gerçek teröristler olarak bahsetti ve Afganistan ve Irak’ta islenen Amerikan suçlarını hatırlatarak bitirdi.44
Yeni bir koalisyon yerini alana kadar Suriye Devrimi’nin yüzü olan Suriye Milli Konseyi (SNC) de bir açıklama yaparak bunu reddetti. Muhaliflerin politikalarında etki sahibi olmaya devam eden Konsey Suriye’de olan gerçek terörizmin Esad’in katliamları olduğunu söyledi.45 Müslüman Kardeşler de Nusret Cephesi’ni terörist olarak sınıflandırma kararının çok yanlış olduğunu belirtti.46 Özgür Suriye Ordusu şefi Salim İdris de Nusret Cephesi’nin terörist bir organizasyon olmadığını, çabaları için genç ve eğitimli Suriyelilerden faydalandığını ekledi.47
Ayni hafta içinde Suriyeliler Nusret Cephesi’ne desteklerini göstermek için sokağa döküldü. Koordinasyon komiteleri ve muhalif tugaylarından oluşan bir koalisyon “Amerikan Müdahalesine Hayır, Hepimiz Nusret Cephesiyiz” sloganı ile gösteriler yaptı.48 Beyanatın 28 olan orijinal imzacıları sonradan 100’un üstüne çıktı.49 Muhalefet içindeki bazı kesimlerde Nusret Cephesi’ne şiddetli muhalefet olduğu göz önüne alındığında, terörist etiketi Nusra’nın sadece halkı kazanma çabalarına destek olmakla kalmadı, ayrıca Amerika’yı Esad’la müttefik ve devrim düşmanı olarak algılanacağı garip bir durumun içine soktu.
Biat
Daha da beklenmedik olan Nusret Cephesi’nin merkez El Kaide lideri Eymen el Zevahiri’ye biatını açıkladıktan sonra gördüğü destekti. 9 Nisan 2013’te AQI emiri Şeyh Bağdadi bir ses mesajı yayınlayarak “İslam Devleti”nin Sam uzantısını ilan etti ve Nusret Cephesi’nin AQI’nın uzantısı olduğuna dair varsayımları doğruladı.50
Muhalefetteki birçok kişi AQI’nin ve/veya Zevahiri’nin açıklamasını reddederken,51 çoğunluk bir gün sonra Cevlani’nin yaptığı Suriye projesi için AQI’den finansman ve Bağdadi’den onay aldığını ve Zevahiri’ye biatini açıkça ilan ettiği açıklamasını göz ardı etti.52 Mesela Ahraru’s Sam lideri Hamavi resmi Twitter hesabından yaptığı açıklamada “Suriyelilerin Nusret Cephesi’ne olan bakışlarını değiştirmeyeceklerini çünkü onların Sam için canlarını ve mallarını verdiklerini” yazdı.53 Ayrıca Cevlani Bagdadi’nin kontrolü alma teşebbüsünü bir gün sonra tekzip etmişse de Cevlani’nin Zevahiri’ye biatini yinelemesinden sonra bile o zaman surgundeki muhalefetin lideri olan Muaz Hatib gibi bazıları Nusret Cephesi’nin rızası hilafına is yapmaya zorlanabileceğine inanacak kadar saflardı.54Buna ek olarak Sam Askeri Konseyi Nusret Cephesi’ni destekledi ve muhalif saflarında birlik çağrısı yapti55, Humus Birleşik Medya Ofisi ise Cevlani’nin mesajını onayladı ve Nusret Cephesi’nin izole edilmemesi gerektiğini söyledi.56Son olarak bir meydan okuma ve istihza ifadesi olarak Nusret Cephesi’nin rakibi olan Faruk Tugaylarından bir savaşçı üzerinde “Nusret Cephesi ile birlikte savaştığım için ben bir teröristim” yazan bir poster tuttu.57
Sonuç
Amerika ve muttefikleri muhaliflerin Nusret Cephesi’ni reddetmemelerinden kaynaklanan risklere rağmen muhalefete daha fazla yardım etmeye karar verse bile Selefi olmayanlar da dahil sahadaki önemli savaşçı güçlerin çoğu Amerika’nın karışmasını istemeyebilirler. Bu savaşçılar ülkenin geleceği için savaşıp kanlarını dökmedikleri için ülke dışındaki muhalefet üyelerine saygı duymuyorlar.
Geçtiğimiz günlerde Livau’l Tevhid lideri “Milli Koalisyon (SNC) ile iliksilerimiz iyiydi ancak su anda kötüye gidiyor, çünkü bizim için somut bir şey yapmadılar” notunu düşmüştür. 58 Faruk Tugayları lideri de Suriye’de gerçekten savaşan gruplarla Milli Koalisyon arasında büyük ayrılıklar olduğunu söylemiştir.59 Amerika SMC vasıtası ile çalışsa bile bu da sonuç vermeyebilir, özellikle de Livau’l Tevhid ve Faruk Tugayları liderleri konseyde varken.
Bunlardan ayrı olarak Irak’takinin aksine cihatçıların toprak kontrol etmesine yönelik geniş çaplı bir tepki ortaya çıkmamış görünüyor. Hatta aylar suren yönetiminden sonra insanların hala Nusra ile problemi yoktur. Mesela kurtarılmasından 3 ay sonra Rakka’da bir kadın Reuters’e grup hakkındaki düşüncelerini söyledi: “Onlara terörist deniyor, biz bunu kabul etmiyoruz. Onlar bizim evlatlarımız. Biz ve onlar ayni şeyiz. Onlar bizi savunur, biz de onları”.60
Amerika’nın tersine hem Nusret Cephesi hem de Ahraru’s Sam saha avantajına sahiptir. Ayrıca bir buçuk yıldır halka erken yönetim, kanun ve nizam ve sosyal hizmetler sağlayarak toplumun farklı kesimleri ile aralarında güven inşa etmeyi başardılar. Amerika geriden gelmektedir, özellikle de su ana kadarki Suriye politikası yüzünden ne kadar itibar kaybına uğradığı hesaba katıldığında hiçbir zaman onları yakalayamayabilir veya geçemeyebilir. Savaş çoktan kaybedilmiş olabilir.
kureselhaber.net
3. KISIM: İKİ CİHADİ GRUBUN PROFİLİ: NUSRET CEPHESİ VE AHRARU’Ş ŞAM
Yazar: Aaron Zelin
Amerika Suriyeli muhaliflerle iş yapmak istiyorsa Suriye muhalefetindeki Selefi ve cihadi aktörlerin yükselişi gerçeğini anlamak zorundadır. Washington hoşuna gitse de gitmese de ideal yahut istediği değil, kendi tereddütleri sonucu oluşan bu muhalefetle çalışmak zorundadır. İdeal bir muhalefet oluşturmanın zamanı geçti. Yükselişleri ile birlikte Selefi gruplar savaşmaktan güvenlik ve adalete, ve temel ihtiyaçların karşılanmasına kadar savaşın her yanı ile içiçe geçtiler. Muhalefet bölünmüş olsa da bir hayatta kalma aracı olarak birbiri ile bağlantılı durumdadır. Muhalefetin inceliklerini anlamak Washington’un Suriye politikası için zorunludur.
Selefilerin Yükselişi
Geçtiğimiz yıl boyunca İslamcılar muhalefet saflarında yükseldi. Aktif olan 3 tür İslamcı vardır: Suriye Müslüman Kardeşler’i (SMB) ile bağlantılı İhvancılar, ana akım Selefiler ve küresel cihadçılar ve herhangi bir gruba yada ideolojiye bağlı olmayan genel İslamcılar. Bu kısım iki sebepten dolayı yalnızca Selefi unsuruna odaklanmaktadır. Birincisi Amerika İhvancılardan ne elde edebileceğini bilmektedir, ikincisi ise genel İslamcıların Esad sonrası senaryoyu ne şekilde etkileyebilecekleri belirsizdir, bu sebeple spekülasyon yapmak (özellikle Suriye İslami Hürriyet Cephesi’ndeki gruplar hakkında) anlam ifade etmemektedir.
Suriye’de Selefi olarak nitelendirilebilecek iki ana savaşçı gücü 2011 Temmuz’unun sonunda Irak El Kaidesi tarafından kurulan küresel cihad organizasyonu Nusret Cephesi1, ve daha yerel bir ajandası olan barışçıl protestolar esnasında kurulan Ahraru’ş Şam İslami Hareketi’dir. İki grup da Ocak 2012’ye kadar kuruluşlarını ilan etmemiştir. (Kuruluş ilanları birbirinden bağımsız yapılmıştır). Selefilerin yükselişi kısmen bu savaşçıların Irak’ta Amerikan işgaline karşı savaşırken edindikleri savaş tecrübesi ve 2011 sonu ila 2012 başlarında Batı liderlerinin pasifliğinin ortaya çıkardığı boşluk ile açıklanabilir. Ancak bu faktörler Selefilerin neden güçlendiğini açıklarken gerçekten nasıl bu kadar popüler olduklarını ve sivil halkın itimadını kazandıklarını açıklamıyor. Özgür Suriye Ordusu birimlerinin aksine bu Selefilerin üstünlüğünün arkasında Nusret Cephesi ve Ahraru’ş Şam gibi grupların idari görevler ve sosyal hizmetleri “yumuşak güç” olarak kullanması vardır. Nusret Cephesi ve Ahraru’ş Şam hakkında halkın fikirlerini kesin olarak değiştiren şey ÖSO’ya bağlı birimlerin Kasım-Aralık 2012’de Kuzey Suriye’de idari görevler üstlenmeye başlaması ve berbat şekilde başarısız olmasıydı. Birçok bölge raporunda dükkanların, ekmek fırınlarının ve ısınma yağlarının yağmalandığı ve halka daha ağır fiyatlar karşılığında satıldığı2, ayrıca ÖSO kontrol noktalarında de facto vergiler alındığı belirtildi. İslamcı olmayan Guraba eş-Şam’ın lideri Şeyh Ömer’e göre: “Halep’teki üyelerimiz açık açık çalıyordu. Diğerleri herşeyi çalıyor ve Suriye’nin mallarını satmak için yurtdışına götürüyordu. Guraba eş-Şam’ın ettiği fenalıkların karşısındaydım, ancak olan oldu ve insanlar bize karşı tavır aldı” dedi.3 ÖSO hala insanlar arasındaki bu ekşimtrak algıdan kurtulabilmiş değildir. Bu esnada, ÖSO’nun sebep olduğu ekmek kıtlığına cevap olarak Selefiler müdahale ederek ekmek ve diğer gıdaların dağıtımını devraldı. Nusret Cephesi’nin tahıl silolarını eline alması halkta başlamak üzere olan açlığın azaltılmasına yardımcı oldu; grup ayrıca dükkanlardan mal çalınmasını ve yağmalamayı yasaklayarak halka koruma da sağladı, gaz gibi temel ihtiyaçları temin etti.4 O zamandan beri adil arabulucular olarak görülen Nusret Cephesi Halep gibi şehirlerde ekmek fırınlarını devraldı. Hatta New York Times grubun ekmeği insanlara karaborsadakinin beşte birinden düşük fiyatla satttığını rapor etti.5 Daha da ötesi Nusret Cephesi hizmetlerinde o kadar başarılıydı ki Şubat 2013’e kadar sekiz aylık tahılı stoklarında biriktirmeyi ve aynı zamanda çiftçileri gelecek hasat mevsimi için sübvanse etmeyi başarmıştı.6 Bu çabalar Nusret’e popüler destek kazandırdı. Mesela Halep’ten Ebu Ahmed Christian Science Monitor’a “Kendileri ile tanışmadan önce zor ve birlikte çalışmanın kolay olmadığı insanlar olduklarını düşünüyordum, ancak tanıştıktan sonra bunun tersinin doğru olduğunu gördüm. Nusret Cephesi’nin kötü olacağına inanmıyorum. Hem yerel hem uluslararası medyanın imajlarını çarpıttığını düşünüyorum” demiştir.7 Daha da fazlası, ÖSO kurucusu ve üst düzey komutanlarından biri olan Albay Riyad el Esad Nusret Cephesi’ni överek ve “onlar bizim İslam kardeşlerimizdir” demiştir.8 Kuzey ve doğu Suriye’de kurtarılmış-yarı kurtarılmış alanların devralınmasından sonra Ahraru’ş Şam da halkla bağlantı kurma ve yardım etmede önemli rol oynadı. Ahraru’ş Şam Ayn Beyda ve Sarmada gibi evlerinden olan insanların bulunduğu yerlerde ekmek, su ve ilaç yardımında bulundu9 ve Rakka’nın kurtarılmasından sonra insanların şehrin geleceğine dair fikirlerini ifade etmeleri için Rakka’da bir forum kurdu.10 Ahraru’ş Şam çocuklara ve gençlere İslam kültürü ve Kur’an dersleri üzerine eğitimler verdi.11 Bu faaliyetler iki yıldır savaş ve yıkım gören bölgelerde bir normallik havası oluşturmuştur, ve ideolojik olarak her noktada anlaşamasalar bile insanların neden Nusret Cephesi ve Ahraru’ş Şam’ı kucakladıklarını açıklamaktadır. Bu gruplar sosyal hizmet ve idari görevleri devralmaya devam edip insanlar tarafından halkın menfaati için çalışan adil aracılar olarak görüldükleri sürece şimdi yahut yakın gelecekte insanların Selefilerin Esad sonrası Suriye senaryosunda ümit ettikleri hayat tarzına uyum sağlamaları da mümkündür. Ahraru’ş Şam ve Nusret Cephesi ortalama bir vatandaşın kalbini kazanmak için iyi bir baslangıç yaptı. Amerika ve müttefikleri İslamcı olmayan veya ılımlı muhalifleri daha güçlü desteklese bile Selefi gruplarla hem savaş meydanında hem de halka hizmet alanında rekabet etmek zorunda kalacaktır. Ayrıca ÖSO’daki bazı unsurlar tekrar halkın güvenini kazanmak istiyorlarsa ellerini temizlemek zorundadır. Amerikan çıkarlarını korumak için başarılı bir operasyon gerçekleştirilmesi kolay olmayacaktır ve tamamiyle başarısız olma riski taşımaktadır.
Nusret Cephesi ve Ahraru’ş Şam’ın Profili
Her ikisi de Selefi olmalarına rağmen Nusret Cephesi ve Ahrar farklı siyasi amaç ve hedeflere sahiptir. Ahrar Nusret’e nazaran daha yerel eğilimlidir (ancak geçtigimiz günlerde El Cezire Arapça’nın yaptığı bir röportajda Sykes Picot anlaşmasının kaduk olduğunu vurgulamaları endişe vericidir).12 Ahraru’ş Şam ayrıca sivillerin bulunduğu alanlara saldırmama, intihar eylemlerini benimsememe ve medya yayınlarını El Kaide forumlarından değil kendi bağımsız sitesi, Facebook ve Twitter hesaplarından yapması ile ayrılır.13 En önemlisi Ahrar Nusret Cephesi gibi küresel hilafet çağrısı yapmak yerine hedefini Suriye’de İslam devleti kurmakla sınırlı tutmaktadır.
Diğer yandan Nusret Cephesi savaş süresince hudud (Şeriat ceza hukuku) uygulamalarını bekletmeye almıştır, ancak ilerde bu sert cezaları uygulamak planları dahilindedir. Haseke eyaletinin Rasulayn şehrinde Nusret Cephesi’nin askeri komutanı Şeyh Ebu Ahmed alkol, tütün, sinema ve ahlaksız televizyonların yasaklanacağını söylediğinde işlerin nereye gideceği belli olmuştu. Komutanın gerekçesi bu faaliyetlerin özellikle gençlerin ahlakını bozduğu ve çürüttüğü idi. Batı’ya bakmanız yeterli.14 Aşağıdaki bölümler Nusret Cephesi ve Ahraru’ş Şam’ı daha detaylı tasvir etmektedir. Nusret Cephesi
Nusret Cephesi’ne Fatih (Fetheden) namıyla bilinen Ebu Muhammed el Cevlani (Golani) liderlik ediyor. Hakkında çok az şey bilinmekle birlikte müstear isminden dolayı Suriye’nin Golan tepelerinden geldiğinden şüpheleniliyor. Resmi bant kaydı yayınlarında yüzünün örtülü olması yada buzlanması ve bilgisayar programları ile sesinin boğuklaştırılmasından anlaşılacağı üzere operasyonel güvenlik önceliği en üst seviyedir. Daha da fazlası Aralık 2012’de muhalif Selefi grup liderlerinin bir İslami koalisyon kurmak için toplandığı bir görüşmede bulunan bir katılımcıya göre Cevlani toplantı boyunca yüzünü göstermemiştir.15
Cevlani’nin altında Şura Meclisi (danışma konseyi) bulunmaktadır. Konsey hakkında pek bilgi olmasa da Şeriat komiteleri, finansman komiteleri, insani yardım ve askeri komitelerin liderlerinin Meclis’de yer aldığı tahmin edilmektedir. Devlet dışı aktörlerle olan herhangi bir çatışmada kurumlarda kaç kişinin öldüğünü bilmek zordur. Bu durum gizliliğe önem veren Nusret Cephesi gibi bir grup için daha da geçerlidir. Güvenilir ancak doğrulanmayan tahminlerde 2012 sonu-2013 başlarında Nusret’in 5.000 ila 10.000 savaşçısı olduğu belirtilmektedir.16 Birkaç bin potansiyel grup üyesi ve bağımsız cihadcının da Nusret’le birlikte savaştığına inanılmaktadır. Nusret Cephesi mensubu olmak için geçilen süreç Suriye’de savaşan bütün gruplardan daha sıkıdır. Katılmadan önce şahısların iki tane cephe komutanından tezkiye (kişisel referans) alması, başka bir deyişle iki komutanın kişinin karakteri ve potansiyeline şehadet etmesi gerekiyor.17 Halep’te bir Nusret Cephesi alimi ve şeriat yetkilisi olan Ebu Adnan üye olmak isteyen kişilerin 10 günlük bir dini eğitim programına tabi tutularak ahlaki, itibari ve dini anlayışının değerlendirildiğini söylüyor. Bu testi geçen ve gruba kabul edilen kişiler daha sonra onları cepheye hazırlamak için 15-20 günlük bir askeri eğitim programına alınıyor.18 Nusret’in çok sayıda eğitim kampı olması muhtemeldir ancak ana eğitim yeri el Fatih Askeri Kampı’dır.19 (Nusret liderinin adıyla isimlendirilmiştir). Nusret Cephesi’nin savaşçılarına ödeme yapmak ve Esad rejimi ile savaşmak için üç ana finansman kaynağı vardır. Nusret 2011 yazında Irak El Kaide’si (AQI) ile birlikte ilk kurulduğunda AQI hızla faaliyete geçmesi için çekirdek finansmanı sağladı. O zamandan beri AQI lideri Şeyh Ebu Bekr el Hüseyni el Kureysi el Bağdadi’ye göre AQI parasının yarısını her ay Nusret’e gönderdi.20 Diğer El Kaide şubelerinde olduğu gibi Nusret Cephesi’nin de finansmanın bir kısmını Körfez ülkelerindeki şahıslardan – devletlerden değil- temin ettiğine inanılıyor. Aralık 2012’de bazı Nusret savaşçıları McClatchy haber servisine kişisel bağışların büyük kısmının Suudilerden geldiğini söylemişti.21 Bu iki finansman kanalı, mali yardımları çok sayıda aracının elinden geçerek alan ÖSO birimlerinden farklı olarak paraları doğrudan aldığı için Nusret’e diğer bazı gruplara göre avantaj sağlamıştır. Bu şekilde Nusret Cephesi savaşçılarına ayda 150-200 dolar ödeyebilmektedir.22 Üçüncü para kaynağı nakit para değil, savaş meydanında büyük çabalarla elde edilen ganimetlerdir. Kuzey Haseke’deki Nusret askeri komutanı Ebu Ahmed dış kaynakların finansman rolünü önemsemezken Nusret’in silahlarını piyasadan bağımsız satın almalar –muhtemelen karaborsa- ve savaş ganimetleri şeklinde elde ettiğini söylemiştir.23 Ganimetler çoğunlukla askeri tesisler ve havaalanlarına saldırılardan elde edilmektedir, bunlar ele geçirildikleri zaman Nusret ve diğer Selefi gruplara önemli silah ve cephane sağlamaktadır.24 Ahraru’ş Şam Ahrar’ın oluşumuyla ilgili anlatılanlar farklılık göstermekle birlikte kurucularından Ebu Zeyd ilk çalışmaların Mısır devrimi ile Suriye ayaklanması arasındaki dönemde yapıldığını söylemiştir.25 Diğer raporlar Esad rejiminin hapistekiler için genel af ilan ettiği Mayıs 2011’de organize olmaya başladıklarını söylemektedir.26 Her halukarda Ahrar Nusret Cephesi’nin de varlığını ilan ettiği Ocak 2012’de halka açıldı (büyük ihtimal tesadüf).27 Gruba Şeyh Ebu Abdullah el Hamavi liderlik etmektedir.28 Şu anda Ahrar 21 Aralık 2012’de kurulan Selefi İslamcı koalisyon Suriye İslam Cephesi’nin (SIF) lider grubudur. SIF’in ana hedefi Esad rejimini devirerek selef’in (Muslumanlarin ilk üç jenerasyonu) öğretileri doğrultusunda Şeriat’ı temel alacak bir İslam devleti kurmaktır.30 Ahrar lideri aynı zamanda SIF’in de lideridir ancak SIF’in daha çok görünen yüzü hem Ahrar hem de SIF’in kurulmasında rol alan, şu anda Türkiye sınırındaki Babul Hawa’daki Şeriat Komitesi’nin başkanlığını yapan Abdurrahman el Suri’dir.31 Ahrar Ocak 2012’de halka açıldığında 25 taburla faaliyet gösterdiğini iddia ediyordu.32 Büyümesi ve diğer gruplarla birleşmesi sonucu şu anda en az 113 taburu kontrol ettiği tahmin ediliyor.33 Ahrar esas olarak İdlib, Halep ve Hama merkezli kurulduysa da varlığı şu anda ülkenin her yerindedir ve çatışmalarda anahtar bir savaşçı güçtür.34Ahrar’ın en etkili savaşçı gruplardan biri kabul edilmesinin iyi bir sebebi vardır; Rakka komutanlarından biri bunu şöyle örneklendiriyor: “Rakka’ya girmeden uzun zaman önce şehirde uyuyan hücrelerimiz vardı. Şehre girdiğimizde hücreler ayaklandı ve planı uygulamaya koydu. Bu proje uzun süre önce planlanmıştı”.35 Yabancı savaşçıları barındıran birkaç gruptan biri olan Ahrar’ın en az 5-6 bin savaşçıya sahip olduğu tahmin ediliyor.36 (Kaynaklarda rapor edilen savaşçı rakamları büyük değişiklikler göstermektedir, mesela 20 Temmuz’da Economist dergisinde yayınlanan bir makale Ahrar’ın toplam gücünü 10-20 bin olarak tahmin etmiştir- Çeviren). Savaş meydanına çıkmadan önce üyeler spor, atıcılık ve silah bakımı eğitimleri almaktadır.37 Ahrar savaşçıları en çok başarılı muhasara ve saldırı savaşları ile tanınmaktadır. Finansal olarak Ahraru’ş Şam’ın kanalları Nusret Cephesi’nden daha açıktır. Kuveytli Selefi vaiz Haccac el Acmi, Suud’da ikamet eden Suriyeli vaiz Adnan Ar’ur, Kuveytli Selefi politikacı ve ideolog Hakim el Mutayri ve Katarlı şahısların ağlarından maddi yardım almıştır.38 Bir Ahraru’ş Şam mensubu Al Monitor’e gurubun finansmanını Körfez ülkeleri Suudi Arabistan, Katar, Kuveyt ve Bahreyn’den (devlet dışı destekler) sağladığını söylemiştir.39 Ahraru’ş Şam aynı zamanda Türkiye ve Katar’dan hükümet finansmanlı sivil toplum kuruluşları ile işbirliği yapmaktadır. Aralık 2012’de SIF’in kuruluşunu ilan eden videodaki görüntülerde Suriyeli sivillere dağıtılan yardım kutularındaki Türk İnsani Yardım Vakfı (IHH) ve Katar Vakfı logoları görülüyordu.40
Selefiler ve İslamcı Olmayanlar Arasındaki Askeri Münasebetler
Suriye’deki çoğu savaşçı grubun aksine Nusret Cephesi de Ahraru’ş Şam da askeri güçlerini ülke çapında konuşlandırabilmektedir. Tartus haricindeki bütün eyaletlerde operasyon düzenlemişlerdir. İki grup da ilk başlarda vur-kaç, yola döşenen bombalı eylemler ve keskin nişancı saldırıları düzenliyordu. O zamandan beri düzenli askeri birlikler kurdular, havaalanları, askeri üsler ve köyleri muhasara ettiler. Bu iki grup ayrı organizasyonlar olsa da askeri imkanları özellikle son yarıyıl içinde birbirini tamamlayıcı görev ifa etmiştir:
Ahraru’ş Şam İslami Hareketi ve Cebhetu’n Nusra açıkça bir bakıma birbirlerine bağımlı ortak bir ilişki kurmuşlardır. Ahraru’ş Şam istikrarlı biçimde cihadi taarruzların görünürdeki yüzü olur, operasyonları ilan eder, takipçilerini durum hakkında bilgilendirir ve sonrasında zafer ilanında bulunurken (operasyonlarda zafer ilan ettiği durumlar daha çoktur), Cephetu’n Nusra elit bir ileri cephe rolü oynayan özel kuvvete benzemektedir. Birlikte hareket ederek bu iki grup ilan edilen operasyonlarında inanılmaz derecede kesin sonuçlar almayı başarmıştır.41 İki grup da en iyi geçtiğimiz aylardaki başarılı kuşatma ve saldırılarıyla biliniyor. Bunlara İdlib’deki Teftenaz havaalanı, Halep’teki Jarrah hava üssü ve Rakka’nın kurtarılması da dahildir (ancak iki grup da başarısız olan Kusayr savaşında mevcuttu). Ayrıca halen devam eden Halep hapishanelerindeki mahkumları kurtarma, Deraa’daki kontrol noktalarını temizleme operasyonları, Şam ve İdlib’deki daha küçük çaplı operasyonlarda rol almışlardır. Farklı dünya görüşlerine sahip grupların bile savaşçılarının ve operasyonlarının birbirlerine bağlı olması muhaliflere yardım etmede zorluklar çıkarabilir. Sukur el Şam, Livau’l Tevhid, Faruk Tugayları ve Livau’l İslam gibi genel İslamcı grupların liderleri Yüksek Askeri Konsey’dedir (SMC) ancak Nusret Cephesi ve Ahraru’ş Şam gibi militan Selefi gruplarla iletişim kurmakta ve çoğu operasyonu bu gruplarla koordineli gerçekleştirmektedirler.42 Bu grupların hepsinin, ne anlama geldiği konusunda farklı görüşleri olsa bile, İslam devleti kurmayı hedefledikleri için birbirleri ile iletişim halinde olmayacakları bir senaryoyu hayal etmek mümkün değildir. “Kabullenilebilir” muhalifler ve Selefi olmayan İslamcılar arasındaki örtüşme SMC’de kesişmektedir, ancak savaş meydanında Konseyin içinde yada dışında olanlar arasındaki çizgiler çok da belirgin gözükmüyor. (Şam’daki ana savaşçı grup olan Livau’l İslam lideri ve SMC Güney Cephesi komutanlarından Zahran Alus’un Eylül başında Kadisiye Günleri Operasyonu esnasında SMC’ye sert eleştiriler yönelttiğini not etmekte fayda var- Çeviren)
Nusret Cephesi’nin İslamcı Olmayan Muhalefetle Münasebetleri
İki şey Washington’un Selefi cihadiler ve İslamcı olmayan muhaliflerin arasını bozmak için çabalarken karşılaştığı zorlukları öne çıkarıyor: Nusret Cephesi’nin terörist olarak konumlandırılması ve Nusret Cephesi’nin merkez El Kaide’ye biat etmesi.
Nusret Cephesi’nin Terörist İlanı
Resmen 11 Aralık 2012’de ilan edilen Nusret Cephesi’nin terörist konumuna gelen itirazlar çabuktu ve ideolojik olarak Nusra’nın radikal hedeflerine sempati duyan grupların çok ötesine uzanıyordu. Bu dayanışma ideolojik farklılıklarına rağmen savaşçıların rejime karşı çabalarından dolayı Nusra’ya verdikleri desteği tekrar vurguluyor. Batı’dan daha fazla fon sağlanması bu kardeşliğin yok edilmesi anlamına gelmeyebilir.
Esad karşıtı Suriyelilerin buna verdikleri tepkiyi en iyi gösteren şey belki de haberin yayılmasından hemen sonra Facebook’ta ortaya çıkan bir resimdir. Resimde kuzeybatı Suriye şehri Kafranbel sakinleri Barack Obama’nın Nusra bayrağını suçlarcasına işaret ederek “Terörizm” demesini gösteren bir poster tutuyor. Amerika devlet başkanının arkasında ise bir yığın katledilmiş insan cesedi üstünde muzaffer bir edayla duran Beşşar Esad resmedilmiştir.43
Bu resim Suriye muhalefetinin ana tehdit olarak Nusret Cephesi’ni değil, Esad’ın katil ordusunu gördüğü gerçeğini yansıtmaktadır. Suriyeliler kendilerine çok az yardim eden Amerikan yönetiminin rejime karşı savaşta en etkili olan grubu özellikle seçtiğini de gözden kaçırmış değillerdi.
İslamcılar da Obama yönetiminin kararını kınadılar. Şükür el İslam grubu, lideri Ahmed Isa el Şeyh’in ağzından terörist etiketini reddettikleri açıklamasını yaptı. Grup rejimi devirmek için farkı muhalif grupları arasında birlik ve uyumun önemini vurguladı ve Nusret Cephesi’nin Esad rejimini devirmek için çalışan diğer gruplardan bir farkı olmadığını söyledi. Şeyh Esad’in ordusundan gerçek teröristler olarak bahsetti ve Afganistan ve Irak’ta islenen Amerikan suçlarını hatırlatarak bitirdi.44
Yeni bir koalisyon yerini alana kadar Suriye Devrimi’nin yüzü olan Suriye Milli Konseyi (SNC) de bir açıklama yaparak bunu reddetti. Muhaliflerin politikalarında etki sahibi olmaya devam eden Konsey Suriye’de olan gerçek terörizmin Esad’in katliamları olduğunu söyledi.45 Müslüman Kardeşler de Nusret Cephesi’ni terörist olarak sınıflandırma kararının çok yanlış olduğunu belirtti.46 Özgür Suriye Ordusu şefi Salim İdris de Nusret Cephesi’nin terörist bir organizasyon olmadığını, çabaları için genç ve eğitimli Suriyelilerden faydalandığını ekledi.47
Ayni hafta içinde Suriyeliler Nusret Cephesi’ne desteklerini göstermek için sokağa döküldü. Koordinasyon komiteleri ve muhalif tugaylarından oluşan bir koalisyon “Amerikan Müdahalesine Hayır, Hepimiz Nusret Cephesiyiz” sloganı ile gösteriler yaptı.48 Beyanatın 28 olan orijinal imzacıları sonradan 100’un üstüne çıktı.49 Muhalefet içindeki bazı kesimlerde Nusret Cephesi’ne şiddetli muhalefet olduğu göz önüne alındığında, terörist etiketi Nusra’nın sadece halkı kazanma çabalarına destek olmakla kalmadı, ayrıca Amerika’yı Esad’la müttefik ve devrim düşmanı olarak algılanacağı garip bir durumun içine soktu.
Biat
Daha da beklenmedik olan Nusret Cephesi’nin merkez El Kaide lideri Eymen el Zevahiri’ye biatını açıkladıktan sonra gördüğü destekti. 9 Nisan 2013’te AQI emiri Şeyh Bağdadi bir ses mesajı yayınlayarak “İslam Devleti”nin Sam uzantısını ilan etti ve Nusret Cephesi’nin AQI’nın uzantısı olduğuna dair varsayımları doğruladı.50
Muhalefetteki birçok kişi AQI’nin ve/veya Zevahiri’nin açıklamasını reddederken,51 çoğunluk bir gün sonra Cevlani’nin yaptığı Suriye projesi için AQI’den finansman ve Bağdadi’den onay aldığını ve Zevahiri’ye biatini açıkça ilan ettiği açıklamasını göz ardı etti.52 Mesela Ahraru’s Sam lideri Hamavi resmi Twitter hesabından yaptığı açıklamada “Suriyelilerin Nusret Cephesi’ne olan bakışlarını değiştirmeyeceklerini çünkü onların Sam için canlarını ve mallarını verdiklerini” yazdı.53 Ayrıca Cevlani Bagdadi’nin kontrolü alma teşebbüsünü bir gün sonra tekzip etmişse de Cevlani’nin Zevahiri’ye biatini yinelemesinden sonra bile o zaman surgundeki muhalefetin lideri olan Muaz Hatib gibi bazıları Nusret Cephesi’nin rızası hilafına is yapmaya zorlanabileceğine inanacak kadar saflardı.54Buna ek olarak Sam Askeri Konseyi Nusret Cephesi’ni destekledi ve muhalif saflarında birlik çağrısı yapti55, Humus Birleşik Medya Ofisi ise Cevlani’nin mesajını onayladı ve Nusret Cephesi’nin izole edilmemesi gerektiğini söyledi.56Son olarak bir meydan okuma ve istihza ifadesi olarak Nusret Cephesi’nin rakibi olan Faruk Tugaylarından bir savaşçı üzerinde “Nusret Cephesi ile birlikte savaştığım için ben bir teröristim” yazan bir poster tuttu.57
Sonuç
Amerika ve muttefikleri muhaliflerin Nusret Cephesi’ni reddetmemelerinden kaynaklanan risklere rağmen muhalefete daha fazla yardım etmeye karar verse bile Selefi olmayanlar da dahil sahadaki önemli savaşçı güçlerin çoğu Amerika’nın karışmasını istemeyebilirler. Bu savaşçılar ülkenin geleceği için savaşıp kanlarını dökmedikleri için ülke dışındaki muhalefet üyelerine saygı duymuyorlar.
Geçtiğimiz günlerde Livau’l Tevhid lideri “Milli Koalisyon (SNC) ile iliksilerimiz iyiydi ancak su anda kötüye gidiyor, çünkü bizim için somut bir şey yapmadılar” notunu düşmüştür. 58 Faruk Tugayları lideri de Suriye’de gerçekten savaşan gruplarla Milli Koalisyon arasında büyük ayrılıklar olduğunu söylemiştir.59 Amerika SMC vasıtası ile çalışsa bile bu da sonuç vermeyebilir, özellikle de Livau’l Tevhid ve Faruk Tugayları liderleri konseyde varken.
Bunlardan ayrı olarak Irak’takinin aksine cihatçıların toprak kontrol etmesine yönelik geniş çaplı bir tepki ortaya çıkmamış görünüyor. Hatta aylar suren yönetiminden sonra insanların hala Nusra ile problemi yoktur. Mesela kurtarılmasından 3 ay sonra Rakka’da bir kadın Reuters’e grup hakkındaki düşüncelerini söyledi: “Onlara terörist deniyor, biz bunu kabul etmiyoruz. Onlar bizim evlatlarımız. Biz ve onlar ayni şeyiz. Onlar bizi savunur, biz de onları”.60
Amerika’nın tersine hem Nusret Cephesi hem de Ahraru’s Sam saha avantajına sahiptir. Ayrıca bir buçuk yıldır halka erken yönetim, kanun ve nizam ve sosyal hizmetler sağlayarak toplumun farklı kesimleri ile aralarında güven inşa etmeyi başardılar. Amerika geriden gelmektedir, özellikle de su ana kadarki Suriye politikası yüzünden ne kadar itibar kaybına uğradığı hesaba katıldığında hiçbir zaman onları yakalayamayabilir veya geçemeyebilir. Savaş çoktan kaybedilmiş olabilir.
kureselhaber.net