Nusret Cephesi’nin gücü ve popülaritesi arttıkça Batı medyası röportaj sırasına girdi. Son olarak BBC 17 Ocak’ta Halep’te yapılmış bir mülakat yayınladı. Röportajı Ekrem Yılmaz Küresel Haber için tercüme etti.
Zifiri karanlık ve buz gibi havada fırının açılmasını saatlerce bekledikten sonra kuyruğun önündeki adamların itiş kakışı insana sıkıntı veriyordu. Bir eylemci bana Halep’teki ekmek sıkıntısının da Beşşar Esed’in üstüne yıkılacak başka bir suç olduğunu söylüyordu ki siyah pardesü ve başörtüsü giyen bir hemşire tarafından uzaklaştırıldı. Özgür Suriye Ordusu (OSO) savaşçıları kuyruk düzenini korumaya çalışırken, “Esed’i suçlama, başımıza ne geldiyse bizim yüzümüzden geldi” dedi eylemci. Halep’in bu kısmındaki ekmek kıtlığının unları başka yerlerde satmak için çalan ÖSO savaşçıları tarafından ortaya çıkarıldığına inanılıyor. Hırsızlıkların operasyonları finanse etmek için komutanları tarafından mı yoksa kişisel açgözlülükten dolayı mı yapıldığını sorduğum bir savaşçı, “ikisi de, benim tugayım da dahil hepimiz hırsızız” dedi pişmanlık içinde. Bu bir şakaydı, adamları kahkaha ile güldüler fakat her şakada bir ciddiyet payı da vardır.
Suriye Mücahidleri
Bundan faydalananlar ise sertlik yanlısı İslamcılar, özellikle de Nusret Cephesi. Şimdiden muhaliflerin elindeki bölgelerde fırınlara un dağıtımını ellerine almış bulunuyorlar. Birbirlerini yağmacılıkla suçlayan ÖSO tugaylarının hiçbirinin Nusret Cephesi haricinde kimseye itimadı olmadığını söyledi bir yetkili.Nusret Cephesi ÖSO şemsiyesi dışında, dürüstlük ve disiplini ile meşhur bir organizasyon. Suriye’deki intihar bombacılarının çoğunun arkasındaki grup, nitekim çok geçmeden Amerikalılar tarafından terör karalistesine alındı. Nusret Cephesi varlığını bir yıldan uzun bir süre önce bir dizi bombalı araç saldırısını üstlenerek ilan etti. Videoda maskeli bir adam: “Bizler Allah’ın kanununu yeniden hakim kılmak, Suriyelilerin dökülen kanını ve ezilen şerefinin intikamını almak için çeşitli cihad cephelerinden gelen Suriyeli mücahidleriz” dedi ve devam etti:“Her asil ve hür adam silaha sarılmalıdır, hatta bunu yapmak için evindeki mobilyalarını satmak zorunda kalsa bile…Ey yiğit insanlar! Nusret Cephesi müslüman ümmetinin bu topraklardaki silahı olacaktır”.Nusret Cephesi çok gizli ve korkulan bir örgüt ancak uzun müzakereler sonrasında bir emir –üst düzey yönetici- ile konuşabildik. Bekleyeceğiniz gibi emir Ebu Lokman Suriye’nin geleceği için Şeriat’la yönetilen bir İslam devleti vizyonu ortaya koydu. Bu demokrasi için bir savaş değildi. “Allah’ın adıyla, hamd ve övgü ancak Allah’adır (cc), onun Peygamberine (sav) selam olsun” diye başladı: “Suriyeliler tabiatları gereği dindar insanlardır, sosyalist ve seküler rejimlerden bıkmış durumdalar, İslam’ı seviyorlar ve İslam devleti için can atıyorlar. Bunun aksi düşünülemez”.
Bir çay kaşığı patlayıcı
Otuz yaşlarındaki Ebu Lokman, 2008’de rejim tarafından tutuklanmadan önce öğrenciymiş. O zamanlar cihad forumlarında aktif olan Ebu Lokman, kuruluşunun ilanından 6 ay önce halen gizli bir örgüt iken Nusret Cephesi’ne katılmış. Mülakatımız için kar maskesi giymişti, rejimin casuslarına karşı bir önlem diye açıkladı bu durumu. Ofisinin dışında sakallı savaşçılar vardı, iki tanesi geleneksel Yemen giysileri içinde, kalaşnikovla birlikte hançer taşıyan beyaz cübbeli Yemenlilerdi.Bir aracı tarafından çanta dolusu patlayıcı örneği teslim edildi. Beyaz bir tozdu, muhtemelen öğütülmüş suni gübre ve dizel. Patlayıcı bir çay kaşığı dolusu toz ateşte yakılarak test edildi.Sordum: Sivilleri öldürebilecek intihar bombalarına nasıl gerekçe gösterirsiniz?Cevapladı: İntihar bombacısı kullanan sadece biz değiliz, diğer ÖSO fraksiyonları da kullanıyor. Rejim sivillerin arasına bombalı araçlar yerleştiriyor sonra itibarımızı zedelemek için suçu bize atıyor. Allah korusun, Müslüman ya da değil, hristiyan ya da başka sivillere zarar vermekten Allah bizi korusun.Sordum: Amerika sizi terörist ilan ediyor?Cevapladı: Batı bizim uzun sakallarımızdan korkuyor, ancak Yahudiler de sakal uzatıyor. Müslümanlar Batı’da barbarlar olarak gösteriliyor, bize karşı komplo kuruluyor. Amerikalılar bizi terörist listesine aldığında bu bize zarar vermedi, aksine şerefimizi ve itibarımızı artırdı. Suriyeliler Amerika’dan nefret eder. Elhamdulillah bu bizim için şeref madalyasıdır.Soru: El Kaide misiniz?Cevap: Arapça konuştuğumuzdan aynı terminolojiyi kullanıyoruz fakat Nusret Cephesi ile el-Kaide arasında bağlantı yok. Biz Suriyeli’yiz.Sordum: Eğer Amerikalılar veya başkaları rejimi bombalamak isterlerse?Cevapladı: Biz bunun lehinde veya aleyhinde bir kampanya yürütmüyoruz. Rejimin askeri üslerinin yok edilmesi tabiki bizim için iyi olur ancak bir müdahale istemiyoruz. Çünkü bu ülkenin insanları olarak ülkemizi savunacak güce sahibiz.
Mezhepçilik karşıtı
Emir dikkatliydi. Bu savaş Suriyelilerindi, küresel cihadın bir parçası değildi. Diğer ülkeler rejimi desteklemedikleri sürece onlara bir düşmanlıkları yoktu. Azınlıklara mezhepçi saldırılar olmayacaktı, özellikle Hristiyanların korkmasını gerektiren bir durum hiç yoktu.“Dinimiz Hristiyanlarla evlenmemize, yemeklerini yememize ve aralarında yaşamamıza izin veriyor. Hristiyanların kanlarına ve mallarına saygı göstermemizi emreden birçok fetva var. İsa (as) benim de peygamberim, O’nu ne kadar seviyorsunuz? İsa’yı ben sizden fazla seviyorum.”Askeri işlerle meşgul değilken emir birçok diğer rica ile ilgileniyordu. Bir dizi ricacı geldi ve gitti. Günlük hayatta grubun ne kadar önemli hale geldiği açıktı. Adamın biri tüpü bittiği için gelmişti, diğeri evlatları yaşlandığı için kendisine bakmadığından şikayet ediyordu. Dul bir kadın vefat eden kocasının mirasını ailesinden almak için yalvarıyor, başka bir adam bir ÖSO tugayı tarafından tutuklanan kuzeninin serbest bırakılması için ricada bulunuyordu. Tutuklanan adam ihtilalden önce insanların toplanıp Esed’in çerçeveli resmi altında konuştukları bir “sadakat çadırı” kurmakla suçlanan bir kabile reisiydi. Ailesine fidyesini birkaç milyon Suriye lirası olduğu söylenmişti (Onbinlerce dolar). Bu şekilde zayıf suçlamalarla tutuklanan- veya kaçırılan- birçok kişinin hikayesini duyduk. Kaçırmaları genellikle fidye isteği takip ediyor, itirazlar ise Şebbiha üyesi olma suçlamasını beraberinde getirebiliyordu.
Şeriat mahkemesi
Halep’teki atmosfer 1944 yılının Paris’ini andırıyordu: İntikam alma ve işbirlikçileri ihbar etmekten doğan bir güvensizlik atmosferi. Arabasına ÖSO savaşçıları tarafından el konulan bir adam işittik. Adam Nusret Cephesi’ne şikayete gitmiş. ÖSO tugayı, adamın Şebbiha üyesi olduğuna ve bu yüzden cezaevine atıldığına yemin eden şahitler göstermiş. Nusret Cephesi vak’ayı Halep Şeriat Mahkemesine gönderdikten sonra adam serbest bırakılmış ve arabası iade edilmiş.Şeriat Mahkemesi, Nusret Cephesi ile birlikte ÖSO’nun 3 İslamcı tugayı tarafından kurulmuş. Evvelce Suriye rejimi tarafından yönetilen ve rejimle paralel çalışan seküler adalet sistemine alternatif olmaları arzu ediliyor. Etkileri ise şimdiden yaygın biçimde hissediliyor. Başka türlü çözülmesi zor gözüken meseleler Şeriat Mahkemesine sevkediliyor.Bir ÖSO yetkilisi fikrini filme almak istediğimde endişeli bir şekilde izin vermek istememişti. “Ekmek sırasındaki insanlar bazen ÖSO karşıtı sloganlar atıyor” diyerek bizi izin kâğıdı almak için Şeriat Mahkemesine yönlendirdi.Bütün bunlar olurken Halep’te savaş devam ediyor. Biz ayrıldıktan bir gün sonra kaldığımız bölgedeki binaları vuran bir hava saldırısı 26 kişiyi enkaza gömdü. Fakat savaş sürekli devam eden bir gümbürtüden ziyade bazen rahatsızlık veren bir bombardımana dönüşmüş ve uzak görünüyor. Rejim güçleri birkaç askeri üste sıkışmış durumda, özgürleşmiş alanlar ise günden güne genişlemekte.
Küllerin tadı
ÖSO her zaman Halep’in ihtilal taraftarı olmadığından şüphelendi. Simdi ise kırsaldaki dükkân sahipleri, çiftçiler ve küçük çaplı işadamları şehrin büyük kesimlerinin kontrolüyle görevli. Onlar zaferde bir kül tadı olduğunu keşfediyorlar.Özgür Halep’te 8 saatlik ekmek kuyrukları, elektrik kesintileri, ağaçları odun yapmak için kesilmiş parklar ve yakmak için enkazdan çer çöp toplayan çocuklar var. Birçok insan halen ÖSO’nu destekliyor, fakat bu kıtlık ve kaos içinde ÖSO’nun kendi problemleri de eklenince birçoğu da Nusret Cephesi gibi gruplara yöneliyor. İnsanları bu grupların disiplini, cesaretleri, dindarlık ve dürüstlükleri cezbediyor.Şüphesiz Nusret Cephesi ve benzeri gruplar Suriye’nin geleceğinde büyük söz sahibi olacaklar.Çay alırken 30 yaşındaki Nusret savaşçısı Abdullah’la karşılaştım. “Nusret Cephesi el-Kaide’nin oğludur. Bu kadar yakınız” dedi işaret parmaklarını birbirine sürterek.Savaştan önce kadın kıyafetleri satan bir mağazada çalışıyormuş. İhtilaldan sonra ise “artık kıyafetler yok” dedi. Nerde Müslüman varsa cihadı oraya götüreceğini söyledi, Somali, Mali, Irak, Ürdün…Batı devletleri bu durumda bir ikilemle karşı karşıyalar. Eğer muhaliflere silah sağlanırsa İslamcıların eline geçebilir.Ancak ılımlı muhalifler belirlenip desteklenmezse de, güç en iyi organize ve disiplinli olan tarafa akacaktır. Şu anda ise bu tanım mücahidleri ifade ediyor.
Paul Wood’un BBC için yaptığı röportajı Ekrem Yılmaz Küresel Haber için tercüme etti.
Zifiri karanlık ve buz gibi havada fırının açılmasını saatlerce bekledikten sonra kuyruğun önündeki adamların itiş kakışı insana sıkıntı veriyordu. Bir eylemci bana Halep’teki ekmek sıkıntısının da Beşşar Esed’in üstüne yıkılacak başka bir suç olduğunu söylüyordu ki siyah pardesü ve başörtüsü giyen bir hemşire tarafından uzaklaştırıldı. Özgür Suriye Ordusu (OSO) savaşçıları kuyruk düzenini korumaya çalışırken, “Esed’i suçlama, başımıza ne geldiyse bizim yüzümüzden geldi” dedi eylemci. Halep’in bu kısmındaki ekmek kıtlığının unları başka yerlerde satmak için çalan ÖSO savaşçıları tarafından ortaya çıkarıldığına inanılıyor. Hırsızlıkların operasyonları finanse etmek için komutanları tarafından mı yoksa kişisel açgözlülükten dolayı mı yapıldığını sorduğum bir savaşçı, “ikisi de, benim tugayım da dahil hepimiz hırsızız” dedi pişmanlık içinde. Bu bir şakaydı, adamları kahkaha ile güldüler fakat her şakada bir ciddiyet payı da vardır.
Suriye Mücahidleri
Bundan faydalananlar ise sertlik yanlısı İslamcılar, özellikle de Nusret Cephesi. Şimdiden muhaliflerin elindeki bölgelerde fırınlara un dağıtımını ellerine almış bulunuyorlar. Birbirlerini yağmacılıkla suçlayan ÖSO tugaylarının hiçbirinin Nusret Cephesi haricinde kimseye itimadı olmadığını söyledi bir yetkili.Nusret Cephesi ÖSO şemsiyesi dışında, dürüstlük ve disiplini ile meşhur bir organizasyon. Suriye’deki intihar bombacılarının çoğunun arkasındaki grup, nitekim çok geçmeden Amerikalılar tarafından terör karalistesine alındı. Nusret Cephesi varlığını bir yıldan uzun bir süre önce bir dizi bombalı araç saldırısını üstlenerek ilan etti. Videoda maskeli bir adam: “Bizler Allah’ın kanununu yeniden hakim kılmak, Suriyelilerin dökülen kanını ve ezilen şerefinin intikamını almak için çeşitli cihad cephelerinden gelen Suriyeli mücahidleriz” dedi ve devam etti:“Her asil ve hür adam silaha sarılmalıdır, hatta bunu yapmak için evindeki mobilyalarını satmak zorunda kalsa bile…Ey yiğit insanlar! Nusret Cephesi müslüman ümmetinin bu topraklardaki silahı olacaktır”.Nusret Cephesi çok gizli ve korkulan bir örgüt ancak uzun müzakereler sonrasında bir emir –üst düzey yönetici- ile konuşabildik. Bekleyeceğiniz gibi emir Ebu Lokman Suriye’nin geleceği için Şeriat’la yönetilen bir İslam devleti vizyonu ortaya koydu. Bu demokrasi için bir savaş değildi. “Allah’ın adıyla, hamd ve övgü ancak Allah’adır (cc), onun Peygamberine (sav) selam olsun” diye başladı: “Suriyeliler tabiatları gereği dindar insanlardır, sosyalist ve seküler rejimlerden bıkmış durumdalar, İslam’ı seviyorlar ve İslam devleti için can atıyorlar. Bunun aksi düşünülemez”.
Bir çay kaşığı patlayıcı
Otuz yaşlarındaki Ebu Lokman, 2008’de rejim tarafından tutuklanmadan önce öğrenciymiş. O zamanlar cihad forumlarında aktif olan Ebu Lokman, kuruluşunun ilanından 6 ay önce halen gizli bir örgüt iken Nusret Cephesi’ne katılmış. Mülakatımız için kar maskesi giymişti, rejimin casuslarına karşı bir önlem diye açıkladı bu durumu. Ofisinin dışında sakallı savaşçılar vardı, iki tanesi geleneksel Yemen giysileri içinde, kalaşnikovla birlikte hançer taşıyan beyaz cübbeli Yemenlilerdi.Bir aracı tarafından çanta dolusu patlayıcı örneği teslim edildi. Beyaz bir tozdu, muhtemelen öğütülmüş suni gübre ve dizel. Patlayıcı bir çay kaşığı dolusu toz ateşte yakılarak test edildi.Sordum: Sivilleri öldürebilecek intihar bombalarına nasıl gerekçe gösterirsiniz?Cevapladı: İntihar bombacısı kullanan sadece biz değiliz, diğer ÖSO fraksiyonları da kullanıyor. Rejim sivillerin arasına bombalı araçlar yerleştiriyor sonra itibarımızı zedelemek için suçu bize atıyor. Allah korusun, Müslüman ya da değil, hristiyan ya da başka sivillere zarar vermekten Allah bizi korusun.Sordum: Amerika sizi terörist ilan ediyor?Cevapladı: Batı bizim uzun sakallarımızdan korkuyor, ancak Yahudiler de sakal uzatıyor. Müslümanlar Batı’da barbarlar olarak gösteriliyor, bize karşı komplo kuruluyor. Amerikalılar bizi terörist listesine aldığında bu bize zarar vermedi, aksine şerefimizi ve itibarımızı artırdı. Suriyeliler Amerika’dan nefret eder. Elhamdulillah bu bizim için şeref madalyasıdır.Soru: El Kaide misiniz?Cevap: Arapça konuştuğumuzdan aynı terminolojiyi kullanıyoruz fakat Nusret Cephesi ile el-Kaide arasında bağlantı yok. Biz Suriyeli’yiz.Sordum: Eğer Amerikalılar veya başkaları rejimi bombalamak isterlerse?Cevapladı: Biz bunun lehinde veya aleyhinde bir kampanya yürütmüyoruz. Rejimin askeri üslerinin yok edilmesi tabiki bizim için iyi olur ancak bir müdahale istemiyoruz. Çünkü bu ülkenin insanları olarak ülkemizi savunacak güce sahibiz.
Mezhepçilik karşıtı
Emir dikkatliydi. Bu savaş Suriyelilerindi, küresel cihadın bir parçası değildi. Diğer ülkeler rejimi desteklemedikleri sürece onlara bir düşmanlıkları yoktu. Azınlıklara mezhepçi saldırılar olmayacaktı, özellikle Hristiyanların korkmasını gerektiren bir durum hiç yoktu.“Dinimiz Hristiyanlarla evlenmemize, yemeklerini yememize ve aralarında yaşamamıza izin veriyor. Hristiyanların kanlarına ve mallarına saygı göstermemizi emreden birçok fetva var. İsa (as) benim de peygamberim, O’nu ne kadar seviyorsunuz? İsa’yı ben sizden fazla seviyorum.”Askeri işlerle meşgul değilken emir birçok diğer rica ile ilgileniyordu. Bir dizi ricacı geldi ve gitti. Günlük hayatta grubun ne kadar önemli hale geldiği açıktı. Adamın biri tüpü bittiği için gelmişti, diğeri evlatları yaşlandığı için kendisine bakmadığından şikayet ediyordu. Dul bir kadın vefat eden kocasının mirasını ailesinden almak için yalvarıyor, başka bir adam bir ÖSO tugayı tarafından tutuklanan kuzeninin serbest bırakılması için ricada bulunuyordu. Tutuklanan adam ihtilalden önce insanların toplanıp Esed’in çerçeveli resmi altında konuştukları bir “sadakat çadırı” kurmakla suçlanan bir kabile reisiydi. Ailesine fidyesini birkaç milyon Suriye lirası olduğu söylenmişti (Onbinlerce dolar). Bu şekilde zayıf suçlamalarla tutuklanan- veya kaçırılan- birçok kişinin hikayesini duyduk. Kaçırmaları genellikle fidye isteği takip ediyor, itirazlar ise Şebbiha üyesi olma suçlamasını beraberinde getirebiliyordu.
Şeriat mahkemesi
Halep’teki atmosfer 1944 yılının Paris’ini andırıyordu: İntikam alma ve işbirlikçileri ihbar etmekten doğan bir güvensizlik atmosferi. Arabasına ÖSO savaşçıları tarafından el konulan bir adam işittik. Adam Nusret Cephesi’ne şikayete gitmiş. ÖSO tugayı, adamın Şebbiha üyesi olduğuna ve bu yüzden cezaevine atıldığına yemin eden şahitler göstermiş. Nusret Cephesi vak’ayı Halep Şeriat Mahkemesine gönderdikten sonra adam serbest bırakılmış ve arabası iade edilmiş.Şeriat Mahkemesi, Nusret Cephesi ile birlikte ÖSO’nun 3 İslamcı tugayı tarafından kurulmuş. Evvelce Suriye rejimi tarafından yönetilen ve rejimle paralel çalışan seküler adalet sistemine alternatif olmaları arzu ediliyor. Etkileri ise şimdiden yaygın biçimde hissediliyor. Başka türlü çözülmesi zor gözüken meseleler Şeriat Mahkemesine sevkediliyor.Bir ÖSO yetkilisi fikrini filme almak istediğimde endişeli bir şekilde izin vermek istememişti. “Ekmek sırasındaki insanlar bazen ÖSO karşıtı sloganlar atıyor” diyerek bizi izin kâğıdı almak için Şeriat Mahkemesine yönlendirdi.Bütün bunlar olurken Halep’te savaş devam ediyor. Biz ayrıldıktan bir gün sonra kaldığımız bölgedeki binaları vuran bir hava saldırısı 26 kişiyi enkaza gömdü. Fakat savaş sürekli devam eden bir gümbürtüden ziyade bazen rahatsızlık veren bir bombardımana dönüşmüş ve uzak görünüyor. Rejim güçleri birkaç askeri üste sıkışmış durumda, özgürleşmiş alanlar ise günden güne genişlemekte.
Küllerin tadı
ÖSO her zaman Halep’in ihtilal taraftarı olmadığından şüphelendi. Simdi ise kırsaldaki dükkân sahipleri, çiftçiler ve küçük çaplı işadamları şehrin büyük kesimlerinin kontrolüyle görevli. Onlar zaferde bir kül tadı olduğunu keşfediyorlar.Özgür Halep’te 8 saatlik ekmek kuyrukları, elektrik kesintileri, ağaçları odun yapmak için kesilmiş parklar ve yakmak için enkazdan çer çöp toplayan çocuklar var. Birçok insan halen ÖSO’nu destekliyor, fakat bu kıtlık ve kaos içinde ÖSO’nun kendi problemleri de eklenince birçoğu da Nusret Cephesi gibi gruplara yöneliyor. İnsanları bu grupların disiplini, cesaretleri, dindarlık ve dürüstlükleri cezbediyor.Şüphesiz Nusret Cephesi ve benzeri gruplar Suriye’nin geleceğinde büyük söz sahibi olacaklar.Çay alırken 30 yaşındaki Nusret savaşçısı Abdullah’la karşılaştım. “Nusret Cephesi el-Kaide’nin oğludur. Bu kadar yakınız” dedi işaret parmaklarını birbirine sürterek.Savaştan önce kadın kıyafetleri satan bir mağazada çalışıyormuş. İhtilaldan sonra ise “artık kıyafetler yok” dedi. Nerde Müslüman varsa cihadı oraya götüreceğini söyledi, Somali, Mali, Irak, Ürdün…Batı devletleri bu durumda bir ikilemle karşı karşıyalar. Eğer muhaliflere silah sağlanırsa İslamcıların eline geçebilir.Ancak ılımlı muhalifler belirlenip desteklenmezse de, güç en iyi organize ve disiplinli olan tarafa akacaktır. Şu anda ise bu tanım mücahidleri ifade ediyor.
Paul Wood’un BBC için yaptığı röportajı Ekrem Yılmaz Küresel Haber için tercüme etti.