NÛZUL-U İSA (a.s.)
İsa (a.s.)'ın tekrar dünyaya gelişi hakkında Peygamberimiz s.a.v.in bir çok hadis-i şerifi vardır .
İslam alimlerinden Şevkani, İsa (a.s.)'ın dönüşüne dair 29 hadis olduğunu, bu hadislerin içerdiği bilgilerin de yanlış olma ihtimalinin bulunmadığını belirtmiştir.
(Sunen-i İbn Mace, 10 /338)
İsa (a.s.)'ın tekrar dünyaya gelişi ve Deccalin ortaya çıkışı hakkında İmam-ı Azam Ebu Hanife, Fıkh-ı Ekber adlı eserinde şunları bildirmektedir:
Deccal'in, Yecuc ve Mec'uc'un çıkması , Güneşin batıdan doğması, İsa (a.s.)'ın Gökten inmasi ve diğer kıyamet alametleri sahih haberlerde aktarıldığı üzere , haktır , olacaktır.
(Ebu Hanife , Numan B. Sabit (150/767), Fıkh-ı Ekber, Çeviren: H. Basri Çantay, Ankara, 1982)
İmam Suyuti'de, El havi lil Fetava adlı kitabı ve El İ'lam bi Hukmi İsa adlı risalesinde , konuyla ilgili hadislere yer verdikten sonra bu hadislerin mutevatir olduklarını bildirmiştir:
Hadis ilmine vakıf olanlara gizli kalmayacağı üzere, bu hususta zikrettiğimiz bütün hadisler mutevatir derecesine ulaşmıştır. Dolayısıyla Mehdi Muntazar (beklenen Mehdi) hakkındaki hadis-i şerifler mutevatir olduğu gibi , Deccal hakkındaki hadis-i şerifler de tevatur derecesine ulaşmış olup, İsa (a.s.)'ın inişiyle ilgili hadis-i şerifler de mutevatirdir.
(Suyuti , El Havi ; 2 / 227)
KUTUB-İ SİTTE
0 ـ1ـ عن أبي هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: وَالّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ لَيُوشِكَنَّ أنْ يَنْزِلَ فيكُمُ ابْنُ مرْيَمَ حَكَماً مُقْسِطاً، فَيَكْسِرُ الصَّلِيبُ، وَيَقْتُلُ الْخِنْزِيرَ، وَيَضَعُ الْجِزْيَةَ، وَيَفِيضُ الْمَالُ حَتّى َ يَقْبَلَهُ أحَدٌ حَتّى تَكُونَ السَّجْدَةُ الْوَاحِدَةُ خَيْراً مِنَ الدُّنْيَا وَمَا فيهَا. ثُمَّ يَقُولُ أبُو هُريْرَةَ: اِقْرَءُوا إنْ شِئْتُمْ: وَإنْ مِنْ أهْلِ الْكِتَابِ إَّ لَيُؤْمِنَنَّ بِِهِ قَبْلَ مَوْتِهِ ا Œية . أخرجه الخمسة إ النسائي.»الْحَكَمُ« الذي يقضي بين الناس.و»المُقسِِطُ« العادل: ضد القاسط وهو الجائر.و»وضَعَ الْجِزْيَةِ« إسقاطها عن أهل الكتاب وإلزامهم ا“سم، و يقبل منهم غيره، فذلك معنى
4968 - Ebu Hurayra (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Rasûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Nefsim elinde olan Zât-ı Zulcelâl'e yemin ederim! Meryem oğlu İsâ'nın, aranıza (bu şeriatle hükmedecek) adâletli bir hâkim olarak ineceği, istavrozları kırıp, hınzırları öldüreceği, cizyeyi (Ehl-i Kitap'tan) kaldıracağı vakit yakındır. O zaman, mal öylesine artar ki, kimse onu kabul etmez; tek bir secde, dünya ve içindekilerin tamamından daha hayırlı olur."
Sonra Ebu Hurayra der ki:
"Dilerseniz şu ayeti okuyun. (Mealen): "Kitap ehlinden hiçbir kimse yoktur ki, ölümünden önce onun (İsa'nın) hak peygamber olduğuna iman etmesin. Kıyamet gününde ise İsâ onlar aleyhine şâhitlik edecektir" (Nisa 159)
(Buhari, Buyû' 102, Mezalim 31, Enbiya 49; Muslim, İman 242, (155); Ebu Dâvud, Melâhim 14, (4324); Tirmizi, Fiten 54, (2234).
AÇIKLAMA:
1- İnancımıza göre İsa ölmemiş, semaya çekilmiştir. Cesed-i dünyevîsi ile semada yaşamaktadır. Hadiste de görüldüğü üzere, kıyamete yakın, yeryüzüne inecek, müsbet icraatları gerçekleştirecek:
Deccal'in hasıl ettiği manevî tahribatı telafi edecektir. Onun gelmesiyle birlikte bolluğun, refahın artacağının ifade edilmesi, onun ıslahatı sadece manevî cihette olmayacak, maddî cihette de olacak, iktisadî düzelmeler, düzeltmeler de gerçekleştirecektir.
İstavrozların kırılması, Hıristiyanlığın iptal edilmesi, yeryüzünden kaldırılması demektir. Bugün insanlığın ızdırap kaynağı olan Batı'nın gerisinde kilisenin yer aldığı düşünülürse, kilisenin iptali, Batı'nın dize getirilmesi, egoizmden kurtarılması, gerçek insaniyete kavuşturulması demektir. Dünya siyaset ve ekonomisine hakim olan Batı'nın hakka gelmesi insanlığın sulh-u umumiye kavuşması demektir. Zira günümüzde, dünyanın neresinde olursa olsun, insanları huzursuz eden bütün içtimâî fitnelerin, kargaşaların gerisinde Batı'nın eli mevcuttur. Beşerî ızdırapların temelinde bu "Batılı el" yatmaktadır.
Haçın kırılmasının zımnında hınzır etinin tahrim edilmesi mevcuttur. Zira Hıristiyanlar hınzır yeme ruhsatını dinlerinden almaktadırlar. Din iptal edilince, diğer pek çok batıl inançları meyanında "domuz yeme" âdetleri de iptal olacak demektir. Dahası, bir rivayette "...adavetler, buğzlar, hasedler de mutlaka gidecektir" denmiş olması da dikkat çekicidir. Müslümanlarla Hıristiyanlar arasında, asırlar değil, çağlar boyu süregelmiş olan düşmanlıkların kalkacağı da ifade edilmiş olmaktadır. Bütün bunlarda kördüğüm kilise idi. Onun İsa tarafından iptali, çok şeyin birden değişeceğine bir işarettir.
2- Cizyenin terkedilmesi, Hıristiyanların Müslüman olması demektir. Çünkü Müslümandan cizye alınmaz, zekat alınır. Şu halde dünyada tek din kalır, cizye verecek kimse bulunmaz demektir. Bu ibareden şu yoruma ulaşan da olmuştur: "Mal öyle çoğalır ki, cizye yoluyla alınan malın sarfı için bundan istifade edecek fakir kalmaz. İstiğna sebebiyle, cizye sarfedilmeden terkedilir." İyaz der ki: "Cizyenin vaz'ı meselesinden murad, cizyenin kâfirlere takrir edilmesi de olabilir. Bütün kâfirlerden alınacak cizye ile de mezkur bolluk hasıl olabilir."
Nevevî, İyaz'ın yorumuna katılmaz ve: "İsa, İslam'dan başka hiç bir dini kabul etmeyecektir" der. Nitekim Ahmed İbnu Hanbel'in meseleyle ilgili bir tahricinde "Dava bir olur" buyrulmuştur.
Yine Nevevî, İsa (a.s.)'ın cizyeyi kaldırmasıyla ilgili olarak der ki:
"Bu şeriatte cizyenin meşruluğuna rağmen İsa (a.s.)'ın onu kaldırmasının manası, onun meşruiyeti İsa'nın inmesiyle kayıtlıdır" demektir. Sadedinde olduğumuz hadis buna delalet eder. İsa (a.s.) cizye hükmünü neshedici değildir.
Peygamberimiz (aleyhissalâtu vesselâm), bu sözüyle neshi beyan etmiş olmaktadır.
İbnu Battal da: "Biz cizyeyi, mala olan ihtiyacımız sebebiyle İsa'nın inmesinden önce kabul ediyoruz, ama İsa'nın inmesinden sonra mala ihtiyacımız olmayacak. Çünkü onun zamanında mal pek bol olacak. O kadar ki, kimse mal kabul etmeyecek.
Şu da muhtemeldir: Cizyenin Yahudi ve Hıristiyanlardan kabul edilişinin meşru olması, onların elindeki kitabın vahiy olma şüphesini taşıması ve zanlarınca kadim şeriatla ilgisi sebebiyledir. İsa aleyhisselam inince, kendisini şahsen görme hasıl olunca, delillerinin inkıtaı ve durumlarının iyice ortaya çıkması sebebiyle mezkur şubhe izale olur ve onlar puta tapan diğer müşrikler durumuna düşerler ve böylece, onlarla muamele, cizyelerini kabul etmeme şeklinde olması münasib olur."
Bu yoruma bir kayd-ı ihtirazî koymak isteriz: Burada İsa indiği zaman onu herkes İsa olarak bilecek, tanıyacak gibi bir mana mevcuttur. Halbuki ahirzaman eşhasını herkesin kesin bir şekilde bilmesi mevzubahis değildir. O şahısların yakınları, manevî mertebesi yüksek olan hal sahipleri bilse de, başkaları bilemez. Aksi durum imtihan sırrına aykırı olur.
Hz. İsa'nın inmesiyle, arzın hazinelerinin ortaya çıkacağı, ancak "kıyametin yakınlığı sebebiyle" kimsenin iltifat etmeyeceği şeklindeki yorumlar da bu açıdan tatminkâr gelmiyor.
3- "Tek secdenin dünya ve içindekilerden hayırlı olması" o zaman, "sadakayı kimse kabul etmeyeceği için Allah'a en ziyade yaklaşma yolunun sadece ibadet ve namaz olacağı" şeklinde açıklanmıştır. Bazı alimler: "İnsanlar dünyadan öylesine nefret ederler ki, tek bir secde onlara dünya ve içindekilerden daha mahbub olur" şeklinde yorum getirmiştir.
İbnu'l-Cevzî der ki: "Ebu Hurayra, rivayetin sonunda ayet okumakla, o ayetle "tek secde dünya ve içindekilerden hayırlı olacak" sözü arasında münasebet kurduğuna işaret etmek istemiştir. Zira Ebu Hureyre bu suretle insanların düzeleceklerine ve imanlarının kuvvetine ve hayırlı amellere yönelmelerine işaret etmektedir. Öylesine bir düzelme ve kuvvetli bir imana ulaşacaklar ki, onlar tek secdeyi dünya ve içindekilere tercih edecektir. Secdeden maksat rek'attir."
4- Ayet hususunda da değişik te'vil ve yorumlar yapılmıştır.
* Bu hadisten anlaşılacağı üzere, Ebu Hurayra (radıyallahu anh)'ye göre, "ona iman edecek" ibaresindeki zamirle, ölümünden önce ibaresindeki zamir İsa'ya (a.s.) bakar. Yani mana şöyle olur. "İsa ölmezden önce, Ehl-i Kitaptan herkes Hz. İsa'ya inanacaktır." İbnu Abbas da bu te'vilde cezmetmiştir. Ondan gelen bir rivayette: "Hiçbir Yahudi ve Nasranî, İsa'ya iman etmeden ölmez.. Lakin ölüm anındaki imanın faydası yoktur" buyrulmuştur.
Mufessirler de bu meselede farklı yorumlara gitmişlerdir. Bazısına göre, ona iman edeceklerdeki zamir Allah'a veya Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm)'e racidir. Ölümünden öcneki zamir de kitabîye -ve hatta İsa'ya- racidir. Bu durumda, Ehl-i Kitab'ın gerçek İslam inancına ererek ölecekleri anlaşılır. Yapılan bir te'vile göre: "Ne Yahudi, ne Hıristiyan, İsa'ya (doğru şekilde) iman etmeden ölmez." Nevevî bu görüşü şöyle açıklar: "Buna göre ayetin manası şöyledir: "Ehl-i Kitaptan her ferd, ölüm gelip (ayet ve hadiste haber verilen) ruhun çıkmasından önce, sekerât anında hakikatları gözle gördükten sonra İsa (a.s.)'ın Allah'ın kulu, Allah'ın bir cariyesinin oğlu olduğuna inanacak. Ancak o halde bu iman, şu mealdeki ayette de ifade edildiği üzere ona fayda vermeyecektir: "Yoksa Allah katında makbul olan tevbe, ömürleri boyunca günahları işleyip de, nihayet herbiri ölüm gelip çattığında "Ben şimdi tevbe ettim" diyenlerin veya kâfir olarak ölenlerin tevbesi değildir. Öyleleri için biz acı bir azab hazırladık." (Nisa 18) buyrulmuştur."
Nevevî bu te'vili daha mâkul bulur. "Çünkü der, önceki te'vilde "Ehl-i Kitapla sadece İsa'nın inme zamanına hazır olan ehl-i kitap kastedilmiş olmaktadır. Kur'an'ın zahiri ise bütün Ehl-i Kitab'a şamildir: İsa'nın inme zamanındakiler olsun, daha önce yaşayanlar olsun farketmez."
* Bazı İslam alimleri: "Diğer peygamberler değil de İsa'nın inmesi, Yahudileri reddetme hikmetine dayanır. Çünkü onların iddiasına göre, İsa'yı öldürdüler. Allah ise onların yalanlarını beyan etti" demiştir.
* Şu da söylenmiştir: "İsa, Muhammed ve ümmetinin sıfatını görünce Allah'a dua edip, kendisini de bu ümmetten kılması talebinde bulunmuş, Allah da duasını kabul etmiştir. Böylece, onun hayatını, ahirzamanda bir muceddid olarak inme vaktine kadar ibka etmiştir. Günü gelince yeryüzüne inip, Deccal'ı öldürecektir. Onun inişi Deccal'ın zuhur zamanına tesadüf edecektir."
İbnu Hacer önceki görüşü daha mâkul bulur.
* İsa inince, yeryüzünde ne kadar kalacak, ihtilaflıdır:
** Bazı rivayetlerde yedi yıl kalacaktır.
** Bazı rivayetlerde, indikten sonra evleneceği ve 19 yıl daha yaşayacağı ifade edilmiştir.
** Bir başka rivayette ise 40 yıl kalacağı söylenmiştir.
* İsa ile ilgili bir rivayet de şöyledir: "İsa, üzerinde kızıl toprak renginde iki elbise olduğu halde iner; salibi kırar, hınzırı öldürür, cizyeyi kaldırır, insanları İslam'a çağırır. Allah onun zamanında, İslam hariç bütün dinleri ortadan kaldırır. Yeryüzüne emniyet gelir. Aslanlar develerle otlar. Çocuklar yılanlarla oynar."
*İsa'nın semaya çekilmesinden önce ölüp ölmediği hususunda da ihtilaf edilmiş ise de bu meselede esas olan, şu mealdeki ayettir:
"O vakit Allah buyurdu ki: "Ey İsa! Seni, ecelin geldiğinde öldürecek olan benim. Seni ben semaya yükselteceğim. Yahudilerin suikastinden tertemiz kurtaracağım..." (Al-i İmran 55).
*İsa semaya çekildiği zaman kaç yaşında olduğu da ihtilaflıdır; 33 denmiştir, 120 denmiştir.
(İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 14/271-274)
ـ2ـ وعن جابر رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: َ تَزَالُ طَائِفَةٌ مِنْ أمَّتِي يُقَاتِلُونَ عَلى الْحقِّ ظَاهِرينَ الى يَوْمِ الْقِيَامَةِ. فَيَنْزِلُ عِيسى ابْنُ مَرْيَمَ فَيَقُولُ أمِيرُهُمْ: تَعالَ صَلِّ لَنَا. فَيَقُولُ: َ. إنَّ بَعْضَكُمْ عَلى بَعْضٍ أُمَراءُ، تَكْرِمَةِ اللّهُ تَعالى لِهذِهِ ا‘مَّةِ [. أخرجه مسلم .
4969 - Câbir radıyallahu anh anlatıyor: "Rasûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Ummetimden bir grub, hak için muzaffer şekilde mucadeleye Kıyamet gününe kadar devam edecektir. O zaman İsa İbnu Meryem de iner. Bu müslümanların reisi: "Gel bize namaz kıldır!" der.
Fakat İsa aleyhisselam: "Hayır! der, Allah'ın bu ummete bir ikramı olarak siz birbirinize emirsiniz!"
(Muslim, İman 247)
AÇIKLAMA:
1- Önceki hadisin açıklamasında İsa ile ilgili gerekli malumatı dercettik.
2- Hadis, kıyamete kadar, yeryüzünde İslam'ın devam edeceğini, hem de açıktan açığa mücadele edecek bir güç ve kuvvete sahip olarak devam edeceğini ifade eder. Bu ifade İslam'a karşı olan güçlerin devam edeceğini de ifade eder. Ancak, İslam'ın kesin bir mağlubiyetle her tarafta sindirilmiş, gizlilik içinde, gayr-ı müessir, mahdud ferdler arasında devamı suretinde değil, muzafferâne, açıktan açığa mücadelesini yapabilen bir haşmet içerisinde devam edeceğini ihbar etmektedir. Bu ihbar-ı nebevî, mü'minlerin gelecek hakkında ye'si atmaları için yeterli bir müjdedir. Tarih boyu Müslümanlar çeşitli işkence, hakaret, muhaceret, mağlubiyet vs. zilletleri tatmışlarsa da, hiçbir zaman kesin bir yenilgiyle yok edilememişlerdir. Aleyhissalâtu vesselâm, bu halin kıyamete kadar devam edeceğini, yeryüzünün bazı bölgelerinde sindirilmiş olsalar bile, diğer bir kısım bölgelerinde tevhid bayrağının dalgalanacağını haber vermektedir.
İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 14/275
--------------------------------------------------------------
MUTEVATİR HADİSLER : KETTANİ
Ebu’l-Huseyin, bu ifadeyi; İbn Mâce’nin, Enes’ten rivayet ettiği
وَلاَ مَهْدِيّ إِلاَّ عِيسَى ﴾“Mehdi ancak İsa’dır”)
(İbn Mâce, Fiten 24) hadisini reddetme mahiyetinde söylemektedir.”
“Mağani’l-Vefâ bi Meânil-İktifâ”da geçtiğine göre; Şeyh Ebu’l-Huseyin el-İberî dedi ki:
“Mehdi’nin çıkacağı, yedi yıl yeryüzünde hüküm süreceği, onun zamanında yeryüzünün adaletle dolacağı ile ilgili Peygamber (s.a.v)’den gelen haberler, ravilerinin çok olması sebebiyle müstefiz ve tevatürüdür.”
Şeyh Muhammed b. Ahmed es-Seffârînî el-Hanbelî “Şerhu Akîde”de konu ile ilgili olarak şöyle der:
“Mehdi’nin çıkması ile ilgili rivayetler, çoktur. Öyle ki bu konudaki rivayetler, manevi mütevatir derecesine ulaşmış ve bu husus, Ehl-i Sünnet alimleri arasında yaygınlık kazanmıştır. Hatta Ehl-i Sünnet alimleri, Mehdi’nin ortaya çıkışını, kendi inanç esasları içerisinde saymışlardır.”
Daha sonra da bu konuda bir grup sahabeden gelen bazı hadisleri nakletmiştir. (Devamla da) der ki:
“Bu tür çeşitli rivayetler, sahabeden ve tabiundan rivayet edilmiştir. Bu rivayetlerin toplamı, kesin bilgiyi ifade etmektedir. Dolayısıyla da Mehdi’nin ortaya çıkmasına iman, vaciptir. Nitekim Mehdi’nin ortaya çıkması konusu, ilim adamlarınca doğrulanmış ve Ehl-i Sünnet ve’l-Cemâat akaidinde de yer almıştır.”
(İslam’ın ilk asırlarında yazılmış muteber Sünnî akaid ve kelam kitaplarında olumlu veya olumsuz yönüyle Mehdîlik, hiç ele alınmamıştır. İmam-ı A’zam’ın “Fıkh-ı Ekber”inde, Maturidî ve Eş’arî’nin eserlerinde bu konu ile ilgili bilgilere rastlanmaz. Yine onların çağdaşları büyük alimlerin kitaplarında da bu konuya temas edilmez. Bir bakıma bu doğaldır. Çünkü Mehdîlik, sonuç itibariyle “İmamet”le doğrudan doğruya ilgilidir ve imamet konusunun bir parçasıdır. İmamet ise, Ehl-i Sünnete göre; (asla değil de,) furu’a ait bir meseledir. Yalnız daha sonraları imamet konusunda insanlar arasında bozuk inançlar ortaya çıkınca…. (Sünnî) kelamcılar, imamet konusunu, kelam’ın konuları arasına almışlardır. Aynı sebepten dolayı sonraki akaid alimleri, eserlerinin son kısımlarına, imamet ve “Mehdilik” bahislerini de eklemişlerdir. (Doç. Dr. Avni İlhan, Mehdilik, s. 141-142, Beyan yay. 1993, İst.)
İbn Haldûn (ö. 808/1406)’da “Mukaddime”de Mehdi’nin çıkması ile ilgili hadislerin geliş yollarını geniş bir şekilde getirip Mehdi olayını illet yönünden uygun bulmamıştır. Fakat bazı alimler, İbn Haldûn’a; ‘farklı rivayetlere rağmen bu konuda gelen hadislerin çok olduğu’ şeklinde cevap vermişlerdir. Çünkü Mehdi ile ilgili rivayetler, tevatur derecesine ulaşmıştır. Zira Mehdi’nin çıkması ile ilgili hadis; İmam Ahmed, Tirmizî, Ebu Dâvud, İbn Mâce, Hâkim, Taberânî, Ebu Ya’lâ el-Mevsilî, Bezzâr ve daha bir çok alimin; Sünen, Mu’cem ve Müsned gibi temel İslamî eserlerinde geçmektedir. Bunlar, bu rivayetleri, bir grup sahabeye dayandırmışlardır. Dolayısıyla da bu konudaki rivayetleri inkar etmek, kişiye, bir şey kazandırmaz. Çünkü bu hadislerin bir kısmı, diğer bir kısmını (destekleyip) güçlendirmektedir, şahidler ve mutabaât yoluyla takviye kazandırmaktadır…
(Ravisi rivayette tek başına kaldığından ferd olduğu sanılan bir hadis, başka yol veya yollardan rivayet edilip edilmediğini anlamak üzere çeşitli hadis kitaplarından araştırılır. İtibar adı verilen bu araştırma sonunda o hadisin bir başka ravi tarafından rivayetinde tek kalan ravinin şeyhi veya şeyhinin şeyhiden rivayet edildiği anlaşılırsa, mutabaat meydana gelmiş olur.)
Mehdi hadislerinin bir kısmı; sahih, bir kısmı hasen ve bir kısmı da zayıftır… Mehdi’nin ortaya çıkması konusu, İslam ülkelerinde yaşayan tüm Müslümanlar arasında meşhur bir vaziyettedir. Çünkü ahir zamanda Ehl-i Beyt’ten bir adam ortaya çıkıp İslam Dini’ni yeniden güçlendirecek, adaleti yaygınlaştıracak, Müslümanlar ise bu adama tabi olacak ve İslam memleketlerini (tekrar) ele geçirecek işte bu adam, “Mehdi” diye isimlendirilecek… Bundan sonra da “Sahîh”te sabit Kıyamet Alametlerinden olan Deccâl ortaya çokacak… Bundan sonra da İsa (a.s) yeryüzüne inip Deccâl’i öldürecek veya Mehdi, İsa (a.s) ile birlikte ortaya çıkıp Deccâl’i öldürmede İsa (a.s)’a yardım edecek, Mehdi, İsa (a.s)’a imam olup namaz kıldıracak… ve buna benzer daha bir çok hususlar.
Kadı Allâme Muhammed b. Ali eş-Şevkânî el-Yemenî (ö. 1250/1834)’nin “Tavdîh fi Tevâturi mâ câe fi’l-Mehdiyyi’l-Muntazar ve’d-Deccâl ve’l-Mesîh” adında bir irsalesi vardır. Şevkânî, bu risalesinde konu ile ilgili olarak şöyle der:
“Mehdi hakkında gelen hadislerin içerisinde, 50 kadar üzerinde durulmaya değer rivayet bulunmaktadır. Bu hadislerin içerisinde; sahih, hasen ve münceber zayıf olanı da vardır. Dolayısıyla da Mehdi’nin ortaya çıkması olayı, kesinlikle mütevatirdir. Hatta hakkında bundan daha az rivayet bulunan temel ilkelerle ilgili bazı terimler üzerinde bile tevatürün oluştuğu iddiaları doğrudur. Mehdi ile ilgili sahabeden gelen rivayetlere gelince; bu rivayetler, gayet çoktur. Bu sözlerin tümü, merfu hadis hükmündedir. Çünkü bu tür konularda icitahad da bulunulmasına imkan yoktur.
Bu konuda daha geniş bilgi için Şevkânî’nin bu kitabına bakabilirsiniz. Çünkü Şevkânî, bu kitabında, Mehdi ile ilgili hadisleri nakletmiş ve bu hadislere dair bazı bilgiler vermiştir.
İbn Hacer el-Heytemî (ö. 973/1051)’de “Savâik”da konu ile ilgili olarak şöyle der:
“Ebu’l-Hüseyin el-İberî dedi ki: ‘Mehdi’nin çıkacağı, onun Hz. Peygamber (s.a.v)’in Ehl-i beyt’inden geleceği, yeryüzünde yedi yıl hüküm süreceği ve onun zamanında yeryüzünün adaletle dolacağı, onun Hz. İsa (a.s.) ile birlikte ortaya çıkacağı, Filistin’deki …. Kapısında Deccâl’i öldürmede İsa (a.s)’a yardım edeceği, bu üummete imam olacağı, İsa (a.s)’ın onun ardında namaz kılacağı ile ilgili Peygamber (s.a.v)’den gelen haberler, ravilerinin çok olması sebebiyle mustefiz ve tevaturdur.”
MUTEVATİR HADİSLER : (NAZMU’L-MUTENÂSİRE MİNE’L-HADÎSİ’L-MUTEVÂTİRE) KETTANİ
----------------------------------------------------------------------------------------SUNEN-İ EBU DAVUD
4311... Huzeyfe b. Esîd el-Ğıfari demiştir ki; Rasûlullah'a ait bir çardağın gölgesinde oturmuş konuşuyorduk. Kıyameti söz konusu ettik, seslerimiz yükseldi. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.):
Kıyamet kendisinden önce (şu) on alamet çıkıncaya kadar kopmaz - veya olmaz-:
Güneşin battığı yerden doğması, Dabbe'nin çıkması, Ye'cuc ve Me'cuc'un çıkmaları, Deccal, İsa b. Meryem, duman, biri doğudan biri batıdan, biri de Arap Yarımadasında olmak üzere üç yerin batması, bunların sonuncusu da Yemen'den; Aden'in en aşağısından bir ateşin çıkmasıdır. Bu, insanları mahşere sevk eder." buyurdu.
[Muslim, Fiten 39, 40; Tirmizi, fiten 21: İbn Mâce, fiten 25. 28.
Sunen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/439-440]
AÇIKLAMA
5- İsa (a.s)'nın inmesi: Kıyamet kopmadan önce İsa (a.s) yeryüzüne inecek ve Muhammed (s.a.v.)'İn şeriatı ile hükmedecektir. Onun inmesi, son peygamberin Muhammed (s.a.v.) olup, ondan sonra peygamber gelmeyeceği gerçeğine aykırı değildir. Çünkü İsa (a.s) yeni bir şeriat getirip, Muhammed'in şeriatini neshetmeyecek, adaletli bir hakem olarak inecek, bizim şeriatimizle hükmedecek, insanların terkettiği şer'î işleri ihya edecektir.
İsa (a.s)'in yeryüzüne indikten sonra Deccal ile kavga edip onu öldüreceği sahih hadislerle sabittir.
İsa'nın yeryüzünde ineceği yerin Şam'ın doğusundaki beyaz minareli bir cami, Kudüs'teki mescidi Aksa ve Ürdün olduğu tarzında rivayetler vardır. İbn mace'nin, Nevvas b. Sem'an el-Kilabî'den rivayet ettiği uzunca bir hadisin, İsa'nın inmesi ve faiiyetleri ile ilgili bölümünde şöyle denilmektedir: ".... Deccal ile halk bu durumda iken Allah, İsa (a.s)'yi gönderecek. İsa Dimeşk'ın doğusunda beyaz minarenin yanına boyalı bir ei-bise içinde, ellerini iki meleğin kanatlan üzerine koymuş olarak inecektir. İsa (a.s) başını eğdiği zaman terler damlayacak, kaldırdığı zaman iri inciler gibi gümüş taneciklerine benzeyen ter tanecikleri yuvarlanacaktır. Onun nefesi gözünün alabildiği yere kadar ulaşacak, nefesinin kokusunu duyan bütün kâfirler ölecektir. İsa gidip, Lud kapısı yanında Deccal'e yetişecek ve onu öldürecektir. Sonra Allah'ın Nebisi İsa, Allah'ın Deccal'den koruduğu bir kavmin yanma varacak, yüzlerini mesbedecek ve onlara cennetteki derecelerini anlatacaktır.
Onlar bu vaziyette iken Allah (c,c) İsa'ya "Ya İsa ! Ben öyle kullar yarattım ki onlarla savaşmaya kimsenin gücü yetmez. Sen, benim kullarımı Tur'a götür, koru" diye vahyedecek Ye'cuc ve Me'cuc'u gönderecektir. Bunlar, Allah'ın buyurduğu gibi her tepeden hızla ineceklerdir. Öncüleri Ta-beriye gölüne uğrayıp ondaki suyu içecektir. Arkadan gelenler de oraya varıp, burada su vardı, diyeceklerdir. Allah'ın nebisi İsa ve arkadaşları mahsur kalacak. Öyle ki onlardan birisine bir öküz başı, bu gün sizden birinize yüz dinardan daha değerli olacak. Daha sonra İsa ve arkadaşları Allah'a dua edecekler ve Allah (c.c) onların (Ye'cuc ve Me'cuc'un üzerine) boyunlarına Neğaf (kurtlar) gönderecek. Böylece Ye'cuc ve Me'cuc bir kişinin ölmesi gibi hepsi birden ölmüş olacaklar. İsa ve arkadaşları (Tur'dan) inecekler ve onların leşleri, pis kokuları ve kanlan ile dolmamış bir karış yer bulamayacaklar. Bunun üzerine (a.s) ve arkadaşları Allah'a dua edecekler. Allah da onların üzerine melez devenin boynu gibi uzun boyunlu kuşlar gönderecek. Bu kuşlar o leşleri alıp, Allah'ın dilediği yere atacaklar. Sonra Allah (c.c) onlar üzerine bir yağmur gönderecek, insanları o yağmurdan ne bir kerpiç ev, ne de bir çadır koruyamayacak. O yağmur her tarafı yıkayıp ayna gibi parlatacaktır. Sonra yere, "ürününü bitir, bereketini geri getir" denilecektir. İşte o gün herkes bir tek nardan yiyecek. Nar insanları doyuracak ve kabuğu altında gölgelenecekler. Allah süte de bereket verecek öyle ki yeni doğuran deve kalabalık bir cemaata, yeni buzağılamış inek bir kabileye, yeni kuzulamış bir koyun da sülâleye yetecek kadar süt verecektir. Sonra Allah (c.c) onlara güzel bir rüzgar gönderecek, o rüzgar onları koltuk altlarından yakalayarak, müslüman olan herkesin ruhunu alacaktır. Diğer insanlar eşeklerin alenen çiftleştiği gibi açıkta çiftleşip duracaklar. İşte onların üzerine kıyamet kopacaktır.
(İbn Mace, fiten 32. (Bu bölüm hadisin yarısından sonraki kısımdır. Daha önceki kısmı Deccal ile ilgilidir.)
Görüldüğü gibi bu hadis İsa'nın inmesi ile ilgili hayli detaylı bilgi vermiştir. Aslında bunlara başka birşey eklemeye gerek yoktur. Ancak konu ile ilgili olarak Buhari ve Müslim'in rivayet ettikleri bir hadisin mealini de aktarmak istiyoruz:
Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Hayatım elinde olan Allah'a yemin ederim ki muhakkak yakında Meryem oğlu İsa , adil bir hakim olarak gökten inecektir. O, salibi kıracak, hınzırı öldürecek ve cizyeyi kaldıracaktır. Mal o kadar çoğalacak ki onu kimse kabul etmez olacaktır. Artık Allah (c.c)'a bir secde etmek, dünya ve dünyada olan herşeyden daha hayırlı olur."
(Buhari, enbiya 49; Muslim. İman 242)
4324... Ebû Hurayra (r.anh)'den rivayet edildiğine göre: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Benimle onun -yani İsa (a.s)'ın- arasında peygamber yoktur ve o mutlaka inecektir. Onu gördüğünüz zaman, tanıyınız;
o, orta boylu, kırmızıya çalan beyaz benizli, bir adamdır. Sarımtırak renkte iki elbise içerisinde olacaktır. Başına bir ıslaklık değmese de (sanki yıkanmış gibi) damlali olacaktır, (başından sular damlayacaktır) İslam adına insanlarla savaşacak, Haç'i kıracak domuzu öldürecek ve cizyeyi kaldıracaktır. Onun zamanında Allah islamm dışındaki tüm dinleri ibtal eder. İsa (a.s) Mesih Deccal'i öldürecek ve yeryüzünde kırk sene kalacaktır. Sonra vefat edecek ve müslümanlar namazını kılacaklardır.
(Sunen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/466)
Açıklama
Hadisi şerif Deccal'den ziyâde İsa (a.s)'nın inmesi ile ilgilidir_ Dana önce de işaret edildiği gibi Isa yeryüzüne inecek, tüm insanları tek bir dinde birleştirecek ve Deccal'i öldürecektir. Bu, Muhammed (s.a)'in son peygamber oluşu keyfiyetine ters Çünkü İsa bir peygamber olarak yeni bir şeriat getirmeyecek Muhammed'in şeriatını uygulayacak, onunla hükmedecektir. Yani Muhammed'e ummet olacaktır. Nitekim Rasûlullah (s.a) bir hadisinde "Eğer Musa sağ olsaydı ancak benim tabilerimden olurdu" buyurmuştur.
İsa yeni bir şeriat getirmeyeceğine göre, İslam'ın teklifleri kalkmayacak devam edecektir.
Kurtubî'nin dediğine göre İsa indiği zaman, müslümanlar üzerinde ondan başka sultan, imam, hakim ve müftı olmayacaktır. Zaten Allah yeryüzünden ilmi çekip almış olacaktır. İsa, İslam-dininden ihtiyacı olan ilimleri, Allah'ın emri ile gökyüzünde öğrenmiş bir vaziyette inecektir. İsa bunu söyleyince insanîar onun etrafında toplanacaklar ve onu kendilerine hakem seçeceklerdir.
Suyûtî ise, yeryüzünde ilmin ve ulemânın kalmayacağı görüşüne karşı çıkar, devamlı olarak yeryüzünde İslâm ulemasının bulunacağını ancak kendisine baş vurulacak büyük imamın İsa olacağını söyler.
Hadiste, İsa'nın kolayca tanınması için bazı özellikleri anlatılmak-ta've yapacağı bazı şeyler sözkonusu edilmektedir. Buna göre, İsa orta boylu, kırmızıya çalar-beyaz benizli olacaktır. Üzerinde hafif sarıya çalan iki elbise bulunacaktır. Temiz ve parlak olduğu için başım ıslatmadığı halde sanki ıslatılmış gibi damlalar olacaktır.
İsa'nın yapacağı bazı şeyler de şunlardır:
1- Haç'ı kıracaktır: Şerhu's-sunne'de, bundan maksadın hristiyanlığı ibtal edip, İslam dini ile hükmetmesi olduğunu söyler.
2- Domuzu öldürecektir. Yani domuz sahibi olmayı ve yemeyi yasaklayarak, öldürülmesini mubah görecektir.
3- Cizyeyi kaldıracaktır: Alimler bu konuyu üç ayrı yolla izah etmişlerdir:
a) Ehl-i kitabı İslama girmeye mecbur tutacak, onların cizye vererek dinlerinde kalınlarına izin vermeyecektir. Müslüman olmayanları da öldürecektir. Bu izah, Hattabi'ye aittir. Nevevi'nin görüşü de bu istikamettedir. Nevevi, cizyeyi kaldırmanın, bizim dinimizin kabul ettiği bir hükmün neshi olmadığını çünkü cizyenin meşruiyeti hükmünün İsa'nın nüzulüne kadar devam etmekle kayıtlı olduğunu söyler.
b) Kendisine cizye mükellefiyeti konulacak zımmî kalmayacaktır. Yani, müslümanlar zenginleşecek, zimmîlerin cizye vermesine ihtiyaç duyulmayacaktır. Çünkü cizye müslümanlarm maslahatlarına, için konulur. Buna ihtiyaç duyulmayınca, cizye de alınmaz. Bu görüş Nihaye sahibine aittir.
c) Kadı Iyaz'ın bildirdiğine göre, cizyenin vaz'mdan maksadın; cizyeyi kaldırmak değil, cizye koymak olması muhtemeldir. Yani bu görüşe göre İsa hiç bir taviz vermeden herkesten cizye alacak bu yüzden mal mülk çoğalacaktır.
4- İsa Deccal'i öldürecektir: Bu konu daha önce izah edilmişti. Daha sonra, hadiste, İsa'nın kırk sene yaşayacağı ve sonra vefat edeceği bildirilmektedir. Müslim'in Abdullah b. Amr'dan rivayetinde İsa'nın yedi sene kalacağı ifade edilmektedir.
İmadu'd-din b. Kesir bu iki rivayet arasında bir çelişki olduğunu söyledikten sonra bu çelişkiyi şöyle giderir:
"Bu yedi yıl, İsa'nın indikten sonraki ikâmetine hamledilir. Bu, daha semaya yükseltilmeden önce dünyada geçen otuz üç yıla ilave edilir ve toplam kırk yıl eder. İsa'nın semaya yükseltilmeden önceki yaşı meşhur görüşe göre otuz üçtür."
Üzerinde durduğumuz hadis İsa'nın ineceğine açıkça delâlet etmektedir. Ehl-i sünnete göre İsa sağ olarak ve kendi aslî unsuru ile inecektir. Bazı Mutezîlîlerle bazı Cehmiler Hz. İsa'nın inmeyeceğini söylerler ve görüşlerini Peygamberin Hatemu'l- Enbiya olduğunu bildiren ayet ile takviyeye çalışırlar. Ancak yukarıda da işaret ettiğimiz gibi, İsa yeni bir peygamber olarak inmeyeceği için onun inmesi bu ayete zıt düşmez. Peygamberden, İsa'nın ineceğine işaret eden birçok hadis gelmiştir.
Şevkâni , İsa , Deccal ve Mehdî konusunu incelediği et-Tevhidil tevaturi mâ câefi'l - ehadisfi'l-Mehdi ve'd-Deccal ve'l-Mesih adındaki risalesinde, İsa'nın ineceğini bildiren yirmi dokuz hadis nakleder ve bunların tevatür derecesinde olduğunu söyler.
[Sunen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/466-468. ]
-------------------------------------------------------------------------------
BÜYÜK HADİS KULLİYATI
Cem'ul Fevaid
min Cami'il-usul ve Mecma'iz-Zevaid
9874- Ebû Hurayra radiyallahu anh'dan: (Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu )
"Rumlar A'mâk'aya da Dâbik'a inmedikçe Kıyamet kopmaz. O zaman yeryüzünün en seçkinlerinden olan Medine'den bir ordu çıkacak. Karşılıklı saf haline gelip savaş vaziyeti aldıklarında Rumlar şöyle diyecek:
'Bırakın bizi de bizden esir alanlarla savaşalım.'
Müslümanlar şöyle cevap verecekler: 'Hayır biz kardeşlerimizle savaşmanıza izin vermeyiz.'
Bunun üzerine (Rumların) üçte biri yenilgiye uğrayacak ve Allah asla onların tevbelerini kabul etmiyecek. (Müslümanların) üçte biri de öldürülecek ki, Allah katında onlar şehitlerin en üstünüdürler. Üçte biri de feth edecek. Asla fitneye düşmeyecekler. Onlar Kostantiniyye'yi feth edecekler. Onlar kılıçlarını zeytin ağaçlarına asıp ganimetleri taksim ederlerken şeytan bağıracak: 'Ne duruyorsunuz, Mesîhu' d-Deccâl çıktı, ailelerinizi bastı.'
Ortada bir şey yokken hemen çıkacaklar. Şam'a geldiklerinde, gerçekten çıkmış olacak. Onlar saflarını teşkil edip savaşa hazırlanırlarken namaza kamet getirilecek, derken gökten Meryemoğlu İsa inip onlara imamlık edecek. Allah'ın düşmanı (Deccal) onu görünce, suda tuzun eridiği gibi eriyecek. Onu o haliyle bıraksa tamamiyle eriyecek, fakat daha tam erimeden onu kendi eliyle öldürüp mızrağındaki kanını halka gösterecek."
[Rudani : 5. Cilt , 9874 ; Muslim]
9895- Huzeyfe bin Esîd el-gifârî radiyallahu anh'dan: (Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu )
"Kıyamet on alâmet görülmedikçe kopmaz:
Duman, deccâl, dabbedu'l-Arz, güneşin batıdan doğması, isa'nın yeryüzüne inmesi, ye'câc-me'cûc, doğuda bir, batıda bir ve Arap yarımadasında bir (yeryüzü) batışı olmak üzere üç batış. Bunların sonuncusu ise insanları mahşerlerine sürecek olan ateşin zuhurdur."
[Rudani : 5. Cilt , 9895]
9928- en-Nevvâs bin Sem'ân radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir sabah Deccâl'den o kadar çok bahs etti ki, onun hurmalığın içinde olduğunu sandık. O'na doğru gittiğimizde bizim hâlimizin farkına varmış olacak ki bize sordu:
'Ne'niz vardır?' Dedik ki:
'Ey Allah'ın Rasulu, sabahleyin Deccâl'den o kadar çok bahsettin ki hatta biz onu hurmalığın içinde olduğunu sandık.'
'Benim hakkınızda korktuğum başka bir Deccâl'dır. Zira ben sağ iken Deccâl çıkarsa ona karşı ben sizi savunurum. Eğer çıktığında ben yoksam, o zaman herkes kendisini savunsun. Mamafih her bîr müslüman hakkında Allah ona karsı müdafaa etmekte vekilimdir. O (Deccâl) kısa kıvırcık saçlı bir gözü olan bir delikanlıdır, tıpkı Abdu'l-Uzzâ bin Katan'a benziyor. Kim ona erişirse ona karşı Kehf sûresinin ilk ayetlerini okusun. O Şam ile Irak arasından çıkacak; sağa sola saldırıp azgınlaşacak. Ey Allah'ın kulları sebat ediniz!' buyurdu.
Dedik ki: 'Ey Allah'ın Rasulu! O yeryüzünde ne kadar kalacaktır?' Şöyle buyurdu:
'Kırk gün kalacak; ancak onun bir günü bir sene gibi, bir günü bir ay gibi, bir günü bir hafta gibi, diğer günleri ise sizin şimdiki günleriniz gibi olacaktır.'
Dedik ki: 'Ey Allah'ın Rasulu! Bir sene gibi olan günde bize bir günlük namaz yetecek mi?' Şöyle buyurdu:
'Hayır (yetmez), siz o uzun günde, normal günlerinizdeki her namaz vakti kadar namazı takdir ederek kılın!'
'Peki onun yeryüzündeki hızı nedir?'
'O, rüzgârın sürüklediği yağmur gibidir. Bir kavme gidecek, onları davet edecek, onlar da ona iman edip onun davetini kabul edecekler. Göğe emredecek, yağmur yağdıracak, yere söyliyecek bitki bitirecek. Hayvanları akşamleyin dönerken, memeleri süt dolu dönecek, karınları da doymuş olup bol süt verecekler. Sonra başka bir kavme varacak onları davet edecek, fakat onlar onu reddedecekler. Bunun üzerine onlardan ayrılacak. Sabahleyin o zümrede bir kıtlık başgösterecek. Ellerinde mallarından hiç bir şey kalmıyacak. Bir harabeye uğrayacak: 'Haydi hazinelerini çıkart!' diyecek. Oranın hazineleri arı kovanları gibi kendisini izleyecek. Sonra gençlik ve neşe dolu olan bir çocuğu çağıracak ve ona kılıçla bir darbe indirip onu ikiye bölecek. Sonra ona: 'Haydi kalk!' diye çağıracak. Büyük bir sevinç ve parlak yüzle dirilecek. O böyleyken Allah Meryem'in oğlu Mesih'i, gökten, iki boyalı elbise içinde Şam'ın doğusundaki Beyaz Minare'ye, elini iki meleğin kanatlarına koymuş bir halde indirecek. Başını eğdiği zaman su damlayacak, kaldırdığı zaman ondan inci dâneleri gibi düşecek. Onun soluğunu duyan her kâfir hemen ölecek. Onun soluğu, kendi gözünün görebildiği yere kadar gidecek ve duyulacak. Ondan sonra Mesih onun peşine düşüp, ona Led kapısında yetişerek öldürecektir.
Sonra İsâ, Allah'ın onun şerrinden koruduğu bir kavmin yanına gelecek, yüzlerini okşayıp her birine cennetteki derecesine göre hitap edecektir.
Sonra Allah, İsa'ya: 'Ben bir takım kullarımı çıkardım ki, kimse onlarla savaşamaz. Haydi kullarımı Tûr dağına ilet!' diye vahyedecek. Ve her tepeden akın edip gelen Ye'cûc-Me'cûc'u gönderecek. Onların ilk bölümü Taberiye gölüne gelip oradaki suyun hepsini içecek. Sonradan gelen bölümü orada su bulamıyacak ve şöyle diyecekler: 'Hani bîr zaman burada su vardı, acaba şimdi ne oldu?' Isâ ile ashabı (Tûr dağında) muhasara altına alınacaklar. Hatta o gün onlardan biri için bir öküzün başı bugünkü birinizin yüz dinardan daha değerli olacak.
Bunun üzerine Isâ ve arkadaşları Allah'a yalvaracaklar. Allah Ye'cuc ve Me'cûc'un boyunlarına deve musallat kılacak ve hepsi birden tek kişinin ölümü gibi yere serilip ölecekler. Isâ ve arkadaşları epeden aşağıya indiklerinde onların leşleri ve pis kokularından başka bir şey ile karşılaşamayacaklar. Allah'dan onların oradan bir an önce kaldırılmasını dileyecekler. Allah da oraya deve boynu gibi büyük kuşlar gönderecek ve onları alıp Allah'ın dilediği yere götürüp atacaklar.
Sonra Allah bolca yağmur yağdıracak. Orasını ayna gibi tertemiz kılacak.
Sonra yee şöyle denilecek: 'Haydi meyvelerini bitir, bereketini ver!' Bunun üzerine yeryüzü bitkisini bitirecek. O günde cemaat nar yiyecekler ve onun kabuğu altında gölgelenecekler. Allah her şeye bereket ihsan edecek. Yeni doğurmuş bir devenin sütü bir kitle insana yetecek, yeni doğuran bir ineğin sütü bir kabileye yetecek, bir koyunun sütü bir güruha yetecek. Ondan sonra Allah güzel kokulu bir rüzgâr gönderecek hepsinin koltuk altlarından geçecek ve her müslüman ve mü'minin ruhunu kabzedecek, geride insanların kötüleri kalacak, eşekler gibi herc-u merc olacaklar ve Kıyamet işte onların üstüne kopacak.'
Diğer rivayette "Hani bir zamanlar burada su vardı" kavlinden sonra şöyle geçmektedir: "Sonra yürüyüp Beytu'l-Makdis dağı olan Ağaçlı dağa varacaklar ve diyecekler ki 'Biz yeryüzünde öldürmedik kimse bırakmadık. Şimdi sıra göktekileri öldürmeye geldi.' Ondan sonra oklarını göğe doğrultup atacaklar. Allah onların oklarını kanlı olarak geri döndürecektir."
[Rudani : 5. Cilt , 9895; Muslim, Ebû Dâvud ve Tirmizî]
---------------------------------------------------------------
RİYAZU'S SALİHİN : İMAM NEVEVİ
1812. Nevvâs İbni Sem’ân radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir sabah Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem deccâlden uzun uzun bahsetti. Sonunda yorulup sesini alçalttı, sonra tekrar yüksek sesle konuştu. Biz onun anlatışına bakarak deccâlin Medine civarındaki hurmalıklara gelip dayandığını zannettik. Tekrar yanına gittiğimiz zaman üzüntümüzü anladı ve:
– “Hayrola, bu ne hal?” dedi. Biz de:
– Yâ Rasûlallah! Sabahleyin deccâlden bahsettin. Kâh alçak sesle kâh yüksek sesle konuştuğun için, biz onun hurmalıklara gelip dayandığını sandık, dedik. Bunun üzerine şöyle buyurdu:
– “Sizin adınıza deccâlden başka şeylerden daha çok korkuyorum. Şayet deccâl ben aranızdayken çıkarsa, onun oyununu bozar, delillerini çürütürüm.
Eğer ben aranızdan ayrıldıktan sonra çıkarsa, artık herkes kendini ona karşı savunup korumalıdır. Zaten Allah Teâlâ mü’minleri onun kötülüklerinden koruyacaktır. Deccâl kıvırcık saçlı, patlak gözlü, (Câhiliye devrinde ölen) Abduluzzâ İbni Katan’a benzeyen bir gençtir. Sizden onu gören Kehf sûresinin baş (ve son) tarafından onar âyet okusun. O Şam ile Irak arasındaki bir yerden çıkacak. Sağa sola her yana kötülüğünü yayacaktır. Ey Allah’ın kulları, imanınızı koruyup direnin!”
– Yâ Rasûlallah! Deccâlin yeryüzünde kalma süresi ne kadardır? diye sorduk. Şöyle buyurdu:
– “Kırk gündür. Bir günü bir yıl kadar, bir başka günü bir ay kadar, bir diğer günü de bir hafta kadardır; geri kalan günleri ise sizin bildiğiniz günler gibidir.” Biz:
– Yâ Rasûlallah! Bir yıl kadar olan günde, kılacağımız bir günlük namaz kâfi gelecek mi? dedik.
– “Hayır, siz namaz vakitlerini ona göre takdir ve hesap ediniz” buyurdu. Biz:
– Yâ Rasûlallah! Onun yeryüzündeki sürati ne kadardır? diye sorduk. Şöyle buyurdu:
– “Rüzgârın sürüklediği bulut gibi insanların yanından geçer, ilâh olduğunu söyleyerek kendisine iman etmelerini ister, onlar da iman ederler. Göğe yağmur yağdırmasını emreder, yağmur yağar; yere bitki bitirmesini emreder, otlar, çayırlar biter; insanların yayılmaya gönderdikleri hayvanları daha gösterişli ve semiz, sütleri daha bol olarak döner. Daha sonra başka insanların yanına gelerek onları kendine inanmaya davet eder; fakat onlar kendisine inanmayıp teklifini geri çevirirler; deccâl de yanlarından ayrılıp gider; lakin sabahleyin suları çekilip çayır çimenleri kurur, hayvanları da helâk olur.
Deccâl bir örene uğrayıp ‘Definelerini ortaya çıkar!’ der, o harâbedeki defineler arıbeyinin peşinden giden arılar gibi deccâlin arkasından gider.
Sonra deccâl babayiğit bir genci yanına çağırıp onu kılıcıyla ikiye biçer; vücudunun her parçası bir yana düşer; ardından ona seslenir.
Delikanlı gülümseyen bir çehreyle ona doğru gelir. Deccâl böyle işler yaparken Allah Teâlâ Mesîh İbni Meryem sallallahu aleyhi ve sellem’i gönderir.
Mesîh, boyanmış iki elbise içinde, ellerini iki meleğin kanatları üzerine koyarak Dımaşk’ın doğusundaki Akminare’nin yanına iner. Mesih parıldayan yüzüyle başını yere eğince saçlarından terler damlar, başını kaldırınca inci gibi nûrânî damlalar dökülür. Onun nefesini koklayan kâfir derhal ölür. Nefesi baktığı yere ânında ulaşır. Mesih deccâlin peşine düşer, onu (Kudüs yakınındaki) Bâb'u lud’de yakalayıp öldürür.
Sonra Îsâ sallallahu aleyhi ve sellem, Allah Teâlâ’nın kendilerini deccâlin şerrinden koruduğu birtakım insanların yanına gelir, onların yüzlerini okşayarak deccâl fitnesinin sona erdiğini söyler ve kendilerine cennetteki yüksek derecelerini haber verir.
Bu sırada Allah Teâlâ Îsâ sallallahu aleyhi ve sellem’e vahyederek “Kimsenin öldüremeyeceği kullar yarattım; diğer kullarımı toplayıp Tûr’a götür” buyurur.
Allah Teâlâ Ye’cûc ve Me’cûc’ü yeryüzüne gönderir. Onlar tepelerden süratle inip giderler; öncüleri Taberiye gölüne varıp gölün bütün suyunu içer.
Arkadan gelenler oraya vardıklarında, “Bir zamanlar burada çok su varmış” derler.
Îsâ sallallahu aleyhi ve sellem ile yanında bulunan mü’minler Tûr dağında mahsur kalırlar. Onlardan her biri için bir öküz başı, sizin bugünkü paranızla yüz altından daha kıymetli olur. Îsâ sallallahu aleyhi ve sellemile yanındaki mü’minler bu belâdan kendilerini kurtarması için Allah Teâlâ’ya yalvarırlar.
Allah Teâlâ da Ye’cûc ve Me’cûc’ün enselerine kurtçuklar musallat eder; hepsi bir anda ölüp gider. Ardından Îsâ sallallahu aleyhi ve sellem ile mu’minler Tûr dağından inerler. Ye’cûc ve Me’cûc’ün kokmuş cesetlerinin olmadığı bir karış yer bulamazlar.
Îsâ sallallahu aleyhi ve sellem ile yanındaki mü’minler bu belâdan da kendilerini kurtarması için Allah Teâlâ’ya yalvarırlar.
Allah Teâlâ deve boyunları gibi iri kuşlar gönderir; bu kuşlar onların kokmuş cesetlerini alarak Cenâb–ı Hakk’ın dilediği yere götürüp atarlar.
Sonra Allah Teâlâ hiçbir evin ve çadırın engel olamayacağı bol bir yağmur gönderir; bu yağmur yeryüzünü ayna gibi pırıl pırıl temizler. Daha sonra yeryüzüne “Meyveni bitir, bereketini getir” diye emredilir. O gün bir grup insan tek bir nar ile doyar, kabuğuyla da gölgelenirler.
Yaylıma gönderilen hayvanların sütü de bereketlenir, bir devenin sütü kalabalık bir grubu, bir ineğin sütü bir kabileyi, bir koyunun sütü bir cemaati doyurur. Onlar böyle yaşayıp giderken Allah Teâlâ tatlı bir rüzgâr gönderir; bu rüzgâr onları koltuk altlarından sarmalayıp her mü’minin ve müslimin rûhunu alıp götürür. Yeryüzünde insanların en fenaları kalır; onlar eşekler gibi birbiriyle tepişip herkesin gözü önünde cinsel ilişkide bulunurlar ve kıyamet onların üzerine kopuverir.”
[Muslim, Fiten 110, 116. Ayrıca bk. Tirmizî, Fiten 59; İbni Mâce, Fiten 33.]
* Deccal insanın dünya hayatında karşılaşacağı en büyük fitnedir. Müslüman imanı sayesinde onun şerrinden kurtulacaktır. Çok süratli yayılma gücü olan Deccali Hz. İsa öldürüp insanları ondan kurtaracaktır. Ye’cüc ve Me’cucün çıkıp yeryüzünün ifsad edilmesiyle yeryüzü bazı kurtçuklarla bunlardan temizlenip mü’minlerin ruhları kabzedilecek, kıyamet de kötü insanlar üzerine kopacaktır.
[Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 532.]
*********************************************************************************
Nuzul-u İsa'yı (a.s.) inkar edenlerin cevap vermesi gereken sorular :
1_ Deccal gelecek midir ?
2_ Deccal var (gelecek) ise onu kim öldürecektir?
3_ Mehdi Gelecek midir ?
Not :
Rasulullahın s.a.v. sahih hadislerini inkar edenlere :
Kur'an ; farzı, vâcibi tayin etme, helâli, haramı belirleme açısından Allah'ın hükmü ile, Rasûlunün hükmünü, iki temel esas kabul etmiştir.
"Allah ve Rasûlunün yoluna aralarında hüküm vermesi için davet olunduklarında, inananlar; "dinledik ve itaat ettik" diye cevaplar. İşte ancak bunlardır kurtulanlar" (Nûr 5).
Peygamber (s.a.s.), "size emrettiklerimi yerine getirin, yasaklarımı da gücünüz yettiğince terk edin" buyurmuştur (Muslim, 412, İbn Mâce, Mukaddime, 1).
Sünnete bağlılık, dinî bir zorunluluktur.
Kur'an bize yeterlidir düşüncesiyle sünneti ihmal etmek tarih boyunca bütün bid'at fırkalarının ortak özelliği olan gizli bir hıyanet çeşididir. Peygamber (s.a.s.) bu durumun ileride ortaya Sıkacağını haber vererek, dinî hiçbir kaygısı olmayan bu insanlardan bizi sakındırmıştır.
"Tok karınlı, koltuğuna yaslanıp size "Kur'an yeterlidir; Kur'an neyi helâl kılmışsa onu helâl bilin, neyi haram kılmışsa onu haram bilin" diyen adamların çıkması yakındır. Haberiniz olsun, dikkatli olun: Bana Kur'an ile birlikte (hüküm bakımından) onun bir benzeri (sünnet) de verilmiştir"
(Ebû Dâvûd, Sunne, 6, Ahmed b. Hanbel, IV, 131).
Hz. Peygamber sünnetine uyulmasını emrettiği gibi, kendi ashabına da uyulmasını emir buyurmuştur. Ashâba uyulduğu takdirde, insanları doğru yola götüren gökteki yıldızlara benzetilmiştir.
"İçinizde benden sonra yaşayanlar birçok ayrılıklara şahit olacaktır. Size sünnetimi, hidâyete erdirilmiş, doğru yolu bulmuş halifelerinin sünnetini (yolunu) tavsiye ederim. Ona sımsıkı sarılın, âdeta dişlerinizle tutun, sonradan çıkacak şeylerden sarılın. Çünkü her uydurma, bid'at; her bid'at sapıklıktır"
(Ebû Dâvûd, Sunne, 5).
A'raf 157- Onlar ki, o ummî peygambere uyarlar, yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılmış bulacakları o peygambere uyup, onun izinden giderler ki, O, onlara iyiyi emreder ve onları kötülüklerden alıkoyar, temiz ve hoş şeyleri kendilerine helâl kılar, murdar ve kötü şeyleri de üzerlerine haram kılar, sırtlarından ağır yükleri indirir, üzerlerindeki bağları ve zincirleri kırar atar, işte o vakit ona iman eden, ona kuvvetle saygı gösteren, ona yardımcı olan ve onun peygamberliği ile birlikte indirilen nuru izleyen kimseler var ya, işte asıl murada eren kurtulmuşlar onlardır.
SAHİH HADİSLER KAYNAĞIMIZDIR
(HADİS İNKARCILARINA -mealci-REDDİYE)
https://www.islam-tr.org/konu/hadis-sunnet.11790/
KABİR AZABI HAKTIR , HADİSLER MUTEVATİRDİR
https://www.islam-tr.org/konu/kabir-azabi-suali-daralmasi-haktir-hadisler-mutevatirdir.7803/