Özel bir engel söz konusu değilse üniversitede okuyan mü’min gençler evlenmelidirler. Evliliğin üniversite öğrenimi için bir engel oluşturmayacağını bilmeleri gerekir. Engel sadece ‘keyif’ üzerinden olabilir. Arkadaşları ile kantinde, seyahatlerde vakit israf etme açısından sıkışabilir. Evlilik nimettir, huzurdur. Onu külfet ve mahza sıkıntı olarak görmek hayatı tanımamaktan kaynaklanır.
Gençler önce ‘insanla’ evlenmelidirler. Eşya ile evlenen iş adamı da olsa yanlış yapar. Bir genç, kendisini insan olarak gören ve insanlığına değer verdiği için evlenen aday bulmalıdır. Bulamıyorsa beklemelidir. Elbette, ‘insan’ bir aday arayan önce kendisi için ‘insan’ niteliğini ne kadar oluşturduğunu test etmelidir. Burada evlenecek üniversiteli gençlere temel ölçüler olabilecek evlilik tavsiyeleri yazabiliriz ama özellikle belirtmeliyim ki, herkesin kendine has sıkıntıları, beklentileri veya problemleri olabilir. Herkes kendisine münasip bir müsteşar bulmalı ve evlilik gibi ağır ve uzun bir süreci bilhassa kurulurken müsteşarı ile yürütmelidir:
a- Mü’min, mü’minle evlenmeli, bir arada olmalıdır. İmanını güçlü bulan zayıf biri ile evlenirse sıkıntıyı baştan kabul etmiş olur.
b- Meslek, cemaat, okul beraberlikleri evlilik için temel gerekçe yapılmamalıdır. Bu tür evlilikler sakıncalı değilse de iyi bir evlilik için belirleyici bir etken de değildir.
c- Evlenecek genç, eşi olacak adayda göz ve haz yeterliliği/olgunluğu bulmalıdır. Bunu fiziki açıdan yeterlilik olarak da isimlendirebiliriz. Erkek veya kadın bugün gözüne güzel görünmeyen eş adayının yarın git gide güzelleşmeyeceği bilinmelidir. Göz gördüğünü beğenmelidir. Bu beğenme hiçbir zaman yüzde yüz olmayacaktır şüphesiz ama en azından beğeni açısından üst seviyelerde olmalıdır. Bu hususta gayet ince bir çizgiyi de belirtebiliriz: Göz zevki diyebileceğimiz ikna oluşmuyorsa bunu manevi takviyelerle desteklemenin de anlamı olmayabilir. Mesela ‘güzel değil ama hafız’ gibi bir ortalama ve yuvarlama ileride sorun demektir. ‘Boyu çok uzun ama babası değerli biri’ mantığı da makul bir zemine oturmamaktadır.
d- Evliliklerde saadetin Kur’an’da işaret edilen sırrı, erkeğin bir puan öndeliği üzerine kuruludur. Bunu evlilik kuruluşunda da uyarlamamız gerekir. Mesela erkeğin akademik, ekonomik vs. kariyeri bir puan önde olursa daha tabii bir evlilik olur. Diğer türlü ‘iki başlılığa’ müsait bir zemin her an oluşabilir.
e- Dinimiz, kızların kendileri ile evlenmek isteyen erkeklere din adına sıfır taleple evet demelerini emretmemiştir. Aksine, evlenilecek kıza dilediğini isteme hakkını vermiştir. Bunun adı Şeriat’ımızda ‘mehir’ olarak geçmektedir. Kız tarafı donanımlı, maddi ağırlığı olan bir evlilik isteyebilir. Bu suç değildir. Ancak mobilyaya tapınan, takılarına tıkılı kalmış bir kız da gelecek vaat etmemektedir. Erkek kardeşlerimizin, imani değerlerimizi ashabı kiramın fedakârlıklarını suistimal etmeden ama bu inceliği de bilerek evlilik adayı aramalıdırlar. Kıymetli ama kıymetini parayla takas etmeyen bir erkek ve kız uygun adaydır.
f- Üniversite ortamı, ateşle çevrilmiş bir ortam durumundadır. Gençler, evlilikle ilgili sürece adım atar atmaz bu işi nefisleri ve şeytanları ile baş başa kalmadan yürütecekleri bir ortam oluşturmalıdırlar. Her iki taraf da ebeveynini veya onun için mutemet bir büyüğünü devreye sokmalıdır. Hiçbir gencin ama hiçbir gencin tecrübesi başarılı bir evlilik için yeterli değildir. Bunun öz güvenle de bir alakası yoktur. Gençlik bu açıdan aldanmaya müsait bir dönemdir. İstişare etmeli, istihareye önem vermelidir. Sıcak temas denebilecek bir noktada kesinlikle bulunmamalıdırlar. Evlilik öncesinde görüşülebilir ama bu görüşme Şeriat’ımıza uygun ölçülerde olmalıdır.
g- Bu zamanda en yaygın hastalıklardan biri ‘dünyevileşme’ hastalığıdır. Bu hastalık, evlerimizde hatta camilerimizde bile kendini fazlaca hissettirmektedir. Ahiret eksenli bir hayat yaşamayı istediğimizi düğünden ev dizaynına kadar her alanda ifade etmeliyiz.
h- Evlenen genç kardeşlerimiz şunu bilmelidirler: Evlenmeden önce sarf edilen tatlı sözler zamanla eskir. Herkesin gerçek kimliği ortaya çıkar. Bedenler yıpranır, diller usanır, gözler perdelenir; kısacası hayat uzadıkça, gelen gün sayısı arttıkça bir yenilenme ihtiyacı da büyür durur. Basiretli bir eş erkek olsun, kadın olsun elbisesini ütüleyip giydiği gibi evliliğini de takviye etmesini bilmelidir. Sabrederek, her şeyi görmemeye çalışarak, asıl hayatın ahiret hayatı olacağını unutmayarak, dünyalık her şeyin geçici olduğunu bilerek yaşar. Böyle yaşayan da huzurlu olur, dertlerden büyük olarak yaşar ve rahat eder.
i- Gençler ibadet lezzeti tatmayı bilmelidirler. Rahatlamak için iki rekât namaz kılan genç bu dünyanın en mutlu gencidir. Oruç, Kur’an tilaveti ulaşılması gereken ibadet lezzetlerindendir. Duanın müthiş bir ibadet olduğunu ise hiç unutmamalıdırlar.
j- Haramlardan kaçınmayan aile ve aile fertleri, zehir yutan insan gibidir. Keyifle içilen zehir, er veya geç içeni mahveder. Evlenecek gençler, düğün öncesinden itibaren hayatlarını SIFIR HARAM mantığı ile sürdürmelidirler. Şunu kaça aldığımızı sorguladığımızdan çok, SIFIR HARAM hedefinin neresinde olduğumuzu incelemeliyiz. Küçüğü-büyüğü diye ayırmadan haramlardan kaçınmak bir hedeftir. Bu hedefin sahibi aile de mücahit ailedir biiznillah.
k- Bütün insanlar ve özellikle de genç aileler çevreden, gelen gidenden çok etkilenirler. Misafir adıyla hatta akraba adıyla da olsa onlar gibi olmakta sakınca – tehlike gördükleri ile ilişki içinde olmamalıdırlar. Olanı da zaruret sınırları içinde ve sınırlı tutmalıdırlar.
Genç mü’minler ve mü’mineler evlenirken evlenmek yerine ‘İslam’a bir kale kurmak’ hatta ‘İslam Devleti Kurmak’ gibi bir slogan da kullanabilirler. Bu, onların asaletini ve heyecanını gösterir. Bu da meleklerin onlara dua etmesine vesile olur.
Allah kolay etsin, mübarek etsin, sabit tutsun.
Nureddin YILDIZ
Gençler önce ‘insanla’ evlenmelidirler. Eşya ile evlenen iş adamı da olsa yanlış yapar. Bir genç, kendisini insan olarak gören ve insanlığına değer verdiği için evlenen aday bulmalıdır. Bulamıyorsa beklemelidir. Elbette, ‘insan’ bir aday arayan önce kendisi için ‘insan’ niteliğini ne kadar oluşturduğunu test etmelidir. Burada evlenecek üniversiteli gençlere temel ölçüler olabilecek evlilik tavsiyeleri yazabiliriz ama özellikle belirtmeliyim ki, herkesin kendine has sıkıntıları, beklentileri veya problemleri olabilir. Herkes kendisine münasip bir müsteşar bulmalı ve evlilik gibi ağır ve uzun bir süreci bilhassa kurulurken müsteşarı ile yürütmelidir:
a- Mü’min, mü’minle evlenmeli, bir arada olmalıdır. İmanını güçlü bulan zayıf biri ile evlenirse sıkıntıyı baştan kabul etmiş olur.
b- Meslek, cemaat, okul beraberlikleri evlilik için temel gerekçe yapılmamalıdır. Bu tür evlilikler sakıncalı değilse de iyi bir evlilik için belirleyici bir etken de değildir.
c- Evlenecek genç, eşi olacak adayda göz ve haz yeterliliği/olgunluğu bulmalıdır. Bunu fiziki açıdan yeterlilik olarak da isimlendirebiliriz. Erkek veya kadın bugün gözüne güzel görünmeyen eş adayının yarın git gide güzelleşmeyeceği bilinmelidir. Göz gördüğünü beğenmelidir. Bu beğenme hiçbir zaman yüzde yüz olmayacaktır şüphesiz ama en azından beğeni açısından üst seviyelerde olmalıdır. Bu hususta gayet ince bir çizgiyi de belirtebiliriz: Göz zevki diyebileceğimiz ikna oluşmuyorsa bunu manevi takviyelerle desteklemenin de anlamı olmayabilir. Mesela ‘güzel değil ama hafız’ gibi bir ortalama ve yuvarlama ileride sorun demektir. ‘Boyu çok uzun ama babası değerli biri’ mantığı da makul bir zemine oturmamaktadır.
d- Evliliklerde saadetin Kur’an’da işaret edilen sırrı, erkeğin bir puan öndeliği üzerine kuruludur. Bunu evlilik kuruluşunda da uyarlamamız gerekir. Mesela erkeğin akademik, ekonomik vs. kariyeri bir puan önde olursa daha tabii bir evlilik olur. Diğer türlü ‘iki başlılığa’ müsait bir zemin her an oluşabilir.
e- Dinimiz, kızların kendileri ile evlenmek isteyen erkeklere din adına sıfır taleple evet demelerini emretmemiştir. Aksine, evlenilecek kıza dilediğini isteme hakkını vermiştir. Bunun adı Şeriat’ımızda ‘mehir’ olarak geçmektedir. Kız tarafı donanımlı, maddi ağırlığı olan bir evlilik isteyebilir. Bu suç değildir. Ancak mobilyaya tapınan, takılarına tıkılı kalmış bir kız da gelecek vaat etmemektedir. Erkek kardeşlerimizin, imani değerlerimizi ashabı kiramın fedakârlıklarını suistimal etmeden ama bu inceliği de bilerek evlilik adayı aramalıdırlar. Kıymetli ama kıymetini parayla takas etmeyen bir erkek ve kız uygun adaydır.
f- Üniversite ortamı, ateşle çevrilmiş bir ortam durumundadır. Gençler, evlilikle ilgili sürece adım atar atmaz bu işi nefisleri ve şeytanları ile baş başa kalmadan yürütecekleri bir ortam oluşturmalıdırlar. Her iki taraf da ebeveynini veya onun için mutemet bir büyüğünü devreye sokmalıdır. Hiçbir gencin ama hiçbir gencin tecrübesi başarılı bir evlilik için yeterli değildir. Bunun öz güvenle de bir alakası yoktur. Gençlik bu açıdan aldanmaya müsait bir dönemdir. İstişare etmeli, istihareye önem vermelidir. Sıcak temas denebilecek bir noktada kesinlikle bulunmamalıdırlar. Evlilik öncesinde görüşülebilir ama bu görüşme Şeriat’ımıza uygun ölçülerde olmalıdır.
g- Bu zamanda en yaygın hastalıklardan biri ‘dünyevileşme’ hastalığıdır. Bu hastalık, evlerimizde hatta camilerimizde bile kendini fazlaca hissettirmektedir. Ahiret eksenli bir hayat yaşamayı istediğimizi düğünden ev dizaynına kadar her alanda ifade etmeliyiz.
h- Evlenen genç kardeşlerimiz şunu bilmelidirler: Evlenmeden önce sarf edilen tatlı sözler zamanla eskir. Herkesin gerçek kimliği ortaya çıkar. Bedenler yıpranır, diller usanır, gözler perdelenir; kısacası hayat uzadıkça, gelen gün sayısı arttıkça bir yenilenme ihtiyacı da büyür durur. Basiretli bir eş erkek olsun, kadın olsun elbisesini ütüleyip giydiği gibi evliliğini de takviye etmesini bilmelidir. Sabrederek, her şeyi görmemeye çalışarak, asıl hayatın ahiret hayatı olacağını unutmayarak, dünyalık her şeyin geçici olduğunu bilerek yaşar. Böyle yaşayan da huzurlu olur, dertlerden büyük olarak yaşar ve rahat eder.
i- Gençler ibadet lezzeti tatmayı bilmelidirler. Rahatlamak için iki rekât namaz kılan genç bu dünyanın en mutlu gencidir. Oruç, Kur’an tilaveti ulaşılması gereken ibadet lezzetlerindendir. Duanın müthiş bir ibadet olduğunu ise hiç unutmamalıdırlar.
j- Haramlardan kaçınmayan aile ve aile fertleri, zehir yutan insan gibidir. Keyifle içilen zehir, er veya geç içeni mahveder. Evlenecek gençler, düğün öncesinden itibaren hayatlarını SIFIR HARAM mantığı ile sürdürmelidirler. Şunu kaça aldığımızı sorguladığımızdan çok, SIFIR HARAM hedefinin neresinde olduğumuzu incelemeliyiz. Küçüğü-büyüğü diye ayırmadan haramlardan kaçınmak bir hedeftir. Bu hedefin sahibi aile de mücahit ailedir biiznillah.
k- Bütün insanlar ve özellikle de genç aileler çevreden, gelen gidenden çok etkilenirler. Misafir adıyla hatta akraba adıyla da olsa onlar gibi olmakta sakınca – tehlike gördükleri ile ilişki içinde olmamalıdırlar. Olanı da zaruret sınırları içinde ve sınırlı tutmalıdırlar.
Genç mü’minler ve mü’mineler evlenirken evlenmek yerine ‘İslam’a bir kale kurmak’ hatta ‘İslam Devleti Kurmak’ gibi bir slogan da kullanabilirler. Bu, onların asaletini ve heyecanını gösterir. Bu da meleklerin onlara dua etmesine vesile olur.
Allah kolay etsin, mübarek etsin, sabit tutsun.
Nureddin YILDIZ