E
Çevrimdışı
Olağanüstü Cihad ve İlham...
"El-Kaide Örneği"
Lewis Atiyatollah
(El Kaide'nin önemini ve stratejisini kavrayamamış tüm müslümanlara, bu yazıyı okumalarını tavsiye ederim...)
Düşürülmüş Prens Barğuş Bin Tvale, Ene El muslim forum sitesinde, hoş bir makale yazmış. Makalesinin başlığını da ‘El-Kaide’nin Reddettikleri…Acaba uyanık görünenleri de kapsıyor mu?’koymuş. Sonra da prens şu noktayı soruşturuyor: Şu ana kadar onlar, El-Kaide’nin ne istediğini anladılar mı? Bu soruya bir ekleme de ben yapmak istiyorum..Prens Barğuş’un sorusu, vaktinden önce sorulmuş bir sorudur. Aslında onlar daha El-Kaide’nin ne istediğini düşünme aşamasına gelmediler.
Çünkü daha El-Kaide’nin ne yaptığını anlamadılar..El-Kaide’nin ne istediğine ek olarak..Eğer El-Kaide batılı fikir ve felsefe kurumlarını şaşırtıp, onları ne olduğunu, olayların bu aşamaya nasıl geldiğini düşünme yolunda saçlarını yolmaya itmişse, bizim de hiçbir şekilde yeterli bilgiye sahip olmayan, ne olduğu hususunda analiz kabiliyeti bulunmayan uyanık görünüşlüler sınıfının özrünü kabul etmemiz gerekir. Onların bu konumda oldukları, sözlerle kararlaştırılmadı, aksine geçen olaylar konumlarını sabitleştirdi. Kim istediyse istedi, kim de büyüklendiyse büyüklendi..!
Batının, Soğuk Savaş’tan sonra konuştuğu iki görüş vardı. Bunlardan ilki Fransis Fokoyama’nın ‘tarihin sonu’ görüşü, diğeri ise, Somwell Henteconton’un ‘Uygarlıkların Çatışması’ görüşüydü. El-Kaide’nin 11 Eylül operasyonu, Fokoyama’nın ‘Tarihin Sonu’ görüşünü ortadan kaldırdı ve Henteconton’un görüşünü doğruladı.. Ancak sonunda yanıldı ve batının zafer kazanan taraf olamayacağını, zamanın yeni uygarlığı göndereceğini söyledi…
Usame Bin Laden ve onunla beraber tüm mücahitler, islamı zirveye ulaştırmak anlamını taşıyan bu rüknü gerçekleştirmek için büyük bir hırsla azmettiler. 20 yıldan fazla süre sabrettiler. Allah, onlara fazilet ve yüce ikram kapılarını açtı. Öyle ki bugün müslümanlık zihniyetini, genel İslamiyet anlayışını şekillendirir oldular..Bu adamların seçtikleri, uzun yıllardır sabit yürüdükleri yol, onlara üstünlük ve zafer getirdi. Ve devletlere karşı boyun eğmemelerini sağladı….
Yeni Romen İmparatorluğu… Cihad, kendisi dahiliğin ilham kaynağıdır ki sahabelerden bir topluluk yaptı…sahabeden bir tanesi, binden daha yüksek bir rakam olduğunu bilmiyormuş. Bir gün ganimet olarak elde ettiği bir kadını satmış. Sonra kendisine ne kadara sattığı sorulduğunda bin, demiş. Ve ona sadece bine mi? Diye sormuşlar. O da binden daha büyüğü var mı? demiş.
Cihadın kendisinin esin kaynağı olduğunu söylüyorum. Ebu Bekr, döneminde dinden dönenlere savaş açtı. Medine ve Bahreyn dışında kimse onunla olmadı. Sonra aynı anda, iki imparatorluğa; Fars ve Romalılar’a karşı savaşa girişti…Daha sonra Ömer, bitirici bir darbeyle Farsı düşürdü. Sonra müslümanların kendilerini kovması içn Şam’dan başka bir imparatorluk daha çıktı. Ardından savaşlar birbirini izledi…Anlayışın kaynağı ise; ‘Fitne ortadan kalkıncaya ve din tamamen Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın.’..
Cihad öyle bir ilham kaynağıdır ki, mücahitlerin Afganistan’da Sovyetler İmparatorluğu’nu devirmesini sağladı. Sonra da Usame ve beraberindeki mücahitlerin, Amerika İmparatorluğu’na yönelmesini ve on yıldan az bir süre içinde şerefini toz topak içinde yuvarlanır hale sokacaklar…ve şu anda bu imparatorluğu, Allah’ın izniyle tamamen yıkma yolundalar..Ancak ortada bir sorun var, bazıları durumu kolayca kavrayamıyorlar ya da hiç anlamıyorlar..Bunun içinde acıma duygusu uyandırıcı şekilde sorular soruyorlar..
Nasıl cihad edeceğiz?..Veya onlara, mücahitlerden yana tavrınızı ortaya koyun dediğimizde: Neden gidip onlarla savaşa katılmıyorsunuz?..Fikri terör, cihada manevi destek verme sorumluluğundan dahi kaçmak için bahaneleri olmuş. Sizden bu büyük cihad tasarısını onaylamanızdan ya da en azından bu tasarıya rahatsızlık verecek konumu almaktan, tasarı sahiplerine tedbirsizler suçlamalaıyla leke sürmekten vazgeçmenizden başka bir şey talep etmedik.
Onlara göre, mücahitler ümmeti labirentlere soktu. Sanki ümmet, önceden imkanlar, azamet sahibi idi de, Bin Laden gelerek tüm işleri bozdu, Hıristiyanların işgaline imkan verdi…veya Bin Laden Afganistan’da binlercesini öldürdü de ölülerine ağlaşıyorlar! Sanki Irak’ta 1 milyon çocuk öldürülmedi, sanki Filistin’de yüzlercesi Yahudiler tarafından öldürülmiyor?..Usame Bin Laden geldi ve ölümlerine sebep oldu! Oysa Usamen Bin Laden, onlara hak ettikleri bazı borçları ödemek dışında bir şey yapmadı.
‘Eğer ceza ile karşılık verecek olursanız, ancak size yapılan cezanın misli ile cezalandırınız.’..
Bu makale, cihad anlayışına karşı saçma bahaneler bulanlara verilen bir cevap mahiyetinde değildir. Onlara verilebilecek en güzel cevap, mücahitlerin, El-Kaide’nin yaptıklarından bir şey anlamadıklarını çok iyi anlıyoruz. El-Kaide’nin üstünlüğü ve bu örgütteki stratejik plancıların üstünlüğü ortaya çıktığında, onlara hiçbir fayda getirmeyecek bahanelerini tekrar etmemelerini rica ediyoruz. Öyle ki dinleri hiçbir geciktirme olmadan cihadı emretmektedir..Geleneksel bir hareketin liderlerinden bir tanesi, röportajda şöyle demişti:
11 Eylül darbesi, tehlikeli bir olaydır, davet bu darbeden çok olumsuz etkilenmiştir. Ve tüm dünya bize karşı birleşti.
Şöyle dedim: peki, öyleyse neden bunu engellemiyoruz?
Şöyle cevap verdi: Nasıl engelleyeceğiz?
Ben: Siz geniş bir cemaatsiniz ve alimleriniz, kültür ve hareket önderleriniz, üniversite profösörleriniz, Arap ülkelerinin birçoğunda etkili şahıslarınız var ve nasıl Bin Laden’in tarih yazdığını, insanların kalplerini aldığını, batıyı karşısına aldığını unutursun? Nasıl unutursun ki batıyı açıkça karşısına almışken Müslümanlara karşı o kadar sıcaktır? Bu sırada da sizler kötürüm bir haldesiniz ki, haberleri bile basın organlarından başka bir kaynaktan öğrenemiyorsunuz.
Şöyle dedi: Düşüncesiz bir grup insan karşısında ne yapabiliriz ki?
Ben: Subhanallah, sen mi bunu söylüyorsun? Kendinize hiç sormuyor musunuz, düşüncesiz bir insan nasıl da tarih yapabilir, herkesin altından halıyı çekebilir? Sonra bu düşüncesiz dediğiniz grup, nasıl olur da islamın ismiyle hareket ederek, dünyadaki kutuplaşmayı yaratabilir? Nasıl olur da düşüncesiz, sorumsuz bir grup insan, dünyanın en büyük istihbarat birimini yakar? Ve bu operasyonu, dünyanın gözetimi, bakışları altında, hatta günlük erzağını elde edemeyecek kadar kuşatılmış bir haldeyken düzenliyor. Neden bu adamı anlamak istemiyorlar?..Dünyada da ahrette de kendisini kurtaracak olan Allah’ın ipine sarılıyor. Hayatını Allah yolunda harcayıp, Allah’ın emirlerini işlerinde kendisine çıkış noktası edinip, Allah’ı isteyen, Allah’ın kendisini muvafık kılmasını amaç edinenlerin önünde felah yolu açılır..
Anlayamadıkları nokta, cihad, Usame ve El-Kaide’nin dahice girişimiyle baş düşmanlara karşı üstün gelmesiyle canlandı.
Müslüman bir kimse cihadın görüntüsüyle nurlanır, gözleri genişler, daha dikkatli olur. Cihada katılan bir müslüman, birçoklarının belirleyemediği birçok hususlar hakkında söz sahibi olur. Diğerleri ise olayları ancak, içinde kaldıkları santimetrelerle ölçülebilen daracık alanlarına göre yetersiz çözümler getirebilirler. Cihadi akıl, özgür akıl demektir. Herşeye yüksekten ve özgür bir bakış açısından bakar. Çünkü o, kendisine zarar verecek bağlantılara sahip değildir. Olaylara sadece yüksekten bakmakta değil aynı zamanda da hür ve geniş bir akılla çözmektedir. Bu nedenle de El-Kaide, kimliğini, konumunu, çevresini, meydandaki amelini, düşmanını, programını ve stratejisini tanımlamakta büyük başarı gösterdi ve dünyanın gerçeğini ortaya koydu. Bin Laden’in şahsiyetini bir düşün; modern ulusalcılık anlayışını çökertti.
Bin Laden, islam dünyasında hatta tüm dünyada benzeri bulunmayan parlak bir şahsiyettir.
Bir de El-Kaide’yi düşün; siyasi mekandan öteye geçmiş, sıradan kalıpları aşmış efsane bir varlık. Bu bir abartı değil, sadece idrak eden bir bakışın tasviridir. Öyle ki El-Kaide düşmanları bile bugün bu gerçeği kabul etmekte, El-Kaide için uluslararası örgüt tabiri değil uluslarötesi örgüt tabirini kullanmakta ve El-Kaide’nin siyasi sınırların üstünde, toplumları aşmış bir mekana sahip olduğunu söylemektedirler!!..
El-Kaide, bunu gerçekten başarabilir çünkü siyasi ve sosyal alanlarda kullandığı kanunlar, uluslararası ve yerel kanunlardan tamamen farklıdır. Hizbullah, Fetih ve Güney Amerika’daki gibi bazı örgütler her ne kadar ülkeleri bezdirmişlerse de, devlet kanunlarının sınırlarında kalmışlardır. Her yapılan, belli sınırlar, belli bir ölçü çerçevesinde kalır.
Ayrıca uluslararası ittifaklardan da faydalanmaktadırlar. Oysa El-Kaide, kendisine has rolü, planları, ilişkilerini yürütmekte kullandığı özel bir dili vardır. Giriştiği savaşında tüm ülkelerin, istihbarat birimlerinin, koruma örgütlerinin önünde adeta sihirli sözler kullanır. Onlara ve bazı bilinçlilere başkaldırmıştır..!
(Olağanüstü Cihad ve İlham... "El-Kaide Örneği" 1)
"El-Kaide Örneği"
Lewis Atiyatollah
(El Kaide'nin önemini ve stratejisini kavrayamamış tüm müslümanlara, bu yazıyı okumalarını tavsiye ederim...)
Düşürülmüş Prens Barğuş Bin Tvale, Ene El muslim forum sitesinde, hoş bir makale yazmış. Makalesinin başlığını da ‘El-Kaide’nin Reddettikleri…Acaba uyanık görünenleri de kapsıyor mu?’koymuş. Sonra da prens şu noktayı soruşturuyor: Şu ana kadar onlar, El-Kaide’nin ne istediğini anladılar mı? Bu soruya bir ekleme de ben yapmak istiyorum..Prens Barğuş’un sorusu, vaktinden önce sorulmuş bir sorudur. Aslında onlar daha El-Kaide’nin ne istediğini düşünme aşamasına gelmediler.
Çünkü daha El-Kaide’nin ne yaptığını anlamadılar..El-Kaide’nin ne istediğine ek olarak..Eğer El-Kaide batılı fikir ve felsefe kurumlarını şaşırtıp, onları ne olduğunu, olayların bu aşamaya nasıl geldiğini düşünme yolunda saçlarını yolmaya itmişse, bizim de hiçbir şekilde yeterli bilgiye sahip olmayan, ne olduğu hususunda analiz kabiliyeti bulunmayan uyanık görünüşlüler sınıfının özrünü kabul etmemiz gerekir. Onların bu konumda oldukları, sözlerle kararlaştırılmadı, aksine geçen olaylar konumlarını sabitleştirdi. Kim istediyse istedi, kim de büyüklendiyse büyüklendi..!
Batının, Soğuk Savaş’tan sonra konuştuğu iki görüş vardı. Bunlardan ilki Fransis Fokoyama’nın ‘tarihin sonu’ görüşü, diğeri ise, Somwell Henteconton’un ‘Uygarlıkların Çatışması’ görüşüydü. El-Kaide’nin 11 Eylül operasyonu, Fokoyama’nın ‘Tarihin Sonu’ görüşünü ortadan kaldırdı ve Henteconton’un görüşünü doğruladı.. Ancak sonunda yanıldı ve batının zafer kazanan taraf olamayacağını, zamanın yeni uygarlığı göndereceğini söyledi…
Usame Bin Laden ve onunla beraber tüm mücahitler, islamı zirveye ulaştırmak anlamını taşıyan bu rüknü gerçekleştirmek için büyük bir hırsla azmettiler. 20 yıldan fazla süre sabrettiler. Allah, onlara fazilet ve yüce ikram kapılarını açtı. Öyle ki bugün müslümanlık zihniyetini, genel İslamiyet anlayışını şekillendirir oldular..Bu adamların seçtikleri, uzun yıllardır sabit yürüdükleri yol, onlara üstünlük ve zafer getirdi. Ve devletlere karşı boyun eğmemelerini sağladı….
Yeni Romen İmparatorluğu… Cihad, kendisi dahiliğin ilham kaynağıdır ki sahabelerden bir topluluk yaptı…sahabeden bir tanesi, binden daha yüksek bir rakam olduğunu bilmiyormuş. Bir gün ganimet olarak elde ettiği bir kadını satmış. Sonra kendisine ne kadara sattığı sorulduğunda bin, demiş. Ve ona sadece bine mi? Diye sormuşlar. O da binden daha büyüğü var mı? demiş.
Cihadın kendisinin esin kaynağı olduğunu söylüyorum. Ebu Bekr, döneminde dinden dönenlere savaş açtı. Medine ve Bahreyn dışında kimse onunla olmadı. Sonra aynı anda, iki imparatorluğa; Fars ve Romalılar’a karşı savaşa girişti…Daha sonra Ömer, bitirici bir darbeyle Farsı düşürdü. Sonra müslümanların kendilerini kovması içn Şam’dan başka bir imparatorluk daha çıktı. Ardından savaşlar birbirini izledi…Anlayışın kaynağı ise; ‘Fitne ortadan kalkıncaya ve din tamamen Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın.’..
Cihad öyle bir ilham kaynağıdır ki, mücahitlerin Afganistan’da Sovyetler İmparatorluğu’nu devirmesini sağladı. Sonra da Usame ve beraberindeki mücahitlerin, Amerika İmparatorluğu’na yönelmesini ve on yıldan az bir süre içinde şerefini toz topak içinde yuvarlanır hale sokacaklar…ve şu anda bu imparatorluğu, Allah’ın izniyle tamamen yıkma yolundalar..Ancak ortada bir sorun var, bazıları durumu kolayca kavrayamıyorlar ya da hiç anlamıyorlar..Bunun içinde acıma duygusu uyandırıcı şekilde sorular soruyorlar..
Nasıl cihad edeceğiz?..Veya onlara, mücahitlerden yana tavrınızı ortaya koyun dediğimizde: Neden gidip onlarla savaşa katılmıyorsunuz?..Fikri terör, cihada manevi destek verme sorumluluğundan dahi kaçmak için bahaneleri olmuş. Sizden bu büyük cihad tasarısını onaylamanızdan ya da en azından bu tasarıya rahatsızlık verecek konumu almaktan, tasarı sahiplerine tedbirsizler suçlamalaıyla leke sürmekten vazgeçmenizden başka bir şey talep etmedik.
Onlara göre, mücahitler ümmeti labirentlere soktu. Sanki ümmet, önceden imkanlar, azamet sahibi idi de, Bin Laden gelerek tüm işleri bozdu, Hıristiyanların işgaline imkan verdi…veya Bin Laden Afganistan’da binlercesini öldürdü de ölülerine ağlaşıyorlar! Sanki Irak’ta 1 milyon çocuk öldürülmedi, sanki Filistin’de yüzlercesi Yahudiler tarafından öldürülmiyor?..Usame Bin Laden geldi ve ölümlerine sebep oldu! Oysa Usamen Bin Laden, onlara hak ettikleri bazı borçları ödemek dışında bir şey yapmadı.
‘Eğer ceza ile karşılık verecek olursanız, ancak size yapılan cezanın misli ile cezalandırınız.’..
Bu makale, cihad anlayışına karşı saçma bahaneler bulanlara verilen bir cevap mahiyetinde değildir. Onlara verilebilecek en güzel cevap, mücahitlerin, El-Kaide’nin yaptıklarından bir şey anlamadıklarını çok iyi anlıyoruz. El-Kaide’nin üstünlüğü ve bu örgütteki stratejik plancıların üstünlüğü ortaya çıktığında, onlara hiçbir fayda getirmeyecek bahanelerini tekrar etmemelerini rica ediyoruz. Öyle ki dinleri hiçbir geciktirme olmadan cihadı emretmektedir..Geleneksel bir hareketin liderlerinden bir tanesi, röportajda şöyle demişti:
11 Eylül darbesi, tehlikeli bir olaydır, davet bu darbeden çok olumsuz etkilenmiştir. Ve tüm dünya bize karşı birleşti.
Şöyle dedim: peki, öyleyse neden bunu engellemiyoruz?
Şöyle cevap verdi: Nasıl engelleyeceğiz?
Ben: Siz geniş bir cemaatsiniz ve alimleriniz, kültür ve hareket önderleriniz, üniversite profösörleriniz, Arap ülkelerinin birçoğunda etkili şahıslarınız var ve nasıl Bin Laden’in tarih yazdığını, insanların kalplerini aldığını, batıyı karşısına aldığını unutursun? Nasıl unutursun ki batıyı açıkça karşısına almışken Müslümanlara karşı o kadar sıcaktır? Bu sırada da sizler kötürüm bir haldesiniz ki, haberleri bile basın organlarından başka bir kaynaktan öğrenemiyorsunuz.
Şöyle dedi: Düşüncesiz bir grup insan karşısında ne yapabiliriz ki?
Ben: Subhanallah, sen mi bunu söylüyorsun? Kendinize hiç sormuyor musunuz, düşüncesiz bir insan nasıl da tarih yapabilir, herkesin altından halıyı çekebilir? Sonra bu düşüncesiz dediğiniz grup, nasıl olur da islamın ismiyle hareket ederek, dünyadaki kutuplaşmayı yaratabilir? Nasıl olur da düşüncesiz, sorumsuz bir grup insan, dünyanın en büyük istihbarat birimini yakar? Ve bu operasyonu, dünyanın gözetimi, bakışları altında, hatta günlük erzağını elde edemeyecek kadar kuşatılmış bir haldeyken düzenliyor. Neden bu adamı anlamak istemiyorlar?..Dünyada da ahrette de kendisini kurtaracak olan Allah’ın ipine sarılıyor. Hayatını Allah yolunda harcayıp, Allah’ın emirlerini işlerinde kendisine çıkış noktası edinip, Allah’ı isteyen, Allah’ın kendisini muvafık kılmasını amaç edinenlerin önünde felah yolu açılır..
Anlayamadıkları nokta, cihad, Usame ve El-Kaide’nin dahice girişimiyle baş düşmanlara karşı üstün gelmesiyle canlandı.
Müslüman bir kimse cihadın görüntüsüyle nurlanır, gözleri genişler, daha dikkatli olur. Cihada katılan bir müslüman, birçoklarının belirleyemediği birçok hususlar hakkında söz sahibi olur. Diğerleri ise olayları ancak, içinde kaldıkları santimetrelerle ölçülebilen daracık alanlarına göre yetersiz çözümler getirebilirler. Cihadi akıl, özgür akıl demektir. Herşeye yüksekten ve özgür bir bakış açısından bakar. Çünkü o, kendisine zarar verecek bağlantılara sahip değildir. Olaylara sadece yüksekten bakmakta değil aynı zamanda da hür ve geniş bir akılla çözmektedir. Bu nedenle de El-Kaide, kimliğini, konumunu, çevresini, meydandaki amelini, düşmanını, programını ve stratejisini tanımlamakta büyük başarı gösterdi ve dünyanın gerçeğini ortaya koydu. Bin Laden’in şahsiyetini bir düşün; modern ulusalcılık anlayışını çökertti.
Bin Laden, islam dünyasında hatta tüm dünyada benzeri bulunmayan parlak bir şahsiyettir.
Bir de El-Kaide’yi düşün; siyasi mekandan öteye geçmiş, sıradan kalıpları aşmış efsane bir varlık. Bu bir abartı değil, sadece idrak eden bir bakışın tasviridir. Öyle ki El-Kaide düşmanları bile bugün bu gerçeği kabul etmekte, El-Kaide için uluslararası örgüt tabiri değil uluslarötesi örgüt tabirini kullanmakta ve El-Kaide’nin siyasi sınırların üstünde, toplumları aşmış bir mekana sahip olduğunu söylemektedirler!!..
El-Kaide, bunu gerçekten başarabilir çünkü siyasi ve sosyal alanlarda kullandığı kanunlar, uluslararası ve yerel kanunlardan tamamen farklıdır. Hizbullah, Fetih ve Güney Amerika’daki gibi bazı örgütler her ne kadar ülkeleri bezdirmişlerse de, devlet kanunlarının sınırlarında kalmışlardır. Her yapılan, belli sınırlar, belli bir ölçü çerçevesinde kalır.
Ayrıca uluslararası ittifaklardan da faydalanmaktadırlar. Oysa El-Kaide, kendisine has rolü, planları, ilişkilerini yürütmekte kullandığı özel bir dili vardır. Giriştiği savaşında tüm ülkelerin, istihbarat birimlerinin, koruma örgütlerinin önünde adeta sihirli sözler kullanır. Onlara ve bazı bilinçlilere başkaldırmıştır..!
(Olağanüstü Cihad ve İlham... "El-Kaide Örneği" 1)