Ölüye Telkin Verme

samanpan Çevrimdışı

samanpan

.
Site Emektarı
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيمِ

Değerli Müslümanlar ! günümüzde işlenen çirkin bidatlerden bir tanesi de ; ölü kabrine yerleştirilip kalabalık kabrin başından ayrılınca ona telkin verme olayıdır. Yapılan bu batıl işi de sahih olmayan bir hadisin üzerine bina etmektedirler.

Delil olarak kullanılan hadisin metni şu :

“ … Ebu Umame r.a’dan Nebi s.a.v şöyle buyurdu : Bir din kardeşiniz ölüp de kabrinin üzerini toprakla düzlediğinizde içinizden biri kabrin baş tarafında durup :
- Ey falan ! diye seslensin. O kendisine sesleneni işitir ama cevap veremez. Sonra :

- Ey falanın oğlu falan ! diye seslensin. O :

- Bizi irşat et, Allah sana rahmet etsin ! diyecektir, ama siz farkına varmazsınız. Sonra :

- Hatırla, hani sen dünyadan ayrılırken Allah’tan başka ilah bulunmadığına, Muhammed’in O’nun kulu ve elçisi olduğuna tanıklık edip inanmıştın ; Allah’ı Rab, İslam’ı din, Muhammed’i peygamber, Kur’an’ı lider kabul etmiş ve bunlardan hoşnut olmuştun ! diye seslensin. Şüphesiz Münker ve Nekir adlı melekler birbirlerinin elini tutar ve :

- Haydi gidelim. Davasının delili kendisine telkin edilen birinin yanında oturmayalım, derler. Böylece Allah onların önünde o kişinin savunucusu durumunda olur. Nebi s.a.v’in meclisinde bulunan bir adam :
- Ey Allah’ın Elçisi ! Peki telkin yapan kişi ölünün annesini bilmezse ne yapar ? diye sorunca, o da :

- Ey Havva’nın oğlu falan ! diyerek Havva’ya nispet eder, cevabını verdi.”

Taberânî Mu’cemu’l-Kebir

Bu hadis sahih değil, zayıf’tır.

Hadis hakkında ilim ehlinin söyledikleri :

Heysemi : Mecmau’z-Zevaid 3/45 de bu rivayeti nakletmiş ve Senedinde tanımadığım bir topluluk var, demiştir.


Nevevi : Bu hadis hakkında Mecmû 5/304 da: İsnadı zayıftır, demiştir.

İbnu’s Salah ise : İsnadı kaim ( yani sağlam ) değildir, demiştir.

Hafız Irakî : Tahricu’l-İhya 4/420 da hadisi zayıflamıştır.

İbnu’l-Kayyım : da Zadu’l-Mead 1/498 da : Hadisin ref’i ( yani Nebi’ye nispeti ) sahih değildir, demiştir.

Hafız İbni Hacer : Emâli’l-Ezkâr’da, hadisi İbni Allan’ın Futuhâtü’r-Rabbaniye 4/196 de zikrettiğini söylemiş ve : Bu hadis garip’tir, demiştir.


San’âni : Subulu’s-Selam 2/161 da : Tahkik imamlarının ifadelerinden çıkan sonuca göre ;hadis zayıftır, hadisin gereğince amel etmek ise bid’at’tir. Bu (telkin verme) işi yapanların çokluğuna aldanmamak gerekir, demiştir.

Şeyh el-Elbânî : ise, 599 no ile buna benzer bir hadis daha rivayet etmiş ve o hadisi Kadı Halaî’nin Fevâid 2/55 de tahriç ettiğini söyledikten sonra bunun isnadının cidden zayıfolduğunu, senetteki Utbe b. Seken’den başka hiç kimseyi tanımadığını, Utbe b. Seken hakkında da Dârekutnî’nin metruku’l hadis ( hadisleri alınmayıp terk edilen ravi ), Beyhakî’nin de vah ( zayıf ) mensubun ile’l-vad’ ( hadis uydurmakla sıfatlanmış ravi ) dediklerini aktarmıştır. Son olarak da bu hadisin mevzu ( uydurulmuş ) değilse bile en azmünker ( zayıf ravinin güvenilir ravilere muhalefet eden rivayeti ) olduğunu söylemiştir.


Silsiletü Ehâdisi’d-Daife : 2/64-65

Bu husustaki uygulanması caiz olan sünnet şudur :

Rasûlullah s.a.v ölüyü defnetme işini bitirince mezarın başında durur, ölünün sorulan soruları cevaplamak üzere sebat etmesi için dua eder ve yanında bulunan arkadaşlarına da :


“ Kardeşiniz için mağfiret dileyin, onun için sebat isteyin. Çünkü o şu an sorgulanmaktadır.” diyerek ölü için dua etmelerini emrederdi.

Ebu Davud : 3221 - Hakim : 1/370 - Beyhakî : 4/56 - Abdullah b. Ahmed Zevaidü’z-Zühd : 129.s


Bu hadis hakkında Hakim “senedi sahihtir.” demiş Zehebî bu hususta ona muvafakat etmiş, Nevevî 7/292 de “senedi ceyyid dir.” demiş, el-Elbânî Sahihu Süneni Ebi Davud 2/305 de sahih olduğunu söylemiştir.


Bu konudaki sahâbe vasiyeti :

Amr b. As r.a vefatıyla neticelenen hastalığı esnasında şöyle bir vasiyette bulunmuştur :

“ Ben öldüğüm zaman cenazemi hiçbir ağlayıcı ve ( elinde) ateş ( olan birisi ) takip etmesin. Beni defnettiğiniz zaman üzerime toprak serpiniz. Sonra kabrimin etrafında bir devenin kesilip de etinin taksim edilebileceği bir zaman kadar oturun ki sizlerle yerime alışayım ve Rabbimin elçilerini nasıl karşılayacağımı göreyim.”


Müslim : 121/192

DEFİNDEN SONRA YAPILMASI GEREKEN İŞLER

Öyleyse cenazenin defninden sonra yapılacaklar şunlardır :

1 = Ölü defnedilince kabrinin üzerine baş tarafından üç avuç toprak serpilir.

“ … Ebu Hureyre r.a’dan. şöyle dedi : Peygamber s.a.v bir cenaze üzerine namaz kıldı. Sonra ölünün kabrinin yanına vararak, onun baş tarafından kabre üç avuç toprak attı. “

İbni Mace : 4.c.1565.n - el-Elbânî İrva 751

2 = Kabir yerden bir karış kadar yükseltilerek deve hörgücü gibi tümsekleştirilir.


“ … Süfyan et-Temmar rivayet ettiği hadiste şöyle demektedir : Ben Peygamber s.a.v’in kabrini [ Ebu Bekir ve Ömer'in de kabirlerini ] deve hörgücü gibi tümsekleştirilmiş gördüm."


Buhari : 1313 - İbni Hibban Sahih : 2160 - Beyhakî : 3/410, 4/3

3 = Kabrin baş ucuna bir taş ya da benzeri bir alâmet konulur.

“ … Abdullah b. el-Muttalib b. Hantab'in oğlu olan Abdu'l-Muttalib'in rivayet ettiği bir hadis te o şöyle demektedir : Osman b. Maz'un ölünce cenazesi çıkartıldı ve defnedildi. Peygamber s.a.v bir adama kendisine bir taş getirmesini istedi. O adam o taşı taşıyamadı. Rasûlullah s.a.v kalktı kollarını sıvadı. el-Muttalib dedi ki : Rasûlullah s.a.v'den diye bana haber veren kişi dedi ki : Sanki ben kollarını sıvadığı vakit Rasûlullah s.a.v’in kollarının beyazlığını görüyor gibiyim. Sonra o taşı kaldırıp, başı tarafına koydu ve şöyle buyurdu : Bununla kardeşimin kabrine bir alamet koymuş oluyorum ve yakınlarımdan ölen kimseleri ona yakın defnedeceğim."

Ebu Davud : 3206 - Beyhakî 3/412

4 = Defin ve kabrin tesviyesi bitince kabrin başında sükunetle durarak ölünün sorguyu güzellikle geçiştirebilmesi için dua edilir ve bu halde bir devenin kesilip pay edileceği süre kadar beklenir.


“ … Osman b. Affan r.a şöyle dedi : Peygamber s.a.v ölüyü defnetme işini bitirdi mi onun mezarı üzerinde durur ve şöyle derdi : Kardeşiniz için mağfiret dileyin, ona sebat isteyin. Çünkü o şu anda sorgulanmaktadır."

Ebu Davud : 2 , 70 - Hakim : I, 370 - Beyhaki : IV, 56

5 = Kabir ziyareti esnasında sünnet olan şu dua yapılır :

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ اَهْلَ الدِّياَرِ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُسْلِمِينَ وَيَرْحَمُ اللهُ الْمُسْتَقْدِمِينَ مِناَّ وَالْمُسْتَاْخِرِينَ وَاِناَّ اِنْ شاَءَ اللهُ بِكُمْ لاَحِقُونَ أَسْاَلُ اللهَ لَنَا وَ لَكُمُ الْعَافِيَةَ.

“ Esselamu aleykum ehle’d diyari minel mu’minine ve’l muslimiyne ve yerhemullahu mustegdimiyne minna vel muste’hiriyne ve inna inşaallahu bikum lahigune eselullahe lena vele kumul afiye “


Manası : Mü’minlerden ve müslümanlardan olan yurt ahalisi, selam sizin üzerinize olsun. Bizden önce gidenlere ve geri kalanlara Allah rahmet etsin. İnşaallah biz de size kavuşacağız. Allah’tan bizim ve sizin için afiyet isterim.

Müslim : 974-975 - İbni Mace : 1547
 
I Çevrimdışı

ibn_teymiyye

Üye
İslam-TR Üyesi
güzel bi konu açmışın kardeş allah ecrini artırsın. okuduğumda babam aklıma geldi, o bize şöyle derdi; mekkede bizim bi hacı arkadaşımız öldü onu ordaki hocalar defnettikten sonra çekip gittiler. biz onlara ölümüze neden telkin okumadınız dedik onlarda bize biz burda okumuyuruz gidin türkiyede siz okuyun dedi,
 
H Çevrimdışı

hizhizmetci_tr

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
selamun aleykum kardeşlerim


bir sorum var ibn teymiyye ölüye telkin vermeyi kabul ediyomu

ibn teymiye ölünün işittiğini kabul ediyomu
 
I Çevrimdışı

ibn_teymiyye

Üye
İslam-TR Üyesi
Halk arasında uygulandığı şekliyle ölümden sonra yapılan telkin Bidâttir

Halk arasında uygulandığı şekliyle ölümden sonra yapılan telkin Bidâttir






Konuyla ilgili İbn Âbidîn, Hâşiyeti İbn Âbidîn, II, 191.şunları zikreder:


ن لا ن ب ا ف ول ی دفن فیق د ال التلقین بع ر ب ھ أم سلام أن وقد روي عنھ علیھ الصلاة وال



ول الله وأ ن دا رس ھ إلا الله وأن محم ھادة أن لا إل ن ش ھ م ت علی ذي كن ك ال ر دین لان اذك ف



ي ن ف ث م ا وأن الله یبع الجنة حق والنار حق وأن البعث حق وأن الساعة آتیة لا ریب فیھ



ة ة ق ب ل ا وبالكعب القرآن إمام ا وب د نبی ا وبمحم لام دین ا وبالإس الله رب یت ب ك رض ور وأن القب



46 وبالمؤمنین إخوانا


Ölen kimse kabre defnedilince, herkes kabrin yanından ayrılır. Sadece imam veya imam yerinde başka bir kimse, ölünün yüzüne karşı durarak, ona telkinde bulunur. Ona hitaben “Ey falan oğlu falan!” örneğin, “Yâ Hatice oğlu Ömer!” diye üç defa seslenir. Ölünün ve anasının ismi bilinmiyorsa “Ey Havva oğlu Abdullah!” şeklindeki bir hitaptan sonra, şöyle denilir:


*ما كنت علیھ من شھادة ان لا إلھ إلا الله و أن محمدا رسول الله و أن الجنة حق و



النار حق و أن البعث حق و أن الساعة اتیة لا ریب فیھا و أن الله یبعث من فى القبور و



أنك رضیت بالله ربا و بالإسلام دینا و بمحمد نبیا و بالقران إماما و بالكعبة قبلة و



بالموءمنین إخوانا ربي الله لا إلھ إلا ھو علیھ توكلت وھو رب العرش العظیم




sonra da üç defa:

یا عبد الله قل لا إلھ إلا الله قل ربي الله و دیني الإسلام و نبي محمد



رب لاتزرنى فردا وأنت خیر الوارثین



el-Halebî, Mülteka’l-Ebhur, I, 276.





Ölen insanın mezarı başına oturup, ona telkin vermeyle ilgili, et-Taberânî’nin el-Mu’cemü’l-Kebîr’inde yer alan şöyle bir rivayet zikredilmektedir. et-Taberânî (260- 360), Ebû Ukayl Enes b. Silm el-Havlânî > Muhammed b. İbrahim b. el-A’lâ el-Hımsî> İsmail b. Ayyâş> Abdullah b. Muhammed el-Kuraşî> Yahya b. Ebî Kesîr> Said b. Abdullah el-Evdî tarikıyla gelen rivayette o, şöyle demiştir:

“Ben Ebû Umâme’ye insanlar hakkında konuşurken şahit oldum. O şöyle dedi: Ben öldüğüm zaman, bana Rasûlullah’ın ölülerimize yapmamızı emrettiği gibi yapınız. Allah Rasûlü şöyle dedi: “Kardeşlerimizden birisi ölünce, kabrinin üzerinde toprağını düzenleyin. İçinizden birisi, onun kabri başında kalksın ve şöyle desin: Ey falan (kadın)’ın oğlu falan! O muhakkak duyar. Ancak cevap veremez. Sonra, ey falan kadının oğlu falan, der. O muhakkak kalkar doğrulur. Sonra, ey falan kadının oğlu falan, der. O, Allah sana rahmet etsin, bizi irşad et, der. Fakat siz hissedemezsiniz. Sonra o desin ki; dünyadan ayrılır iken üzerine olduğun şeyi hatırla – Allah’tan başka ilah olmadığı ve Hz. Muhammed’in O’nun kulu ve Rasülü olduğunu. Sen, Rab olarak Allah’tan, din olarak İslâm’dan, Nebî olarak Hz. Muhammed’ten ve İmam olarak da Kur’ân’dan razı olmuştun. Sonra, Münker ve Nekir’den biri, arkadaşının elini tutar ve şöyle der: ‘Haydi ona hüccetini telkin eden kimsenin yanına oturalım.’ Allah onun hücceti olur. Oradaki biri dedi ki: Yâ Rasûlallâh! Eğer onun annesi bilinmiyorsa ne olacak? O zaman, Havva’ya (a.s.) nisbet eder, ve ‘Ey Havva’nın oğlu falan der’ dedi.” et-Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr, VIII, 249, no: 7979.

Yukarıdaki rivayetin senedinde yer alan râvi Yahya b. Ebî Kesîr b. el- Mütevekkil et-Tâî el-Yemâmî’nin (v.129) tedlis yaptığı zikredilmiştir. Ebû Bekr ve Yahya b. Said, Yahya b. Ebî Kesîr’in hadis ilmi açısından bir öneminin olmadığını söylemiştir. Hüseyin el-Muallim şöyle demiştir: “Biz Yahya b. Ebî Kesîr’e, ‘sen hiç karşılaşmadığın ve hiç bir şey duymadığın bir kavimden bize hadis rivayet ediyorsun,’ dedik. O şöyle dedi: ‘kitabı görüyorsunuz.’ Kağıt ve dividi koydu ve ona yalan yazdı. Ben ona böyle yapma dedim.” el-Ukaylî, ed-Duafâu’l-Kebîr, IV, 423, no: 2051.

Yine ravilerden İsmail b. Ayyâş b. Süleym el-Ansî el-Humsî Ebû Utbe’nin (v.181 veya 182) Şamlılardan başka birinden rivayet ettiği zaman muzdarip olduğu ve hata yaptığı bildirilmiştir. Muhammed b. Osman b. Ebî Şeybe şöyle demiştir: Yahya b. Maîn’in yanında İsmâil b. Ayyâş zikredildi de onun şöyle dediğini duymuştum: O, Şam ehlinden rivayet ettiği şeylerde sikadır, Şamlılardan başkasından rivayet ettiği zaman hata eder. Ali b. Abdullah b. Cafer; ‘İki kişi vardır ki onlar sadece kendi beldelerinin hadisini rivayet ederler. Bunlar İsmail b. Ayyâş ve Abdullah b. Lehia’dır,’ demiştir. İbnu’l-Mubarek de İsmail b. Ayyâş ile Bakıyye arasında tercih etmek gerekse, Bakıyye’yi tercih edeceğini belirtmiştir. Ebû İshak el-Fezârî, onun ağzından ne çıktığını bilmeyen bir kimse olduğunu söylemiş, Ebû Sâlih el-Fezârî, önce İsmail b. Ayyâş’tan rivayet etmiş, sonra terketmiş, Amr b. Ali, Abdurrahman’ın ondan hadis almadığını ve eğer o olsaydı, ondan hadis almazdım dediğini belirtmiştir. Muhammed b. Müsennâ da Abdurrahman’ın İsmail b. Ayyâş’dan kesinlikle bir şey rivayet etmediğini söylemiştir. Yahya b. Maîn, İsmail b. Ayyâş’ın Muhammed b. Ziyad el-Elhânî, Şurahbil b. Müslim gibi sika şeyhlerden hadisinin kabul edileceğini söylemiştir. İshak el-Fezârî, Bakıyye’nin marûf kimselerden rivayetini yazınız, bilinmeyen kimselerden rivayetini yazmayınız. İsmail b. Ayyâş’ın ise bilinen veya bilinmeyen kimselerden rivayetini yaz mayın demiştir. el-Ukaylî, ed-Duafâu’l-Kebîr, I, 88- 90; ez-Zehebî, Mîzânu'l-İ'tidâl, I, 401 .

el-Heysemî (v.807) bu rivayeti et-Taberânî’den (v.360) naklederek eserine kaydetmiş ancak senedinde tanımadığı bir cemaatın olduğunu söylemiştir. el-Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, III, 45.

Hâfız İbn Hacer, Emâli’l-Ezkâr’da bu rivayetin, İbn Allal’ın el-Fütuhâtu’r-Rabbâniye adlı eserinde zikredilmiş olduğunu söyledikten sonra, onun garib olduğunu belirtmiştir. Her iki yoldan da hadisin senedi çok zayıftır. Bu hadisin Hz. Peygamber’e nisbeti sahih degildir. el-Esrem: Ebû Abdillah Ahmed b. Hanbel’e, “Ölü gömülünce bir adam kabrin başında durup, Ey falan kadının oğlu falan! Hatırla. Hani sen dünyadan ayrılırken Allah’tan başka Tanrı bulunmadığına ….. inanmıştın! Diyor. Halkın yaptığı bu iş hakkında ne diyorsun? Diye sordum. Bunun üzerine; “Şamlılar dışında bunu yapan kimse görmedim. Ebu’l-Muğîre öldüğünde, birisi geldi ve bu sözleri söyledi. Ebu’l-Muğîre bu konuda Ebû Bekr b. Ebû Meryem yoluyla onun üstadlarının böyle yaptığını naklederdi. İbn Ayyâş’ın bu konuda bir rivayeti vardır. Bu İbn Ayyâş’ın rivayeti, et-Taberânî’deki Ebû Umâme rivayetidir” diye cevap verdi, demiştir. İbn Kayyım el-Cevziyye, Zâdu’l-Meâd, I, 498.
Kaynak: islami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler https://www.islam-tr.org/showthread.php?t=22513

İbn Teymiye’ye, ölü defnedildikten sonra telkin gerekip gerekmediği sorulunca; telkin, icma’ya göre vacip değildir, demiştir. İbn Teymiyye, Kütübün ve Resâilün ve Fetâvâ İbn Teymiyye fi’l-Fıkh, c: 24, s: 297.

Buraya kadar verilen bilgilerden anlaşıldığı üzere, ölüye verilen telkin bidattir. Bu konuda delil olarak getirilen rivayet, İbn Kayyım’ın (v.1350) Zadu’l- Meâd adlı eserinde belirttiği gibi sahih değildir. en-Nevevî (v.676/1277) ve başkaları da zayıf görmüşlerdir. San’ânî (v.1182/1768) de Subulu’s-Selam adlı eserinde bu görüşe katılmaktadır. Aslında telkini yapan, ölüye telkin yaparak yeniden Müslüman olmasını istemekle alay konusu olmaktadır. Hz. Peygamber’in bu konudaki sünneti, cenazeyi gömme sırasında oradaki insanlara yapılan telkindir. Böylece, onlara ölümü hatırlatmış oluyordu. Bu uygulama, halk arasındaki uygulamadan ne kadar farklıdır.
hizmetçi kardeş alimlerimiz bunu diyor artık kabul edip etmeme hakkı bizlere düşüyor
 
H Çevrimdışı

hizhizmetci_tr

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
selamun aleykum kardeşlerim


sorum İBN TEYMİYYE telkin vermeyi kabul ediyormu .? dedim


ibn teymiyye kadeş telkin vermekle ilgili rivayetleri zayıf olduğunu anlatmaya çalışarak telkinin bidat olduğunu söylüyo


Halid Bin Velid ise şöyle demişti...: günümüzde işlenen çirkin bidatlerden bir tanesi de ; ölü kabrine yerleştirilip kalabalık kabrin başından ayrılınca ona telkin verme olayıdır. Yapılan bu batıl işi de sahih olmayan bir hadisin üzerine bina etmektedirler.


İBN TEYMİYYE nin şu görüşünü söyledi...:İbn Teymiye’ye, ölü defnedildikten sonra telkin gerekip gerekmediği sorulunca; telkin, icma’ya göre vacip değildir, demiştir.

bu sözden ne anlaşılıyo vacip deyil demek İBN TEYMİYYE bidat diyomu vacip olmaz sunnet olur sunnet olmaz mubah olur işin doğrusu



İBN TEYMİYYE TELKİN VERMEYİ KABUL EDİYOR ARKADAŞLARI İLE BİRLİKTE BU GÖRÜŞTE

ibn Teymiyye şöyle diyor.:bu arada ölüyü toprağa verdikten sonra onatelkin verilmesi ile ilgili olarak güvenirliliği tartışmalı bir hadis rivayet edilmiştir (El Kabir 2 /387)

bununla birlikte eski şam alimleriinden bazıları onu hem nakletmişler ve hemde uygulamışlardır. Bundan dolayı gerek bizim arkadaslarımızın çoğunluğu ve gerekse baska bir çok ları ölüye telkin vermeyi müstehab saymışlardır

ibn teymiyye kabir ziyaretleri sayfa 11 tevhid yayınları



bir arkadaş ibn teymiyyenin vacip deyil dir sözünü sanki ibn teymiyye kabul etmiyomuş anlaşılacak bir durumda söyledi ben de ibn teymiyyenin telkini kabul ettiği doğru olan gercek olan düşüncesini söyliyerek bir yanlışı duzelttim

şimdi ben fitne mi cıkarmış oluyorum herkes hata edemezmi

zat ile tevessülde de aynısını yaptım selefiliğin aslında zat ile yapılan tevessüle şirk denmez iken bazı gençler buna şirk diyolardı yapana müşrik diyolardı ben bu yanlışığı çıkardım fitnemi yaptım


bunun şirk olmadığını hem sizin hem bizim alimlerin sözüyle isbatladım o yazım sitede olması lazım


1..İbn Teymiyye nin Talebesi İbn Kesîr . İbn Teymiyye nin devlet ve ulemânın huzurunda

, Tevessül ile ilgili görüşünden kendi isteğiyle vazgeçip,

Bir insanın duasında Resulullahtan faydalanma şeklini kabul ettiğinı söylüyo
Kaynak: islami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler https://www.islam-tr.org/showthread.php?t=22084



[1] el-Bidâye ve’n-Nihaye c: 14/47, 707 inci sene geçti başlığının altında

Daru’l-kütübi’l-ilmiyye. 3 baskı Beyrut/1987


.......Ahmet b. ...Hanbelî:

Tevessülü kabul etmeyen müslümanlardan bazıları Hanbelî, bazıları da tüm mezheblerden faydalandıklarını söylüyorlar.

Mezheb imâmlarından Ahmed b. Hanbelî (ö.241/855) tevessülü kabul ediyor; mezhebinin görüşü de bu yönde¬dir.

......Ayrıca

Elbânî’nin Tevesseül adlı eserinin 62. sayfasında

Ahmet b. Hanbel’in tevessülü kabul ettiğini yazıyor.

İmam Ahmed'in oğlu Abdullah, babasının, Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)'in saçıyla tevessülde bulunduğunu; onu öptüğünü ve içine daldırdığı kaptaki suyu şifa niyetiyle içtiğini söylemiştir.

ez-Zehebî, Siyeru A'lâmi'n-Nübelâ, XI, 212


2........Muhammed bin Abdulvahhâb’ yetiş ya abdulkadir diyerek istemeyi kabul etmediğini söyledikten sonra şöyle diyo

Ama birisi çıkar duâ ederken

“Allah’ım! Ben senden Peygamberlerin ya da Salih kullarının vesilesi ile şunu şunu istiyorum” diye duâ etse,

sadece Allah’a duâ ettikten sonra, herhangi bir kabrin yanında duâ ediyor olsa bile, bu bizim reddettiğimiz bir şey değildir.1

1.. Muhammed bin Abdulvahhab tüm eserleri 3.kısım, s:68 Muhammed bin Suud İslâm fakültesinde Muhammed bin Abdulvahhab haftasında neşrolunmuştur.





3..
Ebu’l Ferec İbnu’l Cevzî: Nefsimi terbiye edemedim bazı salih kişilerin
...
kabrine gidip onları aracı yapıp düzelmem için duâ ettim.

“Saydul-Hatır müminlere öğüt, Ebul Ferec El-Cevzî (İbn Cevzî), Tevhid yayınları, s.99-100, Baskı, 1998.


4....Şevkani zat ile tevessülü kabul ediyo .....

Şevkanî, ed-Dürru’n-Nedide, s. 5-6, Ducvi Makâlât fit-Tevessül Kitabu

Buğye Aliyyü’l-Kârî, Fethu Bâbi’l-İnâye, 3/30.



5.....
İbn Teymiyye,…….İzzuddîn b. Abdusselâm’ın …. sadece Peygamber ile

tevessülü kabul ettiğini söylüyor.

İbn Teymiyye Külliyatı, c.1 s.179, Tevhid Yayınları ,1998.





6……………....Âlûsî: ..... Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve

Sellem) zatı ve makamı ile tevessülü kabul ediyor. Diğer insanlarla olanı kabul etmiyor

Âlûsi Ruhul-Meani VI-128





7... .... Şehid Abdullah Azzam (rh)


''Fi zilali'.sureti'.tewbe'' [Tevbe Süresinin gölgesinde Cihad Dersleri) adlı eserinin (buruc yayınları) kitabının 555. sayfasına da şu başlığı atıyor:



Hz. Peygamber'i (sav) Dualarda Aracı Kılmanın….Hükmü:


Bu hususta uyanık olun. Birçok genç meseleyi bilemiyorlar. Peygamberi Allah'a duada aracı yapmanın ne demek olduğunu idrak edemiyorlar.

Sen kendilerine Peygamberin vesile edilmesini zikrettiğinde onlar: "Vesile edinmek ne?" diye sorup duruyorlar.

Aslında Peygamber'i vesile etmenin ne demek olduğunu izah etmek gerekiyor. Peygamberi vesile etmek:

"Ey Allah'ım! Sen beni Rasulullah'ın yüzü suyu hürmetine affet, onun vasıtası ile bana merhamet eyle!" şeklindeki dualardır. Bu tür dualar kişiyi müşrik yapmaz.

Çünkü yüce Mevla'nın katında Rasulullah'ın özel bir mevkiinin bulunduğunu kim inkâr edebilir? Bineanaleyh Peygamber'i aracı kılma şirk değildir.


Şehid Abdullah Azzam (rh) kitabın 555 sayfasında zat ile tevessüle şirk diyenlere şöyle diyor

"Haşalillah! Bundan Allah'a sığınırım, bundan Allah'a sığınırım, bundan Allah'a sığınırım. Efendiler! Ne oluyor size, kendi kafanızdan şirkler çıkarıyorsunuz.



Rasulullah'ın hayatta iken onun yüzü suyu hürmetinin var olduğunu, öldükten sonra böyle bir şeyin olmayacağını söyleyenlerin herhangi bir delilleri yoktur."
Kaynak: islami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler https://www.islam-tr.org/showthread.php?t=22084



Biz bu meselede İmam Ebu Hanife'nin görüşünü tercih ediyor hakkı için şeklinde dua etmenin mekruh olduğunu söylüyoruz. Fakat hiçbir zaman bunu ne büyük şirk ne de küçük şirk demeyiz

.DİYOR Şehid Abdullah Azzam (rh)








selefiliğin aslına şirk denmiyo gençlerden bazıları şirk müşrik diyo bunları yazarak müslümanın diğer müslümana şirk müşrik ifadeleri söylemesine engel olmaya çalıştım Şehid Abdullah Azzam (rh) gibi


bu bu kadar alimin sözünü söylemem fitne mi


herkese saygılar
 
E Çevrimdışı

Ehli_Hadis

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Hz. Aişe, Ebû Hureyre ve Ebû Said el-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasûlullâh (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Ölülerinize Lâilâhe illallâh’ı telkin ediniz.

Müslim, Sahih, Cenaiz 1-2, I, 631; et-Tirmizî, Sünen, Cenâiz 7, III, 306, no: 976; Ebû Davud, Sünen, Cenâiz 15-16, III, 487, 3118; en-Nesaî, Sünen, Cenâiz 4, IV,5; A.b. Hanbel, Müsned, III, 3; İbn Mâce, Sünen, Cenâiz 3, I, 464, no: 1444-1446; İbn Cârûd, el- Müntekâ, I, 136, no: 513.

Başka bir rivayette de Mevtâküm kelimesi yerine aynı anlama gelen Helkâküm kelimesi kullanılmıştır. en-Nesaî, Sünen, Cenâiz 4, IV,5

es-Sevrî Huseyn ve Mansur Hilâl b. Yesâf ve Ebû Hureyre senediyle Abdurrezzâk’ın kaydettiği bir rivayette şöyle buyurulmuştur:“Kim ölümü esnasında, ölmeden önce, Lâilâheillallâh derse, bu (söz), onu bir gün kurtarır. Abdurrezzâk, Musannef, III, 387, no: 6045

Yine Abdurrezzâk’ın;Sevrî Huseyn İbrahim Alkame şeklindeki senetle kaydettiği rivayette Alkame; “Ölümüm esnasında bana Lâilâhe illallâh’ı telkin edin ve beni mezarıma çabuk götürün. Benim ardımdan ağıt yakmayın. Ben cahiliye dönemindeki gibi yapılmasından korkarım. Cenazemi taşıyan kimseler (tabutla) ortaya çıktıkları zaman, kapıları kapatınız. Çünkü ben kadınların Cahiliye dönemindeki gibi yapmalarından korkarım,” demiştir. Abdurrezzâk, Musannef, III, 387, no: 6046

Ölülerinize kelimesinden maksadın ölmek üzere olan kimseler olduğu anlaşılmaktadır. Telkin ile kişinin son sözünün şehâdet olması arzu edilmektedir. Bu da, “Kimin son sözü Lâ ilâhe İllallâh olursa, o cennete girer. Abdurrezzak, Musannaf, III, 386, no: 6045; İbn Ebî Şeybe, Musannafu İbn Ebî Şeybe, II, 445, no: 10866; II, 446, no: 10867, 10869; İbn Hibbân, Sahih, II, 269 vd. no: 3004 şeklindeki Mevkuf Hadis'inişaret ettiği şeye ulaşma arzusundan ileri gelmektedir

Ölmek üzere olan bir kimseye telkini emreden yukarıdaki rivayetler, oradaki insanlara, ömrünün sonuna kadar bu hâl üzere gitmesini ve Kelime-i Şehadet’ten vazgeçmemesini tavsiye olarak da anlaşılabilir.

İbn Mâce’nin Sünen’ininde, ölüleriniz ifadesiyle, ölüme yaklaşmış kimselerin kastedildiği belirtilmiştir. İbn Mâce, Sünen, Cenâiz, 3, I, 464, No: 1444.

Müslim’in (v.261/875) Sahih’inde, sizden ölüme yaklaşan kimselere kelime-i tevhidi yanında söyleyerek hatırlatınız, şeklinde bir açıklama yer almıştır. Müslim, Sahih, Cenâiz, 1, I, 631.

en- Nesâî (v.303/915)’deki rivayet ise el-Kurtubî ve en-Nevevî’nin görüşleriyle açıklanmıştır. el-Kurtûbî, hadisin anlamını; “Lâilâheillallâh’ı söyleyiniz ve ölüm anında onlara hatırlatınız. Ölüm kendilerine yaklaşmış bulunduğundan, bu gibi kimseler ölüleriniz diye isimlendirilmiştir” şelinde açıklarken, en-Nevevî (v. 677/1278), “ölüleriniz ifadesinin anlamı; ölümü yaklaşmış kimselerdir. Lâilâheillallah’ı telkinin amacı, Kimin son sözü Lâ ilâhe illallah olursa Cennet’e girer, hadisinde de olduğu gibi kişinin son sözü olmasına yöneliktir” şeklinde yorumlamıştır. en-Nesaî, Sünen, Cenâiz, 4; ayrıca bu konuda bkz.M.Ahmed Abdusselâm, Kur’ân Niçin İndildi, s. 55.

Ölüme hazır olan kimseye tevhid kelimesi telkin edilir Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ölmek üzere olan kimsenin yanında Lâilâheillallâh demeyi tavsiye etmiştir. Ölecek kimsenin yanında bulunan kişiler “Lâilâheillallâh Muhammedü’r- Rasûlullâh” kelime-i tevhidini söylerler. Hastaya teklif etmeden, onun yanında kelime-i tevhit ve şehâdet okumak sünnettir. Hz. Peygamber’in (sallallahu aleyhi ve sellem) “Kimin son sözü, Lâ ilâhe illallah olursa, Cennete gider. hadisi şerifi telkin uygulamasının dayanak noktası olmuştur Buna göre, hayattaki insana Kelime-i Tevhid ve Kelime-i Şehadet telkin edilir. Zaten, Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) en yakın akrabalarına, onlar yaşarken Rabbinin emrini tebliğ etmiş ve şöyle buyurmuştur: “Amel ediniz, çünkü ben Allah’tan gelecek bir şeyi sizden savamam. Bkz. Buhârî, Sahih, Vasâyâ, 11, III, 190-191; Müslim, Sahih, İman, 351, I, 192; ed- Dârimî, Sünen, Rikâk, 23.

Öldükten sonra insanın amel etmesi mümkün olmadığına göre, ölü insana telkinin de bir anlamı yoktur. Ayrıca, Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem), ölen insana fayda verebilecek şeyleri şu üç özellikle sınırlandırmıştır İnsan öldüğü zaman o kimsenin ameli şu üç şey hariç kesilir: sadaka-i câriye, ondan faydalanılan bir ilim ve ona dua eden sâlih bir evlat. en-Nesaî, Sünen, Vasaya, 8, VI, 251; Ebû Davud, Sünen, Vasaya, 14, III,300, no: 2880; A.b. Hanbel, Müsned, II, 372.

Telkin yapmadaki asıl maksat; ölmek üzere olan kişiye kelime-i şehadetin hatırlatılmasıdır. Ayrıca Alkame (r.a.), hastalığı ağırlaşınca, kendisine şahadeti telkin edip hatırlatacak birisinin yanına oturtulmasını istemiştir. İbn Ebî Şeybe, Musannefu İbn Ebî Şeybe, II, 446, no: 10860

Bütün bunlar da göstermektedir ki telkin sadece ölmek üzere olan kişiye şehadeti hatırlatıp bu dünyadan en son güzel bir sözle ayrılmasına vesile olmaktır.

Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) kızı, hanımı ve bütün yakınlarına, “sizin için elimden bir şey gelmez, nefsinizi kurtarınız!” diyerek dünyada iken iyi amel işlemelerini tavsiye etmiş, aksi halde onlar için elinden bir şeyin gelmeyeceğini ifade etmiştir. Bkz. Buhârî, Sahih, Vasâyâ, 11, III, 190-191; Müslim, Sahih, İman, 351, I, 192; ed- Dârimî, Sünen, Rikâk, 23.

Eğer, mezara gömüldükten sonra böyle bir yardım mümkün olsaydı Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) onu öncelikle yakınlarından esirgemezdi. Hz. Peygamber böyle bir şey yapmadığına göre günümüzde de bu tür uygulamalardan kaçınılması gerekmektedir. Bunun yerine kaynağı daha sağlam ve Hz. Peygamberin uygulamalarına dayanan ve ölen kişiye sevabı ulaşacak şeyler yapmak gerekmektedir. Bunlar da sadaka-i câriye türünden şeylerdir. Çünkü Hz. Peygamber, insan öldükten sonra da amel defterine geçecek şeyleri sayarak bizlere yol göstermiştir.
 
H Çevrimdışı

hizhizmetci_tr

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
selamun aleykum kardeşlerim

ehli hadis kardeşim güzel tesbitleriniz olmuş illa muhalefet olsun diye deyil konunun daha iyi anlaşılması için soruyorum

İBN TEYMİYYE TELKİN VERMEYİ KABUL EDİYOR ARKADAŞLARI İLE BİRLİKTE BU GÖRÜŞTE

ibn Teymiyye şöyle diyor.:bu arada ölüyü toprağa verdikten sonra ona telkin verilmesi ile ilgili olarak güvenirliliği tartışmalı bir hadis rivayet edilmiştir (El Kabir 2 /387)

bununla birlikte eski şam alimleriinden bazıları onu hem nakletmişler ve hemde uygulamışlardır. Bundan dolayı gerek bizim arkadaslarımızın çoğunluğu ve gerekse baska bir çok ları ölüye telkin vermeyi müstehab saymışlardır

ibn teymiyye kabir ziyaretleri sayfa 11 tevhid yayınları


..............ibn teymiyye ve arkadaşlarının bu görüşü nasıl yorumlanmalı


Bide şöyle dediniz .......
HTML:
Öldükten sonra insanın amel etmesi mümkün olmadığına göre, ölü insana telkinin de
HTML:
bir anlamı yoktur. Ayrıca, Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem), ölen insana fayda verebilecek şeyleri şu üç özellikle sınırlandırmıştır İnsan öldüğü zaman o kimsenin ameli şu üç şey hariç kesilir: sadaka-i câriye, ondan faydalanılan bir ilim ve ona dua eden sâlih bir evlat.


İbn Teymiyye ise, mâlî ibadetlerin sevabının ölülere ulaşması noktasında ehl-i sünnet ve’l-cemaat arasında hiçbir aykırı görüşün olmadığını, namaz, oruç ve Kur’ân okuyarak sevaplarının bağışlanması durumunda bunların ölülere ulaşıp ulaşmadığında ise tartışmaların olduğunu ve doğrusunun bu tür ibadetlerin sevaplarının da ölülere ulaşması, olduğunu söylemiş ve birinci bölümde incelediğimiz hadisleri de delil olarak göstermiştir. ..1

[1] İbn Teymiyye, age., c. XXIV, s.366,367

وان ليس للانسان الا ما سعى âyeti hakkında ise, sadaka, köle âzâd etme, duâ ve istiğfarın ölülere fayda sağlamasının mütevâtir sünnetle ve ümmetin icmâ’ıyla sabit olduğunu, dolayısıyla âyetin anlamının “faydası yoktur” şeklinde değil “kişi ancak kendi yaptıklarına sahip olur” şeklinde anlaşılması gerektiğini söyleyerek şöyle bitirmektedir

konuyu “sadaka ve duânın ölülere ulaştığı gibi akraba olsun olmasın kişinin yaptığı her türlü amelin sevâbı da ölüye ulaşır ve ölü bundan faydalanır. Üzerine kılınan cenaze namazından bile.” .1

[1] İbn Teymiyye, age., c.XXIV, s.367

Rasulüllah, ümmetinin ölülere: “Ey mü’minler Topluluğu Allah (Celle Celalühü)’ın selâmı üzerinize olsun. Esselâmü aleyküm dâra kavmin mü’minin” şeklinde, selâmlarını alıyormuş gibi selâm vermelerini önermiştir.

Amaç nedir burada


5495- İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah
(aleyhissalâtu vesselâm) (bir gün) iki kabre uğradı ve:

"(Bunlarda yatanlar) azab çekiyorlar Azabları da büyük bir günahtan değil" buyurdular Sonra sözlerine şöyle devam ettiler:

"Evet! Biri, nemimede (laf getirip götürmede) bulunurdu Diğeri de idrar sıçrantısına karşı korunmazdı "

Aleyhissalâtu vesselâm sonra yaş bir hurma dalı istedi, ikiye böldü Birini birinin üzerine dikti, birini de öbürünün üzerine dikti Sonra da:

"Belki bunlar yaş kaldıkça azapları hafifler!" buyurdular

" [Buhârî, Vudu 55, 56, Cenaiz 82, 89, Edeb 46, 49; Müslim,Taharet 111, (292); Tirmizî, Taharet 53, (70); Ebu Davud, Taharet 11, (20, 21); Nesâî, Taharet 27, (1, 28-30) ]

yada ben sizin yazınızı iyi anlıyamadım yukarda müslim hadisi verdiniz ölülerinize telkin veriniz aşağıda sanki verilmez dediniz gibi geldi bana , ben anlıyamadım galiba
 
E Çevrimdışı

Ehli_Hadis

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
ibn Teymiyye şöyle diyor.:bu arada ölüyü toprağa verdikten sonra ona telkin verilmesi ile ilgili olarak güvenirliliği tartışmalı bir hadis rivayet edilmiştir (El Kabir 2 /387)

Bu rivayet hangisi ilk önce onu tesbit etmek lazım rivayet zikredilmediği için bu konuda bir şey demiyorum ama delil getirilen hadis yukarıda ki hadis ise onu senedini orada zikrettim ve alimlerin raviler hakkında ki sözlerinide zikrettim ve isnadının sağlam olmadığını açıkladım .

bununla birlikte eski şam alimleriinden bazıları onu hem nakletmişler ve hemde uygulamışlardır. Bundan dolayı gerek bizim arkadaslarımızın çoğunluğu ve gerekse baska bir çok ları ölüye telkin vermeyi müstehab saymışlardır .

Buradan İbn Teymiyye'nin buna caiz dediği nasıl çıkardınız iyi okursanız burada İbn Teymiyye eski şam alimlerinden bazıları nakletmiş ve uygulamıştır diyor ve ardından bizim arkdaşlarımızdan çoğunluğu başka bir çokları telkin vermeyi müstehap görmüştür burda İbn Teymiyenin' bazı sözleri kırpılıyor ve tam olarak aktarılmıyor sen Sıratı Mustakimden delil getiriyorsun bazı konularda istiğase vs vs sen İbn Teymiyye'nin bu eserinin sadece kabirler bölümünün hepisini okursan orda göreceksindir ki İbn Teymiye ölülere dua edip onlardan yardım istemenin şirk ve küfür olduğunu söyler sen sadece İbn Teymiye'nin bir sözünü oradan alıp işte İbn teymiye bunu kabul ediyor dersen sen ona iftira etmiş olursun sen Şeyh'in eserinin tamamını okumassan onun maksadını anlıyamazsın sen onun eserinin tamamını okuman lazım ki onun maksadını anlıyasın...

ikincisi Ölüye telkin meselesi ibn Teymiyye'nin bahsettiği arkadaşlarımızdan çoğu dediği hangi telkinden bahsediyor ölmekte olan kişiden mi yoksa kabre konduktan sonra ki kişiden mi arkadaşlarının kabul ettiği telkin hangisi buda açık değil senin yazında kabre konulduktan sonra ise buna sahih bir delil ister Eğer ölmekte olan kişiye ise zaten bu konuda sahih hadisler mevcut buna itiraz eden yok bizim bid'at dediğimiz ise kişi kabre konulduktan sonra yapılan telkin sanki kişi kabre konulunca ona telkin edilecek oda La ilahe illallah diyecek ve bu kişi bu sayede Müslüman olucak ve kurtulacak gibi bir şey mi demek istiyorsun sen yani bu kişi hayatta iken bunu dememiş ölmüş kabre konmuş kabrin etrafındakilerde buna telkin ediyor bunumu demek istiyorsun eğer maksadın buysa bu caiz değildir bu batıl bir şeydir ama senin kastın ölmekte olan hastaya yapılan telkinse bu zaten caizdir....
 
H Çevrimdışı

Hüddam

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Allah razı olsun hizmetçi kardeşim. Çok güzel açıklamışsın. Bunlar bazen Hadisçi bazen İcmacı Bazen Teymiyyeci olurlar. Yani nasıl işlerine gelirse öyle anlarlar. Aynı sabuna benzerler. Bir türlü tutamazsın. Suriyedeki Alim Ramazan El Buti bunlarla münazara yaparken sözlerindeki tutarsızlıklarını bilidği için Kasede Kaydediyor. Allah hidayet versin. Bunların girdiği her yere fitne ve fesat girdi. En önemlisi Cihad bunların yüzünden lekelendi...
 
H Çevrimdışı

hido79

Üye
İslam-TR Üyesi
Huddam, Ehli Hadis senin hizmetci dostuna guzel bir cevap yazmis. buna ne dersin. Allah razi olsun Ehli Hadis kardes. Ibni Teymiyyeye (r.h) atilan iftiralara guzel cevap vemissin
 
Üst