OPERASYON SIRASINDA SİVİL HALKIN ÖLMESİ
Ebu_Basir_1 kardeşim demiştiniz ki :
Tekrar
Şehâdet eylemine câiz diyen âlimler Londra , ABD , İsrail , Madrid , Mısır , Tunus vb. gibi bi'l-fiil cihad ! olmayan yerlerdeki patlamalar hakkındaki görüşlerinde 2'ye ayrılmış durumdadırlar.
Oralarda da kâfirler öldürülebilir diyenlere baktığımızda, görüyoruz ki bu alimler cihad alanlarında canlarıyla , mallarıyla mucadele eden , bu işin içinde bilhassa yaşayarak olanlardır .
Kendi ülkelerini işgal eden kafir askerlerine karşı bombalama eylemlerine cevaz veripte , işgal edenlerin ülkelerinde sivil ! vatandaşların da öldüğü bombalama eylemlerine karşı çıkanlara baktığımızda demokratik laik ülkelerde oturup , cihadın şartlarını ve koşullarını bizzat yaşamadan ahkam kesenler olduğunu gözlemlemekteyiz .
Ben de bir müslüman (alim değil) olarak cevaz verenlerin-görenlerin safındayım. Evet bu eylemler esnasında öncelikli hedef olarak kafir devletlerin silahlı ordusunu ortadan kaldırmak olsa da , stratejik ve kritik hedeflerinin de imhası esnasında zaruri durumlardan dolayı o tağutun ülkesinde ikamet eden sivillerin ölmesinde bir sakınca yoktur. (Allahu âlem)
Beni bu şekilde inanmaya sevk eden delillerden biri Ebu Basir ve Ebu Cendel'in ticaret kervanlarına saldırı düzenlemesi gelmektedir.
Rasulullah'ın (s.a.v.) bu saldırıları onayladığı , hatta Hudeybiye antlaşmasının müslümanların lehine oluşmasına etken olduğu bilinen bir gerçektir !
Bunun haricinde şu hadisler konuyla ilişkilidir :
*******************************
Kadınlarla Çocukların Gece Baskınlarında Kasıtsız Olarak Öldürülmelerinin Cevazı Babı
26- (1745) Bize Yahya b. Yahya ile Saîd b. Mansur ve Amru'n-Nâkıd, toptan İbni Uyeyne'den rivayet ettiler.
Yahya (Dedi ki) : Bize Sufyân b. Uyeyne, Zuhrî'den, O da Ubeydullah'dan, O da İbni Abbas'dan, O da Sâ'b b. Cessâme'den naklen haber verdi. Sâ'b şöyle demiş:
Peygamber (s.a.v.)'e muşriklerden gece baskınına uğrayan zürriyetlerin hükmü soruldu. Bu suretle müslümanlar onların kadınlarına ve çocuklarına isabet ediyorlardı.
Peygamber (s.a.v): «Onlar onlardandır. buyurdular.
(Muslim; Cihad 26)
27- (...) Bize Abd b. Humeyd rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdu'rRazzâk haber verdi. (Dedi ki) : Bize Mâ'mer, Zuhrî'den, O da Ubeydullah b. Abdillâh b. Utbe'den, o da Ibni Abbâs'dan, o da Sâ'b b. Cessâme'den naklen haber verdi.
(Şöyle demiş) : — Yâ Rasûlâllah! Biz gece baskınında muşriklerin zurriyetlerine isabet ediyoruz! dedim,
«Onlar onlardandır.» buyurdular.
(Muslim ; Cihad 27)
Kafirlerin Ağaçlarını Kesme ve Yakmanın Cevazı Babı
29- (1746) Bize Yahya b. Yahya ile Muhammed b. Rumh rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Leys haber verdi. Bize Kuteybetu'bnu Saîd de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Leys, Nâ-fi'den, o da Abdullah'dan naklen rivayet etti ki,
Rasûlullah (s.a.v.) Benî Nadîr'in hurmalarını yakmış ve kesmiş. Bu yer Buveyre'dir.
Kuteybe ile İbni Rumi kendi hadîslerinde şunu ziyade ettiler: «Bunun üzerine ALLAH (Azze ve Celie): Yaş ağaç nâmına her neyi keser veya kökleri üstünde ayakta bırakırsanız (bu) ALLAH'ın izniyledir: Hem de yoldan çıkanları rezîl etsin diye! [Haşr : 5.] âyet-i kerîmesini indirdi.»
******************************
Hadis-i şerifte de gördüğümüz gibi ,kafirlerin savaşla alakası olmayan ağaçları bile kesilerek öldürülmüştür !
Bilhassa 11 Eylül Bayramından sonra dünya tağutunun elebaşısı Buşh isimli kafir dünya Tv'lerinde verilen konuşmasında tüm dünya ülkelerine "YA BİZİM TARAFIMIZDASINIZ YADA TERÖRİSTLERİN SAFINDASINIZ , TARAFSIZ KALMAK YOK" ultimatonunu vermiştir.
Bu baskı ve tehditi üzerine Nato , kendisiyle hiç bir ilişkisi olmamasına rağmen 5. maddeyi uygulamaya sokarak "birimize yapılan saldırı hepimize yapılmıştır" diyerek eksiksiz asker göndererek Afganistan sonrada Irak işgal edilmiş , müslümanlar katledilmiştir.
Dünyanın bir ucundaki , daha 50 sene önce Amerika'dan 2 şehrine atom bombası yiyen Japonya bile hiç bir ilişkisi olmamasına rağmen Çin , Kore , Hindistan'la beraber asker göndermişlerdir.
Bush kafirinin Tv de konuşmasıyla artık müslümanların cihadı tüm dünya kafirlerine karşı bir hal almıştır! Hatta o konuşmasında bush " Haçlı seferi başlattık " sözünü 2 kere söylemiştir .
Hakikatten de tüm kafirler , Hırıstiyan güçleriyle birlikte "Küfür tek millettir" hükmünü isbata koyulmuşlardır .
Bu hakikatleri görmek istemeyenlere Seyyid Kutub'un "yoldaki işaretler" kitabından bir paragraf aktarmak istiyorum:
ALLAH yolunda cihad başlığı :
"İslâm ile ilgili isimlerinden başka hiç bir şeyleri kalmayan ve gelecek Müslüman nesiller için aklen ve ruhen hayat gerçeğinin baskısı altında hezimete uğrayanlar şöyle demektedirler:
İslâm ancak savunma için savaşır. Bu dini, yönteminden ayırmakla iyilik ettiklerini sanıyorlar. O yöntem ki, bütün bir yeryüzünde tağutları yok edip, insanların yalnızca ALLAH'a ibadet etmelerini sağlamayı, onları kullara ibadetten kurtarıp, kulların Rabbine ibadet etmelerini hedeflemişlerdir. Bunu, akidesini zorla kabul ettirerek yaptırmaz. İnsanlarla bu akide arasındaki engelleri kaldırarak ya da cizye vermeye veya İslâmını ilan edinceye kadar onlarla savaşarak yapar. Ortalık temizlendikten sonra insan, bütün bir hürriyetini kullanarak, ister bu akideyi kabul eder, isterse kabul etmez.
"İslâmda Cihad" konusunda, aklen ve ruhen bozguna uğrayanlar, bu 'itham'dan İslâm'ı kurtarmaya çalışırlarken, akideyi zorla kabul etmeyi reddeden nasla ilgili bu dinin yöntemiyle; insanlarla bu dinin arasına giren, kulu kula ibadet ettiren, ALLAH'a ibadet etmekten alıkoyan maddî, siyasal güçlerin yok edilmesi ile ilgili yöntemi birbirine karıştırmaktadır. Bunlar farklı şeylerdir ve buna mahal de yoktur. Bu karıştırmadan daha da ötesi bu bozgundan dolayı, İslâm'daki cihadı, bugün "savunma savaşı" adı verilen şeye hasretmeye çalışıyorlar. İslâmdaki cihad kavramı, ne insanların bugün yaptıkları savaşla, ne etkenleriyle ne de özellikleriyle ilgisi olan bir şeydir. Cihadın etkenleri "İslâm'ın" yapısıyla, şu dünyadaki rolüyle ve ALLAH'ın belirlediği hedefleriyle bağlantılıdır. Bundan dolayı ALLAH peygamberini bu risaletle göndermiş, onu en son peygamber, risaletini de en son risalet kılmıştır.
Bu din, yeryüzünde insanın, kula kulluktan -insanın hevasına ibadet etmesi de kula kulluktur. Kurtarılmasının genel bir ilânıdır. Bu, tek olan ALLAH'ın uluhiyetinin, âlemlere olan rububiyetinin ilanıdır. Tek olan ALLAH'ın âlemlere rububiyyetinin anlamı, bütün çeşit ve biçimleriyle insanın egemenliğine karşı yapılan bir devrim, yeryüzünün neresinde olursa olsun beşeri otoritelere karşı bir başkaldırıdır. Her ne şekilde olursa olsun insanın uluhiyyetine bir isyandır, bir kıyamdır. Bu kıyam, hükmetmenin, hüküm merciinin insan olmasına, güç kaynağının insan olmasına, insanın ilahlaştırılmasına, bazısının ALLAH'ı bırakıp Rabb'ler edinilmesinedir. Bu ilânın anlamı, ALLAH'ın gasbedilen otoritesini O'na geri iade etmek, kendi koydukları kanunlarla insanlara hükmedenleri, kimilerini Rab, kimilerini de kul makamına koyanları reddetmektir. Bunun anlamı yeryüzüne ALLAH'ın egemenliğinin hakim olması için insanın egemenliğinin paramparça olmasıdır. Ya da Kur'anî ifade ile: "Hem gökte, hem de yeryüzünde ilah olan O'dur." (Zuhruf, 84)
"Hüküm Ancak ALLAH'a aittir. O'ndan başkasına ibadet etmemenizi emretti. Bu dosdoğru dindir." (Yusuf, 40)
"De ki: "Ey kitab ehli! Ancak ALLAH'a ibadet etmek, O'na hiç bir şeyi şirk koşmamak, ALLAH'ı bırakıp birbirinizi Rab olarak benimsememek üzere, bizimle sizin aranızda muşterek bir söze gelin." Eğer yüz çevirirlerse, "Bizim müslüman olduğumuza şahid olun" deyin." (Âl-i İmrân, 64)
****************************
Başta Amerika halkı Bush'u , İngiltere halkı da Blair'i 2. kez üst üste seçimlerde seçerek Müslümanlarla verilen savaş konusunda arkasında olduklarının mesajını destekleriyle vermişlerdir. Bu halklar vergilerini ve çocuklarını (koca , kardeş vs) müslümanlarla savaşa göndermektedirler. Gönderileceğini bilerek savaşın devamı için oy vermişlerdir.
Bu ülkelerdeki müslümanların eylemleri sonucu savaşa karşı çıkan insanlar da ölmüş olabilir (muhtemeldir). Usame Bin Laden (ALLAH muahafaza etsin) , kâfirlerin Afganistan'a saldırısından sonra bu ülkelerdeki müslümanlara çağrıda bulunarak kafirlerle iç içe yaşamamalarını , müslümanların bir arada yaşamalarını söyleyerek yapacağı eylemlere karşı tedbir almalarını bildirmiştir.
Buna rağmen ölen savaş karşıtları (müslüman - kâfir) olabilir, böylelerinin durumları ALLAH o kişileri inançlarına göre haşredecektir.
*************************************
"Rasûlullah (aleyissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "ALLAH bir kavme azab indirdi mi, o azab, kavmin içinde bulunan herkese isabet eder. Sonra, (kıyamet gününde) herkes niyetlerine [ve amellerine] göre diriltilirler."
[Buhârî, Fiten 19; Muslim, Sıfatu'l-Cenne 84, (2879)] [İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 16/116]
AÇIKLAMA:
Rasûlullah (aleyissalâtu vesselâm), bu hadislerinde yaptıkları kötülükler sebebiyle, bir kavme İlâhî ceza geldiği takdirde, iyilerin bu cezadan hariç kalmayacaklarını, dünyevî azaba, kötülerle birlikte aynen iştirak edeceklerini; ancak ahirette, iyilerin dünyadaki niyet ve amellerine uygun olarak hayır üzere diriltileceklerini, iyiliklerinin zayi olmayacağını belirtmektedir.
Bazı rivayetlerde "niyetleri üzere" denilirken, bazılarında "amelleri üzere" denmiştir. Keza "amelleri ve niyetleri üzere" şeklinde her ikisini zikreden rivayet de mevcuddur.
İyilere isabet eden ceza, onların günahlarına bir keffaret, derecelerine bir yükselme vesilesi olacaktır.
Beyhakî'nin Şuabu'l-İman'da kaydettiği bir rivayet bu bahsi biraz daha açmaktadır:
"Yeryüzünde kötülük zuhûr etti mi ALLAH içlerine belasını indirir."
"Ey ALLAH'ın Rasûlu! İçlerinde ibadet ehli olduğu halde mi?" denildi de,
"Evet! Ancak bilahere ALLAH'ın rahmetine göre diriltilirler" buyurdu."
Zeyneb Bintu Cahş'tan gelen bir rivayet, cemiyette kötülüklerin galebe çalıp alenen işlenmeye başlanması durumunda İlahî cezanın geleceği belirtilir:
"Ey ALLAH'ın Rasûlu, aramızda sâlih kişiler olduğu halde helak mı olacağız?" diye sorunca:
"Evet! Kötülükler çoğalınca!" cevabını alır.
Bu hususu te'yîd eden bir diğer rivayet Sıddık radıyALLAHu anh'tan gelmiştir:
Anlattığına göre Aleyhissalâtu vesselâm'ın şöyle buyurduğunu işitmiştir: "İnsanlar kötülüğü görünce mudahale edip düzeltmezlerse, ALLAH'ın, hepsini kuşatacak umumî bir ceza göndermesi yakındır."
Muslim'de gelen bir rivayette Aleyhissalâtu vesselâm buyurmuştur ki:
"Şaşılacak şey! Hakikaten ummetimden bir kısım insanlar Kurayş'ten Beyt'e sığınmış bir adam için, Beyt'e doğru hareket ederler. Çöle vardıklarında bunlar yere batırılacaklardır."
Aişe der ki: "Ey ALLAH'ın Rasûlu dedik, yol bazan farklı insanları bir araya getirir!"
"Evet buyurdular, onların arasında kasıtlısı, mecbur edileni, yolcusu var. Hepsi de toptan helak olurlar, ancak muhtelif yerlerden çıkarlar, ALLAH herbirini niyetine göre diriltir."
Alimler, bu hadislerden hareketle ölümde iştirakin sevab ve ikâbda da iştiraki gerektirmediği, ALLAH'ın gazabına uğramış milletler içerisinde sâlihlerin de bulunabileceği hükmünü çıkarmışlardır.
İbnu Ebî Cemre, iyilere de musibetin gelişini, "Onların emr-i bi'l mâruf ve nehy-i ani'l munkerden geri kalışlarına ceza" olarak yorumlar. Ve devamla: "Emr-i bi'l ma'ruf ve nehy-i ani'l munkerde bulunanlar hakiki mûminlerdir. ALLAH onlara azab göndermez, bilakis onlar sebebiyle azabı defeder" der. İbnu Ebî Cemre'nin bu görüşünü "Ahalisi zulme sapmadıkça hiçbir memleketi biz helâk etmeyiz" (Kasas 59) ve keza: "Halbuki sen içlerinde olduğun halde Onlara azab edecek değildir. Onlar bağışlanmalarını ister oldukları halde de ALLAH Onlara azab edecek değildir" (Enfâl 33) gibi âyetler te'yid eder.
Diğer taraftan, munkerden men etmeyenlere de azabın şâmil olacağını te'yîd eden âyetler de mevcuttur: "ALLAH'ın âyetlerinin inkâr edildiğini yahut onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, Onlar başka bir söze dalıncaya kadar onlarla beraber oturmayın" (Nisa 140).
Şu halde böylesi insanlarla oturmak nefsi tehlikeye atmak olacağından, kuffârdan kaçmak meşru addedilmiştir. Bu emir, kuffârın söz ve fiillerinden rahatsız olanlar içindir. Onlara yardımcı olan, onlardan razı olan, artık onlardan biri olmuştur.
Sadedinde olduğumuz hadiste, kötülüklere seyirci kalıb men etmeyenleri korkutma vardır. Seyirci kalmanın ötesinde, birkısım şahsi mutâlaalar, temelsiz yorumlar ve dünyevî menfaat hesaplarıyla zâlimlere ve kötülere mudâhanede bulunanların, kötülüklere kılıf uydurub radı ve hatta yardımcı olanların hali ne olur? Cenab-ı Hak mûminleri böylesi fitnelerden siyânet buyursun!
İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 16/116-117.
*******************************
Bu konuda diyeceklerim bunlardır. Her şeyin En doğrusunu ALLAH bilicidir.
Eymen Ez-Zevahiri : Cihadda Sivil - Asker Ayırımı
Başka bir soru daha :
Muslumanların, mucâhidlerin onları orada öldürmelerinde bir sorumlulukları yoktur.
Fakat Nato'nun işgalindeki ülkelerde kafirlerin değil de; şahsi firmaların tertibindeki (devletin kendisinin yapılması için organize ettiği ve bu amaçla izin verdiği şirketler harici) inşaat alanları ve şirketlerindeki (rejimle direk temas ve fayda sağlamayan) çalışmanın da belki sahibini kafir yapmayabilir.
Fakat İslami devletin hakimiyeti için farz-ı ayn olan Cihada katılmak yerine; Dar'ul harbin gelişme ve güzelleşmesine katkıda bulunduğundan, haram işleyip günahkar olduğu kat'idir.
İslam Alimlerinin kafir ve zalimlere yardım etmeyle ilgili açıklamaları da şöyledir :
“Musa, Rabb'im! Bana lutfettiğin nimetlere and olsun ki, artık suçlulara asla arka olmayacağım, dedi.” ( Kasas 17)
İmam Alusi bu ayetin tefsirinde şöyle der: “İlim ehli bu ayete dayanarak zalimlere yardım ve hizmet etmeyi câiz görmemişlerdir.
İbn Ebi Hatim, Cabir bin Hanzala’dan şöyle dediğini nakletmiştir:
"Birisi Amr’a “Ben bir kâtibim. Gireni çıkanı yazarım. Bunun karşılığında da mahrum kalmamak için maaş alırım. Siz bu konuda ne dersiniz?” dedi.
Ebu Amr, “Dökülen kanı da yazar mısın?’ deyince, adam “hayır” dedi.
Ebu Amr “Zorla alınan malı da yazar mısın?” deyince, adam “hayır” dedi.
Ebu Amr adama “Acaba Sen Musa (aleyhisselam)’ın şu sözünü işitmedin mi? diyerek “Rabb'im! Bana lütfettiğin nimetlere and olsun ki, artık suçlulara asla arka olmayacağım” ayetini okudu.
Ayeti dinleyen bu kişi Ebu Amr’a “Vallahi çok güzel tebliğ ettin ya Ebu Amr! Bundan böyle ben bu kişilere bir satır bile yazmam” dedi.
Ebu Amr’da “Vallahi Allah (Subhanehu ve Tealâ) seni rızıksız bırakmaz” dedi.
Terzinin biri âlime “Ben zalimlerin elbisesini dikiyorum. Acaba ben Kasas Suresi’nin 17. ayeti gereği zalimlere yardım edenlerden olur muyum?” diye sorar.
Alim şöyle cevab verir: “Hayır Sen zalimlere yardım eden değilsin. Bilakis Sana iğne satanlar zalimlere yardım edenlerdir. Sen ise bizzat zalim olmuşsun” diye cevab verir.
(Alusi, Ruhu'l Meanî (20/49)
Ebu Hurayra'den (r.anh) Allah Rasulu (s.a.v.) şöyle buyurur:
“Ahir zamanda yalancı âlimler (emirler) olacaktır. Kim onlara yetişirse onlara başkan, vergi toplama memuru, bekçi, polis olmasın..…" (Mecmuus Sağir, 398; Risalet-ul huruc-ul Mehdi, Sf: 182)
Soru : Bu tür operasyonları destekliyorsunuz. Oysaki basında yer aldığı gibi hedeftekiler sivillerdir, günahları yoktur?
Dr. Evlâki : Bu siviller meselesi, terim olarak çok kullanılmaya başlandı. Ama bizler âlimlerimizin belirttiği terimleri kullanmayı tercih ediyoruz. Onlar savaşanlar ve savaşmayanlar diyorlar. Savaşanlar ; silahı taşıyanlardır, bunlar bayanda olsa. Savaşmayanlar ise; savaşa ortaklıkları olmayanlardır. Amerikan halkına gelince, onlar genel olarak ortaktırlar. Çünkü onlar bu iradeyi seçiyorlar ve bu savaşı isteyenler de onlardır. Bu son seçimlerde ve diğer seçimlerde Amerika halkı için savaşı istemeyenleri seçmek gibi başka tercihler de vardı. Ancak bu söylemlerin kırıntısını bile dile getirmediler. Sonra bizler herhangi bir şeyde konuşmazdan önce meselenin aslına bakmamız lazım. Meseleyi çözen bu olur; câiz midir yoksa câiz değil midir? Şayet kahraman kardeş Ömer Faruk bir kaç tane askeri hedef alabilseydi bu iyi bir şey olurdu ama biz savaş vakıâsından bahsediyoruz. Eğer paygamber (s.a.v.), sadece gündüz savaşmaya güç yetirseydi bunu yapardı. Ama bâzı haller vardı ki askerleri gece yolluyordu ve gece gönderdiği bu askerler karanlıktan dolayı kadınları ve çocukları öldürüyordu. Sahabeler, peygambere döndüler, bu meseleyi araştırdılar.
Peygamber (s.a.v.) dedi ki: "Onlar da onlardandır." Yâni onların hükmü babalarının hükmü gibidir.
Peygamber (s.a.v.) bu işe cevâz vermiştir. Ve yine siyerde bir hadiseyi alabiliriz. Ne zaman ki Taif'te kuşatma uzun sürdü, peygamber (s.a.v.) onlara mancınık fırlattı ve mancınıklar çocuk kadın ayırmıyordu. İşte bu savaşın vakıâsıdır. Bu gün ayırt edebilecek silahlara sahib olan Amerikadır. Silahları dakikdir, şayet hedefleri ayırt etmek isteseler yaparlar. Ama buna rağmen düğünleri hedef alıyorlar, cenâzeleri hedef alıyorlar, aileleri hedef alıyorlar ve bir çok çocuk ve kadın öldürüyorlar. Bakazım'daki bedeviler gibi. Bu tam olarak bedevilere uygulanan bir katliamdı. Bu Amerika'nın kasten çocuklar ve kadınları öldürdüğünü gösteriyor. Bir konu daha var; Amerika'nın silah desteği ile 50 yıl süren bütün bir halkı boğması. Filistin'de müslümanları öldürmek. Irak'ta da 20 yıl ambargo daha sonra işgal. Ve şimdi Afganistan'da yapılan işgal.
Bütün bunlardan sonra, 'bir uçakta öldürülecek olan bâzı Amerika'lının hesabı sorulmaz bile; zira biz ve Amerika arasındaki hesab faturası 1 milyondan az olmayan çocuk ve kadından oluşuyor. Erkeklerden bahsetmiyoruz. Amerika'yla aramızdaki fatura sadece çocuk ve bayanlarda 1 milyona ulaşmıştır. Bu uçakta öldürülecek olan denizde damlaydılar. Bizim onlara aynı şekilde davranmamız lâzım. Bize nasıl düşmanlık ediyorlarsa bizim de öyle düşmanlık etmemiz lazım.
(Şehid Şeyh Enver el Evlâki, Allah İslam'a Zafer Hazırlıyor, Anlatı Yayınları, Sf: 93 - 95)
Ebu_Basir_1 kardeşim demiştiniz ki :
a.s.w.r.w.b.ALLAH razi olsun calismalarinizdan dolayi .... bisey eklemek istiyorum soruyla .... biz bunlari insanlara anlattigimizda bize hak veren kardeslerimiz , londradaki, abd deki ya da madriddeki saldirilar hakkinda "onlari dogru bulmuyoruz diyorlar " ve gerekce olarakta anlattigimiz olaylarin savas olan yerlerde yapilabilecegini söylüyorlar ... savas olmayan yerlerde böyle seylerin yapilmasinin dogru olmadigini söylüyorlar ... bu söylemleri verilecek cevabi buraya yazarsaniz size minnettar olurum ve umarim ki yönlendirdigim kisilerde sizin yazilarinizdan bu konuyu daha iyi kavrayabilirler . Selamun Aleykum.w.r.w.b
Tekrar
Şehâdet eylemine câiz diyen âlimler Londra , ABD , İsrail , Madrid , Mısır , Tunus vb. gibi bi'l-fiil cihad ! olmayan yerlerdeki patlamalar hakkındaki görüşlerinde 2'ye ayrılmış durumdadırlar.
Oralarda da kâfirler öldürülebilir diyenlere baktığımızda, görüyoruz ki bu alimler cihad alanlarında canlarıyla , mallarıyla mucadele eden , bu işin içinde bilhassa yaşayarak olanlardır .
Kendi ülkelerini işgal eden kafir askerlerine karşı bombalama eylemlerine cevaz veripte , işgal edenlerin ülkelerinde sivil ! vatandaşların da öldüğü bombalama eylemlerine karşı çıkanlara baktığımızda demokratik laik ülkelerde oturup , cihadın şartlarını ve koşullarını bizzat yaşamadan ahkam kesenler olduğunu gözlemlemekteyiz .
Ben de bir müslüman (alim değil) olarak cevaz verenlerin-görenlerin safındayım. Evet bu eylemler esnasında öncelikli hedef olarak kafir devletlerin silahlı ordusunu ortadan kaldırmak olsa da , stratejik ve kritik hedeflerinin de imhası esnasında zaruri durumlardan dolayı o tağutun ülkesinde ikamet eden sivillerin ölmesinde bir sakınca yoktur. (Allahu âlem)
Beni bu şekilde inanmaya sevk eden delillerden biri Ebu Basir ve Ebu Cendel'in ticaret kervanlarına saldırı düzenlemesi gelmektedir.
Rasulullah'ın (s.a.v.) bu saldırıları onayladığı , hatta Hudeybiye antlaşmasının müslümanların lehine oluşmasına etken olduğu bilinen bir gerçektir !
Bunun haricinde şu hadisler konuyla ilişkilidir :
*******************************
Kadınlarla Çocukların Gece Baskınlarında Kasıtsız Olarak Öldürülmelerinin Cevazı Babı
26- (1745) Bize Yahya b. Yahya ile Saîd b. Mansur ve Amru'n-Nâkıd, toptan İbni Uyeyne'den rivayet ettiler.
Yahya (Dedi ki) : Bize Sufyân b. Uyeyne, Zuhrî'den, O da Ubeydullah'dan, O da İbni Abbas'dan, O da Sâ'b b. Cessâme'den naklen haber verdi. Sâ'b şöyle demiş:
Peygamber (s.a.v.)'e muşriklerden gece baskınına uğrayan zürriyetlerin hükmü soruldu. Bu suretle müslümanlar onların kadınlarına ve çocuklarına isabet ediyorlardı.
Peygamber (s.a.v): «Onlar onlardandır. buyurdular.
(Muslim; Cihad 26)
27- (...) Bize Abd b. Humeyd rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdu'rRazzâk haber verdi. (Dedi ki) : Bize Mâ'mer, Zuhrî'den, O da Ubeydullah b. Abdillâh b. Utbe'den, o da Ibni Abbâs'dan, o da Sâ'b b. Cessâme'den naklen haber verdi.
(Şöyle demiş) : — Yâ Rasûlâllah! Biz gece baskınında muşriklerin zurriyetlerine isabet ediyoruz! dedim,
«Onlar onlardandır.» buyurdular.
(Muslim ; Cihad 27)
Kafirlerin Ağaçlarını Kesme ve Yakmanın Cevazı Babı
29- (1746) Bize Yahya b. Yahya ile Muhammed b. Rumh rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Leys haber verdi. Bize Kuteybetu'bnu Saîd de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Leys, Nâ-fi'den, o da Abdullah'dan naklen rivayet etti ki,
Rasûlullah (s.a.v.) Benî Nadîr'in hurmalarını yakmış ve kesmiş. Bu yer Buveyre'dir.
Kuteybe ile İbni Rumi kendi hadîslerinde şunu ziyade ettiler: «Bunun üzerine ALLAH (Azze ve Celie): Yaş ağaç nâmına her neyi keser veya kökleri üstünde ayakta bırakırsanız (bu) ALLAH'ın izniyledir: Hem de yoldan çıkanları rezîl etsin diye! [Haşr : 5.] âyet-i kerîmesini indirdi.»
******************************
Hadis-i şerifte de gördüğümüz gibi ,kafirlerin savaşla alakası olmayan ağaçları bile kesilerek öldürülmüştür !
Bilhassa 11 Eylül Bayramından sonra dünya tağutunun elebaşısı Buşh isimli kafir dünya Tv'lerinde verilen konuşmasında tüm dünya ülkelerine "YA BİZİM TARAFIMIZDASINIZ YADA TERÖRİSTLERİN SAFINDASINIZ , TARAFSIZ KALMAK YOK" ultimatonunu vermiştir.
Bu baskı ve tehditi üzerine Nato , kendisiyle hiç bir ilişkisi olmamasına rağmen 5. maddeyi uygulamaya sokarak "birimize yapılan saldırı hepimize yapılmıştır" diyerek eksiksiz asker göndererek Afganistan sonrada Irak işgal edilmiş , müslümanlar katledilmiştir.
Dünyanın bir ucundaki , daha 50 sene önce Amerika'dan 2 şehrine atom bombası yiyen Japonya bile hiç bir ilişkisi olmamasına rağmen Çin , Kore , Hindistan'la beraber asker göndermişlerdir.
Bush kafirinin Tv de konuşmasıyla artık müslümanların cihadı tüm dünya kafirlerine karşı bir hal almıştır! Hatta o konuşmasında bush " Haçlı seferi başlattık " sözünü 2 kere söylemiştir .
Hakikatten de tüm kafirler , Hırıstiyan güçleriyle birlikte "Küfür tek millettir" hükmünü isbata koyulmuşlardır .
Bu hakikatleri görmek istemeyenlere Seyyid Kutub'un "yoldaki işaretler" kitabından bir paragraf aktarmak istiyorum:
ALLAH yolunda cihad başlığı :
"İslâm ile ilgili isimlerinden başka hiç bir şeyleri kalmayan ve gelecek Müslüman nesiller için aklen ve ruhen hayat gerçeğinin baskısı altında hezimete uğrayanlar şöyle demektedirler:
İslâm ancak savunma için savaşır. Bu dini, yönteminden ayırmakla iyilik ettiklerini sanıyorlar. O yöntem ki, bütün bir yeryüzünde tağutları yok edip, insanların yalnızca ALLAH'a ibadet etmelerini sağlamayı, onları kullara ibadetten kurtarıp, kulların Rabbine ibadet etmelerini hedeflemişlerdir. Bunu, akidesini zorla kabul ettirerek yaptırmaz. İnsanlarla bu akide arasındaki engelleri kaldırarak ya da cizye vermeye veya İslâmını ilan edinceye kadar onlarla savaşarak yapar. Ortalık temizlendikten sonra insan, bütün bir hürriyetini kullanarak, ister bu akideyi kabul eder, isterse kabul etmez.
"İslâmda Cihad" konusunda, aklen ve ruhen bozguna uğrayanlar, bu 'itham'dan İslâm'ı kurtarmaya çalışırlarken, akideyi zorla kabul etmeyi reddeden nasla ilgili bu dinin yöntemiyle; insanlarla bu dinin arasına giren, kulu kula ibadet ettiren, ALLAH'a ibadet etmekten alıkoyan maddî, siyasal güçlerin yok edilmesi ile ilgili yöntemi birbirine karıştırmaktadır. Bunlar farklı şeylerdir ve buna mahal de yoktur. Bu karıştırmadan daha da ötesi bu bozgundan dolayı, İslâm'daki cihadı, bugün "savunma savaşı" adı verilen şeye hasretmeye çalışıyorlar. İslâmdaki cihad kavramı, ne insanların bugün yaptıkları savaşla, ne etkenleriyle ne de özellikleriyle ilgisi olan bir şeydir. Cihadın etkenleri "İslâm'ın" yapısıyla, şu dünyadaki rolüyle ve ALLAH'ın belirlediği hedefleriyle bağlantılıdır. Bundan dolayı ALLAH peygamberini bu risaletle göndermiş, onu en son peygamber, risaletini de en son risalet kılmıştır.
Bu din, yeryüzünde insanın, kula kulluktan -insanın hevasına ibadet etmesi de kula kulluktur. Kurtarılmasının genel bir ilânıdır. Bu, tek olan ALLAH'ın uluhiyetinin, âlemlere olan rububiyetinin ilanıdır. Tek olan ALLAH'ın âlemlere rububiyyetinin anlamı, bütün çeşit ve biçimleriyle insanın egemenliğine karşı yapılan bir devrim, yeryüzünün neresinde olursa olsun beşeri otoritelere karşı bir başkaldırıdır. Her ne şekilde olursa olsun insanın uluhiyyetine bir isyandır, bir kıyamdır. Bu kıyam, hükmetmenin, hüküm merciinin insan olmasına, güç kaynağının insan olmasına, insanın ilahlaştırılmasına, bazısının ALLAH'ı bırakıp Rabb'ler edinilmesinedir. Bu ilânın anlamı, ALLAH'ın gasbedilen otoritesini O'na geri iade etmek, kendi koydukları kanunlarla insanlara hükmedenleri, kimilerini Rab, kimilerini de kul makamına koyanları reddetmektir. Bunun anlamı yeryüzüne ALLAH'ın egemenliğinin hakim olması için insanın egemenliğinin paramparça olmasıdır. Ya da Kur'anî ifade ile: "Hem gökte, hem de yeryüzünde ilah olan O'dur." (Zuhruf, 84)
"Hüküm Ancak ALLAH'a aittir. O'ndan başkasına ibadet etmemenizi emretti. Bu dosdoğru dindir." (Yusuf, 40)
"De ki: "Ey kitab ehli! Ancak ALLAH'a ibadet etmek, O'na hiç bir şeyi şirk koşmamak, ALLAH'ı bırakıp birbirinizi Rab olarak benimsememek üzere, bizimle sizin aranızda muşterek bir söze gelin." Eğer yüz çevirirlerse, "Bizim müslüman olduğumuza şahid olun" deyin." (Âl-i İmrân, 64)
****************************
Başta Amerika halkı Bush'u , İngiltere halkı da Blair'i 2. kez üst üste seçimlerde seçerek Müslümanlarla verilen savaş konusunda arkasında olduklarının mesajını destekleriyle vermişlerdir. Bu halklar vergilerini ve çocuklarını (koca , kardeş vs) müslümanlarla savaşa göndermektedirler. Gönderileceğini bilerek savaşın devamı için oy vermişlerdir.
Bu ülkelerdeki müslümanların eylemleri sonucu savaşa karşı çıkan insanlar da ölmüş olabilir (muhtemeldir). Usame Bin Laden (ALLAH muahafaza etsin) , kâfirlerin Afganistan'a saldırısından sonra bu ülkelerdeki müslümanlara çağrıda bulunarak kafirlerle iç içe yaşamamalarını , müslümanların bir arada yaşamalarını söyleyerek yapacağı eylemlere karşı tedbir almalarını bildirmiştir.
Buna rağmen ölen savaş karşıtları (müslüman - kâfir) olabilir, böylelerinin durumları ALLAH o kişileri inançlarına göre haşredecektir.
*************************************
وعن ابن عمر رَضِيَ اللّهُ عَنهما قال
قَالَ رَسُولُ اللّهِ : إذَا أنْزَلَ اللّهُ بِقَوْمٍ عَذَاباً أصَابَ الْعَذَابُ مَنْ كَانَ فِيهِمْ ثُمَّ بُعِثُوا عَلى نِيَّاتِهِمْ
أخرجه الشيخان ـ5752 ـ2ـ
İbnu Ömer radıyALLAHu anhumâ anlatıyor:قَالَ رَسُولُ اللّهِ : إذَا أنْزَلَ اللّهُ بِقَوْمٍ عَذَاباً أصَابَ الْعَذَابُ مَنْ كَانَ فِيهِمْ ثُمَّ بُعِثُوا عَلى نِيَّاتِهِمْ
أخرجه الشيخان ـ5752 ـ2ـ
"Rasûlullah (aleyissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "ALLAH bir kavme azab indirdi mi, o azab, kavmin içinde bulunan herkese isabet eder. Sonra, (kıyamet gününde) herkes niyetlerine [ve amellerine] göre diriltilirler."
[Buhârî, Fiten 19; Muslim, Sıfatu'l-Cenne 84, (2879)] [İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 16/116]
AÇIKLAMA:
Rasûlullah (aleyissalâtu vesselâm), bu hadislerinde yaptıkları kötülükler sebebiyle, bir kavme İlâhî ceza geldiği takdirde, iyilerin bu cezadan hariç kalmayacaklarını, dünyevî azaba, kötülerle birlikte aynen iştirak edeceklerini; ancak ahirette, iyilerin dünyadaki niyet ve amellerine uygun olarak hayır üzere diriltileceklerini, iyiliklerinin zayi olmayacağını belirtmektedir.
Bazı rivayetlerde "niyetleri üzere" denilirken, bazılarında "amelleri üzere" denmiştir. Keza "amelleri ve niyetleri üzere" şeklinde her ikisini zikreden rivayet de mevcuddur.
İyilere isabet eden ceza, onların günahlarına bir keffaret, derecelerine bir yükselme vesilesi olacaktır.
Beyhakî'nin Şuabu'l-İman'da kaydettiği bir rivayet bu bahsi biraz daha açmaktadır:
"Yeryüzünde kötülük zuhûr etti mi ALLAH içlerine belasını indirir."
"Ey ALLAH'ın Rasûlu! İçlerinde ibadet ehli olduğu halde mi?" denildi de,
"Evet! Ancak bilahere ALLAH'ın rahmetine göre diriltilirler" buyurdu."
Zeyneb Bintu Cahş'tan gelen bir rivayet, cemiyette kötülüklerin galebe çalıp alenen işlenmeye başlanması durumunda İlahî cezanın geleceği belirtilir:
"Ey ALLAH'ın Rasûlu, aramızda sâlih kişiler olduğu halde helak mı olacağız?" diye sorunca:
"Evet! Kötülükler çoğalınca!" cevabını alır.
Bu hususu te'yîd eden bir diğer rivayet Sıddık radıyALLAHu anh'tan gelmiştir:
Anlattığına göre Aleyhissalâtu vesselâm'ın şöyle buyurduğunu işitmiştir: "İnsanlar kötülüğü görünce mudahale edip düzeltmezlerse, ALLAH'ın, hepsini kuşatacak umumî bir ceza göndermesi yakındır."
Muslim'de gelen bir rivayette Aleyhissalâtu vesselâm buyurmuştur ki:
"Şaşılacak şey! Hakikaten ummetimden bir kısım insanlar Kurayş'ten Beyt'e sığınmış bir adam için, Beyt'e doğru hareket ederler. Çöle vardıklarında bunlar yere batırılacaklardır."
Aişe der ki: "Ey ALLAH'ın Rasûlu dedik, yol bazan farklı insanları bir araya getirir!"
"Evet buyurdular, onların arasında kasıtlısı, mecbur edileni, yolcusu var. Hepsi de toptan helak olurlar, ancak muhtelif yerlerden çıkarlar, ALLAH herbirini niyetine göre diriltir."
Alimler, bu hadislerden hareketle ölümde iştirakin sevab ve ikâbda da iştiraki gerektirmediği, ALLAH'ın gazabına uğramış milletler içerisinde sâlihlerin de bulunabileceği hükmünü çıkarmışlardır.
İbnu Ebî Cemre, iyilere de musibetin gelişini, "Onların emr-i bi'l mâruf ve nehy-i ani'l munkerden geri kalışlarına ceza" olarak yorumlar. Ve devamla: "Emr-i bi'l ma'ruf ve nehy-i ani'l munkerde bulunanlar hakiki mûminlerdir. ALLAH onlara azab göndermez, bilakis onlar sebebiyle azabı defeder" der. İbnu Ebî Cemre'nin bu görüşünü "Ahalisi zulme sapmadıkça hiçbir memleketi biz helâk etmeyiz" (Kasas 59) ve keza: "Halbuki sen içlerinde olduğun halde Onlara azab edecek değildir. Onlar bağışlanmalarını ister oldukları halde de ALLAH Onlara azab edecek değildir" (Enfâl 33) gibi âyetler te'yid eder.
Diğer taraftan, munkerden men etmeyenlere de azabın şâmil olacağını te'yîd eden âyetler de mevcuttur: "ALLAH'ın âyetlerinin inkâr edildiğini yahut onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, Onlar başka bir söze dalıncaya kadar onlarla beraber oturmayın" (Nisa 140).
Şu halde böylesi insanlarla oturmak nefsi tehlikeye atmak olacağından, kuffârdan kaçmak meşru addedilmiştir. Bu emir, kuffârın söz ve fiillerinden rahatsız olanlar içindir. Onlara yardımcı olan, onlardan razı olan, artık onlardan biri olmuştur.
Sadedinde olduğumuz hadiste, kötülüklere seyirci kalıb men etmeyenleri korkutma vardır. Seyirci kalmanın ötesinde, birkısım şahsi mutâlaalar, temelsiz yorumlar ve dünyevî menfaat hesaplarıyla zâlimlere ve kötülere mudâhanede bulunanların, kötülüklere kılıf uydurub radı ve hatta yardımcı olanların hali ne olur? Cenab-ı Hak mûminleri böylesi fitnelerden siyânet buyursun!
İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 16/116-117.
*******************************
Bu konuda diyeceklerim bunlardır. Her şeyin En doğrusunu ALLAH bilicidir.
Eymen Ez-Zevahiri : Cihadda Sivil - Asker Ayırımı
Muslumanlarla savaşan, mucahidlere karşı komple haçlıların Nato adını alarak Muslumanların yaşadığı diyarlarını işgal edip demoratik rejimlerle yeni kuklalar belirlemesi ve muslumanların ırzına geçilir, zenginlikleri gasb edilirken, bu bandrollu kafirlerle cihad eden mucahidlere katılmak yerine; bu kafirlere lojistik destek veren , işgal edilen ülkelere inşaatlar ve yollar yaparak imar etmeye çalışan, araçlarını sevk ve idare eden vs. işlere katılmak kesinlikle caiz değildir.Irak, Afganistan vs ülkelere gidip Kafir Amerika'ya ait alanlara değilde sivil şirketlerde otel apartman yapan şirketlerin yanında çalışmak câiz midir acaba?
Muslumanların, mucâhidlerin onları orada öldürmelerinde bir sorumlulukları yoktur.
Fakat Nato'nun işgalindeki ülkelerde kafirlerin değil de; şahsi firmaların tertibindeki (devletin kendisinin yapılması için organize ettiği ve bu amaçla izin verdiği şirketler harici) inşaat alanları ve şirketlerindeki (rejimle direk temas ve fayda sağlamayan) çalışmanın da belki sahibini kafir yapmayabilir.
Fakat İslami devletin hakimiyeti için farz-ı ayn olan Cihada katılmak yerine; Dar'ul harbin gelişme ve güzelleşmesine katkıda bulunduğundan, haram işleyip günahkar olduğu kat'idir.
İslam Alimlerinin kafir ve zalimlere yardım etmeyle ilgili açıklamaları da şöyledir :
“Musa, Rabb'im! Bana lutfettiğin nimetlere and olsun ki, artık suçlulara asla arka olmayacağım, dedi.” ( Kasas 17)
İmam Alusi bu ayetin tefsirinde şöyle der: “İlim ehli bu ayete dayanarak zalimlere yardım ve hizmet etmeyi câiz görmemişlerdir.
İbn Ebi Hatim, Cabir bin Hanzala’dan şöyle dediğini nakletmiştir:
"Birisi Amr’a “Ben bir kâtibim. Gireni çıkanı yazarım. Bunun karşılığında da mahrum kalmamak için maaş alırım. Siz bu konuda ne dersiniz?” dedi.
Ebu Amr, “Dökülen kanı da yazar mısın?’ deyince, adam “hayır” dedi.
Ebu Amr “Zorla alınan malı da yazar mısın?” deyince, adam “hayır” dedi.
Ebu Amr adama “Acaba Sen Musa (aleyhisselam)’ın şu sözünü işitmedin mi? diyerek “Rabb'im! Bana lütfettiğin nimetlere and olsun ki, artık suçlulara asla arka olmayacağım” ayetini okudu.
Ayeti dinleyen bu kişi Ebu Amr’a “Vallahi çok güzel tebliğ ettin ya Ebu Amr! Bundan böyle ben bu kişilere bir satır bile yazmam” dedi.
Ebu Amr’da “Vallahi Allah (Subhanehu ve Tealâ) seni rızıksız bırakmaz” dedi.
Terzinin biri âlime “Ben zalimlerin elbisesini dikiyorum. Acaba ben Kasas Suresi’nin 17. ayeti gereği zalimlere yardım edenlerden olur muyum?” diye sorar.
Alim şöyle cevab verir: “Hayır Sen zalimlere yardım eden değilsin. Bilakis Sana iğne satanlar zalimlere yardım edenlerdir. Sen ise bizzat zalim olmuşsun” diye cevab verir.
(Alusi, Ruhu'l Meanî (20/49)
Ebu Hurayra'den (r.anh) Allah Rasulu (s.a.v.) şöyle buyurur:
“Ahir zamanda yalancı âlimler (emirler) olacaktır. Kim onlara yetişirse onlara başkan, vergi toplama memuru, bekçi, polis olmasın..…" (Mecmuus Sağir, 398; Risalet-ul huruc-ul Mehdi, Sf: 182)
Şeyh Enver el Evlaki: "Cihad"
Şeyh Enver el Evlâki : Operasyon Sırasında Sivillerin ÖlmesiSoru : Bu tür operasyonları destekliyorsunuz. Oysaki basında yer aldığı gibi hedeftekiler sivillerdir, günahları yoktur?
Dr. Evlâki : Bu siviller meselesi, terim olarak çok kullanılmaya başlandı. Ama bizler âlimlerimizin belirttiği terimleri kullanmayı tercih ediyoruz. Onlar savaşanlar ve savaşmayanlar diyorlar. Savaşanlar ; silahı taşıyanlardır, bunlar bayanda olsa. Savaşmayanlar ise; savaşa ortaklıkları olmayanlardır. Amerikan halkına gelince, onlar genel olarak ortaktırlar. Çünkü onlar bu iradeyi seçiyorlar ve bu savaşı isteyenler de onlardır. Bu son seçimlerde ve diğer seçimlerde Amerika halkı için savaşı istemeyenleri seçmek gibi başka tercihler de vardı. Ancak bu söylemlerin kırıntısını bile dile getirmediler. Sonra bizler herhangi bir şeyde konuşmazdan önce meselenin aslına bakmamız lazım. Meseleyi çözen bu olur; câiz midir yoksa câiz değil midir? Şayet kahraman kardeş Ömer Faruk bir kaç tane askeri hedef alabilseydi bu iyi bir şey olurdu ama biz savaş vakıâsından bahsediyoruz. Eğer paygamber (s.a.v.), sadece gündüz savaşmaya güç yetirseydi bunu yapardı. Ama bâzı haller vardı ki askerleri gece yolluyordu ve gece gönderdiği bu askerler karanlıktan dolayı kadınları ve çocukları öldürüyordu. Sahabeler, peygambere döndüler, bu meseleyi araştırdılar.
Peygamber (s.a.v.) dedi ki: "Onlar da onlardandır." Yâni onların hükmü babalarının hükmü gibidir.
Peygamber (s.a.v.) bu işe cevâz vermiştir. Ve yine siyerde bir hadiseyi alabiliriz. Ne zaman ki Taif'te kuşatma uzun sürdü, peygamber (s.a.v.) onlara mancınık fırlattı ve mancınıklar çocuk kadın ayırmıyordu. İşte bu savaşın vakıâsıdır. Bu gün ayırt edebilecek silahlara sahib olan Amerikadır. Silahları dakikdir, şayet hedefleri ayırt etmek isteseler yaparlar. Ama buna rağmen düğünleri hedef alıyorlar, cenâzeleri hedef alıyorlar, aileleri hedef alıyorlar ve bir çok çocuk ve kadın öldürüyorlar. Bakazım'daki bedeviler gibi. Bu tam olarak bedevilere uygulanan bir katliamdı. Bu Amerika'nın kasten çocuklar ve kadınları öldürdüğünü gösteriyor. Bir konu daha var; Amerika'nın silah desteği ile 50 yıl süren bütün bir halkı boğması. Filistin'de müslümanları öldürmek. Irak'ta da 20 yıl ambargo daha sonra işgal. Ve şimdi Afganistan'da yapılan işgal.
Bütün bunlardan sonra, 'bir uçakta öldürülecek olan bâzı Amerika'lının hesabı sorulmaz bile; zira biz ve Amerika arasındaki hesab faturası 1 milyondan az olmayan çocuk ve kadından oluşuyor. Erkeklerden bahsetmiyoruz. Amerika'yla aramızdaki fatura sadece çocuk ve bayanlarda 1 milyona ulaşmıştır. Bu uçakta öldürülecek olan denizde damlaydılar. Bizim onlara aynı şekilde davranmamız lâzım. Bize nasıl düşmanlık ediyorlarsa bizim de öyle düşmanlık etmemiz lazım.
(Şehid Şeyh Enver el Evlâki, Allah İslam'a Zafer Hazırlıyor, Anlatı Yayınları, Sf: 93 - 95)
İslam Dünyası Dergisi - مجلة العالم الإسلامي (1) باللغة التركية : Free Download, Borrow, and Streaming : Internet Archive
شبكة أنصار المجاهدين as-ansar.com/vb شبكة شموخ الإسلام shamikh1.info/vb شبكة الفداء...
archive.org
Şeyh Umer Bekri : Usame bin Laden Fenomeni