H
Çevrimdışı
(Bir a'mâ adam Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’e geldi ve, bana âfiyet vermesi (gözümün açılması) için Allah celle celâluhu’ya düâ et, dedi. Resûlullah sallallâhu aleyhi ve selem de, İstersen düâ edeyim, dilersen sabret; bu senin için en hayırlısı olur, buyurdu. Adam, düâ et, dedi. (Râvî),Resûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem, güzelce abdest almasını ve şu düâyı yapmasını emretti, dedi: [Ey Allah’ım! ben rahmet Nebîsi, Nebîn sallallâhu aleyhi ve sellem ile senden istiyorum ve sana yöneliyorum. Ey Muhammed!.. sallallâhu aleyhi ve selem. Şübhesiz ben seninle, hâcetim yerine gelsin diye, hâcetim husûsunda Rabbime yöneldim. Ey Allah’ım!.. O’nu hakkımda şefâatçi kıl..])
---------------------------------------------
Hadîsi Rivâyet Edenler
---------------------------------------------
(Bir): Buhârî, Et-Tarîhu’l-Kebîr,[18]
(İki): Tirmizî, Câmi’, ed-Deavât sonları. Tirmizî, hadîsin Sahîh olduğunu da söyledi. [19]
(Üç): İbnü Mâce, Sünen, Salâtül-Hâce. İbnü Mâce bu rivâyeti Sahîh bulmuştur.[20]
(Dört): Nesâî, Amelü’l-Yevm ve’l-Leyle[21]
(Beş): Ebû Nüaym, Ma’rifetü’s-Sahâbe
(Altı): Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve[22] ve başkaları. Şâhid getirildiği yerlerin dışında, aralarındaki bir takım küçük farklılıklarla berâber.
Sayıları on beşe yaklaşan hadîs hâfızı bu rivâyetin Sahîholduğuna hükmetmiştir. Sonrakilerin birçoğu hâric, Tirmizî, İbnü Hibbân, Hâkim, Taberânî, Ebû Nüaym, Beyhakî[23] ve Münzirî onlardandır. [24] Kezâ,
(Yedi): İbnü Huzeyme, Sahîh’inde.[25]
(Sekiz): Hâkim, Müstedrek’inde.[26]
---------------------------------------------
Hadîsin Mühim Noktalarından Bazısı
---------------------------------------------
(Bir): Hadîs sahîhtir. Onbeş civarında hadîs âlimi bu görüştedir. Tirmîzî, İbnü Hibbân, Taberânî, Ebû Nüaym, Beyheki ve Munzirî bunlardandır.
(İki): Bu hadîste Resûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem’in zâtı ve câhı/rütbesi ile tevessül vardır.
(Üç): Ğıyâbında O’na, yâ Muhammed! diye seslenmek vardır.
(Dört): Bunun neresinde tevessül vardır? bunda Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’den sadece düâ isteniyor diyebilmek için câhillik de yeter sebeb değildir. Evet, düâ isteniyor. Sonra? Ona öğretilen düâ? O'na gıyabında seslenme? Gözü olup görmemek, kulağı olup duymamak, kalbi olup anlamamak ne kötü bir şey Allah’ım!.. Ey Muhammed!.. Seninle Rabbime yöneldim sözü?... Bir köşeye çekilip böyle demek, tevessül ile alâkasız; öyle mi?!... Sübhânallah. Körler çarşısında ayna satmak ne de çetin bir iş...
Olabilir ki, bir akıllı, bu, Resûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem hayâtındayken idi. Öldükten sonrası ile alâkası yokdiyebilir. Öyleyse şu gelecek olan rivâyete lütfedip bakıversin:
---------------------------------------------
(Beşinci Hadîs)
Osman İbnü Huneyf Radıyallâhu Anhu’nun Başka Bir Hadîsi
---------------------------------------------
Halîfeliği zamanında bir adam, Osman radıyallâhu anhu'ya bir ihtiyacı için gidip geliyordu. Osman radıyallâhu anhu O'na iltifât etmiyor hâcetine bakmıyordu. Adam bunu Osman İbnü Huneyf’e şikâyet etti. Osman İbnü Huneyf radıyallâhu anhu da şöyle dedi; Abdest yerine git; abdest al ve namaz kıl; sonra da (Ey Allah’ım!.. Ben rahmet Nebîsi olan Nebîn Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem ile sana yöneliyorum ve senden istiyorum. Ey Muhammed!.. Ben ihtiyacımın görülmesi için seninle Rabbime yöneliyorum) şeklinde düâ et ve hâcetini söyle. Adam gitti ve bunu yaptı. Sonra da Hz. Osman radıyallâhu anhu'ya geldi. Kapıcı O'na gitti, elinden tuttu; O'nu Hz. Osman radıyallâhu anhu'nun yanına soktu. Onunla oturttu ve O'na Hâcetini söyle dedi. O da, hacetini söyledi. Hz. Osman radıyallâhu anhu da hâcetini yerine getirdi.
---------------------------------------------
Hadîsi Rivâyet Edenler ve Sahîh Kabûl Edenler
---------------------------------------------
(Bir): Taberâni, el-Kebîrinde rivâyet etmiştir.[27]
(İki): Taberânî bunu aynı zamanda es-Sağir’inde de rivâyet edip Sahîh olduğunu Söylemiştir.[28] Bu hakîkati, İbnü Teymiyyede i'tirâf etmektedir.[29]Lâkin zavallı, Sahâbî radıyellahu anhu'nun fehmini ve anlayışını hatâlı buluyor. Bu toslamanın zararı elbette Sahâbî’ye değil, sadece kendinedir.
(Üç): Beyhekî, Delâilü'n-Nübüvve'sinde iki Sahîh isnâd ile rivâyet etti..[30]
(Dört): El-Heysemi, Mecma’u’z-Zevâid’de Taberânî’denİsnâdının sahîh olduğunu nakletmiş ve susmakla bu hükme iştirâk etmiştir.[31]
(Beş): El-Münzirî de et-Terğîb ve’t-Terhîb’de[32]Taberânî’den naklen ve susmakla ikrâr ederek Sahîh olduğu hükmüne iştirâk etmiştir,
(Altı): El-Makdisî de bu haberin sahîh olduğunu söyleyenlerdendir.[33]
---------------------------------------------
Haberdeki Mühim Noktalardan Bazısı
---------------------------------------------
(Bir): Osman İbnü Huneyf radıyallâhu anhu'nun, hâcet düâsını (geçen şekliyle) Resûlüllah sallâhu aleyhi ve sellem’in yaşadığı zamana hâs görmemesi.
(İki):Bu düâyı açık âyetlere zıt bulmaması ve şirk kabûl etmemesi.
(Üç):Bunu, zamâne hâricîleri gibi hâşa Resûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem’e ibâdet etmek olarak kabûl etmemesi.
---------------------------------------------
Şu İki Hadîs Etrafında Söylenenlerden Bir Kısmı
---------------------------------------------
Osman İbnü Huneyf’in rivâyeti olan şu hadîsin bazı yollarında bulunmayıb da bazılarında, ey Allah'ım onu benim hakkımda şefâatçı yap sözünden sonra bulunan üç fazlalık vardır:
Birincisi: (Beni de kendim için şefaatçı yap.)İkincisi: (Beni de O’nun hakkında şefaatçı yap.)Üçüncüsü: (Şâyet bir hâcetin olursa yine böyle yap.)
İbn-i Teymiyye ve yanlışlarında peşinden giden Elbânî ve diğerleri, bu ziyâdelerden işlerine gelenleri alıb gelmeyenleri de karalama noktasında akıl almaz çaba sarfetmektedirler. Bunlar üzerinde teker teker duralım:
(Birinci Ziyâde): Ey Allah'ım! O’nu benim için, beni de kendim için şefâatçı yap.
Elbânîbu lâfzıhiç görmemiş gibi davranıyor. Hâlbuki bu rivâyet, İbnü Teymiyye'nin de i'tirâf ettiği üzere Hâkim, İbnü Ebî Hayseme ve Beyhekî rivâyetleri gibi bir çok sahîh yolla gelmiştir.[34]
(İkinci Ziyâde): Ey Allahım!.... Beni de O’nun için şefaatçı yap.
Evet bu rivâyet de sahîh yollarla gelmiştir. Ahmed İbn-i Hanbel, Hâkim ve diğerlerinin rivâyetleri gibi...[35]
Elbânî, (zât ile tevessül)ü kabûl edenlerin bu rivâyetten hiç söz etmediklerini söylüyor; ama kendisi de öncekinden hiç bahsetmiyordu.
Oysa İbn-i Teymiyye her ikisini de alıyor. Lâkin, (beni, O’nun hakkında şefaatçı yap) rivâyetinin daha sağlam olduğunu anlaştırmağa ve (beni kendi hakkımda şefaatçı yap) rivâyetini zayıflıkla itham etmeye çalışıyor ve şöyle diyor: (Beni O'nun hakkında şefaatçı yap) sözünün ma'nâsı, (düâsında ve benim için istediğinde) demektir. Böylece (bu söz)(O’nu benim için şefaatçı yap) sözüne uygun düşüyor.[36]
Biz de diyoruz ki; İsnâdı sahîh olan ve aralarında zıdlık varmış gibi görünen rivâyetlerde aslolan, aralarının bulunması ve barıştırılmalarıyla uygunluğun isbât edilmesidir. Bu, imkânsız olduğunda ise, daha sahîh olanın alınması ve sahîhliği ondan aşağı mertebede olanın şâz kabül edilib alınmamasıdır. Hâlbuki burada aralarının bulunması mümkindir.
Şöyle ki, (Beni de kendi hakkımda şefaatçı yap)demek,(Beni, kendim(in O’nunla tevessül edişim) hakkında şefaatçı yap ve tevessül edişimi kabûl et) demektir. (Beni de onun hakkında şefaatçı yap) demek de,(Beni, On(un benim için vesîle olması husûsun)da şefâatçı yap. Vesîle olmasını kabûl et)demektir. Böylece şu ikisi, (O’nu benim hakkımda şefaatçı yap)sözüne münâsib düşüyor. Öyleyse, isnâdı sahîh olan böyle bir rivâyeti çizmenin taasubdan ve hakîkati gizleme çabasından başka bir sebebi yoktur. Bizim ise bunlardan birini gizlemeğe ihtiyacımız yoktur.
(Üçüncü Ziyâde): Şâyet bir hâcetin olursa tekrar böyle yap
İbn-i Teymiyye ve mezhebini taklîd eden Elbânî ve yollarında gidenler bu Sahîh ziyâdeden hiç mi hiç hoşlanmıyorlar. Çünki bu, tevessülün her zaman düâ isteme ma'nâsında olmadığını ve onun illa da düâ ile olmayabileceğini, göstermektedir.
Bu ziyâdeyi, İbnü Ebî Hayseme, Târîh'inde Sahîh bir senedle rivâyet etti.
İbnü Ebî Hayseme'nin Senedi:Müslim İbnü İbrâhîm, Hammâd İbnü Seleme’den, O, Ebû Ca’fer el-Hatmî’den, O, Umâre İbnü Huzeyme’den, O da, Osman İbnü Huneyf’den….
Gerek İbnü Teymiyye, gerekse Elbânî, şu isnâdın râvîleri içinzayıfdırlar, diyemiyorlar. Yalnız, Hammâd, Şu’be’ye zıd rivâyet yaptı. Dolayısıyla sağlam bir râvî olan Hammâd, kendinden daha sağlam olan Şu’be’ye ters rivâyet etmiştir; rivâyeti, şâzzolduğundan zayıf bir rivâyet hâline gelmiştir mealinde sözler söylüyorlar.
---------------------------------------------
İbnü Teymiyye'nin Bu Ziyâdeyle Alâkalı
Zayıf ve Tutarsız İddiâları ve Onlara Cevâblar
---------------------------------------------
Hâfız Ğumârî’nin er-Reddü’l-Muhkem’inde[37]İbnü Teymiyye bu ziyâdeyi hadîs ilimlerini bilen birinden sâdır olmayacak zayıf sebeblerle illetli/tutarsız göstermiştir, dedikten sonra, iddialarını teker teker cevâblandırıyor. Biz de hemen hemen tamâmen onlardan faydalanarak diyoruz ki:
(Bir): (Şu’be ve Ravh İbnü Kâsim, Hammâd’dan daha Hâfızdır)
Öyle olsa ne olur? Hammâd sikadır. Sika’nın/sağlam bir râvînin (kendinden daha sağlam olanın rivâyetine ters olmayan) ziyâdesi de makbûldür. Burada ise zıdlık yoktur. Öyleyse mes’ele kalmaz.
(İki): (Lafızların değişikliğinden dolayı, rivâyet ma'nâ ile olmuş olabilir)
Bu sözünden anlaşıldığına göre, iddiânda kesinlik yoktur. Demek ki, (olmayabilir) de. Üstelik, ma'nâ ile rivâyet câiz olsa da olmasa da, (metnin bir parçası olarak yapılan) ilâvecâiz değildir.[38]
(Üç): (Bu ilâve Osman'ın kendi idrâcı/rivâyete ilâvesi ve sokuşturması da olmuş olabilir.)
Bu İddianda da kesinlik olmayıp tereddüt vardır. Kaldı ki asıl olan (İdrâc)ın (olmaması)dır. (Olduğu) iddiâsı delîle muhtâcdır. Delîliniz de yoktur. Şu hâlde da'vânız batıldır.
(Dört): (Bu ilâve sâbit olsa bile, bunda karşıtlar için hiçbir delîl yoktur. En fazla, Osman İbnü Huneyf, düânın bir kısmıyla düâ edileceğini bazısıyla da düâ edilmeyeceğini, zannetmiştir)sözüne gelince…
Bu ilâve, seni ve yandaşlarını doğrayan bir hüccettir. Senin Osman'a yakıştırdığın ve iftirâ ettiğin şey, Nebî aleyhisselâmın(a’maya düâ ettiği)zannına dayanmaktadır. Hâlbuki zannın bâtıldır. Nebî aleyhisselâm O'na düâ etseydi, hâdiseye şâhid olan Osman İbnü Huneyf bunu naklederdi…[39] Bundan dolayı, Beyhekî, hadîsden evvel, (a’maya, sabretmediği zaman, içinde şifâsı bulunan şeyi öğretmek hakkında gelen rivâyetler babı)başlığını koydu. Düâ ettiği kabûl edilse bile, bunu yaşarken yapılacak düâ ile sınırlandırmanın bir dayanağı yoktur. Zîrâ, Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem’in Âhiret'e göçtükten sonra da dünyadakilere düâ ettiği sahîh hadîslerle sâbittir.
(Beş): (Bu ilâve hadîse terstir) sözüne gelince…
Evet size göre öyle. Lâkin, hevâsına tapınmayan âlimlere göre ise ters değildir. Senin iddiâna göre, şu ilâve hadîsden olmadığı hâlde Osman İbnü Huneyf tarafından hadîse sokulan bir ilâveydi. Osman İbnü Huneyf, hadîse ters olacak bir ilâveyi ona sokuşturacak kadar, hâşâ ahmak mıydı?
(Altı): (Sünen sâhibleri bu ilâveyi rivâyet etmediler)sözüne gelince…
Câhil olmayanlar bilirler ki, Sünen sâhiblerinin rivâyet etmediği nice sahîh hadîsler var… Bu bir illet değildir. Hem, biraz evvel,[40](Tirmizî ve onunla beraber olanların, diğer âlimler gibi hadîsin lafızlarının tamâmını rivâyet etmediklerini)söyleyen siz değil miydiniz? Ne bu kadar kısa zaman içindeki çelişki?!...
(Yedi):Sika'nın, rivâyette tek başına kalması, ne zamandan beri illet ve zayıflık sebebi oldu?
(Sekiz): (Ziyâde) (lafzın ızdırabı)/çelişik farklılıkları nerede? Göremedik, gösteriverin. Yok öyle bir şey. Tamâmen asılsız ve mesnedsiz…
(Dokuz): Hadîsteki şu(ilâve),hadîsin neresine (terstir?)Doğrusu o ilâve, hadîse değil, hadîsten yanlış anlaşılana terstir, vesselâm.
(On):Hadîsin râvîleri hakkındaki vesveselere gelince… Sözü uzatmak istemiyoruz Onun sahîhliğini kabûl eden onlarca hadîs hâfızının görüşüyle yetiniyoruz.
(On Bir): İbnü Ebî'd-Dünyâ, Mücâbû'd-Da've isimli eserinde, isnâdıyla Muhammed İbnü Kesîr, İbnü Rifâe'den şöyle söylemekte olduğunu rivâyet etti: Adamın biri, Abdülmelik İbnü Saîd İbni Ebcer'e geldi. (Abdülmelik) adamın karnına dokunup onu yokladı ve, (Sende iyileşmez bir hastalık vardır) dedi. Adam, (nedir o?) dedi. Abdülmelik,(Dübeyle (denilen bir musîbettir ki o, karında çıkan ve sâhibini ekseriya öldüren büyük bir çıban ve yara)dır,[41] dedi. Muhammed İbnü Kesîr, adam döndü ve şöyle söyledi, dedi: (Allah’dır, Allah’dır, Allah’dır Rabbim. O'na hiçbir şeyi ortak etmem. Ey Allahım! Şübhesiz ben, Nebîn rahmet nebîsi Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem ile sana yöneliyorum. Ey Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem!.. Şübhe yok ki ben, bende bulunan şu hastalıktan dolayı bana rahmet etmesi için senin ve benim Rabbime yöneliyorum.)
Muhammed İbnü Kesîr, adamın karnına Abdülmelik İbnü Saîd, (bir daha) dokundu ve (O'na) (iyileştin, sende hiçbir hastalık yoktur), dediğini söyledi.[42]
İbnü Teymiyye, şu rivâyeti aktardıktan sonra, (Selef'in bu ve benzeri düâlarla düâ ettiği rivâyet edilmiştir), dedi.[43]
Merhûm Seyyîd Muhammed Alevî Mâlikî'nin de bir şekilde ifâde ettiği gibi, bizce mühim olan, İbnü Teymiyye'nin bu rivâyeti nasıl anladığı (ve sündürüp nerelere çektiği) değil,(Selef'in bu ve benzeri düâlarla düâ ettiği rivâyet edilmiştir)şeklindeki i'tirâfıdır. Zannımca Selef şirk içindeydi demezsiniz…
(Alıntı)
[18] İmâm Buharî, Et-Tarîhu’l-Kebîr (Dârü’l-Fikir): 6/209-210
[19] Tirmizî, Sünen: (H:3578)
[20] İbnü Mâce, Sünen:1/157, (H:1385), Dârü’l-Ma’rife.
[21] Nesâî, Amelü’l-Yevm ve’l-Leyle (H:660),
[22] Beyhekî, Delâilü’n-Nübüvve: 6/166,167,168
[23] Beyhekî, Delâilü’n-Nübüvve: 6/167,
[24] İmâm Kevserî, Makâlât:389-390.
[25] İbnü Huzeyme, Sahîh… Münzirî, Et-Terğîb ve’t-Terhîb (Dâru’l-Kitâbi’l-‘Arabî:128, H:1008)
[26] Hâkim, Müstedrek: (1/526) Münzirî, Et-Terğîb ve’t-Terhîb (Dâru’l-Kitâbi’l-‘Arabî:128, H:1008)”
[27] El-Kebîr (9/30-31 )
[28] Es-Sağîr (Er-Ravdu'd-Dânî:1/306-307).
[29] El-Kaidetün-Celîle’de; 98
[30] Beyhakî, Delâilü'n-Nübuvveh, Sahîh olan iki isnâd ile: 6/167-168
[31] El-Heysemi, Mecmauz-Zevâid’de (2/279)
[32] El-Münzirî, et-Terğîb ve’t-Terhîb:129 H:1008
[33] Kevserî, Makâlât: 391
[34] Kâidetün Celîle: 96-97
[35] Aynı yer
[36] Aynı yer
[37] Er-Reddü’l-Muhkem:155-156
[38] Metnin tefsîri, takyîd, îzâh, tâ’mîm ve benzeri mâhiyette veya onunla alâkasız olarak râvînin sarfettiği sözlerin, hadîsden zannedilerek rivâyete eklenmesi şeklinde olan idrâc ise, evvelâ bir yanlışlık eseri olarak metne ilâve edilmişti. Bunun bilinerek veya bi lenlere aktarılmaya devâm edilmesinde ise zarar yoktur.
[39] Üstelik bir yandaki düa, öte yandaki tevessüle ve vesîle olmaya mâni' de de ğildir.
[40] Kaidetün Celîle:93. satır: 9
[41] Parantez arası yer, Kâidetün Celîle Hâşiyesinde/dip notunda yer alan başka bir rivâyetten yapılan nakilden ilâvedir.
[42] [İbnü Teymiyye, Kâidetün Celîle: 94 (Bizdeki Nüshada, s: 91)], Muhammed Alevî Mâlikî, Mefâhîm: 132
[43] [İbnü Teymiyye, Kâidetün Celîle: Aynı yer. (Bizdeki Nüshada, s: 91)], Muhammed Alevî Mâlikî: Mefâhîm:132
---------------------------------------------
Hadîsi Rivâyet Edenler
---------------------------------------------
(Bir): Buhârî, Et-Tarîhu’l-Kebîr,[18]
(İki): Tirmizî, Câmi’, ed-Deavât sonları. Tirmizî, hadîsin Sahîh olduğunu da söyledi. [19]
(Üç): İbnü Mâce, Sünen, Salâtül-Hâce. İbnü Mâce bu rivâyeti Sahîh bulmuştur.[20]
(Dört): Nesâî, Amelü’l-Yevm ve’l-Leyle[21]
(Beş): Ebû Nüaym, Ma’rifetü’s-Sahâbe
(Altı): Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve[22] ve başkaları. Şâhid getirildiği yerlerin dışında, aralarındaki bir takım küçük farklılıklarla berâber.
Sayıları on beşe yaklaşan hadîs hâfızı bu rivâyetin Sahîholduğuna hükmetmiştir. Sonrakilerin birçoğu hâric, Tirmizî, İbnü Hibbân, Hâkim, Taberânî, Ebû Nüaym, Beyhakî[23] ve Münzirî onlardandır. [24] Kezâ,
(Yedi): İbnü Huzeyme, Sahîh’inde.[25]
(Sekiz): Hâkim, Müstedrek’inde.[26]
---------------------------------------------
Hadîsin Mühim Noktalarından Bazısı
---------------------------------------------
(Bir): Hadîs sahîhtir. Onbeş civarında hadîs âlimi bu görüştedir. Tirmîzî, İbnü Hibbân, Taberânî, Ebû Nüaym, Beyheki ve Munzirî bunlardandır.
(İki): Bu hadîste Resûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem’in zâtı ve câhı/rütbesi ile tevessül vardır.
(Üç): Ğıyâbında O’na, yâ Muhammed! diye seslenmek vardır.
(Dört): Bunun neresinde tevessül vardır? bunda Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’den sadece düâ isteniyor diyebilmek için câhillik de yeter sebeb değildir. Evet, düâ isteniyor. Sonra? Ona öğretilen düâ? O'na gıyabında seslenme? Gözü olup görmemek, kulağı olup duymamak, kalbi olup anlamamak ne kötü bir şey Allah’ım!.. Ey Muhammed!.. Seninle Rabbime yöneldim sözü?... Bir köşeye çekilip böyle demek, tevessül ile alâkasız; öyle mi?!... Sübhânallah. Körler çarşısında ayna satmak ne de çetin bir iş...
Olabilir ki, bir akıllı, bu, Resûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem hayâtındayken idi. Öldükten sonrası ile alâkası yokdiyebilir. Öyleyse şu gelecek olan rivâyete lütfedip bakıversin:
---------------------------------------------
(Beşinci Hadîs)
Osman İbnü Huneyf Radıyallâhu Anhu’nun Başka Bir Hadîsi
---------------------------------------------
Halîfeliği zamanında bir adam, Osman radıyallâhu anhu'ya bir ihtiyacı için gidip geliyordu. Osman radıyallâhu anhu O'na iltifât etmiyor hâcetine bakmıyordu. Adam bunu Osman İbnü Huneyf’e şikâyet etti. Osman İbnü Huneyf radıyallâhu anhu da şöyle dedi; Abdest yerine git; abdest al ve namaz kıl; sonra da (Ey Allah’ım!.. Ben rahmet Nebîsi olan Nebîn Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem ile sana yöneliyorum ve senden istiyorum. Ey Muhammed!.. Ben ihtiyacımın görülmesi için seninle Rabbime yöneliyorum) şeklinde düâ et ve hâcetini söyle. Adam gitti ve bunu yaptı. Sonra da Hz. Osman radıyallâhu anhu'ya geldi. Kapıcı O'na gitti, elinden tuttu; O'nu Hz. Osman radıyallâhu anhu'nun yanına soktu. Onunla oturttu ve O'na Hâcetini söyle dedi. O da, hacetini söyledi. Hz. Osman radıyallâhu anhu da hâcetini yerine getirdi.
---------------------------------------------
Hadîsi Rivâyet Edenler ve Sahîh Kabûl Edenler
---------------------------------------------
(Bir): Taberâni, el-Kebîrinde rivâyet etmiştir.[27]
(İki): Taberânî bunu aynı zamanda es-Sağir’inde de rivâyet edip Sahîh olduğunu Söylemiştir.[28] Bu hakîkati, İbnü Teymiyyede i'tirâf etmektedir.[29]Lâkin zavallı, Sahâbî radıyellahu anhu'nun fehmini ve anlayışını hatâlı buluyor. Bu toslamanın zararı elbette Sahâbî’ye değil, sadece kendinedir.
(Üç): Beyhekî, Delâilü'n-Nübüvve'sinde iki Sahîh isnâd ile rivâyet etti..[30]
(Dört): El-Heysemi, Mecma’u’z-Zevâid’de Taberânî’denİsnâdının sahîh olduğunu nakletmiş ve susmakla bu hükme iştirâk etmiştir.[31]
(Beş): El-Münzirî de et-Terğîb ve’t-Terhîb’de[32]Taberânî’den naklen ve susmakla ikrâr ederek Sahîh olduğu hükmüne iştirâk etmiştir,
(Altı): El-Makdisî de bu haberin sahîh olduğunu söyleyenlerdendir.[33]
---------------------------------------------
Haberdeki Mühim Noktalardan Bazısı
---------------------------------------------
(Bir): Osman İbnü Huneyf radıyallâhu anhu'nun, hâcet düâsını (geçen şekliyle) Resûlüllah sallâhu aleyhi ve sellem’in yaşadığı zamana hâs görmemesi.
(İki):Bu düâyı açık âyetlere zıt bulmaması ve şirk kabûl etmemesi.
(Üç):Bunu, zamâne hâricîleri gibi hâşa Resûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem’e ibâdet etmek olarak kabûl etmemesi.
---------------------------------------------
Şu İki Hadîs Etrafında Söylenenlerden Bir Kısmı
---------------------------------------------
Osman İbnü Huneyf’in rivâyeti olan şu hadîsin bazı yollarında bulunmayıb da bazılarında, ey Allah'ım onu benim hakkımda şefâatçı yap sözünden sonra bulunan üç fazlalık vardır:
Birincisi: (Beni de kendim için şefaatçı yap.)İkincisi: (Beni de O’nun hakkında şefaatçı yap.)Üçüncüsü: (Şâyet bir hâcetin olursa yine böyle yap.)
İbn-i Teymiyye ve yanlışlarında peşinden giden Elbânî ve diğerleri, bu ziyâdelerden işlerine gelenleri alıb gelmeyenleri de karalama noktasında akıl almaz çaba sarfetmektedirler. Bunlar üzerinde teker teker duralım:
(Birinci Ziyâde): Ey Allah'ım! O’nu benim için, beni de kendim için şefâatçı yap.
Elbânîbu lâfzıhiç görmemiş gibi davranıyor. Hâlbuki bu rivâyet, İbnü Teymiyye'nin de i'tirâf ettiği üzere Hâkim, İbnü Ebî Hayseme ve Beyhekî rivâyetleri gibi bir çok sahîh yolla gelmiştir.[34]
(İkinci Ziyâde): Ey Allahım!.... Beni de O’nun için şefaatçı yap.
Evet bu rivâyet de sahîh yollarla gelmiştir. Ahmed İbn-i Hanbel, Hâkim ve diğerlerinin rivâyetleri gibi...[35]
Elbânî, (zât ile tevessül)ü kabûl edenlerin bu rivâyetten hiç söz etmediklerini söylüyor; ama kendisi de öncekinden hiç bahsetmiyordu.
Oysa İbn-i Teymiyye her ikisini de alıyor. Lâkin, (beni, O’nun hakkında şefaatçı yap) rivâyetinin daha sağlam olduğunu anlaştırmağa ve (beni kendi hakkımda şefaatçı yap) rivâyetini zayıflıkla itham etmeye çalışıyor ve şöyle diyor: (Beni O'nun hakkında şefaatçı yap) sözünün ma'nâsı, (düâsında ve benim için istediğinde) demektir. Böylece (bu söz)(O’nu benim için şefaatçı yap) sözüne uygun düşüyor.[36]
Biz de diyoruz ki; İsnâdı sahîh olan ve aralarında zıdlık varmış gibi görünen rivâyetlerde aslolan, aralarının bulunması ve barıştırılmalarıyla uygunluğun isbât edilmesidir. Bu, imkânsız olduğunda ise, daha sahîh olanın alınması ve sahîhliği ondan aşağı mertebede olanın şâz kabül edilib alınmamasıdır. Hâlbuki burada aralarının bulunması mümkindir.
Şöyle ki, (Beni de kendi hakkımda şefaatçı yap)demek,(Beni, kendim(in O’nunla tevessül edişim) hakkında şefaatçı yap ve tevessül edişimi kabûl et) demektir. (Beni de onun hakkında şefaatçı yap) demek de,(Beni, On(un benim için vesîle olması husûsun)da şefâatçı yap. Vesîle olmasını kabûl et)demektir. Böylece şu ikisi, (O’nu benim hakkımda şefaatçı yap)sözüne münâsib düşüyor. Öyleyse, isnâdı sahîh olan böyle bir rivâyeti çizmenin taasubdan ve hakîkati gizleme çabasından başka bir sebebi yoktur. Bizim ise bunlardan birini gizlemeğe ihtiyacımız yoktur.
(Üçüncü Ziyâde): Şâyet bir hâcetin olursa tekrar böyle yap
İbn-i Teymiyye ve mezhebini taklîd eden Elbânî ve yollarında gidenler bu Sahîh ziyâdeden hiç mi hiç hoşlanmıyorlar. Çünki bu, tevessülün her zaman düâ isteme ma'nâsında olmadığını ve onun illa da düâ ile olmayabileceğini, göstermektedir.
Bu ziyâdeyi, İbnü Ebî Hayseme, Târîh'inde Sahîh bir senedle rivâyet etti.
İbnü Ebî Hayseme'nin Senedi:Müslim İbnü İbrâhîm, Hammâd İbnü Seleme’den, O, Ebû Ca’fer el-Hatmî’den, O, Umâre İbnü Huzeyme’den, O da, Osman İbnü Huneyf’den….
Gerek İbnü Teymiyye, gerekse Elbânî, şu isnâdın râvîleri içinzayıfdırlar, diyemiyorlar. Yalnız, Hammâd, Şu’be’ye zıd rivâyet yaptı. Dolayısıyla sağlam bir râvî olan Hammâd, kendinden daha sağlam olan Şu’be’ye ters rivâyet etmiştir; rivâyeti, şâzzolduğundan zayıf bir rivâyet hâline gelmiştir mealinde sözler söylüyorlar.
---------------------------------------------
İbnü Teymiyye'nin Bu Ziyâdeyle Alâkalı
Zayıf ve Tutarsız İddiâları ve Onlara Cevâblar
---------------------------------------------
Hâfız Ğumârî’nin er-Reddü’l-Muhkem’inde[37]İbnü Teymiyye bu ziyâdeyi hadîs ilimlerini bilen birinden sâdır olmayacak zayıf sebeblerle illetli/tutarsız göstermiştir, dedikten sonra, iddialarını teker teker cevâblandırıyor. Biz de hemen hemen tamâmen onlardan faydalanarak diyoruz ki:
(Bir): (Şu’be ve Ravh İbnü Kâsim, Hammâd’dan daha Hâfızdır)
Öyle olsa ne olur? Hammâd sikadır. Sika’nın/sağlam bir râvînin (kendinden daha sağlam olanın rivâyetine ters olmayan) ziyâdesi de makbûldür. Burada ise zıdlık yoktur. Öyleyse mes’ele kalmaz.
(İki): (Lafızların değişikliğinden dolayı, rivâyet ma'nâ ile olmuş olabilir)
Bu sözünden anlaşıldığına göre, iddiânda kesinlik yoktur. Demek ki, (olmayabilir) de. Üstelik, ma'nâ ile rivâyet câiz olsa da olmasa da, (metnin bir parçası olarak yapılan) ilâvecâiz değildir.[38]
(Üç): (Bu ilâve Osman'ın kendi idrâcı/rivâyete ilâvesi ve sokuşturması da olmuş olabilir.)
Bu İddianda da kesinlik olmayıp tereddüt vardır. Kaldı ki asıl olan (İdrâc)ın (olmaması)dır. (Olduğu) iddiâsı delîle muhtâcdır. Delîliniz de yoktur. Şu hâlde da'vânız batıldır.
(Dört): (Bu ilâve sâbit olsa bile, bunda karşıtlar için hiçbir delîl yoktur. En fazla, Osman İbnü Huneyf, düânın bir kısmıyla düâ edileceğini bazısıyla da düâ edilmeyeceğini, zannetmiştir)sözüne gelince…
Bu ilâve, seni ve yandaşlarını doğrayan bir hüccettir. Senin Osman'a yakıştırdığın ve iftirâ ettiğin şey, Nebî aleyhisselâmın(a’maya düâ ettiği)zannına dayanmaktadır. Hâlbuki zannın bâtıldır. Nebî aleyhisselâm O'na düâ etseydi, hâdiseye şâhid olan Osman İbnü Huneyf bunu naklederdi…[39] Bundan dolayı, Beyhekî, hadîsden evvel, (a’maya, sabretmediği zaman, içinde şifâsı bulunan şeyi öğretmek hakkında gelen rivâyetler babı)başlığını koydu. Düâ ettiği kabûl edilse bile, bunu yaşarken yapılacak düâ ile sınırlandırmanın bir dayanağı yoktur. Zîrâ, Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem’in Âhiret'e göçtükten sonra da dünyadakilere düâ ettiği sahîh hadîslerle sâbittir.
(Beş): (Bu ilâve hadîse terstir) sözüne gelince…
Evet size göre öyle. Lâkin, hevâsına tapınmayan âlimlere göre ise ters değildir. Senin iddiâna göre, şu ilâve hadîsden olmadığı hâlde Osman İbnü Huneyf tarafından hadîse sokulan bir ilâveydi. Osman İbnü Huneyf, hadîse ters olacak bir ilâveyi ona sokuşturacak kadar, hâşâ ahmak mıydı?
(Altı): (Sünen sâhibleri bu ilâveyi rivâyet etmediler)sözüne gelince…
Câhil olmayanlar bilirler ki, Sünen sâhiblerinin rivâyet etmediği nice sahîh hadîsler var… Bu bir illet değildir. Hem, biraz evvel,[40](Tirmizî ve onunla beraber olanların, diğer âlimler gibi hadîsin lafızlarının tamâmını rivâyet etmediklerini)söyleyen siz değil miydiniz? Ne bu kadar kısa zaman içindeki çelişki?!...
(Yedi):Sika'nın, rivâyette tek başına kalması, ne zamandan beri illet ve zayıflık sebebi oldu?
(Sekiz): (Ziyâde) (lafzın ızdırabı)/çelişik farklılıkları nerede? Göremedik, gösteriverin. Yok öyle bir şey. Tamâmen asılsız ve mesnedsiz…
(Dokuz): Hadîsteki şu(ilâve),hadîsin neresine (terstir?)Doğrusu o ilâve, hadîse değil, hadîsten yanlış anlaşılana terstir, vesselâm.
(On):Hadîsin râvîleri hakkındaki vesveselere gelince… Sözü uzatmak istemiyoruz Onun sahîhliğini kabûl eden onlarca hadîs hâfızının görüşüyle yetiniyoruz.
(On Bir): İbnü Ebî'd-Dünyâ, Mücâbû'd-Da've isimli eserinde, isnâdıyla Muhammed İbnü Kesîr, İbnü Rifâe'den şöyle söylemekte olduğunu rivâyet etti: Adamın biri, Abdülmelik İbnü Saîd İbni Ebcer'e geldi. (Abdülmelik) adamın karnına dokunup onu yokladı ve, (Sende iyileşmez bir hastalık vardır) dedi. Adam, (nedir o?) dedi. Abdülmelik,(Dübeyle (denilen bir musîbettir ki o, karında çıkan ve sâhibini ekseriya öldüren büyük bir çıban ve yara)dır,[41] dedi. Muhammed İbnü Kesîr, adam döndü ve şöyle söyledi, dedi: (Allah’dır, Allah’dır, Allah’dır Rabbim. O'na hiçbir şeyi ortak etmem. Ey Allahım! Şübhesiz ben, Nebîn rahmet nebîsi Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem ile sana yöneliyorum. Ey Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem!.. Şübhe yok ki ben, bende bulunan şu hastalıktan dolayı bana rahmet etmesi için senin ve benim Rabbime yöneliyorum.)
Muhammed İbnü Kesîr, adamın karnına Abdülmelik İbnü Saîd, (bir daha) dokundu ve (O'na) (iyileştin, sende hiçbir hastalık yoktur), dediğini söyledi.[42]
İbnü Teymiyye, şu rivâyeti aktardıktan sonra, (Selef'in bu ve benzeri düâlarla düâ ettiği rivâyet edilmiştir), dedi.[43]
Merhûm Seyyîd Muhammed Alevî Mâlikî'nin de bir şekilde ifâde ettiği gibi, bizce mühim olan, İbnü Teymiyye'nin bu rivâyeti nasıl anladığı (ve sündürüp nerelere çektiği) değil,(Selef'in bu ve benzeri düâlarla düâ ettiği rivâyet edilmiştir)şeklindeki i'tirâfıdır. Zannımca Selef şirk içindeydi demezsiniz…
(Alıntı)
[18] İmâm Buharî, Et-Tarîhu’l-Kebîr (Dârü’l-Fikir): 6/209-210
[19] Tirmizî, Sünen: (H:3578)
[20] İbnü Mâce, Sünen:1/157, (H:1385), Dârü’l-Ma’rife.
[21] Nesâî, Amelü’l-Yevm ve’l-Leyle (H:660),
[22] Beyhekî, Delâilü’n-Nübüvve: 6/166,167,168
[23] Beyhekî, Delâilü’n-Nübüvve: 6/167,
[24] İmâm Kevserî, Makâlât:389-390.
[25] İbnü Huzeyme, Sahîh… Münzirî, Et-Terğîb ve’t-Terhîb (Dâru’l-Kitâbi’l-‘Arabî:128, H:1008)
[26] Hâkim, Müstedrek: (1/526) Münzirî, Et-Terğîb ve’t-Terhîb (Dâru’l-Kitâbi’l-‘Arabî:128, H:1008)”
[27] El-Kebîr (9/30-31 )
[28] Es-Sağîr (Er-Ravdu'd-Dânî:1/306-307).
[29] El-Kaidetün-Celîle’de; 98
[30] Beyhakî, Delâilü'n-Nübuvveh, Sahîh olan iki isnâd ile: 6/167-168
[31] El-Heysemi, Mecmauz-Zevâid’de (2/279)
[32] El-Münzirî, et-Terğîb ve’t-Terhîb:129 H:1008
[33] Kevserî, Makâlât: 391
[34] Kâidetün Celîle: 96-97
[35] Aynı yer
[36] Aynı yer
[37] Er-Reddü’l-Muhkem:155-156
[38] Metnin tefsîri, takyîd, îzâh, tâ’mîm ve benzeri mâhiyette veya onunla alâkasız olarak râvînin sarfettiği sözlerin, hadîsden zannedilerek rivâyete eklenmesi şeklinde olan idrâc ise, evvelâ bir yanlışlık eseri olarak metne ilâve edilmişti. Bunun bilinerek veya bi lenlere aktarılmaya devâm edilmesinde ise zarar yoktur.
[39] Üstelik bir yandaki düa, öte yandaki tevessüle ve vesîle olmaya mâni' de de ğildir.
[40] Kaidetün Celîle:93. satır: 9
[41] Parantez arası yer, Kâidetün Celîle Hâşiyesinde/dip notunda yer alan başka bir rivâyetten yapılan nakilden ilâvedir.
[42] [İbnü Teymiyye, Kâidetün Celîle: 94 (Bizdeki Nüshada, s: 91)], Muhammed Alevî Mâlikî, Mefâhîm: 132
[43] [İbnü Teymiyye, Kâidetün Celîle: Aynı yer. (Bizdeki Nüshada, s: 91)], Muhammed Alevî Mâlikî: Mefâhîm:132
Moderatör tarafında düzenlendi: