Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Osmanlı'nın Tasavvuf Musallatı ile İmtihanı ve Mucadelesi

طالب بن عايد Çevrimdışı

طالب بن عايد

انا لله وانا اليه راجعون
Süper Moderatör
GÜNÜMÜZ SELEFİ EKOL OSMANLI’DA MI DOĞDU… KADIZADELİLERDEN-VAHHABİLİĞE(!)

Hikayemiz, İslam tarihinde önemli bir yere sahip Osmanlı Devleti döneminde başlıyor. Bu tarihlerde Osmanlı Müslümanların lideri konumunda.
Osmanlılar, bir taraftan cihad ve gaza ile meşgul olurken, öbür taraftan alim ve fakihlerin davet çalışmalarının önünü açıyordu. Daha öncesinde de bazı isimler ön plana çıksa da, özellikle Kanuni Sultan Süleyman devrinde, bu anlamda önemli gelişmeler yaşandı.
images-6-12796920425740271809..jpg

Burada en kritik isim, Kanuni Sultan Süleyman ve 2. Selim devrinde Şeyhülislamlık yapan, “Ebu’s Suud Efendi”ydi. Büyük bir İslam alimi.
Ebu’s Suud Efendi büyük bir alim ve Şeyh’ul İslam olduğu dönemlerde, bid’at ve hurafe ehli Sufilere karşı büyük bir mücadele yürüttü. Kanuni Sultan Süleyman buna göre sapkınlıkta ileri giden Sufi şeyhleri idam etti. Meşk, dans, sema gibi sapkınlıklar yasaklandı.
Bu konuda oldukça hassas isimlerden biri de, meşhur Sokullu Mehmed Paşa’ydı. Bid’at ehline karşı amansız mücadelesiyle tanınıyordu. Sokullu’nun bu anlamdaki destekçilerinden biri de, İslam tarihine adını altın harflerle yazdıran, meşhur Balıkesirli İmam Birgivi’ydi.
İskilipli Ebu’s Suud Efendi’nin yanı sıra, Balıkesirli İmam Birgivi, Osmanlı Padişahı Kanuni ve 2. Selim devrinde önemli işler yaptı.Burada en büyük destekçilerinden biri de, en başarılı Osmanlı Sadrazamı Sokullu’ydu. Ki kendisi Sufiler tarafından şehid edilmiştir.
images-1-11677850193575610550..jpg

Osmanlı tarihi boyunca ilmi anlamdaki en büyük eserleri veren Şeyhulislam Ebu’s Suud ve İmam Birgivi, ardında çok büyük bir etki bıraktı.
Sokullu’nun şehadeti ve Ebu’s Suud gibi önemli isimlerin vefatının ardından, Yeniçeriler arasında Bektaşilik bütünüyle hakim oldu. Aynı dönemlerde sufi dervişler ve şeyhler de etkinliğini artırmış, Osmanlı’da bazı bozulmalar baş göstermişti. Bunun yansımaları da oluyordu. Bu dönemde, cihad ve gaza aksatılmış, bid’at ve hurafelerle din sulandırılarak, İslam şiarları gözardı edilir olmuştu. Buna bir itiraz geldi.
Bu itirazı yükselten ses, İmam Birgivi’nin hemşehrisi, Balıkesirli “Kadızade Mehmed Efendi”ydi. Kendisi İmam Birgivi’nin yolundan gidiyordu.

Süleymaniye ve Aya Sofya gibi camilerde vaizlik yapan Kadızade Mehmed Efendi, kısa sürede büyük bir taraftar kitlesine ulaşmıştı. Ki, kendisiyle benzer görüşleri paylaşan pek çok alimler de vardı. Bunlar, çoğunlukla İmam Birgivi ve Ebu’s Suud’un takipçileriydi. İmam Birgivi, Osmanlı üzerinde oldukça büyük bir etki bırakmıştı. Ki, kendisi İbn-i Teymiyye’nin eserlerini şerh eden bir isimdi. Meşhur eseri, “Tarikat-ı Muhammediyye” Osmanlı uleması ve toplumu üzerinde büyük etki bırakmıştı. Bir dönemde eleştirilmesi bile yasaklandı.

Kanuni, Sokullu döneminin ardından, bu görüşlerin devlet üzerinde etkili olduğu bir diğer dönemse, “Köprülüler” diye anılan meşhur devirdi. Özellikle Sultan 4. Murad devrinde büyük Padişah’dan destek gören Kadızadeli Mehmed Efendi, İstanbul’da büyük bir etkiye ulaşmıştı. Devlet idaresi ve yeniçerilerdeki bozulmaya karşı önlemler alan 4. Murad’ın en büyük destekçilerinden biri de, Kadızadeli’ydi. Kendisi, 4. Murad için İbn Teymiyye’nin bir eserini çevirmişti. 4. Murad, bunları devlet idaresindeki yolsuzluğa karşı uygulamaya koymuştu. Yine İbn Kayyım’ın eserleri de çevrilmişti ve özellikle “kabir ziyaretleri” v.b. konularda toplumdaki yanlışlara müdahale edilmeye başlandı.
Aynı dönemde sufi çevreler de bu durumdan rahatsız olmuştu ve “Padişah Şeyhi” olan Kadızade Mehmed Efendi’nin ayağı kaydırılmak isteniyordu. Elbette bu dönemde Padişah’ı etkilemeye çalışan Halveti Şeyhi Abdulmecit Sivasi’yle Kadızadeli arasında ciddi bir gerilim vardı. Bu durum, Kadızade’nin vefatına kadar devam etti. Onun ardından yeni bir isim ön plana çıktı, Muhammed el-Üstüvani ve etkisini genişletti.
images-4-11638367981462865737..jpg

Esasında Osmanlılar’da bidatlere karşı amansız mücadele veren alim,vaiz & ilim talebelerinden oluşan bu harekete,Fakılar(Fakihler) deniyordu. Bu durum, söz konusu gruba halk nazarında “meşruiyet” sağlıyor diye,muhalifleri onlara Mehmed Efendi’ye nisbetle,”Kadızadeli” demeye başladı.
Aslen Şamlı ve “Hanbeli” olan Üstüvani Efendi, İstanbul’a gelince Kadızadelilerin etkisiyle Hanefiliği benimsedi ve Padişah Şeyhi oldu. Osmanlı cami ve
medreselerinde büyük bir etkinlik kazanan bu grup, emr-i bil maruf ve nehyi anil-münker için aktif olarak sokağa çıktı.

Sadrazam ve Padişah’ın da destek verdiği grupla birlikte, İstanbul’da devlet tarafından bazı sufi tekkeler basılıp kapatılmaya başlandı. İstanbul’da sema ve raks eden dervişler dövülüyor, bid’at merkezine dönüşen tekkeler kapatılıyordu. Elbette bu durum çatışmalara yol açtı. Kadızadeliler ile Sufiler arasında baş gösteren kavga ve çatışmalar sebebiyle Köprülü Mehmed Paşa duruma müdahale etmek zorunda kaldı.
images-56696312390652347901..jpg

Karışıklık çıkarma suçlamasıyla idamı istenen Üstüvani’yi Kıbrıs’a süren Köprülü, bazı sufi şeyhleri ise astırdı.Üstüvani oradan Şam’a geçti. Köprülü Mehmed her ne kadar Kadızadeliler’e karşı gözükse de, amacı devlet idaresini tesis etmekti. Ki Kadızadeliler’i idam etmeyi reddetti.
Yine kendisi, Sufilerin sema, raks gibi sapkınlıklarını yasaklamayı sürdürdü. Oğlu Fazıl Ahmed’in en yakın dostu ise,”Mehmed Vani Efendi”ydi. Kadızadeliler Hareketi’nin bir sonraki önde gelen ismi, Mehmed Vani ise, 4. Mehmed ve oğlunun hocalığı görevine getirildi. Etkisi büyüktü. Bu durum Merzifonlu Kara Mustafa Paşa devrinde de devam etmiş, tarihe “Köprülüler Devri” diye geçen dönemin önemli bir parçası olmuştu.
Kadızadeliler, bu anlamda yozlaşmaya başlayan Osmanlı Devlet idaresi ve toplumunda önemli bir yenilenme ve dirilişin tetikleyicisi olmuştu.
images-8-11039161708362708665..jpg

  1. Viyana kuşatmasına giden süreçte de Kadızadeliler ve Mehmed Vani Efendi önemli bir rol üstleniyordu. Kendisi orduyla birlikte yola çıktı. 2. Viyana Kuşatması’nda Merzifonlu’yla birlikte yer alan Mehmed Vani Efendi, yaşanan bozgunun ardından sürgüne mahkum edildi. Mehmed Vani Efendi Bursa’da vefat etti. Merzifonlu idam edildi. 4. Mehmed de tahttan indirilip Edirne’ye sürüldü. Kadızadeliler bitirildi.
Onun ardından Osmanlı idaresi ve merkezine, neredeyse bütünüyle sufi zihniyet hakim oldu. Viyana bozgunu fırsata çevirerek bunu yaptılar.
Tabi ki, Kadızadeliler İstanbul ve Osmanlı idaresinden silinseler de, İslam dünyasının farklı bölgelerine yayıldılar. En önemlisi, “Şam”.
Burada önemli isimlerden biri, Muhammed Üstüvani Efendi’ydi. Kendisi İstanbul’dan sürülünce Şam’a gitmişi. Emevi Cami’sinde dersler verdi. Vefatının ardından yerine oğlu geçti ve Osmanlı idaresindeki Şam çevresinde, Kadızadelilerin etkisi sürmeye devam ederek varoldu. Yine bunlardan bir diğer önemli isimse, Faslı Muhammed bin Suleyman el-Mağribi’dir. Bu isim, Mehmed Vani’yle iletişimi olan bir isimdir. Köprülü Fazıl Ahmed Paşa üzerinden oluşan bu iletişimle, “Şazeli Tarikatı” mensubu el-Mağribi, önemli bir değişim yaşar ve Hicaz’a gider. Sufi Şazeli tarikatına mensup olmasına rağmen, Harameyn bölgesinde bid’at ve hurafelere karşı büyük bir mücadele verir. Bu yüzden sürülür. O da 1683 yılında Şam’da vefat eder. Her ne kadar İmam Birgivi ve Kadızadeliler zayıflasa da, bu bölgeler de kısmen etkisini sürdürür. Bu anlamda Sufi Nablusi karşı Şam çevresinde mücadele eden Sunullah el-Halebi ve Kahire’de vaazlar veren el-Rumi önemli isimlerdir.
images-6-25468550824322878067..jpg

El-Rumi’nin sufi karşıtı vaazları sebebiyle Kahire’de büyük bir ayaklanma çıkmış, çoğu “Türk askeri”, sufi tekkelerini basmıştır. Ayaklanma tarihi 1711’dir. Muhammed İbn Abdulvahhab 7 yaşındayken olur. Kendisi Necd bölgesinde dünyaya gelmiştir.
Osmanlı idaresindeki Hicaz ve Basra’daki ders halkalarına katılan Abdulvahhab, bazı alim isimlerden icazet alır. Fikirleri burada şekillenir. Ders aldığı hocalar, “Ali Efendi Dağıstani, İbni İbrahim en-Necdi, İsmail el-Acluni, Muhammed Hayat es-Sindi(Nakşidir) gibi alimlerdir. Abdulvahhab’ın hocalarının önemli bir kısmı, Şam’da, Üstüvani’nin ders halkalarının devamı olan medreselerden icazet almış isimlerdi.


Yine Şeyh Abdulvahhab üzerindeki etkili isimlerden ve icazet aldığı hocası Ebu’l Mevahib, Üstüvani’den övgüyle bahseden bir isimdi. Hicaz tarafındaki hocalarının bir kısmının silsilesi ise Muhammed ibn Süleyman el-Mağribi’ye dayanıyordu. Arada direk icazet bağı var.
Dolayısıyla Muhammed ibn Abdulvahhab, Osmanlı alimlerinden aldığını, o dönemlerde başı boş bulunan Necdi kabileler arasında yaymaya başladı. Bu daveti yaymak iç
in Muhammed bin Suud adlı bir kabile reisiyle anlaştı. Daha sonra ise daveti Necid’de yayılmaya başladı..”
Bu gün VAHHABİLİK olarak isimlendirilen vede bu isim üzerinden tüm selefi düşüncenin vede selef alimlerininin hedef alındığı akımın Osmanlı döneminde ki gelişim süreci işte böyĺe olmuştur. Bu gün ki selefi hareketin vede günümüzdeki Cihad ekollerinin hedef alınırken yapıştırılan Vahhabilikte aslında Osmanlı medreselerinde şekillenmiştir. Osmanlıdaki bozulmanın kısmende önüne geçilen vede kısa sürelide olsa toparlanma yaşandığı tarihte incelenirse 4. Murad dönemine tekabül eden selefiliğin sarayda etkin olduğu döneme denk geldiği görülmektedir. Bu hareket başarılı olsaydı Osmanlı’nın durumu ne olurdu bilinmez lakin günümüz Dünyasında da İslam ümmeti uyanışı tasavvufta değil dinin gerekleri için ayağa kalkmaya teşvik eden hasımlarının nispetiyle Teymiyyecilikte Vahhabilikte aramakta. Aslında bu yakıştırmalar da dinin aslını yaşamaktan vede İSLAM adına İslamının emri gereği ayağa kalkmaktan aciz, menfaatlerinin kölesi olmuş, vehn hastalığına kapılmış yada bidat yollarında kaybolmuş kimselerin hakkın karşısında acziyetlerini örtmek için arkalarına saklandıkları, bunlar haktır diyemedikleri için vurmak istedikleri yaftalardır. Çünkü İslamda Vahhabilik diye ne bir yol nede bir mezhep nede kimsenin böyle bir iddiası vardır. ZULME BAŞ KALDIRMAYI ÖĞRETMEYEN ALİMLER, ALLAHA cc. BOYUN EĞMESİNİ ÖĞRETEMEZLER….. KADIZADELİLER
images-78481477929907078713..jpg


İslamibulten
 
Abdürrahman et-Türki Çevrimdışı

Abdürrahman et-Türki

Üye
İslam-TR Üyesi
Birgivi, Ebussuud yanında Çivizade Mehmed Efendi`yi de unutmamak gerekir. O da hem sofilerin raks/devran/sema gibi ibadetleri konusunda hem de ibn arabi konusunda ferdiği fetvalarla ünlüdür.

raks/sema/devran konusunda fetvaları


1) Sûret-i mezbûrede zikr olan vâiz “deverânın hurmetine fetvâ vardır” denildikte, “...bre câhil benim deverânın hilline nice delilim vardır” dese “sûfîler ahvâlinden sen ne bilirsin” dese, şer’an böyle diyen vâize ne lâzım olur? Beyan oluna.

El-Cevap: Tecdîd-i îman ve tecdîd-i nikah lâzım olur ve ta’zîr-i belîğ dahi etmek gerektir. Çivizâde/

Kaynak - [İbnü’l-Edhemî, Atıf Efendi Ktp. nr. 2835, vr. 9a.]

2)
“Bazı sûfiyye namaz kılıp, tilâvet-i Kur’ân olduktan sonra halka olup zikrullah ederken, ayak üzere kalkıp dönseler, ellerin ellerine alıp şap şap ursalar (vursalar); şer’an ol tâifeye ne lâzım gelir?

El-Cevap: Fâsık olurlar, men’ olunmak gerektir.

Şeyh Muhammed min hattihî Koca Çivi.”

Kaynak - [Boyabâdî, Mecmûatü’l-fetâvâ, Şehid Ali Paşa, nr. 1067, vr. 415b (Kerâhiyye babı).]

Çivizadenin Muhyiddin ibn Arabi`nin "Fusus`ül Hikem" eseri hakkında verdiği fetva :

Soru : “Fusûsîlerin imâmeti şer’an câiz midir ve iktidâ edenlerin namazı sahih olur mu?

El-Cevap: "İbn Arabî te’lif ettiği Fusûs’un manasını bilip ve itikad edip ve hak olmak muhtemeldir diyen zındık olur ve katl olunmak gerektir ve tövbe dahi etse katilden halas olmaz”

Kaynak - [Şükrü Özen, “Ottoman ulamâ debating sufism: Settling the conflict on the İbn al-Arabî’s legacy by fatwas”, El Sufismo y las normas del Islam, Spain, 2006, s.326-327.]
[İbnü’l-Edhemî, Atıf Efendi Ktp. nr. 2835, vr. 8a.]

2) Firavun’un mümin olarak öldüğüne inanan Zeyd’e ne lazım gelir?

El-Cevap: Tevbe etmesi gerekir. Şeyh Mehmed

Kaynak - [Velî b. Yusuf, Fetâvây-ı Ebussuud, İsmihan Sultan, nr.226, vr.169b; Hacı Selim Ağa, nr. 423, vr. 60b.]


Çivizadenin zamanının tarikatları konusunda fetvaları :

İbrahim Gülşenicisimli tarikat şeyhi, mutasaffıf ve onun müridleri hakkında Çivizadenin fetvaları :

1) Soru : Şeyh İbrahim müridlerinin besmele ile zebh etdikleri şer’an helal mıdır?

El-Cevab: Fî zamaninâ meşhur olan Şeyh İbrahim, Mısır’da fevt olup, Mederese-i Müeyyediyye kurbunda defn olunmuştur. Ânın halin, tafsîl üzere bilip, âna mürid olan zındıktır, milleti yoktur, zebîhasi hükm-i meyyitedir, helal olmaz. Şeyh Mehmed

Kaynak - [Velî b. Yusuf , Mecmûatu’l-fetâvâ, İst. Müftülüğü Ktp., nr. 178, vr. 229a; İsmihan Sultan, nr. 216, vr. 112a,]

2) Mısır’da Müeyyediyye kurbunda medfûn olan Şeyh İbrahim’in müredâsı (müridleri) , “Şeyh İbrahim’in “Ma’nevî” adlı kitabında şer’a muhalif bir nokta yoktur” dese, şer’an bunlara ne lazım olur?

El-Cevab: Mezkur Şeyh İbrahim zındıktır, anın müredâsı dahi ânın itikadı üzere olalar; her kim ise zındıklardır, ba’de’l-ahz tevbeleri makbul değildir, boğazladıkları meyyite hükmündedir ve nikahları ve imametleri caiz değildir. Ve anlara iktidâ olunan namazın iadesi vacibdir. Şeyh Mehmed

Kaynak - [ Velî b. Yusuf , Mecmûatu’l-fetâvâ, İst. Müftülüğü Ktp., nr. 178, 229a; Fetâvâ Ebussuûd, İsmihan Sultan, nr. 216, vr. 112a, Fetâvây-ı Seyyid Rıza, Serez, nr.1151, vr.434b; Fetâvâ-yı Çorlulu Sinan b. Ramazan, Bayezid Ktp., nr. 2757, vr. 226b-227a; Velî b. Yusuf , Mecmûatu’l-fetâvâ, Esad Efendi, nr. 1097, vr. 274b.]
 
طالب بن عايد Çevrimdışı

طالب بن عايد

انا لله وانا اليه راجعون
Süper Moderatör
Tâlib kardeşim; Bu resimdekiler hangi topluluğu tamsil ediyor? Konuyla alakası nedir?
Fetih Medyanın paylaştığı haberi olduğu gibi kopyaladım abi, soldaki el nusra, sağdaki de tevhid sancağı olduğu için silmedim, yoksa Allah swt bizi işid tekfir hastalarından muhafaza etsin onlara mal edilmemesi niyetiyle sahiblendim. Yine de sakıncası varsa size zahmet düzenleyebilirseniz sevinirim hocam.
 
Son düzenleme:
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Şu an müsait
Fetih Medyanın paylaştığı haberi olduğu gibi kopyaladım abi, soldaki el nusra, sağdaki de tevhid sancağı olduğu için silmedim, yoksa Allah swt bizi işid tekfir hastalarından muhafaza etsin onlara mal edilmemesi niyetiyle sahiblendim. Yine de sakıncası varsa size zahmet düzenleyebilirseniz sevinirim hocam.
Kardeşim; başka yerlerden alıntılama yaparken dikkatli olalım. Bu sebebden dolayı siteler kapatılabiliyor, üyeler yaptırım alabiliyor.
Aynen aktardığınız yazı ve ve resimlerine bakarsak; Kadızade'lileri Vahabilikle ilişkilendirmiş ki Kadızale hareketi Muhammed bin Abdulvehhab'dan yaklaşık iki yüzyıl önce ortaya çıkmış tasavvuftaki sapkınlıklara karşı çıkan tevhid / selef akidesini savunan bir anlayıştadır.
Yazıyı hazırlayanların Osmanlı'yı savunacağım diye Kadızadeleri Vahabi; vahabiliği de Işid haricileri diye etiketleyerek ışid resimlerini paylaşması doğru değildir.
Işid'in elindeki bayrak bizim bayrağımızdır ama bugün Işid Harici bir topluluktur.
Bu sebeble kendilerine Ali R.anh'ın Haricilere söylemiş olduğunu söylüyorum : "Söz hak, fakat bununla bâtıl murat ediliyor"
Bayrak hak, fakat bununla bâtıl murat ediliyor

Bilginiz olsun Konu 24 saat içerisinde konudaki ilgili resimler kaldırılacaktır inşeAllah.

Çözüldü - Osmanlı Devletinde Kâdızadeliler ve Sivasiler Tartışmasının Neticesi Nedir?
 
Son düzenleme:
طالب بن عايد Çevrimdışı

طالب بن عايد

انا لله وانا اليه راجعون
Süper Moderatör
Şu an müsait

Kardeşim; başka yerlerden alıntılama yaparken dikkatli olalım. Bu sebebden dolayı siteler kapatılabiliyor, üyeler yaptırım alabiliyor.
Aynen aktardığınız yazı ve ve resimlerine bakarsak; Kadızade'lileri Vahabilikle itham etmiş ki Kadızale hareketi Muhammed bin Abdulvehhab'dan yaklaşık iki yüzyıl önce ortaya çıkmış tasavvuftaki sapkınlıklara karşı çıkan tevhid / selef akidesini savunan bir anlayıştadır.
Yazıyı hazırlayanların Osmanlı'yı savunacağım diye Kadızadeleri Vahabi; vahabiliği de Işid haricileri diye etiketleyerek ışid resimlerini paylaşması iftira ve sapıklıktır.
Işid'in elindeki bayrak bizim bayrağımızdır ama bugün Işid Harici bir topluluktur.
Bu sebeble kendilerine Ali R.anh'ın Haricilere söylemiş olduğunu söylüyorum : "Söz hak, fakat bununla bâtıl murat ediliyor"
Bayrak hak, fakat bununla bâtıl murat ediliyor

Bilginiz olsun Konu 24 saat içerisinde kaldırılacaktır inşeAllah.

Çözüldü - Osmanlı Devletinde Kâdızadeliler ve Sivasiler Tartışmasının Neticesi Nedir?
Teşekkür ederim abi, aslında ilk sizin onayınıza sunmam gerekiyordu özür dilerim..
Muvahhidlere vahhabi diyen şimdiki sofilere(aynı zamanda Osmanlıcı olanlara) karşı çelişkilerini göstermek için Osmanlı'nın da genelde aslında selefe uyan muvahhidler olduğunu "vahhabi" ironisiyle Kadızadelilere atfetmişler sanırım..
Yine de dediğiniz gibi maalesef hakkı söyleyip/gösterip batılı uygulayanların/kasdedenlerin yüzünden zann altında kalabiliyoruz.. Allah swt sizi hayırla mukâfatlandırsın hocam nasıl uygun görürseniz öyle olsun:)
 
Üst Ana Sayfa Alt