Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Peçe'nin Farz Olmadığını Savunanların Delilleri?

S Çevrimdışı

Seyyid Talha bin Asım

Sen neden korkuyorsun ölmek varken kaderde?!.
Banned
السلام عليكم ورحمة الله وبركاته

Bu hadisten başka dayanakları, delililleri var mıdır?

Aişe (Radiyallahu Anha) şöyle rivayet eder:

“Kız kardeşim Esma binti Ebu Bekir üzerinde ince bir elbise olduğu halde Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanına gelmişti. Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ondan yüzünü başka bir tarafa çevirerek:

−‘Ey Esma! Buluğ çağına girmiş bir kadının şu ve şunun dışından el ve yüzünü işaret eder başkasını göstermesi doğru değildir’ dedi”

Ebu Davud 4104

Bu hadise dayananlar şöyle bir sonuç çıkarıyorlar çoğu zaman -Allahulalem-: "Kadının görünmesi helal olan kısım el ve yüzüdür. Bundan sonra geri kalan kısım kadının ziynetindendir. Karşı cinse gösterilmesi haramdır."

Hür kadınlar ile cariyeler arasında örtü farkı nedendir?
el-Albani rahimehullah'a göre ikisi arasında fark yoktur. Selef bu konuda nasıl düşünüyor?
Nasıl bi tatbikat uyguluyordu?
Dört imamın bu konu hakkında görüşleri var mıdır? Varsa nelerdir?

Allah Razı olsun.

السلام عليكم ورحمة الله وبركاته
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Âleykum selam we rahmetullahi we berakâtuh;

Abbas'ın oğlu Fadl, Peygamberin terkesinde bulunuyordu. Hasamlı bir kadın Peygamberden bir şey sormaya geldi. Fadl, O kadına bakıyor, kadın da Ona bakıyordu. Peygamber Fadl'ın çenesinden tutup yüzünü kadından çevirdi."
(Ebu Davud, K. Menasik, 1544)

Cerir b. Abdullah'tan:
Ben, Rasulullah (s.a.v.)’a ani bakıştan sordum da Bana; bakışımı hemen çevirmemi emretti."
(Muslim, Adab, 45 / 2159; Ebu Davud, Nikah, 44 / 2159; Tirmizi, edeb, 29 / 2777)

Ali (r.anh)'dan rivayet edilen bir hadiste;

Rasulullah (s.a.v.) şöyle dedi: "Bir bakışa, ikinci bakışı ekleme. Çünkü, birinci bakış Senindir. Fakat diğeri, Senin değildir (aleyhinedir)."
(Ahmed bin Hanbel, Musned, Ensar, 12896, 21943; Mus Aşereti el Mubeşşirin bi'l cenneh 1302)

Cabir b. Abdullah'dan rivayet edildiğine göre şöyle diyor:
"Ben, bayram günü Rasulullah (s.a.v.)'la birlikte bulunuyordum. Ezan ve kametsiz ve hutbeden önce namaza başladı. Sonra, Bilal'e dayanarak, ayağa kalktı ve Allah'tan korkmayı emrederek, insanları Allah'a itaat etmeğe teşvik etti.
Daha sonra bulunduğu yerden ayrılarak, kadınların bulunduğu tarafa gitti.
Onlara da şöyle dedi: 'Sadaka veriniz, çünkü çoğunuz cehennem odunusunuz' deyince kadınlar içerisinde bulunan ve yanakları işaretlenmiş olan bir kadın: Niçin Ya Rasulullah? dedi.
Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.) ona şöyle dedi:
'Çünkü Siz, çok şikayet ediyor, kabilelerinize karşı geliyorsunuz.'
Bunun üzerine kadınlar, küpe ve yüzüklerini Bilal'in elbisesi üzerine atarak sadaka vermeğe başladılar."
(Muslim, K. salah el İydeyn, 1467)

Ata b. Ebu Rebah'tan rivayet edildiğine göre:
“İbni Abbas Bana şöyle dedi: Sana cennetlik bir kadın göstereyim mi? dedi.
Ben: Evet göster, dedim.
İbni Abbas: Şu siyah kadındır. Bir gün Rasulullah (s.a.v.)'a gelerek Ya Rasulullah, Ben sârâ'ya tutuluyorum; bayıldığım zaman üzerim açılıyor, benim için Allah'a dua et, dedi.
Rasulullah (s.a.v.) de ona şöyle dedi: "Eğer istersen sabredersin ve cenneti kazanırsın, istersen Allah'a dua ederim, Allah sana afiyet nasib eder."
Bunun üzerine kadın: O halde sabredeyim; ancak, bayılıp düştüğüm zaman üzerimin açılmaması için Allah'a dua et, dedi.
Rasulullah
(s.a.v.) de ona dua etti."
(Buhari, K. Merda , 1522; Muslim, K. Beri ve's Salah we'l Adab, 1673; Ahmed bin Hanbel, Musned, Beni Haşim 3070)



Tesettürün Keyfiyeti Konusunda İttifak Edilen ve İhtilaflı Olan Hususlar
Allah Azze ve Celle mûmine hanımlara tesettüre bürünmelerini ve hicaba girmelerini emrederek şöyle buyurmaktadır: “Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve mûminlerin kadınlarına, (dışarı çıkarken) cilbablarını kuşanmalarını söyle! Tanınıp, incitilmemeleri için en uygun olan budur! Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.” (Ahzâb; 59)
Ve yine şöyle buyurmaktadır: “Mûmin kadınlara da söyle: Bakışlarını sakınsınlar, iffetlerini korusunlar, zinetlerini -açıkta kalan hariç- göstermesinler ve başörtülerini yakalarının üstüne sarkıtsınlar…” (Nûr; 31)

Hicabın şerî tesettur olabilmesi ve kadının iffetini muhafaza edebilmesi için bazı şartlara haiz olması zaruridir. Bu şartların bir kısmı âlimlerin ittifakıyla kabul edilmekle birlikte, diğer bazıları da ihtilaf konusu olmuştur. Biz önce ittifakla kabul edilen şartları beyan edelim:

a) Hicabın tüm bedeni örtmesi gerekir. Zira ayet’i kerimede “cilbablarını kuşanmalarını söyle” buyurulmaktadır. Cilbab ise, diğer elbiselerin üzerine giyilen ve bütün bedeni örten üstlüğe denilmektedir. Eller ve yüz dışındaki bütün bedeni örtmesi gerektiği ittifakla kabul edilmiştir. Eller ve yüz hususundaki ihtilafa aşağıda değinilecektir.

b) Hicabın şeffaf ve ince olmayıp, kalın bir kumaştan yapılmış olması gerekir. Zira hicabın gayesi, kadının âzalarını dikkati çekmeyecek bir tarzda örtmesidir. Elbise şeffaf ve ince olup, kadının âzalarını örtmeyecek veya âzalarının şeklini gösterecek olursa; kadnın üzerinde dikkatlerin toplanmasına mani olmaz ve hicab diye adlandırılmaz. Nitekim Âişe (r.anha) validemiz şöyle anlatmaktadır:

حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ بْنُ كَعْبٍ الْأَنْطَاكِيُّ وَمُؤَمَّلُ بْنُ الْفَضْلِ الْحَرَّانِيُّ قَالَا حَدَّثَنَا الْوَلِيدُ عَنْ سَعِيدِ بْنِ بَشِيرٍ عَنْ قَتَادَةَ عَنْ خَالِدٍ قَالَ يَعْقُوبُ ابْنُ دُرَيْكٍ عَنْ عَائِشَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهَا أَنَّ أَسْمَاءَ بِنْتَ أَبِي بَكْرٍ دَخَلَتْ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَعَلَيْهَا ثِيَابٌ رِقَاقٌ فَأَعْرَضَ عَنْهَا رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَقَالَ يَا أَسْمَاءُ إِنَّ الْمَرْأَةَ إِذَا بَلَغَتْ الْمَحِيضَ لَمْ تَصْلُحْ أَنْ يُرَى مِنْهَا إِلَّا هَذَا وَهَذَا وَأَشَارَ إِلَى وَجْهِهِ وَكَفَّيْهِ
قَالَ أَبُو دَاوُد هَذَا مُرْسَلٌ خَالِدُ بْنُ دُرَيْكٍ لَمْ يُدْرِكْ عَائِشَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهَا
Âişe ( رَضِيَ اللَّهُ عَنْهَا )'den rivâyete göre, bir gün Ebû Bekir (r.anh)'in kızı Esmâ (ki, Peygamberimiz’in baldızıdır) ince bir elbise ile Allah Rasulu’nun huzuruna girmişti.
Rasulullah (s.a.v.) ondan yüzünü çevirdi ve şöyle buyurdu:
Ey Esmâ! Şubhesiz kadın ergenlik çağına ulaşınca, onun şu ve şu yerlerinden başkasının görünmesi uygun değildir.”
Peygamber bunu söylerken yüzüne ve avuçlarına işaret etmişti."
(Ebû Davûd, Libâs, Bab 31, 34, Hadis no: 4104
Zayıf, Hasen li Ğayrihi bir hadistir Hadis, Ayrıca Ravi zinciri kopuk.
Ebu Davud bu hadise Mursel demiştir. Çünkü Râvi Halid ibn Durayk, bunu Aişe radıyallahu anha'dan bizzat işitmemiştir, kendisine erişememiştir.
Ayrıca bu hadisin senedinde Saîd b. Beşîr Ebû Abdurrahman en-Nasrî vardır. Hadis uleması bu zatı çeşitli yönlerden zayıf kabul etmişlerdir. Nuraddin el Heysemi, Mecmau'z Zevâid, V, 137; Kurtubi, Câmi, XII, 152)


c) Elbisenin bizzat kendisinin zinet denilecek derecede süslü olmaması ve dikkat çekici renklere sahib olmaması gerekir. Zira Allah Teâlâ ayet’i kerimede “Zinetlerini göstermesinler” buyurmaktadır. Buna göre elbisenin kendisi zinet ve süslü olunca haliyle giyilmesi câiz olmaz ve hicab diye adlandırılmaz. Çünkü bu, hicabın en temel gayesi olan hain bakışları kadından uzaklaştırma ve eziyet verici bir şekilde dikkatlerin onun üzerinde toplanmasına mani olma hikmetine aykırıdır.

d) Elbisenin geniş olup, vücut hatlarını belirtecek derecede ve bedendeki kışkırtıcı ve fitneye sebeb olan yerleri gösterecek şekilde dar olmaması gerekir. Bununla alakalı olarak konunun başında cehennem ehli oldukları beyan edilen kadınlarla ilgili hadis geçmişti.

e) Elbisenin, erkeklerin dikkatini çeken ve onların duygularını harekete geçiren bir kokuya sahip olmaması gerekir. Kadınlar dışarı çıktıklarında koku sürünmemeye son derece dikkat etmelidirler. Şu hadis’i şerfileri dikkatle okumalı ve öğüt almalıdırlar:
Ebû Mûsâ el-Eş’ari dedi ki: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
(Harama bakan) her göz zina işlemiştir. Koku sürünen ve bir meclisin yanından geçen kadın da şöyle şöyledir.
(Ebû Mûsâ dedi ki : “Yani zina işlemiştir.”
(Tirmizi: 2993. Tirmizi bu hadisin Hasen-Sahih olduğunu belirtmiştir.)

Bu hadisin Ebû Dâvûd’da geçen lafzı şöyledir:

حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا يَحْيَى أَخْبَرَنَا ثَابِتُ بْنُ عُمَارَةَ حَدَّثَنِي غُنَيْمُ بْنُ قَيْسٍ عَنْ أَبِي مُوسَى عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ إِذَا اسْتَعْطَرَتْ الْمَرْأَةُ فَمَرَّتْ عَلَى الْقَوْمِ لِيَجِدُوا رِيحَهَا فَهِيَ كَذَا وَكَذَا قَالَ قَوْلًا شَدِيدًا
Kadın koku sürünüp, kokusunu hissetmeleri için bir topluluğun yanından geçecek olursa, O şöyle şöyle bir kadındır.”
Ebû Mûsâ dedi ki: Rasulullah “Çok ağır bir söz söyledi.”
(Ebû Dâvûd, Libas, Hadis no: 4173; Tirmizi, Edeb:; Nesai Zinet; Darimi İstizan; Ahmed b. Hanbel IV. - 400. 414. 418)
İsnadı kuvvetli bir hadistir.



حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ كَثِيرٍ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ عَاصِمِ بْنِ عُبَيْدِ اللَّهِ عَنْ عُبَيْدٍ مَوْلَى أَبِي رُهْمٍ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ لَقِيَتْهُ امْرَأَةٌ وَجَدَ مِنْهَا رِيحَ الطِّيبِ يَنْفَحُ وَلِذَيْلِهَا إِعْصَارٌ فَقَالَ يَا أَمَةَ الْجَبَّارِ جِئْتِ مِنْ الْمَسْجِدِ قَالَتْ نَعَمْ قَالَ وَلَهُ تَطَيَّبْتِ قَالَتْ نَعَمْ قَالَ إِنِّي سَمِعْتُ حِبِّي أَبَا الْقَاسِمِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ لَا تُقْبَلُ صَلَاةٌ لِامْرَأَةٍ تَطَيَّبَتْ لِهَذَا الْمَسْجِدِ حَتَّى تَرْجِعَ فَتَغْتَسِلَ غُسْلَهَا مِنْ الْجَنَابَةِ
قَالَ أَبُو دَاوُد الْإِعْصَارُ غُبَارٌ
Ebu Ruhm'in azatlısı Ubeydullah'dan rivayet edildiğine göre;
Ebû Hurayra (r.anh) bir kadınla karşılaştı. Kadından esans kokusu hissetti eteğinde de (yukarı doğru yükselen kokulu) toz vardı.
Kadına: "Ey Cebbar (olan Allah'ın) cariyesi, Mescidden mi geliyorsun?" dedi.
Kadın: Evet

Onun için mi koku süründün?
-Evet
Ben Sevgili Nebiim Ebu'l-Kasım'ı şöyle derken işittim: "Şu mescid için koku sürünen bir kadın'ın namazı (evine) dönüpte cunublükten dolayı guslettiği gibi gusledinceye kadar, kabul edilmez."

(Ebû Dâvûd, Tereccul bahsi, Bab 7, Hadis no: 4174; İbn Mâce, Fiten; Nesai, K. az-zinet bab: 35, Hadis No: 5129)
Hasen li Ğayrihi bir hadistir.

Nesai’nin rivayetine göre Efendimiz "Kokusunu almaları için bir toplumun yanına varan kadın zinakardır." buyurmuştur. Tirmizî'deki rivayette de, "O kadın şöyle şöyle yani zinakardır." buyurduğu bildirilmiştir.
Rasulullah'ın yabancı erkekler için koku sürünen bir kadın için, "Zinakar" tabirini kullanması, mecazi bir tabirdir. Yani bu kadın o haliyle içinden erkekleri arzulamış ve onların kendisine bakmasına sebeb olmuştur. Bu da göz zinasıdır. Nebi (s.a.v.) Efendimiz, bu hadisde ağır bir dil kullanarak, kadınları bu tür davranışlardan men etmek istemiştir. Maksadı O kadının bilinen manasıyla zinakar olduğunu ifade değildir.
Hâdis-i şerifte, Ebû Hurayra (r.anh); Nebi’i, camiye gitmek için güzel koku sürünen bir kadının cenabetten dolayı gusl ettiği gibi gusl etmedikçe namazının kabul edilmeyeceğini söylediğini belirtmiştir. Hadisin zahiri, böyle bir kadının hemen gidip, vücudunun tamamını yıkaması gerektiğine delâlet etmektedir. Avnu'l-Mabud Muellifi bu manayı tercih etmiştir. Aliyyu'l-Kari ise, "Kadın vücudunun tamamına koku sürünmüşse gusleder, bir kısmına sürünmüşse sadece koku sürülen kısmı yıkar" demektedir. Bu hadis sahîhse ya hüküm sonradan kaldırılmıştır. Yada Aliyy'ul Kârî'nin dediği gibi maksat kokunun giderilmesidir. Çünkü bu hâl, namaz'ın kabulüne mâni görünmez. Munzirî, bu hadisin râvîleri arasında Asım b. Ubeydullah El-Amrî'nin bulunduğunu ve onun hadislerinin delil olamayacağını belirtir.
Kadın; kocası için güzelleşebilir, süslenir ve ona etki edecek kokular sürünür. Yabancı erkekler için ise, bunların hiç birisi caiz değildir. Bu tür davranışlar şehvetlerin kabarmasına, akılların çelinmesine ve çirkin sonuçların doğmasına sebeb olabilir. Bu da, en büyük günahların irtikabı, ailelerinin dağılması ve toplum’un kokuşması sonucunu doğurur.
Mescid gibi en kutsal bir yere dahi koku sürünerek giden bir kadının hali böyleyse, çarşı-pazarlarda gezinmek ve eğlenmek için en çekici kokuları sürünen kadınların hali acaba nasıl olur!

f) Elbisenin, erkeklerin elbiselerine benzememesi ve erkeklerin giyindiği elbiselerden olmaması gerekir.
İbni Abbas dedi ki: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, erkeklere benzemeye çalışan kadınları ve kadınlara benzemeye çalışan erkekleri lânetledi.”
(Buhari: 5885; Ebû Dâvûd: 4097; Tirmizi: 2991)

Ebû Hurayra dedi ki: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, kadının giyim-kuşamı gibi giyinen erkekleri ve erkeğin giyim-kuşamı gibi giyinen kadınları lânetledi.
(Ebû Dâvûd: 4098; İmam Ahmed, Musned: 8309. İsnadı Sahihtir)

Tesettürde bulunması gerekli olan bu şartlar hususunda âlimlerin ittifakı bulunmakla birlikte, bir hususta ihtilaf edilmiştir. O da yüzünü ve ellerini örtmesinin gerekli olup olmaması konusudur.

Özetle söyleyecek olursak:

Şafii ve Hanbeli mezheblerine mensub olan âlimlere göre kadının bütün bedeni avrat olup, yüzünü ve ellerini de örtmesi gerekir.

Hanefi
ve Maliki mezheblerine mensub olan âlimlere göre ise, fitne hali söz konusu olmadığında kadının yüzünü ve ellerini örtmesi farz değildir. Yüzü ve elleri açık olarak dışarı çıkabilir. Ancak burada şunu belirtelim ki, fitne hali söz konusu olunca bütün âlimlere göre ittifakla yüzünü ve ellerini de örtmesi gerekli olur. Biz burada bu iki görüşün delilleri üzerinde fazla durmadan şunu beyan etmekle iktifa edelim:

Bizim yaşadığımız asrın âhir zaman olduğunu, fitne asrında ve cinsel arzuların aşırı bir şekilde dejenere olarak sapkın meyillere sebeb olduğu bir zamanda bulunduğumuzu göz önüne alacak olursak; meselenin ehemmiyetini daha iyi anlayacak ve kadınları, yüzleri açık bir şekilde gezmeye teşvik ve davet etmenin ve bu yönde onları cesaretlendirecek fetvalar vermenin ne kadar riskli olacağını daha iyi kavrayabiliriz.
Kadınların el ve yüzlerinin açık olabileceği görüşü, zaten kapalı olan kadınlara değil de açık olan kadınlara yönelik kapanmaya teşvik etmek ve tedrici olarak tesettüre bürünmeye onları sevketmek için gündemde tutulabilir. Yoksa yüzleri peçeli ve elleri eldivenli olan mutesettire hanımların, yüzlerini ve ellerini açmalarını söylemek hiçbir şekilde şeriatın temel maksadlarıyla örtüşmez.
(Mahmud Varhan, Nebevi Hayat, Tesettur kadının Fıtri ve şer'i Vazifesidir, 28. sayı)
 
Üst Ana Sayfa Alt