Âleykum selam we rahmetullah ;
İsmail bin Ebî Hâlid (Radıyallâhu anhumâ)'dan; Şöyle demiştir :
Ben, Abdullah bin Ebî Evfâ (Radıyallâhu anhumâ)'ya: Sen Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in oğlu İbrahim'i gördün (mü?) dedim.
Dedi ki = Küçük iken öldü. Eğer Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den sonra bir peygamber'in olmasına ilâhî hüküm olmuş olsaydı Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in oğlu yaşayacaktı. Lâkin Efendimizden sonra hiç bir peygamber yoktur.
(İbn Mâce, Cenâiz, Bab 27, Hadis no: 1510)
Buhârî El-Edeb bölümünün 'Peygamberlerin isimleriyle isimlendirilenler' bâbında bu hadisi aynı senedle rivayet etmiştir.
Abdullah bin Abbâs (Radıyallâhu anhumâ)'dan: Şöyle der:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)"in oğlu İbrahim vefat edince Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) cenaze namazını kıldırdı. Ve şöyle buyurdu :
«Şubhesiz Cennette onu emziren vardır. Eğer yaşamış olsaydı, sıddîk bir nebî olacaktı. Eğer yaşamış olsaydı kıbtî dayıları azad olacaktı. Ve hiç bir kıbtî köle olarak kullanılmıyacaktı.»"
(İbn Mâce, Cenâiz, Bab 27, Hadis no: 1511)
Not : Zevâid'de şöyle denilmiştir : Bunun senedindeki İbrahim bin Osman Ebû Şeybe Vâsıt kadısıdır. Buhâri onun hakkında : Âlimler onun sıka veya zayıflığı konusunda susmuşlar, demiştir.
İbnu'l-Mubârak : Onun hakkında susarım, demiştir.
İbn-i Muin : Sıka değil, demiştir.
Ahmeri : Hadîsi munkerdir, demiş.
Nesâi de: Hadisi metruktur, demiştir
Huseyin bin Alî bin Salih (Radıyallâhu anhuma)'dan ; Şöyle demiştir :
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in oğlu Kasım vefat edince (annesi) Hatice (Radıyallâhu anhâ) : Yâ RasûlAllah! Kâsım'ın az sütü taştı. Süt çağımı ikmâl edinceye kadar keşke Allah onu yaşatsaydı, dedi.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) : — Onun, sütünü tamamlaması Cennettedir.» buyurdu.
Hatice (Radıyallâhu anhâ) : — Yâ RasûlAllah: Eğer ben bunu bilebilsem bu bilgi, onun (vefat) işini bana kolaylaştıracak, dedi.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) : — «Dilersen ben, Allah Teâlâ'ya dua edeyim de Onun sesini sana duyurayım» buyurdu.
Hatice (Radıyallâhu anhâ) : — Hayır Ben Allah'ı ve Rasulunu tasdik ederim, dedi."
(İbn Mâce, Cenâiz, Bab 27, Hadis no: 1512)
Not : Zevâid'de şöyle denilmiştir : Râvi Hisâm bin Ebi'l-Velîd'i sıka sayanı veya cerh edeni görmedim.
Sindi : Ben derim ki : Hayır. Takrib yazarının Onun terk edilmiş olduğunu söylediği nakledilmiştir. Râvi Abdullah bin İmrân'a gelince, Ebû Hatim : O, Sâlihtir, demiş; İbn-i Hibbân da Onu sikalar arasında zikretmiştir. Senedin kalan râvileri sikadır, demiştir.
Hadislerin İzahı
İlk hadîs, Buharî' de rivayet edilmiştir. Sindi, bunun izahında şöyle der:
"Eğer efendimizden sonra bir peygamberin olmasma ilâhi hüküm olmuş olsaydı..." cümlesi, muhtemelen İbrâhim'in ölüm sebebini açıklamak içindir. Cümlenin dönüm noktası şu olur : İbrahim'in nebi olması, yaşamasına bağlanmıştır. Bu yorum, mezkûr yorumun efendimiz tarafından bilinmesi esasına bağlıdır. Bunun benzerleri, bâzı zayıf yollarla Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Setelem)'den rivayet edildiği gibi, sahâbîlerden de bunun misli gelmiştir. Buna göre hadîsin mânâsı şöyle olur:
"Eğer efendimizden sonra Peygamberliğin herhangi bir kimseye verilmesi takdir edilmiş olsaydı İbrâhim'in yaşaması mümkün olurdu." Lâkin yaşadığı takdirde İbrâhim'in nebi olması takdir edildiği halde bir peygamberin gelmesi hükmü olmayınca İbrâhim'in yaşamaması gerekir.
Hadîsteki mezkûr cümlenin,İbrâhim'in fadiletini beyan için olması muhtemeldir. Buna göre şöyle yorum yapılır : Eğer efendimizden sonra bir nebinin gelmesi mukadder olsaydı, buna en lâyık olanı İbrahim olacaktı. Ve nebi olmak üzere yaşayacaktı. Lâkin bir nebinin gelmesi mukadder değildir. Dolayısıyla yaşaması gereği yoktur.
Her iki ihtimâle göre Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in erkek çocuğunun nebî olması lüzumu, hadîsten çıkarılamaz. Dolayısıyla şöyle bir soru yöneltilemez: Peygamberlerin çocuklarının peygamber olması gerekmez. Eğer gerekseydi tüm insanların peygamber olması gerekirdi. Çünkü bütün insanlar, Âdem (Sallallhu Aleyhi ve Sellem) ve Nûh (Aleyhisselâm)'un çocuklarıdır.
Zevâid türünden olan ikinci hadîse göre Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), vefat eden oğlu İİbrâhim'in cenaze namazını kılmıştır. İbrâhim'in 16 veya 18 aylık iken vefat ettiği rivayetleri vardır. Ebû Davud'un Âişe (Radıyallâhu anhâ)'den olan bir rivayetinde Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in, İbrâhim'in cenaze namazını kılmadığı bildirilmiştir.
El-Menhel yazarı: Bundan maksadın, cemaata kıldırmamış olması muhtemeldir, demiştir. Ebû Davud'un Atâ' (Radıyallâhu anh)'dan olan mursel bir rivayetinde Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in, İbrâhim'in cenaze namazını kıldırdığı belirtilmiştir.
Bu hadîsteki «Cennet'te onu emziren vardır.» cümlesi, İbrâhim'in şeref ve değerini beyan etmek içindir. Sindi böyle demiştir. Çünkü Cennet, herhangi bir şeye ihtiyaç duyma yeri değildir.
İbrâhim'in annesi Mâriye (Radıyallâhu anhâ) kıptîlerden olduğu için, hadîste; kıptiler, İbrâhim'in dayıları olarak gösterilmiştir. Tüm kıptı kölelerin âzâd edilmesi ve köle edinilmemesi ile ilgili cümle de İbrâhim'in Allah katındaki kıymet ve yüceliğini açıklamak içindir.
Son hadîs de Zevâid türündendir. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in oğlu Kasım, Hatice (Radıyallâhu anhâ)'den doğmadır. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in en büyük çocuğudur. Onun ismine izafeten Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e Ebu'l Kâsım künyesi verilmiştir. Kaç yaşında iken vefat ettiği hususunda kesin bilgi edinilemedi. Bir kavle göre iki yıl, başka bir kavle göre ayakta yürüyebilecek yaşa kadar yaşamıştır. Diğer bir kavle göre, bineğe binebilecek yaşa kadar yaşamıştır. Onun, Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e risâlet gelmeden önce vefat ettiğini söyleyenler olduğu gibi, daha sonra vefat ettiğini söyleyenler de vardır. Bu hadîs, efendimize risâlet görevi verildikten sonra Kâsım'ın vefat ettiğine delâlet eder.
Kâsım'ın Cennette sütünü tamamlaması ile ilgili cümle, bir önceki hadisteki cümleye benzer ve Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in çocuğunun yüceliğini beyan içindir.
Hatice (Radıyallâhu anhâ)'nin ölen Kâsım'ın sesini işitmesi için Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in teklifine verdiği karşılığın, Hatice (Radıyallâhu anhâ)'nin yüksek zekâ ve üstün îmanını yansıttığının es - Suheylî tarafından belirtildiği Sindî'de anlatılmıştır. Şöyle ki : Hatice (Radıyallâhu anhâ) berzahla ilgili bu olayı muşâhade etmekle inanmaktan hoşlanmayıp gaybe îman sevabını almayı tercih etmiştir.