Allah'ın yarattıkları arasından en fasih ve en tatlı konuşanı, anlatmak istediğini en kısa bir şekilde yerli yerinde anlatabilen ve en talı sözlü olan Hz.Muhammed (Aleyhisselatü vesselam) idi. Öyleki O'nun konuşması kalblerin kavşaklarını tutar, ruhları esir ederdi, buna düşmanları da tanıklık ederdi. Konuştuğu zaman açık sözle tane tane konuşurdu, sözlerini biri saymaya kalksa sayabilirdi. Ne ezberlenemeyecek kadar çarçabuk, ne de konuşmasının kelimeleri arasında anlam kopukluğuna sebeb olacak kadar aralık vererek, kesik kesik konuşurdu. Aksine O'nun bu konudaki tutumu, en mükemmel bir tutumdu.
Hz.Aişe (Allah ondan razı olsun) derki; " Allah Resülü aleyhisselam sizin şu konuşmalarınız gibi peşpeşe sıralamazdı. Ancak açık ve tane tane konuşur, meclisinde bulunanlar konuştuklarını ezberleyebilirlerdi."
Çoğu zaman iyi anlaşılsın diye sözü üç kere tekrar ederdi. Selam verdiğinde de üç kere selam verirdi. Uzun zaman susardı. Gereksiz konuşmazdı. Söze avurtlarıyla başlar, yine onlarla noktalardı. Konuşmalarında az sözle çok mana ifade edecek cümleler kullanırdı. Anlatacağını ayrıntılarıyla anlatır, ne boş yere, zahir, ne ede gereksiz kısaltmalarda bulunurdur. Lüzümsüz konularda konuşmazdı. Yalnızca sevabını umduğu konularda konuşurdu. Birşeyden hoşlanmadığı yüzünden anlaşılırdı. Sözleri ve davranışları arasında aşırı ve çirkin şeyler bulunmazdı. Gürültücü, şamatacı ve bağıra bağıra konuşan biri değildi.
Çoğunlukla gülüşü tebessüm idi, hatta hepsi tebessüm idi. En fazla güldüğünde azı dişleri görünürd. Gülünecek şeylere gülerdi. Onlar ise öylesine şaşılan ender ve seyrek rastlanan şeylerdi. Hz.Muhammed (Aleyhisselatü vesselam) ağlaması ise gülüşü gibiydi. Nasıl kahkaha ile gülmez idiyse, ağlarken de bağıra bağıra feryat ederek ağlamazdı. Ancak gözleri yaşla dolar, boşalırdı. Göğsünden bir inilti duyulurdu.
Kimi zaman ölüye merhametinden, kimi zaman ümmeti için koktuğundan ve onlara olan şefkatinden kimi zaman Allah korkusundan, kimi zaman Kur'an dinlerken ağlardı. Kur'an dinlerken ağlayışı korku ve haşyet ile hemdem olan bir iştiyak, muhabbet ve saygı ağlayışıdır.
Oğlu İbrahim öldüğünde gözleri yaşla doldu ve ona olan merhametinden ağladı ve buyurduki; "Göz yaşla dolar, kalp mahzun olur, Rabbimizi hoşnut etmeyecek şey söylemeyiz. Biz gerçekten üzülüyoruz, ey İbrahim."
Kızlarından birini ruhunu teslim edeceği zaman gördüğünde de ağladı.
İbn Mesud ona Nisâ süresini okurken " Her ümmete bir şahid getirdiğimiz ve seni de (ey Muhammed) bunlara şahid getirdiğimiz vakit halleri ne olacak?" ayeti geldiğinde Hz.Muhammed (Aleyhisselatü vesselam) ağladı.
Osman b. Maz'ûn vefat ettiğinde ağladı.
Güneş tutulduğunda ağladı, kusuf namazı kıldı. Namazında ağlamaya oflamaya başladı şöyle dedi; "Rabbim! Sen bana, ben onların arasında iken ve onlar bağışlanma dilerken onlara azap etmeyeceğini vad'etmemişmiydin."
Kızlarından birinin mezarının üzerine oturduğunda ağladı. ). Zaman zaman gece namazlarında ağlardı.
Hz.Aişe (Allah ondan razı olsun) derki; " Allah Resülü aleyhisselam sizin şu konuşmalarınız gibi peşpeşe sıralamazdı. Ancak açık ve tane tane konuşur, meclisinde bulunanlar konuştuklarını ezberleyebilirlerdi."
Çoğu zaman iyi anlaşılsın diye sözü üç kere tekrar ederdi. Selam verdiğinde de üç kere selam verirdi. Uzun zaman susardı. Gereksiz konuşmazdı. Söze avurtlarıyla başlar, yine onlarla noktalardı. Konuşmalarında az sözle çok mana ifade edecek cümleler kullanırdı. Anlatacağını ayrıntılarıyla anlatır, ne boş yere, zahir, ne ede gereksiz kısaltmalarda bulunurdur. Lüzümsüz konularda konuşmazdı. Yalnızca sevabını umduğu konularda konuşurdu. Birşeyden hoşlanmadığı yüzünden anlaşılırdı. Sözleri ve davranışları arasında aşırı ve çirkin şeyler bulunmazdı. Gürültücü, şamatacı ve bağıra bağıra konuşan biri değildi.
Çoğunlukla gülüşü tebessüm idi, hatta hepsi tebessüm idi. En fazla güldüğünde azı dişleri görünürd. Gülünecek şeylere gülerdi. Onlar ise öylesine şaşılan ender ve seyrek rastlanan şeylerdi. Hz.Muhammed (Aleyhisselatü vesselam) ağlaması ise gülüşü gibiydi. Nasıl kahkaha ile gülmez idiyse, ağlarken de bağıra bağıra feryat ederek ağlamazdı. Ancak gözleri yaşla dolar, boşalırdı. Göğsünden bir inilti duyulurdu.
Kimi zaman ölüye merhametinden, kimi zaman ümmeti için koktuğundan ve onlara olan şefkatinden kimi zaman Allah korkusundan, kimi zaman Kur'an dinlerken ağlardı. Kur'an dinlerken ağlayışı korku ve haşyet ile hemdem olan bir iştiyak, muhabbet ve saygı ağlayışıdır.
Oğlu İbrahim öldüğünde gözleri yaşla doldu ve ona olan merhametinden ağladı ve buyurduki; "Göz yaşla dolar, kalp mahzun olur, Rabbimizi hoşnut etmeyecek şey söylemeyiz. Biz gerçekten üzülüyoruz, ey İbrahim."
Kızlarından birini ruhunu teslim edeceği zaman gördüğünde de ağladı.
İbn Mesud ona Nisâ süresini okurken " Her ümmete bir şahid getirdiğimiz ve seni de (ey Muhammed) bunlara şahid getirdiğimiz vakit halleri ne olacak?" ayeti geldiğinde Hz.Muhammed (Aleyhisselatü vesselam) ağladı.
Osman b. Maz'ûn vefat ettiğinde ağladı.
Güneş tutulduğunda ağladı, kusuf namazı kıldı. Namazında ağlamaya oflamaya başladı şöyle dedi; "Rabbim! Sen bana, ben onların arasında iken ve onlar bağışlanma dilerken onlara azap etmeyeceğini vad'etmemişmiydin."
Kızlarından birinin mezarının üzerine oturduğunda ağladı. ). Zaman zaman gece namazlarında ağlardı.