Çevrimdışı
أَتَقْتُلُونَ رَجُلاً أَن يَقُولَ رَبِّيَ اللَّهُ
‘…Siz, bir adamı sırf ‘Rabbim Allah’tır’ dedi diye (tehlikeli görüp) öldürür müsünüz?...’ (Mümin/28)
Ey Müslümanlar! Açıkça ortaya çıkmıştır ki Müslüman halklar, çevrelerinde olup bitenler ve ümmetin başına gelenler ve de getirilmesi planlanan şeyler karşısında alabildiğince duyarsızdır.
Ey Müslümanlar! Günler şahittir ki, Muvahhidlerden biri kalkıp Allah’ı birleyerek ‘Rabbim Allah’tır’ deyip buna davet etse, Ebu Cehil’in torunları bu kişiyi tehlikeli görüp ‘onun başına ne gibi çorap örebiliriz’ diyerek türlü türlü entrikalar ve tuzaklar kurmaya başlarlar. Onların günler ve aylarca planlar ve projeler üzerinde çalıştıklarını görürsün. Sanki büyük bir suç mafyasının liderini yakalayacaklarmış gibi!
Siz, bir adamı sırf ‘Rabbim Allah’tır’ dedi diye tehlikeli görüp esir mi edersiniz?
Siz, bir adamı sırf ‘Rabbim Allah’tır’ dedi diye tehlikeli görüp sürgün mü edersiniz?
وَإِذْ يَمْكُرُ بِكَ الَّذِينَ كَفَرُواْ لِيُثْبِتُوكَ أَوْ يَقْتُلُوكَ أَوْ يُخْرِجُوكَ وَيَمْكُرُونَ وَيَمْكُرُ اللّهُ وَاللّهُ خَيْرُ الْمَاكِرِينَ
‘O vakit kafirler sana tuzak kuruyorlardı; seni hapsetmek, yahut seni öldürmek, yahut seni çıkarmak için. Onlar tuzak kuruyorlardı. Allah’ta tuzak kuruyordu. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır.’ (Enfal/30)
Bu ayetin nüzul sebebi şudur;
Müşrikler, Resulullah s.a.v’den ve onun getirmiş olduğu davadan korktuklarında, Kureyş kabilesinin kararlar aldığı tek meclis olan Darun-Nedve’de toplanıp ona ne yapacaklarını tartıştılar. Onlardan birisi dedi ki;
‘Onu hapsediniz ve onun üzerine kapıyı kilitleyiniz.’ Sonra onlardan bir diğeri;
‘Onu aramızdan çıkaralım ve beldelerimizden uzaklaştıralım. Bizden kaybolsun ve biz ondan kurtulalım.’ Bir diğeri ise ki bu Ebu Cehil idi;
‘Her bir kabileden kuvvetli, kavminde şerefli, nesebi yüksek birer genç alalım. Sonra gençlerden her birine keskin bir kılıç verelim. Onun evini bassınlar ve o kılıçlarla bir tek adamın vuruşu gibi ona vurup öldürsünler. Böylece biz de ondan kurtulmuş oluruz.’
Ama Allah s.w.t Resulünü korudu…
Çünkü bu O’nun üzerine bir vaad idi;
‘…Allah katiyen kafirlere Müminlerin aleyhinde yol verecek değildir.’ (Nisa/141)
Bazen tutukluluk ve Allah düşmanlarının kurduğu tuzaklar davanın daha da büyümesine vesile olur;
Tıpkı Müşriklerin, Hacca gelen kabilelerin Resulullah s.a.v’i dinlememeleri için, her gelen kabilenin yanına gidip ‘Muhammed adında bir sihirbaz vardır, ondan sakının. Çünkü o, öyle bir söz söylüyor ki bununla, baba ile oğulun, kardeş ile kardeşin ve akrabaların arasını ayırıyor’ dediler. Onlar böyle bir tuzak kurmuşlardı ama şunu unutmuşlardı… Resulullah s.a.v’in ulaşamadığı kimselere bile bu kişiler ulaşmış ‘Muhammed’ adında bir Resulün olduğundan haberdar etmişlerdi… Bir çok kimse bundan dolayı Resulullah s.a.v’den haberdar olmuş, meraklanmış ve Resulullah s.a.v’e gelip Müslüman olmuşlardı.
‘Ona böyle bir tuzak kurmak istediler. Fakat biz onları en çok zarar edenler durumuna düşürdük.’ (Enbiya/70)
‘Düşmanlarım bana ne yapabilir ki; hapsedilmem halvet, sürgün edilmem seyahat, öldürülmem ise şehadettir.’ (İbni
Her alim, Allah’ın yoluna çağıran her davetçi ve her mücahid genç şunu çok iyi biliyor ki, bir gece vakti ansızın onun kapısına dayanan ve onu yatak kıyafetleriyle hapis yoluna koşuşturan, hanesinin ve hane ehlinin mahremiyetini ayaklar altına alan kişi bir Amerikalı değil, aksine ve bilakis kendi milletinden biridir! Hapishanede onu tekme-tokat karşılayan; küfür, hakaret ve işkenceye boğanda aynen onun gibi kendi milletindendir! Acaba bütün bu saydıklarımız, Yahudilerden veya Amerikalılardan olan birileri midir, yoksa Müslüman olduklarını iddia eden kimseler midir? Hiç şüphesiz ki onlar, bizim milletimizin evlatlarından olan delalet güruhu ve mürtedlerdir.
Tağutlar istemese de ‘Rabbimiz Allah’tır’ deyip O’ndan başka sahte ilahların batıl olduğunu izhar ederiz. Tüm dünyaya ilan eder yayarız ve bu emin yoldan bir adım çıkmayız. Kalplerimizi davetimize bağlarız ve tağutlardan, onların kanunlarından ve hüküm koyucu rablerinden beri oluşumuzu içeren bu davayı haykırmakta bizi muvaffak kılan Allah’a hamdederiz.
‘…Siz, bir adamı sırf ‘Rabbim Allah’tır’ dedi diye (tehlikeli görüp) öldürür müsünüz?...’ (Mümin/28)
Ey Müslümanlar! Açıkça ortaya çıkmıştır ki Müslüman halklar, çevrelerinde olup bitenler ve ümmetin başına gelenler ve de getirilmesi planlanan şeyler karşısında alabildiğince duyarsızdır.
Ey Müslümanlar! Günler şahittir ki, Muvahhidlerden biri kalkıp Allah’ı birleyerek ‘Rabbim Allah’tır’ deyip buna davet etse, Ebu Cehil’in torunları bu kişiyi tehlikeli görüp ‘onun başına ne gibi çorap örebiliriz’ diyerek türlü türlü entrikalar ve tuzaklar kurmaya başlarlar. Onların günler ve aylarca planlar ve projeler üzerinde çalıştıklarını görürsün. Sanki büyük bir suç mafyasının liderini yakalayacaklarmış gibi!
Siz, bir adamı sırf ‘Rabbim Allah’tır’ dedi diye tehlikeli görüp esir mi edersiniz?
Siz, bir adamı sırf ‘Rabbim Allah’tır’ dedi diye tehlikeli görüp sürgün mü edersiniz?
وَإِذْ يَمْكُرُ بِكَ الَّذِينَ كَفَرُواْ لِيُثْبِتُوكَ أَوْ يَقْتُلُوكَ أَوْ يُخْرِجُوكَ وَيَمْكُرُونَ وَيَمْكُرُ اللّهُ وَاللّهُ خَيْرُ الْمَاكِرِينَ
‘O vakit kafirler sana tuzak kuruyorlardı; seni hapsetmek, yahut seni öldürmek, yahut seni çıkarmak için. Onlar tuzak kuruyorlardı. Allah’ta tuzak kuruyordu. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır.’ (Enfal/30)
Bu ayetin nüzul sebebi şudur;
Müşrikler, Resulullah s.a.v’den ve onun getirmiş olduğu davadan korktuklarında, Kureyş kabilesinin kararlar aldığı tek meclis olan Darun-Nedve’de toplanıp ona ne yapacaklarını tartıştılar. Onlardan birisi dedi ki;
‘Onu hapsediniz ve onun üzerine kapıyı kilitleyiniz.’ Sonra onlardan bir diğeri;
‘Onu aramızdan çıkaralım ve beldelerimizden uzaklaştıralım. Bizden kaybolsun ve biz ondan kurtulalım.’ Bir diğeri ise ki bu Ebu Cehil idi;
‘Her bir kabileden kuvvetli, kavminde şerefli, nesebi yüksek birer genç alalım. Sonra gençlerden her birine keskin bir kılıç verelim. Onun evini bassınlar ve o kılıçlarla bir tek adamın vuruşu gibi ona vurup öldürsünler. Böylece biz de ondan kurtulmuş oluruz.’
Ama Allah s.w.t Resulünü korudu…
Çünkü bu O’nun üzerine bir vaad idi;
‘…Allah katiyen kafirlere Müminlerin aleyhinde yol verecek değildir.’ (Nisa/141)
Bazen tutukluluk ve Allah düşmanlarının kurduğu tuzaklar davanın daha da büyümesine vesile olur;
Tıpkı Müşriklerin, Hacca gelen kabilelerin Resulullah s.a.v’i dinlememeleri için, her gelen kabilenin yanına gidip ‘Muhammed adında bir sihirbaz vardır, ondan sakının. Çünkü o, öyle bir söz söylüyor ki bununla, baba ile oğulun, kardeş ile kardeşin ve akrabaların arasını ayırıyor’ dediler. Onlar böyle bir tuzak kurmuşlardı ama şunu unutmuşlardı… Resulullah s.a.v’in ulaşamadığı kimselere bile bu kişiler ulaşmış ‘Muhammed’ adında bir Resulün olduğundan haberdar etmişlerdi… Bir çok kimse bundan dolayı Resulullah s.a.v’den haberdar olmuş, meraklanmış ve Resulullah s.a.v’e gelip Müslüman olmuşlardı.
‘Ona böyle bir tuzak kurmak istediler. Fakat biz onları en çok zarar edenler durumuna düşürdük.’ (Enbiya/70)
‘Düşmanlarım bana ne yapabilir ki; hapsedilmem halvet, sürgün edilmem seyahat, öldürülmem ise şehadettir.’ (İbni
Her alim, Allah’ın yoluna çağıran her davetçi ve her mücahid genç şunu çok iyi biliyor ki, bir gece vakti ansızın onun kapısına dayanan ve onu yatak kıyafetleriyle hapis yoluna koşuşturan, hanesinin ve hane ehlinin mahremiyetini ayaklar altına alan kişi bir Amerikalı değil, aksine ve bilakis kendi milletinden biridir! Hapishanede onu tekme-tokat karşılayan; küfür, hakaret ve işkenceye boğanda aynen onun gibi kendi milletindendir! Acaba bütün bu saydıklarımız, Yahudilerden veya Amerikalılardan olan birileri midir, yoksa Müslüman olduklarını iddia eden kimseler midir? Hiç şüphesiz ki onlar, bizim milletimizin evlatlarından olan delalet güruhu ve mürtedlerdir.
Tağutlar istemese de ‘Rabbimiz Allah’tır’ deyip O’ndan başka sahte ilahların batıl olduğunu izhar ederiz. Tüm dünyaya ilan eder yayarız ve bu emin yoldan bir adım çıkmayız. Kalplerimizi davetimize bağlarız ve tağutlardan, onların kanunlarından ve hüküm koyucu rablerinden beri oluşumuzu içeren bu davayı haykırmakta bizi muvaffak kılan Allah’a hamdederiz.
